Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/413 E. 2021/22 K. 22.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/413 Esas
KARAR NO:2021/22

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:26/09/2018
KARAR TARİHİ:22/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 17/11/2017 tarihinde müvekkilinin babası…’ün ölümüyle sonuçlanan trafik kazasında … …. A.Ş nin işleteni ve maliki olduğu … plaka numaralı aracın, …’nin sevk ve idaresindeki, müvekkilinin babasının sevk ve idaresindeki … plakalı araca arkadan çapması sonucu çift taraflı yaralamalı kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin babasının hayatını kaybettiğini, kaza tespit tutanağında …’nın tamamen kusurlu olduğunu, 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsilini, 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve … …. A.Ş den tahsili talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketine dava öncesi tam ve eksiksiz yapılmış bir başvurunun bulunmadığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkil şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olabileceğini, şirketin davaya konu edilen olayda temerrüde düşmüş olmadığını, müvekkil sigorta şirketinin kendisine yapılan başvuru neticesinde alınan aktüerya raporu doğrultusunda poliçe limiti ve sigortalısının kusuru oranında ödemesini yaptığını, davada ekonomik ve sosyal durumun araştırılmasının yapılmasını ve davada HGK kararları ışığında bahse konu edilen olayda müterafik kusurun tespiti halinde gerekli indirimlerin yapılmasını talep etmiştir.
Davalı … … San Ve Tic. A.Ş. Vekili …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının davanın açılması aşamasında alacak iddiasını tespit etmesinin mümkün olduğunu, davacının, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının olmadığını, müvekkilinin tacir olduğunu, … adresinde mukim olduğunu, davanın … Ticaret Mahkemelerinde açılması gerektiğini, davanın zamanaşımı süresinin dolduğunu, hak düşürücü sürelerin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesini, müvekkiline husumet tevcih edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkili hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, haksız, mesnetsiz, yasal koşulları oluşmayan davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili davalıların sunmuş oldukları cevap dilekçelerine karşı cevap dilekçesinde özetle; görev yetki itirazını kabul etmediklerini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi ve yetkili mahkemenin … Adliyesi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından tam ve eksiksiz bir başvurunun bulunmadığı yönündeki iddianın asılsız olduğunu, hasar dosyasında da anlaşılacağı üzere davalı sigorta şirketine başvurumuzun ardından sigorta şirketi, başvuru dilekçemizde bulunmayan otopsi raporunun gönderilmesine müteakip başvurumuzla ilgili gerekli işlemlerin yapılacağını bildirdiklerini beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … …. Ltd. Şti. tarafından ihbar edilen … A.Ş. vekili ihbar talebine cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket nezdinde dava konusu davalıya ait araca ilişkin olarak düzenlenen trafik ve/veya kasko poliçesine rastlanmadığını, davalı …’ün müvekkil şirket nezdinde İşveren Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kişi başı bedeni sorumluluk teminatının 200.000 TL olduğunu, ancak manevi tazminat taleplerinin teminat dışı bırakıldığını, işveren poliçesi teminatının işletilmesi için kazanın iş kazası olduğunun ispatının gerektiğini, sigortalı şirketin cevap dilekçesinden de anlaşılacağı üzere kazanın iş kazası niteliği taşımadığını beyanla haksız ve mesnetsiz davanın ve ihbar talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … …. Ltd. Şti. tarafından ihbar edilen … A.Ş. vekili ihbar talebine cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkil şirket nezdinde Maksimum Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere bedeni ve maddi zararlarda kombine limit olarak 100.000 TL olduğunu, müvekkil şirketin davada taraf sıfatı taşımadığından müvekkili aleyhine hüküm kurulmamasını talep etmiştir.
Dosya …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas, … sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi olmuş ve yargılamaya mahkememizce 2019/413 esas sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur.
TAHKİKAT , DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce delillerin ibrazısın müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememiz dosyasının delillerini, poliçeler, hasar dosyaları, trafik tescil kaydı, sosyal ve ekonomik durum araştırması yönünde yazılan müzekkere cevabı, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile tüm cevabi yazılar oluşturmaktadır.
Mahkememizce taraf talepleri ve dosya kapsamı çerçevesinde, tüm kayıtlar incelenmek suretiyle ayrıntılı ve denetime elverişli rapor aldırmak üzere dosya bilirkişilere tevdi olmuş ve kusur uzmanı bilirkişi … ve aktüerya uzmanı … marifetiyle hazırlanan 05/06/2020 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporunda özetle;
“Yerleşim yeri dışında meydana gelen kazanın olduğu mahalde yol bölünmüş, 2 şeritli, 7,20 m genişlikte ve sağda 2 m emniyet şeritli, asfalt ve kuru olup vakit gece hava karanlık yol aydınlatılmamıştır.
Dava dosyasında bulunan Trafik Kazası Tespit Tutanağında kaza anlatılmış, sürücü …’nin 2918 sayılı KTK’nun 56/1-c maddesi ile tanımlanan, öndeki aracın emniyetli bir mesafeden izlenmesi kuralını ihlal etmiş olduğu ve KTY 157/a-4 ile tanımlanan arkadan çarpma kusurunu işlemiş olduğu belirtilmiştir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağında bulunan kaza yeri krokisinden kazanın iki şeritli yolun sağ şeridinde … sapağını hemen geçer geçmez meydana gelmiş olduğu ve her iki aracın da sağa bariyerlere doğru sürüklenmiş oldukları görülmektedir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde kaza sırasında… yönetimindeki araçta yolcu olarak bulunduğu anlaşılan tanık … araçta sağ ön koltukta oturduğunu, sağ şeritte seyrettiklerini, hızlarının yaklaşık 60-70 km/saat olduğunu, … kavşağını yaklaşık 50-100 m geçtiklerinde bir anda çarpma sesiyle irkildiğini, aracın camlarının patladığını, aracın içerisinde yuvarlandığını belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde kaza sırasında… yönetimindeki araçta yolcu olarak bulunduğu anlaşılan tanık Hüseyin YAŞAR araçta sol arka koltukta oturduğunu, sağ şeritte seyrettiklerini, … kavşağını yaklaşık 50 m geçtiklerinde bir anda arkadan başka bir aracın büyük bir gürültüyle araçlarına çarptığını ve bariyerlere vurduklarını belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan tutanak ve ifadeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dava konusu kazada sürücü …’nin tedbirsiz ve dikkatsiz seyri ile önünde seyreden araca arkadan çapmış olması, 2918 sayılı KTK’nun Madde 52/c ile tanımlanan “Diğer bir aracı izlerken yukarıdaki fıkrada belirlenen durumları göz önünde tutarak güvenli bir mesafe bırakmak … zorundadırlar” ve Madde 56/c ile tanımlanan “Sürücüler önlerinde giden araçları yönetmelikte belirtilen güvenli ve yeterli bir mesafeden izlemek zorundadırlar.” Hususlarına aykırı araç kullanarak trafiği tehlikeye sokmuş olması nedeniyle kazada asli ve tamamen kusurlu olduğu, davacı murisi sürücü…’ün sağ şeritte normal hızda seyri sırasında arkadan almış olduğu darbede kendisine atfedilecek bir kusurun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıdaki incelemeye göre dava konusu kazada;
1. Davalı araç sürücüsü … %100 (yüzde yüz) oranında asli kusurlu,
2. Davacı murisi sürücü… kusursuzdur.
Dava dilekçesinde…’ün vefatı nedeniyle çocuğu … için destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiştir.
…; 12.10.1992 doğumlu olup, kaza tarihinde 25 yaşını ikmal etmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal-ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödetilmesidir. Bu hakkın, mirasçılık sıfatı ile ve miras hukuku ile bir ilgisi yoktur. Destek sayılabilmek için, yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir(YHGK. 25.05.1984 T., E.9-301, K.619).
Fiili destek kavramı, yardımlarda düzenlilik ve devamlılık halinde söz konusu olur. İlerde destek olma ihtimali bulunan durumlarda ise “farazi destek” hali söz konusudur. Küçük çocukların ölümünde durum budur.
Diğer bir durumda destek tazminatının söz konusu olabilmesi için yardım yapılacakların “bakım ihtiyacı” içinde bulunmaları gerekir (Bkz.Turgut Uygur-Borçlar Kanunu I, sh.590).
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 1986/1585 E. Sayılı ilamında “…Bakım ihtiyacı ise, davacının zaruret ve sefalet haline düşmesini değil, sosyal seviyesine uygun olan hayat tarzını devam ettirmek için gerekli imkanlardan yoksun kalmasına ifade eder ( Tekinay, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İst. 1963, S.49 )…” demektedir.
Yargıtay’ın bu konuda yerleşmiş içtihatlarında da “BK. nun 45. maddesi anlamında “destek” kavramı, hukuki bir ilişkiyi ( yasa veya sözleşme ) değil, fiili durumu amaçlar” “B.K.’nun 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ve ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanmaz, sadece ona eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulunmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse de destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için bakımın ( yardımın ) eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür” demektedir. Yine Yargıtay kararlarına göre davacılar bakımından destekten yoksun kalma nedeniyle maddi zarar hesabı yapılabilmesi için davacıların bakıma ihtiyacının bulunması ve müteveffanın sağlığından fiilen ve eylemli olarak destekte bulunması gerekmektedir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 1981/906 E. Sayılı kararında özetle; “….Bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları vardır. Yapanın keyfine göre gelişi güzel zamanlarda sağlanan yardımlar ( örneğin, olayımızda ölen annenin, torununun bakımını yaşamış olsaydı, bir süre üstleneceği şekildeki yardımları düzenli olmadıkları için destekten yoksun kalma tazminatına esas alınamazlar. Bunun gibi; her gün, her hafta, her ay düzenli bir şekilde yapılmış olmakla beraber ancak sınırlı bir süre için yapılmış veya ilerde yapılması umulan yardımlar da destek olarak nitelenemez…. olayımızda, ölen destek torununa bakmakla yükümlü olmadığına göre, böyle bir bakmanın gerçekleşeceği kuvvetle umulsa dahi, bu bakma olgusu ölenin ihtiyarına bağlı ve insani bir duygu ve ahlaki bir vazifeden kaynaklanan, bu itibarla da para ile değerlendirilmeyecek ve bu niteliği ve özelliği bakımından destek zararı olarak kabul edilemeyecek olan bir kayıptır. Diğer bir anlatımla, ölüm vukua gelmeseydi ölenin torununa bakmasından dolayı bu hizmetine karşılık kızından bir hak talep etmesi BK.nun 62. maddesinin son fıkrası uyarınca mümkün de olamayacağına göre, ölenin sağlığından yasaca talep edemeyecek olan bir karşılığın destek zararı kapsamında düşünülmesi ve bu yardımdan yoksun kalındığından söz edilerek tazmini yönüne gidilmesi düşünülemez..” demektedir.
Yine bu konudaki Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında; erkek çocuklar için destek yaşının rüşt ve aktif olarak çalışma yaşı olan 18 yaşının esas alınması gerektiği, kız çocuklar bakımından ise muhtemel evlenme ve muhtaçlık yaş sınırı olarak kabul edilen 22 yaşın esas alınması gerektiği, çocukların orta öğrenim görmeleri halinde destek süresinin 20 yaşına kadar, yüksek öğrenim görmesi halinde ise 25 yaşına kadar süreceği kabul edilmektedir.
Buna göre Yargıtay tarafından çocuklar bakımından azami destek süresi 25 yaş kabul edilmektedir.
Yukarıda arz ve izaha çalışıldığı üzere; İşbu somut olayda davacı … 25 yaşını ikmal etmiştir.
Her ne kadar dava dosyasında davacının herhangi bir işte çalışıp çalışmadığına dair bir bilgi mevcut değil ise de;
Davacının sağlık sorunları olduğuna, kendi başına yaşamını idame ettiremeyeceğine ve bir başkasının bakım ve yardımına muhtaç olduğuna ilişkin bir belge mevcut değildir. Bu durumda da destek tazminatı talep eden davacı babasından bağımsız olarak kendi başına hayatını idame ettirebilecek durumdadır.
Ölüm ile birlikte müteveffanın sahibi olduğu gayrimenkul ve menkul malların tamamı miras yolu ile davacıya intikal edeceğinden davacının bu yönde de bir zararı söz konusu değildir.
Nihai takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; yukarıda arz ve izaha çalışılan hususlara göre; Yasa ve Yargıtay kararlarına göre davacının kaza tarihinde 25 yaşını ikmal etmiş olması ve buna göre de babasının ölümü sonucu destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat talep etme şartlarının bulunmaması nedeniyle bu konuda bir hesap yapma imkanı olmamıştır.
Sayın Mahkemece aksi kanaate varılması ve davacının destekten yoksun kaldığının kabulü halinde ise; davacının hangi yaşa kadar babasının desteğinden yararlanacağının bildirilmesi halinde buna göre hesap yapılması mümkündür.
17.11.2017 kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre davalı sigorta şirketinin ölüm halinde azami sorumluluk üst limiti 330.000,00 TL.dır.
Ancak; manevi tazminat talepleri poliçe kapsamında değildir. Bu durumda da sigorta şirketinin işbu dava kapsamında bir sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Davacı tarafından sigorta şirketine 27.08.2018 tarihinde başvuruda bulunulmuş olup, Karayolları Trafik Kanunu’nun 99.maddesine göre sigorta şirketi bakımından 10.10.2018 tarihinde temerrüt gerçekleşmiş olacaktır.
Sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın temerrüt 29.11.2017 vefat tarihinde gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak;
1-Davalı araç sürücüsü … %100 (yüzde yüz) oranında asli kusurlu,
2-Davacı murisi sürücü… kusursuz olduğu,
3-…’ün vefatı nedeniyle;
Yukarıda ayrıntılı olarak izah edilen hususlardan dolayı; davacı çocuk …’ün desteğin vefat tarihinde 25 yaşını ikmal etmiş olması ve buna göre Yargıtay’ca kabul edilen destek yaşını geçmiş bulunması, davacının kendi başına yaşamını idame ettiremeyeceği ve bir başkasının bakım ve yardımına muhtaç olarak bakım ihtiyacı içinde olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge mevcut olmaması, destek tazminatı talep eden davacının babasından bağımsız olarak kendi başına hayatını idame ettirebilecek durumda olması, desteğin ölümü ile birlikte sahibi olduğu tüm menkul ve gayrimenkul malların miras yolu ile davacıya intikal etmesi nedeniyle bu yönde bir zararlarının söz konusu olmaması ve bütün bunlara göre de; davacı …’ün destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat talep etme şartlarının oluşmaması nedeniyle davacının destekten yoksun kalma nedeniyle maddi zararlarının belirlenemediği,
4-Davacının destek zararının bulunmaması, zorunlu trafik sigorta poliçesinin manevi tazminat taleplerini kapsamaması nedeniyle davalı sigorta şirketinin işbu dava kapsamında bir sorumluluğunun söz konusu olmayacağı,
5-Sayın Mahkemece takdir edilecek manevi tazminat tutarından araç sürücüsü ve işletenin sorumlu olacağı,
6-Araca sürücüsü ve işleten bakımından temerrüdün desteğin vefat ettiği 29.11.2017 tarihinde gerçekleşmiş olacağı” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Dava, 17/11/2017 tarihli kaza sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınının, 6098 sayılı TBK’nun 53/3. maddesi gereği, destekten yoksun kalma tazminatı ve TBK’nun 56/2. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki davanın tarafları arasında sigorta şirketinin bulunması nedeniyle TTK’nun sigortaya ilişkin hükümleri uygulanacağından mahkememizin görevli, davalı yanlardan sigortanın tüzel kişilik merkezinin mahkememiz yargı çevresi dahilinde olması nedeniyle HMK’nun 7. maddesi uyarınca mahkememizin yetkili olduğu, zamanaşımına ilişkin olarak özel düzenleme ihtiva eden KTK’nun 109. maddesi ile iki yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğü ve 17/11/2017 tarihli kaza sebebiyle zamanaşımı süresi sona ermeden 26/09/2018 tarihinde davanın açıldığı, davaya konu talebe ilişkin hak düşürücü sürenin bulunmadığı tespit edilmekle davalı yanların dava şartlarına ilişkin itirazları, zamanaşımı defi ile hak düşürücü süre itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı şirket, kaza tarihi itibarıyla … plakalı araç maliki olması nedeniyle KTK’nun 3. maddesi uyarınca işleten sıfatına haiz ve aynı yasanın 85. maddesi gereğince doğan zarardan sorumlu olduğundan, davacı yanca davalı şirkete yöneltilen husumetin yerinde olduğu, davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu saptanmıştır.
Destekten yoksun kalma maddi tazminat talebine ilişkin olarak yapılan inceleme neticesinde, davacı yanca 17/11/2017 tarihli kaza sonucu destek…’ün vefatı nedeniyle tazminat talebinde bulunulmuş ise de, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin istikrarlı içtihatları uyarınca destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin kabul edilen yaş sınırının yüksek öğrenim gören kız çocukları için 25 yaş olduğu ancak davacı …’ün desteğin vefatı tarihinde 25 yaşını tamamladığı tespit edildiğinden, davacının destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat alacağının bulunmadığı mahkememizce kabul edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delilerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, sürücü ve destek…’ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sağ şeritte seyir halinde iken davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın arka sol taraftan çarpması sonucu … plakalı aracın sağdaki bariyerlere sıkışmak ve bariyerlerin üzerine çıkması suretiyle meydana gelen çift taraflı trafik kazası neticesinde destek…’ün yaralandığı ve sonrasında vefat ettiği, davalı … vekilinin cevap süresinden sonra ileri sürülen desteğin vefat nedeninin kaza ile bağlantılı olmadığı ve desteğin hastalığı nedeniyle vefat ettiğine ilişkin beyanlarının savunmanın genişletilmesi yasağı sebebiyle mahkememizce yerinde görülmediği, nitekim Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 10/04/2018 tarihli raporu ile desteğin ölümüne 17/11/2017 tarihli trafik kazasının sebep olduğu hususunun belirlendiği, mahkememizce görevlendirilen alanında uzman kusur bilirkişinin denetime elverişli olmakla hükme esas alınan tespitlerine göre, kazada sürücü …’nin tedbirsiz ve dikkatsiz seyri ile önünde seyreden araca arkadan çapmak suretiyle KTK’nun 52/c ve 56/c maddelerini ihlal etmek suretiyle kazada asli ve tamamen kusurlu olduğu, vefat eden desteğin ise kusursuz olduğu, zira …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 11/07/2019 tarihli raporunda da davalı sürücünün asli kusurlu, desteğin kusursuz olduğu yönünde mahkememiz dosyasında alınan rapor ile aynı kanaatte görüş bildirildiği anlaşılmakla, kusur raporları arasında çelişki bulunmadığından her iki rapor ile tespit edildiği üzere davalı sürücünün %100 kusuru esas alınarak davacı yanın manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi gerekmiştir.
Davacı yan TBK’nun 56/2. maddesi uyarınca manevi tazminat isteminde bulunmakla, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikler göz önünde tutularak, olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde, maddi tazminat isteyen davacının sosyal ve ekonomik durumu ile davalı gerçek kişinin sosyal ve ekonomik durumu, aleyhine manevi tazminat istenenler arasında davalı şirketin bulunması, olayın meydana gelişinde davacı desteğinin kusursuz oluşu ile destek ile davacı arasındaki akrabalık/yakınlık durumuna göre davacının duyduğu acı ve elemin yoğunluğu nazara alınarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın desteğin vefat ettiği 29/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine dair açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davacı yanın maddi tazminat talebinin tüm davalılar yönünden REDDİNE,
Manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 15.000 TL manevi tazminatın 29/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Maddi tazminata yönelik olarak alınması gerekli 59,30 TL karar harcından davacının peşin yatırdığı 34,15 TL’nin mahsubu ile bakiye 25,15 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Manevi tazminata yönelik olarak alınması gerekli 1.024,65 TL karar harcından davacının peşin yatırdığı 341,55 TL’nin mahsubu ile bakiye 683,10 TL ilam harcının davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Manevi tazminata yönelik olarak davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı ile 341,55 TL peşin harç olmak üzere toplam 377,45 TL’nin davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminata yönelik olarak davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 13/4. maddesine göre göre hesaplanan 4.080 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile tüm davalılara verilmesine,
6-Manevi tazminata yönelik olarak davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 4.080 TL’nin davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Manevi tazminata yönelik olarak davalılar … ve … A.Ş. kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından A.A.Ü.T.’nin 10/2. maddesine göre hesaplanan 4.080 TL’nin davacıdan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 1.699,90 TL (bilirkişi ücreti, posta masrafı v.s.) yargılama giderinin, maddi tazminata tekabül eden 154,53 TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, manevi tazminata yönelik olarak bakiye 1.545,37 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 231,80 TL’sinin davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminata yönelik olarak bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı… A.Ş. (… A.Ş.) tarafından yapılan 42 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
10-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 38 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 32,30 TL’sinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan gider avanslarından artan kısmın karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı… ve davalı … vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/01/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza