Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/204 E. 2022/755 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/238 Esas
KARAR NO : 2023/18
DAVA : Alacak (Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/04/2020
KARAR TARİHİ : 11/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili ile davalı arasında 17/10/2011 tarihinde bir protokol imzalandığını, davalı şirketin 13/06/2017 tarihinde unvan değişikliğine gittiğini, protokolün 7. maddesine göre davalı, istasyonun kurulduğu … Cad. ve … Cad. üzerinde işbu protokol konusu satış yeri ile aynı güzergahta ikinci bir … istasyonu açmamayı kabul ettiğini, ancak protokole aykırı davranarak … cad. üzerinde dava dışı … A.Ş. ile anlaşarak 01/12/2014 tarihinde başka bir … istasyonu açmış olduğunu, müvekkilinin bu tarihten sonra günlük en az 5.000 Lt daha az satış yaptığını, ayrıca protokol ile … ve İstanbul il sınırları içinde bir istasyonu işletme hakkının müvekkilinde bulunduğunu, ancak davalının bu taahhüdünü de yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin İstanbul … İstasyonu muadili bir istasyonu işletme hakkına sahip olamadığından zarara uğradığını beyanla neticeden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalarının kabulü ile zararlarının karşılığı şimdilik 150.000,00.-TL nin ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi olan 24/09/2018 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkilinin … Cad. 2014 yılında başka bir bayi ile sözleşme akdediğinden ve … ve İstanbul ili sınırları içerisinde işletme hakkı bulundurduğu mülk veya kiralık istasyonun işletme hakkını vermeyi taahhüt ettiği ancak vermediği gerekçesi ile uğradığı zararları bilmesi gerektiğini ve davasını buna göre açması gerektiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında 2016 yılında akdedilmiş olan sözleşmeler ile davacının müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını kabul ve beyan ettiğini, 2016 yılında akdedilen sözleşmelerin ibra maddeleri dikkate alınarak davanın reddinin gerektiğini, 17/10/2011 tarihli protokolün geçerlilik süresinin Rekabet Kurulu ve Yargı Kararları uyarınca 5 yıl olduğunu, dava dışı … A.Ş. ile ticari ilişkilerinin 01/01/2014 tarihinde başlamış olduğunu, davadışı bayinin satışının davacı satışını etkilemediğini, davacının 2014 yılında herhangi bir azalış olmadığını, aksine önceki yıllara göre artış olduğunu, davacı tarafından söz konusu protokole istinaden müvekkilinden herhangi bir bayilik talebinde bulunmadığını, söz konusu Protokolün sona ermesinin ardından 2 yıl geçtikten sonra ihtarname ile bu nedenle zarara uğradığı iddiası ile talepte bulunduğunu beyanla neticeten davanın usulden reddine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; bayilik protokolünden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Yanlar arasındaki 17/10/2011 tarihli akaryakıt bayilik protokolü ile 01/12/2016 tarihli yatırım çerçeve sözleşmesi, davalı şirketin ticari unvan değişikliğine yönelik ticaret sicil kayıtları, davacı bayinin davalı akaryakıt şirketine keşide ettiği … Noterliğinin ihtarname sureti ve tebliğ şerhi suretlerinin, hasılat raporlarının ibraz edildiği görülmüştür.
Davalı vekilince davanın belirsiz alacak davası şekilde ikame edilmesinin kanuna uygun olmadığı ileri sürülmüş ise de davanın kısmi dava olarak ikame edildiği, belirsiz alacak davası talepli açılmadığı görülmekle, davalı yanın belirsiz alacak davasına yönelik usuli itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmış olup reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde yetkili arabuluculuk merkezinin sözleşmedeki yetki şartı nedeni ile İstanbul olmasına rağmen davacı yanın … Arabuluculuk merkezine başvurması nedeni ile yetkili arabuluculuk bürosunun İstanbul olduğunu savunduğu, davanın … Mahkemelerinde açılması gerektiğinden bahisle yetki ilk itirazında bulunduğu görülmekle işbu usuli savunmanın tetkik edilmesi gerekmiştir. Anılı savunma yönünden tatbik edilmesi gereken Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 25/4 maddesinin; ”Arabulucu, görevlendirmeyi yapan adliye arabuluculuk bürosunun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle adliye arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhal ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere adliye arabuluculuk bürosuna teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden ivedilikle yapacağı inceleme sonunda yetkili adliye arabuluculuk bürosunu belirleyip kesin olarak karara bağlar ve dosyayı adliye arabuluculuk bürosuna iade eder…” şeklinde düzenlendiği, dolayısıyla arabuluculuk bürosunun yetkisine yönelik itiraz mercinin mahkememiz olmadığı, davalı tarafın yetki itirazını en geç ilk arabuluculuk toplantısında ileri sürmesi gerekmekte iken esas davanın açıldığı mahkemede ileri sürmesine cevaz verilemeyeceği, yine yetki itirazı yapılmadığından bahisle başvuru yapılan arabuluculuk bürosunun bulunduğu yer mahkemelerinin yetkili olduğuna dâir yazılı bir usul kuralının mevcut olmaması nedeni ile genel yetki kurallarının tatbik edilmesinin gerektiği, bu yönü ile tacir olan taraflar arasındaki yazılı yetki şartı kapsamında İstanbul Mahkemeleri yetkili kılınmakla HMK’nın 17. maddesi gereğince mahkememizin yetkili olduğu saptanmış olup yerinde görülmeyen usuli itirazın reddi ile yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişiler … tarafından hazırlanan raporda özetle; “…A.) TEKNİK ve MALİ İNCELEME :
1.) Taraflar arasında bila tarihli bir protokolün mevcut olduğu, protokolün altında davacı … A.Ş. nin tarafından imzalanmış olduğu görülmekterdir.
Protokolün konusu :”..bayi adayının kiracısı durumunda bulunduğu taşınmaz ve buradaki satış yeri üzerinde … lehine kira şerhi hakkı tesisi ile satış yerinin işletilmesi konusunda taraflar arasındaki akaryakıt/LPG bayilik sözleşmesinin yapılması konularında karşılıklı hak ve yükümlülüklerin belirlenmesi…” şeklindedir.
Davacının talebine konu ettiği Protokolün 7. maddesi ise :”….. istasyonun kurulu bulunduğu … Cad. ve … Cad. üzerinde iş bu protokol konusu satış yeri ile aynı güzergahta ikinci bir … istasyonu açmamayı (mevcut … bayileri hariç) kabul etmiştir. Ayrıca … İstanbul ve … İli sınırları içerisinde işletme hakkını elinde bulundurduğu mülk veya kiralık (İstanbul … muadili) bir istasyonun işletim hakkını tarafların mutabık kalacağı koşullar içerisinde bayi adayına vermeyi kabul etmiştir…” şeklindedir.
2.) Yine dosyada mevcut davacı ile davalı arasında akdedilmiş 01/12/2016 tarihli Yatırım çerçeve sözleşmesinin olduğu, sözleşmenin altında her iki yanında kaşe ve imzalarının mevcut olduğu görülmektedir.
Bu sözleşme konusu ise : “taraflar arasındaki ilişki, bayi tarafından kesintisiz ve sürekli olarak, sözleşmenin süre maddesinde belirtilen süre ile … markası altında, … nun akaryakıt dağıtım bayiliğinin yapılmasıdır. Taraflar bu ilişkiye belirtilen süre boyunca aşağıda anılan istasyonda satılacak ürün miktarını ve yapılacak ticaretten elde etmeyi düşündükleri geliri hesaplayarak girmişler ve sözleşme koşullarını, belirten süreyi ve hesaplamaları dikkate alarak belirlemişlerdir. Bu bağlamda taraflar, eğer aralarındaki önceki dikey ilişkinin ve satış yeri üzerinde sağlanmış olan tüm hakların 01/12/2016 tarihi itibariyle sonlanacak olduğunu beyan ederek, sözleşmenin süre maddesinde belirtilen sürede geçerli olacak şekilde bir dikey ilişki kurulması konusunda anlaşmışlardır…” şeklindedir.
3.) Davacı yanın ticari defterleri … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/… talimat sayılı dosyası ile incelenmiş olup, bilirkişi raporunun sonuç kısmında aynen :”…
Davacı tarafından incelemeye sunulan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun yaptırıldığı, defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığı, davacıya ait incelenen ticari defterlerinin 6102 Sayılı TTK nun 64 ve HMK 222 maddelerinde ifade edilen kanuni şartları tam olarak taşıdığından sahibi lehine delil olma özelliği bulunduğu,
Davacı ticari defter kayıtlarına göre davalı tarafından 2014 yılında dava dışı şirket ile … Caddesi üzerinde bayilik sözleşmesi imzalanması nedeniyle davacının satışlarında ciddi oranda bir düşüş yaşanmadığı,
Davacının 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarının 2014,2015 ve 2016 yıllarında da devam ettiği, davacının … Caddesi üzerinde yeni bir … açılması nedeniyle herhangi bir zararının oluşmadığı, …” şeklinde kanaat bildirilmiş olduğu görülmektedir.
4.) Dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet veren istasyonların aynı alanda bulunması konusu incelendiğide, davacı … ile dava dışı … Petrol’ün aynı ticari alanda olmadığı lokasyonlarına bakıldığında açıkça görülmektedir. Davacıya ait olan petrol istasyonu ile dava dışı petrol istasyonunun her ne kadar aynı yol üzerinde gözüksede güzergah olarak karşılıklı bulunmakta ve bu sebeple aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmemektedirler. Bu kapsamda, satışların yeni istasyon açılmasından kaynaklı düştüğü ve bu sebeple birbirlerini etkilediklerinden söz edilemez.
Aynı şekilde aşağıdaki tabloda yer alan yıllara göre satış rakamlarına bakıldığında, dava dışı bayinin açılmış olduğu 2014 ve sonraki 2015 ve 2016 yıllarında satış miktarlarında bir düşüş yaşanmamış olduğu, 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarlarına göre ise artış olduğu açıkça görülmektedir.
Sıra Yıl Miktar Lt Artış/Azalış(%)
1 2011 Aralık 615.957,57
2 2012 8.936.478,36
3 2013 10.417.241,21 14,21
4 2014 10.937.529,00 4,70
5 2015 10.745.993,64 -1,78
6 2016 10.928.124,86 1,66
7 2017 9.580.166,71 -14,07
8 2018 9.195.538,43 -4,18
Ayrıca, davacının 19.01.2021 tarihli bilirkişi heyet raporuna itiraz dilekçesinde bahsettiği Türkiye’de trafiğe çıkan araç sayılarına bakacak olursak, her ne kadar araç sayılarında artışlar olsada , bu artışın il bazında ve hatta ticari alan bazında değerlendirilmesi hususu önemlidir. Araç sayılarındaki artış oranı , akaryakıt satışını arttıracağı yönünde kesin bir kanı olmamakla birlikte, akaryakıt istasyonlarındaki satış oranları çeşitli sebeblerle düşebilmektedir. Bunlar istasyon önünden geçen araç sayısının düşmesi, istasyon satış operasyon kalitesinin düşmesi, müşteri memnuniyetsizliği, müşteri ihityaçlarının değişmesi ( WC, market, yıkama vb.) gibi sebeplerle sıralanabilir. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında, davacının, dava dışı akaryakıt istasyonu açılması nedeniyle satışlarında düşüş yaşanmadığı açıkça görülmektedir.
Taraflar arasında imzalanan protokol maddesi uyarınca davalının … ve İstanbul ili sınırları içerisinde işletme hakkı bulundurduğu mülk veya kiralık bir istasyonun işletme hakkını davacıya vermesi ile ilgili dosyada yapılan müzakereler ve yazışmalar ile iligli herhangi bir bilgi ve belge mevcut olmadığı görülmektedir.
5.) Davalı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin tetkikinde
* Davacı ile olan ticari münasebetini … hesabında … müşteri kodu altında takip etmekte olduğu,
* Davacıya düzenlemiş olduğu faturaları bu hesabın borcuna, davacı tarafından yapılan ödemeleri ise bu hesabın alacağına kaydetmiş olduğu,
* 31/12/2018 tarihi itibariyle bu hesabın 659.770,75.-TL BORÇ bakiyesi vermiş olduğu görülmektedir.
IV. SONUÇ
Dava dosyası ile davacı ve davalı şirketlerin ticari defterleri ile gerekli görülen teknik inceleme sonucunda, her türlü nihai karar ve hukuki değerlendirme Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere;
•İncelenen davalıya ait defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırıldığı, buna göre davalı şirket defterlerinin delil vasfında olduğu,
•Taraflar arasında davacı tarafından imzalanan bila tarihli bir protokolün mevcut olduğu,
•Davacı ile davalı arasında akdedilmiş 01/12/2016 tarihli yatırım çerçeve sözleşmesinin imzalandığını ve buna göre taraflar, aralarındaki önceki dikey ilişkinin ve satış yeri üzerinde sağlanmış olan tüm hakların 01/12/2016 tarihi itibariyle sonlanacak olduğunu beyan ettiklerini,
•Dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet veren davacı ve dava dışı istasyonların aynı ticari alanda olmadığını ve aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmedikleri, bu kapsamda, satışların yeni istasyon açılmasından kaynaklı düştüğü ve bu sebeple birbirlerini etkilediklerinden söz edilemeyeceğini,
•Davacının yıllara göre satış rakamlarına bakıldığında, dava dışı bayinin açılmış olduğu 2014, 2015 ve 2016 yıllarında satış miktarlarında bir düşüş yaşanmamış olduğu, 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarlarına göre ise artış olduğu açıkça görüldüğünü,
•Türkiye’de trafiğe çıkan araç sayılarındaki artış oranı ile akaryakıt satışını artacağı yönün kesin bir kanı olmadığı, akaryakıt istasyonlarındaki satış oranları çeşitli sebeblerle düşebildiği,
•Taraflar arasında imzalanan protokol maddesi uyarınca davalının … ve İstanbul ili sınırları içerisinde işletme hakkı bulundurduğu mülk veya kiralık bir istasyonun işletme hakkını davacıya vermesi ile ilgili dosyada yapılan müzakereler ve yazışmalar ile iligli herhangi bir bilgi ve belge mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır… ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Bilirkişiler … tarafından hazırlanan ek raporda özetle; “…Dosya muhteviyatı belgeler üzerinde yapılan inceleme sonuçları aşağıya çıkarılmıştır. Dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet veren istasyonların aynı alanda bulunması, bu akaryakıt markasını tercih eden aynı müşteri ağına hitap ettiği, aynı yol üzerinde bulunmaları nedeniyle bu müşteri taleplerinin ve ağının bölündüğünü konusu incelendiğinde, davacı … ile dava dışı … Petrol’ün aynı ticari alanda olmadığı aşağıda haritadaki lokasyonlarına bakıldığında açıkça görülmektedir. Davacıya ait olan petrol istasyonu ile dava dışı petrol istasyonunun her ne kadar aynı yol üzerinde gözüksede güzergah olarak bölünmüş yol üzerinde karşılıklı bulunmakta ve bu sebeple aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmemektedirler. Farklı markalardaki dağıtıcı firmalarında bu yönde uygulamalarının bulunduğu, farklı ticari alanlarda istasyonlarının bulunduğu da açıkça aşağıdaki haritadan gözükmektedir. Eğer bu tip uygulamalarda açılan/açılacak istasyonların aynı ticari alanda olduğu düşünülseydi aynı cadde üzerinde karşılıklı olarak farklı dağıtım firmalarına ait istasyonların olması da mümkün olmazdı. Sonuç olarak davacı ile dava dışı firmanın istasyonları haritadan açıkça görüldüğü üzere bölünmüş yolda karşılıklı olarak konumlandığından farklı müşteri ağına hitap ederek farklı ticari alanda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu sebeple, davacının satışların dava dışı yeni istasyon açılmasından kaynaklı düştüğü ve bu sebeple birbirlerini etkilediklerinden söz edilemez.
Aynı şekilde aşağıdaki tabloda yer alan yıllara göre satış rakamlarına bakıldığında, dava dışı bayinin açılmış olduğu 2014 yılında % 5,2 satış artışı olduğu açıkça görülmektedir. 2015 yılında her ne kadar %2,3 ‘lük bir düşüş yaşansada bu düşüş bir çok farklı sebepten yaşanmış olabilir. Zira 2016 yılında 2015 yılına göre %1,8 ‘lik tekrar bir artış olduğu tabloda açıkça görülmektedir. Bu da yeni açılan istasyonun davacının satışlarında herhangi bir etki yaratmadığını açıkça göstermektedir. Dava dışı istasyondan dolayı satış kayıpları devam etseydi, bu etkiyi 2016 yılında da görmemiz gerekirdi. Davacının beyanında belirttiği satış hedeflerinin karşılananması sübjektif değerlendirme olup bu noktada kök rapor ve yukarıdaki kanaatimiz geçerlidir.
Sıra Yıl Miktar Lt Artış/Azalış(%)
1 2011 Aralık 518.361,12
2 2012 8.970.037,85
3 2013 10.450.005,04 16,5%
4 2014 10.996.124,92 5,2%
5 2015 10.747.973,98 -2,3%
6 2016 10.944.763,04 1,8%
7 2017 9.572.000,75 -12,5%
8 2018 9.227.440,50 -3,6%
Ayrıca, davacının bahsettiği Türkiye’de trafiğe çıkan araç sayılarına bağlı satış artışları ile ilgili kök raporda yer aldığı üzere kanaatimizi yineleriz. Araç sayılarındaki artış oranı , akaryakıt satışını arttıracağı yönünde kesin bir kanı olmamakla birlikte, akaryakıt istasyonlarındaki satış oranları çeşitli sebeblerle düşebilmektedir. Bunlar istasyon önünden geçen araç sayısının düşmesi, istasyon satış operasyon kalitesinin düşmesi, müşteri memnuniyetsizliği, müşteri ihityaçlarının değişmesi ( WC, market, yıkama vb.) gibi sebeplerle sıralanabilir. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında, davacının, dava dışı akaryakıt istasyonu açılması nedeniyle satışlarında düşüş yaşanmadığı açıkça görülmektedir. Her ne kadar araç sayıları yıllara göre artmış olsada aynı şekilde, yeni açılan akaryakıt istasyonları ile birlikte toplam hizmet veren akaryakıt istasyonları sayıları da artmaktadır. Bu sebeple, araç sayılarındaki artış oranı , mevcut bir istasyonda akaryakıt satışını arttıracağı yönünde kesin bir kanı oluşması yönünde değerlendirilemez.
IV. SONUÇ
Dava dosyası ile davacı ve davalı şirketlerin ticari defterleri ile gerekli görülen teknik inceleme sonucunda, her türlü nihai karar ve hukuki değerlendirme Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere;
•Dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet veren davacı ve dava dışı istasyonların aynı ticari alanda olmadığını ve aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmedikleri, bu kapsamda, satışların yeni istasyon açılmasından kaynaklı düştüğü ve bu sebeple birbirlerini etkilediklerinden söz edilemeyeceği,
•Davacının yıllara göre satış rakamlarına bakıldığında, dava dışı bayinin açılmış olduğu 2014 yılında % 5,2 satış artışı olduğu açıkça görüldüğü, 2015 yılında her ne kadar %2,3 ‘lük bir düşüş yaşansada bu düşüş bir çok farklı sebepten yaşanmış olabileceği, Zira 2016 yılında 2015 yılına göre %1,8 ‘lik tekrar bir artış olduğu tabloda açıkça görüldüğü, Dava dışı istasyondan dolayı satış kayıpları devam etseydi, bu etkiyi 2016 yılında da görülmesinin gerektiği,
•Türkiye’de trafiğe çıkan araç sayılarındaki artış oranı ile akaryakıt satışını artacağı yönün kesin bir kanı olmadığı, akaryakıt istasyonlarındaki satış oranları çeşitli sebeblerle düşebildiği,
•Taraflar arasında imzalanan protokolün 7. maddesi uyarınca kök raporda yer aldığı üzere kanaatimizi yineleyerek, bu kapsamda, davalının … ve İstanbul ili sınırları içerisinde işletme hakkı bulundurduğu mülk veya kiralık bir istasyonun işletme hakkını davacıya vermesi ile ilgili dosyada yapılan müzakereler ve yazışmalar ile ilgili herhangi bir bilgi ve belge mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır…” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/… talimat sayılı dosyasından aldırılan bilirkişiler … tarafından hazırlanan raporda özetle; “…DAVACIYA AİT TİCARİ DEFTER İNCELEMESİ;
Sayın Mahkemenin verdiği yerinde inceleme yetkisi doğrultusunda, davacı şirketin 2011,2012,2013,2014,2015,2016,2017 ve 2018 yılı ticari defterleri incelenmiş olup, davacı şirketin 2016,2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin elektronik ortamda tutulduğu görülmüştür. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması halinde bu defterlerin açılışlarında ve kapanışında noter onayı aranmamaktadır. Bir hesap dönemine ait e-defterler her ay için ayrı ayrı oluşturulacak ve ilgili olduğu ayı takip eden üçüncü ayın sonuna kadar e-defter beratları alınacak yani mali mühür ile onaylanmaktadır.
Davacı şirkete ait ticari 2011,2012,2013,2014 ve 2015 yılı ticari defterleri fiziki ortamda tutulduğu, fiziki tutulan ticari defterlerin 6102 sayılı TTK’nun 64.maddesinin 3.fıkrası gereğince açılış ve kapanış tasdikleri usulünce ve zamanında yapılmış olduğu, elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin ise aylık beratlarının usulünce ve zamanında verilmiş olduğu, davacı ticari defterlerinin birbirini doğruladığı ve 6102 sayılı TTK’nun 64 ve HMK 222.maddelerinde ifade edilen kanuni şartları tam olarak taşıdığından sahibi lehine delil olma özelliği bulunduğu hususu mahkemenin takdirine arz edilir.
Davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre yıllık satış tutarları ve faaliyetinden elde ettiği kar tutarı aşağıdaki gibidir.
Davacı şirket kayıtlarındaki yıllar itibariyle satış miktarlarının ise ürün bazında aşağıdaki gibi olduğu görülmüştür.
Buna göre, davacı şirketin davalının bayisi olduğu … istasyonunda,
2011 yılı Aralık ayında 518.361,12 LT ürün satış yaptığı,
2012 yılında toplam 8.970.037,85 LT ürün satıldığı,
2013 yılında toplam 10.450.005,04 LT ürün satıldığı,
2014 yılında toplam 10.996.124,92 LT ürün satıldığı,
2015 yılında toplam 10.747.973,98 LT ürün satıldığı,
2016 yılında toplam 10.944.763,04 LT ürün satıldığı,
2017 yılında toplam 9.572.000,75 LT ürün satıldığı,
2018 yılında toplam 9.227.440,50 LT ürün satıldığı,
Davacı tarafından iddia edildiği gibi 2014 yılında … Caddesi üzerine yeni bir … bayisi açılması nedeniyle 2014,2015 ve 2016 yıllarında satışlarında düşüş yaşanmadığı, 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarının sonraki yıllarda da devam ettiği anlaşılmıştır.
Davacının ve davalının iddialarını dayandırdığı protokol ve sözleşmenin hukuki değerlendirme gerektirmesi ve kurulumuzda hukukçu bilirkişi bulunmaması nedeniyle Sayın Mahkemece belirlenen dava konusunda değerlendirme yapılmamış, hukuki sonuçlarının tespiti Sayın Mahkemenin münhasıran yetkisindedir.
Sonuç :
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı ve nihai takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere;
Davacı tarafından incelemeye sunulan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun yaptırıldığı, defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığı, davacıya ait incelenen ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK’nun 64 ve HMK 222.maddeleride ifade edilen kanuni şartları tam olarak taşıdığından sahibi lehine delil olma özelliği bulunduğu,
Davacı ticari defter kayıtlarına göre davalı tarafından 2014 yılında dava dışı şirket ile … Caddesi üzerinde bayilik sözleşmesi imzalanması nedeniyle davacı satışlarında ciddi oranda bir düşüş yaşanmadığı,
Davacının 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarının 2014,2015 ve 2016 yıllarında da devam ettiği, davacının … Caddesi üzerinde yeni bir … bayisi açılması nedeniyle maddi zararının oluşmadığı…” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki davanın tarafları arasında 17/10/2011 tarihli akaryakıt bayilik protokolü ile 01/12/2016 tarihli yatırım çerçeve sözleşmesinin akdedildiği ihtilafsız olup davacı bayi ile davalı akaryakıt şirketi arasında akdedilen 17/10/2011 tarihli 5 yıl süreli bayilik protokolünün 7. maddesine dayalı olarak davacının zarar iddiası kapsamında (Davalının dava dışı şirket ile bayilik ilişkisinin tesis edilmesi ve işletme hakkının (İstanbul … muadili) devredilmemesine dayalı) alacak istemini davaya konu ettiği, davalının ise yatırım çerçeve sözleşmesi kapsamında önceki dönemin ibra edildiği, bayilik verilen dava dışı şirketin farklı ilçelerde bulunması, karşılıklı mutabakatın olmaması ve 2018 yılından önce talepte bulunulmaması nedenleri ile bayilik sözleşmesinin 7. maddesine aykırılığın mevcut olmadığı savunmalarını ileri sürdüğü görülmüştür.
Mahkememizce davacı ticari defterleri üzerinde mali incelemenin yapılması ve protokolün 7. maddesi kapsamındaki alacak isteminin tetkik edilebilmesi babında şirket merkezinin bulunduğu yer itibari ile yetkili … Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış ve yapılan inceleme neticesinde davacı tarafından incelemeye sunulan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun yaptırıldığı, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, TTK’nın 64 ve HMK’nın 222. maddelerinde ifade edilen kanuni şartları tam olarak taşıdığından sahibi lehine delil olma özelliğinin bulunduğu, davacı ticari defter kayıtlarına göre davalı tarafından 2014 yılında dava dışı şirket ile … caddesi üzerinde bayilik sözleşmesi imzalanması nedeniyle davacı satışlarında ciddi oranda bir düşüş yaşanmadığının saptandığı, davacının 2012 ve 2013 yıllarındaki satış miktarının 2014, 2015 ve 2016 yıllarında da devam ettiği, davacının … Caddesi üzerinde yeni bir … bayisinin açılması nedeniyle maddi zararının oluşmadığı tespit edilmiştir. Bu kez dava, cevap dilekçeleri, deliller, talimat mahkemesi marifeti ile temin edilen bilirkişi raporu ve rapor kapsamında davacı ticari defterlerine yönelik kayıt ve tespitler ile yanların beyan ve itirazları tetkik edilerek ve davalı ticari defterleri incelenerek 17/10/2011 tarihli 5 yıl süreli bayilik protokolünün 7. maddesine dayalı olarak davacının zarar iddiası kapsamında (Davalının dava dışı şirket ile bayilik ilişkisinin tesis edilmesi ve işletme hakkının (İstanbul … muadili) devredilmemesine dayalı ) alacak isteminin yerinde olup olmadığının irdelenmesi amacı ile mahkememizce görevlendirilen mali/teknik/hukukçu bilirkişilerden oluşan heyet marifeti ile inceleme yapılması istenilmiştir. Bu kapsamda yapılan iki ayrı inceleme neticesinde; dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet veren davacı ve dava dışı istasyonların aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmedikleri, davacının yıllara göre satış rakamlarına bakıldığında, dava dışı bayinin açılmış olduğu 2014 yılında % 5,2 satış artış olduğu, 2015 yılında her ne kadar %2,3’lük bir düşüş yaşansa da bu düşüşün bir çok farklı sebepten yaşanmış olabileceği, devamında ise 2016 yılında 2015 yılına göre %1,8’lik tekrar bir artış olduğu, bayilik protokolünün 7. maddesi uyarınca davalının … ve İstanbul ili sınırları içerisinde işletme hakkı bulundurduğu mülk veya kiralık bir istasyonun işletme hakkını davacıya vermesi ile ilgili dosyada yapılan müzakere ve yazışmalar ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
Davaya konu akacak istemine dayanak 17/10/2011 tarihli, 5 yıl süreli protokolün 7. maddesinin; “….. istasyonunun kurulu bulunduğu … Cad. ve … Cad. üzerinde işbu protokol konusu satış yeri ile aynı güzergahta ikinci bir … istasyonu açmamayı (mevcut … bayileri hariç) kabul etmiştir. Ayrıca … İstanbul ve … İli sınırları içerisinde işletme hakkını elinde bulundurduğu mülk veya kiralık (İstanbul … muadili) bir istasyonun işletim hakkını tarafların mutabık kalacağı koşullar içerisinde bayi adayına vermeyi kabul etmiştir.” şeklinde bağıtlandığı görülmüştür. 01/12/2016 tarihli yatırım çerçeve sözleşmesinin 2. maddesi ile önceki dikey ilişkinin ve satış yeri üzerinde sağlanmış tüm hakların 01/12/2016 tarihi itibari ile sonlanacağı, 4.5. maddesi ile önceki döneme ilişkin hak ve alacağın bulunmadığının yazılı olduğu görülmüştür. Ahde vefa ilkesi gereğince sözleşme şartları taraflar yönünden bağlayıcı olup davacı tarafça her ne kadar 17/10/2011 tarihli 5 yıl süreli bayilik protokolünün 7. maddesine dayalı olarak davacının zarar iddiası kapsamında (Davalının dava dışı şirket ile bayilik ilişkisinin tesis edilmesi ve işletme hakkının (İstanbul … muadili) devredilmemesine dayalı) alacak istemi ileri sürülmüş ise de davalının 2014 yılında … caddesinde bayilik akdettiği … şirketinin güzergah olarak karşılıklı yollarda bulunmakla, aynı ticari alan içerisindeki müşteriye hitap etmediğinin tespit edildiği, bu hali ile aynı güzergahta kabul edilemeyeceği gibi zarar iddiasını ispata elverişli yazılı delillere de rastlanılmamıştır. Yine bir diğer alacak kalemi olan davalının İstanbul ve … ili sınırları içerisinde işletme hakkını elinde bulundurduğu mülk veya kiralık (İstanbul / … muadili) bir istasyonun işletim hakkını, tarafların mutabık kalacağı koşullar içerisinde bayi adayına vermeyi kabul etmesine yönelik sözleşme taahhüdüne aykırılık yönünden davacı iddiası tetkik edilmiş olup sözleşme gereğince tarafların mutabık kaldığı koşulların kararlaştırıldığını gösterir yazılı delillerin bulunmadığı anlaşılmıştır. Anılı madde gereğince istasyonun işletim hakkının verilmesi, tarafların mutabık kalacağı koşulların belirlenmesine bağlı olmakla bu koşulların kararlaştırıldığını gösterir yahut belirlenmesine yönelik girişimleri gösterir yazılı delillere tüm dosya kapsamında rastlanılmadığından bu yöndeki taahhüdün icra edilir hâle gelmediği anlaşılmıştır. Tarafların mutabık kaldığı koşulların kararlaştırılmaması durumunun ise sözleşme kapsamında herhangi bir müeyyideye bağlanmadığı görülmüştür. Dolayısıyla protokolün 7. maddesine dayalı olarak davalının sorumlu tutulmasını gerektirir kanuni ve sözleşmesel koşulların bulunmadığı anlaşılmakla, tüm bu gerekçeler ışığında; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Davacı tarafça peşin yatırılan 2.561,63 TL harçtan,179,90 TL karar-ilam harcının mahsubu ile bakiye 2.381,73 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Dava ret ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 23.500 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
6-Devlet tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır