Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/797 E. 2020/568 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/797
KARAR NO : 2020/568
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 29/08/2018
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 25.04.2016 tarihinde finansal kiralama sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede Euro üzerinden ödeme planı hazırlandığını, müvekkil tarafından ödenecek toplam anapara 59.436.93 Euro, faiz 5.563.30 Euro, KDV’li toplam kira bedeli 65.650.45 Euro olduğunu, sözleşmenin imzalandığı kısa bir tarihten sonra ülkemizde elim darbe girişimi gerçekleştiğini, ekonomik kriz yaşandığını, sözleşmenin yapıldığı 25.04.2016 tarihinde Euro kuru 3,189 TL iken, yaşanan olağanüstü ve öngörülemez gelişmeler neticesinde işbu dava dilekçesinin yazıldığı 29.08.2018 tarihinde 6,4635 TL olduğunu, kurda %100’lük bir artışın meydana geldiğini ve bu artışın fahiş olduğunu, kobi işletmekte olan müvekkilinin haksız oranda artan ödemeler sebebiyle zorlandığını, davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğini, davalı taraf ile müvekkili arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesinin uyarlanarak ödeme planında muaccel hale gelmemiş edimlerin hakkaniyete uygun bir meblağa çekilmesi, kurun sabitlenmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilince bu zamana kadar yapılmış ödemelerde sabitlenen bedelin üstünde kalan kısımların yasal faiziyle birlikte müvekkiline geri ödenmesi gerektiğini beyanla davanın kabulüne , davalı ile müvekkili arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesinin uyarlanarak, ödeme planında muaccel hale gelmemiş edimlerin hakkaniyete uygun bir meblağa çekilmesine, müvekkilce bu zamana kadar yapılmış ödemelerde, sabitlenen bedelin üstünde kalan kısımların yasal faizi ile birlikte müvekkile geri ödenmesine, yargılama boyunca ödemelerin tedbiren durdurulmasına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili davayı eksik harç ile ikame ettiğini, davacının talep sonucunun belli olmadığını, davacının talep ettiği gibi, yabancı para üzerinden yapılan bir sözleşmenin TL’ye sabitlenmesi TBK ve TTK hükümlerine aykırı ve ticaret hukukunun ruhuna uygun olmadığını, davacının bir tacir olmasından dolayı ekonomik dalgalanmaları öngörmesinin kendisinden beklendiğini, davaya konu sözleşmenin imzalandığı tarihten 6 ay sonra 2016/Kasım-Aralık döneminde döviz kurlarında %30 oranında artış olduğunu, sözleşme tarihinde TCMB EURO döviz satış kuru 3.19 TL iken, Temmuz 2016’da3.34 TL ve Ocak 2017’de 4.06 TL olduğunu, dolayısıyla TL’nın yabancı para birimleri karşısında değerinin düşebileceğini davacının bildiğini, bu tarihte yabancı para üzerinden sözleşme imzalayan bir gerçek kişi tacirin, yabancı para biriminin daha fazla değer kazanacağını öngörmemesi, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının müvekkil şirketle imzalamış olduğu sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını bildiği, sözleşme tarihi itibariyle Türk ekonomisinin gidişatının belli olduğu hususları dikkate alındığında davacının taleplerinin reddi gerektiğinin açıkça görüleceğini, Mahkemeden sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasını talep ederek yabancı para cinsinden olan sözleşmenin TL’ye sabitlenmesi TBK hükümleri ve sözleşme hukuku açısından mümkün olmadığını, davacının taleplerinin kabul edilemez olduğunu, İhtiyati tedbir talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Dosya kapsamına alınan 13/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
” Davacı vekili, sözleşme tarihinden sonra yaşanan olağanüstü ve öngörülmez gelişmeler neticesinde, döviz kurlarının fahiş oranda artığını iddia ederek, davalı ile müvekkil arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesinin uyarlanarak, ödeme planında muaccel hale gelmemiş edimlerin hakkaniyete uygun bir meblağa çekilmesine, müvekkilce, bu zamana kadar yapılmış ödemelerinde, sabitlenen bedelin üstünde kalan kısımların yasal faizi ile birlikte müvekkile geri ödenmesini, yargılama boyunca ödemelerin tedbiren durdurulmasını dava etmiştir.
Rapor içeriğindeki açıklamalar ve YHG’nun 2003/13-332 E., 2003/340 K. ve 07.05.2003 tarihli kararı dikkate alındığında, davacının uyarlama talebinin yerinde olmadığı mütalaa olunmaktadır.
Sayın mahkemenizce uyarlamanın yapılması gerektiği düşünüldüğünde; Davacı yan, TL ödeme planına göre toplam 70.294,00-TL daha fazla ödeme yaptığı hesaplanmıştır.” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Dava; Taraflar arasında akdedilen Finansal Kiralama Sözleşmesinin sonradan gerçekleşen ve öngörülemeyen olağanüstü olaylar nazara alınarak ifa güçlüğü nedeniyle hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda uyarlanması talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı yanca; Taraflar arasında akdedilen 25.04.2016 tarihli finansal kiralama sözleşmesinin düzenlenmesi tarihinden sonra yaşanan olağanüstü ve öngörülmez gelişmeler neticesinde, döviz kurlarının fahiş oranda arttığı iddia edilerek, taraflar arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin uyarlanarak, ödeme planında muaccel hale gelmemiş edimlerin hakkaniyete uygun bir meblağa çekilmesini, davacı tarafça bu zamana kadar yapılmış ödemelerin de, sabitlenen bedelin üstünde kalan kısımlarının yasal faizi ile birlikte davacı yana geri ödenmesini ve yargılama boyunca ödemelerin tedbiren durdurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı yanca sunulan cevap dilekçesinde; davacı yanın tacir olması sebebiyle basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğunu, dövizle borçlanmanın risklerini bilerek avantajından istifade amacıyla finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği ve Türk Lirası bazlı faizin yüksek olması nedeniyle daha düşük faizli döviz kredisinin tercih edildiğini, yabancı para cinsinden bir sözleşmenin Türk Lirası’na uyarlanması talebinin TBK. hükümleri gereğince mümkün olmadığını, bu kapsamda döviz fiyatlarındaki artış nedeniyle mağduriyeti önlemek adına çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde finansal kiralama sözleşmelerinin hariç tutulduğunu, bu sebeple hukuki temeli bulunmayan davanın ve tedbir talebinin reddini savunduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere; Taraflar arasında 25.04.2016 tarihli finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği ve söz konusu sözleşmede Euro para birimi üzerinden ödeme planı hazırlandığı, davaya konu finansal kiralama sözleşmesi ile 59.436,93-Euro kira alacağına ilişkin ana para ile 5.563,30-Euro olmak üzere toplam 65.650,45-Euro ödenmesi gerektiğinin belirtildiği, iş bu sözleşme kapsamında davalı şirket tarafından 26.01.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ve yine 27.09.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davaya konu finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklı ödenmeyen kira borçlarının ödenmesini, aksi halde sözleşmenin feshi ile vadesi gelmeyen kira bedellerinin tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun madde 138 hükmü, “Aşırı İfa Güçlüğü” kenar başlığı altında, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bazı durumların sözleşmenin uyarlanması veya sona erdirilmesi sebebi oluşturacağını düzenlemiştir.
Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin uyarlanması ise; uyarlama koşullarının varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durumdur. Her şeyden önce sözleşmenin imzalanmasından sonra beklenmeyen olağanüstü durumların gerçekleşmesi, sözleşmenin uzun süreli olması, beklenmeyen olağanüstü durumların herkes için geçerli, objektif ve önceden belirlenemeyecek nitelikte bulunması, değişen koşulların sözleşmeyi çekilemeyecek hale getirmesi bu suretle işlem temelinin çökmesi zorunludur.
Dava konusu olayda davacının başlangıçta seçme özgürlüğü varken Türk Lirası yerine döviz bazında sözleşme akdettiği ve bir başka deyişle serbest iradesiyle ödeme türünü belirlediği, davacı yan her ne kadar ülkemizde yaşanan elim darbe girişimi sebebiyle kur farkında %100’lük artışın meydana gelmesinden dolayı ekonomik kriz yaşandığını belirterek uyarlama talep etmişse de; yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacı yanın 24.05.2017 tarihine kadar döviz cinsinden ödeme yapmasının Türk lirasına nazaran daha avantajlı olduğunun tespit edildiği, öte yandan ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vuku bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığı da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacı yanın, bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövizle ödeme tercihini kullanmış bulunduğu, kaldı ki, eldeki dava, davaya konu sözleşmenin ve ödemelerin başladığı tarihten iki yılı geçkin bir süreden sonra açılmış olup, bu durumda davacı yanın sözleşmeyi benimsediğinin kabulü gerektiği, kural olarak ifada bulunduktan sonra aşırı ifa güçlüğünden söz ederek uyarlama veya sözleşmeden dönme yollarına başvurulamayacağı açıktır. Açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı yanca açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş, buna ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE;
2-54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90-TL harcın düşümü sonucu kalan 18,50-TL harcın davacı yandan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Suç üstü ödeneğinden karşılanan 3.000,00-TL bilirkişi ücretinin ( 750,00 TL x 4 ) davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davalı tarafından yapılan 46,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 41.803,27-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
6- Dava red sonuçlandığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair ;taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …