Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/427 E. 2021/226 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/427 Esas
KARAR NO : 2021/226
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş dava dilekçesinde özetle; … ile … A.Ş. arasında 14.09.2017 tarihinde …, … ve diğer 4 kişinin daha müteselsil kefil olduğu Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, müteselsil kefil olunan ticari sözleşme kapsamında, … tarafından ödenmeyen kredi borcu için yaptığı ödemelerin 1/6 oranında rücu talebiyle icra takiplerinin başlatıldığını, bu her üç borca da davalı tarafından itiraz edildiğini, itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalının mal kaçırma şüphesinin bulunduğunu beyanla takiplere vaki davalı haksız itirazının iptalini, takiplerin devamını ve davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması talep ve dava etmiştir.
Davalı yana usulüne uygun tebligata rağmen davaya karşı herhangi bir yanıt vermediği görülmüştür.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce uyaptan celp edilen …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine genel kredi sözleşmesi alacağına istinaden faizler dahil toplam 9.652,50 TL alacağın faizi ile birlikte tahsili için yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunup davalıların vekili marifetiyle yasal süre içerisinde sunduğu itiraz dilekçesi ile; ödeme emrine, borca, ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu ve davanın yasal süre içerisinde açıldığı, …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine genel kredi sözleşmesi alacağına istinaden faizler dahil toplam 13.100 TL alacağın faizi ile birlikte tahsili için yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunup davalıların vekili marifetiyle yasal süre içerisinde sunduğu itiraz dilekçesi ile; ödeme emrine, borca, ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu ve davanın yasal süre içerisinde açıldığı , …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine genel kredi sözleşmesi alacağına istinaden faizler dahil toplam 2.289,77 TL alacağın faizi ile birlikte tahsili için yapılan ilamsız icra takibinden ibaret bulunup davalıların vekili marifetiyle yasal süre içerisinde sunduğu itiraz dilekçesi ile; ödeme emrine, borca, ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu ve davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları ile dosya üzerinde bankacı bilirkişi … ve hukukçu bilirkişi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 06/07/2020 tarihli kök rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı kök raporlarında özetle;
“Sözleşme:
Dava dışı … Sanayi Şubesi ile … A.Ş. arasında 14.09.2017 tarihli 3.000.000.- TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi (kısaca: GKS) imzalanmıştır.
Sözleşmeyi; … (davacı), … (davalı), …, …, … ve … müteselsil kefil sıfatıyla imzalamışlardır.
Kredi Hesaplarının Tetkiki:
Davacı vekilinin 17.06.2020 tarama tarihli dilekçesi ekinde kredi hesap ekstreleri dosyaya sunulmuştur.
… numaralı kredi taksitli ticari kredi olup, 18.09.2017 tarihinde 4 ayı ödemesiz olmak üzere 1.500.000.- TL olarak KGF kefaletiyle kullandırılmıştır. 40 ay vadeyle kullandırılan kredinin taksit ödemesi 18.02.2018 tarihinde başlamıştır. Son taksit tarihi 18.01.2021 olarak belirlenmiştir. Son olarak kredinin 18.12.2019 vadeli taksiti ödenmiş, Ödenen 18.12.2019 taksit vadesinde 666.800.34 TL anapara borcu kalmıştır.18.01.2020-18.05.2020 arası 5 taksit ödemesi yapılmamıştır.
Kefalet Limitinin Tespiti:
14.09.2017 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi 3.000.000.- TL limitli olup, davacının ve diğer 5 kefilin kefalet tutarı ayrı 3.000.000.- TL olarak yazılı bulunmaktadır. Kefiller, dava dışı şirketin kredi borçlarının 3.000.000.- TL’sına kadar kefil olmasına karşın, kefalet borcunun herhangi bir kefil tarafından ödenmesi halinde, rücuen kefalet yönünden her bir kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti ayrı ayrı 3.000.000.- TL/6=500.000.- TL olarak hesaplanmıştır.
Davacı Tarafından Kredi Borcuna Karşılık Yatırılan Tutarların Tespiti:
Dava dilekçesi ekinde sunulan … T.A.Ş. Dekontlarının Davacı … tarafından (kendi şahsi hesaplarından) … A.Ş.’nin … T.A.Ş. nezdindeki … numaralı mevduat hesabına yatırılan miktarlar toplam 150.035,00 TL.’dir. 
Davacı tarafından internet bankacılığı yoluyla, 07.01.2019-11.04.2019 tarihleri arasında dava dışı … A.Ş.’nin mevduat hesabına toplam 150.035.- TL olarak yatırılmıştır.
Havale dekontlarında; Tabloda yazılı açıklamalar mevcut olup, ödemelerin kefalet borcuna karşılık olduğu hususunda bir açıklama bulunmamaktadır.
Kredi hesapları kat edilmiş midir?
03.04.2020 tarihli Ön Rapor 5. maddesinde, kredi hesapları kat edilmişse, keşide edilen hesap kat ihtarnamesinin dosyaya sunulması istenmiş, ancak herhangi bir belge sunulmamıştır.
Alacaklı banka tarafından takip yapılmış mıdır?
Davacı vekilinin 17.06.2020 tarama tarihli dilekçesi ekinde sunulu bulunan ve sayın mahkemenize hitaben yazılmış 15.06.2020 tarihli … T.A.Ş. … Şb. yazısında, banka tarafından yapılan icra takipleri tespit edilemediği bildirilmiştir.
Dolayısıyla dava dışı banka tarafından borçlu şirket kefilleri aleyhine takip yapıldığı hususunda bir delil mevcut değildir.
Davacı Tarafından Yapılan İcra Takipleri:
Davacı tarafından davalı aleyhine 3 ayrı icra takibi yapılmıştır.
1) …. İcra md. 2019/… E.
Davacı taraf 05.03.2019 tarihinde (talep tarihi: 04.03.2019) …. İcra md. 2019/ … E. sayılı dosyası ile, davalı aleyhine haciz yoluyla, aşağıdaki şekilde icra takibi yapmış, takip tarihinden itibaren %21.25 ve değişen oranlarda ticari temerrüt faizi istemiştir:
Takip dayanağı olarak; “ … A.Ş.’nin, … T.A.Ş. apos’de bulunan eksi bakiye avans hesabından yapılan avans çekimleri için müvekkil tarafından şirket için tüm kefiller adına yapılan ödeme kapsamında tarafınıza düşen 1/6 ödemesi: 2.254.33 TL tutarlı asıl alacak” gösterilmiştir.
Borçlu vekili 12.03.2019 tarihinde, yetkiye ve icra takibine itiraz etmiştir.
Yetki itirazı kabul edilerek, takip … İcra Md. 2019/… E. sayılı dosya üzerinden devam etmiştir.
Ödeme emri davalıya 03.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili 03.04.2019 tarihinde süresinde:
• Müvekkilinin …’nin alacaklı gösterilen …’e hiçbir borcunun olmadığını, bu nedenle takipteki alacağa, faiz ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini,
• Müvekkilin, icra takibine konu olan alacakta asıl borçlu … A.Ş.’nin ortağı ve çalışan elemanı olan doktor olduğunu, borçlu şirketin …’a olan kredi borcu şirketin menkul ve gayrimenkulleri teminat alınmış olup, müvekkili …’nin yöneticisi olmadığını, kredi sözleşmesinde kefil olarak da imzasının olmadığını, şirketin yönetim kurulu başkanı … olup, bankaya olan borcun yapılandırıldığını ve taksit ödemesini şirket adına yaptığı halde, sanki kendisi ödemiş gibi, hile yoluna girdiğini, talep ettiği bankaya ödenen borç taksitini neye göre hisselendirmiştir?, asıl kendisi şirketin yönetim kurulu başkanı ve kefil olarak imzaladığını, takibe konu olan para, asıl borçlu şirketin bankaca yapılandırılan borcu olup, borçlu şirketin banka borcundan fazla menkul ve gayrimenkulü olduğunu ve bankaya ipotekli bulunduğunu, asıl borçlunun mal varlığının olmaması halinde kefillerin her biri borçtan sorumlu olacaklarını,
• İcra takibinde alacaklı olarak gösterilen …, bankaya kredi borcu olan şirketin büyük ortağı ve 200 kişiye yakın çalışan olan özel hastanenin tüm çalışan doktor ve personelini, ücret ve tazminat alacaklarını ödemeden sokağa attığını, şirketin muhasebe kayıtlarında yapılan usulsüzlükler ve zimmet nedeniyle, hakkında C. Savcılığı’nca tahkikat yapılmakta olup, hukuk davaları başlatıldığını, müvekkili ve işletmesinin şirketin alacağından dolayı şirket ve … hakkında hukuk davaları açtığını,
Beyan ederek; İcra takibine esasa itirazları nedeniyle takibin durdurulmasına karar verilmesini, alacaklı gözüken …, takip konusu borç taksitini, şirket adına ödediğinden ve müvekkilin hiçbir yasal sorumluluğu olmadığı halde, yapılan icra takibi ile maddi-manevi taciz edildiği ve her taksit için ayrı ayrı taciz edilmesi halinde, hukuk davaları açacakları gibi, suç duyurusunda bulunacaklarını bildirmiştir.
…. İcra md. 2019/… E.
Davacı taraf 04.03.2019 tarihinde (Talep tarihi: 01.03.2019) …. İcra md. 2019/… E. sayılı dosyası ile, davalı aleyhine haciz yoluyla, tamamı asıl alacak olmak üzere 9.652.50 TL tutarında icra takibi yapmış, takip tarihinden itibaren %21.25 ve değişen oranlarda ticari temerrüt faizi istemiştir.
Takip dayanağı olarak; “14.09.2017 tarihli 3.000.000.- TL bedelli … T.A.Ş.‘den alınan krediye, borçlu tarafınca verilen müteselsil kefaletten kaynaklı olarak, taraflarınca 26.02.2019 tarihinde yapılan 57.915.- TL’lık kredi taksit ödemesi nedeniyle, borçlunun payına düşen rücu bedeli olan 9.652.50 TL tutarlı asıl alacak” gösterilmiştir.
Borçlu vekili 12.03.2019 tarihinde, yetkiye ve icra takibine itiraz etmiştir.
Yetki itirazı kabul edilerek, takip … İcra Md. 2019/… E. sayılı dosya üzerinden devam etmiştir.
Ödeme emri davalıya 03.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili 03.04.2019 tarihinde süresinde: …. İcra md. 2019/… E. sayılı dosyaya verdiği aynı dilekçe ile takibe itiraz etmiştir.
3) …. İcra md. 2019/… E.
Davacı taraf 25.04.2019 tarihinde … İcra Md. 2019/… E. sayılı dosyası ile, davalı aleyhine haciz yoluyla, tamamı asıl alacak olmak üzere 13.100.- TL tutarında icra takibi yapmış, takip tarihinden itibaren %21.25 ve değişen oranlarda ticari temerrüt faizi istemiştir.
Takip dayanağı olarak; “14.09.2017 tarihli 3.000.000.- TL bedelli … T.A.Ş.‘den alınan krediye, borçlu tarafınca verilen müteselsil kefaletten kaynaklı olarak, tarafımızca 02.04.2019-25.03.2019 ve 11.04.2019 tarihlerinde yapılan 78.600.- TL’lık kredi taksit ödemesi ve KMH faiz ödemesi nedeniyle, borçlunun payına düşen rücu bedeli olan 13.100.- TL tutarlı asıl alacak” gösterilmiştir.
Borçlu vekili 12.03.2019 tarihinde, yetkiye ve icra takibine itiraz etmiştir.
Ödeme emri davalıya 29.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Borçlu vekili 02.05.2019 tarihinde süresinde: …. İcra md. 2019/… E. ve 2019/… E sayılı dosyalara verdiği aynı dilekçe ile takibe itiraz etmiştir.
Davacı taraf 03.07.2019 tarihinde, her üç takip dosyası için 24.979.83 TL üzerinden huzurdaki davayı açmıştır.
Dava Konusu Olayın Tartışılması ve Değerlendirilmesi:
Sayın Mahkemenin verdiği görev çerçevesinde ve hukukçu olmayan bilirkişiye yol gösterici olmak ve genel hukuk bilgisi vermek amacıyla belirtmek isteriz ki;
Kefalet sözleşmesi, teminat alacaklısına borçlunun malvarlığı yanında teminat verenin kişisel malvarlığına başvurmaya yönelik bir alacak hakkı tanıyan kişisel teminatlardan birisidir.
Somut olayda yukarıda belirtildiği gibi, dava dışı asıl borçlu şirketin dava dışı bankaya yönelik genel ticari kredi sözleşmesinden doğan asıl borç, birden fazla kimsenin kafaleti ile kişisel güvence altına alınmıştır. TTK md.7/f.2 uyarınca, ticari borçlara kefalet halinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde birinci fıkra hükmü geçerli olduğundan sözleşmede aksine hüküm yoksa, müteselsil kefalet söz konusu olacaktır. Burada kastedilen tam anlamıyla müteselsil birlikte kefalettir; söz konusu birlikte kefalet türünde hem asıl borçluyla birlikte kefiller, hem de birlikte kefillerin kendi aralarında teselsül ilintisi söz konusu olur (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Efe Can Yıldırır, Birlikte Kefalet, İÜ.SBE Özel Hukuk Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s. 46 vd.; Burak Özen, Kefalet, İstanbul 2014, 342 vd. TTK md. 7 f.1’in uygulamasındaki gibi, müteselsil kefalet karinesinin uygulanabilmesi için işin sadece asıl borçlu bakımından ticari nitelikte olması yeterli – ki somut olaydaki kredi ticari kredidir- ve kefalet teminatı asıl borç ile birlikte (aynı işlem dolayısıyla) sağlandığı olasılıklarda, TTK m. 7 f.2’nin devreye gireceği kabul edilmektedir. (Kadir Berk Kapancı, Türk Ticaret Kanunu’nun 7. Maddesinde Öngörülen “Ticari İşlerde Teselsül Karinesi” Tam Anlamıyla Uygulanabilir Durumda mıdır?, İnönü HFD, C.7, S.2, 2016, s.140-141).
Somut olaydaki sözleşmede de davalı müteselsil kefil olarak taahhütte bulunmaktadır. TBK m. 583 uyarınca müteselsil birlikte kefaleti halinde de kefilin el yazısıyla sorumlu olacağı azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olduğu belirtilmelidir. Öğretide TTK md.7 ile TBK md.583 ilişkisi tartışmalıdır. (Kapancı, s.143 vd.)
Kefalet sözleşmesinde kefile birtakım savunma olanakları tanınmış olup ve savunmalar, kefaletin türüne göre farklılık gösterir. Asıl borç için ayni bir teminat bulunmadığı dava dışı bankanın … Şubesi tarafından dosyaya gönderilen 15.06.2020 tarihli yazıda belirtilmiş olduğundan rehnin paraya çevrilmesi def’i ile ilgili ihtimaller aşağıda değerlendirilmemiştir.
Adi kefalet türünde, ilk planda alacaklı, önce asıl borçluyu takip veya dava ettikten sonra bu takip/dava semeresiz kalırsa kefile başvurabilecektir. Aksi taktirde kefil, tartışma /peşin dava def’ini ileri sürerek ifadan kaçınabilecektir. (TBK md.585/f.1). TBK md.585/f.1’de sayılan hallerden birisi söz konusuysa alacaklı, doğrudan kefile başvurabilecektir.
Müteselsil kefalette ise, TBK md.586/f.1 uyarınca, alacaklı, asıl borçlunun ifada geciktiği ve ihtarın sonuçsuz kaldığı veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olduğu durumlarda doğrudan kefilin sorumluluğuna gidebilecektir. Bu durumlardan birisi yoksa müteselsil kefil alacaklıya karşı peşin dava def’ini ileri sürerek ifadan kaçınabilecektir.
Birlikte kefalette ise aynı borç için birden fazla kimse kefil olmaktadır. Kefiller aynı borç için ve birbirlerinden haberdar olarak kefil olmuşlarsa dar anlamda birlikte kefalet söz konusudur. Somut olayda ise aynı borç için aynı tarihte kefil olma söz konusu için bu tür kefalet söz konusu olabilir. Takdir Sayın Mahkemeye aittir. Sayın Mahkeme dar anlamda birlikte kefaletin söz konusu olduğu kanaatinde ise, TTK md.7/f.2 uyarınca birden fazla kefilin bulunduğu bu kefalet türü birlikte müteselsil kefalettir. Bu takdirde bölme def’ini sınırlı olarak (TBK md.587/II c.2 ve 3; alacaklının kefilin birlikte kefil olduğu diğer kefillere karşı takibe girişmiş olmaması- kefillerin kendi paylarının tamamını ödemiş olması veya ödememiş olsa bile ayni güvence sağlamış olması hallerinde bölme defini ileri sürebilir). TBK md.586/f.1’de belirtilen hallerden birisi söz konusu ise, peşin dava defini ileri sürebilecektir.
Müteselsil birlikte kefiller kefalet borcunun tamamından sorumlu olduklarından ödemede bulunan kefil, iç ilişkideki sorumluluk payı oranında diğer kefillere rücu edebilir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir (TBK md.587/f.2, c.4-5). İç ilişkide aksi kararlaştırılmamışsa, kefillerin iç ilişkide eşit payda sorumluluk altına girmiş sayıldıkları kabul edilmektedir (Gümüş, s.471). Bu hüküm uyarınca, eğer ödemede bulunan kefil diğer kefillerden daha fazla ödemede bulunmuşsa, alacaklıya yaptığı ödemenin miktarı dikkate alınmaksızın, diğer bir ifadeyle kendi payından fazlasını ödeyip ödemediğine bakılmaksızın, diğer kefillere rücu edebilir. Müteselsil birlikte kefillerden bir tanesinin diğerlerine rücu edebilmesi için öncelikle alacaklıya ifada bulunmuş olması gerekmektedir. İkinci olarak, ödemede bulunan kefilin diğer kefillere karşı rücu hakkını kaybetmemiş olması lâzımdır. (Yıldırır, s.118 vd.)
Kefilin asıl borçluya ait defileri alacaklıya karşı ileri sürmemesinin sonucu, 591.maddede düzenlenmiş olup, kefil, asıl borçluya karşı rücu hakkını kaybedecektir. Kefil asıl borçluya ait olan savunma imkanları haricinde, kefalet sözleşmesinden ve alacaklıyla arasındaki ilişkiden doğan savunma sebeplerini de ileri sürme imkanına sahiptir. Müteselsil kefilin söz konusu savunma imkanlarını ileri sürmemesi halinde, asıl borçluya ait olan savunma sebeplerinden farklı olarak, herhangi bir hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Böyle bir durumda kefil, asıl borçluya rücu edebilecektir (Gümüş, s.501). Dolayısıyla kefilin, kefalet sözleşmesinden doğan defileri ileri sürmeden, gönüllü olarak ifada bulunmuş olması, rücu hakkını kullanmasını engellemeyecektir. Kefilin alacaklıya ödeme yapması ile birlikte diğer kefillere karşı rücu alacağı muaccel olur. Rücu hakkına sahip kefil TBK. m. 117 uyarınca diğer kefillere çektiği ihtar ile temerrüt gerçekleşir. Bu tarihten itibaren rücu alacağına temerrüt faizi işlemeye başlar.
İsviçre Federal Mahkemesi, ödemede bulunan müteselsil kefilin borcuna kefil olduğu ortaklığın tek veya hakimiyete sahip paydaşı olması halinde, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi gereği, diğer kefillere rücu edemeyeceğine karar vermiştir. (BGE 81 II 459 vd. Naklen; Gümüş, s.472. Bu karar ve bu kararda atıf yapılan BGE 53 II 25 kararı için ayrıca bkz. Yıldırır, s.124-125, dn.93).
Bu açıklamalar çerçevesinde teknik bilirkişinin değerlendirmesine göre;
Davacı taraf, dava dışı … A.Ş.’nin kredi borçlarına karşılık, dava dışı … T.A.Ş. … Şubesi’ne toplam 150.035.- TL ödemede bulunduğu, bu ödemelerin kefalet karşılığı yapıldığı iddiasıyla, davalı hissesine 1/6 oranında düşen kısmı için davalı hakkında 3 ayrı icra takibi yapmış, takiplere yapılan itiraz üzerine huzurdaki davayı açmıştır.
Davalı yan ise; Borçlu şirketin ortağı ve çalışan doktoru olduğunu, kredi sözleşmesinde kefil olarak da imzasının olmadığını, borçlu şirketin …’a olan kredi borcu için şirketin menkul ve gayrimenkullerinin teminat alınmış olup şirketin yönetim kurulu başkanı … olup, bankaya olan borcun yapılandırıldığını ve taksit ödemesini şirket adına yaptığı halde, sanki kendisi ödemiş gibi, hile yoluna girdiğini savunarak, icra takiplerine itiraz etmiştir.
Dava dışı bankanın … Şubesi tarafından dosyaya gönderilen 15.06.2020 tarihli yazıda; Kredi teminatında rehin veya ipotek bulunmadığını, kredi yapılandırılmasının da bulunmadığı, banka tarafından yapılan bir icra takibi tespit edilemediği bildirilmiştir. (Bkz. davacı vekilinin 17.06.2019 tarama tarihli dilekçe eki),
Davacı vekili tarafından 29.06.2020 tarihli yazıda; “03.04.2020 tarihinde oluşturulan Bilirkişi Raporuna binaen … Bankacılık Merkezi cevaplarını içerir CD’yi iş bu yazı ekinde sunmaktayız.” Açıklanmıştır. Yazı ekindeki … T.A.Ş. Genel Müdürlüğü Şube Operasyonları Bölümü tarafından sayın mahkemenize hitaben yazılan 26.06.2020 tarihli yazıda; … A.Ş: ile ilgili kredi bilgileri, kredi hareketleri, mevduat hesap hareketlerinin ekte CD’de yer aldığı, firmanın kredilerinde ipotek, rehin bulunmamakla birlikte, kredi garanti fonu kapsamında alınan teminat olduğu tespit edildiği, firmaya … Şubesi tarafından 21.02.2019 tarihinde gönderilen 18545729 nolu ihtarname mevcut olduğu bildirilmiştir.
Yazı ekindeki CD içeriği tetki eidldiğinde, gönderilen kredi bilgi ve hareketlerinin dava ile ilgisi bulunmayan … Şb. müşterisi … ’a ait olduğu görülmüştür. Yazı içeriğinde belirtilen 21.02.2019 tarihli … nolu ihtarname yazı ekinde CD içeriğinde mevcut değildir.
Davacı tarafından dava dışı bankaya yapılan ödemelerle ilgili dekontlar incelendiğinde; Ödemelerin kredi taksit ödemesi, artı para anapara ve faiz ödemeleri ile ilgili olduğu görülmüştür. Davacı tarafından yapılan ödemelerin kefalet borcuna karşılık yapıldığına ilişkin dekontlarda bir açıklama mevcut değildir.
Diğer yandan kefiller hakkında takip yapıldığı ve bu takiplere karşılık davacı tarafça kefalet borcuna karşılık icra dosyalarına ödeme yapıldığı hususunda da dosyada bir delil mevcut değildir.
Bu durumda, davacı tarafından yapılan ödemelerin, ortağı olduğu şirket adına yapıldığı, davacının yaptığı ödemeler kadar borçlu şirketten alacaklı olabileceği, davalıdan bir talepte bulunamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Ancak, sayın mahkemenizce davacı iddialarının kabulü halinde, takip tarihi itibariyle davacı alacağı aşağıdaki gibi olacaktır:
Takip Tarihi İtibariyle Davacı Alacağının Tespiti:
Davacı ile davalı arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır.
Davacı tarafından davalıya keşide edilmiş bir ihtarname de söz konusu olmadığından davalının temerrüt tarihi takip tarihleri olarak kabul edilmiştir. Bu durumda davacı tarafından takip öncesi için faiz istenemeyecektir.
Davacı vekilinin takip talebinde belirttiği TTK 1530/7. Md. tacirler arasındaki mal ve hizmet tedariki ilgili olup, takip konusu borçlara uygulanamayacağı, davacının takip tarihinden itibaren ancak %9 ve değişen oranlarda yasal faiz isteyebileceği değerlendirilmiştir.
Davanın kabulü halinde, takip tarihleri itibariyle tamamı asıl alacak olmak üzere davacı alacağı aşağıdaki gibi olacaktır:
Davacı taraf ise icra takibinde aşağıdaki şekilde alacak talebinde bulunmuştur:
Ancak, davacı taraf davayı 24.979.83 TL üzerinden açmış olduğundan, takip tutarının/davacı alacağının da 24.979.83 TL olarak kabulü gerekir.
Sonuç olarak;
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı kredi borçlusu … A.Ş.’nin kredi borçlarına karşılık yaptığı ödemelerden, diğer kefillere isabet eden hisseleri oranındaki kısmının tahsili için yaptığı aşağıda detayı gösterilen 3 adet icra takibine, davalı tarafından yapılan vaki itirazın iptalini dava etmiştir:
Davacı taraf davayı ise 24.979.83 TL üzerinden açmıştır.
Yapılan incelemede, davacı tarafından, dava dışı … A.Ş.’nin kredi borçlarına karşılık, dava dışı … T.A.Ş. … Şubesi’ne toplam 150.035.- TL ödemede bulunduğu, bu ödemelerin kefalet karşılığı yapıldığı iddiasıyla, davalı hissesine 1/6 oranında düşen kısmı için davalı hakkında 3 ayrı icra takibi yaptığı görülmüştür.
Davacı tarafından dava dışı bankaya yapılan ödemelerle ilgili dekontlar incelendiğinde; Ödemelerin kredi taksit ödemesi, artı para anapara ve faiz ödemeleri ile ilgili olduğu görülmüştür. Davacı tarafından yapılan ödemelerin kefalet borcuna karşılık yapıldığına ilişkin dekontlarda bir açıklama mevcut değildir.
Diğer yandan kefiller hakkında takip yapıldığı ve bu takiplere karşılık davacı tarafça kefalet borcuna karşılık ödeme yapıldığı hususunda da dosyada bir delil mevcut değildir.
Bu durumda, davacı tarafından yapılan ödemeler, ortağı olduğu şirket adına yapıldığı, davacının yaptığı ödemeler kadar şirketten alacaklı olabileceği sonucuna varılmaktadır.
Sayın mahkemenizce aksinin düşünülmesi halinde, takip tarihi itibariyle davacı alacağı tamamı asıl alacak olmak üzere 24.979.83 TL olacaktır” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce … Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabı incelenerek davacı vekilinin rapora itirazlarının karşılanması baabında ayrıntılı, hüküm kurmaya ve İstinaf ile Yargıtay denetimine elverişli ek rapor hazırlanması için dosya bilirkişilere tevdi olmuş ve 15/02/2021 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Ticaret Sicil Kayıtlarının Tetkiki:
…’nün 02.11.2020 tarihli yazısı ekinde, … A.Ş.’nin
Ticaret sicil kayıtları CD içerisinde dosyaya gönderilmiştir.
CD içeriğinin tetkikinden tespit edilen hususlar aşağıda sunulmaktadır.
– Şirket kuruluş tescili 26.05.1997 tarihinde … ve Tic. A.Ş. unvanıyla süresiz olarak kurulmuştur. Şirket; … ortaklığıyla 5.000.- YTL sermaye ile kurulmuştur.
Sermayenin 1.950,- TL’sı … (Yön. Kur. Bşk.), 950,- TL’sı … (Bşk. Yrd.) 950,- TL’sı … ve 950,- TL’sı …’e (üye) olmak üzere %96’sı toplam 4.800,- TL’sı … grubuna ait bulunmaktadır.
-Şirketin unvanı 04.12.1998 tarihinde yapılan tescille … A.Ş. olarak değiştirilmiştir.
-14.03.2000 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul toplantısı ile; … (Başkan)- … (Bşk. Yrd.) ve … (üye) 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-26.12.2000 tarihinde yapılan tescille şirket sermayesi 5.000,- TL’den 605.000,- TL’ye yükseltilmiş, 1.000 paya bölünen hisse senetlerinin 250 adedi imtiyazlı hale getirilmiştir. İmtiyazlı hisse senetlerinin 100 adedi … 150 adedi … nama yazılıdır. İmtiyazlı hisse senetleri sahiplerinin yönetim kuruluna seçilmeleri, rey haklarının bir fazla olması, sermaye artırımında, artan oranda imtiyazlı hisse senedi alması, isterse kardan kendisine temettü verilmesi, imtiyazlı hisse devrinin imtiyazlı hissedarların oy birliği ile mümkün olması kabul edilmiştir. Davacı …’ün artırım sonrası hisse tutarı 6.050,- TL (%1)olmuştur.
-19.12.2002 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul toplantısında … (Başkan)-… (Bşk. Yrd.) ve … (üye) 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-21.06.2004 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, …-…, … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir. …’e ait 50 adet imtiyazlı hisse ile …’e ait 50 adet hisse …’a devredilmiştir.
-27.06.2006 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, …- …, … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-04.07.2007 tescil edilen olağan genel kurul kararıyla şirket sermayesi 605.000,- TL’den 5.000.000,- TL’ye yükseltilmiştir. …’in artan sermayedeki hissesi %1 ile 50.000,- TL olmuş, …- …, … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-21.11.2008 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, …-…- … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-26.06.2009 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, şirket sermayesi 5.000,000,- TL’den 8.000.000,- TL’ye yükseltilmiş, …- …- … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-14.06.2010 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla …- …- … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-01.08.2011 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, …- …- … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-03.10.2012 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, yönetim kurulu üye sayısının 3 olması, … (Bşk.)-… (Bşk. Yrd.) ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir. Hastanenin başka yere taşınması ve sermeye artırımı yapılması gerektiği yönünde karar alınmıştır. Davacı …’ün 8.000.000,- TL’lık sermayede hisse tutarı 323.333,- TL (%4 ) olmuştur.
-05.02.2013 yapılan tescil yönetim kurulu başkanı …’in istifası ve yerine …’ın üye olarak seçilmesine, yapılacak ilk genel kurula kadar … başkan, … başkan yardımcısı olarak görev yapmasına karar verilmiştir.
-04.04.2013 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, …, … ve … 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-09.01.2015 tarihinde tescil edilen kararla, istifa eden yönetim kurulu üyelerinin yerine, ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere, … yönetim kurulu başkanı, … başkan yardımcısı ve …’in üye olarak seçilmesine, seçilenlerden 2 sinin müşterek imzasıyla temsile karar verilmiştir. (yayın; 16.01.2015 tarih ve 8738 sayılı gazete)
-18.05.2016 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla, … (Bşk.), … ( Bşk. Yrd.) ve … (üye) 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir.
-14.12.2018 tarihinde yapılan tescille … ve …’nin yönetim kurulu üyelikleri ve temsil yetkileri sona ermiştir. (yayın; 20.12.2018 tarih ve 9728 sayılı gazete)
-15.04.2019 tarihinde yapılan tescille, şirkete mahkemece atanan Kayyum ile ilgili karar tescil edilmiştir. …. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/… E. sayılı dosyada 12.02.2019 tarihinde verilen kararla, kayyım …’nun azline (08.04.2019 tarihli mahkeme kararıyla atanmış), şirkete yönetim kayyımı olarak …, … ve … atanmış ve yönetim kurulu üyesi olarak seçilmişlerdir. … ve … müşterek imza ile temsile yetkili kılınmışlardır. …’in yönetim kurulu üyeliği sona ermiştir.
11.06.2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısı Hazirun Cetveline göre şirketin ortaklık yapısı aşağıda gösterilmiştir:
ORTAK İSMİ PAY TUTARI (TL) ORAN
… 1.003.333,00 0,13
… 1.483.333,00 0,19
… 1.200.000,00 0,15
… 1.123.334,00 0,14
… 800.000,00 0,10
… 800.000,00 0,10
… 400.000,00 0,05
… 362.200,00 0,05
… 240.000,00 0,03
… 237.800,00 0,03
… 200.000,00 0,03
… 150.000,00 0,02
TOPLAM 8.000.000,00 1,00
Rapora Karşı Yapılan İtiraz:
Davacı vekili UYAP üzerinden verdiği 21.07.2020 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna aşağıdaki hususlarda itirazda bulunmuş, b.kişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığının tespiti ile, Devlet üniversitelerinin Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı kürsüsünden akademisyen bir bilirkişinin de dahil olduğu bilir kişi heyetinden ek rapor alınmasını istemiştir.
İtiraz: Davacı, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin detaylı olarak anlatıldığını ancak somut olaya uygulanmadığını, raporda kefil sıfatıyla ödemeleri yaptığını belirten bir ifade bulunmadığından yapılan ödemelerin davacının ortağı olduğu şirket adına yapıldığını, davacının yaptığı ödemeler kadar şirketten alacaklı olduğuna dair kanaatin yerinde olmadığını, davacının şirket ortağı olmadığını, ödemeleri müteselsil kefil sıfatıyla yaptığının açık olduğunu, davacının dava dışı şirketin yetkili temsilci sıfatının sona erdiğini, aralarında temsil ilişkisi de bulunmadığını belirterek rapora itiraz etmiştir.
İnceleme/Değerlendirme:
…’nün 02.11.2020 tarihli yazısı ekinde, … A.Ş.’nin
Ticaret sicil kayıtları CD içerisinde dosyaya gönderilmiştir. Bu belgeler ışığında yeniden yapılan değerlendirmede;
Davacı …  18.05.2016 tarihinde tescil edilen olağan genel kurul kararıyla  borçlu şirket yönetim kuruluna Başkan olarak 3 yıllığına seçilmiş, 14.12.2018 de yapılan tescille yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmıştır.(yayın: 20.12.2018) 
15.04.2019’de şirkete mahkemece kayyım atanmıştır.
11.06.2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı Hazirun cetveline göre davacı yan 8.000.000,- TL’ık sermayede 1.003.333,00   TL payı var. Pay oranı %13’dür.
Ödemelerin, davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından sonra yapıldığı görülmektedir. Dava konusu olayda ihtilaf konusu olan, davacı tarafından yapılan ödemelerin müteselsil kefil sıfatıyla mı, yoksa şirket adına mı olduğudur. Kök raporda, müteselsil kefillerin rücu talebi bakımından, Borçlar Kanununda aranan şartlar dışında herhangi bir ek şarta yer verilmemiş; ispat açısından ödemenin hangi sıfatla yapıldığı konusunda Sayın Mahkemeye terditli olarak kanaat bildirilmişti. Burada kök raporda anılan İsviçre federal mahkemesi kararındaki gibi ödeme yapan kimsenin şirketin hâkim ortağı olması durumu ile somut olayda ödemelerde açıklamada bulunulmamış olması gözetilerek bu sonuca varılmıştı. Dolayısıyla şirket ile ödeme yapan ortağı arasındaki ilişkinin de nazara alınması gerektiği kanaati Sayın Mahkemeye bildirilmiş, ancak kök rapor tarihinde, raporda davacının, şirketin temsilcisi olduğu hususu, dosyada ticaret sicil kayıtları mevcut olmadığından nazara alınmamıştı.
Somut olaydaki borcun, borçlunun kişisel özelliklerine bağlı olmadığı nazara alındığında ifanın üçüncü kişi tarafından yapılması mümkün olduğundan (TBK md.83), şirket ile hâkim ortağı arasındaki hukuki ilişki uyarınca ortak, borcu ifa edince, aralarındaki borç ilişkisine (sözleşmeye, yoksa vekaletsiz iş görmeye veya sebepsiz zenginleşmeye) göre borçluya rücu edebilecektir. Diğer ihtimalde ise, kişinin müteselsil kefil gibi yükümlülük altına girdiği veya temsilci olduğu hallerde borç ifa edildiğinde, rücu bu ilişkiye dayanarak yapılabilecektir.
Dosyaya 02.11.2020 tarihinde sunulan Ticaret Sicil kayıtlarına göre, davacının ödeme yaptığı zamanlarda şirket temsilcisi sıfatı sona ermiş olduğu gibi davacı, şirketin hâkim ortağı da değildir. Bu belgeler ışığında ödemelerin davacının borçlu şirket adına yaptığı bir ifa niteliğinde olmayıp, müteselsil kefil sıfatıyla yapıldığı kanaati güçlenmiştir. Takdir ve hukuki değerlendirme Sayın Mahkemeye aittir.
Bu durumda Sayın Mahkeme bu kanaate itibar ettiği takdirde kök raporda belirtildiği üzere, takip tarihleri itibariyle davacı alacağının tamamı asıl alacak olmak üzere 24.979.83 TL olacağı kanaatine varılmıştır” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Dava; davacı yanca …. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı, …. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı ve …. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı dosyalarında dava dışı … A.Ş.’nin kredi borçlarına karşılık dava dışı … T.A.Ş. … Şubesi’ne müteselsil kefil sıfatıyla ödenen 150.035.- TL’nin davalı hissesine 1/6 oranında düşen kısmının tahsili için başlatılan icra takiplerine davalı yanın itirazlarının iptali isteminden ibarettir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda; dava dışı … A.Ş. ile … T.A.Ş. … Şubesi arasındaki 14/09/2017 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine davacı ve davalının da aralarında olduğu toplam altı kişinin müteselsil kefil sıfatıyla imza attıkları ve davacı yanın dava dışı bankaya 150.035 TL tutarında ödeme yaptığı, dosya kapsamına celp edilen ticaret sicil kayıtlarından anlaşıldığı üzere ödeme tarihi itibarıyla davacının kredi borçlusu şirketin yetkilisi yahut hakim ortağı olmadığı, davacı ile davalının ortaklık payı arasında yalnızca 0,03 oranında farklılık bulunduğu, böylece dava dışı bankaya yapılan ödemelerin davalı yanın takiplere itiraz dilekçelerinin aksine davacının kredi sözleşmesindeki kefaleti nedeniyle yapıldığının mahkememizce kabul edildiği, TBK’nun kefalete ilişkin hükümlerine göre müteselsil kefalette, ödeme yapan kefilin iç ilişkide diğer kefillere rücu hakkını haiz olduğu, iç ilişkide kimin ne oranda sorumlu olduğuna dair taraflar arasında sözleşme bulunmadığından kredi sözleşmesine kefil olan müteselsil kefillerin eşit oranda sorumlu olmalarının gerektiği, somut olayda krediye altı kişi kefil olmakla davacı yanın davalı yandan kendi ödemesinin 1/6’sı oranındaki talebinin yerinde olduğu, davalı yanın üzerine düşen payı davacıya ödemekle mükellef olduğu ancak ödemeyerek takiplere haksız olarak itiraz ettiği anlaşılmakla, davalı yanın itirazlarının iptaline, takibe konu alacak davalı yanca da belirlenebilir yani likit olduğundan alacağına geç kavuşan davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
…. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 2.254,33 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile asıl alacak 2.254,33 TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, alacağın % 20’si oranındaki 450,87 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
…. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 9.652,50 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile asıl alacak 9.652,50 TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, alacağın % 20’si oranındaki 1.930,50 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
…. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 13.100,00 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile asıl alacak 13.100,00 TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, alacağın % 20’si oranındaki 2.620,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 1,708,21 TL karar harcından 426,60 TL peşin harç, 27 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 453,60 TL harcın mahsubu ile 1,254,61 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 426,60 TL peşin harç, 27 TL tamamlama harcı ve 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 498 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 4.080 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.045,40 TL yargılama giderinin (bilirkişi ücreti, posta masraf v.s) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-14. maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin davada haksız çıkan taraftan karşılanması gerekmekle, 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/04/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza