Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/738 E. 2020/298 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/738 Esas
KARAR NO :2020/298

DAVA:İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:03/08/2018
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçluların, kredi borçlarını ödemede temerrüde düşmeleri üzerine müvekkil banka tarafından, GKS ilgili maddeleri uyarınca borçluların kredi hesapları, …. Noterliği’nin 02/05/2018 tarihli … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesi ile, kat edilerek, kredi borcunun müvekkil bakaya ödenmesi hususunun ihtar edildiğini, söz konusu hesap kat ihtarnamesi tüm muhatapların sözleşmede bildirmiş oldukları adreslerine gönderilmesine rağmen ne borçlu şirket ne de borçlu/davalı kefiller tarafından kredi borcu müvekkil bankaya ödenmemiş olduğunu, borçluların borca ve ferilerine yapılan tüm itirazlarının reddini, …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasına vaki itirazını iptalini, takibin talebindeki şartlarla devamını, davalı borçlunun asgari %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, tüm yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacının iddialarının tamamına itiraz ettiklerini, hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarını yenilediklerini, müvekkillerin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığından, davacı yanın ileri sürmüş olduğu tüm taleplerin reddini talep ettiklerini, dava dilekçesi ekinde sözleşmenin bir bütün olarak sunulmadığını, dava dilekçesinin tamamlatılarak tebliğ edilmesini talep ettiklerini, alacaklı olduğunu ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının iddiasını ispat etmesi gerektiğini, sözleşme gereği taksitlerin ödenmiş olduğunu, davacının iddia ettiği gibi borcun olmadığını, kat ihtarı usulüne uygun tebliğ edilmeden takip başlatıldığını, ayrıca ortada geçerli usulüne uygun bir fesih bulunmadığını, davacının herhangi bir hak talep etmesi ve icra takibine geçmesinin hukuka aykırı olduğunu, itirazlarının kabulünün gerektiğini, temerrüt olmadığından gecikme zammı istenemeyeceğini, faiz işletilemeyeceğini, faiz oranının fahiş olduğunu, kanuni sınırın çok üstünde olduğunu, alacak likit olmadığından, icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, tüm borca, işlemiş/işleyecek faiz oranına doğmuş ve doğacak tüm kalemlere itirazlarının kabulüyle davanın reddini, davacı kötü niyetli olarak icra takibi ve davamında işbu davayı açmış olduğundan İİK md. 67/2 gereği takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak taraflarında verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davacı banka ile davalı şirket arasında akdedilen ve diğer davalıların müşterek borçlu/ müteselsil kefil sıfatıyla imzaları bulunan genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredilere ilişkin alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış ve tarafların delilleri toplanmıştır.
…. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası celp edilmiştir. Anılı takip dosyasının tetkikinde; davalı tarafından davacı aleyhine 178.302,14-TL asıl alacak, 11.435,11-TL takip tarihine kadar yıllık %62,40 temerrüt faizi, 571,75-TL BSMV, 190.309,00-TL nakdi toplam ve 1.600,00-TL gayrinakdi(depo talep edilen) toplam cari hesap alacağın takip tarihinden (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %62,40 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisi ile birlikte tahsili talebinde bulunulduğu görülmüştür.
Davalılar vekili tarafından her ne kadar mahkememizin yetkisine yönelik itiraz ileri sürülmüş ise de HMK’nın 17. maddesi bağlamında taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yetkili mahkemenin İstanbul olarak kararlaştırılmış olması karşısında sözleşmedeki anılı yetki şartının 6102 sayılı TTK’ nın 7. maddesi ile hükme bağlanan ticari teselsül karinesi ve kefaletin fer’iliği ilkesi gereği davalı tacir yanında davalı kefilleri de bağladığı, bu hali ile mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla; yargılamaya devam olunmuştur.
Cevap dilekçesi kapsamında her ne kadar zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de TBK’nın 149. maddesi gereğince sözleşmeden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi 10 yıl olmakla, somut olayda henüz 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla; zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı sonucuna varılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
Huzurdaki itirazın iptali davası kapsamında davalıların hak düşürücü süre yönünden ileri sürdükleri usuli itirazı tetkik edilmiş olup davaya konu takip dosyası kapsamında yapılan incelemede; İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarının takibe yönelik itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılmasının gerektiği, ancak itiraz dilekçesinin tebliğ edilmediği müddetçe 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı, somut olayda takip dosyası içeriğinden davalı takip borçlularının itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinin tespit edildiği, bu nedenle 1 yıllık hak düşürücü dava açma süresinin dolmadığı, bu yöndeki usuli itiraza bu nedenlerle itibar edilemeyeceği anlaşılmakla; yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … marifetiyle 16/09/2019 tarihinde hazırlanan bilirkişi raporunda özetle; ”…Takipteki kredilere basit faiz uygulandığını, bileşik faiz uygulanamadığını, davacı bankanın gelir kaybına uğramaması için, en az %69,58 oranında temerrüt faizi talep etmesi gerektiğini, oysa ki davacı banka %62,40 oranında temerrüt faizinin istemiş olduğunu, takibe intikal eden kredilerin tahsili uzun zaman alabilmekte olduğunu, yargılama safhası 3-5 yıl sürebilmekte olduğunu, davacı bankanın geçen sürede tahsil yapamaması nedeniyle kaynak ve gelir kaybına uğradığı kuşkusuz bulunduğunu, yargılamada geçecek süre dikkate alındığında, davacı banka sözleşme koşulundan daha az talep ettiği %62,40 faiz oranının fahiş olmadığının görüldüğünü, belirtilen nedenlerle davalı vekilinin faizin fahiş olduğu itirazının yerinde olmadığının değerlendirildiğini, davalı vekili sözleşme gereği taksitlerin ödenmiş olduğunu, davacının iddia ettiği gibi bir borcun olmadığını savunmasına, dosyada sunulu banka kayıtlarının tetkikinden 36 ay vadeyle kullandırılan taksitli ticari kredinin 8 taksiti haricinde ödeme yapılmadığını, davalı tarafından kalan 28 taksitin ödendiği yönünde de dosyaya delil sunulmadığının görüldüğünü, davalı vekili, davalı kefillerin kefaletlerinin TBK hükümlerine uygun olmadığını ileri sürmesine, davalı kefiller tarafından TBK 583. Mad. Göre kefalet limitleri, müteselsil kefil ibarelerinin ve kefalet tarihlerinin elle yazılı ve atılı imzaların olduğunu görüldüğünü, kredi hesabı 02/05/2018 tarihli ihtarname ile kat edilmiş olduğunu, davalılar 07/05/2018 tarihinde temerrüde düşmüş olduğunu, 10 yıllık süre geçmemiş olduğundan zamanaşımı ve hak düşürücü süre söz konusu olmadığını, yapılan incelemede, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davacının her üç davalıdan olan alacağı takip tarihi itibariyle toplam 188.620,11-TL, 1.600,00-TL çek deposu olduğunu, davacı banka kayıtlarına göre davalı … İleri teşhis Tarama Sağlık Sistemleri Dış Tic. Ve Pazarlama Ltd. Şti. Asaleten, diğer davalılar da kefaleten borçlu duruma bulunmakta olduğunu, sözleşmenin 13.2/md uyarınca anlaşmazlık halinde banka kayıtları HMK 193. Mad. Gereğince münhasır delil olarak kabul edildiğini, davacı yan takip tarihinden itibaren talebi gibi %62,40 oranında temerrüt faizi isteyebileceğini…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … marifetiyle 03/02/2020 tarihinde hazırlanan ek bilirkişi raporunda özetle; ”…Davalı vekili itirazı ve Yargıtay kararları dikkate alınarak, temerrüt faiz oranının tekrar değerlendirilmesi yapılarak mahkemenin takdirine sunulması gerektiğini, davacı bankaca TCMB’ye bildirilen azami faiz oranı, tavan faiz oranı olduğunu, bu orandan kredi kullandırılmasının söz konususu olmadığını, kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranları daha düşük olarak bulunmakta olduğunu, dava konusu kredi %18 akdi faizle kullandırıldığını, davacı banka krediye uygulanan bu akdi faiz oranının %30 fazlasıyla %24,40 oranında temerrüt faizi isteyebileceğini, Yargıtay kararlarında da temerrüt faiz oranının krediye fiilen uygulanan akdi faizin, sözleşmede belirlenen artırım oranı ilavesiyle bulunması gerektiğine hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, mahkemece temerrüt faiz oranının %23,40 olarak kabul edilmesi halinde, takip tarihi itibariyle davacı alacağının, 177.056,53-TL asıl alacak, 5.317,91-TL faiz, 203,62-TL BSMV, olmak üzere toplam 182.578,06-TL ve 1.600,00-TL çek deposu olarak hesaplandığını, kök rapor muhteviyatı dikkate alınarak diğer konuların mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini…” mütalaa ettiği anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada; davacı banka ile davalı … lehtarı (…) şirket arasında toplam 250.000-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, bahse konu işbu sözleşmeyi davalıların/kefillerin ise 250.000-TL kefalet limiti dahilinde müteselsil kefil sıfatıyla açıkça imzalamış oldukları tespit edilmiştir.
Kefalet akdi, bilindiği üzere, asıl borç sözleşmesinden ayrı ikinci derecede ve bağımsız bir sözleşme olup, somut olayda davalı kefillerin Genel Kredi Sözleşmesinde, müteselsil kefil sıfatıyla imzaları bulunduğu görülmüştür.
TBK’nın 589 ve 590. maddelerine göre; “Kefil her durumda, kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur.” Ayrıca Y. 19.HD.09.1.1993 T., 92/9781 E., 93/8447 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; “…Kefilin temerrüdü, kredi hesabını kat eden bankanın, müteselsil kefile TBK’nun 117 maddesi hükmünce temerrüt ihtarında bulunulması ile gerçekleşmektedir…”
Dolayısı ile kefilin temerrüdü, cari hesabın kesilmesi ve kat edilecek ihtarnamenin kefile tebliği ile davalı/kefıllerin, sözleşmede gösterilen azami kefalet limitleri aşılmamak üzere, temerrüt tarihine kadar işlemiş olan akdi faiz ve ferilerinden dolayı da ayrıca sorumlu olacağının kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Davalı taraflarca her ne kadar davaya konu borcun ödendiği savunması ileri sürülmüş ise de herhangi bir ticari defter, kayıt ve ödeme belgesi sunulmadığı, sadece soyut beyanlarla borca ve ferilerine itiraz edildiği, ayrıca sözleşmedeki kefalet imzalarına da itiraz edilmiş olmadığı görülmekle taraflar arasında akdedilen münhasır delil anlaşması uyarınca davacı bankanın ticari defter ve kayıtları esas alınarak inceleme yapılmıştır.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamından edinilen vicdani kanaat gereğince; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi (GKS) kapsamında davacı taraf kayıt ve defterlerinin münhasır delil vasfının tanındığı, anılı raporla davalıların dayanak genel kredi sözleşmesine istinaden sorumluluğunun bulunduğunun belirlendiği, alacak miktarının yanlar arasındaki sözleşme, kredi ilişkisi ve bankacılık mevzuatına uygun olarak belirlendiği, sözleşme maddeleri tetkik edildiğinde dayanak GKS’de davalıların kefaletinin gayrinakdi kredileri de kapsadığının görüldüğü, yanlar arasındaki sözleşmenin, ”Temerrüt” başlıklı 11/b maddesinde, temerrüt halinde kredilerin cins niteliğine bakılmaksızın kullanmış olduğu tüm kredilere bankanın mevzuat gereğince TCMB’ye bildirdiği kredi faiz oranlarından muacceliyet tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %30 fazlasıyla bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi ödeneceğinin hüküm altına alındığı, bu durumda birikmiş temerrüt faizi hesabında anılan sözleşme hükmü gereğince, ek raporda belirtilen (Kredi %18 akdi faiziyle kullandırılmış olup bu akdi faiz oranının %30 fazlasıyla %23.40 oranında temerrüt faizi istenebilmesi mümkün olmakla) %23.40 oranında temerrüt faizi istenebilmesinin yerinde görüldüğü, her ne kadar davacı tarafça noterlik makbuzu ibraz edilmiş ise de takip talebindeki alacak kalemleri arasında makbuz masrafına yer verilmediği, itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı dava niteliğinde olmakla anılı masraf kaleminin hükme dahil edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla bu bağlamlarda mahkememizce denetlenen kök ve ek raporun davacı yanın takipte talep ettiği alacak miktarları HMK 26. maddesinde belirtilen taleple bağlılık kuralı gereğince aşılmamak kaydıyla hükme esas alınabileceği anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalılardan 177.056,53-TL asıl alacak, 5.317,91-TL işlemiş faiz, 203,62-TL BSMV olmak üzere toplam 182.578,06-TL nakdi alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile, asıl alacak 177.056,53-TL’ye takip tarihinden itibaren yıllık %23,40 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmak ve 1.600,00-TL çek riskinden kaynaklı gayri nakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine, davalıların sorumlu olduğu nakdi alacak üzerinden % 20’si oranındaki icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalılardan 177.056,53-TL asıl alacak, 5.317,91-TL işlemiş faiz, 203,62-TL BSMV olmak üzere toplam 182.578,06-TL nakdi alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile, asıl alacak 177.056,53-TL’ye takip tarihinden itibaren yıllık %23,40 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmak ve 1.600,00-TL çek riskinden kaynaklı gayri nakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine,
2-Davalıların sorumlu olduğu nakdi alacak üzerinden % 20’si oranındaki icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 12.471,91-TL ilam harcından peşin alınan 2.298,47-TL’nin mahsubu ile bakiye 10.173,44-TL ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 2.298,47-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.334,37-TL’ nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 21.230,46-TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Gayri nakdi alacak yönünden kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 1.600-TL (gayri nakdi alacak miktarını geçmemek üzere) maktu vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafça yapılan 988,5 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 948,34 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır