Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/741 E. 2019/837 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/741 Esas
KARAR NO : 2019/837

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/08/2018
KARAR TARİHİ : 02/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketinin Türkiyenin en yüksek trajlı gazetesi ve tüm halk kitlesine ulaşmayı başarmış tek gazete olduğunu, müvekkilinin yayınlamış olduğu… Gazetesinin erişebilirliği göz önüne alındığında reklam verenler tarafından öncelikli gazete seçildiğini, borçlu firma ilanlarını müvekkil şirket gazetesinde yayınlandığını ve ücretin tahsili amacıyla fatura kesildiğini, davalının müvekkil firmaya faturası kesilmiş 17.147,29 TL borcunun bulunduğu ancak davalının herhangi bir ödeme yapmadığını, davalının ödeme yapmamasından kaynaklı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünde… esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının başlatılan takibe haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesinin davalıya usulünce tebliğ edildiği ancak davalı tarafın davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; ticari hizmet ilişkisinden kaynaklı (ilan yayınlanması) faturaya dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış ve tarafların delilleri toplanmıştır.
İtirazın iptali istemine konu İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası celp edilerek incelenmiş ve icra dosyasında; “… Davacı tarafından 17.147,29 TL asıl alacak üzerinden icra takibinin başlatıldığı, davalının borca ve takibe itiraz ettiği..” tespit edilmiştir.
Mahkememizce 17/05/2019 tarihinde bilirkişiler … ve…’dan rapor alınmış ve alınan raporda özetle; “…Davacı ile davalı arasında 31/10/2012 tarihi itibarıyla ticari ilişkinin başladığı, bu tarihten sonra davacı tarafından verilen hizmet karşılığında düzenlenen faturaların önemli bir kısmının davalı tarafından ödenmemiş olduğu, davacı şirketin ticari defterlerinin tam olduğu ve kayıtların usulüne uygun tutulduğu, kayıtlara göre davalıdan 17.147,29 TL alacaklı göründüğü, davalı şirketin ticari defterlerinin incelenemediğinin…” mütalaa edildiği tespit edilmiştir.
Mahkememizce davalı yanın itirazları tetkik edilmek ve davalı ticari defterleri incelenmek üzere 31/07/2019 tarihinde bilirkişiler… ve …’dan ek rapor alınmış alınan raporda özetle ; ”… Davacı tarafından sunulan hiçbir faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının ticari defterlerine göre davacı tarafa herhangi bir borcunun tespit edilemediğini..” mütalaa ettikleri anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacının, ilan yayınlanması hizmetinin verildiği iddiası ile faturaya dayalı olarak alacak isteminde haklı olup olmadığı, fatura içeriğinin kesinleşip kesinleşmediği ve davalı tarafa fatura konusu hizmetin verilip verilmediği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının faturanın kesinleştiğini / dava ve takip konusu faturada kayıtlı hizmetlerin (ilan yayınlanması) davalıya verilmiş olduğunu kesin delillerle kanıtlamasının gerektiği, bu kapsamda davacı vekiline takibe dayanak faturanın tebliğ edildiğine dair belgeler, hizmetin verildiğine dair eksik belge ve delillerin ibrazı için süre verilmesine rağmen davacı vekili tarafından yalnızca faturaların ibraz edildiği, faturaların tebliğine ilişkin herhangi bir belge ve hizmetin verildiğini gösterir ispata elverişli delilin ibraz edilmediği, davalı defterlerinde takibe dayanak faturanın kayıtlı olmadığı gibi borç kaydının da mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/12574 esas, 2014/16692 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere fatura içeriği hizmetlerin verildiği noktasında ispat külfeti davacıya ait olup ayrıca tek başına fatura düzenlenmesi de alacağı kanıtlamaya yeterli olmayıp faturanın tebliğ edilip itiraza uğramadığı hususunun ispatlanması gerekmektedir. Huzurdaki davada ise davacı taraf yalnızca fatura ibraz etmekle ispat külfetini yerine getirememiş olup yemin deliline de açıkça dayanılmadığı görülmekle sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli 44,40 TL maktu red karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 207,10 TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 162,7 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır