Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/598 E. 2020/32 K. 29.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/598 Esas
KARAR NO : 2020/32
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/11/2017
KARAR TARİHİ : 29/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, … markası altında gayrimenkul pazarlama işi olan, ”Gayrimenkul tellallığı” faaliyeti ile iştigal edildiğini, davalı ise müvekkil ile imzalamış olduğu 01.03.2016 tarihli … Gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesi uyarınca, davacıya ait işletmede Bağımsız Müteahhit şeklinde gayrimenkul danışmanı olarak faaliyet gösterdiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki ve bu ilişkinin kendine münhasır çalışma şekli, esasları ve şartları taraflara arasında imzalanan iş bu sözleşme ile belirlendiğini ve bu sözleşmedeki şartlara uygun olarak faaliyet yürütüleceğinin karşılıklı olarak taahhüt edildiğini, davalının 05.10.2017 tarihinde sözleşmenin 3. Maddesinde düzenlenen ihbar süresine uymadan ve sözleşmede kararlaştırılan önelini beklemeden …. Noterliğinden keşide ettiği … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmeyi feshederek davacıyla olan ticari ilişkisini tek taraflı olarak sona erdirdiğini, davalı fikir birliği içinde hareket ettiğini ve davacı firmada birlikte çalıştığı kendisi gibi diğer iki müşteri temsilcisi ile birlikte davacıya zarar vermek kastıyla, aynı ilçe (Başakşehir) sınırları içinde faaliyet gösteren … Başakşehir işletme unvanlı başka bir emlak firmasında aynı işi davacıyla rekabet halinde yapmaya başladığını, davalının sözleşmeyi feshettiği ihtarnamenin tebliğinden hemen sonra davalıya …. Noterliğinden 11 Ekim 2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname keşide edilerek sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarının hatırlatıldığını, davacıyla aynı ilçe sınırları içinde sözleşmenin fesih tarihinden itibaren 2 yıl süreyle benzer iş yapmadığını, yapması halinde sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart bedelini ödemek zorunda kalacağı da ihtaren bildirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin Gayrimenkul Danışmanının Hakları ve Sorumlulukları başlıklı 4. Maddesinin 10. Bendinde düzenlenen; hükmüne göre davalı aynı bölgede sözleşenin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle davacı ile rekabet halinde benzer iş faaliyette bulunmayacağını açıkça taahhüt ettiğini, davalı müvekkili ile olan sözleşmesini sona erdirdikten sonra sözleşmede kararlaştırılan iki yıllık süreyi beklemeksizin aynı bölgede müvekkili ile rekabet halinde faaliyet gösteren ”… Mah. … Başakşehir/İstanbul” adresinde bulunan ”… Gayrimenkul” isimli işletme bünyesinde faaliyete başladığını, dosyaya sunulan çalışan listesi arasında davalının da yer aldığını ve davacıyla rakebet halinde aynı bölgedeki taşınmazların satışını yapmakta olduğunu, davalının müvekkili ile ticari ilişkisi sırasında davacının tüm müşteri portföyüne vakıf olmuş birisi olduğunu, aynı bölgede çalışmaya başladığını, aralarındaki sözleşmenin ihlali olduğundan, iş bu davanın konusunu oluşturan 20.000,00 $ ceza-i şartın talep edilir duruma geldiğini, sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart ücüncü kişi yararına olmak üzere … Türkiye lehine düzenlenmiş ise de … Türkiye bu yöndeki alacağını 09.11.2017 tarihli temlikname ile davacıya temlik edildiğini, sözleşmenin 4. Maddesinde, davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağını, sözleşmede yer alan hiçbir hükmün, bağımsız müteahhit ilişkisi dışında; örneğin, işçi, işveren, ortak vb. Da Müşteri Temsilcisi olan davalının bağımsız olarak değerlendirileceğini ve yaptığı işlemlerden ötürü yasal ve mali sorumluluğu kendisine ait olduğu kararlaştırıldığını, davalının aynı ilçede davacı ile rekabet halinde çalıştığının ve cezai şartın doğumunu gerektirir şekilde sözleşmeyi ihlal ettiğinin sunmuş olunan somut dediller ile sabitlendiğini, bu nedenle HMK m.389 uyarınca tedbiren iki yıl süreyle davalının aynı bölgede faaliyette bulunmasının önlenmesini de istemek gerektiğini, sonuç olarak kısaca izah edilen sebeplerle; davalının rekabet etme yasağına aykırı faaliyetinin tespiti ile haksız rakebetin önlenmesini, fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydıyla $20.000,- Amerikan Doları’nın dava tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıl vadeli USD mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmilini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İş bu davanın haksız, mesnetsiz, hukuka ve Mahkeme içtihatlarına aykırı olduğunun kabulü ile öncelikle, yetkisizlik ve görev yönlerinden usulden reddini, açık biçimde genel işlem şartları niteliklerine haiz sözleşme hükümlerinin geçersiz sayılması veyahut sözleşme ilişkisinin haklı nedenle işçi müvekkili tarafından feshedildiği hususunun dikkate alınarak davanın kül halinde esastan reddini, aksi kanaat hasıl olması ve mahkememiz tarafından cezai şartın talep edilebilirliğine kanaat getirilmesi halinde işçi olan müvekkili yönünden cezai şartın fahişliği nazara alınarak tenkise gidilmesini ve dermeyan edilen takas beyanlarının kabulü ile yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkacak müvekkili alacaklarının mahsup belirlenecek cezai şart tazminatından mahsup edilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; 01/03/2016 tarihli … gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesine dayalı rekabet yasağına aykırılık iddiası kapsamında aykırılığın tespiti, önlenmesi ve cezai şart istemlerine ilişkindir.
Mahkememizin … esas, … karar sayılı kararı ile; ”… Huzurdaki davada; davalı yanın, taraflar arasında akdedilen 01/03/2016 tarihli … gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağına aykırı davrandığı, bu nedenle belirlenen cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu ileri sürülerek 20.000-USD cezai şart bedelinin tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Taraf vekillerinin beyanları ve sözleşmenin 4. maddesi kapsamında davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağının ve taraflar arasındaki ilişkinin işçi ve işveren olarak yorumlanamayacağının düzenlenmesi kapsamında TTK 4. maddesi atfı kapsamında TBK’nın 444 ve 447. maddelerinin uygulama alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin sözleşmede düzenlenen rekabet yasağına aykırılık maddesine dayalı olarak talepte bulunduğu, TTK’nın 54 ve devamı maddelerine dayalı olarak herhangi bir talebinin mevcut olmadığı da saptanmıştır. Bu tespitler ışığında ve benzer mahiyetteki ihtilaf kapsamında Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/9121 esas, 2018/2130 karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; huzurdaki davanın TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerle anılı talep yönünden mahkememizin görevli olmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-c ve HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair …” verilen kararının … Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı kararı ile ; ”…Somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşmede, sözleşme ile belirlenen süre içerisinde davalının sözleşme çerçevesinde yürüttüğü işe benzer ya da rekabet halinde … franchise alanının işi ile bir başka şekilde bağlı işi sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapamacağı açıkça kabul edilmiş, davacı davalının bu sözleşme hükmüne uymadığını, rekabet etme yasağına aykırı davrandığını ileri sürmüştür. O halde tarafların tacir olup olmadığına dahi bakılmaksızın TTK’nda düzenlenen bir husustan doğan iş bu davada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir…” gerekçeleri ile kaldırılması üzerine kesin olarak verilen anılı İstinaf kararı gereğince dava şartı yönünden yapılan inceleme tamamlanmış olup davalı yanın kanuni süresi içerisinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğundan bahisle ileri sürdüğü yetki ilk itirazı incelenmiştir.
Bu noktada mahkemelerin yetkisine ilişkin olarak tatbiki gereken HMK’nın 6/1. maddesi; “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde düzenlenmiş olup HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, Kanunun 19/2. maddesinin; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içerdiği, birden fazla mahkemenin yetkili olması hallerinde davacıya seçimlik hak tanınmış olması göz önüne alındığında, davacının, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu, davacının, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmadığı ve yetkisiz bir mahkeme de açtığı taktirde seçme hakkının davalı tarafa geçeceği anlaşılmıştır.
Anılı kanuni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı şirket tarafından taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin ihlal edildiği iddiasına dayalı olarak rekabet yasağına aykırılığın tespiti, men’i ve cezai şart istemlerinin ileri sürüldüğü, davacı şirket merkezinin ve davalı şahsın adreslerinin Başakşehir /İstanbul olduğu görülmüş olup her ne kadar davacı tarafça sözleşmedeki yetki şartı gereğince mahkememizin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de davacı taraf tüzel kişi tacir olmakla birlikte Vergi Müdürlüğü ile Ticaret Sicil Müdürlüğü marifeti ile kayıtların incelenmesi sağlanmış olup davalının gerçek kişi tacir kaydının ve dava tarihi itibari ile vergi mükellefiyet kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle sözleşmenin her iki tarafı da tacir olmadığından sözleşmedeki yetki şartının geçersiz olduğu tespit edilmiş, yetkili mahkemenin HMK’nın 6. maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri veya HMK’nın 10.maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemeleri olduğu sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla gerek davalı yanın yerleşim yeri gerekse davacının adresi itibari ile Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetki alanında kaldığı, HMK’nın 6. maddesi bağlamında işbu davanın davacı tarafından yetkili mahkemede ikame edilmediği, davacının, davasını bahsedilen genel yetkili mahkemede ikame etmemesi nedeni ile seçme hakkının davalı tarafa geçtiği, davalı yanın yetkili mahkemeyi Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirttiği anlaşılmakla; mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/01/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır