Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/79 E. 2019/1086 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/79 Esas
KARAR NO : 2019/1086

DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ : 01/06/2016
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Açılması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Romanya, Endonezya ve Malezya’da 60’ın üzerinde spor kulübü bulunan “…&…” organizasyonunun bir parçası olarak 16/05/2011 tarihinde Türkiye’de faaliyete geçtiğini, faaliyete geçtiği tarihten itibaren kâra geçemediğini, sürekli zarar eden ülke pozisyonunda kaldığını, Türkiye’de elde ettiği kazancın giderlerini hiçbir zaman karşılayamadığını, yurtdışı organizasyonunun finansal desteği ile ayakta kaldığını, bu durumunda büyük maddi külfet oluşturduğunu, yurt dışı yapılanmanın maddi desteğini almadan ticari faaliyetini sürdüremeyeceğini, borca batık olduğunu, zararın her sene katlanarak arttığını, ekonomik krizi aşabilmek adına kendi içersinde bazı düzenlemeler yaptığını, aldığı işletmesel kararlarla yeniden yapılanma sürecine girdiğini, bünyesinde birçok pozisyonun kapatılmasına, kapatılmayan pozisyonlarda ise istihdam edilen işçi sayısını minimuma indirilmesine ve kilit personel ile ticari faaliyetin sürdürülmesine, masraf kalemlerinin azaltılması için faaliyet gösterdiği spor kulüplerinin içersinde bulunduğu AVM yönetimi ile iletişime geçerek kira bedellerinin düşürülmesine ve yeni sistemler oluşturarak müşteri memnuyitenin arttırılmasına, farklı tasarruf yöntemi ile giderlerini azaltarak gelirlerini artırmaya çalışmasına rağmen gelirleri artsada giderlerini karşılayamadığını, 25/05/2016 tarihinde toplanan ortaklar kurulu “şirketin 30 Nisan 2016 tarihli ana bilançosuna göre aktiflerin şirket alacaklıların ücretlerni karşılamaya yetmediği anlaşıldığını, dosyaya sunulan belgeler kapsamında davacı şirketin varlıklarının borcunu karşılamadığı, sürekli zarar ettiği, sermayenin 2/3’nün karşılıksız kaldığı anlaşılmakla 25/05/2016 tarihli ortaklar kurulu kararı gereğince davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı şirket alacaklıların vaki feri müdahale talepleri mahkememizce yerinde görülmüş ve feri müdahil vekilleri yargılama aşamasında dilekçelerini tekrarla birlikte davacı iddiasının yerinde olmadığını, müvekkillerinin mağdur edildiğini, doğrudan iflas taleplerinin reddine karar verilmesi yönünde talepte bulunmuşlardır.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce iflas avansı ikmal ettirilmiş ve tensip ara kararı gereğince gerekli ilanlar yaptırılmış, ayrıca davacı şirket yönünden rayiç değere ilişkin mal varlığı araştırmasına yönelik ilgili kurum ve kuruluşlara gerekli müzekkereler yazılarak cevabi yazılar temin edilmiştir.
Davacı tarafça tensibin 7 ve 8.maddesi gereğince; iflasa ilişkin ortaklar kurulu kararının ve ara bilançonun sunulduğu, yine alacaklılar listesinin ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizce davacı şirket ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda işletme iktisatçısı Prof. Dr. …ile hukukçu Yrd. Doç. Dr. …, mali müşavir …ve sektör bilirkişisi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler 09/02/2017 tarihli raporlarında özetle;
“Bilindiği üzere, iflası doğuran ve bir kimse hakkında iflas kararı verilmesini gerektiren olaya iflas sebebi denilir. Doktrinde iflas sebebi olarak iki sistemin varlığından söz edilmektedir. Bunlardan ilki, maddi iflas sebebi, diğeri de şekli iflas sebebidir. Maddi iflas sebebinde, borçlunun malvarlığı durumu ya da muayyen bir davranışı iflası gerektiren bir hal olarak ortaya çıkar. Buna göre borçlunun malvarlığı borcu karşılamaya yetmiyorsa bu iflas sebebine (maddi) göre borçlu hakkında iflas kararı verilebilecektir. Ayrıca borçlunun bazı davranışlarından borçlarını ödemeyeceği ya da ödeyemeyeceğinin anlaşıldığı hallerde yine iflas kararı verilebilecektir. Bu bağlamda İİK m. 177’de yer alan borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla kaçması, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması, haciz yolu ile yapılan takiplerde mallarını saklaması, ödemelerini tatil etmesi hallerini borçlunun belli bir davranışa bağlanan ve maddi iflas sebebi içinde mütalaa edilmesi gereken durumlar olarak görmek lazımdır. Kıt’a Avrupa’sı hukuk sisteminde özellikle Alman hukukunda bu iflas sebebi geçerlidir. Türk – İsviçre hukuk sistemlerinde ise kural olarak şekli iflas sebebi geçerlidir. Bu iflas sebebine göre, borçlunun bir malvarlığı ile ya da belirli bir davranışı ile ilgilenilmez. Alacaklının, İİK’da belirtilen prosedürü başarı ile sonuçlandırması iflas kararının verilmesi için tek başına yeterli olacaktır. Buna göre borçlunun malvarlığı, borçlarını rahatlıkla karşılayabilecek vaziyette olsa da eğer, münferit bir vadesi gelmiş olan bir borç bu durumdaki borçlu tarafından ifa edilmemişse bu hal onun hakkında iflas kararı verilmesi için yeterli olacaktır. Türk hukukunda, borcun ifa edilmemesi iflas kararı için gerek ve yeter şarttır. Ancak Türk hukukunda bazı hallerde maddi iflas sebebinin tatbik edildiği haller vardır. Bunları genel olarak sermaye şirketlerinin borca batık olması (İİK m. 179), borçlunun kendi iflasını istemek zorunda olduğu (İİK m. 178) ve İİK m. 177 çerçevesinde borçlunun davranışına bağlı olarak ortaya çıkan ve yukarıda ifade etmiş olduğumuz doğrudan iflas hallerinde görmek mümkündür. Dolayısıyla Türk hukukunda şekli iflas sebebi ağırlıklı karma bir iflas sebebi modelinin geçerli olduğu sonucuna varılmak gerekir.
Doğrudan iflas halleri kanunda tahdidi olarak sayılmış bulunmaktadır. Bu bakımdan İİK m. 177’de sayılan hallerin dışında kalan sebeplerle borçlu hakkında iflas kararı alınabilmesi mümkün olamayacaktır. Alacaklı, doğrudan doğruya iflas davasında alacağının varlığını ispat etmek zorundadır. Bundan başka, alacaklı, dayandığı doğrudan doğruya iflas sebebini de ispat etmelidir. Fakat özellikle İİK m. 177/1-2 sebepler için tam ispat aranmamalı bu hususta mahkemeye kanaat verecek deliller ile yetinilmelidir. Doğrudan iflas davasında depo kararı mekanizmasının tatbiki de mümkün değildir.
Somut olayda borca batıklık sebebine dayalı olarak iflas talebinde bulunulmuş olmakla, bu husus İİK m. 179 da düzenlenmiştir. Mali yönden yapılan incelemede hem kaydi hem de rayiç değerler dikkate alındığında davacı şirketin borca batık olduğu dikkate alındığında İİK m. 179 şartlarının meydana gelmiş sayılabileceği değerlendirilmektedir.
Bilirkişi kurulumuzun görev tanımı doğrultusunda, sunulan kayıt ve belgeler ile davacı şirket ticari defter kayıtları nezdinde yapılan incelemede;
Her bir spor salonunda bulunan fitness ekipmanları nezdinde bire bir yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler neticesinde, fitness ekipmanlarının rayiç değerleri toplamının 4.343.590,26 TL olduğu,
Davacı şirketin, aktiflerin muhtemel satış değerleri esasından hareketle ve 31.05.2016 tarihi itibarıyla -24.403.892,09 TL tutarında borca batık durumda olduğu,
Somut olayda borca batıklık sebebine dayalı olarak iflas talebinde bulunulmuş olmakla, bu husus İİK m. 179 da düzenlenmiştir. Mali yönden yapılan incelemede hem kaydi hem de rayiç değerler dikkate alındığında davacı şirketin borca batık olduğu dikkate alındığında İİK m. 179 şartlarının meydana gelmiş sayılabileceği” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Dava; sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 2/3’ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığından bahisle davacı şirketin doğrudan doğruya iflası istemine yöneliktir.
Doğrudan doğruya iflas müessesesi İcra İflas Kanunu’nun 177. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunu’nun 178.maddesi şirketin doğrudan doğruya iflas başvurusuna ilişkin hükümler içermektedir.
”Madde 178 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/93 md.)
(Değişik: 9/11/1988 – 3494/37 md.) İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
(Ek: 9/11/1988 – 3494/37 md.) İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.” şeklindedir.
Dosyada mübrez bilirkişi raporu ile davacı şirketin borca batıklığı sabit olduğundan ve İcra İflas Kanunu’nun 178.maddesinin yasal şartları somut olayda gerçekleştiğinden davacı şirketin doğrudan doğruya iflas talebi yerinde görülmüştür.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile…Ticaret Sicil Memurluğunun …sicil numarasında sicile kayıtlı davacı … Limited Şirketi’nin iflasına, iflasın 04/05/2017 gün, saat 14.48 itibariyle açılmasına, iflasın derhal İstanbul İflas Müdürlüğüne bildirilmesine dair verilen karar müdahil …A.Ş vekilinin vaki istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi’nin 17/01/2019 tarih ve 2017/2183 Esas 2019/45 Karar sayılı ilamıyla kaldırılmış ise de; istinaf mahkemesi kararının dosya kapsamına uygun olmadığı, mahkememizce davacı şirketin iflas tarihi itibariyle ilgili kurum ve kuruluşlardan mal varlığı araştırmalarının yapılmış olduğu, bilirkişi marifetiyle malvarlığının güncel rayiç değer tespitinin gerçekleştirildiği, borca batıklığın kayden değil rayiç değer üzerinden tespit edildiği, davanın borca batıklık nedeniyle iflas istemine ilişkin olup borca batıklığın mahkememizce tespit edildiği ve mahkememiz kararının gerekçesinde anılı hususun belirtildiği, ancak direnmek yasal olarak mümkün olmadığından dosyanın mahkememizin …esasına yasal zorunluluk nedeniyle kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuş ve karar tarih sonrasında aradan geçen süre içinde davacı şirketin ekonomik durumunun lehe veya aleyhe değişme ihtimali nazara alınarak yeniden mahkememizce; davacı şirketin ticari defter ve belgeleri ve dosya üzerinde İstinaf mahkemesinin işaret ettiği hususlar doğrultusunda şirketin güncel mali durumunun tespiti ile borca batık olup olmadığı, iflas şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında kök raporu hazırlayan mevcut bilirkişiler marifetiyle ek inceleme icra edilerek konuya ilişkin 27/09/2019 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Kök raporumuzda, talep sahibi şirketin, 31.05.2016 tarihi itibariyle kaydi değerler üzerinden raporlanan öz kaynaklan toplamının -5.035.436,65 TL olduğu belirlenmiş idi.Bu defa şirketin 31.12.2016-31.12.2017 ve en son kesinleşmiş 31.12.2018 tarihli mali tabloları (11.09.2019 tarihinde mali idareye verilmiş kurumlar vergi beyannamesi ile uyumlu) karşılaştırılmak sureti ile yapılan incelemelerde, talep sahibi şirketin kaydi değerler üzerinden raporlanan öz kaynaklan toplamının hiçbir dönemde değişiklik göstermediği ve -5.035.436,65 TL olduğu müşahede edilmiştir.
Davacı şirketin TTK md. 376 uyarınca borca batık olup olmadığının saptanabilmesi için aktiflerin muhtemel satış değerleri üzerinden yapılan tespit ve hesaplamalar da kök raporda ayrıntılı olarak değerlendirilmiş ve davacı şirket aktifındeki “maddi duran varlıklar” hesap grubu altında, 31.05,2016 tarihi itibarıyla net değeri 9.689.781,14 TL olarak raporlanan “demirbaşlar” hesabının, yine incelenen dönemler itibarıyla herhangi bir değişiklik göstermediği, bir başka anlatımla, aktiften çıkan ya da aktife yeni giren herhangi bir ekipmanın söz konusu olmadığı anlaşıldığından, kök raporda yer verilen hesaplamalar aynen muhafaza edilmiştir.
Davacı şirket aktiflerinin 31.12.2018 tarihi itibarıyla raporlanan kaydi değerleri ile muhtemel satış değerlerinin karşılaştırmalı durumu ve davacı şirketin borca batıklık hesaplamasında kök raporda yer verilen şekli ile aynı sonuca ulaşılmaktadır.
Davacı …Ltd. Şti. aktiflerin muhtemel satış değerleri esasından hareketle ve 31.12.2018 tarihi itibarıyla, kök raporda yer verildiği gibi -31.219.726,55 TL tutarında borca batık durumda görünmektedir,
Bununla birlikte kök raporumuzun 4.3.c bendinde açıklanan nedenlerle, öz varlık tutarına 6.805.834,46 TL ilave edilmesi gerektiğinden, davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibarıyla halen -31.219.726,55 + 6.805.834,46 = -24.403.892,09 TL tutarında borca batık durumda olduğu müşahede edilmiştir.
Kök raporun hazırlanmasına dayanak teşkil eden incelemeler, keşif ve tespit yapılması amacıyla gidilen yerlerde; bazı AVM’lerin yöneticileri tarafından izin verilmemiş olmasına rağmen, sonradan müsaade edilen depolar, spor salonları ve burada mevcut cihaz ve ekipmanlar ile sınırlı olmak üzere gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla tespitlere konu ekipmanların sayılarında var olduğu beyan edilen eksiklikler, tespit için gidilen yerlerde fiilen var olan ve tarafıma gösterilen depolardaki ekipmanlarla sınırlı olarak inceleme yapılmış olmasından kaynaklanmıştır.
Bu anlamda incelemeye ibraz edilen tüm cihaz ve ekipmanlar dikkate alınarak yapılan tespit ve değerlendirmeler, kök raporda yer verildiği şekilde olup işbu ek raporda da aynen muhafaza edilmiştir.
Söz konusu cihaz ve ekipmanlar, …salonlarında kurulu vaziyette olmayıp, salonların boşaltılması esnasında; ehil olmayan kişilerce, Cihazlar makara, halat ve eklenici fonksiyon parçaları dikkate alınmadan acele ve itinasız parçalara ayrılmış; rastgele depolara, yine kontrol ve ağırlık merkezleri hesaba katılmadan, üst üste atılmış, birbirlerine ağırlıklarıyla zarar vermiş durumdayken listelenerek değerlemeler yapılmıştır.
Bazı cihazların bir parçası bir depoda tespit edilirken, zamanla diğer parçaları başka depoda tespit edilerek tarafımca bir araya getirilerek değerlemeye alınmıştır.
Parçalara ayrılma esnasında, birleştirici aparatlar, çelik halat, makara, vida vb. parçaların eksikliği, yıpranması parçalanma esnasında cihazın değer kaybetmesine neden olduğu görülmüştür.
Bu tür cihazların sektörde yeterliliği olan kişiler tarafından sökülüp taşınması ve ağırlık merkezleri dikkate alınarak istiflenmesi; Ağırlığı 200-300 kg olan bazı cihazların ağırlıkları hesaba katılarak üst üste konulmaması gerekmektedir. Sökülerek, ehil kişiler tarafından taşınması gereken cihazlar, adeta koparılarak parçalara ayrılmış ve depolara rastgele konulmuş olduğu yapılan keşiflerde görülmüştür.
Depoların bu tür cihazları saklamaya elverişli olmadığı; karanlık, havasız, nemli korozyonu arttıracak ortamlar olduğu, bazı depolarda su sızan alanlar olduğu, cihazların istifsiz olarak depolandığı gözlenmiştir.
Bazı Ekipmanların ağırlıklar altında ezilip değer kaybettiği, deforme olduğu, nikelajh bölümlerinin sıyrıldığı, Latex ve latex kaplama bölümlerinin bazı cihaz ve ekipmanlarda yırtıldığı, yıpranmış olduğu tespit edilmiştir.
Cihazların çoğu 1-2 tedarikçiden alınmış olup, Alınan tedarikçilerin 2. El olarak cihazları geri almayacağı sektörde bilinmektedir. Ayrıca söz konusu Firmanın bazı cihazlarında kendisinin yurtdışından tedarik ettiği, yapılan dosya incelemelerinden anlaşılmaktadır. Söz konusu cihaz ve ekipmanların Türkiye yetkilisi Firmadan 2. El bakım, yedek parça, sökme, monte etme söz konusu olacağı ve bunun yetkili usta kişilerce yapılmasının da bir maliyet getireceği göz önüne alınmıştır.
Söz konusu cihazların model farklılıkları yedek parça bulunmasında maliyet arttırmakta olacağı ve Yediemin sökülüp tekrar taşınması, monte edilmesi, bakım ve yedek parça ilavesi söz konusu cihaz ve ekipmanların Elektronik aksamının çalıştırılması maliyeti yükselteceğinden rağbet görmemektedir. Cihazların değerini etkilemektedir.
Yukarıda izah edilen hususlar hesaba katılarak sektörün, 2. El değerlendirmesi cihazın model ve sektörde aranılırlığı, cihazın yıpranmaları göz önüne alınarak değerlendirmeler yapılmıştır.
Lisansım ve aldığım tüm Mesleki Eğitimler, Tüm Spor dalları, Fitness spor salonlarının kurulumu, saha ve zemin kaplamaları, havalandırma, cihaz istasyon geçişleri, tüm cihazlar ve ekipmanların malzeme bilgisi, üretim, taşıma, depolama, cihaz bakımı konusunda değerlendirmeye haiz olup, sektörde uzun yıllar salon kurulumu, yönetimi, eğitmenliği yapmış olmam ve sektöre yön veren fuar, tanıtım, dergi ve broşürleri takip etmem tecrübesiyle değerlendirmeler yapılmıştır.
Bilirkişi kurulumuzun görev tanımı doğrultusunda, şirketin karşılaştırmalı mali tabloları nezdinde yapılan incelemede;
Şirketin 31.12.2016-31.12.2017 ve en son kesinleşmiş 31.12.2018 tarihli mali tabloları (11.09.2019 tarihinde mali idareye verilmiş kurumlar vergi beyannamesi ile uyumlu) karşılaştırılmak sureti ile yapılan incelemelerde, talep sahibi şirketin kaydi değerler üzerinden raporlanan öz kaynakları toplamının hiçbir dönemde değişiklik göstermediği ve kök rapordaki gibi -5.035.436,65 TL olduğu,
Davacı şirketin TTK md. 376 uyarınca borca batık olup olmadığının saptanabilmesi için aktiflerin muhtemel satış değerleri üzerinden yapılan tespit ve hesaplamalar da kök raporda ayrıntılı olarak değerlendirilmiş ve davacı şirket aktifındeki “maddi duran varlıklar” hesap grubu altında, 31.05.2016 tarihi itibarıyla net değeri 9.689.781,14 TL olarak raporlanan “demirbaşlar” hesabının, yine incelenen dönemler itibarıyla herhangi bir değişiklik göstermediği, bir başka anlatımla, aktiften çıkan ya da aktife yeni giren herhangi bir ekipmanın söz konusu olmadığı anlaşıldığından, kök raporda yer verilen hesaplamalann aynen muhafaza edildiği,
Davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibarıyla halen -24.403.892,09 TL tutarında borca batık durumda olduğu,
Somut olayda borca batıklık sebebine dayalı olarak iflas talebinde bulunulmuş olmakla, bu husus İİK m. 179 da düzenlenmiştir. Mali yönden yapılan incelemede hem kaydi hem de rayiç değerler dikkate alındığında davacı şirketin borca batıklığının, güncel mevcut durum itibarıyla devam ettiği ve borca batıklık tutarında bir değişiklik olmadığı dikkate alındığında İİK m. 179 şartlarının meydana gelmiş sayılabileceği” şeklinde beyan ve mütalaada bulundukları görülmüştür.
Dava; sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 2/3’ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığından bahisle davacı şirketin doğrudan doğruya iflası istemine yöneliktir.
Doğrudan doğruya iflas müessesesi İcra İflas Kanunu’nun 177. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Meri İcra ve İflas Kanunumuz belirli sebeplerin varlığı halinde borçlunun kendi kendisinin iflasını talep etmesine imkân tanıyan bir düzenlemeye sahiptir. Borçlunun kendi iflasını talep etmesi, bazı durumlarda ihtiyari, bazı durumlarda ise zorunludur. Borçlunun tercihine bağlı olan doğrudan doğruya iflas sebebi İİK. m.178/1’de düzenlenmiştir. Zorunlu iflas sebebi ise, İİK. m.178/3 hükmüne dayanmaktadır. İİK m. 178’in lafzından ve içeriğinden talep ile kendi iflasına karar verilecek borçlunun gerçek veya tüzel kişi olabileceği anlaşılmaktadır.
Ayrıca, İİK. m.179/1 uyarınca, bir sermaye şirketinin (anonim, limited veya kooperatif şirketinin) pasifinin aktifinden fazla olduğu, şirketi idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya şirket tasfiye halinde ise tasfiye memurları tarafından beyan ve ticaret mahkemesince de tespit edildiği takdirde, şirketin iflasına karar verilir (m.179/1). Böylece borçlunun talebi ile doğrudan doğruya iflasına karar verilmiş olur .
İflasa tabi olan borçlu, aciz halinde olduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir (m. 178). Borçlunun aciz hali, borçlunun muaccel borçlarını ödemek için gerekli olan ödeme araçlarından geçici olmayan, süreklilik arz eden yoksunluğu anlamına gelir. Aciz halinden söz etmek için mutlaka pasifin aktiften fazla olması da gerekmez. Bu iflas sebebi, borçlunun malvarlığındaki yetersizlik değil, ödeme araçlarındaki yoksunluktan ötürü muaccel borçların ifa edilememesidir .
1985 yılında 3222 sayılı yasa ile değişiklik hükmüne göre, borçlunun aciz halinde bulunduğunu kanıtlaması zorunluluğu getirilmiş ve mahkemenin re’sen yapacağı tahkikatla aciz halinin mevcut olup olmadığının tespit etmesi öngörülmüştür. Bununla da yetinilmeyerek, alacaklıların davaya müdahale yoluyla itirazlarını ileri sürebilmeleri için, İİK. m.166’nın tespit ettiği usule göre iflas davasının ilanı ve alacaklıların bu ilandan itibaren on beş gün içinde davaya müdahale ederek iflas kararı verilmesine itiraz etmelerine olanak sağlanmıştır. Bu itiraz, takiplerin ertelenmesi ve ödemelerin geciktirilmesi amacına yönelik olarak iflas davasının açıldığı yönünde olacaktır. Bu maddenin şuan ki uygulamasına göre borçlu, dava dilekçesi ekinde bütün aktif ve pasifini gösteren bir bilânçoyu, alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir listeyi ve mal beyanını mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Yargıtay’ın içtihatları uyarınca, borçlunun aciz halinde olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunludur .
Borçlunun aciz halinde bulunduğunun tespiti mahkemece iflasa karar verilebilmesi için tek başına yeterli değildir. Bunun yanında borçlunun takiplerini ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek amacıyla, aciz halini ileri sürerek iflasını istediği anlaşıldığı takdirde, alacaklıların müdahale yoluyla yaptıkları itirazlarının kabulü suretiyle, davanın reddi gerekmektedir.
Kural olarak, borçlu, kendi iflasını istemek zorunda değildir. Ancak kanun koyucu İİK. m. 178/3’de borçlunun iflasını isteme zorunluluğunu düzenlemiştir. Bu hal borçlunun malvarlığının yarısına haciz konulup geri kalanın da borçlunun mevcut ve bir yıl içinde muaccel hale gelecek borçlarını ödemeye yetmemesi halidir (m. 178, III).Bu hükmün sermaye şiirketleri yönünden uygulanma imkanı yoktur. Zira bu konuda sermaye şirketleri hakkında İİK. m. 179 ve TTK. m. 324 hükümleri kanun koyucu tarafından sevk edilmiştir.
Yukarıdaki şartların varlığı halinde, borçlu, derhal iflasını istemek zorundadır; eğer iflasını istemez ve bir yıl içinde iflas ederse, borçlu taksiratlı müflis sayılır (m. 310/10) ve cezalandırılır .
Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; dosyada mübrez bilirkişi raporu ile İstinaf mahkemesi 17. Hukuk Dairesi tarafından mahkememiz hükmünün kaldırılması sonucu alınan 27.09.2019 tarihli raporda davacı şirketin borca batıklığı sabit olduğundan ve İcra İflas Kanunu’nun 178/1-2 ve 179 maddesinin yasal şartları somut olayda gerçekleştiğinden, bunun yanında feri müdahil alacaklılar tarafından “borçlunun takiplerini ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek amacıyla, aciz halini ileri sürerek iflasını istediği” hususu da kanıtlanamadığından ayrıca dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan İİK 179/a ve müteakip maddeleri gereğince feri müdahil alacaklılar tarafından yasal prosedüre uygun olarak iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmadığından bu yönde araştırma yapılmaksızın davacı şirketin aktifinin pasifini karşılamadığı ve borca batıklığı sabit olduğundan doğrudan doğruya iflas talebi yerinde görülmüştür.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile …Ticaret Sicil Memurluğunun…sicil numarasında sicile kayıtlı davacı… Limited Şirketi’nin iflasına, iflasın 05/12/2019 gün, saat 14.40 itibariyle açılmasına, iflasın derhal İstanbul İflas Müdürlüğüne bildirilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile…Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasında sicile kayıtlı davacı…Limited Şirketi’nin iflasına,
İflasın 05/12/2019 gün, saat 14.40 itibariyle açılmasına,
İflasın derhal İstanbul İflas Müdürlüğüne bildirilmesine,
2-Alınması gerekli harç peşin alınmakla yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Mahkeme masraflarının davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair davacı vekili ile hazır olan müdahil vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/12/2019

Başkan

Üye

Üye

Katip