Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/436 E. 2019/987 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/612 Esas
KARAR NO : 2019/988
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/08/2016
KARAR TARİHİ : 20/11/2019

…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı, 05/09/2019 tarihli görevsizlik kararı ile mahkememize aktarılan dosyanın yapılan incelemesi neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde; Davalı Şirket … Limited Şirketi ( …) tarafından yazılı ve görsel basında kira getirisi ve tapu teslimi taahhüdü ile devre mülk satımı için reklam yapıldığını, Davacı bu reklamlarda yer alan beyanlara inandığını ve davalı şirket ile 16.01.2013 tarihinde toplam 486.000,00 TL değerli 2 adet devre mülkün satımına ilişkin … ve … nolu sözleşmeleri imzaladığını, davalı şirket ayrıca … ve … no’lu sözleşmeyi yapmak suretiyle davacıdan satışa konu devre mülkleri kiraladığını,bu kira sözleşmesi uyarınca … nolu devre mülkün kiralanmasına karşılık yıllık 5.900 TL ve 1094-05-10 nolu devre mülkün kiralanmasına karşılık yıllık 5.900 TL ödeneceğini ancak davalı şirket bir müddet sonra kira sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı otelin kaba inşaatının tamamlandığını, otelin inşa edildiği alanın kiralamasında dahi usulsüzlükler olduğunu, ayrıca davalılarca nitelikli dolandırıcılığın bir türü olan ve ” Ponzi Sistemi” olarak anılan bir sistemin uygulandığını, yeni yatırımcılardan toplanan paralardan kiraların ödendiğini, dolandırıldığını anlayan davacı, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu,savcılık tarafından ifadeleri alınan şirketin faaliyetlerini planlayan ve yöneten … ile şirketin müdürü … tutuklanmaları istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildiğini ve tutuklandıklarını, davalı şirketin söz konusu oteli tamamlaması ve taraflarca imzalanan sözleşmenin şartlarını yerine getirmesi şu an için mümkün olmadığını,davalıların üzerlerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, Davalılar “… ” otelini hiçbir zaman tamamlayamayacaklarını ve işletmeyeceklerini bilmelerine rağmen sanki bir otel varmış gibi reklam yaptıklarını ve yüzlerce kişiyi mağdur ettiklerini beyanla; Davacıdan tahsil edilen 486.000 TL’nin fazlaya dair haklarını saklı kalmak kaydıyla tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, HMK m.389 uyarınca alacak oranında davalıların malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verilmesini, yargılama masraflarının davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde; davacı taraf devremülk alımı yaptığını iddia ettiğini, davacı tarafından müvekkile yapılmış herhangi bir sözleşmeden dönme ya da temerrüt ihtarı bildirimi bulunmadığını, davacı tarafın tüm bu iddialarını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde dava konusu ile alakası bulunmayan beyanlarda bulunduğunu, bunların dikkate alınmaması gerektiğini, davalı şirketin ilgili bakanlık ve belediyeden gerekli izin ve ruhsatları alarak inşaat yaptığının tartışmasız olduğunu, davacı vekilinin bahsettiği ceza dosyalarında da yargılamanın devam ettiğini, verilmiş bir karar bulunmadığını beyanla; haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle görev noktasında incelenmiştir.
Davacı vekili, devre mülk satın alınması ve davalı yana kiraya verilmesine dair sözleşme imzalandığını beyan etmiş ise de; davacı yanın talebi kira sözleşmesinden kaynaklanmayıp, satın alma sözleşmesinden dönme ve ödenen bedelin iadesi isteminden kaynaklanmaktadır.
TTK’nın 4 ve 5. maddeleri ile ticari davaların; ” Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ila 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580 inci maddelerinde, d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” şeklinde tanımlandığı görülmüştür. Anılı kanuni düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1.maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması, yahut tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğmasının gerektiği açıktır.
Bu kapsamda yapılan incelemede huzurdaki davanın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davanın ve yine her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde bulunmadığından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olup davanın, HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı Kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. Maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/11/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …