Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/707 E. 2020/109 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/707
KARAR NO : 2020/109

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ : 25/07/2018
KARAR TARİHİ : 18/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Şubat ayında müvekkili şirketin direktörü ile davalı şirketin şirketler grubu genel müdürü arasında yapılan yazışmalara istinaden… AŞ’nin stoklarının dolu olması sebebiyle teslimat tarihinin kısa süreliğine ertelenmesine yönelik beyan Müvekkil şirket tarafından anlayış ve karşılanarak kabul edildiğini, bu erteleme sonrasında ise 20/03/2018 tarihinde haklı bir sebep bulunmaksızın davalı şirketi 2018 başında Çin piyasasında gerçekleşen ham maddedeki kilo bazında ani fiyat düşününü gerekçe göstererek toplam 178.000,00-USD olarak kararlaştırılan ödeme tutarındaki siparişten döndüğünü, müvekkil şirket ile arasındaki ticari ilişkinin devamlılığını sağlamak amacıyla her türlü kolaylığı sunduğunu, davalının 20/03/2018 tarihinde haklı bir sebep bulunmaksızın davalı şirketin 2018 başında Çin piyasasında gerçekleşen ham maddedeki kilo bazında ani fiyat düşününü gerekçe göstererek toplam 178.000,00-USD olarak kararlaştırılan ödeme tutarındaki siparişten döndüğünü, müvekkil davalı şirket ile arasındaki ticari ilişkinin devamlılığını sağlamak amacıyla her türlü kolaylığı sunduğunu, davalının 20/03/2018 tarihli yazışmasındaki talebi üzerine bedelde indirim yoluna gidildiğini ve başta kilogram başına 8.90-USD olarak kararlaştırılan bedel verilecek olan ek üç sipariş için kg başına 8.10-USDda indirildiğini, bu şekilde davalı şirketin ürünler için ödeme tutarı kilogram başına 8.50-USD olarak sabitleneceğini, davalı tarafından bu teklif stok fazlalıkları gerekçe gösterilerek reddedildiğini ve teslimat tarihine ilişkin sunulan Nisan ayı, Mayıs ayı ve Haziran ayında üç parti halinde diledikleri teslimat noktası öncelikli tutularak sunulan teslimat mikanı da gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, yazışmalarda bir çok kez tekrarlandığı üzere müvekkil şirket karşı tarafın sipariş iptalini kabul etmediğini açıkça belirttiğini ve ayrıca teslimat yerinin önceliğine ilişkin sunulan hakkın kullanılmaması durumunda, ilgili üç teslimatın Nisan ayında yapılacağı da 27/03/2018 tarihli yazışmalarında açıkça yer aldığını, müvekkilin, davalı şirket tarafından geçerli herhangi bir sebep olmaksızın satım sözleşmesinden dönülmesi sonucunda yaşamış olduğu maddi kayıp nedeniyle mağdur olduğunu, 13/04/2018 tarihli yazışmada önceki gün yapılan telekonferans görüşmesine istinaden verilecek ek üç sipariş için fiyat kilogram başına 6.55 USD’a indirilerek davalıya müvekkilin iyi niyetli yaklaşımları sebebiyle indirimli bir fiyat teklifi daha sunulduğunu, bu teklifin de davalı tarafından reddedilmesi üzerine, müvekkil şirket 24/04/2018 tarihine kadar ek bir süre vererek taraflar arasındaki ilişkinin devamlılığını sağlamak adına elinden gelen yaptığını, müvekkil en başından beri aralarındaki güven ilişkisine dayalı iyiniyetli yaklaşımları suiistimal edildiğini ve tüm çabaları sonuçsuz kaldığını, davalı müvekkil şirket tarafından sunulan teklifleri reddederek ısrarla siparişin iptalini talep ettiğini, özetle müvekkilin karşı tarafın sözleşmeyi haksız fesih etmiş olması sebebiyle maddi anlamda yaşamış olduğu mağduriyetinin temerrüt tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte giderilmesini, huzurdaki kısmi davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL tutarındaki tazminatın temerrüt tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı şirket tarafından işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması HMK’nın 107/1 maddesine göre düzenlenmesine aykırı olduğunu, davacı tarafın zamanaşımına uğrayan alacak ve zarar talebine ilişkin olarak zamanaşımı itirazı bulunduğunu, bu nedenle zamanaşımına uğrayan alacak kalemleri bakımından davanın reddini, sipariş konusu ürünün piyasa fiyatlarının düşmesi riski davacı şirketin sorumluluğunda olduğunu, müvekkil şirket tarafından sözleşmenin keyfi olarak feshedildiği iddiası kabul edilemeyeceğini, müvekkil şirketin temerrüde düştüğü kabul edilemeyeceğini, davacı şirket tarafından açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 06/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafça incelemeye 2017 ve 2018 yılları yasal defterlerinin e-deftere tabi olduğunu, tasdike tabi 2017 ve 2018 yılları envanter defterlerinin ibraz edilmediğini, incelemeye ibraz edilen yevmiye ve kebir defterlerinin e-beratlarının yasal süresinde verildiğinin tespit edildiğini, taraflar arasındaki ihtilafın cari hesaba dayalı alacaktan kaynaklanmadığını, taraflar arasındaki ihtilafın davalı tarafça davacıya verilen siparişin iptali nedeniyle uğranılan kar kaybından kaynaklandığının anlaşıldığını, Mahkememizin davalının sipariş iptal işlemini haksız görmesi ve dava konusu ürünün davalı için üretildiğinin kabulü halinde, davacı zararının 46.000-USD olduğunu, davacı tarafça 10/05/2018 tarihli yazı ile siparişlerin alınmasını, teslim edeceği yerlerin bildirilmesini aksi halde zarar tazmin yoluna gidileceği hususunun davalıya posta yoluyla gönderildiğini, söz konusu yazının gönderi takip belgesi incelendiğinde gönderenin davalının adresine 11/05/2018 tarihinde teslim edildiğini mütalaa etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; 10.000-TL olan dava değerini 46.000-USD’nin karşılığı olarak 09/12/2019 tarihli TC Merkez Bankası USD/TR efektif satış kuru uyarınca 267.246,02-TL’ye ıslah ettiğini, ıslah edilen alacağının tazminat hakkının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; Ticari satım sözleşmesinden kaynaklı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davalı tarafça 01.11.2017 tarihinde, davacı şirketten 20.000 kg ağırlığında ve kilogram başına 8.90 USD değerinde … asid (…) siparişi verildiği, söz konusu siparişin 02.11.2017 tarihinde teyit edildiği ve siparişe ilişkin satım sözleşmesinin 2018 yılı Mart ayı teslimat tarihli olarak belirlendiği, ödemenin ise; fatura tarihinden 90 gün içerisinde ödenmek suretiyle 178.000,00-USD bedel üzerinden anlaşıldığı, davalı şirketin 20.03.2018 tarihinde haklı bir sebep bulunmaksızın siparişi iptal ettiğinden bahisle davacının uğradığı zararın davalı yandan tahsili talebi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı yan ise cevap dilekçesinde; davalı şirkete teslim edilmek üzere, davacı şirketten 02.11.2017 tarihinde 20.000 kg miktarında Vitamin C siparişi verildiğini, ürünün ilk anlaşılan tarihte kg başı fiyatının 8.90 USD olduğunu, ilerleyen tarihlerde uluslararası piyasalarda Vitamin C maddesinin birim fiyatının dalgalandığı ve büyük oranda düştüğünün görüldüğünü, bu hususun davacı yan tarafından da bilindiğini, Vitamin C maddesinin piyasada fiyatının aşırı derecede düşmesi üzerine, davalı şirketin bu piyasa koşullarında verilen siparişin kabul edilebilir olmaması ve fiyatın daha da düşeceği bilindiğinden zarara uğramamak adına belirlenen birim fiyatından ürünü alamayacağını davacı şirkete bildirdiği, buna rağmen davacı şirketin ısrarla ürünü sevk etmeye çalıştığını, ürünün piyasadaki fiyatının kg başı 6.50 USD ye kadar düştüğünü, davacı yanın ürünü sevk etmeye çalışmasının edimler arasında dengesizliğe yol açacağından kabul edilebilir olmadığını, ürünün özel üretim bir ürün olmaması sebebiyle üçüncü bir kişiye satılabilmesinin mümkün olduğundan söz konusu ürünlerin 30.03.2018 tarihinde başka alıcıya satılarak kazanımda da bulunduğundan zarar iddiasının dinlemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 23.07.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere; Taraflar arasında; 02.11.2017 tarihinde 178.000,00-USD bedelle, 20.000 kg ağırlığında ve kilogram başına 8.90 USD değerinde … (Vitamin C) satımına ilişkin sipariş verilmek ve 2018 Mart ayında teslimi gerçekleştirilmek suretiyle anlaşıldığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı yanın siparişi verilen ürünün piyasa fiyatındaki dalgalanmalar ve düşme sebebiyle ürünün siparişini iptal edip edemeyeceği ve davacının bir zararı varsa davalı yandan tazmin edip edemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Somut olayda; Taraflar arasında 178.000,00-USD bedelle, 20.000 kg ağırlığında ve kilogram başına 8.90 USD değerinde … (Vitamin C) satımına ilişkin sipariş verilmek ve 2018 Mart ayında teslimi gerçekleştirilmek suretiyle anlaşıldığı; ancak davalı yanın siparişi verilen ürünün piyasa fiyatındaki dalgalanmalar ve düşme sebebiyle ürünleri teslim almaktan kaçındığı, bunun üzerine davacı yan 20.03.2018 tarihli e-maille ek 3 sipariş için birim fiyatının 8,10 USD’ye indirildirilerek ürünler için ödeme tutarının 8,50 USD’ye sabitlenmesini teklif ettiği, davalı yanın bu teklifi ek stoğa ihtiyaç duymadıkları ve teklif edilen birim fiyatın halen piyasa fiyatının çok üzerinde bulunması sebebiyle reddettiği, 26.03.2018 tarihli e-mail içeriğinde ise; davalı yana ürünlerin sevk tarihleri ötelenerek Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında sevk edilmesinin teklif edildiği, davalı tarafça bu teklifin de kabul edilmemesi üzerine davacı yan 13.04.2018 tarihli e-mail yazışmasında; sipariş verilen ürünlere ek olarak 3 konteyner ürün daha sipariş etmesi halinde önceki ürünlerin 8,90 USD birim fiyatına ilave 6,55 USD birim fiyatı teklif ettiği, bu teklifin davalı tarafça stok fazlalıklarının bulunduğu ve ürünün fiyatının halen düşmeye devam etmesi nedeniyle kabul edilmediği ve siparişlerin iptal edildiğinin bildirdiği, yine davalı yan 24.04.2018 tarihli e-mailin de ise; siparişlerin iptali hususunda ısrarcı olduklarını belirttiği anlaşılmıştır.
Satım sözleşmesinde; alıcı yanın satım bedelini ödeme borcunu ifa etmemesi nedeniyle alıcının temerrüdü ve hukuki sonuçlarından sorumlu olacağı açıktır. Bu durumda ifa engeli, davalı alıcının hareketsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda alıcı temerrüdünün borçlu ve alıcıya dönük iki şartı mevcuttur. Borçlu tarafından edimin ifaya uygun olarak arz edilmesi gereklidir. Zira ifa edime uygun değilse, alıcı buna kabule mecbur olmadığından temerrüt olgusu gerçekleşmez. Alıcı bakımından gereken şart ise, ifanın haklı bir nedene dayanılmaksızın reddedilmesi ya da ifa için hazırlık hareketlerinin yapılmasından kaçınılmasıdır.
Satış sözleşmelerinde alıcının borcu, sözleşmede kararlaştırıldığı biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmaktır (TBK m. 232/I). Satılanın satış bedeli ödendikten sonra veya ödeme anında devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşmesi halinde satıcı her hangi bir işlem gerekmeksizin sözleşmeden dönebilir (TBK m. 235/I).
Somut olayda; davalı yanın edimini satım akdine konu ürünün piyasa fiyatındaki dalgalanmalar ve fiyatta düşme sebebiyle kabul etmemesinin sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum olmadığı gibi fiyat dalgalanmaları ile karşılaşılmasının ticari alım satımlarda öngörebilir bir durum olduğundan sözleşmenin kurulmasından sonra değişen koşulların ödeme güçlüğü doğurması halinin tek başına ifadan kaçınmak için yeterli sayılamayacağı, açıktır. “Sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup tarafların tacir olması da nazara alındığında; davalı yanın edimi kabul etmesi alacaklı için bir borç da teşkil ettiğinden, alacaklı borçlu tarafından, davacı yanın edimini ifaya uygun olarak arz edilmesi ile yapılan ifa teklifini haklı bir nedene dayanmaksızın kabul etmemesi sebebiyle alacaklı temerrüdünün meydana geldiği anlaşılmıştır.
TBK’nın 236. maddesinin birinci fıkrası uyarınca borcunu ifa etmeyen alıcı ise, satıcının bu yüzden uğradığı zararları gidermekle yükümlüdür. TBK 236. maddesinin birinci fıkrası gereğince; alıcının temerrüdü halinde satıcının uğradığı zararın, öğretide somut yöntem olarak adlandırılan hesaplanma tarzına göre belirlenmesi düzenlenmektedir. Hem adi satışlarda hem de ticari satışlarda alıcının temerrüdü halinde, satıcıya somut yönteme göre hesaplanacak zararını alıcıdan isteme hakkı tanınmıştır. Bu hükme göre, alıcının temerrüdü halinde satıcı, sözleşme konusu taşınır malı, başka bir alıcıya, dürüstlük kurallarına uygun olarak, “ikame satımı” yoluyla satmışsa, ilk alıcının ödemeyi üstlendiği bedele göre, yeni alıcıdan elde ettiği satış bedeli farkından doğan zararının, alıcı tarafından giderilmesini isteyebilir.
Somut uyuşmazlıkta; davalı yanca teslim alınmayan ürünlerin, davacı yanca 30.05.2018 tarihinde 132.000,00-USD’ye 3. kişiye satışının yapıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da TBK’nın 236/1 maddesi gereğince hesaplandığı üzere; sipariş bedeli ile fiili satım arasındaki fark tutarı olan 46.000,00-USD’nin davacı yanın zarar miktarı olarak belirlendiği, davacının bu satımının dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna ilişkin bir delil de ibraz edilmediğinden hesap edilen zarar miktarının davalı yandan talep edebileceği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı yan 10.12.2019 tarihli ıslah dilekçesinde 46.000,00-USD zarar tutarını ıslah tarihindeki dolar kuru üzerinden belirleyerek müddeabihi 267.246,02-TL’ye yükseltmişse de; dava tarihinde alacağını Türk Lirası olarak talep ettiğinden artık ıslah tarihinde yabancı para olarak talep edilemeyeceğinden, dava tarihindeki dolar kuru (25.07.2018 tarihli TCMB dolar kuru=4,79) üzerinden hesap edilen 220.340,00-TL tazminatın ilk 10.000,00-TL’lik kısmına dava tarihi olan 25.07.2018 tarihinden, kalan kısmına ıslah tarihi olan 10.12.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacı tarafa verilmesine ilişkin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar vermek gerekmiş, buna dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile KISMEN REDDİNE;
220.340,00-TL tazminatın ilk 10.000,00-TLlik kısmına dava tarihi olan 25.07.2018 tarihinden, kalan kısmına ıslah tarihi olan 10.12.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 15.051,43-TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 4.563,93-TL harcın mahsubu ile bakiye 10.487,50-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3- Davacı tarafça yapılan 1.922,60-TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 1.585,15-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf yargılama gideri yapmadığından bu hususta bir karar verilmesine yerolmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 23.873,80-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 6.897,78-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8-Davacı tarafça yatırılan 170,78-TL peşin, 35,90-TL başvuru harcı, 4.393,15-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 4.599,83-TL ‘nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

Dair ; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/02/2020

Katip …

Hakim …