Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/855 E. 2020/182 K. 10.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/855 Esas
KARAR NO : 2020/182
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/09/2018
KARAR TARİHİ : 10/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri … ve …’in oğulları ve destekleri … 24/03/2010 tarihinde sürücüsü olduğu … plakalı araç ile yaptığı tek taraflı trafik kazasında vahim bir şekilde vefat ettiğini, müteveffa destek …’in vefatına sebebiyet veren … plakalı aracın kaza tarihi olan 24/03/2010 tarihinde KTK ZMMM poliçesi mevcut olmadığından usul ve yasalarımız gereği müvekkillerinin maruz kaldığı destekten yoksun kalma zararlarının tazmininden sorumlu kurumun davalı … olduğunu, bu vahim kazada evladını ve desteklerini kaybeden müvekkillerinin yaşadığı ve yaşayacağı acıyı tarif etmenin mümkün olmadığını, maddi ve manevi olarak zarara maruz kaldıklarını, davanın kabulü ile esas itibari destekten yoksun kalan 3.kişi olan bağlantı olarak anne baba sıfatı da bulunan müvekkilleri için 3.000,00 TL’şer belirsiz alacak destekten yoksun kalma zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tazmin ve tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kuruma başvurusunun bulunmadığını, bu sebeple dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sürücünün ölümünün trafik sigortası teminatına girmediğini, kazaya davacıların murisi kusurlu olarak sebebiyet verdiğinden hiç kimse kendi kusurundan kaynaklanan bir sebepten dolayı tazminat talep edemeyeceğini, kazanın meydana gelişinde davacının murisinin kusurlu olduğunu, yani …’in aynı zamanda haksız fiil faili olup 3.kişilere karşı asli sorumlu olan kişi olduğunu, dolayısıyla varislerinin de 3.kişilere karşı varis sıfatıyla müteselsil sorumlu olduğunu, yine alacaklı ve borçlu şahısların aynı kişi üzerinde olamayacağının genel kural olduğunu, müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, davanın hukuki sebepten yoksun olduğunu, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacının zararının usulen ispat etmesi gerektiğini, kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, kusur durumu belirlenirken müterafik kusur dikkate alınması gerektiğini, teminatın tek, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda KTK.96.madde gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini, müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, açıklanan nedenlerle TTK.md.94 deki başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine, müvekkili şirket aleyhine açılmış davanın tümden reddine, davacı delillerinin taraflarına tebliğine, davacı tarafa vefat sebebiyle SGK tarafından bağlanmış olan gelirlerin tespitine, davacının davasının ispatı halinde müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep ettiğini bildirmiştir.
Davacı vekili, 11/12/2019 tarihli dilekçesi ile, 6.000 TL olan tazminat talebini 65.907,12 TL daha artırarak 71.907,12 TL’ye yükselttiğini beyan etmiş ve harcını yatırmıştır.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce aktüerya uzmanı … ve kusur uzmanı … marifteyle dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda rapor alınarak konuya ilişkin 24/04/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi … 24/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Delillerin ve hukuki durumların takdiri mahkemeye ait olmak üzere 24/03/2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında davalının %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’in geride kalan hak sahiplerinin;
1.seçenekte; muhtemel eş ile müteveffaya eşit pay, muhtemel çocukların bakım ihtiyacının (yaşlarının küçük olması, eğitim görecekleri gibi hususlar nedeniyle) anne ve babanın bakım ihtiyacından fazla olması anne ve babaya muhtemel çocukların yarısı kadar destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Anne …’in destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 26.383,42 TL,
Davacı Baba …’in destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 26.383,42 TL olduğunu,
2.seçenekte; muhtemel eş ile müteveffaya eşit pay, muhtemel çocuklar ile anne ve babaya aynı oranda destek payı verileceğinin kabulü halinde;
Davacı Anne …’in destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 35.953,56 TL,
Davacı Baba …’in destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 35.953,56 TL olduğunu, davacıların her iki seçenekte belirlenen maddi zararlarının poliçe limitleri içinde kaldığı, dava dilekçesinde dava (17.09.2018) tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunulduğu, sonuç ve kanaati ile tarafımca tanzim olunan işbu raporu saygı ile arz ederim” şeklinde mütalaada bulunmuştur.
Dava; trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma maddi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davacıların meydana gelen kazada oğullarının ölümü nedeni ile destekten yoksun kalıp kalmadığı ve davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyeceği ile tazminatın miktarına ilişkindir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. BK’nın 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı )Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, BK’nın 45/1. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142-411 E., K. ve 20.04.2011 gün ve 2011/17-34-216 E., K. sayılı ilamları ). Yeri gelmişken, davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında, davacılar üzerinde doğan zararın niteliği belirlenmelidir: Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; davacıların destekleri ve aynı zamanda oğulları olan …’in 24/03/2010 tarihinde sürücüsü olduğu … plakalı araç ile seyir halinde iken yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu hayatını kaybettiği, bilirkişi raporunda yer alan tespitin aksine … CBS dosyasından anlaşıldığı üzere davacılar desteğinin kaza nedeniyle vefat ettiğinin anlaşıldığı, kaza nedeniyle davacıların SGK’dan rücuya tabi bir ödeme almamış olduğu, dava tarihi itibarıyla sigorta şirketine başvuru dava şartı yürürlükte olup, dava açılırken başvuru yapılmamış ise de davacı vekilinin dava sırasında …’na başvuru yaparak bu bu dava şartını tamamladığı, yerleşik Yargıtay içtihatları ve emsal alınan Yargıtay 17. HD.’nin 2016/12800 E. 2019/5904 K. sayılı ilamı uyarınca mahkememize bilirkişi raporunda hesap edilen 2. seçeneğin hükme esas alındığı, hesaplanan tazminatın davalının sorumluluk limitini aşmadığı, kazanın gerçekleştiği tarih KZMSS Genel Şartlarının yürürlük tarihi 01/06/2015’ten önce olduğundan HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca davacılar desteğinin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesi olmadığından davalı …nın zarardan sorumlu olduğu, destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti itibarıyla müterafik kusur durumunun da söz konusu olmayacağı, dava tarihinden itibaren yasal faiz talebinin uygun olduğu tespit edilmekle, açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile
Davacılar … yararına 35.953,56 TL ve … yararına 35.953,56 TL olmak üzere toplam 71.907,12 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
2-Alınması gerekli 4.911,98 TL karar harcından davacıların peşin yatırdığı 35,90 TL’nin ve 225,11 TL tamamlama harcının mahsubu ile 4.650,97 TL ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL peşin, 35,90 TL başvurma harcı ve 225,11 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 296,91 TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
4-Davacı kendisine vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 10.147,93 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan 600,00 bilirkişi ücreti, 153,35 TL tebligat vs.posta masrafı olmak üzere toplam 753,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/03/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza