Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/345 E. 2021/316 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/345 Esas
KARAR NO : 2021/316
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2015
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren bir ticaret şirketi olduğunu, davalının tedarik lisansına sahip elektrik tedarik şirketi olduğunu, taraflar arasında 15/04/2010 tarihinde imzalanan abonelik sözleşmesi uyarınca davalının 30/06/2010 ile 30/09/2014 dönemleri arasında dağıtım lisansı kapsamında davalının davacı şirkete elektrik enerjisi temin ettiğini ve aylık elektrik faturaları düzenlediğini, abonelik sözleşmesinin akdedildiğini günden Eylül 2014 dönemine kadar düzenlenen tüm faturalarda K/K (kayıp-kaçak) bedeli adı altında bir bedel yansıtıldığını ve bedelin davacı şirketten tahsil edildiğini, 30/06/2010 ile 30/09/2014 döneminde haksız olarak tahsil edilen K/K bedellerinin tamamının faturalara yansıtılmayıp peçelenmek suretiyle gizlendiğini 30/06/2010- 30/09/2014 dönemi için düzenlenen faturalardan tespit edilen 105.502,19 TL K/K bedelinin dava tarihinden itibaren bankaların kısa vadeli kredilere uyguladıkları avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin dağıtım şirketi olmadığını, yargı yolunun caiz olmadığını, Türkiye Elektrik Piyasasını düzenleyen Devlet Kurumunun EPDK olduğunu, bu kurumun yetki ve görevlerinin 4628 sayılı kanunu madde 4’de belirtildiğini, bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, zaman aşımı yönünden itirazlarının olduğunu, davalı şirketin elektrik iletip dağıtmadığını kaçak elektrik kullananlara yönelik kanunlar uyarınca herhangi bir hukuki yola başvurma imkanının olmadığını, elektrik enerjisi dağıtımı için kullanılan teknik altyapı ile ilgili söz hakkı sahibi olmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 16.maddesinde dava konusu edilen bedellerin davalı şirket tarafından ilgili dağıtım şirketine ve ilgili kamu kurumlarına aktarıldığını, tarifelerin uygulanmasının lisans sahibi şirketler bakımından kanuni zorunluluk olduğunu, fatura içeriklerine TTK’nın 21.madde kapsamında itiraz edilmediğin, Yargıtay HukukGenel Kurulunun 2013/7-2454E ve 2014/679K ve 21/05/2014 tarihli kararının davalı şirket lehine olduğunu, K/K bedeli adı altında bir tutarı davacının iadeye konu yapmasının mümkün olmadığını belirtelerek usul hukukuna ilişkin itirazlarının kabul edilmesini, davanın reddini, meclis komisyonunda bulunan Elektrik Piyasası Kanunu ile bazı kanunlarla değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının bekletici sorun yapılmasını, davanın ilgili dağıtım şirketleri olan … AŞ … AŞ …’a ihbar edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizin 2015/ … Esas 2016/… Karar sayılı dosyasında 19.04.2016 tarihinde davacının davasının kabulüyle 215.236,76 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair verilen kararın davalı …vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine mahkememiz dosyası Yargıtay’a gönderilmiş;
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2016/… Esas 2018/ … Karar sayılı 11.09.2018 tarihli ilamı ile;
“1- Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınan enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV’nin istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar ücret ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile kayıp-kaçak bedelinin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
2-) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. ” gerekçesi ile bozulmuş ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olup, somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı ile belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı kayıp-kaçak bedelinin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir.
Bu itibarla, davanın davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur.
Her ne kadar bozmadan sonra mahkememizce ”Daha önceki dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunu iptal edilmeksizin denetime olanaklı rapor tanzimi açısından taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları, iddia ve savunma kapsamı da değerlendirilmek suretiyle 3 kişilik Elektrik Mühendisinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile ayrıca EPDK’nun kayıp kaçak oranları için belirlediği hedef kayıp kaçak oranlarının da davacı taraf faturalarına doğru yansıtılıp yansıtılmadığı da tespit edilmek suretiyle varsa davacı tarafın talep edebileceği miktarların belirlenmesi hususunda rapor tanzimi istenilmesine” şeklinde ara karar kurularak bilirkişi raporu alınmış ise de anılan hususlar davacının davasını dayandırdığı maddi vakıaları, dolayısıyla davayı değiştirmiştir. Yapılan bu inceleme yeni vakıanın ileri sürülmesi mahiyetinde olup iddianın değiştirilmesi/genişletilmesi yasağına tabidir, meğer ki davalı yan davacı yanın bu talebine açıkça muvafakat etsin. Dosya kapsamında davalı yanın, davacı talebine açıkça muvafakat ettiğine dair beyanı mevcut olmadığından davacı yanın önceki rapora itirazı da incelenmek üzere alınan bu rapor mahkememizce hükme esas alınmamıştır. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2019/… Esas ve 2020/ … Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin, Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak, enerji fonu, trt payı, belediye vergisi ve KDV bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilerek, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar vermek gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda; dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır. HMK’ nın 331. Maddesi; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” hükmünü içermektedir. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/… Esas ve 2017/… Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Açıklanan hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle, yargılama gideri ve vekalet ücretinin takdirinde davacı lehine hüküm fıkraları tesis etmek suretiyle, konusuz kalan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kalmakla ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacı tarafça yatırılan 1.801,72 TL peşin harç ve 1.874,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 3.675,72 TL’den 59,30 TL karar ve ilam harcının düşümü sonucu başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kalanın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 27,70 TL başvuru harcı ile 59,30 TL karar harcı olmak üzere toplam 87,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 1.514,7 TL yargılama giderinin, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan avansların kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın geçici 3. maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır