Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/232 E. 2019/759 K. 17.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/232 Esas
KARAR NO : 2019/759
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 27/07/2011
KARAR TARİHİ : 17/09/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma ile davalı firma arasında 3 adet sal dorse ve 3 adet damper… 207.000 TL karşılığında alımı hususunda anlaşıldığını, alınan 3 adet damper … toplam bedelinin 108.000 TL olduğunu ve bu bedelin 30.000 TL’sinin 04.02.2011 tarihinde … Bankası A.Ş….Şubesi’nden havale yoluyla davalı firmaya peşin olarak ödendiğini, bakiye 78.000 TL’lik kısım için ise; …A.Ş…. Şubesi’ne ait …nolu 05.05.2011 keşide tarihli, 20.000 TL bedelli; … A.Ş…. Şubesi’ne ait… nolu 05.07.2011 keşide tarihli, 19.000 TL bedelli; …A.Ş. …Şubesi’ne ait … nolu 05.09.2011 keşide tarihli, 19.000 TL bedelli; …A.Ş. … Şubesi’ne ait … nolu 05.11.2011 keşide tarihli, 20.000 TL bedelli toplam 4 adet çek verildiğini ve keşide tarihleri gelenlerin ödendiğini, alınan 3 adet sal … toplam 99.000 TL olan satın alma bedelinin 30.000 TL’sinin 01.03.2011 tarihinde …Bankası… Şubesinden davalı firma adına havale edilmek suretiyle peşin olarak ödendiğini, kalan 69.000 TL’lik kısım için; …A.Ş … Şubesi’ne ai… nolu İstanbul 31/05/2011 keşideli 17.000 TL bedelli,…Bank A.Ş. … Şubesi’ne ait… nolu 30.09.2011 keşide tarihli 17.000 TL bedelli, … A.Ş. … Şubesi’ne ait… nolu 30.11.2011 keşideli 18.000 TL bedelli dört adet çek verildiğini ve keşide tarihi gelenlerin ödendiğini, alınan…den damperli olan 3 adedinin 18.02.2011 tarihinden itibaren 10’ar gün arayla müvekkili şirkete teslim edilmeye başlandığını ve 18.02.2011, 28/02/2011 ve 10.03.2011 tarihinde dorselerin teslim edildiğini, … dampersiz olan 3 adedinin ise 08.03.2011 tarihinden itibaren 15’er gün arayla (08.03.2011-23.03.2011-07.04.2011) teslim edildiğini ancak 6 adet dorsenin tamamında zamanla deformasyon olmaya başlaması sonucu dingil koparma, lastik sürme, eğilme gibi sorunlar çıkardığını, bu durumun davalı firmaya bildirildiğini fakat davalı yanca cevap verilmediği, 6 adet … ayıp ve hasarların belirlenmesi için 19.07.2011 tarihinde Eyüp…Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, davacı şirket faaliyetlerinde kullanılamayan 6 adet dorsenin yerine yeni…alındığını beyanla taraflar arasındaki dorselerin alımı ile ilgili satış işleminin feshi ile borçlu olunmadığının tespitini ve…için ödenen toplam 116.000 TL’nin davalıdan tahsilini, 6 adet dorsenin bedeli için verilen ancak keşide tarihi gelmeyen 5 adet çekin ödenmemesi için tedbiren ödeme yasağı konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davalı firmanın ikametgahının Konya’da olduğunu ve dava konusu üretim süreci ve mal teslimi işlemlerinin Konya’da olduğundan bahisle yetki itirazında bulunmuş, dosyanın yetkili Konya Mahkemelerine gönderilmesini talep etmiş, esasa ilişkin ise …meydana gelen arıza ve sorunlar karşısında müvekkil şirkete herhangi bir yazılı yada sözlü müracaatta bulunulmadığını ve davacı yanın ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yapıldığı iddia edilen tespit sonrası tanzim edilen bilirkişi raporunun müvekkil şirkete tebliğ edilmediğini, tespit raporunun eksik ve hatalı inceleme sonucu hazırlandığını,davacı yanın iddialarını kabul etmediklerini beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT,DELİLLERİH DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Dava dosyası Ticaret Mahkemelerinin tek hakimli mahkemeler olarak faaliyete geçmeleri nedeniyle HSYK kararına dayalı tevzi neticesinde İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinden İstanbul 23.Asliye Ticaret Mahkemesine, akabinde ticaret mahkemelerinin yeniden heyet mahkemesi olarak faaliyete geçmeleri nedeniyle mahkememize aktarılmıştır.
Davalı yan ,yetki itirazında bulunmuş ise de;HMK 10 ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı borçlar kanununu 89. Maddesi gereğince mahkememiz yetkili olmakla yetki itirazı yerinde görülmediğinden davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.
Davacı vekilinin dava konusu ödenmeyen 5 adet çeklere ilişkin ödeme yasağı talebi İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas 28.07.2011 tarihli tensip tutanağı ara kararı gereğince kabul edilmiş ve çekler hakkında ödeme yasağı konulmasına karar verilmiştir.
İstanbul 23.Asliye Ticaret Mahkemesince dosya ve dava konusu dorseler üzerinde bilirkişiler makineci bilirkişi Porf. Dr. …, mali müşavir … ve hukukçu bilirkişi Prof. Dr. … marifetiyle mahallinde keşfen bilirkişi inceleme icra edilerek 30.03.2012 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkemece görevlendirilen bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Dava dosyasında bulunan ve bilirkişi …tarafından yapılan keşfe dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporunda araçların tek tek kusurları belirtilmiş ve kusurlar fotoğraflanırmıştır. Bu raporda:
… plakalı damperli kasada, akslar ile şasiyi bağlayan bağlantıların şasi tarafında açılmaya başladıkları, yük boşaltmak için kaldırılması sonucu kasanın ortasından bel verdiği, gene yüklü durumda kasanın aşağı inerek lastiklerin çamurluğa sürtme durumuna geldiği ve aşındığı, damper hidrolik yağ deposunun yağ sızdırdığı,
…plakalı damperli kasada, ön ve orta akslar ile şasiyi bağlayan bağlantıların kopmuş ve sonradan kaynatılmış, davacı tarafça bu bağlantıların daha öncede birkaç kere kaynaklandığının belirtilmiş olduğu, damper sonuna kadar kaldırıldığında teleskopik itici pistonun kasanı altına dayandığı, bu nedenle kasanın tam yükselemediği, zorlama yapıldığı takdirde de itici pistonu kırılarak tehlike yaratabileceği, yüklü halde kaldırıldığında kasanın deforme olarak U şeklinde bel verdiği ve kasa kanatlarında deformasyonlar meydana gelip kapakların da sıkıştığı, … plakalı damperli kasada da, benzer şekilde, akslar ile şasiyi bağlayan bağlantıların kopmuş ve sonradan kaynatılmış, yeniden kopma durumuna gelmiş oldukları, yüklü halde kaldırıldığında kasanın deforme olarak U şeklinde bel verdiği ve kasa kanatlarında deformasyonlar meydana gelip kapakların da sıkıştığı, … plakalı sal kasada yüklü durumda kasanın aşağı inerek lastiklerin çamurluğa sürtme durumuna geldiği ve aşındığı, çamurluğun da kırıldığı, … plakalı sal kasada da, benzer şekilde, yüklü durumda kasanın aşağı inerek lastiklerin çamurluğa sürtme durumuna geldiği ve aşındığı, çamurluğun da kırıldığı,…plakalı sal kasada yüklü durumda kasanın aşağı inerek lastiklerin çamurluğa sürtme durumuna geldiği ve aşındığı, çamurluğun kırıldığı, aks bağlantı yerlerinde şaside çatlamalar oluştuğu belirtilmektedir.
Bilirkişi …, dorseler yüklü durumda iken eğilmelerini, deformasyonlarım ve kasılmalarını fotoğraflamıştır. Bilirkişi sonuç olarak, bütün dorselerin yasal istiap hadlerindeki yükü taşıyamayacak kadar zayıf tasarlandığı ve imal edildiği, bu nedenle bağlantılarda kırılmalar, kasada deformasyonlar ve lastik ile çamurluk arasında sürtmeler meydana geldiği, davacı tarafından hazırlanmış olan teknik şartnamenin teknik açıdan yetersiz olduğu, ancak yine de dorselerin kullanım amacına uygun imal edilmemiş olduğu, dorselerin bu halleriyle basit şekilde onarılmalarının mümkün olmadığı, esaslı bir onarımın ise ekonomik olamayacağı kanaatindedir.
Bilirkişi heyetimiz, 06.02.2012 günü Mahkeme heyeti ile birlikte arızalı dorseleri, bulunduğu davacının iş yerinde incelemiş bulunmaktadır. Bu inceleme sonucunda aşağıdaki hususlar belirlenmiştir:
Dava konusu dorseler (I) formundaki çelik profilden oluşturulan şasi kolları üzerine taban sacı, yan ve ön kenarlar oturtularak imal edilmiştir. Kasanın ana taşıyıcısı bu taban sacıdır. (I) şeklindeki profilin eğilme mukavemetini artırmak için yanı bir takviye sacı ile kaplanmıştır. Kasanın taban sacının enine mukavemetini ise belli aralıklarla kullanılan (U) profilleri sağlamaktadır.
Bu yapı davalı tarafından davacıya sunulan “Teknik Özellikler” de tanımlanmıştır. Bu teknik belgede dorsenin boyutları 9000 mm uzunluk, 2550 mm en ve 950 mm yükseklik olarak verilmektedir. Dorseler üç akslı olup azami yüklü ağırlığı, ruhsatlarında ve etiketleri üzerinde 34.000 kg olarak verilmektedir. Dorse ağırlığı 7.000 kg olup net taşıma kapasitesi ise 27.000 kg olup net taşıma kapasitesi ise 27.000 Kg.’dır.
İncelemeler sırasında ilk bakışta … genel olarak yan saçlarının, ön ve arka kapaklarının deforme (yan kapaklar orta kısımlarından içe doğru kapanmış, deformasyonlar sonucu kapakların bağlantı kenarlarının birbirlerine göre kaymış olmuş olduğu göze çarpmıştır. Bu genel bir yapı zayıflığına işaret etmektedir.
…üzerindeki detaylı incelemeler sonucu ise bilirkişi …tarafından tespit edilen hususlar tarafımızdan da tespit edilmiştir. Buna göre:
… plakalı damperli kasa iki yanından içeri doğru deforme olmuş, aksların şasi tarafındaki bağlantıları kısmen açılmış, lastikler çamurluğa sürtmüş,
… plakalı kasa deforme olmuş,
… plakalı kasa deforme olmuş, lastikler çamurluğa sürtmüş, şasi kolu takviye sacı kaynak noktaları koparak ayrılmış,
…plakalı kasa deforme olmuş, lastikler çamurluğa sürtmüş,
… ve … plakalı dorselerde ise lastikler çamurluğa sürtmüş durumdadır.
İncelemeler sırasında dorselerin kullanıcıları tarafından, … ve …plakalı dorselerde akslardan birinin kayarak diğer akslarla olan paralelliğinin bozulduğu, bunun sonucu olarak lastik aşınmasının artığı ve … plakalı dorsenin ise aksının kırıldığı ifade edilmiştir.
İncelemeler sırasında ayrıca, şasi kaynaklarının kalitesiz olduğu, örnek olarak, şasi kolu takviye sacının (I) profiline bağlantı kaynağının sürekli kaynak değil nokta kaynağı şeklinde yapıldığı tespit edilmiştir.
Dava dosyasında araçların kullanımları sırasında ne kadar yüklendiklerine dair tartı fişleri bulunmamaktadır. Ancak heyetimiz, taşınan kum, tuğla, çimento gibi malzemenin özellikleri (şekli ve yoğunluğu) ve kasanın boyutları dikkate alınırsa, dorselerin %15-20’nin üstünde aşırı yüklenmelerinin gerçekçi olmayacağı görüşündedir.
Bilirkişi heyetimiz bu düşüncelerle dava konusu arızanın kötü kullanımdan kaynaklanamayacağı, yük taşıtlarının aşırı yüklenmesi durumunda bile genel olarak yük kasalarının değil motor ve yürüme organlarının zarar görmesinin beklendiği, özellikle sal dorselerde (dampersiz sabit kasa) meydana çıkan bu deformasyonları aşırı yüklemeye bağlanamayacağı, dolaysıyla arızaların meydana gelişinde davalı imalatçı … Ltd. Şti.’nin, uygunsuz tasarını ve imalatından dolayı, kusurlu sayılması gerektiği kanaatini edinmiştir.
İnceleme kısmındaki görüşler doğrultusunda, davacının yük dorselerinde meydana gelen deformasyon, eğilme ve kırılmaların kullanım hatasından (aşırı yükleme gibi) değil, tasarım ve imalat hatalarından meydana geldiği, bu durumda arızanın meydana gelişinde davalı imalatçı … Ltd. Şti.’nin tam kusurlu olduğu, davacı… Tic. Ltd. Şti.‘nin ise kusursuz olduğu kanaatine varılmıştır.
Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunundaki satım sözleşmesi ile ilgili hükümlerinde alıcının satılan malı muayene (kontrol) yükümlülüğü olduğu ve bu ayıbın bu muayene sırasında ortaya çıkıp çıkamayacağına göre farklı nitelendiğini görmekteyiz. Bu çerçevede ayıp, alıcının ayıbı saptayabilme imkanına göre açık, muayene ile ortaya çıkabilen ayıp ve gizli ayıp olarak ayrılmaktadır. Açık ayıp teslim anında çıplak gözle görülebilen ayıpken, çıplak gözle varlığı saptanamamakla birlikte işin niteliğine göre yapılması normal olan kontrolle tespit edilebilen ayıplar ise “muayene ile ortaya çıkan ayıp” olarak nitelenmek gerekir. Gizli ayıp ise teslim anında bulunan bir sebep nedeniyle çıplak gözle veya işin niteliğine göre normal bir muayene ile varlığı saptanamayan ayıptır.
Davalının varlığını iddia ettiği ayıpların gizli ayıp olduğu anlaşıldığından ayıp ortaya çıkar çıkmaz ayıplı olduğunu ihtar ederek ayıba bağlı haklarını kullanılması gerekir. Gizli ayıplar için ihbar, makul süre içinde derhal yapılmak gerekir (BK. m 198).
Malın tespit edilen sözleşmeye aykırılığın (ayıbın) ihbarı birer külfet=mükellefıyet (gerekli davranış) olarak düzenlenmiştir. Buna göre eğer alıcı muayene ödevini ve ayıp ihbarında bulunma ödevini zamanında ve istenilen şekilde yerine getirmezse, normal bir muayene sonucu tespit edilebilecek olan ayıplar açısından haklarını kaybedecektir. Gerçekten de hukuki anlamda külfet (gerekli davranış) her hangi bir borç doğurmayan, ancak yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranıştır. Bu bağlamda eğer alıcı muayene ve ihbar külfetini yerine getirmez ise ayıplı mal tesliminden dolayı kendisine tanınmış haklan kaybeder, başka bir ifade ile malı o hali ile kabul etmiş sayılır.
Ayıp ihbarı kanunda tacirler arasında dahi bir şekle bağlanmış değildir.Yazılı belge ispat açısından önem kazanmaktadır. TTK m. 20/3 de sayılmış olan şekil şartının ayıp ihbarları konusunda geçerli olup olmadığı ile ilgili Yargıtay’ın iki dairesinin farklı yönde kararları vardır. Yargıtay 19. HD. kararlarında ayıp ihbarının TTK. m. 20/3 de aranan şekil şartına tabi olduğu savunulurken (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, T. 16.3.2006,E. 2005/6939, K. 2006/2620,); Yargıtay 11. HD. nin kararlarında ise ayıp ihbarının tacirler arasında dahi şekle tabi olmadığı savunulmaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, T. 15.12.1997, E. 1997/8253, K. 1997/9220 sayılı -Kazancı İçtihat Bilgi Bankası-). Davalının tespit talebi ilişkin talebi 19 .07.2011 Tarihlidir. Malların teslim tarihini davacı 8.3.2011, 23.3.2011 ve 7.4.2011 olarak belirtmektedir.
Davacı, Davalının son malın kendisine tesliminden üç ay sonra yaptırdığı tespite dayanarak malın ayıplı olduğunu belirtmektedir. Tespit davasının sonucunun davalıya bildirilip bildirilmediği dosyadan anlaşılamamaktadır. Davalı ise ayıp ihbar sürelerine uyulmadığı iddiasındadır.
BK. da ayıplı mal satımından doğan haklar aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. a-Ayıplı malın ayıpsız diğeri ile değiştirilmesi b-sözleşmenin feshi ve menfi zararın tazmini c-semenin tenzili
Davacı sözleşmenin feshini (dönmeyi) istemektedir. Sözleşmeden dönme sözleşme ilişkisinin başlangıçtan itibaren sona ermesini ve sözleşmeye binaen verilenlerin iadesini gerektirir. Davacı bu bağlamda ödenmiş 116.000 TL mn tahsilini ve ödenmemiş 5 adet çekin ödenmemesine karar verilmesini talep etmektedir. Davacının talepleri sözleşmeden dönme hakkının geçerli olarak kullanılmasına bağlı olacaktır. Diğer yandan sözleşmeden dönme talep eden sözleşme tarafının sözleşmeye göre aldığı şeyleri iade borcu da bulunmaktadır.” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Mahkemece icra edilen yargılamada davacı şirkette muhasebeci olarak çalışan …’ın tanık olarak dinlenmesine karar verilmiş, adı geçen tanık beyanında; “davacı şirkette muhasebeci olarak çalıştığını, araçları 2011 yılı Şubat ayında aldıklarını ve davalı firmaya damper siparişi verdiklerini, Nisan ayı itibarıyle bütün damper ve araçların geldiğini, Temmuz ayında ise şöförlerden ‘Damperlerinin ilavelerinin eğildiği, şaselerinin kırıldığı ya da arka kapağın açılmadığı’ şekilde şikayetler gelmeye başladığını, şikayetlerden sonra da dorseleri kullanamadıklarını, şikayetler geldiğinde durumu davalı firmaya bildirdiklerini ancak bir dönüş olmadığını, bu araçlar dışında kendilerinin başka araçları da olduğunu ve dorseleri farklı firmadan aldıklarını, toplamda 6 araçta problem olduğunu, bu sorunlar olunca başka firmadan damperlerini aldıkları diğer 4 araçla işleri yaptıklarını, hali hazırda problemli araçların kullanılmadığını ve çalışmadığını” bildirmiş; diğer davacı tanığı davacı firma depo sorumlusu … beyanında “Davacı firmada depo sorumlusu olarak çalıştığını, dava konusu araçların Nisan-Mayıs ayı gibi geldiğini, bir birbuçuk ay çalıştıktan sonra şöförlerden şase ilavelerinin eğilmesi, kapakların bükülmesi, dingillerin kopması ve lastiklerin çamurluklara sürtülmesi şikayetleri gelince araçların bu şekilde çalışmayacağından bahisle araçları depoya çektiklerini, durumu davalı firmaya bildirdiklerini fakat ilgilenmediklerini, araçların depoya kaldırıldığını, diğer 4 araçla işlem yapıldığını” bildirmişlerdir.
Dava konusu edilen dorselerin, iddia olunan ayıpların mevcut durumu itibariyle iade için gerekli şartların oluşup oluşmadığı ve dorslerin ilk üretildiği haliyle kabullerinin mümkün olup olmadığı, ücrette tenkisin gerekip gerekmediği yine davacının kullanımından elde ettiği menfaatin ekonomik değerinin tespiti ile bu kısmın mahsubunun gerekip gerekmediği ve dorslerin son halleriyle ikinci el olarak ekonomik değer ifade edip etmediği hususları da belirlendikten sonra menfaatler dengesine uygun alternatif çözüm şekliyle ilgili bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar veilmiş, bilirkişiler 15.04.2013 tarihli ek raporlarında özetle;
“Dava dosyasında bulunan ve bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda, dorsderin bu halleriyle basit şekilde onarılmalarının mümkün olmadığı, esaslı bir onanmın ise ekonomik olamayacağı kanaati belirtilmiş idi.
Heyetimiz de ilk raporumuzda belirtilen ve analız edilen anzaJann esas itibarıyla dorselerin yapısındaki yetersizlikten kaynaklanmakta olduğu gerçeğinden hareketle bu görüşü benimsemiş ve davacının davalıya dava tarihine kadar yapmış olduğu 116.000 TL’Iik ödemeyi geri talep edebileceği yönünde kanaat belirtmiş idi. Heyetimiz bu halen de muhafaza etmektedir. Buna göre Sayın Mahkemenin belirttiği konulanla talep ettiği ek mütalaalarımız şöyle olacaktır.
Dorsdenn onarılıp yapılarının kuvvetlendirilmesi teknik olarak mümkün olmakla beraber ba tür bir yenilemenin ekonomik olmayacağı açıktır. Donelerin bu halleri için olan rayiç değeri ile hurda değerleri aşağı yukarı aynı seviyede (27.000 TL) olup eğer bu yenileme sonucunda dorselerin mevcut istiap hadleri (27.000 kg) korunacaksa bu ooanmın maliyeti tamamen zarar olacaktır. Bu durumda davacıma zaran, 207.000 TL (korselerin toplam maliydi) – 27.000 (rayiç değer) ~ 180.000 TL olacakür. Böylece iade için gerekli şartlanıl oluşmuş olduğu ve davacının davalıdan 180.000 TL – 116.000 TL (ödemiş dduğu miktar) – 64.000 TL geri talep edebileceği söylenebilir.
Böylece davacı sözleşmeden dönerek, verdiği bedelin iadesini talep hakkı kazanmaktadır. Ancak bu durumda davalının da verdiğini iade alma hakkı doğmaktadır. Yukarıdaki hesaplama davalıya alınan malın iade edilmediği ve alacağın bedele dönüştüğü ihtimal için yapılmıştır Eğer davalıya dorseler iade edilirse defseler için verilmiş toplam paıams iadesi talep edilecektir.
Davacı tarafında yapılması istenebilecek bir yenileme onaranının dorselerin daha düşük bir taşıma kapasitesine getirilerek daha düşük bir maliyetle yapılması ise dikkate alınacak bir seçenek değildir Çünkü bu tlir düşük kapasiteli dors elerle yapılan taşımacılık ekonomik değildir ve bu dorselerin piyasada müşteri bulmalar imkansızdır.
Dorselerin ilk üretildikleri hali ile kabullenilmesi mümkün değildir.
Zarardan ancak dorselerin hurda değeri kadar bir düşme gerekecektir.
Dorselerin ekonomik ömürleri (amortisman süresi) 120 ay kadar olup alındıktan tarihten dava tarihine kadar dan ortalama 4 aylık kullanılma suresi içinde davacı tarafından elde edilen menfâat 6.900 TL’dır. Bu menfaat düşüldüğünde davacının zararı 64.000 TL – 6.900 TL = 57.100 TL olacaktır.
Dorseler bu halleri ile 27.000 TL rayiç değere sahiptir.” şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Mevcut kök ve ek raporlarla sonuca gidilemediğinden ve hüküme yeterli olmadığından, iptal edilmeksizin heyet değişikliğine gidilerek işletme iktasatçısı Prof.. Dr…., Borçlar Hukukçusu Prof. Dr. … ve Makine Fak. Öğretim Üyesi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 02.05.2014 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkemece görevlendirilen anılı bilirkişiler raporlarıdan özetle;
“Dava konusu dorse alımı ile ilgili olarak davacı tarafça davalı tarafa fiilen ödendiği tespit edilen tutarların sözleşme kapsamında 69.000,00 TL ve sözleşme kapsamında 47.000,00 TL olmak üzere toplam 116.000 TL düzeyinde bulunduğu,
Dava konusu dorselerin hasarlarının nakliye işinde kullanımından kayanaklanan hasarlar olmadığından davacı tarafın kusurlu bulunmadığı,
Dorselerin hasarları değerlendirildiğinde, hasarların dorsenin çelik konstrüksiyonundan, kullanılan imalat tekniğinden (kaynaklı birleştirme) usulüne ve tekniğine uygun yapılmadığından ve imalattan kaynaklandığından davalı tarafın tam kusurunun bulunduğu,
Dava konusu dorse alımı ile ilgili olarak davacı tarafa fiilen ödendiği tespit edilen tutarın toplam 116.000 TL olduğu,
Hukuken duruma zaman itibariyle uygulanacak Eski Borçlar Kanunu ve Eski TTK’nun satımda ayıba karşı tekeffül hükümlerindeki şartların teknik tespitlere göre değerlendirilmesi ile bir sonuca varılacağı” yönünde mütalaada bulunmuşlar 23.09.2014 tarihli ek raporlarında ise; ” dava konusu dorselerin kullanımında kaldığı süre içinde kullınımdan sağladığı toplam ekonomik faydanın 7.422,50 TL olduğu, dava konusu dorselerin hurda değerinin asgari 28.032,00 TL olduğu, dorselerin davalı yana iadesi halinde davacı tarafın talep edebileceği zararın (116.000 TL -7.422,50 TL) 108.577,50 TL olduğu, dorselerin davalı tarafa iade edilmemesi halinde davacı yanın talep edebileceği zarar miktarının (116.000 TL-7.422,50 TL-28.032,00 TL=) 80.545,50 TL olduğu” yönünde mütalada bulunmuşlardır.
Mahkememizce davalı yana; davaya konu edilen 3 adet …ve 3 Adet…mahkememizce hüküm verilmesi halinde taraflarına iadesi veya karşı taraf yedinde bırakılması hususunda tercih hakkını bildirmesi hususunda tarafına verilen süreye rağmen beyanda bulunmamıştır.
Dava; davalıdan satın alınan dorselerin ayıplı olması nedeniyle sözleşmenin iptali,borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.Davalı yan davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasında;dorse alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu,davacı tarafça 207.000 TL bedel üzerinden davaya konu dorselerin satın alındığı,60.000 TL nin havale yoluyla peşin ödendiği,bakiye için dava konusu edelen çeklerin verildiği ve keşide tarihi gelen çek bedellerinin ödendiği hususlarında herhangi bir ihtilaf yoktur.
Yanlar arasındaki ihtilaf;dorselerin ayıplı olup olmadığı,ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı,mevcut haliyle dorselerin davacı tarafça kabul edilmesinin davacıdan beklenip beklenmeyeceği,davacının ayıba bağlı olarak sözleşmeden dönmesinin mümkün olup olmadığı, davacının davacıya borçlu olup olmadığı,istirdat talebinde bulunup bulunamayacağı hususlarında toplanmaktadır.
Dosyada mübrez dorseler üzerinde keşfen inceleme yapılmak süretiyle düzenlenen mübrez raporla da sabit olduğu üzere; davacı tarafça davalıdan satın alınan dorselerin imalattan kaynaklanan sebeplerle ayıplı olduğu,davacının hatalı kullanımının söz konusu olmadığı,ayıbın gizli ayıp vasfında olduğu,davacının ayıp ihbarında bulunduğu,mevcut haliyle dorselerin kullanılmasının mümkün olmadığı,hurda vasfında olduğu,davacı yanın ayıba ilişkin haklarını kullanabileceği,davacı yanın ayıba ilişkin haklarını sözleşmeden dönme şeklinde kullandığı ve mahkememizce de uygun bulunduğu,dolayısıyla davacı yanın borçlu olmadığınun sübuta erdiği,ancak davacı yanın dorselerden faydalanmasına ilişkin ekonomik değer ile davalı yana hurda nitelikteki dorseler yönünden tercih hakkını kullanması yönünde çıkarılan ihtarlı davetiyeye sessiz kalınmış olmakla anılı dorselerin davacı nezdinde kalması gerektiği kanaatiyle hurda değerlerinin de davacı yanın istirdada ilişkin alacağından mahsubu süretiyle davanın kabulü yönünde karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kısmen kabulü ile; dava konu dorseler davacı tarafta kalmak kaydıyla davacının davalıya, … A.Ş. …Şubesine ait …nolu İstanbul 05/05/2011 keşideli, 20.000 TL bedelli, …A.Ş. … Şubesine ait… nolu İstanbul 05/07/2011 keşideli, 19.000 TL bedelli, … A.Ş. …Şubesine ait…nolu İstanbul 05/09/2011 keşideli, 19.000 TL bedelli,… A.Ş. … Şubesine ait… nolu İstanbul 05/11/2011 keşideli, 20.000 TL bedelli, …A.Ş. …Şubesine ait… nolu İstanbul 31/05/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli,… A.Ş. … Şubesine ait… nolu İstanbul 31/07/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli, … A.Ş. … Şubesine ait … nolu İstanbul 30/09/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli, … A.Ş. … Şubesine ait… nolu İstanbul 30/11/2011 keşideli, 18.000 TL bedelli toplam 147.000 TL çekler ile peşin ödenen 60.000 TL olmak üzere toplam 207.000 TL’den 28.032 TL dorselerin hurda maliyeti ve 7.422,50 TL dorselerden faydalanma bedelinin mahsubu sonucu neticeten 171.545,50 TL borçlu olmadığının tespitine, yapılan ödeme olan (60.000 TL peşin hesaba ödeme ve 56.000 TL çek ödemesi olmak üzere üzere) 116.000 TL’den dorselerden faydalanma bedeli olan 7.422,50 TL’nin ve dorselerin hurda değeri olan 28.032 TL’nin mahsubu sonucu bakiye 80.545,50 TL’nin davalıdan istirdatı suretiyle tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair hüküm davalı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2012/5740 esas, 2013/3550 karar sayılı ilamı ile;
“Davacı vekili, dava dilekçesinde taraflar arasındaki satım ilişkisinin feshi ile… için ödenen 116.000 TL’nin tahsiline, 6 adet dorse bedeli için verilen ancak keşide tarihleri gelmediği için ödenmemiş olan 5 adet çek için karar kesinleşene kadar tedbiren ödeme yasağı kararı verilmesini istemiştir. Davacının bu bağlamda talebi alacak istemi olup çekler yönünden talep, tedbir kararı verilmesidir. Davacının menfi tespite yönelik herhangi bir istemi bulunmamasına ve bu hususta dava açılmamış olmasına rağmen mahkemece HMK’nın 26. maddesi uyarınca hem miktar hem de menfi tespit davası varmışçasına talep aşılarak 171.545,50 TL yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir. “gerekçesi ile bozularak mahkememize devrolmuş … esasına kaydedilmiş ve yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin de beyanlarının tespitini müteakip mahkememiz kararı usul ve yasaya uygun olduğundan önceki kararda direnilmiştir. Şöyle ki; Yargılama usulünde asıl olan tarafların gerçek meram ve iradelerini dolayısıyla tarafların gerçek iradelerine uygun taleplerini tespit edebilmektir. Bozma ilamında her ne kadar menfi tespit talebinin bulunmadığı ve bu çeklerin sadece ihtiyati tedbir talebine konu edildiğini beyanla bu husus bozma gerekçesi yapılmış ise de; davacının talebi, dava açılmadan önce değişik esasından ileri sürülen bir ihtiyati tedbir talebi olmayıp dava dilekçesi ile birlikte ileri sürülen ihtiyati tedbir talebinden ibaret olduğundan burada ifade edilmek istenenin anılı çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespitine yönelik olduğu, davacının gerçek arzu ve iradesinin dava dilekçesi kapsamından bu şekilde anlaşıldığı, aksi durumda lafzi yaklaşım tarzı benimsenerek meselenin sadece ihtiyati tedbir talebi olarak değerlendirilmesi halinde dava öncesi mi yoksa dava sırasında mı tedbir kararı verildiği hususu muğlak hale geleceğinden ve dolayısıyla HMK’nun 397. maddesi uygulama alanı bulamayacağından ayrı bir sorunun meydana geleceği düşünülmektedir.
Hakimin görevi, taleple bağlılık ilkesi ile tarafların gerçek arzu ve iradelerinin ortaya çıkarılmasındaki hassas dengeyi gözeterek çözüm üretmektir. Somut olayda taleple bağlılık ilkesi ihlal edilmemiştir.
Nitekim, HMK’nun 141/1. maddesi: “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme gereğince, davacı vekilinin 27.11.2011 tarihli ön inceleme celsesinde dorselerin ayıplı olduğuna dair dava konusuna ilişkin beyanına devamla borçlu olmadıklarının tespitini talep ettiklerini beyan ettiği, 21.06.2012 tarihli celsede davacı vekiline, çek bedelleri ile talep edilen istirdada konu bedel toplamı olan 207.000- TL yönünden harç eksikliği nedeniyle eksik harcı tamamlamak üzere süre verildiği, verilen sürede davacı vekilince ara karar gereğince eksik harcın tamamlanmasıyla başlangıçta ihtiyati tedbiren ödeme yasağı kararı verilmesi talep edilen istirdat talebi dışındaki çekler yönünden de harçlandırılmış bir davanın meydana geldiği, nitekim ön inceleme duruşmasında iddianın genişletilmesi niteliğinde olarak kabul edilebilecek menfi tespit istemini dile getiren davacı vekiline karşı davalı vekilince bu hususta muvafakatinin bulunmadığının ileri sürülmediği de gözetildiğinde HMK’nun 141. maddesi kapsamında değerlendirilerek usulünce harcın da tamamlatılması ile esas davaya konu menfi tespit talebine dönüşen çekler yönünden de işin esasına girilerek yargılama yapılması gerektiğinden izah edilen nedenlerle önceki kararda direnilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Mahkememizin 26/04/2016 tarihli… esas … karar sayılı önceki hükmünde DİRENİLMESİNE,
Direnme nedeniyle, 28/07/2016 tarihli tavzih kararı da gözetilmek suretiyle;
“1-Davanın kısmen kabulü ile; dava konu …davacı tarafta kalmak kaydıyla davacının davalıya, … A.Ş. … Şubesi’ne ait …nolu İstanbul 05/05/2011 keşideli, 20.000 TL bedelli, … A.Ş. …Şubesi’ne ait … nolu İstanbul 05/07/2011 keşideli, 19.000 TL bedelli, … A.Ş. …Şubesi’ne ait …nolu İstanbul 05/09/2011 keşideli, 19.000 TL bedelli, …A.Ş…. Şubesi’ne ait …nolu İstanbul 05/11/2011 keşideli, 20.000 TL bedelli, …A.Ş. …’ne ait… nolu İstanbul 31/05/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli, … A.Ş. … Şubesi’ne ait … nolu İstanbul 31/07/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli, …A.Ş. …Şubesi’ne ait… nolu İstanbul 30/09/2011 keşideli, 17.000 TL bedelli, … A.Ş. … Şubesi’ne ait… nolu İstanbul 30/11/2011 keşideli, 18.000 TL bedelli toplam 147.000 TL çekler ile peşin ödenen 60.000 TL olmak üzere toplam 207.000 TL’den 28.032 TL… hurda maliyeti ve 7.422,50 TL …den faydalanma bedelinin mahsubu sonucu neticeten 171.545,50 TL borçlu olmadığının tespitine,
Yapılan ödeme olan (60.000 TL peşin hesaba ödeme ve 56.000 TL çek ödemesi olmak üzere üzere) 116.000 TL’den dorselerden faydalanma bedeli olan 7.422,50 TL’nin ve dorselerin hurda değeri olan 28.032 TL’nin mahsubu sonucu bakiye 80.545,50 TL’nin davalıdan istirdatı suretiyle tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 11.718,20 TL harçtan davacının peşin yatırdığı 1.722,60 TL ile 1.351,35 TL tamamlama harcı toplamı olan 3.073,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.644,25 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı yan kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 16.242,70 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı yana verilmesine,
4-Davalı yan kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ret edilen miktar Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.249,94 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı yana verilmesine,
5-Davacı yanca yapılan 3.021,00 TL tebligat posta masrafı, 148,55 TL keşif yolluğu olmak üzere toplam 3.169,5 TL’nin ret ve kabul oranına göre hesaplanan 2.626,62 TL’sinin ve 3.073,95 TL (peşin harç ve tamamlama harcı) harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı yanca yapılan 680,00 TL masrafın ret ve kabul oranına göre hesaplanan 563,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalı yana verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve ilgilisince talep halinde, iadesine,” dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde gereçekil kararın tebliğinden itibaren on beş günlük kesin süre içinde temyizi kabil olamk üzere verilen karar açıkça okunup usu1en anlatıldı.
17/09/2019

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA