Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/44 E. 2021/838 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/44
KARAR NO : 2021/838
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 22/01/2019
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirket nezdinde azınlık pay sahibi konumunda olduğunu, TTK’nın 531. maddesi kapsamında davalı şirketin haklı nedenle fesih şartlarının gerçekleştiğini, TTK’nın 531.maddesi uyarınca, müvekkilinin payının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenmesi sureti ile davalı şirketten çıkarılmasına veya davalı şirketin haklı nedenle feshine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin çoğunluk pay sahiplerinin şirketi tek elden yönetmekte, azınlık pay sahiplerine yönetim ve idare konusunda hiçbir bilgi vermedikleri ve gerekli bilgileri paylaşmadıkları gibi, denetim yetkilerini de tek elden kendi idarelerinde tuttuklarını, ayrıca uzun süre boyunca kar dağıtımı yapılmadığı gibi, müvekkilinin şirket nezdindeki hak ve alacaklarının da sebepsiz şekilde ödenmeyerek mağdur edildiğini, çoğunluk pay sahiplerinin şirket yönetimini tek başına ele geçirmeleri, azınlık pay sahiplerini yönetim ve denetimden dışlamaları, azınlık pay sahiplerine bilgi ve belge vermemelerinin tek başına TKK’nın 531. maddesi kapsamında haklı neden sayılması gerektiğini beyanla öncelikle yargılama süresince ve yargılamanın başında şirketin aktiflerinin elden çıkarılmaması ve paylarının değerlerinin düşürülmemesini teminen şirket malvarlığının satılmaması ve malvarlığında takyidat doğurucu işlemler yapılmaması kapsamında teminatsız şekilde tedbir kararı verilmesini, sonuç olarak davalı şirketin haklı sebeple feshini, feshin son çare olması ilkesi kapsamında bu talebin kabul edilmemesi durumunda, haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiği nazara alınarak müvekkilinin sahip olduğu payların değerinin ödenmesi ile davalı şirketten çıkarılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davada haklı sebebin varlığının kabulü için, azınlığın pay sahibi sıfatına bağlı haklarının ihlal edilmiş olması, meşru menfaatlerinin açık ve ağır bir şekilde zarar görmesi ve bu hususların da davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, takdir edileceği üzere, şirketler hukukunun bir gereği olarak, anonim ortaklıkların çoğunluk prensibi ile yönetildiğini, şirket nezdinde yalnızca azınlık pay sahibi konumunda kalmanın ortaklığın feshini gerektirmediğini, TTK’nın 531. maddesine esas ilkeler olan; süreklilik ölçüsü, ölçülülük prensibi, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet ilkesinin somut olayda mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini, davacının bilgi alma talebinin haksız olarak reddedildiği iddiaları doğru olmamakla birlikte, bir defa bu hakkın reddedilmiş olmasının, açıklanan ilkeler çerçevesinde, huzurdaki davanın haklı gerekçesi olamayacağını, kaldı ki davacının bilgi alma hakkı, genel kurula katılma, bilançoların kendisi ile paylaşılması yönündeki taleplerinden usuli olarak TTK’ya aykırı olanların reddedilmesi kanun gereği olup, davacı tarafa herhangi bir hak bahşetmediğini, aksine kanuna aykırı hareket eden yönetim kurulu üyesi ya da şirket personelinin sorumluluğunu doğuracağını, bahse konu talepler hukuka uygun şekilde ileri sürüldüğünde, elbette müvekkili şirket nezdinde gerekli değerlendirmenin yapıldığını ve bundan sonra da talepler hukuka uygun olduğu müddetçe gereğinin yapılacağını, gerek arz ve izah edilen, gerekse de Mahkemece resen tespit edilecek nedenlerle, ortaklığın devamının sağlanmasının hem şirket, hem ortaklar, hem de kamu menfaati açısından daha uygun olduğunu, ekonomik yönden bir ortaklığın sona erdirilmesindense devam ettirilmesinde daha çok fayda bulunduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesi uyarınca anonim şirketin haklı nedenle feshi, aksi halde gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle paydaşlıktan çıkarılma talebine ilişkindir.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil dosyası, celp edilmiş, resmi ve özel kurumlar nezdinde malvarlığı araştırılmış, tanıklar duruşmada dinlenmiş ve dosya tarafların iddia ve savunmaları kapsamında davalı şirketin ticari defterleri de incelenmek suretiyle rapor tanzim edilmek üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bilirkişi heyeti 01/09/2020 tarihli raporunda özetle; davalı şirketin otel faaliyetleri konusunda iştigal etmek üzere 31/05/2011 tarihinde kurulduğunu, sermayesinin 7.715.000 TL ve her bir payın değerinin nominal 25 TL olarak 308.600 paydan oluştuğunu, sermayesinin tamamının ödendiğini, davacının 81.532 adet, dava dışı … ‘in ise 227.068 adet payının bulunduğunu, yönetim kurulu başkanının …, başkan yardımcısının ise … … olduğunu, davalı şirketin incelemeye sunulan ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, 2017 yılında yaptığı sermaye artışı ile borca batıklıktan kurtulduğunu, 2018 yılı sonu itibariyle özvarlığını koruduğunu, son 2 yılda kara geçtiğini, mali açıdan feshinin istenmesini gerektirecek bir durum olmadığını, davacının şirketin feshini talep etmekteki temel gerekçesinin azınlık pay sahibi konumuna düşmüş ve yönetime seçilmemiş olması olduğunu, buna karşılık anonim şirketlerde çoğunluk ilkesinin geçerli olduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin şirketin yönetim gücünü elde etmelerinin doğal olduğunu, davacının ilaveten bilgi alma hakkının engellediği gerekçesini ileri sürdüğünü, bu hususta şirkette pay sahipliği haklarının arızi olarak ihlalinin istisnalar dışında şirketin feshine sebebiyet vermeyeceğini, sermaye ortaklığı olan, ekonomik değeri bulunan bir anonim şirketin feshinin son çare olduğunu, somut olayda şirkette pay devri sayesinde çoğunluk pay sahipliği ve yönetimin el değiştirme tarihinin 2018 yılında, dava tarihinin ise 22/01/2019 olduğunu, 1 yıllık kısa bir zaman içerisinde azınlığın diğer yöntemlere başvurmaksızın şirketin feshi talebinde bulunmasının hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında değerlendirilebileceğini tespit ve mütalaa etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilinin itirazları kapsamında heyetten ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti ek raporunda kök rapordaki tespitlerini tekrar etmiştir.
Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesi uyarınca davalı …’nin haklı sebeplerle feshi, aksi halde pay sahibi davacının gerçek pay değerinin ödenerek şirket paydaşlığından çıkarılması taleplerine ilişkindir. TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” düzenlemesini içermektedir. Davalı şirketin merkezinin “… Mahallesi, … Sokak, No: … İstanbul” adresinde bulunması sebebiyle anılan düzenleme kapsamında Mahkememizin yetkili ve görevli olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirketin sermayesi 7.715.000 TL ve her bir payının değeri 25 TL olup toplam 308.600 adet payı bulunmakta ve davacı 81.532 adet paya sahip olmakla sermayenin en az %10’u koşulu sağlandığından aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Davacı, davalı şirketin haklı sebeple feshi talebini; çoğunluk pay sahiplerinin şirket yönetimini tek başına ele geçirmeleri, azınlık pay sahiplerini yönetim ve denetimden dışlamaları, azınlık pay sahiplerine bilgi ve belge vermemeleri, kar payı ödenmemesi, bilgi alma ve inceleme hakkının engellenmesi, genel kurulda taleplerinin karşılanmaması vakıalarına dayandırmıştır. TTK’nın 531. maddesinde haklı sebeple fesih sebepleri düzenlenmemiş ve bu konuda takdir hakkı somut olayın özelliği nazara alınarak Mahkemelere bırakılmıştır. Buna göre mahkemeler dayanılan vakıaların gerçekliğini, haklı sebep teşkil edip etmeyeceğini, şirketin feshinin son çare olup olmadığını, dava açan pay sahibinin gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle paydaşlıktan çıkarılmasının daha adil bir sonuç yaratıp yaratmayacağını ve somut olaya göre şirketin ayakta tutulması daha hakkaniyetli ve adil bir sonuç doğuracak ise alternatif bir çözüm yolunun bulunup bulunmadığını değerlendirerek karar verecektir. Mahkememizce öncelikle davacının ileri sürdüğü vakıaların gerçekliği ve haklı sebep teşkil edip etmedikleri değerlendirilmiştir. Davacı, davalı şirketin yönetiminin çoğunluğun elinde olduğunu ve bu durumun azınlık pay sahiplerinin durumunu olumsuz şekilde etkilediğini iddia etmiştir. TTK’nın 359. maddesi uyarınca anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve 364. maddesi uyarınca görevden alınmaları genel kurula ait bir yetkidir. Genel kurul tarafından kanunen kendisine tanınmış olan bir yetkinin kullanılmış olması şirketin feshi için haklı sebep teşkil etmez. Davalı şirketin, davacı dışında tek paydaşı bulunmakta olup çoğunluk paya sahip olan paydaş tarafından seçilen yönetim kurulunun, davalı şirketi, çoğunluğun menfaatleri çerçevesinde ve azınlık pay sahiplerinin aleyhine yönettikleri sonucuna ulaşılacak somut bir vakıa bulunmamaktadır. Kaldı ki 2016 yılı sonuna kadar davacı da, davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Davacının 02/02/2018 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulda taleplerinin nazara alınmadığı iddiası kapsamında, alınan kararlara karşı başvurulacak yol, TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptal davası olup şirketin haklı sebeple feshine gerekçe oluşturması mümkün değildir. Davacı azınlık pay sahibi TTK’nın 437/5. maddesinde kendisine tanınan bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında Mahkemeye müracaat ettiğine dair somut bir delil sunmamıştır. Alınan bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere, davalı şirket 2017 yılında yaptığı sermaye artışı ile borca batıklıktan kurtulmuş, 2018 yılı sonu itibariyle özvarlığını korumuş ve son 2 yılda kara geçmiş olmakla, ekonomik yönden faaliyetinin devamında davacı yönünden de fayda bulunmaktadır. Davalı şirket kuruluş amacına uygun şekilde faaliyette bulunmakta ve kar elde etmekte olduğundan amacının gerçekleşmesi de imkansız hale gelmemiştir. Netice olarak Mahkememizce açıklanan gerekçelerle, davacının ileri sürdüğü iddia ve vakıaların kısmen gerçek olmadığı, gerçek olan vakıaların haklı sebep olmadıkları kanaatine varılmıştır. Davacı her ne kadar şirketin feshi talebinin kabul edilmemesi halinde pay değerinin ödenmesi ile paydaşlıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiş ise de, Mahkememizce, bu talep yönünde karar verilebilmesi için de şirketin haklı sebeple feshi şartlarının oluşması gerekmekte olduğundan, bu şartlar oluşmadığından davanın tümden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’den peşin alınan 44,40 TLharcın mahsubu ile kalan 14,90 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır