Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/23 E. 2020/297 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/23 Esas
KARAR NO :2020/297

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/12/2018
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Faturaların borçlu şirket yetkilisine teslim edildiğini, faturalar üzerinde imzası bulunan kişi şirketin tesmile yetkili kişisi olduğunu, ancak faturaların karşılığı alacak ödenmemiş olduğunu, alacak ödenmediği için icra takibi yapıldığı halde borçlu tarafın bu borcu ödemediğini, borçlunun takibine ekli itirazında belirttiği takas ve mahsup talepli alacağının olmadığını, bu yönde bir alacağı bulunmadığı halde kötü niyet alacağın tahsilini geciktirmek için borca itiraz ettiğini, söz konusu faturalar için toplamda KDV dahil 4.404,06-TL’lik takibin devamını, borçlu tarafın haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz etmiş olduğunun anlaşıldığını, takip talebindeki asal alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderinin davalı borçlu taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil … A.Ş’nin kurulduğu 2013 yılından beri sağlık sektöründe inovasyon ve arge çalışmaları yürüten bir şirket olduğunu, özellikle …’in cerrahi tedavisi hakkında çalışmalar yürüten müvekkili şirketin, hastalığın gelişim süreci, ülkemizdeki dağılımı ve tedavisine yönelik çalışmalarını sürdürdüğünü, taraflar arasındaki ilişkinin bu şekilde başladığını, müvekkili şirketin yönetiminin daha sıkı ve profesyonel bir organizasyon düzenlemesine gitmesi neticesinde şirke yönetimi tarafından yapılan inceleme …’nin iş güvenliği ve sağlığı hususunda gerekli yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkili şirketi hukuki ve ceza-i yaptırım riski altında bıraktığının tespit edildiğini, davacının yasal yükümlülüklerini ifa etmediğini, defalarca uyarılmasına rağmen yükümlülüklerini ifa etmemekte ısrar ettiğinin tespit edilerek bu hususun davacıya bildirilmesi üzerine davacı tarafın, hizmetin tam ve gereği gibi sunulduğuna dair 30/11/2018 tarihinde feshetmiş olduğunu, sözleşme konusu edimlerini hiç ifa etmeyen davacının sözleşme bedelini de almaya hak kazanmadığı sabit olup müvekkili şirkete iadesinin gerektiğini, bu hususun …. Noterliği’nin 21/12/2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya bildirildiğini ve ödeme talep edilmiş ise de, davacı ödeme yapmaktan imtina ettiğini, davacının davasını ve müvekkil aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesi taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; danışmanlık hizmet ilişkisi ile malzeme alımına ilişkin faturaya dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali istemine konu …. İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … tarafından hazırlanan 10/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Dava dosyası incelendiğinde taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir yazılı sözleşmeye rastlanılmadığını, davacının 2018 yılında ikinci sınıf tacir olduğunu, bu nedenle işletme defteri tuttuğunu, incelemeye ibraz edilen 2018 yılına ait işletme defterinin defter beyan sistemine tabi olduğunu, defter beyan sistemine göre tutulan işletme defterinin usulüne uygun tutulduğunu, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen 2018 yılı yasal defterlerinin E-defter’e tabi olduğunu, e-deftere tabi yasal defterlerin e-beratlarının yasal süresinde verildiğini, tasdike tabi envanter defterinin açılış tasdikinin ise yasal süresinde yaptırıldığının tespit edildiğini, davacı tarafça davaya konusu faturalar dahil 2018 yılında davalıya kesilen toplam 18.700,88-TL tutarındaki faturaların davalı yasal defter kayıtlarında yer aldığını, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen toplam 13.386,62-TL tutarındaki ödemelerin tenzili neticesinde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarın 5.314,26-TL olarak hesaplandığını, davalı vekili davacının sözleşme konusu edimlerini hiç ifa etmediğini, davacının sözleşme bedelini de almaya hak kazanmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıya ödenen toplam 34.341,76-TL hizmet bedelinin müvekkili şirkete iadesinin gerektiğini, ancak davalı tarafça dosyaya ne taraflar arasında akdedilen sözleşme ne de davacının sözleşmeye aykırı davrandığı hususunda dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından davalı iddialarının bu aşamada ispata muhtaç kaldığını, netice itibariyle dava konusu faturaların davalının kabulünde olduğunu, davalı tarafça belgesi sunulan ödeme toplamının davacı tarafça davalı adına düzenlen faturalardan tenzili neticesinde davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği alacak tutarının 5.314,26-TL olarak hesaplandığını, ancak davacı tarafça icra takibinde 4.404,06-TL talep edildiğini, taleple bağlılık ilkesi gereği talep tutarı kadar talep edebileceğini, davacı tarafça icra takip tarihinde kadar işlemiş faizi talep edilmediğinden icra takip tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanmamış olduğunu…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacının danışmanlık hizmet ilişkisi ile malzeme satımına ilişkin faturaya dayalı alacağının mevcut olup olmadığı, neticeten davacının takiple talep ettiği asıl alacak taleplerinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin ibraz ettiği 4 adet imzalı sevk irsaliyesi davalı şirkete isticvap mahiyetinde tebliğ edilmiş ancak; davalı taraf isticvap edileceği duruşmada hazır bulunmamıştır. HMK’nın 171/2 maddesi gereğince sevk irsaliyesi ve içerikleri bu nedenle davalı tarafça kabul edilmiş sayılmıştır. Mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık noktalarında icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; davacı tarafın mal satım/ hizmet ifasına ilişkin faturaya dayalı alacak istemine dayalı olarak başlattığı icra takibinin, davalı şirketin ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde vaki itirazı nedeniyle durduğu, itirazın iptali davasının kanuni süre içerisinde ikame edildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Uyuşmazlık noktalarının tespiti ile anılı kanuni düzenleme ve içtihatlar doğrultusunda yapılan değerlendirme neticesinde; her iki tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış taktiklerinin yaptırıldığı böylece usulüne uygun olarak tutulduklarının tespit edildiği, davacı tarafın kendi ticari defterlerine göre takibe dayanak faturaların kayıtlı olup takip tarihi itibariyle 4.404,06-TL alacaklı göründüğü saptanmıştır. Ayrıca takibe konu alacak istemine dayanak faturaların davalı ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu tespit edilmekle anılı fatura içeriklerindeki mal teslimi /hizmet ifasının davalıya eda edilmiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla davacının takip tarihi itibari ile 4.404,06-TL alacaklı olduğu, bu noktadan sonra mal/hizmet alım bedelinin ödendiğinin ispat yükünün davalı/alıcı üzerinde bulunduğu, davalı şirketin ise davacıya mal/hizmet bedelini ödediğini HMK’nın 200-(1). maddesi uyarınca yazılı delille ispat edemediği anlaşılmakla; davanın kabulüne, alacağın faturaya dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davacı yararına %20 inkar tazminatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
…. İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 4.404,06-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 4.404,06-TL takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına,
2- Alacağın % 20’si oranında hesaplanan 880,81-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 300,84-TL ilam harcından peşin alınan 75,22,-TL’nin mahsubu ile bakiye 225,62-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 75,22-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 111,12-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 930,60-TL yargılama gideri davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, dava miktarı itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır