Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/170 E. 2020/477 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/170
KARAR NO : 2020/477

DAVA : Menfi Tespit

DAVA TARİHİ : 10/09/2015
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili verdiği 09/04/2012 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili …’nün …Odasına …sicil numarası ile kayıtlı …nin ortağı iken 03/03/2010 tarihinde, davalı bankanın Sefaköy Şubesi ile şirket arasında 700.000,00-TL meblağlı kredi sözleşmesi imzaladığını, kredi sözleşmesinin rotatif kredi sözleşmesi olduğunu, kredi sözleşmesi gereğince, …Ltd. Şti.nin müşteri çek ve senetlerini bankaya verdiğini ve karşılığında kredi kullandığını, davalı banka tarafından sözleşmenin teminatı olarak alacaklısı kendisi borçlusu … Ltd.Şti. Kefili olarak da müvekkili … ve diğer ortakları olan teminat senedini de ayrıca almış olduğunu, Teminat senedinin boş olarak 03.03.2010, tarihli sözleşmenin teminatı amacıyla verildiğini, Müvekkili …’nün, …Ticaret Odasına…sicil numarası ile kayıtlı … Triko Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ortağı iken, şirketteki 125.000,00-TL tutarındaki hissesini 29.03.2010 tarihinde, Bakırköy …nci Noterliğinin …, … ve…yevmiye sayılı hisse devir sözleşmeleri ile …, … ve …’a devrettiğini, Hisse devir sözleşmesinin 06.04.2010 tarihli, 7537 sayılı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığını, Müvekkilinin, … Ltd. Şti.’deki hisselerini devrettiğini, bu şirketle ilgili her türlü krediden artık sorumlu olmadığını, bu tarihten sonra kefalet altında işlem yapılmamasını, davalı banka’ya; Bakırköy …nci Noterliği’nin, 12.05.2010 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bildirdiğini ve ihtarnamenin davalı banka’ya 20.05.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, Davalı banka; Bakırköy …nci Noterliğinin 27.05.2010 tarihli ve …sayılı ihtarnamesi ile müvekkilinin ihtarına cevap vererek, … Ltd. Şti. ile arasındaki kredi ilişkisi bitinceye kadar müvekkilinin sorumlu olduğunu bildirdiğini, Davalı … Ltd. Şti.nin, 03.03.2010 tarihli, sözleşmeye istinaden kullandığı tüm krediyi davalı banka’ya ödemiş olduğunu, Müvekkilinin davalı bankadan teminat senedini istemesine rağmen banka’nın senedi iade etmekten imtina ettiğini, Müvekkilinin göndermiş olduğu ihtar sonrasında … Ltd. Şti’nin ortak yapısının değiştiğini öğrenen ve 03.03.2010 tarihli sözleşmeye istinaden kullanılan kredinin geri ödemesi de yapıldığından, davalı banka ile … Ltd. Şti. arasında yeni kredi sözleşmesi imzalanmış olup, banka ile davalı Şirket çalışmaya devam ettiğini, imzalanan yeni sözleşme de, müvekkilinin kesinlikle taraf olmadığını, imzalan yeni kredi sözleşmesi nedeniyle, … Ltd. Şti’nin, davalı banka’ya bakiye 156.994,81-TL kredi borcunun bulunduğu davalı bankanın, müvekkiline göndermiş olduğu; Bakırköy …nci Noterliği’nin 03.04.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile öğrendiğini, Müvekkilinin yaptığı görüşmede ihtara konu borca ilişkin sözleşmeyi ve hesap ekstresini banka’dan talep ettiğini, ancak talebinin yerine getirilmediğini, iş bu ihtara konu borca ilişkin sözleşmenin, … Ltd. Şti. ile yeni ortakları …, … ve … arasında imzalandığı, Müvekkilinin, davalı şirket ve yeni ortakları ile yaptığı görüşmede bakiye borcun müvekkilinin imzaladığı sözleşmeden kalmadığını öğrendiğini, Müvekkilinin, Bakırköy …nci Noterliği’nin 06.04.2012 tarih ve … yevmiye sayılı cevabi ihtarı ile ihtar içeriğine ve tüm borca itiraz ettiğini, dayanak sözleşme ve hesap ekstresinin tarafına gönderilmesini ve ayrıca verilen teminat senedinin de senede istinaden borç kalmaması nedeniyle, iadesini talep ettiğini, ancak davalı bankanın teminat senedini kambiyo takibi olarak işleme koyması, müvekkilini ihtiyati haciz veya haciz baskısı altına sokması mümkün olduğundan takip öncesinde, iş bu davanın açılması mecburiyetinin hasıl olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 492.nci Maddesine göre; ” Asıl borç, her hangi bir sebeple sakıt olunca kefil beri olur.” Müvekkilinin 03.03.2010 tarihli sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığını ve sözleşmeye istinaden verilen bonoyu da kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin hissesinin tamamını devrettiğini davalı bankaya bildirmiş olduğunu, 03.03.2010 tarihli, sözleşmeye istinaden alınan tüm kredinin geri ödemesinin yapıldığını, Müvekkilinin borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerine göre, davalı bankaya borcunun bulunmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun Limited Ortaklığa ilişkin hükümlerine göre, müvekkilinin taahhüt ettiği sermayeyi ödediğini, payını usulüne uygun şekilde devrettiğini, devrin ortaklarca onaylandığını, pay defterine işlendiğindiğini ve Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, TTK’ya göre, müvekkilinin davalı … Ltd. Şti’nin eski ortağı olarak hiç bir yükümlülüğünün ve borcunun kalmadığını, Kanaatlerince, davalı banka’nm, … Ltd. Şti’.den.olan alacağı için elinde bulunan ve iade etmediği bonoyu müvekkili aleyhine kullandığını, ancak bu bononun teminat olarak verildiğini ve 03.03.2010 tarihli sözleşmeden davalı bankanın alacağının bulunmadığını, İhtiyati tedbir taleplerinin teminatsız olarak kabul edilmesini , Netice olarak; tüm bu nedenlerle; Davalı bankanın Sefaköy Şubesi ile … Ltd. Şti. arasında imzalanan 700.000,00-TL. meblağlı 03.03.2010 tarihli, kredi sözleşmesine istinaden, davalı banka’ya müvekkili; …’nün borcu olmadığının tespitine, -Davalı bankanın Sefaköy Şubesi ile … Ltd. Şti. arasında imzalanan 700.000,00-TL meblağlı, 03.03.2010 tarihli, kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen, alacaklısı davalı banka, borçlusu … Ltd. Şti., kefili müvekkili ve şirketin diğer ortakları olan, meblağ ve tarih kısımları boş olarak tanzim edilmiş olan teminat senedinin istirdadına, gerek Genel Kredi sözleşmesi ile, gerekse teminat olarak verilen bono ile müvekkilinin borçlu sıfatıyla icra takibine uğraması muhtemel olup, müvekkilinin borçlu olmadığı halde mağdur olmaması için teminatsız olarak ve mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında iş bu dava neticesine kadar davalı bankanın müvekkili aleyhine icra takibi yapmaması için İhtiyati Tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti., …, …, ve … vekili tarafından sunulan, 17/05/2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; ” Davacı …ve şahıs olan davalı müvekkiller; … – … ile …, diğer müvekkil davalı şirket … Ltd. Şti. nin kurucu ortakları olduğunu, şirket ortaklıkları devam ederken, ortağı oldukları şirket; … için üçüncü kişi bankalara kredi başvurusunda bulunduklarında bankalar kredi vermek için şirket ortaklarının tamamının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak kredi sözleşmelerini ve/veya teminat senetlerini de imzalamalarını ön koşul olarak ileri sürdüklerini, davacı ve müvekkillerinin, bankaların bu ön koşullarını kabul ederek imzalanması istenen tüm belgeleri imzaladıklarını ve üçüncü kişi bankalardan şirket adına kredi kullanıldığını, daha sonra, davacı …’nün kendi rızası ile müvekkili şirkette bulunan hisselerini diğer ortaklara devrederek 29.03.2010 tarihinde, şirket ortaklığını sonlandırdığı, kendisi şirket hisselerini devrettikten sonra şirket adına kredi kullandıkları tüm bankalara ihtarname keşide ederek şirketten ayrıldığını ve dolayısıyla kefaletinin sona erdiğini bildirdiğini, 2012 yılı başlarında derinleşen mali kriz, bankaların kredi vermeyi durdurması ve çek yasasında yapılan değişiklik sonrasında, müvekkili şirketin ödeme güçlüğüne düştüğünü, Müvekkili şirketin ödeme güçlüğü içinde olduğunu sezen bazı bankaların kredi hesaplarını kat ettiklerini ve ellerinde bulundurdukları ve hukuken geçerliliği kalmamış tüm belgeler ile hukuki takip başlattıklarını, davacının kendisine ait defilerle hukuki takip başlatan, …A.Ş. aleyhine açması gereken / açtığı “Menfi Tespit ve istirdat” davasında müvekkillerine de husumet yönelttiğini, ancak, müvekkillerinin bu davada taraf sıfatı bulunmadığını, zira davaya konu hesap kat ihtarnamesini müvekkillerinin keşide etmediği gibi, yine dava dilekçesinde belirtilen ve istirdatı talep edilen teminat senedinin de müvekkillerinin elinde olmadığını, dava dilekçesinin sonuç bölümünde müvekkillerinden talep edilen herhangi bir hususunda bulunmadığını, netice olarak; Müvekkilleri; Davalılar; … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti.- …, … ve …’ın aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddini, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını” talep ettiği görüldü.
Davalı… vekilinin verdiği cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili Bankanın Sefaköy Şubesi ile … Triko San.ve Tic. Ltd.Şti. arasında 03/03/2010 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmesi …, …, …, ve …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, sözleşmenin 700.000,00-TL limitli olup süresiz kredi sözleşmesi olduğunu, Sözleşmeye istinaden borçlu şirkete nakti krediler kullandırıldığını ve çek hesabı açıldığını, kullandırılan kredilerin ödemesi vadesinde yapılmadığından Beyoğlu … Noterliği 03/04/2012 tarih ve…yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek fiili ödeme tarihine kadar hesap edilecek faiziyle birlikte 156.994,81-TL nakdi kredilerinden doğan borcun 3 gün içinde ödenmesi ile 31 adet çek yaprağının iadesi ya da bu çeklerden kaynaklanan doğması muhtemel 31.000,00-TL gayrinakdi riskin müvekkili banka nezdindeki hesaba yatırmasının birlikte ihtar edildiğini, ekinde hesap ekstreleri gönderildiğini, Davacı …’nün borçlu şirket nezdindeki hissesini diğer şirket ortaklarına devretmesinin sözleşme hukukuna göre, sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını belirtmiş, Borçlu … Triko San ve Tic. Ltd.Şti’nin müvekkili bankaya nakdi kredilerden dolayı hala borçlu konumunda olduğunu be sebeple davacının müvekkili bankadan bu şirketin ciranta ettiği borç senedinin istirdadını talep etmesinin kabul edilemez olduğunu, hukuken de mümkün olmadığını belirterek, dilekçede etraflı bir şekilde açıklamalarda bulunmak suretiyle, sonuç olarak; ihtiyati tedbir talebinin reddi ile davacının diğer tüm taleplerinin reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin … Esas ve… Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; “Davacının davasının kabulüyle 03/03/2010 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı davacının 156.994,81-TL borcunun olmadığının tespitine, inkar tazminatı talebinin reddine dair hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine ; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/6786 Esas ve 2017/934 Karar sayılı bozma ilamı ile; “…Davacı ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olup, 700.000,00-TL limitlidir. Davacı anılan bu sözleşmeden dolayı borçlu olmadığının tespitini dava dilekçesinde talep etmekle, bu miktar üzerinden nispi harcı ikmal etmesi gerekir. Hükmüne uyulan bozma ilamında bu husus açıkça belirtilmiş olmasına rağmen bu usuli eksikliğin yerine getirilmemiş olması isabetsizdir.
Öte yandan davacı bankaya ciro yolu ile devredilen 28.12.2011 keşide tarihli ve 03.04.2012 ödeme tarihli 280.000,00-TL’lik senetten dolayı borçlu olmadığını ve senedin iadesini istemiştir. Bahse konu senedin temlik cirosuyla devredilmediğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, bu hususunda gözden kaçırılması doğru olmamıştır.
Ayrıca Anayasanın 141/III hükmüne göre, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” HMK’nun 297. maddesinde de mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak, kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Bu husus bozma kararında da açıkça belirtildiği halde,belirtilen Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, mahkemece verilen kararın HMK’nun 297. maddesine aykırı davranılarak gerekçesiz olarak yazılması usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde, her biri hakkında kurulan hükmün,hüküm fıkrasında açıkça gösterilmemesinden dolayı, karar bu yönü ile de hatalı bulunmuştur.” gerekçesi ile Mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar verilmiş olup, dosya Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.

İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … dosyasında; Alacaklı…, bir kısım davalılar aleyhine 28.12.2011 tanzim 350.000,00-TL miktarlı senedin 180.000,00-TL’lik kısmı için takip yapıldığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına alınan 23/12/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;
“Davalı banka ile kredi borçlusu şirket arasında imzalanan …’nin 03.03.2010 tarihli ve 700.000,00-TL miktarlı süresiz kefaleti içeren bir sözleşme olduğu; davacının bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan sıfatıyla borçlu konumda olduğunu,
Davacının şirket ortaklığından ayrıldığını davalı bankaya bildirdiği 15.05.2010 tarihli ihtarnamesinden önce … kapsamında kredi kullanılmaya başlandığı ve Mayıs 2010 ayı sonu itibariyle davalı bankaya olan kredi anapara borç bakiyesinin 197.700,00-TL olduğu; kredi hesabının borçlu cari şeklinde hesabın kesildiği 03.04.2012 tarihine kadar kesintisiz çalıştığı, hiçbir evrede hesabın kapanmamış olduğunu,
Davalı banka ile kredi borçlusu şirket arasında ikinci bir …’nin imzalandığı, ancak bu …’nin önceki GKS kapsamında kullanılan kredilerin kapatıldığı sona erdiği anlamına gelmediğini,
Kredilerin kullanıldığı süreçte özellikle davalı bankanın yenilemeye yönelik açık bir iradesinin bulunamayışına bağlı olarak borcun yenileme ile sona ermediğini,
İmzalanan kredi sözleşmesinin ödenmesi araçlarından biri olarak davalı bankaya 28.12.2011 tanzim, 03.04.2012 vade tarihli, sırasıyla 280.000,00-TL ve 350.000,00-TL iki ayre senet verildiği, bu senetlerin tanzim tarihlerinin 28.12.2011 olmasının normal olmadığı (zira davalı bankaca senetlerin sırasıyla 05.03.2010 ve 30.12.2010 tarihlerinde muhasebe kaydının yapıldığı); boşa imza attığı iddia eden davacının, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna ilişkin yazılı bir belgeye dayanmadığını,
Davacının şirket ortaklığından ayrıldığını belirterek kefalet sorumluluğunuun sonlandırılmasına ilişkin gönderdiği ihtarnameye bankanın olumsuz yanıt vermesi, …’nin 12.maddesi ile davacının bu hakkından başlangıçta feragat etmesi karşısında mülga 818 sayı TBK’nun müteselsil kefalete ilişkin 487-488.maddeler kapsamında sorumluluğunun devam ettiğini,
Davalı bankanın 03.04.2012 tarihine göre hesabın katı ihtarına konu alacaklarından 107.234,75-TL’nin (anapara) davacının sorumluluğu kapsamında kaldığını, davacının sorumlu olduğu borç tutarının dava tarihi itibariyle 113.774,39-TL olarak hesaplandığını,
Davacı yanın ise davayı 156.994,81-TL üzerinden açtığını,
Bu tespitlere göre, davacı yanın dava tarihi itibariyle; 280.000 TLlik senet ve 700.000 TLlik …den dolayı sırasıyla (280.000 TL – 113.755,28 TL 280.000 TLlik senet ve 700.000 TLlik GKSden dolayı sırasıyla (280.000 TL – 113.774,39 TL) 166.225,61 TL ve 700.000 TL – 113.774,39 TL) 586.225,61 TL borçlu bulunmadığını, bunun dışındaki temlik alan şirket alacaklarının 29.12.2010 tarihinde imzalanan 2. GKS kapsamında kredi borçlusu ve diğer kefillerin sorumluluğunda olduğu” hususlarındaki iş bu tespitlerin Mahkememizin takdirinde bulunduğunu mütalaa etmiştir.
Dava; Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı vekili; davalı banka ile davalı … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 03.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini ve bu şirketin ortağı olan davacının kefil sıfatıyla imzaladığı boş bir senedin bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı bankaya verildiğini, davacının hisselerini devrederek şirket ortaklığından ayrılması nedeniyle davalı bankaya keşide ettiği ihtarname ile bundan sonra kefaleti altında işlem yapılmamasını bildirdiğini; ancak kullanılan kredi borcunun davalı bankaya ödenmesine rağmen teminat senedinin iade edilmediğini ve davalı banka ile davalı … …. Ltd. Şti. arasında yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı bankanın yeni kredi sözleşmesinden kaynaklanan 156.994,81-TL kredi borcu nedeniyle davacıya 03.04.2012 tarihli ihtarnameyi gönderdiğini belirterek; davacının 03.03.2010 tarihli ve 700.000,00-TL bedelli kredi sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti ile teminat amacıyla boş olarak verilen senedin istirdatına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalılar … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti., …, … ve … vekili; ilgili davalıların davada taraf sıfatlarının olmadığını, istirdatı talep edilen senedin davalılarda bulunmadığını ve davacının da dava dilekçesinde davalılara yönelik bir talebinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı …Ş. vekili ise; davacının dava konusu kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davacının asıl kredi borçlusu şirketteki hisselerini devretmiş olmasının sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, bu sözleşmenin teminatı amacıyla boş senet verildiği iddiasının doğru olmadığını, borçluları …, …, …, …, alacaklısı … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti. olan 28.12.2011 keşide tarihli ve 03.04.2012 ödeme tarihli 280.000,00-TL’lik senedin senet alacaklısı tarafından tahsil amacıyla davalı bankaya ciro edildiğini, bu nedenle senetle ilgili talebin … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne yönetilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olup, 700.000,00-TL limitlidir. Davacı anılan bu sözleşmeden dolayı borçlu olmadığının tespitini dava dilekçesinde talep etmekle, bu miktar üzerinden nispi harcı ikmal etmesi gerektiğinden Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacı yanca eksik harç ikmal edilmekle yargılamaya devam edilmiştir.
Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 23.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere; Davaya konu 03/03/2010 tarihli, … Sefaköy Şubesi ile asıl borçlu … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 700.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla davalılar …, … ve … ile davacı … ‘nün imzaladığı anlaşılmıştır. Davacı yan; Bakırköy … Noterliği’nin 16.10.2012 tarihli yazısı ekinde yer alan 29.03.2010 tarihli ve…-…-…yevmiye sayılı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile şirketteki paylarını sırasıyla …, … ve …’e devrettiği, hisse devri akabinde; davacı yanın, davalı …Ş.’ye gönderdiği Bakırköy … Noterliği’nin 15.05.2010 tarihli ihtarı ile; “Hissedarı bulunduğum … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı şirketteki hissemi 29.03.2010 tarihinde devrettiğimden devir tarihi itibariyle bu şirketle ilgili her türlü kredilerdeki kefilliğimin sonlandırılmasını ve bundan böyle kefaletim altında işlem yapılmamasını bildiririm.”şeklinde ihtar ettiği ve ihtarnamenin 20.05.2010 tarihinde …A.Ş.-Sefaköy Şubesi’ne tebliğ edildiği, davalı …Ş. Sefaköy Şubesi’nce davacının ihtarına karşı Bakırköy … Noterliği’nden gönderdiği 27.05.2010 tarihli ve …yevmiye sayılı ihtarı ile; taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 12. maddesi gereğince kefaletten vazgeçme hakkından feragat etmesi sebebiyle vazgeçmenin kabul edilmediğini ihtar ettiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafın, davalı … Triko San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kullanacağı krediler için düzenlenen 03.03.2010 tarihinde imzalanan 700.000,00-TL limitli GKS’yi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı yan, davalı şirketteki hisse devrinden sonra davalı banka ile davalı şirket arasında ikinci bir GKS düzenlendiğini, kendi imzaladığı sözleşme kapsamında kullanılan kredilerin ödendiğini iddia ettiği, davalı banka ise, GKS’nin kefalete ilişkin 12. maddesinde kefilin, Borçlar Kanunu’nun 493 ve 494. maddelerinde kendisine tanınmış olan kefaletten kurtulma imkanını veren haklardan feragat ettiğine ilişkin düzenlemesi nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini savunmuştur.
03.03.2010 tarihli GKS ve taraflar arasında, yargılamaya konu işlemlerin gerçekleştiği tarih, 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu tarihte gerçekleşmiş olup, somut olayda bu bakımdan 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şeklinde Kanun’un 1.maddesi uyarınca 818 sayılı Borçlar Kanununun kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, 818 Sayılı BK.’nın 493 ve 494. md. hükmündeki kefaletten kurtulma imkanı veren haklardan feragat ve bu maddelere dayanarak bankaya karşı hiçbir istekte bulunmamayı kabul ettiği, 818 Sayılı BK’nın 493. ve 494. maddeleri hükümleri emredici nitelikte olmadığından kefil, kredi sözleşmesi kurulurken anılan hükümlerle kendisine kefaletten kurtulma olanağı veren haklardan peşinen feragat edebilir, böyle bir feragat hukuken geçerlidir. Kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini geri alamaz. Bu şekildeki bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz. Kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması da sonuca etkili değildir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 23.10.2001 19-866/8451 E.-K. sayılı ilamı ile 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 07.05.2014 tarihli 2014/5061 E. ve 2014/8855 K. sayılı ilamı) Açıklanan gerekçelerle; davacı yanın 03.03.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kefaletinden sorumlu olduğu ve yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi düzenlenmesinin önceki borcu sona erdirdiği iddiaların ise; kredilerin kullanıldığı süreçte özellikle davalı bankanın yenilemeye yönelik açık bir iradesinin bulunamayışına bağlı olarak borcun yenileme ile sona erdirildiğinin kabulü mümkün olmamıştır.
Davacının şirket ortaklığından ayrıldığını davalı bankaya bildirdiği 15.05.2010 tarihli ihtarnamesinden önce GKS kapsamında kredi kullanılmaya başlandığı ve Mayıs 2010 ayı sonu itibariyle davalı bankaya olan kredi anapara borç bakiyesinin 197.700,00-TL olduğu; kredi hesabının borçlu cari şeklinde hesabın kesildiği 03.04.2012 tarihine kadar kesintisiz çalıştığı, hiçbir evrede hesabın kapanmamış olduğunu, davalı bankanın 03.04.2012 tarihine göre hesabın katı ihtarına konu alacaklarından 107.234,75-TL’nin (anapara) davacının sorumluluğu kapsamında kaldığı, davacının sorumlu olduğu borç tutarının dava tarihi itibariyle 113.774,39-TL olarak hesaplandığı anlaşılmakla; davacı yanın davaya konu 700.000,00-TL bedelli 03/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi nedeniyle 586.225,61-TL borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacı yan, bankaya ciro yolu ile devredilen 28.12.2011 keşide tarihli ve 03.04.2012 ödeme tarihli 280.000,00-TL’lik senetten dolayı borçlu olmadığını ve senedin iadesini istemiştir. Davacı yan bu senedin taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı amacıyla verildiğini iddia etmiş, davalı banka ise; senedin taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin ödeme araçlarından biri olarak temlik alındığını savunmuştur. Uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere; davaya konu senedin temlik cirosuyla devredilmediğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacı yanca senedin temlik cirosu ile devredilmediği eldeki davada yazılı delil ile ispatlanamadığından; davacı yanın 28/12/2011 düzenleme tarihli ve 03/04/2012 ödeme tarihli 280.000,00-TL bedelli bono nedeniyle 166.225,61-TL borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş, yine koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
Davacı yanın davaya konu 700.000,00-TL bedelli 03/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi nedeniyle 586.225,61-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacı yanın 28/12/2011 düzenleme tarihli ve 03/04/2012 ödeme tarihli 280.000,00-TL bedelli bono nedeniyle 166.225,61-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 40.045,07 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 11.622,4 TL harcın mahsubu ile bakiye 28.422,67 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3- Davacı tarafça yapılan 4.071,7 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (% 83,75) hesaplanan 3.409,91 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafça yapılan 125,5 TL yargılama giderinden davanın red oranına göre (% 16,25) hesaplanan 20,4 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 46.361,28 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 14.758,57 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8- Davacı tarafça peşin yatırılan 11.622,40-TL (2.331,40-TL peşin harç + 9.291,00 TL tamamlama harcı) ve 21,15-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 11.643,55 TL harcın davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/10/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …