Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/571 E. 2021/879 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/571 Esas
KARAR NO : 2021/879
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının bozmadan sonra yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkette davalılardan … ın … şube müdürü, diğer davalının da yönetim kurulu üyesi ve … Şube Müdürü olarak çalıştıklarını, 10/04/2005 tarihli yönetim kurulu kararı ile davalıların, müvekkili şirketin … Şubesini bir kısım işlerde müştereken, bir kısım işlerde ise münferiden temsil etmelerinin kararlaştırıldığını, davalıların kendi aralarında düzenlemiş oldukları makbuzlarla ve faturalarla müvekkili şirketi kendilerinin ortağı ve organik bağlarının olduğu, üçüncü kişelere karşı borçlandırdıklarını, istifaları gerçekleştikten sonra kendilerine ve üçüncü kişilere davacı şirket hesaplarından ödeme yaptıklarını, davalıların davacı şirketin kasasındaki 154.000 TL’yi aldıklarını ve davacı şirkete teslim etmediklerini, dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin davalılar tarafından vasıta olarak kullanılmak suretiyle, davacı şirkete toplam 222.000 TL nakit fon aktardığı olgusuyla karşı karşıya bırakıldığını, banka yolu ile kayıtlandırılan nakit fonun, davalılar ve onların talimat verdiği kişiler tarafından çekildiğini ve davalılar tarafından buharlaştırıldığını, bu bedel olarak banka kayıtları ile borçlandırılan davacı şirketin, bu meblağ kadar davalılarca zarara uğratıldığını beyanla fazlaya dair hususlara ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 15.000 TL zararın, müvekkilinin zarara uğratıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacı şirketin … Şube Müdürü olarak, 10 Nisan 2005 tarihli yönetim kurulu kararı ile atandığını ve devamında 11/08/2008 tarih ve 13 sayılı yönetim kurulu kararı ile atamasının yenilendiğini, davacı şirketin müvekkilini, 10 Nisan 2005 tarihli ilk görevlendirmesinde kendisine10.000 TL’nin üzerindeki işlemlerde müşterek imza yetkisini verdiğini, 11/08/2008 tarihli ikinci atamada ise bu sınırı da kaldırarak limitsiz görev ve yetki ile donattığını, dolayısı ile yaklaşık 4 yıl boyunca müvekkiline tam güven duyulduğunu ve müvekkilinin tam yetki ile donatıldığını, müvekkilinin tüm görev süresi boyunca düzenli aralıklarla davacı şirket yetkilisi yönetim kurulu başkanı … … … …’na raporlama yaptığını ve yapılan raporlama ve resmi kasa bakiyesi konusunda hiçbir şekilde müvekkilinin sorgulanmadığını, şimdi ise … A.Ş. ve müvekkili tarafından davacı şirket aleyhine alacak davası açılmasını takiben, müvekkili hakkında sırf karalama amaçlı olarak asılsız iddiaların ileri sürülmesinin düşündürücü olduğunu, davacı şirket ile … Ltd. Şti. arasında yapılan işletme sözleşmesinin, davacı şirket (Yönetim Kurulu Başkanı … … … …) tarafından tek taraflı ve ihbarsız olarak, Sözleşme’nin 13.1. maddesine aykırı olarak feshedildiğini ve bu durumun e-mail ile Aralık 2008’de … Ltd. Şti.’ye bildirildiğini, sözleşmeyi davacı şirket adına fesheden … … … …’nun, fesih nedeniyle devir-teslimin yapıldığı 13 Mart 2009 tarihine kadar …’de bulunan çiftliğe günübirlik iki kez uğradığını ve müvekkili ile diğer davalının defalarca rica etmelerine rağmen izlenecek yöntem, devir şartları ve kime teslim yapılacağı konularında görüşülmediğini, oysa çiftlikte halen çalışanlar olduğu için ve müvekkili ile diğer davalının imza yetkileri de olmadığı için karar alamadıklarını, bedeli peşin ödenmiş siparişler için müşterilere kutu gönderilmesi ya da paralarının iadesi gerekirken bu işlerin yapılamamış olduğunu, … kontrolüne geçmiş varlıkların korunması ve tesliminin yapılamadığını, müvekkili ve diğer davalının tüm bu işleri halledebilmek adına çiftlikten ayrılamadıklarını, nihayet davacı şirket tarafından, 13 Şubat 2009 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi ile müvekkili ile diğer davalının müdür olarak görevlerinin sona erdirildiğini ve imza yetkileri iptal edilerek yerlerine … ‘nun müdür olarak atandığını, bu durumun tescil ve ilan edildiğini, yerlerine birisi atanmadığı için, yağma ve kaosa meydan vermemek adına çiftlikten ayrılamayan müvvekkili ve diğer davalının şimdi ise bunun için suçlandığını, oysa eğer aniden çiftliği bırakıp gitselerdi bu sefer de meydana gelecek kaos, yağma vb. tüm olaylardan suçlanacaklarını, müvekkilinin Ekim 2008’den devir-teslimin yapıldığı 13 Mart 2009 tarihine kadar davacı şirket yetkilisi yönetim kurulu başkanı … … … …, muhasebe yetkilisi … ve mali müşavir Fahri Erdoğan’ın bilgisi ve isteği ile gerek çalışanları yönetimsiz bırakmamak, gerekse ödemelerini peşin yapan müşterilerine karsı sorumluluk anlayışı gereği çiftlikte kalmış ve çiftliği ve varlıklarını da devir teslime hazırlamış olduğunu, çekilen kredi ile davacı şirketin o dönemdeki kredi borçlarının ödendiğini ve ödenen her kredi taksiti için tediye makbuzu düzenlendiğini, bakiye alacak için ise alacak davası açıldığını, müvekkiline, davacı şirket tarafından resmi olarak müdür olarak görevlendirilmesine rağmen hiçbir ücretlendirme yapılmadığını, davacı şirket yetkilisi … … … …’nun, … ile yapılan anlaşma yükümlülüklerini de yerine getirmediğini, yapması gereken arsa parselasyonunu yapmadığını, dolayısıyla, iki yıla yakın bir süre oyalama sürecine sokulan işletmenin gerekli yatırım ve faaliyetleri yapamadığı için finansal darboğaza girdiğini ve Ziraat Bankası’ndan alınan işletme kredisini geri ödeyemediğini, … … … …’nun böylece amacına ulaştığını ve işletmenin finansal darboğazda olmasını bahane ederek belirtilen 03/09/2008 tarihli anlaşma tarihinden iki ay sonra … ile olan işletme sözleşmesini, sözleşme şartlarına ve hakkaniyete aykırı olarak feshettiğini, 154.000.TL’nin ise 2008 yılı sonunda kasada varmış gibi görünen miktar olduğunu, oysa kasada böyle bir para olmadığını, Ekim 2007-0cak 2008 arasında 11 taksit halinde ödenen 222.000.TL’nin 86.900 TL’lik kısmının … Ltd. Şti’nin resmi olarak tahakkuk etmiş alacakları karşılığında ve gelen ödemelerin kısmisi olarak ödendiğini, banka kanalıyla yapılan bu ödemelerin davacı şirket kayıtlarında … borcuna işlendiğini, ilgili sözleşmenin 5. maddesi gereğince, davacı şirketin merkez tarafından ödenmekte olan çeşitli vergilerin (stopaj, SSK, prim, KDV gibi) davacı şirket yetkilisi … … … … talimatı ile … Şube kasasından ödendiğini ve bu ödemelerin yaklaşık 21.000.00 TL civarında olduğunu, ilgili sözleşmenin 5. maddesi gereğince davacı şirketin merkezi tarafından ödenmesi gereken web sitesi kurulması ve yönetimi için … Şube kasasından yaklaşık 13.500 TL ödendiğini, yine davacı şirket merkezi tarafından ödenmesi gereken Ekim 2007- Ocak 2008 dönemindeki yatırım harcamalarından 52.000 TL’nin … Şube tarafından ödendiğini, kalan meblağın ise … sorumluluğunda olan işçilik, yakıt, enerji vb. cari işletme giderlerinde sarf edildiğini, davacı şirket tarafından alınarak kullanılan tohumlar için fatura kesildiğini, şimdi ise, davacı şirketin, tohum için kesilen ve miktarı özel hesapla denetlenen faturaları naylon fatura olarak nitelendirmesinin anlaşılır olmadığını, davacı şirketin, ürünlerinin dağıtımı için sebze taşımaya uygun soğutulmuş araç almadığı için, ürünlerin İstanbul, Ankara ve İzmir sevkiyatları ile bu kentlerdeki dağıtımların … Ltd. Şti.’nin personeli ve araçları ile yapıldığını ve bu hizmetler için de davacı şirkete bilahare fatura kesildiğini, yine bu hizmetler için kesilen fatura bedelleri incelendiğinde, verilen hizmetin giderlerini dahi karşılayan miktarda olmadığını, davacı şirket tarafından kullanılan tarım kredisinin 140.000 TL olduğunu ve hesaba geçiş tarihinin 11/05/2007 olduğunu, bankanın en başta kestiği 2.940 TL masraf sonrası kullanılan kredi miktarının ise 137.060 TL olduğunu, İşbu kredinin 11/05/2007-08/2007 dönemindeki 3 aylık sürede kullanıldığını, bu dönem içindeki harcamalara bakıldığında 87.680 TL’nin, davacı şirket sorumluluğunda olan yol ve su sistemi yatırımlarına ödendiğini, kalan 49.380 TL’nin ise işletme için harcandığını, organik tarımda her bitkinin kendi sezonunda yetiştirildiğini, ürün planlaması yapılırken müşteri projeksiyonu yanında bir sonraki sezonun tohum ihtiyacının da dikkate alındığını, davacı tarafın sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirmeyerek taraflar arasındaki ilişkinin devamını imkansız kıldığını ve bu duruma kendisinin sebep verdiğini beyanla davacının haksız ve kötü niyetli tüm iddialarının ve davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ‘ın cevap dilekçesinde özetle; …’de bulunan …nin maliki … … … …’nun bu çiftliği, yine sahibi olduğu ve tek imzayla yetkili bulunduğu … A.Ş.’ye organik tarım ve eko-turizm faaliyetlerinde bulunmak üzere kiraladığını, … … … … ve kiracı şirketin ise 15/03/2005 tarihli işletme ve ürün satış sözleşmesi ile bu yeri, …’ın sahibi ve temsilcisi olduğu … Limited Şirketi’ne kiraladığını, işletme ve elde edilecek ürünleri pazarlama/satma yetkilerini bu şirkete verdiğini, bu kiralama sebebiyle müvekkilinin … A.Ş.’nin 19/06/2006 tarihli genel kurul toplantısında 3 yıl için yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini ancak şirketi temsil ve ilzam yetkisinin, bir başka ifadeyle imza yetkisinin bulunmadığını, şirketin sahibi diğer iki yönetim kurulu üyesi … … … … ile … …’nun, imza yetkisini murahhas aza sıfatıyla kendi ellerinde tuttuklarını, dolayısıyla murahhas azanın onayı ve imzası olmadan … A.Ş.’de herhangi bir şey yapmanın fiilen ve hukuken imkânsız olduğunu, müvekkilinin temsilcisi bulunduğu … şirketiyle davacı şirket arasındaki ilişki mevcut işletme ve satış sözleşmesi sebebiyle karşılıklı ticarete dayalı bir ilişkisi olduğundan yine 19/06/2006 tarihli genel kurulda her iki şirkete ve yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 334 ve 335. maddelerinde sayılan izinlerin baştan verildiğini, müvekkilinin davacı şirket yönetim kurulu üyesi sıfatıyla hiçbir işlem ve tasarrufunun bulunmadığını, … şirketini temsilen imzaya yetkili kişi sıfatıyla hareket ettiğini, 19/06/2006 tarihli genel kurul toplantısında murahhas aza olarak tayin edilen … … … … ile … …’nun gerek kanun gerekse ana sözleşmenin yüklediği vazifeleri bizzat kendileri üstlenerek ellerinde tutmuş bulunduklarından ve müvekkilinin şirketi temsil ve ilzam yetkisi olmadığından kendisine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, davacının haksız ve dayanaksız dava konusu yaptığı olaylar ve sebebinin, taraflarca imzalanan 15/03/2005 tarihli “…-işletme ve ürün satış sözleşmesi”nin hak ve borç doğuran muameleleri olduğunu, bu muamelelerin ise TTK madde 319/2 muvacehesinde davacı şirket murahhas azalarının bilgi ve onayı ile yapıldığını, … projesinin, 10 yıllık bir proje olduğunu, bunun ilk 3 yılının yapılanma ve yatırım dönemi olarak kabul edildiğini, … temsilcisi müvekkilinin sözleşmenin imza tarihinden itibaren tüm emek ve birikimini, … Bankasından aldığı 150.000 TL krediyi şirket eliyle …ne hasrettiğini, bu projeyle ilgili tüm akdi vecibelerini tam ve fazlasıyla yerine getirdiğini, çiftliğin değerlerle ve bir teslim tesellüm tutanağı ile davacıya teslim edildiğini ve bu suretle kazanç ve servetin, kira ilişkisi içinde şirket sahibi eliyle yine arsa sahibi … … … …’na aktarıldığını, dolayısıyla şirketin kendisine ait olduğunu iddia ettiği servet değerlerini arayacağı yerin ve muhatabın arsa sahibi olması gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, anonim şirket müdürünün sorumluluğuna dayanan tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların delilleri toplanmış, dosya ve davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmış ve yapılan tahkikat sonucunda; “Yanlar arasındaki ihtilaf, davacı şirketin … şube müdürü olarak görev yapan ve …’de bulunan şirket ortağı … … … …’ndan, davacı şirket tarafından kiralanan organik tarım faaliyetine tahsisli çiftliğin idaresini üstlenen davalıların görevlerinin ifası sırasında basiretsiz ve özensiz yönetimleri ile işletmenin dolayısıyla şirketin zararına sebebiyet verip vermedikleri ve zarar meydana gelmiş ise anılı zararın davalılardan tahsilinin talep edilip edilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Davacı şirket ile dava dışı … şirketi arasında 15/03/2005 tarihli dava konusu çiftliğe ilişkin işletme ve ürün satış sözleşmesi akdedildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davacı yan dava dilekçesinde kasa açığını, ürünlerin bozulmasını, dava dışı … tarım tarafından şirket hesabına yatırıldığı belirtilen 222.000 TL’ye ilişkin davalılar tarafından yapıldığı iddia edilen nakit çekimlerin davacı şirket için harcanmadığı iddialarını davaya dayanak yapmıştır. Davacının ürünlerin bozulmasından kaynaklı zarar iddiası açısından ürünlerin teslimi esnasında herhangi bir ihtirazi kayıt düşülmediği gibi teslim anı itibariyle de ürünlerin bozulduğu kanıtlamadığından bu yöndeki davacı iddiası yerinde görülmemiştir.
Davalılarca bankadan nakit çekildiği anlaşılan 222.588 TL’nin tamamının davacı şirket hesaplarına yansıdığı mübrez raporla belirlenmiş olup, raporda da ifade edildiği üzere 113.650 TL’lik kısmın akıbetinin belirsiz olduğu ileri sürülecek olsa dahi kasa açığı iddia karşısında bu talebin mükerrer talep olduğu anlaşılmakla davacı yanın bu yöndeki iddiası da yerinde görülmemiştir.
Davacı yanın kasa açığına ilişkin iddiası yönünden mübrez raporda 159.274,10 TL kasa açığı tespit edilmiştir. Davalıların 13/02/2009 tarihinde müdürlük görevi sona erdirilmiş ancak davalılarca şirketin fiilen idaresine 13/03/2009 tarihine kadar devam edilmiş olup, devir teslim 10/03/2009 tarihinde yapılabilmiştir. Devir teslim tarihi olan 10/03/2009 tarihi itibariyle 159.274,10 TL kasa açığı sabittir. Her ne kadar mübrez raporda davacı şirket ile dava konusu çiftliğin idaresine ilişkin olarak ürün satış ve işletme sözleşmesi imzalanan … şirketinin kasa açığından sorumlu olduğu ve davalılara husumet yöneltilemeyeceği, dava dışı şirketten talep edilmesi gerektiği mütalaa olunmuş ise de, dava dışı şirket ile ürün satış ve işletme sözleşmesi imzalanmasının davacı şirketin harcamalarını gerçekleştiren davalıların davacı şirkete ait kasa açığından sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, kasa açığı olarak tespit edilen 159.274,10 TL’nin nereye harcandığının davalılar tarafından kanıtlanamadığı, anılı bedelin davalıların sorumluluğunda olduğu, dolayısıyla bu miktar açısından davalıların müştereken ve müteselsilen davacı şirkete zarar verdikleri sübuta ermekle kasa açığı yönünden davacı talebi yerinde görülmüştür.” gerekçesi 29/09/2016 tarihli, 2014/… Esas ve 2016/… Karar sayılı karar ile davanın kısmen kabulü ile 159.274,10 TL’nin, 15.000TL’sine dava tarihi, bakiyesine 07/02/2014 ıslah tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, verilen karar davalı tarafça istinaf edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2017/… Esas ve 2017/… Karar sayılı kararı ile istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 07/03/2019 tarihli, 2017/… Esas, 2019/… Karar sayılı ilamıyla ” Dava, davacı şirketin yönetim kurulu üyesi ve şube müdürleri aleyhine açılan sorumluluk davası olup, davalılar davacı şirketin … şube müdürleri olarak, … ise aynı zamanda şirket yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Davacı vekilince, diğer işlem ve eylemler ile birlikte davalıların davacı şirketin kasasında bulunan bedeli davacı şirkete teslim etmedikleri, bu nedenle de davalıların şirketi zarara uğrattıkları ileri sürülmüş, mahkemece ileri sürülen diğer zarar kalemleri yönünden davalıların sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmiş, ancak davalıların fiilen 13/03/2009 tarihine kadar görevde kaldıkları, kasanın devir teslim tarihi olan 10/03/2009 tarihi itibariyle kasa açığı bulunması nedeniyle davalıların bu zarardan sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı … dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 342. maddesi uyarınca icracı müdür konumunda olup icracı müdürler bakımından da yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanacaktır. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Dolayısıyla, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 342. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 336. maddesindeki düzenlemeler gereği davalılar yönünden sorumluluk koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda kasa dahil tüm muhasebe kayıtlarının davacı şirket merkezinde tutulduğu, davalılarca … şubesinde yapılan tüm harcamalar, gelir-gider dökümlerinin şirkete düzenli olarak raporlanarak faturaların şirket merkezine gönderildiği, bazı harcama kayıtlarının şirket kayıtlarına geçirilmediği, davalıların şirket merkez kayıtlarına doğrudan müdahalelerinin olmadığı savunulmuş, bilirkişilerce de şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmış; şube kayıtlarının merkezdeki şirket defterlerine kaydedildiği anlaşılmıştır. Davalılarca, yapılan bir kısım harcamaların şirket defterlerine kaydedilmediği savunulup, bu yönde belgeler ibraz ediliğine göre, mahkemece davalıların şube için yaptıklarını ileri sürdükleri harcamaların şubeye ilişkin olup olmadığı üzerinde durulup, gerekirse davacı temsilcileri ile davalıların bu yöndeki beyanları alınmak suretiyle bilirkişi incelemesi yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalıların bu savunmaları yönünden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmakla, bozma ilamı taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerinin bozmaya karşı beyanları alınmış ve usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Davacı şirket yetkilileri duruşmada dinlenmiş, bilirkişi heyetinden bozma ilamı doğrultusunda davalılar tarafından sunulan belge ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılmak suretiyle ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti 02/08/2021 tarihli raporunda özetle; davalı tarafça sunulan belge, fatura, tablo ve tüm kayıtlar üzerinde başlıklar halinde yapılan incelemeler neticesinde, davalı tarafın iddialarına konu harcama kalemlerinden “Şubeye İlişkin Harcamalar” niteliğinde oldukları değerlendirilen harcamaların toplam tutarının 196.731,10 TL olduğunu, davalı tarafça dayanak olarak sunulu belge fotokopileri, “kasa hareketleri” ile ilgili dökümler ve açıklayıcı tablolara göre, kendi tuttukları kasa hareketi kayıtlarındaki 129.065,15 TL tutarındaki negatif bakiyenin ise, bizzat davalı … tarafından fiilen tahsil edilmeyen ve kasa hareketlerine tahakkuk olarak yansıtılan ücret tutarlarından oluştuğunun ileri sürüldüğünü, aynı bağlamda davalı tarafça ayrıca, kasa hareketleri ile ilgili icmal tablolarında yıllar itibarıyla “Kasa (Alacaklı)” olarak ifade ettikleri (negatif) bakiyelerinin kümülatif toplamının merkez muhasebesinde çeşitli nedenlerle şube kasasına işlenmediği belirtilen harcama tutarlarından kaynaklandığının belirtildiğini, davalı taraf iddiaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve Mahkememizce davalı tarafça sunulu belge fotokopileri ve iddiaların benimsenmesi halinde, merkez muhasebesinde tutulan “Şube Kasası” ile ilgili 159.274,10 TL’lik kasa bakiyesinin ancak 129.065,15 TL ile sınırlı bölümünün “kasa açığı” olarak görülemeyeceğini, diğer bir ifadeyle davacı tarafın bu kapsamdaki tazminat talebinin (159.274,10 — 129.065,15X) 30.208,95 TL ile sınırlı kalmış olacağını tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.
Tüm dosya kapsamının bozma ilamı kapsamında değerlendirilmesi neticesinde; Mahkememizce verilen ilk kararda davacı şirketin kasa açığı olarak tespit edilen ve davalıların sorumlu oldukları kabul edilen 159.274,10 TL yönünden, davalı tarafça sunulan faturalar, harcama belgeleri ve tablo halinde açıklamalar üzerinde bilirkişi heyeti tarafından yapılan detaylı incelemede, toplam 196.731,10 TL harcama tutarının şubeye ilişkin harcama olarak tespit edildiği, şubeye ilişkin kayıtların merkezde tutulduğu ve söz konusu harcama kalemlerinin şirket kayıtlarına alınmaması sebebiyle kasa açığı olarak görüldüğü, bu kapsamda davacı şirketin gerçek bir zararının da bulunmadığı ve davalıların söz konusu işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca davacı şirkete karşı tazmin sorumluluklarının olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’nin peşin alınan 5.857,75 TL harçtan mahsubu ile kalan 5.798,45 TL’nin davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yatırılan temyiz başvurma ve karar harcı 5.748,60 TL ile posta masrafı yargılama gideri 337,90 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 32.597,34 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır