Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/723 E. 2019/979 K. 13.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/723 Esas
KARAR NO : 2019/979
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/07/2018
KARAR TARİHİ : 13/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkil şirketin abonesi olup … abone numarasına kayıtlı olduğunu, davalının elektrik kullandığı, … mahallesi, … sokak … No … daki adresine gönderilen 14.10.2016 tarihli faturanın bedelini ödemediğini, davalının borcunu ödememesinden kaynaklı olarak …. İcra Müdürlüğünde … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının 22/06/2017 tarihli dilekçesi ile borca kötüniyetli olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin … Mah. … Sok. … No: … Güngören/İstanbul adresinde yer alan işyerine sağlanan enerji bedeline karşılık düzenlenen 14.10.2016 son ödeme tarihli fatura bedelini ödememesi üzerine, … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlatıldığını, Davalı Müvekkil’in bu takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürmekte olup ekte sunulanolduğumuz fatura ve dekontlardan da anlaşılacağı üzere, Müvekkilinin 2016 yılının mart ayından itibaren yukarıda belirtilen işyeri adresinde kullandığı elektrik … A.Ş. tarafından sağlanmakta olduğunu, oolayısıyla, Davalı Müvekkilinin, Davacı’dan en son 2016 yılının şubat ayında elektrik hizmeti satın almış ve o dönem de dahil olmak üzere o döneme kadarki tüm faturalarını eksiksiz bir şekilde ödediğini, bu nedenle, elektriğin … A.Ş. tarafından sağlandığı bir döneme ilişkin d tarafından kesilen faturanın ve faturanın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğu açıkça ortada olduğunu, davacı’nın keşide ettiği ve enerji bedeline ilişkin olduğunu iddia ettiği faturanın, taraflar arasındaki sözleşme sona erdikten sonra hangi döneme ilişkin olarak kttiği ve enerji bedeline ilişkin olduğunu iddia ettiği faturanın, taraflar arasındaki sözleşme sona erdikten sonra hangi döneme ilişkin olarak kesildiğinin, iddia edilen alacağın ve dayanağının ispatı davacı üzerinde olmasına rağmen, davacının böyle bir enerji kullanımının ispatına ilişkin herhangi bir delil ve belge sunamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; elektrik abonelik sözleşmesine dayalı taahhüt ihlalinden kaynaklı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış ve tarafların delilleri toplanmıştır. Davaya konu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası celp edilmiş ve icra dosyasının tetkikinde; “… Davacının davalı aleyhine ödenmeyen faturalardan kaynaklı 9.154 TL asıl alacak, 187,62 TL temerrüd faizi ve 1042,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.383,96 TL üzerinden icra takibi başlatıldığı, davalının 22/06/2017 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ederek takibin durdurulduğu…” görülmüştür.
Davacı şirkete yazı yazılarak dava ve takibe konu alacak isteminin dayanağı abonelik sözleşmesi, işlem dosyası, fatura, tüketim ekstresi ile ilgili evraklar celp edilmiştir.
Davalı vekilinin huzurdaki itirazın iptali davasının 1 yıllık kanuni sürede açılmadığına yönelik usuli itirazı tetkik edilmiş olup davaya konu takip dosyası kapsamında yapılan incelemede; İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarının takibe yönelik itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılmasının gerektiği, ancak itiraz dilekçesinin tebliğ edilmediği müddetçe 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı, somut olayda takip dosyası içeriğinden davalı takip borçlusunun itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinin tespit edildiği, bu nedenle 1 yıllık dava açma süresinin dolmadığı anlaşılmakla, hak düşürücü süre yönünden yapılan usuli itirazın reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce alanında uzman elektrik mühendisi bilirkişi … ‘dan 10/07/2019 tarihinde rapor alınmış ve alınan raporda özetle; ”…Huzurdaki itirazın iptali davasına konu …. İcra Miidürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosya içeriğinin incelenmesinden, davacı … A.Ş. vekili tarafından davalı …San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine 16.06.2017 tarihinde, 9.154,00 TL asıl alacak + 1.042,34 TL gecikme faizi olmak üzere toplam 10.383,34 TL alacak üzerinden takip başlatıldığı, takibe konu asıl alacakla İlgili fatura gibi her hangi bir belge bilgi takip dosyası içeriğinde rastlanılmadığı, işlemiş faiz yıllık %16,8 olarak belirtilmiş olmakla birlikte faizin başlangıç tarihinin belirtilmediği görülmüş olup, davalı borçlu şirket vekilinin ilgili İcra Müdürlüğüne sunduğu 22.06.2017 tarihli itiraz, dilekçesindeki, “Müvekkil şirketin alacaklı şirkete hiçbir borcu bulunmamakta olup, takip konusu fatura bedelinin kullanılmadığı, takip alacağının haksız olduğu bu nedenle, alacaklı şirkete karşı tüm dava. şikayet ve takip hakları saklı tuttukları şeklindeki beyanlarda bulunulması üzerine takibin durdurulduğu görülmekte, … A.Ş. (…) tarafından önceden matbu olarak hazırlanmış olduğu görülen 5 sayfadan oluşan standart Elektrik Satış Sözleşmesinin tarafları, tedarikçi olarak tarafı … ile tüketici olarak … San. ve Tİc. Ltd. Şti olduğu belirlenmiş olup tarafların iddia ve savunmaları, dava konusu ile İlişkili yürürlükteki yönetmelikler ile Sayın Mahkemenin 21.12.2018 tarih ve … sayılı Müzekkere yazıları üzerine davacı kurum Yasal Takip Direktörlüğü tarafından Savın Mahkemeye gönderilen 21.01.2019 tarih ve … sayılı yazı ekinde gönderilen mevcut delil ve belgelerin incelenmesi sonucu takdir mahkemeye ait olmakla sonuç olarak;huzurdaki itirazın iptal davasına konu uyuşmazlığın, 01.06.2014-01.06.2016 tarihleri arasında iki yıllık dönemi kapsayacak şekilde taraflar arasında akdedilen Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesinin, taahhüt edilen süreden önce davalı serbest tüketici tarafından 2016/03 dönemi başlangıçında tedarikçi değiştirmek suretiyle feshedilmesi sebebiyle, davacı tedarikçi şirketin söz konusu Sözleşmenin 10. maddesinde yazılı cezai şart (dönem içerisinde oluşan en yüksek fatura bedelinin 2 (iki) katı) tutarını talep etmesinden kaynaklandığı belirlenmiş olup davalı abone bir tacir olmakla birlikte, önceden matbu ve tek taraflı olarak davacı tedarikçi şirket tarafından tek taraflı hazırlanmış Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesinin 10. maddesi/’Sözleşmenin Tüketici tarafından lıaklı bir sebep olmaksızın feshedilmesi durumunda Tüketici, Tedarikçi’ye sözleşmenin imza tarihi ile fesih bildiriminin Tedarikçiye ulaştığı tarih arasındaki dönem içerisinde oluşan en yüksek fatura bedelinin 2 (iki) katı tutarında ceza bedeli ödeyeceği” hükmü yazılı diye, davalı aboneden kullanım dönemi içerisindeki en yüksek dönem faturasının iki katı tutarında cezai şart tutarının talep edilmesi, davalı abonenin almadığı hizmet karşılığı ödemeyi doğuracağından ve bununda davacı yönünden sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağı, ayrıca işbu raporun tespit ve değerlendirme bölümünün C-5 ve C-6. maddelerinde de söz konusu edildiği üzere Gcak.2015 tarih ve 2924ü sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliğinin Taahhütlü abonelikle ilgili 16. Maddesi ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurukfnun 13.04.2010 tarih ve 2010/DK-10/233 nolu “Taahhütnamelerde Yer Alan Cezai Şartlar” ile ilgili Karar içerikleri dikkate alındığında, davacı tedarikçi şirketin davalı aboneden cezai şart adı altında hizmet dışı bir ödeme talebinde bulunamayacağı kanaatinde olduğu,uzurdaki itirazın iptal davasında ise. davacı tedarikçi şirketin 16.06.2017 icra takip tarihi itibariyle davalı aboneden talep ettiği alacak ise, 9.154,00 TL. (cezai şart) asıl alacak + 1.042.34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.383,34 TL olduğu belirtilerek yukarıda yapılan açıklamalar ışığında huzurdaki itirazın iptal davasında taraflar arasında uyuşmazlığın ve davanın konusu olan. cezai şart tutarı içeren 14.10.2016 son ödeme tarihli fatura ile ilgili kararın mahkemeye ait olduğunun…” mütalaa edildiği görülmüştür.
Huzurdaki davada; tarafların 01/06/2014 – 01/06/2014 tarihleri arasındaki 2 yıllık dönemi kapsayan elektrik enerjisi satış sözleşmesini imza altına aldıkları ancak davalı abonenin 2 yıllık taahhüt sözleşme süresi dolmadan davacı tedarikçi şirketten satın aldığı elektrik enerji ihtiyacını sonlandırarak 2016 yılı Mart döneminden itibaren dava dışı … A.Ş’den elektrik enerjisi satın almaya başladığı hususları tarafların kabulünde olup uyuşmazlığın; davalı yanın başka bir tedarikçi ile anlaşması nedeni ile taahhüt ihlaline dayalı olarak cezai şart ödemekle yükümlü olup olmadığı, davacının takibe konu asıl alacak ve ferilerinin tahsili isteminde haklı olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda yapılan incelemede; taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde sözleşmenin tüketici tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedilmesi durumunda tüketicinin tedarikçiye sözleşmenin imza tarihi ile fesih bildiriminin tedarikçiye ulaştığı tarih arasındaki dönem içerisinde oluşan en yüksek fatura bedelinin iki katı tutarında ceza bedeli ödeyeceğinin kabul edildiği görülmüş olup davacı tedarikçinin işbu abonelik sözleşmesi hükümlerine dayanarak davalının taahhüt süresi bitmeden tedarikçi değiştirilmesi nedeni ile dönem içerisindeki en yüksek fatura bedelinin (2016/2 dönemi 4.882-TL’lik faturanın okuma gün sayısı olan 32’ye bölünüp 60 ile çarpılması sureti ile) 2 katı tutarına denk gelen 9.154-TL cezai şart istemine sözleşmenin cevaz verdiği anlaşılmıştır. Huzurdaki davada taraflar tacir olmakla sözleşme imzalanırken basiretli davranmakla yükümlü olup, sözleşmede öngörülen edimlerin sonuçlarını düşünmek zorundadırlar. Keza ”Ahde vefa ilkesi” gereğince taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nın 22. maddesi uyarınca kural olarak tacir olan borçlu, cezai şartın fahiş olduğu gerekçesi ile indirim yapılmasını isteyemeyecektir. Ancak, kararlaştırılan cezai şartın borçlunun ekonomik yönden yıkımına neden olacak derecede fahiş olduğunun saptandığı hallerde cezai şarttan indirim yapılacağı Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Somut olayda ise cezai şart bedelinin davalı tacirin ödediği fatura bedelinin okuma gün sayısı ile tespit edilen 2 katı bedeli olup ekonomik mahviyete sebebiyet verecek ölçüye ulaşmadığı açıktır. Ayrıca davalı taraf sözleşmenin 10. maddesine yönelik olarak genel işlem savunmasında bulunmuş olmakla TTK 18 ve 20. madde hükümleri ile birlikte 6098 sayılı TBK’nin 20 vd. maddelerinde yer alan genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşme genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmuştur. Bu noktada görüldüğü üzere huzurdaki davanın her iki tarafı da tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nın 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilir ise de TTK 18/2. maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerekmektedir. Nitekim tacir olmakla basiretli davranmakla yükümlü olan taraflar nezdinde TBK’nın 20 vd. maddeleri uyarınca sözleşmenin önceden standart olarak hazırlanması sözleşmenin başlı başına genel işlem koşullarına tabi olması için yeterli olmayacaktır. (Emsal karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/15462 esas, 2018/713 karar sayılı ilamı) Bu kapsamda her iki taraf tacir olup sözleşmeye cezai şart hükmünün konulmasının sözleşmenin genel işlem koşullarına tabi olmasını gerektirmeyeceği kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte ceza bedelini konu alan fatura ve sözleşmede cezai şart alacak istemine yönelik herhangi bir faiz oranının açıkça belirtilmediği, davalı yanın taklipten önce ayrıca mütemerrit kılınmadığı, bu hali ile takip tarihine kadar işlemiş faiz taleplerinin yerinde olmadığı tespit edilmiştir. Tüm bu nedenlerle davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 9.154-TL (asıl alacak) alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı yanın itirazının haksız olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Son olarak davacı yanın icra inkar tazminat istemi irdelenmiş olup İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit ve belli olması gerekmektedir. Alacağın gerçek miktarının belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte olup borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü gerekecektir. Somut uyuşmazlıkta ise dava konusu cezai şart alacağının miktarının tayini, alacak miktarının açıklığa kavuşturulması yargılamayı ve bilirkişi incelemesini gerektiğinden koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine dair davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 9.154,00-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 9.154,00TL takip tarihinden itibaren yıllık %16,80 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine,
2- Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihi itibarıyla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanarak alınması gereken 625,30 TL nispi karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 125,42 TL harçtan mahsubu eksik kalan 499,88 TL harcın karar davalıdan tahsiline,
4-Davacı tarafından yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti, 105,70 TL yargılama gideri, 35,90 TL başvurma harcı ve 125,42 TL peşin harç olmak üzere toplam 867,02 TL yargılama giderinden kabul ve red edilen miktarlar dikkate alınarak hesaplanan 764,32 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, arta kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.229,96-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/11/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır