Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/653 E. 2020/83 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/653 Esas
KARAR NO : 2020/83

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/11/2019
KARAR TARİHİ : 11/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Türkiye’de elektronik sağlık hizmeti veren bir firma olup, aynı zamanda Kazakistan Cumhuriyeti Devletinde bir şirketin yabancı sermayeli ortağı olduğunu, davalının ise müvekkili şirketle ve şirket yetkilileriyle hiçbir bağlantısı olmayan birisi olduğunu, davalının uhdesinde bulunan ancak sahte olarak düzenlenen 02/03/2015 düzenleme, 01/03/2016 vade tarihli, 2.500.000,00 dolar bedelli senet ve bir adet 02/03/2015 anlaşma tutanağı, ile Kazakistan’da müvekkili şirket aleyhine yasal yollara başvurarak bu miktarın 484.257’sinin ödenmesini talep ve dava etmiş ve yine İstanbul…İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası ile de 500.000’lik kısmını faizleriyle birlikte icra takibine konu ettiğini, müvekkili şirketin ekonomik yönden ciddi şekilde baskı altına alındığını ve ticari ilişkilerinde bu baskılar sonucunda zorluklar çekildiğini, davalının elinde bulunan anlaşma tutanağı ve senet hakkında müvekkili şirketin yetkilisi …’in imzasının bulunduğunu, imzanın şirket yetkilisine ait olduğunun kabul edilmesiyle birlikte şirket kaşesinin müvekkili şirkete ait olmadığını, anlaşma konusu ve borlanma konusu senedin sonradan düzenlendiğini, şirket yetkilisinin şirket ile ilgili günlük işlemlerde kullanmak üzere imzaladığı boş kağıtların daha sonra irtibatı kesinlen kişilerce suiistimal edilerek bu şekilde sahte olarak düzenlendiğini, anılan hususlarda suç duyurusunda bulunulduğunu ve … Cumhuriyet Başsavcılığ’ının … soruşturma sayılı dosyasında halen derdest olduğunu beyan ederek; öncelikle takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, icra takibinin durdurulmasını, daha sonra ise müvekkili şirketin davalıya anılan 2.500.000 dolar senet ve anlaşma tutanağı ve hisse devir evrakı kapsamında bu miktarın Kazakistan’da talep ettiği 487.257 lik kısmı ile icra takibinde talep ettiği 500.000’lik kısmı karşılığında borçlu olmadığımızın tespitini, davalı aleyhine icra takibine koyduğu miktarın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalıya çıkarılan tebligat bila tebliğ iade olmuş ve henüz dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilememiştir.
Dava; İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı takip dosyasına konu bono yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkememizce, dava dosyası öncelikle dava şartları noktasında incelenmiş ve davacı tarafa arabuluculuğa başvurup başvurmadığı, başvurmuş ise arabululuk son tutanağının mahkememize sunması için 1 haftalık süre verilmiş aksi halde davanın usulden reddedileceği tensiben ihtar edilmiştir.
Davacı vekili tensip ara kararı gereğince sunmuş olduğu 16/12/2019 tarihli dilekçesinde özetle; ticari davalardan arabuluculuğun alacak söz konusu ise zorunlu olduğunu, huzurdaki davanın alacak davası olmayıp, borçlu olunmadığının tespitine yönelik bir menfi tespit davası olduğunu, bu nedenle arabuluculuk kapsamında olmadığını beyan etmiş ve dilekçesi ekinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesi’nin 2019/521 esas, 2019/423 karar sayılı, 21/03/2019 tarihli ilamını sunmuştur.
7155 sayılı yasanın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na ilave edilen 5/A maddesi ile ”Bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanunun somut olaya uygulanabilmesi anlam açısından yorumlanmasına, kanunun ifade ettiği anlamı keyfiliği ortadan kaldıracak nitelikte belirli ilişki doğrultusunda ortaya konulmasına bağlıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 1.maddesinde ”Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” şeklindeki düzenleme karşısında kanunun özüyle ve sözüyle yorumlanıp somut olaya uygulanması gerekmektedir.
Bu anlamda menfi tespit davası bir alacak istemine karşı açılan olumsuzluğu tespiti istemidir. Bir alacağın isteminin hukuken engellenmesi talebi ve bu anlamda hukuki korumadan yararlanma hususu davanın konusunu teşkil eder.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma koşullarını düzenleyen 6.maddesinin 1.bendinde ”hakkaniyete uygun” yargılama kavramı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yorumları sonucunda ”silahların eşitliği” diğer bir deyimle mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler açısından taraflar arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır.
Bu açıdan bakıldığında Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinin lafzi yorumunda ve kanun metninde yer alan alacak davasının davacı alacaklı açısından zorunlu arabuluculuk dava şartı iken, alacak davasına karşı açılan rollerin yer değiştirdiği olumsuzluğunun (menfi) tespiti davasında davacı olan borçlunun dava şartı niteliğindeki zorunlu arabuluculuğa başvurmaksızın dava açabileceğini benimsemek adi yargılanma hakkının ihlali ve silahların eşitliği prensibine aykırılıktır.
Kanun koyucunun amaçladığı husus; ticari davalarda konusu para olan ve para ile belirlenen bir alacağın veya tazminatın ödenmesi veya ödenmemesine ilişkin yanlar arasındaki ihtilafın dava öncesinde yanlar arasında müzakere edilmesini sağlamaya yöneliktir. Alternatif uyuşmazlık yöntemlerinden de beklenen fayda bu yöndedir.
Ayrıca menfi tespit davasında yargılama aşamasında ödemenin olması halinde davanın alacak davası mahiyetindeki istirdat davasına yasal olarak dönüşecek olması hususu da nazara alındığında farklı usuli sorunlar meydana gelecek, hukuki güvenlik ve istikrar da sağlanamayacaktır.
İzah edilen nedenlerle menfi tespit davası zorunlu arabuluculuğa tabi olup, davacının davadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurmadığı anlaşılmakla; 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan gerekçelerle
1-Davanın, 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 8.538,75 TL peşin harçtan 54,40 TL‘nin mahsubu ile arda kalan 8.484,35TL’lik kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Hükümden sonra, gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliğine, masrafın talep eden tarafça karşılanmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep halinde hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından ilgilisine iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/02/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …