Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/116 E. 2019/620 K. 03.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/116
KARAR NO : 2019/620

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 11/03/2015
KARAR TARİHİ : 03/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yetkilisi olduğu … A.Ş. tarafından teminat olarak keşide edilerek dava dışı … Şti. ne verilen ve oradan da davalı Faktoring Şirketinin eline yasaya aykırı biçimde geçen 15.300,00.b-Tl. bedelli çekten dolayı davalı tarafından … 13.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına kayden başlatılan icra takibine keşideci … A.Ş. nin adresinde uygulanan haciz işlemi esnasında davacı müvekkili …’nın, yetkilisi ve ortağı bulunduğu bu Şirketin mallarının haciz edilip muhafaza altına alınmasını önlemek amacı ile haciz baskısı altında ” borca icra kefili olmuş” ve dosya borcunun tamamını ” kefil sıfatı ile ” ödemek zorunda kadığını, … A.Ş. tarafından, çekten dolayı alacaklı görünen davalı Şirkete karşı menfi tesitdavası açıldığını ve … 24.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2.4.2012 gün ve 2012/34-67 E.ve K.sayılı kararı ile davanın kabulüne ve çekin iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, iptaline karar verilen çekten dolayı keşideci sorumlu olmadığından, kefil olmuş kişinin de sorumlu olmayacağını, icra takibinde borca kefil olmuş olan davacıdan, iptaline karar verilmiş çekten dolayı para tahsil eden davalı Şirketin yaptığı bu tahsilat sonucu sebepsiz zenginleşmiş olacağını, müvekkili tarafından ödenen paraların iadesi talepli olarak davalı hakkında … 3.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra takibinde, sebepsiz zenginleşmiş olduğu sabit ve kendisi tarafından da bilinen davalı tarafından kötü niyetli olarak borca itiraz edildiğini ve takibin durduğunu bildirerek, müvekkili tarafından davalıya … 13.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosya borcuna mahsuben yapılmış olan ödemelere ilişkin de dilekçenin 2.sayfasında 5 madde halinde açıklamalarda bulunmuş, sonuç olarak; sebepsiz zenginleşen borçlu davalının icra takibine karşı yaptığı haksız vekötü niyetli itirazının iptali ile icra takibine konu olan 1.200,00.-Tl. 750.-EURO, 400.-ABD Doları ve 4.232 TL. nin ödeme tarihleri olan 9.7.2009 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte, 1.500.-Tl ve 1.917,50.-Tl.sinin ödeme tarihi olan 14.7.2009 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, icra takibinin bu miktar üzerinden devamına, likit ve sebepsiz zenginleşme meydana getirdiği açık biçimde belirli olduğu halde yapılan itirazın kötü niyetli olması nedeni ile davalının toplam alacağın % 20 sinden aşağı olmayan icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, ödemeleri 2009 yılında yaptığını, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan davaların 1 yıl içinde açılması gerektiğini, dava dışı … Şti. nin …5.Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı dava sonucunda verilen hükmün tarihinin 31.5.2010 olduğunu, davacının bu tarih itibariyle bir paranın ödenmemesi gerektiğinden haberdar olduğunu, hernekadar , Yargıtayca anılan karar kısmen bozulmuş ise de; yerel Mahkemenin menfi tesbite ilişkin verdiği kararı bozma kararı dışında kaldığını ve yerel Mahkemenin menfi tesbite ilişkin verdiği kararı, bozma kararı dışında kaldığını ve yerel Mahkemenin dava dışı Şirketin borçlu olmadığına ilişkin kararının kesinleştiğini, bozma kararının tarihi olan 24.05.2001 de sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiğini davacının bildiğini, bu tarihten sonra, davacının vekilinin de bulunduğunu,davacının şahsen ödediği paraları dava dışı Şirketin geri alabilip alamayacağını beklememesi ve kanunda belirtilen zaman aşımını kesen sebeplerden birini kullanması gerektiğini, dava dışı Şirketin açtığı istirdat davasının sonucu beklemesi , zaman aşımı süresinin başlamasına engel bir durum olmadığını, davacının, sadece dava dışı Şirketin kefili olsa idi, iddiasının doğruluğunun tartışılabileceğini, oysa; daacının icra dosyasına kefil olduğunu, davacının, icra kefaleti verdiği 4.12.2008 tarihli haciz zabtı incelendiğinde, davacının, icra kefaletini sadece dava dışı Şirket için verdiğine ilişkin beyanının bulunmadığının görüleceğini, müvekkilinin pasif husumet ehliyeti olmadığını, davacının icra kefaletininsadece dava dışı Şirket için değil, tüm icra dosyasına yönelik olduğundan, sadece dava dışı Şirketin borçtan kurtulması, icra kefilliğini ortadan kaldırmayacağını,asıl sebepsiz zenginleşenlerin dava dışı diğer borçlular Işık Soğutma Şti. ve Semih Işık olduğunu, davacının, bu borçluların, borçlarına da kefil olduğundan ve borcu ödeyerek bu borçluları da borçtan kurtardığından, BK.496.maddesine göre alacaklının haklarına halef olacağını ve müvekkiline ödemek zorunda kaldığı parayı da dava dışı diğer borçlulardan talep edebileceğini bildirerek, davanın reddine,davacının % 20 icra inkar tazminatıyla mahkumiyetine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini savunmuştur.
… 13. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … 24. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı dosyası incelenmiştir.
… 24 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas sayılı dosyasında; Davacının … Danışmanlık A,Ş, davalının ise; … A.Ş. olduğu, iş bu dosya ile … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/89 Esas ve 2010/210 Karar sayılı dosyasının birleştirildiği, birleşen dosya davacısının; … A.Ş., davalısının … A.Ş. olduğu, iş bu ilamla dosya davacısının 03.01.2009 tarih ve … numaralı 15.300,00-TL bedelli çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespit edildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi incelemesi yapılmış; Bilirkişiler Prof. Dr. …(… Üniversitesi İcra Hukuk Anabilim Dalı), Av. … (Emekli İcra Müdürü) 22.07.2013 tarihli raporu ibraz etmişlerdir. Bilirkişi raporu detaylı, gerekçeli denetime açık olduğu dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılmamıştır.
… 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/701 Esas ve 2010/311 sayılı kararı ile istirdat talep edilmiş olduğundan ve işbu davada Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 24.05.2011 gün 2010/13337 Esas sayılı bozma ilamı ile istirdat talebi konusunda hüküm kurulması gerekliliğine işaret edildiği anlaşılmıştır. Bu davada istirdat yönünden hüküm kurulması durumunda davacı tarafından Mahkememiz dosyasının açılmasına gerek olmayacağı açıktır. … 24. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı dosyasının davacısı …’ın çek düzenleyen şirket yetkilisi olmakla birlikte icra kefili olarak çek borcunu ödediği, yine … 24. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı dosyasında taraf olmadığı için istirdat talebinin reddedildiği anlaşılmıştır. Böylece dosyamız davacısının sebepsiz zenginleşmeyi öğrendiği tarihin … 24 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı dosyasının kesinleştiği tarih olarak kabulü gerekmektedir. … 24 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı ilamının kesinleştiği tarih 04.01.2013 tür. Mahkememiz davası yönünden zamanaşımını, sebepsiz zenginleşme öğrenildiği tarih dikkate alınarak mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
… 13. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında borçlu olunmadığı tespit edilen çeke yönelik olarak dosyamız davacısının şirketi … Şirketi ve … aleyhine 16.427,80-TL tahsili için takip yapıldığı anlaşılmaktadır. … şirketine yapılan ihtiyati haciz işlemi sırasında borçlu … Şirketi’nin bir kısım malları haczedilince davacının icra kefili olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporunda davacı kefaletinin yetkilisi bulunduğu şirkete yönelik olduğunu kabul gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/19-534 Esas ve 2001/583 Karar sayılı 04.07.2001 tarihli emsal içtihatında; “teminat veren kimsenin iradesinin değerlendirilmesi gerektiğine ” değinilmiştir.
Dosyamız davacısını takip konusu çekle ilgili olarak şirketine yönelik hacizle mal kaldırılmasına engel olmak amacına yönelik olarak, şirketin borcunun ortadan kaldırılması amacı ile kefil olduğu, yoksa davacı tarafın haricen gelerek borca yönelik icra kefili olmadığı anlaşılmıştır. Kendi şirketinden mal kaldırılmasına engel olmak amacı ile kendi şirketinin borcuna yönelik olarak kefil olduğu, iradesinin şirket borcuna yönelik olduğu açıktır. Bu nedenle davacının iradesinin esas alınması Yargıtay uygulamaları ve kanun hükümleri ile uyumludur. Ayrıca; davacının kefillik iradesinin şirket borcuna yönelik olduğu kesinleşmiş mahkeme kararı ile de sabittir. … 24 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı ilamı ile davacının iradesinin şirket borcunun ödenmesi ve haczin kaldırılmasına yönelik olarak ödendiği tespit edilmiştir. Bu nedenle; davacının kefil olunan bu şirket defilerinden faydalanması gerekeceği açıktır.
Bilirkişiler raporları ile sebepsiz zenginleşme konusu bedelin işlemiş faizini de denetime elverişli şekilde hesaplamışlardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2003 tarih 2003/ 13-787 Esas ve 2003/ 774 Karar sayılı ilamında; Sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren temerrüt faizi talep edilebileceği hususuna değinilmiştir.
… 24. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/34 Esas ve 2012/67 Karar sayılı ilamı ile davacının ödemek zorunda kaldığı borçla ilgili olarak borçlu olmadığının tespit edildiği ve kararın kesinleştiği, bu bağlamda; adı geçen mahkeme kararı ve davacının haciz esnasında mal kaldırılmasına engel olmak için yetkilisi olduğu şirketle ilgili alacak iddiasına yönelik icra kefili olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca; bu borca yönelik dosyamız davalısına ödeme yapıldığı da çekişmesizdir. Davacı tarafça başlatılan … 3. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip bedeli ile de uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle takibin kaldığı yerden devamına talep doğrultusunda karar verilmiştir. Taraflar tacir olduğu, tacirlerin yaptığı işlemlerle ilgili ticari avans faizine hükmedilmesi gerektiği, bu nedenle icra takibinin yasal hükümlerle uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
Alacak konusu likit değer ifade etmektedir. Mahkeme kararı ile alacak yönelik borçtan kurtulma davası neticeye bağlanmıştır. Mahkeme kararı ile davacının şirket borcuna yönelik ödeme yapıldığı tespit edilmiştir. Çekişme konusu olan hususun var olmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak likit alacak yönünden inkar tazminatına hükmetmek gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki gerekçelerle; İstanbul Kapatılan 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/85 Esas ve 2013/260 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; Davanın kabulü ile, takibin kaldığı yerden devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davlıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, Mahkemece verilen hükmün davalı tarafça temyizi sonucunda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/6991 Esas ve 2014/15346 Karar sayılı ilamı ile; “…818 sayılı BK’nun 101.maddesinde “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur” hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde bu hüküm ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.
Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Mahkemece yargılama sırasında, takip tarihinden önce işlemiş faiz talebi yönünden davacı tarafın davalı tarafı temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunup bulunmadığı araştırılmamış, haksız ödeme tarihinden itibaren faiz hesaplaması yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur.
O halde somut olayda, davalı taraf için keşide olunan bir ihtarname bulunup bulunmadığı araştırılıp, davalı tarafın temerrüdü yoksa takip tarihinden itibaren davalının temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde faize hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İş bu dava dosyası Mahkememizin 2015/282 Esas sayılı sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın bozma ilamı incelendiğinde; Sebepsiz zengişleşmeden kaynaklanan alacaklarda temerrüdün oluşması için ihtarname şartı arandığı ihtarname yoksa takip tarihinden itibaren borçlunun temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Oysa Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihatları, öğretideki baskın görüş ve mahkememizin görüşüne göre; sebepsiz zenginleşme ve haksız fiilden kaynaklanan borçlarda ayrı bir ihbara gerek olmaksızın zenginleşmenin ve haksız fiilin oluştuğu tarihte borçlunun temerrüde düştüğü kabul edilmektedir. Bu itibarla Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın bozma ilamına katılmadığımızdan, davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğini öğrendiğinden, ayrıca bir ihtara gerek kalmaksızın davalının temerrüde düştüğü Mahkememizce kabul edildiğinden önceki kararda direnilmesine karar verilmiş; Mahkememizin 2015/282 Esas ve 2015/469 Karar sayılı dosyasında; “Mahkememizin 2013/85 Esas ve 2013/260 Karar sayılı hükmü usul ve yasaya uygun olduğundan bu kararda direnilmesine” şeklinde hüküm kurulmuş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-962 Esas ve 2018/2026 Karar sayılı 20/12/2018 tarihli bozma ilamı ile;
“Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesinin 3. fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim Yargıtayın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2017 tarihli ve 1610-668 sayılı; 24.05.2017 tarihli ve 1265-1005 sayılı kararları).
Somut olaya gelince; mahkemece aslolan kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece “…Mahkememizin 2013/85 Esas ve 2013/260 Karar sayılı hükmü usul ve yasaya uygun olduğundan bu kararda direnilmesine, ” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa karar usule uygun karar değildir.
Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir ” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya Mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-962 Esas ve 2018/2026 Karar sayılı 20/12/2018 tarihli bozma ilamı bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/6991 Esas ve 2014/15346 Karar sayılı ilamı ile takipte işlemiş faiz talep edilebilmesi için davalı tarafın temerrüde düşürülmesi ve ayrıca karşı tarafa yöneltilmiş bir ihtarın mevcut olması gerektiği hususu belirtilerek Mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de; gerçekleşen sebepsiz zenginleşme hallerinde, zenginleşme anından, iade anına kadar faiz talep edilebileceği, bu faizin Borçlar Kanunu kapsamında “zenginleşmede iade” içerisinde olduğu, somut olayda; sebepsiz zenginleşme anından itibaren faize hak kazanan davacının, davalıyı bir ihtarla temerrüde düşürmesi gerekmediğinden sebepsiz zenginleşmenin oluştuğu ödeme tarihinden itibaren faiz talep edebileceği, iade borcunun konusu belli bir paradan ibaret bulunduğundan ve davalı bu borç yönünden temerrüde düştüğünden ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizinden sorumlu tutulmasının zorunlu olduğu, sebepsiz zenginleşme ve haksız fiilden kaynaklanan borçlarda ayrı bir ihbara gerek olmaksızın zenginleşmenin ve haksız fiilin oluştuğu tarihte borçlunun temerrüde düştüğünün kabul edildiği, bu itibarla Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/6991 Esas ve 2014/15346 Karar sayılı bozma ilamına katılmadığımızdan, davacının takip talebi ile talep ettiği ödeme tarihinden itibaren hesaplanan ve doğruluğu bilirkişi raporu ile denetlenen işlemiş faiz talebi yerinde olmakla; önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş, yine uyulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-962 Esas ve 2018/2026 Karar sayılı 20/12/2018 tarihli bozma ilamı gereği yerine getirilerek buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin (Kapanan İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 27/11/2013 tarihli, 2013/85 E, 2013/260 K. sayılı önceki hükümde DİRENİLMESİNE,DİRENME NEDENİYLE;
“1-Davanın kabulü ile, takibin kaldığı yerden devamına, asıl alacak üzerinden % 20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar ve ilam harcı 1.612,80-TL den peşin alınan 216,10-TL nin düşümü ile kalan 1.396,70-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 1.148,15-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı vekili için hesap ve takdir olunan 2.833,20-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, “
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/07/2019

Katip …

Hakim …