Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/897 E. 2019/478 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/897 Esas
KARAR NO : 2019/478
DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
DAVA TARİHİ : 26/09/2018
KARAR TARİHİ : 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin, davalı şirkette azınlık pay sahipleri olduğunu, davalı şirketin 28/06/2018 tarihinde icra edilen genel kurulunda Türk Ticaret Kanununun 439. maddesine uygun olarak ve süresinde azınlık ortaklar tarafından özel denetçi tayinini talebinde bulunulduğunu, fakat bu talebin çoğunluk tarafından reddedildiğini, böylelikle dava açma şartının yerine geldiğini, özel denetçi tayini talebinin kanunun aradığı şartlar dairesinde yapıldığını, fînansal gerçekleri saklayan ve şirketi kötüye götüren yönetimdeki çoğunluğun tutumu dolayısıyla atamaya dair kararın gerek şirket ve gerekse de ortaklar yönünden zorunluluk arzettiğini, … Holding A.Ş’nin Türk Ticaret Kanunu anlamında başka işletmelere katılmak amacıyla kurulan bir “Holding” şirketi olmadığını, şirket yönetim kurulu başkanının görüşlerinin aksine … Holding A. Ş. ile başka şirketler arasında Türk Ticaret Kanununun 195. maddesinde tanımlandığı gibi “Hakim Şirket”-“Bağlı Şirket” ve “Şirketler Topluluğu” ilişkisi bulunmadığını, bir şirketin, diğer bir ya da bir çok şirketi oy çoğunluğu ile kontrol etmediğini, bunlara rağmen davalı şirkete yöneltilen hangi hizmet alıcısına, hangi hizmet için ne miktarda fatura düzenlendiği sorusunun, bu bilginin “Ticari sır” teşkil ettiği gerekçesiyle cevaplandırılmadığını, “Ticari sır” gerekçesinin açıklamadan kaçınma bahanesi olduğunu, şirket yönetim kurulunun talep edilen bilgiyi vermemesinin Türk Ticaret Kanununun 437/3. maddesinde belirtilen tanıma uygun olmadığı gibi “Şeffaf yönetim ilkesi'”ne de aykırı olduğunu, bu tutumun Türk Ticaret Kanununun 357. maddesinde düzenlenen “pay sahiplerine eşit işlem” uygulanması kuralına da aykırı olduğunu, nitekim davalı şirket yönetim kurulu başkanı olan …’ın şirketin pay sahiplerinden birisi olarak “ticari sır” diye tanımlanan bu bilgilerin tümüne sahip olduğunu, bilançonun 20 numaralı dip notuna göre … Holding A.Ş. nin ortalama personel sayısının 32 olduğunu, ancak çalışanların meslekleri ve sayısal olarak hangi hizmette istihdam edildiklerinin dağılımları hakkında bilgi verilmediğini, 01.01-31.12.2017 dönemi yıllık faaliyet raporuna göre şirketin 427.200,03 TL tutarında araç kiraladığını ve araçlara 76.861,77 TL tutarında akaryakıt gideri ödediğini, toplam satışı 9,140.981,76 TL olan bir şirketin 504.061,80 TL tutarında araç kiralaması ve akaryakıt harcaması yapmasının makul olmadığını, hangi yönetici için, hangi marka araç kiralandığı ve her yöneticiye kiralanan aracın yıllık maliyetinin ne olduğu konusunun sır olarak kaldığını, şirketin 25.823,90 TL zarar ettiğini, buna rağmen yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile Genel Müdür, Genel Koordinatör, Genel Müdür Yardımcıları gibi üst düzey yöneticilere toplam 2.076.439,00 TL ücret ve benzeri menfaat sağlandığını, ana faaliyeti “hizmet” olan bir şirketin hangi nedenlerle zarar etttiğinin izaha muhtaç olduğunu, ayrıca zarar eden bir şirkette yöneticilere hangi nedenle böyle büyük miktarda menfaat sağlanması hususunun bile özel denetçi tayini talebini haklı kıldığını, davalı şirketin bilanço düzenleme anlayışının yanlış olduğunu, bunun sonucunda bilerek ya da bilmeyerek gerçeğe aykırı bilanço ve hesap raporları düzenlendiğini, bütün finansal sonuçların yanıltıcı olduğunu, özel denetçi tayini halinde ve Mahkeme denetiminde düzenlenecek raporun bu hususları ortaya koyacağını, belirtmiş ve gerçeği yansıtmayan ve ihtiva ettikleri gerçek dışılıklar nedeniyle şirketin bekası bakımından ciddi bir olumsuzluk taşıyan faaliyet raporu ile bilanço ve diğer finansal raporların, alınabilecek olup da alınmamış tedbirlerin irdelenmesi için şirkete “özel denetçi” tayin edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların hukuka aykırı afaki gerekçelerle Türk Ticaret Kanununun 438 ve 439. maddelerine dayalı özel denetçi tayini talepli dava ikame ettiklerini, davanın gerekçesiz ve yanlış bilgilerle dolu olduğunu, mahkemenin yanıltılmaya çalışıldığını, davalı şirketin … Şirketler topluluğu içinde bir şirket olduğunu ve davacılar ve oğlunun da içinde bulunduğu aile bireyleri tarafından yönetildiğini, … Şirketler Grubunun 1988 yılından beri şirketin kurucusu …’ ın oğlu … tarafından yönetildiğini, üyeliği yaptığını ve şirketin bu yıllarda nasıl yönetildiyse halen aynı şekilde yönetildiğini, davacıların oğlu … ‘in grup şirketi … A.Ş.’de, davacı …’in … A_Ş.’nde ve davacı …’in … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olduğunu, fakat davacıların azınlık haklarını adeta çoğunluğa tahakküm aracı haline getirmeye başladıklarını ve huzurdaki davanın şirket yönetimini yıldırmak için açıldığını, … Şirketler Topluluğundaki şirketlerin birbirleri lehine transfer fiyatlandırması kurallarına riayet ederek kefil olduğunu, ipotek verdiğini, ödünç kullandırdığını, davalı şirketin … Şirketler Topluluğu kapsamında bir aile şirketi olduğunu, bu nedenle yönetim kurulu üyeleri ve ortakların şirketteki bütün işlerden haberdar olduğunu, davacıların şirketler topluluğuna dahil diğer şirketlerde paydaş ve bir bölümünde yönetim kurulu üyesi olduklarını ve sürekli olarak bilgilendirildiklerini, hangi hizmet alıcısına ne miktarda fatura kesildiği bilgisinin kendilerine verilmediği iddiasındaki davacılara bu bilgilerin verildiğini, nitekim bu bilgilerin davacı …’e 10.01.2018 tarihinde e-posta ile gönderildiğini, davacıların bir başka iddiasının çalışanların görevleri, kullandıkları araçlar vs. bilgisinin kendilerine verilmediği olduğunu, halbuki bu bilgilerin de davacı … e 26.01.2018 tarihinde e-posta ile gönderildiğini, davacıların bîr başka iddiasının şirket harcamalarının kendileri ile paylaşılmadığı olduğunu, halbuki bu bilgilerin de davacı …’e 03.01,2018 tarihinde e-posta ile gönderildiğini, davacıların dava açmada hukuki yararı bulunmadığını ve Türk Ticaret Kanununun 438 ve 439. maddelerindeki şartların gerçekleşmediğini, ortaklardan hiçbir bilginin saklanmadığını ve talep edilen her bilginin şeffaf bir şekilde kendileri ile paylaşıldığını, davalı şirketin çalışan sayısının 32 kişi, aktifler toplamının 1.930 345,00 ve yıllık cirosunun 9.140.981,00 TL olduğunu, 2016/8549 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmiş olan ölçütleri sağlamadığını ve Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre fînansal rapor hazırlamak zorunda olan şirketlerden olmadığını, finansal tablolarının tam tasdik kapsamında her yıl … YMM A.Ş.’nin denetiminden geçtiğini, davacıların zaten bilgileri dahilinde olan konularla ilgili olarak özel denetçi talep ettiklerini, özel denetçinin inceleyeceği her türlü bilgi hatta daha fazlasının davacılara iletildiğini, davalı şirketin Türk Ticaret Kanununun 437. maddesi uyarınca finansal tabloları ile faaliyet raporunun ve pay sahiplerinin incelemek isteyebileceği tüm belgelerin birinci ve ikinci genel kurul toplantısından önce, hatta Şubat ayından beri şirketin merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğunu, davacılardan …’in hemen hemen her gün merkez ofise geldiğini ancak bir kez dahi faaliyet raporunu incelemeyi talep etmediğini, genel kurul toplantısından önce davacıların talep ettiği tüm bilgi ve belgelerin sağlandığını, şahıslara ilişkin özel bilgi taleplerinin 6693 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu bakımından kişisel veri olarak değerlendirildiğini, ortaklıkla ilgisi kurulamadığı için bu bilgilerin iletilmediğini, şirket sır niteliğindeki taleplerin karşılanamadığını, zaten yasanın amir hükmü gereğince bu nitelikteki bilgilerin özel denetçi raporunda da bulunamayacağını, davalı …Ş.’nin 2018 yılına kadar yapılan Genel Kurul toplantılarında, yönetim kurulunun ibra edildiğini, özellikle son 3 yıl mali durumunu içeren faaliyet raporu, bilanço ve finansal tabloların davacıların da olumlu oyu ile kabul edildiğini, 2017 yılı net karı 146.013,00 TL olan … Holding A.Ş.’nin 2017 yılında zarar etmediğini, davacıların talep ettiği bilgi ve belgelerin 13.04.2018 tarihli teslim tesellüm zaptı, …, Noterliğinin 22 ve 26 06.2018 ve 08.10.2010 tarihli ihtarnameleri ile verildiğini, ayrıca Genel Kurul öncesi teslim tesellüm tutanakları ile yönetim kurulu faaliyet raporunun da verildiğini, … Holding AŞ. yönetici ve çalışanlarına prim ödemesi gibi ek bir menfaat sağlanmadığını, şirkette verilen maaşların piyasa ortalamalarına yakın, hatta bazı görevlerde düşük olduğunu beyanla; haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememiz ara kararı ile mali bilirkişi … ‘nun görevlendirilmesi suretiyle denetim konularının ayrıntısına girilmeksizin T.T.K’nın 439. maddesinin yasal şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda inceleme icra edilerek konuya ilişkin 02/05/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı raporunda özetle;
”6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Genel Kurulun Reddi” başlıklı 439 maddesi; “(1) Genel Kurulun özel denetim istemini reddetmesi halinde sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibari değeri toplam* en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesin’den özel denetçi atamasını isteyebilir. (2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.” hükmünü taşımaktadır.
Davacının talep ettiği, davalı şirketin verdiği bilgi ve belgeler karşılaştırması ve davacının bilgi alma ve açıklama hakkını kullanması:
Sayın Mahkemenin 24.12.2018 tarihli ön inceleme duruşması davet tutanağı ile taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmiş, ayrıca uyuştukları ve uyuşamadıkları ihtilaflı hususları, bilirkişi incelemesinin gerekli olması hâlinde bilirkişilerin yanıtlaması ve mütalaada bulunmasını istedikleri hususlarla ilgili ayrıntılı beyanda bulunmaları ile ön inceleme duruşma gününden 2 gün öncesine kadar süre verilmesine karar verilmiştir. Davacı taraf bu karar sonrasında 01.03.2019 tarihinde, davalı taraf ise 04.03.2019 tarihinde dilekçe sunmuştur.
Tarafların tüm dilekçeleri incelendikten sonra ihtilafın :
Davacıların talep ettiği bilgilerin verilip verilmediği, verilmedi ise bu bilgilerin kişisel verilerin korunması kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, ya da şirket ortaklarından saklanması gereken ticari sır teşkil edip etmediği, davalı şirketin … Şirketler Topluluğuna dahil olup olmadığı konusu da dikkate alınarak Türk Ticaret Kanununun 438 ve 439. maddelerindeki şartların yerine getirilip getirilmediği hususlarına ilişkin olduğu görülmüştür.
Davacıların talep ettiği bilgilerin verilip verilmediği; davacı taraf, Genel Kurul öncesinde çeşitli ihtarlar ile Yönetim Kurulundan bazı bilgiler talep ettığını ve fakat bu belgilerin alınamadığını, aynı bilgilerin Genel Kurulda da talep edildiğini ve yine alınamadığını iddia etmiş, iddialarını kanıtlamak için 09.04.2018, 29,05.2018 ve 22.06 2018 tarihli ihtarnameleri ve 28.06.2018 tarihli Genel Kurul tutanağını sunmuştur. Davalı taraf ise talep edilen tüm bilgilerin, hatta fazlasının tüm pay sahipleri ile paylaşılmış olduğunu iddia etmiş ve iddiasını kanıtlamak için 11.05.2018 tarihli yazıyı, 22.05.2018 ve 26.06.2018 tarihli ihtarnameler ile Genel Kurul öncesi tarihli bazı e-maıl mesajlarını sunmuştur. Dosyadaki ihtarlardan ayrıca davacı tarafından gönderilmiş 02 05,2018 tarihli bir ihtar daha olduğu anlaşılmış, ancak bu ihtarın dosyaya sunulmadığı görülmüştür.
Dava dilekçesinden ve dosyadaki belgelerden 02.05.2018 tarihli ihtarda; 25.823,90 TL zararın oluşma nedeni, hangi şirkete ne kadar fatura kesildiği, verilen hizmetlerin neler olduğu. üst düzey yöneticilere yapılan 2.078.439,00 TL tutarındaki ödeme, davalı şirkette çalışan personel ve bağlı bulundukları departmanlar, kiralanmış araçlar ve kimlerin kullandığı hususlarında bilgi talep edilmiştir.
Davalı Şirket adına Yönetim Kurulu Başkanı … 11.05.2018 tarihli yazı ile davacıların taleplerine cevap vermiştir. Bu cevaplarda; … Holding A Ş. nin sadece grup şirketlerine hizmet üretmek için kurulmuş olduğunu, … Grubu dışında hiçbir şirkete hizmet vermediği, 2017 yılında zarar oluşmasının nedeninin yıl başında yapılan bütçelerde öngörülemeyen döviz kuru artışı ve ek işçilik ödemeleri nedeniyle oluşan maliyet farkları olduğu, şirketin bütün hizmetlerini grup şirketlerine verdiği, hangi şirkete ne kadar fatura kesilmiş olduğunun ticari sır niteliğinde olduğu, ancak verilen hizmetlerin 39 başlık olarak sıralanmış dökümünün verilebileceği, üst düzey yöneticiden kastın bir profesyonel Yönetim Kurulu üyesi İle CEO vekili ve 3 direktör ünvanlı çalışan olduğu, 2.078.439,00 TL’nin 2017 yılı toplam işveren maliyeti olduğu, prim ödenmediği, ödenen ücretin ticari teamüllere ve piyasa koşullarına uygun olduğu, şirketteki personel ve bağlı bulundukları departmanların tabloda gösterildiği, tahsis edilen araçların markasının, aracı kullanan kişinin ve kira tutarının listelendiği, belirtilmiştir.
Davalı şirket yönetim kurulu başkanının bu açıklamalarından sonra davacılar tarafından gönderilen 29.05.2018 tarihli ihtarda bazı konularda açıklamalarda bulunulmuş ve temin edilemediği iddia edilen bilgileri tekrar talep edilmiştir. İhtarda kısaca; … Holding A.Ş.’nin Türk Ticaret Kanunu anlamında başka işletmelere katılmak amacıyla kurulan bir “Holding” şirketi olmadığı, … Holding A.Ş. ile başka şirketler arasında Türk Ticaret Kanununun 195 maddesinde tanımlandığı gibi “Hakim Şırket”-“Bağlı Şirket” ilişkisi bulunmadığı, bu nedenle … Holding A.Ş.’nin hizmet verdiği şirketlere, verdiği hizmet ile orantılı olarak fatura düzenlemesi gerektiği, aksı takdirde fatura ödeyen şirkete vermediği hizmetin karşılığını tahsil etmiş olacağı, bunun da hukuka uygun olmayacağı, … Holding A.Ş.’nin “hangi hizmet alıcısına hangi hizmet için ne miktarda fatura düzenlenmiş” olduğu sorusunun normal koşullar altında saklanmasını gerektirecek bir boyutu olmadığı ileri sürülmüştür.
Davalı Şirket Yönetim Kurulu adına Yönetim Kurulu Başkam … tarafından gönderilen 22.06.2018 tarihli ihtarda ise bu hususlara cevaben; … Holding A.Ş.’nin hissedarların ortak kararıyla stratejik olarak grup şirketlerine iştirak etme planını uygulamaya koymadığını, ancak kuruluşundan itibaren şirket yönetimlerinin desteklenmesi ve şirketlere danışmanlık verilmesi konusunda faaliyet gösterdiğini, şirket ünvanında Holding ibaresinin geçmesi nedeniyle hiçbir zaman TTK’nun 519/4. maddesi kapsamına girdiğini iddia etmediğini, 11.05.2018 tarihli cevapta bulunan hizmetlerin, her yıl şirketlerin ihtiyaçları ve planlama doğrultusunda verildiğini, bugüne kadar gönderilen ihtarlarda … Şirketlerinin bir topluluk şirketi olmadığından bahsedildiğini, bu itiraz ve tesbitlere katılınmadığını, gerek TTK 195, gerekse de Ticaret Sİcîl Yönetmeliğinin 105. maddesi incelendiğinde şirketlerin topluluk şirketi sayılması gerektiğini, … şirketler topluluğunda ticaret şirketi olmayan bir teşebbüse doğrudan ya da dolaylı bağlı şirketlerin olduğunu, grup şirketlerinin almadığı bir hizmet için bedel ödemiş olmasının söz konusu olmadığını, … Holding A.Ş.’nin her yıl başında keseceği hizmet fatura bilgilerini grup şirketleri ile paylaştığını, her grup şirketinin söz konusu hizmet bedellerini bütçelerine dahil ettiğini ve itirazsız ödediğini, şirketlere kesilecek faturaların bütün grup şirketleri ile bir anlaşma ve onların kabulü çerçevesinde düzenlendiğini, bugüne kadar aksine bir uygulamanın hiç yapılmadığını, TTK’nun 357. maddesinin uygulanamayacağını, … Holding A.Ş.’nin hangi şirkete ne kadar fatura kestiği bilgisinin Mart ayında yapılan ilk Genel Kurul öncesinde en ince ayrıntısına kadar paylaşılmış olduğunu, belirtmiştir.
Taraflar benzer argümanlarını Genel Kurulda da yinelemişlerdir.
Yukarıda özetlenen talep ve cevaplar karşılaştırıldığında davacı tarafın, dosyada bulunmayan 02.05.2018 tarihli ihtarda istemiş olduğu bilgilerden çoğunu almış olduğu, cevaplanmayan sorunun ise hangi şirkete ne hizmet verildiği ve ne kadar fatura kesildiği sorusu olduğu görülmekte, davalı şirket her ne kadar davacılara talep ettikleri her türlü bilgiyi saklamaksızın verdiklerini, böylelikle aydınlatma yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiklerini ileri sürmüş olsa da gerek davacı tarafın ihtarlarına verdiği cevaplarda, gerekse de Genel Kurul tutanağına geçen açıklamalarında talep edilen somut bilgiyi “ticari sır” teşkil ettiği gerekçesiyle vermediği anlaşılmaktadır.
Cevap dilekçesinde bu bilginin davacılardan … ‘e 10.01.2018 tarihinde gönderilen e-mail mesajı ile verildiği ileri sürülmüştür. Anılan e-mail mesajında davalı Şirketin Danışmanlık gelirleri şirket bazında listelenmiş ve yüzdesi belirtilmiştir Ancak elde edilen gelir karşılığında hangi hizmetin verilmiş olduğu bu e-mail mesajında da bulunmamaktadır.
Genel Kurul tutanağına geçen tartışmalardan davacıların davalı şirketin gelirinin % 94’ünün 2 şirketten karşılanmış olması hususunu sorguladıkları, davalının 2 şirkete gerçekten tahsil edilen bu bedel kadar hizmet vermiş olup olmadığı bilgisini istediği görülmektedir. Ne davacılara gönderilen ihtarlarda, ne de cevap dilekçesi ve eklerinde bu hususta bir açıklama yapıldığı tesbit edilememiştir.
Davalı şirketin hangi şirkete ne hizmet verdiği ve karşılığında ne kadar gelir elde ettiği bilgisinin “ticari sır” olup olmadığı aşağıdaki bölümlerde değerlendirilmiştir. Davacıların talep ettiği bilgilerin kişisel veri olup olmadığı ya da ticari sır teşkil edip etmediği: yukarıdaki tesbitlerim çerçevesinde davacıların talep ettiği ve davalı tarafın vermediği bilginin hangi şirkete hangi hizmetin verildiği ve karşılığında ne miktarda fatura düzenlediği sorusunun cevabı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı şirket, bu bilginin paylaşılmaması nedenini “ticari sır” olarak açıklamıştır. Halbuki huzurdaki davada somut bilgi talebinin kişisel verilere ilişkin bir boyutu yoktur. Şirkete ait bir bilgi ticari sır teşkil ediyor ise bu bilgi gerçekten de pay sahipleri ile paylaşılmamalıdır. Bu mahiyetteki bilgiyi pay sahipleri ile paylaşan Yönetim Kurulunun sorumlu tutulması mümkün olabilir. Ancak bir bilginin ticari sır teşkil etmesi için sır sahibinin sırrın saklanması yönünde iradesi bulunmalı ve sırrın konusu olan bilginin gizli kalmasının sahibine haklı bir menfaat sağlıyor olması gereklidir.
Bilirkişi olarak somut olayda davacılar tarafından talep edilen söz konusu bilginin Ticari sır” mahiyeti taşımadığı görüşündeyim. Nitekim davalı vekilinin açıklamalarına göre hangi şirketten ne kadar gelir elde edildiği bilgisi 10 01.2016 tarihinde davacılardan …’e gönderilen e~mail mesajı ile paylaşılmıştır. Dolayısıyla bu bilgi bizzat davalı tarafından da “Ticari sır” olarak değerlendirilmemiş ve pay sahiplerine verilmiştir. Hangi şirkete ne miktarda fatura düzenlendiği bilgisi davalı tarafından tıcari sır olarak değerlendirilmediğine göre geriye sadece faturaların hangi hizmetler için düzenlendiği sorusu kalmaktadır. Aslında bu hizmetlerin neler olduğu da ana hatları ile davalı tarafın 11.05.2018 tarihli yazısında bulunmaktadır.
Davalının 10.01.2018 tarihli e-mail mesajının ekindeki tabloda 15 şirketten gelir elde edildiği görülmektedir. Bu tabloda rakamlar kapatılmış olsa da gerek Genel Kurul’daki tartışmalardan, gerekse de tarafların dilekçelerinden 15 şirketten elde edilen gelirin % 94’lük bölümünün 2 şirketten tahsil edildiği görülmektedir. Tahsilatın % 94’lük bölümünün 15 şirketin 2 tanesinden karşılanmasının davacı pay sahipleri tarafından şüpheli bulunması ve içeriğinin sorgulanması doğal karşılanmalıdır. Davalı Şirketin konuya ilişkin açıklamaları tutarlı görülememiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde Şirketin birçok grup şirketine hizmet vermesine karşı gelirlerinin % 94’lük kısmını … Sanayi T.A.Ş. ile … Sanayi T.A.Ş.’nden elde edilmesi konusunun gizlendiği hususunun doğru olmadığı, … Şirketler topluluğunda her yıl aynı uygulamanın yapılageldiği, bu durumun davacılar tarafından da bilindiği, hangi şirket için hangi miktarda fatura kesildiğini en iyi bilenlerden birinin davacılar olduğu ifade edilmiştir. Davalı taraf şirket uygulamasının davacılar tarafından bilindiğini belirttiğine göre kendilerine daha önce bu doğrultuda açıklama yapılmış ve bilgi verilmiştir. Diğer bir ifade ile bu bilgi geçmişte davalı şirket tarafından “Ticari sır’ olarak değerlendirilmemiştir. Geçmişte “Ticari sır” olarak görülmeyen ve pay sahipleri ile paylaşılan bilgilerin daha sonra ihtarlar ile talep edildiğinde ve Genel Kurul’da sorulduğunda verilmekten kaçınılmasında çelişki vardır.
Bu nedenlerle somut olayda davalı şirketin düzenlediği faturaların hangi hizmet karşılığı verilmiş olduğu bilgisinin diğer ortaklarla paylaşılmasının “Ticari sır” teşkil etmeyeceği kanaatini taşımaktayım.
Türk Ticaret Kanununun 438 ve 439. maddelerindeki şartların oluşup oluşmadığı: Türk Ticaret Kanununun 438. maddesi hükmü şöyledir: madde 438- (1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Hüküm uyarınca “bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulması” Genel Kurul’dan istenebilecektir. Yukarıdaki değerlendirmelerim çerçevesinde, davacıların davalı şirket yönetim kumlundan bilgi talep ettiği, bu bilgilerin bazılarının temin edildiği, fakat hangi şirkete hangi hizmet için ne miktarda fatura kesildiği bilgisinin paylaşılmadığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Dolayısıyla Türk Ticaret Kanununun 436. maddesindeki şartlarının oluştuğu görülmektedir.
Türk Ticaret Kanununun 439. maddesi hükmü şöyledir; madde 439-(1) Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık Anonim Şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesin’den özel denetçi atamasını isteyebilir. (2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özet denetçi atanır.
Maddede sayılan şartlara göre; genel kuruldan özel denetim talep edilmesi, fakat bu talebin reddedilmesi, talebin sermayenin en az onda birini oluşturan pay sahipleri tarafından yapılması, özel denetçi tayini talebinin 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesin’den istenmiş olması, kurucuların veya şirket organlarının kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal etmiş olmaları, şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğramış olmaları ve yukarıdaki hususların ikna edici bir şekilde ortaya konması gereklidir.
439. maddenin 1. fıkrasında sıralanan yukarıdaki 3 hususun gerçekleşmiş olduğu tartışma konusu değildir.
Nitekim davacılar şirket sermayesinin yüzde onundan fazla pay sahibidirler. Genel Kuruldan özel denetçi tayin edilmesini talep etmişler ve bu talep Genel Kurul tarafından reddedilmiştir. Davacılar bu karara muhalif kalmışlar ve nihayetinde 3 aylık süre içerisinde şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesinden özel denetçi atanmasını istemişlerdir. Taraflar arasındaki tartışmalar 439. maddenin 2 fıkrasındaki şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir.
Davalı taraf Şirket organlarının kanun veya esas sözleşmeyi ihlal etmediğini, şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğramadığını, bu hususların davacılar tarafından ikna edici bir şekilde ortaya konamadığını ileri sürmektedir. Yukarıdaki incelememde davalı şirketin 15 şirkete hizmet faturası düzenlediğini, bu şirketlerden 2 tanesinin toplam gelirin % 94’ünü sağladığının taraflar arasında tartışmasız olduğunu tesbit etmiş ve davacı tarafın bu durumu şüpheli bulmasının tabi olduğu ve içeriğini sorgulamak isteyebileceği sonucuna ulaşmıştım.
Bu tesbitler ışığında eğer gerçekten bir şirkete kısmen ya da tamamen hizmet verilmediği halde fatura düzenlenmiş ve gelir elde edilmiş ise bu durum elbette kanuna aykırılık teşkil eder ve bu aykırılık nedeniyle şirketin zarara uğraması mümkündür.
Davalı Şirket, … Şirketler Topluluğu içinde bir şirket olduğunu, … Şirketler Grubunun davacıların ve oğlunun da içinde bulunduğu aile bireyleri tarafından yönetildiğini, dilekçelerinde yer alan ve eklerde sunulan tablolar incelendiğinde … Şirketleri arasında neden topluluk şirketleri hükümlerinin uygulanması gerektiğinin açık şekilde ortaya çıktığını, bu konuda TTKnun 195. maddesi ile Ticaret Sicil Yönetmeliğinin ilgili hükümlerinin hatırlatıldığını ifade etmektedir
Davalı Şirket ayrıca cevap dilekçesinde 15 şirketin … şirketler Topluluğunu oluşturduğunu belirtmekte, şirketlerin yönetim kurullarına ve ortaklık yapılarına ilişkin tabloları sunmaktadır. Davalı şirket ile en çok gelir tahsil ettiği … ve …’nun ortaklık yapıları incelendiğinde bu şirketlerde hakim şirket – bağlı şirket ilişkisini oluşturacak bir ortaklık yapısı göze çarpmamaktadır.
Davalı taraf, … Şirketler Topluluğunu açıklarken topluluğun bir aile şirketi olduğunu, davacıların kendileri ile ilişkili diğer şirketlerde pay sahibi olduklarını, söz konusu şirketlerin bir kısmında davacı ya da birinci derece kan ve sihri hısımlarının Yönetim Kurulu üyesi olduğunu da ifade etmektedir. T.T.K.’nun 195. maddesindeki hakim şirket-bağlı şirket düzenlemesinde doğrudan ya da dolaylı olarak (1) oy çoğunluğunun bulunması, (2) Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haiz olunması, (3) kendi oy hakları yanında bir sözleşmeye dayanarak tek başına veya diğer pay sahiplen ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturması ve (4) diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabilmesi şartları bir arada aranmaktadır. Cevap dilekçesinde davalı şirketin büyük ortağının … olduğu ve …’ın … şirketinde % 26,21 ve …’nun %100 hissedarı olan … A.Ş, de % 25,52 oranında pay sahibi olduğu belirtilmiştir. Davalı Şirket ile … A.Ş, ve … A Ş. arasında şirketler topluluğu hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek nasıl bir hakimiyet ilişkisi olduğu açık değildir. T.T.K.’nun 202. maddesi hükmü gereğince hâkim şirketin/teşebbüsün, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanması mümkün değildir. Maddede belirtildiği gibi hakim şirket/teşebbüs bağlı şirketi, kârını azaltmaya veya bu sonucu yaratacak ödemelerde bulunmaya yönettemez Bunun kanunda belirtilen istisnası oluşacak kaybın o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilmiş olması veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştireceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınmış olmasıdır
Davalı Şirket ile … A Ş. ve … A.Ş. arasında şirkeler topluluğu hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek bir düzenlemenin varlığı kabul edilse bile T T.K.’nun 202. maddesi verilmeyen hizmetler karşılığı fatura düzenlenmesini ve ödeme kabul edilmesini kapsamaz. Bu maddede belirtilen husus, hakim şirketin talimatı ile bağlı şirketin kendisine ait olmayan bir ödemede bulunmasıdır. Bunun şartı bu ödemenin denkleştirilmesi ya da bağlı şirkete böyle bir istem hakkı tanınmasıdır. Ancak hakim şirket-bağlı şirket düzenlemesi içeriği doğru olmayabilecek bir faturaya dayanılarak tahsilat yapılmasına imkan vermez.
Sonuç olarak; takdir sayın mahkemeye ait olmak üzere; davacılar tarafından talep edilen “Hangi şirkete ne hizmet verildiği ve ne kadar fatura kesildiği” bilgisinin kendilerine verilmediği, talep edilen bu bilginin belirli bir hususa ilişkin olduğu ve pay sahipleri ile paylaşılmasının ticari sır teşkil etmediği, dava konusu olayda Türk Ticaret Kanununun 438 ve 439. maddelerindeki şartların bu hususa ilişkin olarak oluştuğu ” yönünde beyan ve mütalaada bulunmuştur.
Dava; Türk Ticaret Kanunu’nun 439.maddesi gereğince davalı şirkete özel denetçi atanması istemine ilişkindir. Davalı yan davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasındaki ihtilaf; davalı şirkete özel denetçi atanması şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
6102 sayılı TTK’da bilgi alma inceleme hakkı ve özel denetçi tayin istemi;
“IV – Bilgi alma ve inceleme hakkı
MADDE 437- (1) Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.
(2) Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz.
(3) Bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebilir.
(4) Şirketin ticari defterleriyle yazışmalarının, pay sahibinin sorusunu ilgilendiren kısımlarının incelenebilmesi için, genel kurulun açık izni veya yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekir. İzin alındığı takdirde inceleme bir uzman aracılığıyla da yapılabilir.
(5) Bilgi alma veya inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi, reddi izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilir. Başvuru basit yargılama usulüne göre incelenir. Mahkeme kararı, bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve bunun şeklini de içerebilir. Mahkeme kararı kesindir.
(6) Bilgi alma ve inceleme hakkı, esas sözleşmeyle ve şirket organlarından birinin kararıyla kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz.
V – Özel denetim isteme hakkı
1. Genel kurulun kabulü
MADDE 438- (1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.
(2) Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir.
2. Genel kurulun reddi
MADDE 439- (1) Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir.
(2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.
3. Atama
MADDE 440- (1) Mahkeme, şirketi ve istem sahiplerini dinledikten sonra kararını verir.
(2) Mahkeme istemi yerinde görürse, istem çerçevesinde inceleme konusunu belirleyerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanı görevlendirir. Mahkemenin kararı kesindir.
4. Görev
MADDE 441- (1) Özel denetim, amaca yararlı bir süre içinde ve şirket işleri gereksiz yere aksatılmaksızın yapılmalıdır.
(2) Yönetim kurulu, şirketin defterlerinin, yazışmaları dâhil yazılarının, kasa, kıymetli evrak ve mallar başta olmak üzere, varlıklarının incelenmesine izin verir.
(3) Kurucular, organlar, vekiller, çalışanlar, kayyımlar ve tasfiye memurları önemli olgular konusunda özel denetçiye bilgi vermekle yükümlüdür. Uyuşmazlık hâlinde kararı mahkeme verir. Mahkemenin kararı kesindir.
(4) Özel denetçi, şirketin özel denetimin sonuçlarına ilişkin görüşünü alır.
(5) Özel denetçi sır saklamakla yükümlüdür.
5. Rapor
MADDE 442- (1) Özel denetçi, incelemenin sonucu hakkında, şirketin sırlarını da koruyarak, mahkemeye ayrıntılı bir rapor verir.
(2) Mahkeme, raporu şirkete tebliğ eder ve şirketin, raporun açıklanmasının şirket sırlarını veya şirketin korunmaya değer diğer menfaatlerini zarara uğratıp uğratmayacağına ve bu sebeple istem sahiplerine sunulmamasına ilişkin istemi hakkında karar verir.
(3) Mahkeme, şirket ve istem sahiplerine, açıklanan rapor hakkında, değerlendirmeleri bildirmek ve ek soru sormak imkânını tanır.
6. İşleme konulma ve açıklama
MADDE 443- (1) Yönetim kurulu, raporu ve buna ilişkin değerlendirmeleri, ilk genel kurula sunar.
(2) Her pay sahibi, genel kurul toplantısını izleyen bir yıllık süre içinde şirketten raporun ve yönetim kurulunun görüşünün bir suretinin verilmesini isteyebilir.
7. Giderler
MADDE 444- (1) Mahkeme, özel denetçi atanmasını kabul etmişse, şirketçe ödenmesi gereken avansı ve giderleri belirtir. Özel hâl ve şartların haklı göstermesi hâlinde giderler kısmen veya tamamen istem sahiplerine yükletilebilir.
(2) Genel kurul özel denetçinin atanmasına karar vermişse giderler şirkete ait olur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı yan; 02.05.2018 tarihli ihtarında; 25.823,90 TL zararın oluşma nedeni, hangi şirkete ne kadar fatura kesildiği, verilen hizmetlerin neler olduğu, üst düzey yöneticilere yapılan 2.078.439,00 TL tutarındaki ödeme, davalı şirkette çalışan personel ve bağlı bulundukları departmanlar, kiralanmış araçlar ve kimlerin kullandığı hususlarında bilgi talebinde bulunmuş, bilgi alma talebi kısmen karşılanmış, talebini genel kurulda yinelemiş, ayrıca bu hususta genel kuruldan özel denetçi atanmasına yönelik talebi reddedilmiş ve davacı yan ret kararına muhalefet etmiştir.
Davacı taraf; bilgi alma hakkının karşılanmadığından bahisle her ne kadar özel denetçi atanması talebinde bulunmuş ise de; TTK’nun 437/5 bendi gereğince bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin talebinin reddi halinde eksik verildiğini ve karşılanmadığını iddia ettiği bilgi alma ve inceleme hakkının tanınması için mahkemeye başvurma hakkine sahiptir ve bu yönde mahkemeye başvuru yapıldığına dair dosyaya bilgi yansımamıştır.
TTK’ nun 438. maddesi gereğince özel denetçi atanması talebinde bulunulabilmesinin ön şartı daha evvel bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmasıdır. Davacı taraf bu anlamda bilgi alma ve inceleme hakkının yasal prosedüre uygun olarak kullanıldığını kanıtlayamadığından özel denetçi atanması talebinin yasal şartı gerçekleşmemiştir ve bu sebeple talebin reddi gerekmiştir. Aksi düşünülse ve özel denetçi atanması ön şartı olan bilgi alma ve inceleme hakkının kullanıldığı benimsense dahi ; yöneticilere ödenen ücretler açısından toplam ödeme miktarı ile ilgili davacı tarafa bedel bildirilmiş, ödenen toplam bedel davacı tarafça bilindiğinden ne sebeple yöneticilere bu paranın ödendiğinin denetlenmesinin sonuca bir etkisi yoktur ve bu husus ancak genel kurul karar iptali davasının konusunu teşkil eder.
Mübrez raporda; davacıların talep ettiği bilgilerin ana hatlarıyla verildiği, sadece davalı şirketin hizmet verdiğini iddia edip fatura kestiği … Grubuna ait şirketlerin hangilerine hangi hizmet karşılığında hangi faturayı kestiğine yönelik ticari sır olduğundan bahisle bilgi vermemesinin kanuna uygun olmadığı, zaten öncesinde de davalı tarafça davacılara benzer bilgilerin verilmesinin ticari sır olmadığını ortaya koyduğu, davalı şirket ile hizmet verdiği diğer … şirketleri arasında hakim şirket- bağlı şirket durumunun söz konusu olduğu yönündeki davalı savunması kapsamında şirketler arasında açık bir hakimiyet ilişkisinin tespit edilemediği, ancak böyle dahi olsa hakim şirketin- bağlı şirketi zarara uğratamayacağı beyanla hangi şirkete hangi hizmetin verildiği ve fatura düzenlendiği hususlarındaki özel deneçi hakkının tanınması gerektiğini mütalaa edilmiş ise de , mahkememizce bu görüşe iştirak edilememiştir.
Anılı iddiaya konu işlemde davalı şirket bu işlemlerden gelir elde eden durumda , zarara uğramamış aksine gelir elde etmiştir. Davalı şirket yönünden bir zarara uğrama durumu söz konusu olmadığından davacı hissedarlarında zarara uğradığı ileri sürülemez, dolayısıyla hukuki yarar bulunmadığından denetçi tayini talebi bu anlamda da yerinde değildir. Davacı tarafın iddiası davalı şirketin elde ettiği gelirin %94’ünü elde ettiği … grubu şirketlerinden … Anonim Şirketi ve … Anonim Şirketi yönünden bu şirketlerin hizmet almadığı halde fatura karşılığı para ödediğinden bahisle denetçi tayini talep ettiğinden bu iddia ancak karşılıksız para ödediği iddia edilen … Anonim Şirketi ve … Anonim Şirketleri yönünden açılacak özel denetçi tayin istemine ilişkin davada sürülebilir,anılı iddia huzurdaki davanın konusunu teşkil etmez.
Davacı tarafın diğer iddiaları açısından bilgi alma ve inceleme hakkı özel denetçi atanmasını gerektirmeyecek şekilde zaten karşılanmış olup, şirketin zarara uğratıldığı iddiası ancak sorumluluk davasının konusunu oluşturabilir.
Bilgi alma ve inceleme hakkı ile özel denetçi tayini talep hakkı azınlık haklarının korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler olup, anılı hakkın kullanımının; azınlık pay sahiplerinin korunması ile şirketin yönetimi, ticari işlerliği ve piyasa koşulları ve şirketin menfaati aradaki hassas dengenin gözetilerek şirkete zarar verecek nitelikte olmaması gerektiğinden dosya kapsamı ve mevcut delil durumu birlikte değerlendirildiğinden yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00TL ücret-i vekaletin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, verildiği andan itibaren kesin olmak üzere üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/05/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …