Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/70 E. 2020/495 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/70 Esas
KARAR NO : 2020/495
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/08/2015
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Azerbaycan Cumhuriyeti Devletinde ticari hayatını sürdürdüğünü, müvekkilinin davalıya ait “… …, …, …, …” gibi markalara haiz kozmetik ürünlerin Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti sınırlarında tek yetkili satıcısı sıfatı ile on yılı aşkın bir süredir hizmet verdiğini, taraflar arasındaki anlaşmaya göre; müvekkilinin 2004 yılından beri aralıksız ve fasılasız olarak … San A.Ş.’den ürünlerini satın aldığını, yetki sınırları içerisinde orijinal ürünlerini, kendi kar marjını üzerine koymak suretiyle satış yaptığını ve davalıya ait ürün bedellerini de aksatmadan ödediğini, 2014 yılında müvekkilinin ürünleri gümrükten aldığını, satışa başlanılacağı esnada davalının hiçbir bildirimde bulunulmaksızın sözleşmenin sona erdiğini, başka bir firmanın distribütör olduğunu, başkaca bir çalışmanın da yapılmayacağı bildirildiğini, gerçekleştirilen davalı eyleminin gerek TTK ve gerekse yerleşik Yargıtay İçtihatlarına ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, 10 yılı aşkın devam eden sözleşmenin bir yıllık toplu stok ürünü satın alımının yapılmasının akabinde hiçbir ihtar ve ihbar yapılmadan sona erdirildiğini ve müvekkilinin depolarındaki stok ürünlerin kaldığını, müvekkiline bilgi verilmeden haksız ve hukuka aykırı sözleşmenin feshinden hemen önce müvekkiline satılan yıllık ürün bedeli toplamının 1.200.000,00 USD olduğunu, davalının sözleşmenin feshine ilişkin bilgilendirmede bulunmadan 1.200.000,00 USD bedelli ürünleri Azerbaycan’da satılmak üzere müvekkiline sattığını, parasını aldığını, sözleşmeyi geçerli sebep bildirmeden fesih ederek başka bir firma ile anlaştığını, ona da ürün satarak müvekkilin mallarının satışını engellediğini, müvekkilinin, kendisine verilen ürünlerin iade alınmasını ve ödemiş olduğu 1.200.000,00USD’nin iadesini talep ettiğini, davalının geri dönüş yapmadığını ve müvekkilin elindeki ürünleri satışını da engellediğini, müvekkilinin maliyet bedeli üzerinden kar elde edemeden çok az miktarda ürünü satabildiğini, geride elinde 634.000,00 USD miktarlı ürün kaldığını, 1.200.000,00USD ürününün distribütör olan müvekkiline satışının hemen akabinde fesih edilen sözleşme ile birlikte, müvekkilinin 566.000,00 USD karşılığı ürünü zararına elden çıkarmak zorunda kaldığını, 566.000,00 USD ürünün kar marjı ile birlikteki satış bedelinin 844.620,00 USD olduğunu ve bu sebeple müvekkilinin 278.620,00USD zarar ettiğini, müvekkilinin bizzat davalının talebiyle, yeni reklam kampanyaları hazırladığını, kampanyaların davalıya gönderildiğini, büyük beğeni aldığını, davalının haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak gerçekleştirdiği fesih neticesinde müvekkilinin satışını yapamayacağı bir ürünler için 373.417,00 USD reklam bedeli harcadığını, davalının gerçekleştirilen hukuka aykırı eylemi neticesinde müvekkilinin hem elindeki ürünün satışını yapamadığı için zarar ettiğini, hem muhtemel gelirinden olduğunu, hem de ticari itibarının yerle bir olduğunu, müvekkilin girişimlerinin başarısız kaldığını ve müvekkilinin ülkesinde de mağdur edildiğini, buna mukabil, gerçekleşen zararın tazmini amacıyla iş bu davayı ikame etmek zarureti hasıl olduğunu beyanla; müvekkili nezdinde meydana gelen 634.000,00 USD maddi tazminat bedelinin şimdilik 5.000,00 USD, sözleşmenin feshinden sonra yapılan zararına satışlarda 278,623,00 USD tutarındaki zarara tekabül eden bedelin şimdilik 5.000,00 USD, sözleşmenin fesih edileceği bilinse idi yapılmayacak olan televizyon reklam giderleri toplamı olan 373.417,00 USD bedelinin şimdilik 5.000,00 USD, ihtarname tarihinden itibaren işleyecek olan en yüksek reeskont faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle harcın ikmaline karar verilmesini talep ettiklerini; davacının dilekçesinde her biri asılsız olan iddiaları için kesin tutarlar ile zarara uğradığını belirttiğini, buna rağmen huzurdaki davayı kısmi dava olarak ikame ederek dava harcını eksik yatırdığını, davacıya 1.241.040,00 USD üzerinden harcı ikmal etmesi için bir haftalık kesin mehil verilmesini, kesin mehil içerisinde eksik harcın ikmal edilmemesi durumunda dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, davacı ile müvekkil arasında münhasır tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığını, alışlar ve ödeme kolaylığı açısından cari hesap ilişkisi oluşturulduğunu, müvekkilinin davacı şirket haricindeki şirketlere ürünlerini Azerbeycan’da satmasında hukuki bir engel bulunmadığını, müvekkiline uygun fiyat teklifi veren, Azerbeycan’da yerleşik her firmaya ürünlerini satabileceğini, müvekkilinin davacının satın aldığı ürünlerin bedeliyle orantılı olarak iskonto yaptığını, davalının yıllar içerisinde satın aldığı ürün miktarını düşürdüğünü, müvekkilinin ürün miktarında düşüş olmasına rağmen davacıya uygun fiyatlı ürün satmaya ve cari hesap ilişkisini sürdürmeye devam ettiğini, müvekkilinin davacı ile olan ticari ilişkisinde istediği karı elde edememesi nedeniyle davalıya artık indirimli ürün göndermeyeceğini belirterek taraflar arasındaki cari hesap ilişkisini feshettiğini, davacının müvekkiline ait ürünlerin bedelini ödeyerek müvekkilden ürün alma hakkı bulunduğunu, davacının sadece cari hesap ilişkisinden ve indirimli ürün alma kolaylığından yararlanamayacağını, davacının müvekkilin ürünlerini müvekkilin belirlediği fiyat üzerinden satın almaktan vazgeçtiğini, hatta elinde bulunan ürünleri Azerbaycan’da satamadığını belirterek müvekkilden ürünleri satın alması için yardım talebinde bulunduğunu, müvekkili ile davacı arasında iade edilecek ürünlere ilişkin fiyat konusunda anlaşma sağlanamadığını, davacının müvekkiline istediği fiyattan ürünleri satamadığını bu nedenle 634.000,00 USD zarara uğradığını iddia ettiğini, davacıya 6098 Türk Borçlar Kanunumun 1. maddesi “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur” hükmü gereğince taraflar arasında satılacak ürünlerin fiyatı konusunda anlaşma sağlanmaması nedeniyle malların iade alınmadığını bu nedenle müvekkilin sorumluluğunun bulunmadığını hatırlatmak istediklerini, davacının, elinde bulunan ürünleri satamamasının basiretli tacir gibi hareket etmemesinden kaynaklandığını, davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkilin davacının elindeki ürünleri almaması arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, müvekkilinin davacının elinde olduğunu iddia ettiği ürünleri satın alma yükümlülüğünün bulunmadığını, iddia ettiği gibi zarara uğramasının tamamen kendi ticari kararlarının sonucu olduğunu, davacıya 2010 yılından sonra ürün satılmaya başlandığını, davacının müvekkil şirketin 2004 yılından beri tek satıcısı olduğunu iddia ederek sayın mahkemede yanılgı oluşturarak tek satıcı olduğunu ispatlamaya çalıştığını, ancak müvekkilinin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde; davacıya 2010 yılından sonra ürün satılmaya başlandığının, taraflar arasında cari hesap ilişkisi oluştuğunun görüleceğini, davacının taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlamasına yönelik kötüniyetli ve gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu,davacının tek taraflı olarak hazırlattığını iddia ettiği finansal raporun delil olma niteliği olmadığını, raporun içeriğinin gerçek dışı olduğunu ve raporu kabul etmediklerini, davacının varlığını iddia ettiği reklam giderlerini müvekkilden talep edemeyeceğini, davacının müvekkilinin talimatıyla yeni reklam kampanyaları hazırladığını ve reklamlara 373.417,00 USD harcadığını bu bedelin müvekkilce ödenmesini talep ettiğini, davacının talebinin haksız mesnetsiz iddialarının ise gerçekdışı olduğunu, davacının yaptığını iddia ettiği reklam ve pazarlama giderlerini müvekkilinden talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin reklam giderlerini karşılayacağına dair taahhüdü bulunmadan ve bu konuda izin veya onay alınmadan yapılan reklam harcamalarından müvekkilinin sorumlu olmasının düşünülemeyeceğini, reklam harcaması yapmış ise de ticari kararların sonucu ve satış işinin gereği olarak süreye bakılmaksızın yapılan masraflar olan bu gibi masrafların müvekkilden talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını beyanla; davacıya 1.241.040,00 USD üzerinden harcı ikmal etmesi için bir haftalık kesin mehil verilmesine, kesin mehil içerisinde eksik harcın ikmal edilmemesi durumunda dosyanın işlemden kaldırılmasına, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya tahmiline, karar verilmesini savunmuştur.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davalı yanın ileri sürdüğü savunmanın yerinde olmadığını ve HMK 107 maddesi gereğince alacağın miktarının yahut değerinin tam veya kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceğini beyan ettiği görülmüştür.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda işletme iktisatçısı Prof. Dr. Sabri Burak Arzova ile hukukçu Prof. Dr. Saibe Oktay Özdemir ve sektör bilirkişisi kozmatikçi Ayşe Kurtonal marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 24.03.2017 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı raporlarında özetle;
“Davalı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının Azerbaycan’da mukim bir şirket olduğu, dava dosyasında davacının apostil şerhli ticari defter ve belgeleri bulunmadığı, bu nedenle dava dosyası kapsamında iş bu rapor tanzim edildiği, dava konusu olmamakla birlikte davalının davacıyı takip ettiği cari hesapta davacıdan 12.304,62 USD alacaklı olduğu, tarafların defterleri, dosyada yer alan bilgi ve belgeler doğrultusunda, davacının Azerbaycan’da tek satıcı olduğu iddiası ile;
Elinde kalan malzemeler nedeniyle 634.000,00 USD,
Sözleşmenin feshinden sonra zararına yapılan satış nedeniyle 278.623,00 USD,
Televizyon reklam giderler için 343.417,00 USD olmak üzere davalıdan 1.286,040,00 TL tazminat talep ettiğinin görüldüğü, ancak davacı ile davalı arasında yazılı olarak herhangi bir tek satıcı sözleşmesi/distribütör sözleşmesi olduğuna ilişkin dava dosyasında yazılı bir sözleşmenin eklenmediğinin görüldüğü, sayın mahkemenin davalının tek satıcı olduğu kanaatinde olduğu varsayımı halinde ve davacının Mayıs 2014 tarihinde sözleşmesinin fesih edilmesi ile;
Elde kalan stoklar açısından;
Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde davacı tarafından bir stok listesi sunulsa da listenin ne kadar USD olduğuna ilişkin herhangi bir dip toplamı bulunmadığı, davacının sunduğu stok listesinin denetime elverişli olmadığı, ayrıca bu malların Azerbaycan’da bağımsız bir sayım firması tarafından sayılması ve davalıdan alınan en son faturalardan geriye doğru gidilerek birim fiyat ile çarpılması ve stokta kalan malların bu şekilde tespit edilmesi ve dava tarihine göre güncellenmesinin gerektiği,
Zararına yapılan satışlar açısından; Davacı tarafından hangi malların hangi fiyatlardan davalıdan alındığı ve hangi fiyattan satıldığı hakkında dava dosyasına herhangi bir denetime tabi bir bilgi ve belge sunulmadığı,
Televizyon reklam giderleri için; davacı tarafından davalı …’nın ürünlerinin reklam giderleri için yapıldığı iddia edilen ve … ürünleri için yapıldığına ilişkin herhangi bir denetime tabi bir bilgi ve belge sunulmadığı,
Davacı tarafından yukarıda belirtilen hususların somutlaştırılması gerektiği, ayrıca davacının sayın mahkemenin 24/05/2016 tarihli 2 nolu celsede ara kararında;”… Tarafların ticari defter ve belgelerini ibraz etmedikleri takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacaklarına, davacı yanın apostil şerhli ticari defter ve belgelerinin HMK 219 a uygun ilgili kısımlarının onaylı örneklerini tercümeli olarak dosyamıza sunmaları” kararı gereği davacının apostil şerhli ticari defter ve belgeleri ile yukarıda bahsedilen belgelerin de sunulması sayın mahkemenin takdirinde olduğu” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizin 2015/839 esasına kayıtlı olan bu davada: “Davacı taraf; her ne kadar alacağın miktarı yahut davanın değerinin tam veya kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı yada kendisinden beklenemeyecek olduğu durumlarda belirsiz alacak davasının HMK 107 maddesi kapsamında açılabileceğini ileri sürmüş ise de; davanın dayanağının taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine dayandırıldığı ve meydana gelen zararın da dava dilekçesinde davacı tarafça zararına satışlar nedeniyle 278.623,00USD, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle meydana gelen zararın 634.000,00USD, reklam gideri zararının 373.417,00USD olarak somutlaştırıldığı, ayrıca davanın vasıf ve mahiyeti itibariyle dava değerinin ve alacak miktarının belirlenmesinin davacıdan beklenebilir bir durum olduğu, belirsiz alacak davasının şartlarının somut olayda bulunmadığı ve davacı yanın kesin süre içerisinde ihtara rağmen harç ikmali yapmadığı sübuta ermekle; mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdanii kanat gereğince davanın HMK 114/h maddesi gereğince hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine dair hüküm davacı vekilinin İstinaf talebi üzerine BAM …Hukuk Dairesi’nin 2018/… esas, 2019/… karar sayılı ilamı ile;
“İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporu aldıktan sonra, davacı vekilinin hazır bulunmadığı 30/05/2017 tarihli oturumda, belirsiz alacak davasının şartları bulunmadığından, harcın beyan edilerek ikmal edilmesi için bir hafta kesin süre verildiğinin aksi halde hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddedileceğinin davacı vekiline tebliğine karar verdiği, 30/05/2017 tarihli duruşma zaptının meşruhatlı davetiye ile davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından harç yatırılmadığından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verdiği görülmüştür.
HMK 107/1 maddesinde; “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenilmeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
HMK 109/1 maddesinde; “talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
14/08/2015 tarihinde açılan davada davacı vekilinin davasını belirsiz alacak davası olarak açtığını beyan etmediği, aksine müvekkilinin sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarar kalemlerine ilişkin beyanda bulunduktan sonra, ” şimdilik” kısmen talep ettiğini beyan ettiği ve talep ettiği kısma ilişkin nispi harç yatırdığı, dava tarihinde HMK 109/2 maddesinin 01/04/2015 tarihli 6444 sayılı Kanun’un 4.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, kısmi dava açılmasına engel bir yasal düzenleme bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemenin davacının talebi bulunmadığı halde davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendirerek, harca esas değerin gösterilerek nispi harç yatırılması için muhtıra göndermesinin usulüne uygun olmadığı, davaya kısmi dava olarak devam etmesi gerektiği ” şeklindeki gerekçesi ile kaldırılarak mahkememize devrolmuş 2019/70 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce davacı yanın rapora itirazlarının karşılanması amacıyla, dosyanın ek rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi ile elde edilecek net gelir hesabına uygun olarak mevcut ise davacı tarafın isteyebileceği o döneme isabet eden zararının tespiti, talep koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması, heyette yer alan kozmetik uzmanı sektör bilirkişisi marifetiyle taraflar arasındaki ticari münasebet nedeniyle meydana gelen sözleşme ilişkisinin feshi için gerekli makul feshi ihbar süresinin ve sözleşme ilişkisinin haklı nedenle yahut sözleşmeye veya yasaya uygun feshedilip edilmediğinin alternatifli olarak tespiti, davacının diğer zarar kalemlerinin özellikle reklam giderleri kapsamında davacının alacak talebinin yerinde olup olmadığı, kadri maruf olup olmadığı ile neticeten var ise davacı alacağının kalem kalem tartışılması baabında bilirkişilerden ek rapor alınarak konuya ilişkin bila tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Yukarıda arz ettiğimiz mâlî, teknik değerlendirmeler ve hukuki gerekçeler ışığında, Sayın Mahkemenin kabulü halinde, her türlü Hukuki Tavsif ve Nihai Kararın Takdiri Yüce Mahkeme’ye ait olmak üzere;
Davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının Azerbaycan’da mukim bir şirket olduğu, dava dosyasında davacının apostil şerhli ticari defter ve belgeleri bulunmadığı, bu nedenle dava dosyası kapsamında iş bu rapor tanzim edildiği,
Davacı ile davalı arasında yazılı olarak herhangi bir tek/münhasır satıcılık sözleşmesi/distribütör sözleşmesi olduğuna ilişkin dava dosyasında yazılı bir sözleşme görülemediği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacının sipariş vermesi, davalı tarafından ihracatı ve bu malların Azerbaycan şirketinde satılması şeklinde yürütüldüğü,
Davacı şirket; Azerbaycan’da mukim bir şirket olduğu ve dava dosyasında davacının apostil şerhli ticari defter ve belgeleri bulunmadığı, dolayısıyla davacının dava dosyasına ibraz ettiği belgeler; davacının Azerbaycan Devleti’nin Maliye’sine verilen Kurumlar Vergisi Beyannamesine ve davacının ticari defterlerine dayanıp dayanmadığı tespit edilemediği, bu nedenle; iş bu ek rapor aşamasında da davacının iddialarını somutlaştıramadığı düşünülmekle birlikte; iş bu dava dosyasına davacı tarafından sunulan bazı belge, bilgi ve mail yazışmaları v.s. hususlar üzerinde ve seçimlik hak ve alternatifli olarak; Sayın Mahkeme’nin takdirinde olmak üzere;
Tarafların defterleri, dosyada yer alan bilgi ve belgeler doğrultusunda, davacının Azerbaycan’da tek satıcı olduğu iddiası ile; Davacının Azerbaycan’da tek satıcı olduğu iddiası ile özetle; davalıdan toplam1.286.040,00 USD tazminat talep ettiği görüldüğü,
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme dava dosyasında olmadığına ve taraflar arasında olası bir sözleşmenin feshine ilişkin bir süre de belirlenmediğinden; davalının davacıya makul bir süre vererek ticari ilişkiyi bitirip bitirmediği bu durumda söylenemeyeceği,
Ancak; taraflar arasında bir distribütör sözleşmesinin varlığının kabul edilmesi halinde ise; davacının işletmesini mevcut yeni duruma göre revize etmesi ve kendini hazırlaması açısından sektör ve işlemecilik teamüllerine göre; 6 aylık bir sürenin davacıya verilmesi makul bir süre olarak düşünüldüğü,
Hukuki değerlendirme Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere; davacının Tek Satıcı Olduğu Kanaatinde Olduğu Varsayımı Halinde ve davacının iddialarının kabulü halinde dava dosyasına kısıtlı ve doğrulanamayan belge ve bilgiler üzerinde yapılan incelemeler ile;
Elinde Kalan Malzemeler Nedeniyle:
Davacı tarafından sırf dava dosyasına sunulan elinde kalan mallar listesi üzerinde değerlendirmesinin yapılıp yapılmamasının takdiri Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere;
Bu malların Azerbaycan’da bağımsız bir sayım firması tarafından sayılması ve davalıdan alınan en son faturalardan geriye doğru gidilerek birim fiyat ile çarpılması ve stokta kalan malların bu şekilde tespit edilmesi ve mevcut elinde fiilen bulunan malların güncellenmesinin gerektiğinin düşünüldüğü,zira malların halen davacının uhdesinde bulunup/bulunmadığı bilinmekle beraber;
Sayın Mahkeme’nin takdirinde olmak üzere; Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde “Sözleşme Feshinde Depodaki Mal Toplamı” ibaresi ile 7 sf. halinde; üretici “…” açıklaması ile yukarıda görüldüğü üzere; 282 satır halinde ve 215.086 adet ürünlerin ve 897.558,50 AZN (Manat) tuttuğu, buna göre; 1 USD ortalama 0,79 AZN (Manat) olduğu kabul edildiğinde;
Davacının elinde kaldığını beyan ettiği malların değerinin; 709.071,22 USD olabileceği hesaplandığı,
Davacının 09.03.2015 ihtar tarihi ile, 14.08.2015 dava tarihine kadar talep edebileceği işlemiş faiz 5.371,46 USD olarak hesaplanmakla birlikte, işlemiş faiz Sayın Mahkeme’nizin takdirinde olduğu,
Bu halde 14.08.2015 dava tarihi itibariyle fiili olarak 1 yıllık USD mevduata uygulanan azami yıllık faiz oranının %1,75 olduğu görüldüğünden, davacının belirlenen 709.071,22 USD alacağına (taleple bağlılık ilkesi gereği-634.000,00 USD) dava tarihinden itibaren yıllık %1,75 oranda döviz faizi yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği,
2- Sözleşmenin feshinden sonra zararına yapılan satış nedeniyle:
Davacı tarafından dava dosyasına aşağıdaki sunulan bir nevi davalı ile olan ticari ilişkisi yönelik ve kar/zarar özet tablosu olarak nitelendirilebilecek kalemlerin;
Ülkemizde olduğu gibi Azerbaycan Devlet Maliyesine verilen bir Kurumlar Vergisi Beyannamesine dayanıp dayanmadığı veya davacının muhasebe kayıtlarında var olan kalemler olup olmadığı bilinemediği,
Hangi malların hangi fiyatlardan davalıdan alındığı ve hangi fiyattan satıldığı hakkında dava dosyasına herhangi bir denetime tabi bir bilgi ve belge sunulmadığı, ayrıca bir işletmenin kar veya zarar elde etmesine etki eden birçok faktör bulunduğu,
Davacı … Ltd şirketi tarafından dava dosyası içeriğinde tek sayfadan ibaret aşağıdaki görseli sunulan belgeye göre; yukarıda davacı tarafından dava dosyasına ibraz edilen 1. dönemdeki verilerin davalı ile davacı arasındaki ticari ilişkinin bozulmadığı varsayımı halinde 2. döneme 1. dönemdeki gibi olumlu yansıması halinde;
Davacının 58.746 AZN (Manat) kar elde edeceği, dolayısıyla davacının 2. dönemde – 150.463 AZN zarar elde ettiği varsayımında davacının (150.463 AZN + 58.746,00 AZN =) 209.209 AZN davacının zararı olabileceği hesaplandığı,
1 USD Azerbaycan Para Birimi olan 0,78-0,80 AZN civarında olduğu ve 0,79 ortalama olarak USD değeri kabul edildiğinde; 209.209 AZN x 0,79 = 165.275,11 USD davacının zararının olabileceği hesaplandığı,
Davacının 09.03.2015 ihtar tarihi ile, 14.08.2015 dava tarihine kadar talep edebileceği işlemiş faiz 1.252,02 USD olarak hesaplanmakla birlikte, işlemiş faiz Sayın Mahkeme’nizin takdirinde olduğu,
Bu halde 14.08.2015 dava tarihi itibariyle fiili olarak 1 yıllık USD mevduata uygulanan azami yıllık faiz oranının %1,75 olduğu görüldüğünden, davacının belirlenen 165.275,11 USD alacağına dava tarihinden itibaren yıllık %1,75 oranda döviz faizi yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği,
Televizyon reklam giderleri nedeniyle:
Davacı tarafından davalı …’nın ürünlerinin reklam giderleri için yapıldığı iddia edilen ve … ürünleri için yapıldığına ilişkin herhangi bir denetime tabi bir bilgi ve belge sunulmadığı, davacı tarafından dava dosyasına davalının ürünlerinin satışı yönünden bazı reklam faaliyetlerine ilişkin bilgiler paylaşıldığı,
Paylaşılan maillerde görüleceği üzere; yapılan reklam faaliyetlerinin davacının faaliyette bulunduğu Azerbaycan’daki davalının satışlarının artırılmasına ve dolayısıyla davacı ve davalının ortaklaşa ticari yönden karlılıklarının/satışların artırılmasına yönelik olduğu ve davalı tarafından da kısmen davacıya bazı katkılarının sağlandığı,
Taraflar arasındaki, yukarıdaki maillerde görüleceği üzere, davalı tarafından davacının reklam faaliyetlerinde hem teknik hem de mali olarak desteklendiği görülmektedir.
Davacı tarafından yapılan reklam faaliyetlerinin hem davacı hem de davalıya satışların yükseltilmesi açısında olumlu etkileri olacağı, ancak; bu yapılan reklam faaliyetlerinin davacının işletme giderleri arasında olan bir faaliyet gideri olduğunun düşünüldüğü, bu nedenle davacının bu tür giderlerini davalıdan talep edemeyeceği düşünülmekle birlikte; iş bu husus Sayın Mahkeme’nizin takdirinde olduğu” şeklinde mütaalada ettikleri görülmüştür.
Dava; taraflar arasında var olduğu ileri sürülen tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiası ile meydana gelen zararın davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; taraflar arasında yazılı bir tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığı gibi dava dosyasına sunulu e-posta yazışmalarında davacı şirketin bu sıfatının bulunduğuna dair herhangi bir ifadenin de yer almadığı, bilakis davacıya hitaben distribütör ifadesinin kullanılmış olduğu tespit edilmekle, mahkememizce münhasır tek satıcılık sözleşmesinin varlığı ve bu sözleşmenin davalı yanca haksız olarak feshedildiği kabul edilse bile, davacı yanın bu nedenle doğan zararını ispata elverişli ticari defter ve kayıtları ile tevsik edemediği, sözleşmenin feshi nedeniyle zararına satış yapıldığı yahut malların satılamayıp davacı şirketin elinde kaldığına ilişkin iddianın ancak davacı şirketin usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter ve kayıtlarından tespit edilebileceği, yine reklam giderleri nedeniyle tazminat talebinin bu harcamaların belgelendirilmesi halinde kabul edilebileceği, bu hususların ispatı açısından davacı talebi üzerine … Gümrük Müdürlüğüne ve diğer yerlere müzekkere yazıldığında dahi, gelen müzekkere cevabı yalnızca davalı şirketin Azerbaycan ülkesine yaptığı ihracatın miktarını gösterecek olup, taraflar arasında yazılı tek satıcılık sözleşmesi de bulunmadığından bu ihracatın tamamının davacı şirkete yapıldığı hususunun meçhul olacağı, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen belgelerin kendi ticari defter ve kayıtları ile karşılaştırılamadığı, var ise davacı zararının ancak kendi ticari defter ve kayıtları ile tespit edilebileceği, neticeten dosya kapsamındaki mevcut delillerle davacı iddiasının ispat olunamadığı anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı gerekçeye nazaran;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 724,94TL peşin harçtan alınması gereken 54,40 TL’nin mahsubu ile arda kalan 670,54 TL’lik kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. ‘nin 13. maddesinin 4. fıkrasına göre hesaplanan 3.400 TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/10/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza