Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/616 E. 2019/963 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/616 Esas
KARAR NO : 2019/963

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/07/2018
KARAR TARİHİ : 07/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …, …, … ve … (Davacılar, … Ailesi % 40 ile azınlık pay sahibi) ve …, …ve ..’in (… Ailesi % 60 ile çoğunluk pay sahibi) davalı şirketin ortakları olduğunu, 05.03.2012 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında çoğunluk pay sahibi … ailesinin oyları ile öncelikle yönetim kurulu üye sayısının 5’ten 3’e düşürüldüğünü, ardından da yönetim kurulu üyeliklerine yalnızca …ailesinin fertlerinin seçildiğini ve böylece …ailesinin üyelerinden % 15 pay sahibi …’nın 1979 yılından beri, % 10 paya sahip …’nın ise 2003 yılından beri kesintisiz sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliğinin sona erdirildiğini ve … ailesinin davalı şirkette sahip olduğu idare ve temsil yetkisinin TTK’da ifadesini bulan “çoğunluk ilkesinin” keyfî ve dürüstlük kuralına aykırı kullanılması suretiyle planlı olarak ellerinden alındığını, davacıların genel kurul’da şirket işleyişi, yönetimi, faaliyeti ve mali durumu ile ilgili konularda sorular yöneltse de ya hukuki geçerlilikle bağdaşmayan ticari sır olduğu yada şirket yönetiminde yer almadıkları şeklindeki haksız gerekçelerle cevaplandırılmadığını, 2017 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı çağrısı yapılmasını müteakip davacılar tarafından davalı şirkete ihtarname gönderilerek TTK madde 411 gereğince; şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilerek şirket yönetim kurulu üye sayısının 5’e çıkarılması ve … ile …’nın şirket yönetim kurulu üyesi olarak atanması, şirket’te 2017 yılı öncesinde biriken karın dağıtılması, 2017 yılında üçüncü kişiler lehine verilen ve 2018 yılında şimdiye kadar verilmiş olan ve yıl içinde verilmesi planlanan teminat, rehin, ipotek ve kefaletler ile elde edilen ve elde edilmesi beklenen gelir ve menfaatler hakkında pay sahiplerine bilgi verilmesi, kurumsal yönetim ilkeleri gereğince yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticiler için ücret politikası ve politika kapsamında yapılan ödemeler hakkında pay sahiplerine bilgi verilmesi, hususlarının da genel kurulda görüşülmesi talep edildiğini, bunun üzerine davalı şirketin 2017 yılı faaliyetlerine ilişkin olağan genel kurul toplantısı, yukarıda yer verilen gündem maddelerini de içerecek şekilde 30.03.2018 tarihinde yapıldığını, ancak bu hususların görüşülmesi ile de olumlu bir sonuç elde edilemediğini, yapılan olağan genel kurul toplantısında, bağlı ortaklıklara ilişkin mali tablolar genel kuruldan önce teslim edilmediğinden finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesi ertelendiğini ve ertelenen olağan genel kurulun da 25 Mayıs 2018 tarihinde yapılarak yıllık olağan genel kurula ilişkin ilgili tüm gündem maddelerinin görüşülüp genel kurul sürecinin tamamlandığını, …-Maş A.Ş.’nin 30.03.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında; 6 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirket işlerinde fiilen çalışan yönetim kurulu üyeleri …ile …’in her birine 2018 yılında aylık brüt 30.500 TL olmak üzere ve şirket işlerinde çalışmayan yönetim kurulu üyesi …’e aylık net 3.500,00 TL ücretin 16 maaş ödenmesi”, 7 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “yönetim kurulu üyelerine TTK’ nın 395 ve 396.maddesinde yazılı hususlar hakkında yetki verilmesi” 9 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirkete 2018 yılı için bağımsız denetçi olarak …Mali Müşavirlik ve… A.Ş.’nin atanması” kararları ile 25.05.2018 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısında; 2 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun tasdiki” 3 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı finansal tablolarının, bilanço ve kar-zarar hesaplarının tasdiki” 4 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı faaliyetleri sebebiyle yönetim kurulu üyeleri…, …,…ve …’in ibrası” 5 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirket esas sözleşmesinin 7.maddesinin değiştirilerek Yönetim Kurulu üye sayısının 5’e çıkartılması ve … ve …’nın şirket yönetim kurulu üyesi olarak atanması talebinin reddi ile işbu toplantı tarihinden itibaren 3 yıl süre ile görev yapmak üzere …, …ve şirket ortakları dışından … ‘in yönetim kurulu üyeliklerine seçilmesi” 6 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı itibariyle oluşan şirket kârından brüt 1.350.000 TL’nin dağıtılması ile 2017 yılı öncesinde şirkette biriken kârın dağıtılması talebinin reddi” kararlarının; usul ve esas yönünden TTK ve sair mevzuatın, emredici hükümlerine, şirket ana sözleşmesine, dürüstlük ve ticari örf adet kurallarına aykırı olduğundan öncelikle icralarının geri bırakılmasına ve ardından da iptaline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … ailesinin yönetim kurulu üyeliklerinin çoğunluk pay sahipleri tarafından sona erdirilerek idare ve temsil yetkilerinin iyiniyet kaidelerine aykırı olarak sona erdirildiği, aynı şekilde … ve …’nın iş akitlerinin haksız olarak fesih edildiği iddiasının da tamamı ile gerçek dışı olduğunu, ekonomik nedenler ve rekabet stratejisinin davalı şirketin varlığını devam ettirmesi için zorunlu kıldığı yapılanma sonrasında davacılar şirketin İstanbul dışı ve yurt dışı faaliyetlerini ısrarla katılamadıklarını, şirketin İstanbul merkezinde yüklendikleri işler ile maaşlarını almaya devam ettiklerini, bu husus davalı şirket ortaklarından …’in son 3 yılda sayısız defa …’nde bulunan tesislere, aynı şekilde pek çok kere Çin ve Fransa’ya, diğer ortaklar … ve…in aile ve sosyal yaşamlarına etkileyecek sıklıkta Çin ve başkaca ülkelere seyahat etmek zorunda kalmış olmalarına rağmen davacıların mevcut seyahatlere iştirak etmemiş olmaları ile ortada olduğunu, …’nın fiili çalışması karşılığında ödenmesine karar verilen ücreti 2 yıl boyunca ödenmeye devam edildiğini, hal böyle iken yönetim kurulu üyesi olduğu son 2 yıl içerisinde davalı şirkete neredeyse hiç uğramayan …’nın şirketin kullandığı tüm kredilerdeki şahsi kefaletlerini kaldırdığını, yapılan işlemler ve şirket faaliyetleri ile hiç ilgilendiğini, maddi manevi hiçbir sorumluluk almadığını ve değişen ağır rekabet koşulları karşısında hiçbir proje üretmemiş ve mesai harcamamış olan davacı …’nın idare ve temsil yetkilerinin iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak sona erdirildiği şeklindeki iddialarının mesnetsizliğinin aşikar olduğunu, davacı … ile birlikte diğer davacılara fiili çalışmaya katılmadıkları hususu 17.04.2012 tarihli yazı ile bildirildiğini, davacılar tarafından mezkur yazıya cevap dahi verilmemiş olması, davacıların ” şirketten uzaklaştırıldıkları” şeklindeki iddiaların mesnetsizliği ve şirket yönetiminden serbest iradeleri ile uzaklaşmayı tercih ettiklerini, davacı tarafın iddiaların aksine davalı şirkette yıllarca devam ettirilen birlikte çalışma, sorumlulukları ve riskleri birlikte paylaşma prensipleri davacılar tarafından yerine getirilmemeye başlandığını, sorumsuz ve hatalı davranışlar ile şirketin zarara uğramasına yol açıldığını, neticeten davalı şirket tarafından bilgi verme kapsamında hukuki tüm yükümlülükler eksiksiz olarak yerine getirilmiş olup, davacının bu yöndeki iddialarının hiçbir dayanağının bulunmadığını beyak ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce; gerektiğinde şirketin ticari defter ve belgeleri ile bilançoları, finansal tabloları, karar ve pay defter, genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri ile sair bilgi ve belgeler ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda YMM …ve YMM-Sayıştay Denetçisi … ile hukukçu Prof. Dr. … marifetiyle inceleme icra edilerek dava konusu yapılan genel kurulun gündem maddelerinin, kanuna ana sözleşmeye dürüstlük kuralına aykırı olup olmadıkları ve iflas şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda inceleme icra edilerek konuya ilişkin 06/03/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“30.03.2016 tarihli Olağan Genel KuruTun… numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirket işlerinde fiilen çalışan yönetim kurulu üyeleri…ile …’in her birine 2018 yılında aylık brüt 30.500 TL olmak üzere ve şirket işlerinde çalışmayan yönetim kurulu üyesi …’e aylık net 3.500,00 TL ücretin 16 maaş ödenmesi” kararının, şirketin mali ve ekonomik nedenler va yüksek fon ihtiyacı saiki ile ortaklara dağıtılacak kar paylannı asgaride tutarken, şirket ihtiyaçlarına rağmen, dağıtılan kardan daha yüksek oranda yönetim kurulu üyeleri ücret politikasının belirlenmesinin tutarsız olduğu, hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, pay sahiplerinin anonim şirket pay sahipliğinden doğan haklarını ihlal ettiği, bu sebeple iptalinin mümkün olduğu, 30.03.2018 tarihli olağan genel kurulun 7 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “yönetim kurulu üyelerine TTK’nm 395 ve 396.maddesinde yazılı hususlar hakkında yetki verilmesi” kararının, kararda oy kullanmaması gereken kişilerin oy kullanması sebebiyle iptal edilebilir nitelikte olduğu, öte yandan, davacı tarafça iptali talep edilen kararın, yönetim kurulu üyelerine verilen genel bir rekabet etme ve şirketle işlem yapma yetkisi olduğu, bunun yanında oy hakkı olan pay sahiplerinin, şirketin Avcılar Ambarlı’da kira sözleşmesine dayanarak kullandığı taşınmaz malikleri arasında yönetim kurulu üyeleri olduğundan, ilgili yönetim kurulu üyelerine bu konuda ve kapsamda yetki verilmesini kabul ettikleri, anılan kira sözleşmesi açısından verilen yetkinin geçerli olduğu, 30.03.2018 tarihi genel kurulda, 9 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirkete 2018 yılı için bağımsız denetçi olarak …A.Ş.’nin atanması’ kararının TTK m. 400/3 çerçevesinde hukuka uygun olduğu, davacının TTK m. 399/4 kapsamında denetçiyi görevden alma talep etmediği, 25.05.2018 tarihli ertelenen genel kurulda, 5 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilerek yönetim kurulu üye sayısının 5’e çıkartılması ve … ve …’nın şirket yönetim kurulu üyesi olarak atanması talebinin reddi ile işbu toplantı tarihinden itibaren 3 yıl süre ile görev yapmak üzere…, …ve şirket ortaklan dışından …’in Yönetim Kurulu üyeliklerine seçilmesi” kararının, TTK m. 359, 339/2(g) çerçevesinde, şirket esas sözleşmesinde öngörülmüş yönetime katılma bakımından herhangi bir imtiyaz yahut müktesep hak da mevcut olmadığı dikkate alındığında hukuka uygun olduğu ve iptalinin talep edilemeyeceği, 25.05.2018 tarihli ertelenen olağan genel kurulda, 6 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı itibariyle oluşan şirket kârından brüt 1.350.000 TL’nin dağıtılması ile 2017 yılı öncesinde şirkette biriken kârın dağıtılması talebinin reddi” kararının, şirket bilançosunda görünen özkaynakları ödenmiş sermayesi, birikmiş yedekleri ve şirket yöneticilerine verilen ücret dikkate alındığında dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bu sebeple iptalinin talep edilebileceği, 25.05.2018 tarihli ertelenen olağan genel kurulda, 4 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı faaliyetleri sebebiyle yönetim kurulu üyeleri …,…, …ve …’in ibrası” kararının TTK m. 436/2’ye uygun olarak alındığı, bu sebeple iptalinin talep edilemeyeceği, 25.05.2018 tarihli ertelenen genel kurulda, 2 numaralı gündem maddesi ile 3 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun tasdiki” ve “2017 yılı finansal tablolarının, bilanço ve kar-zarar hesaplannın tasdiki” kararlarının, raporların kanuni şartları taşımaması nedeniyle hukuka uygun bulunmadığı ve alman kararın iptalinin gerektiği” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Mahkememizce; taraf vekillerinin rapora karşı itirazlarının karşılanması ve davalı kayıtlarının mahkememizce de verilen yerinde inceleme yetkisi kapsamında yerinde denetlenmesi suretiyle mevcut bilirkişi heyetinden alınan 26/09/2019 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler ek raporlarında özetle;
“Davalı vekili sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde, müvekkil şirket defter ve kayıtları incelenmeksizin tanzim edilen bilirkişi raporunun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı iddiasıyla, şirket kayıt ve defterlerinin nazara alınmaksızın hazırlanan bilirkişi raporları nedeniyle Yargıtay’ın bozma kararlarını örnek göstererek itiraz etmiştir.
Örnek verilen Yargıtay kararlarındaki davanın konusu, dava dosyası, dosyaya dahil evraklar, deliller, bilirkişi raporlarının içeriği ve dava kapsamı bilinmemekle beraber; heyetimizce hazırlanan kök raporun görevlendirilmesi sırasında, Sayın Mahkemece, gerektiğinde ticari defter ve belgelerin incelenmesini talep edilmiş olduğundan, huzurdaki dava konusu Genel Kurul Kararlarının iptali hakkında dosyaya dahil evraklar içinde kanaat verici bilgi ve belgelere ulaşılmıştı. Zira şirketin bilanço, gelir-gider tablosu, bağımsız denetim raporu gibi gerekli tüm mali tablolar dava dosyasına dahildir. Davalı vekili, birçok defa dilekçelerinde, finansal tablolarda eksik bilgiler olduğunun kabulünün olanaklı olmadığını belirttikten sonra defterin incelenmediğinden bahisle bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Eğer davalı taraf defterleri incelemeye sunmaları gerekli idiyse, mahkeme kaleminde yapılan incelemeye defterlerini getirmesi beklenirdi. Zira, müstakar hale gelen içtihat bu şekildedir. Nitekim, davalı şirket defterlerini e-defter şeklinde tutmakta olup, 23.07.2019 tarihinde mali bilirkişi heyetine şirket merkezinde sunulan dosya mahkeme kalemine incelemeye getirilebilirdi. Öte yandan, şirket ortaklarına, “ticari sır”, “kişilerin özlük haklarına tecavüz”, “etik açıdan uygunsuzluk” gibi gerekçelerle verilmeyen bilgi ve belgelerin (kök raporda bu nedenle talep edilmemişti) bilirkişilere inceletilmek istenmesi, ortaklık hukukunun gerektirdiği iyiniyet ve işbirliği ruhuna tezat olarak, genel kurul kararlarının, azınlıktaki ortaklara rağmen kabul ettirilmeye çalışılması olarak görülmüştür. Zira, bu bilgiler ortaklara verilmiş olsa idi, dava konusu maddelerin bir kısmının talep edilmesi yersiz hale gelebilirdi.
Davalı vekili, 30/03/2018 tarihli olağan genel kurulda yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin 6 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan kararların iptali istemine yönelik kanaatlere ilişkin itirazında; yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret şirkette üstlendikleri “Genel Müdür” ve “Pazarlama ve Satış Yöneticisi” görevleri uyarınca fiili çalışma ve mesaileri karşılığında ödenmekte olup, emsal dosyalar üzerinden hazırlanan iki ayrı rapor ile ücrete ilişkin kararın iptalinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığı; YK Üyelerine ödenen ücrete ilişkin kararın, kar dağıtımı kararı çerçevesinde değerlendirilmesinin hatalı olduğunu iddia etmiştir.
Kök raporumuzda detaylı açıklandığı üzere, azınlık pay sahiplerinin yönetimdeki görevlerinden uzaklaştırılmak suretiyle, hisse-menfaat dengesinin çoğunluk lehine orantısız olarak bozulmuş olması, ücretlerin emsaline uygun bile olsa, hissedarlara dağıtılacak kar payına yakın olması nedeniyle, sözkonusu kararın, anonim şirketin temel yapısına ve sermayenin korunması ilkesine aykırılığı da gündeme gelebileceğinden iptalinin kabil olduğu kanaatini belirtmiştik. Takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere, 25.05.2018 tarihli ertelenen olağan genel kurulda, 6 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “2017 yılı itibariyle oluşan şirket kârından brüt 1.350.000 TL’nin dağıtılması ile 2017 yılı öncesinde şirkette biriken kârın dağıtılması talebinin reddi” kararının iptali uygun görülürse, şirketin yapısı, iş hacmi, mali durumu ve Genel Müdür, Pazarlama ve Satış Müdürlerinin piyasadaki rayiç ücretleri, şirketin geçmişten gelen ücret politikası dikkate alındığında, 30.03.2016 tarihli Olağan Genel Kurul’un … numaralı gündem maddesine ilişkin olarak alınan “Şirket işlerinde fiilen çalışan yönetim kurulu üyeleri …ile…’in her birine 2018 yılında aylık brüt 30.500 TL olmak üzere ve şirket işlerinde çalışmayan yönetim kurulu üyesi …’e aylık net 3.500,00 TL ücretin 16 maaş ödenmesi” kararının kabulü halinde bile, % 60 ile çoğunluk hisse sahibi … ailesi mensuplarına tanınan, % 40 ile azınlık hisse sahibi … ailesi mensuplarına tanınmayan istihdam olanağı sayesinde hisselerinden daha fazla bir oranda maddi olanağa sahip olunacağı, istihdamın, işsizlik oranının yüksek olduğu ülkemizde bir fayda ve menfaat olduğu gerçeği ile, ayrıca, dava konusu ücretin Genel Müdür veya Pazarlama ve Satış Müdürü ücreti değil, Yönetim Kurulu Üye ücreti olduğunu hatırlatarak, hakkaniyete uymayacağı görüşümüzü yinelemek isteriz.
Davalı vekilinin, 30/03/2018 tarihli olağan genel kurulun 7 numaralı gündem maddesi kapsamında YK üyelerinin TTK 395 ve 396.maddeleri gereği şirketle işlem yapabilmesine ve bunun yanında YK üyelerinin şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına dair verilen karara iptali istemine ilişkin kanaatlere itirazında; müteaddit defalar izah ettiğimiz üzere, yönetim kuruluna bu konuda verilen yetkinin nedeni, müvekkil şirket deposu olarak kullanılan binanın mülkiyetinin, %25’inin davacı …’ya, %30’unun …’na, %45’inin ise müvekkil şirket yönetim kurulu üyesi…’e ait olması ve binanın malikleri olan kimselerin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olmaları sebebi ile şirket ile akit yapabilmelerini sağlamaktır. … ve… müvekkil şirketten kiralanan binadaki hisseleri oranında kira bedeli almaktadır. anılan işin kişisel nitelikte bir iş veya işleme dair olmadığı açıktır. TTK 395 ve 396. maddelerine göre verilecek izne ilişkin oylama, Bilirkişi Kurulu tarafından varılan kanaatin aksine TTK m.436/l’de yer verilen kişisel nitelikte bir iş veva işleme ilişkin yahut TTK m.436/2 uyarınca ibraya ilişkin olmadığından oy yoksunluğu halinin uygulanması imkan dahilinde olmayıp Yargıtay kararları da bu yöndedir demişlerdir.
Bu konuda kök raporumuzda etraflıca analiz yapılmış olup, özetle; davacılar kira sözleşmesinin yapılmasına onay vermekte olup, bu kira sözleşmesinin yapılmasına davacı ve davalı ortakların tamamı muvafakat etmektedir. Yönetim kurulu üyelerine çok geniş bir şekilde şirketle işlem yapma ve rekabet etme yetkisi verilmesine ilişin genel kurul kararının iptal edilebilir nitelikte olduğu kanaati sürdürülmekte olup , takdir sayın mahkemeye aittir.
Davalı vekilinin, 27/05/2018 tarihli ertelenen olağan genel kurul’da 2017 yılı karından 1.350.000 TL’nin dağıtılması ile 2017 yılı öncesinde şirkette biriken karın dağıtılmasının reddine ilişkin …nolu gündem maddesi kapsamında alınan kararın iptali istemi ile ilgili kanaatlere ilişkin itirazlarında; olumsuz Genel Kurul kararları aleyhine iptal davası ikame edilemeyeceğini belirtmek isteriz. Şirket işleyişine müdahale edilmemesinin kabul edildiği hukuk sistemimizde, mahkemenin iptal davası sonucunda ancak dava konusu genel kurul kararını iptal edebileceği ve fakat genel kurulun yerine geçerek yeni bir karar almayacağı malumdur. Bu sebeple olumsuz, diğer bir ifade ile talebin reddine dair bir kararın, iptali isteyen taraf bakımından bir hak sağladığının düşünülemeyeceği ve bu doğrultuda olumsuz kararların iptal edilemeyeceği açıktır. Müvekkil şirketin ödenmiş sermayesi 5.250.000,00 TL olup, 14.218.220,86 TL değildir. 14.218.220,86 TL, 8.968.221 TL sermaye düzeltme farkı toplamıdır. Şirketin sermayesinin, aktif büyüklüğüne ve satış hacmine göre yeterli tutarda olmaması sebebiyle işletme sermayesi ihtiyacı kar dağıtımına konu edilebilecek fon tutarından karşılanmak zorundadır. Bilirkişiler tarafından atıfta bulunulan müvekkil şirket hesaplamalarına konu, 133.289.879 TL müvekkil şirketin net işletme sermayesi değil, net işletme sermayesi ihtiyacıdır. Bilirkişiler tarafından 133.289.879 TL net işletme sermayesiymiş gibi yapılan değerlendirmelere itibar edilmesi mümkün değildir. Zira, açıkladığımız üzere sunulan rakam net işletme sermayesi değil, net işletme sermayesi ihtiyacı tutarıdır. 2017 yılı itibari ile müvekkil şirket 361.766.877 TL net satış cirosuna ulaşmış, 13.432.369 TL net kâr elde etmiş, 17.612.598 TL tutarında yatırımı gerçekleştirmiş olup, anılan meblağlara 5.250.000,00 TL ödenmiş sermaye ile ulaşılmasının mümkün olmadığını açıklamaya gerek dahi yoktur. Bu sebeple müvekkil şirketin, sermeyesi ile karşılanamayan ve ancak faaliyetlerin devamı için karşılanması zorunlu net işletme sermayesi ihtiyacı, kâr dağıtım kararlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bilirkişiler tarafından inanılmaz şekilde ileri sürülen diğer bir sav ise, müvekkil şirketin alacak tahsil süresinin uzun olması, yani malzeme stoğa girdikten 7 ay 20 gün sonra üretim, satış ve tahsilat sürecini takiben bankaya nakit olarak geldiği ve bu durumun üretim, satış ve tahsilat sürecinin etkin olarak yönetilmediğini gösterdiğidir. Hatta öyle ki, üretim, satış ve tahsilat sürecinin 1 ay kısaltılması durumunda işletme sermayesi 26.157.786 TL ineceği ileri sürülmektedir. Müvekkil şirkette, 2016 yılına göre alacak tahsil süresi, borç ödeme vadesi ve stok devir süresinde yaşanan değişmeler uyarınca 2016 yılında 171 gün şirket satışlarının maliyetini finanse etme süresi 2017 yılı itibari ile 152 güne gerilemiştir. Müvekkil şirketin üretim ve satış aşamalarında hiçbir aksama ve gecikme bulunmamakta olup, müvekkil şirket üretim, satış ve dağıtım aşamalarını imkanları dahilinde mümkün olan en hızlı şekilde tamamlamaktadır. Burada mesele, müvekkil şirketin faaliyet gösterdiği piyasada satışların vadeli olarak gerçekleştirilmesidir. Bilirkişilerin, piyasa koşulları ve satış teamülleri ile açıkça çelişir kanaatlerinin kabulü olanaklı değildir. Kaldı ki bilirkişilerin üretim, satış, ve tahsilat aşamalarına ilişkin kanaatleri, şirketin işletme iktisadı ile doğrudan ilintili konular olmakla, müvekkil şirket işleyişi ve korporatif yapısı ile doğrudan ilintili bu hususun kararın iptaline dayanak yapılamayacağı izahtan varestedir. Kâr dağıtım kararının iptali gerekçesinin yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretler; yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin kararın iptali gerekçesinin ise kâr dağıtım kararı olarak açıklandığı bu varyasyonda her iki kararın iptalinin istenmesi mümkün olmayacaktır. Zira, mezkur kararlardan birinin iptali diğerinin iptal sebebini de ortadan kaldırmaktadır. Kâr dağıtımına ilişkin karar ile ilgili değerlendirilmesinde nazara alınması gerekli, net işletme sermayesi ihtiyacı aşağıda tekraren yer verildiği üzere 133.289.879,48 TL’dir. Mevcut dağıtılabilir kârların fiilen dağıtıldığı durumda, faaliyet döngüsünü yabancı kaynaklarla finanse edilerek faiz yüküne katlanılmak zorunda ve gelir ve kârlılık düşecektir, demişlerdir.
İtiraz dilekçesinde yapılan itirazlara katılmıyor, kök rapordaki görüşlerimizi yineliyoruz. Şirketin net işletme sermayesi ihtiyacının yüksek olduğu vurgusuyla, kar payı dağıtılmamasına gerekçe olarak sunuluyor. Kök raporda açıklandığı üzere, net işletme sermayesi seviyesi ile ihtiyacı farklı şeylerdir. Basitçe izah etmek gerekirse, ayda 5 bin TL harcayan bir öğrencinin aylık ihtiyacının 5 bin TL olduğunun ispatı 5 bin TL harcanması değildir. Mevcut durum ile olması gereken durum farklı olgulardır. Davalı şirketin net işletme sermayesi ihtiyacının 133 milyon olduğu savıyla, şirket içinde biriken dağıtılabilir karların çok düşük bir tutarda dağıtılması sermayedarın sorgulaması gereken bir durumdur. Gerçekten de yatırımcı, risk alarak şirkete sermaye olarak bağlanan toplam 141 milyon TL’yı o yıl bankaya bırakmış olsaydı, dağıtılmasına karar verilen kar payından çok daha fazla bir gelir elde edecekti. Teşebbüsün alternatif maliyeti hissedarlara oldukça yüksek olmuştur. Yatırımcı risk alarak yaptığı yatırımın semeresinin, hiç bir risk almadan, emek ve mesai harcamadan elde edebileceği mevduat faizinden daha yüksek olmasını bekler. Ticari hayatın ve korunması gereken iktisadi yapının temeli budur. Hukukun, sermayedarı korumaması halinde, ülkenin ihtiyacı olan büyük yatırımlar için yatırımcıların bir araya gelmesi imkansız hale gelecek, kıt olan sermaye, verimsiz sektör ve işletmelerde bağlanıp kalacaktır. Buradaki analizimizin amacı, şirket yönetiminin etkinliğini ve başarısını tartışmak değil, kar elde edildiği halde, yatırımından nema bekleyen yatırımcının beklentisinin çok altında kar payı dağıtılmasının hakkaniyetli bulmadığımızı belirtmektir.
Sermaye düzeltme farkı hesabı, ödenmiş sermaye’nin ticaret sicile tescil edilmemiş mütemmim cüz’ü olup, şirketin mali tablolarında ve faaliyet raporunda da görülebileceği üzere sermaye ve sermaye düzeltme farkı hesapları toplam 14.218.220,86 TL ödenmiş sermaye olarak davacı şirketce de bu şekilde raporlanmıştır.
Davalı vekili, 25/05/2018 tarihli ertelenen olağan genel kurul’un finansal tabloların bilanço ve kâr zarar hesaplarının ve yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun tasdikine ilişkin 2. ve 3. numaralı gündem maddeleri kapsamında alınan kararların iptali talebine yönelik değerlendirmelere ilişkin olarak; … ve…’e yönetim kurulu üyeliklerinin yanı sıra üstlendikleri genel müdür ve pazarlama ve satış yöneticisi görevleri sebebiyle ayrıca ücret ödenmemektedir. Anılan husus, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde tespit edilebilecek ise de, bilirkişiler tarafından bir yandan buna lüzum görülmemekte, diğer yandan ise kendi keyfiyetleri ile yapmadıkları inceleme sebebiyle bu durumun tespit edilemediği belirtilmektedir. Yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretler genel kurulda karara bağlandığından ve yönetim kurulu üyelerine başkaca ikramiye, prim vs. sağlanmadığı açıklanmış olduğundan, anılan hususun hangi suretle tespit edilemediği anlaşılamamaktadır. Yönetim kurulu faaliyet raporu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından 2012 ve 28395 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesine Yönelik Yönetmelik’te belirlenen ilkelere göre hazırlanmış yönetim kurulu faaliyet raporunun hukuka aykırı bir yön içermediği sabittir. Genel kurullara sadece iyi niyetli ve sağ duyulu pay sahiplerinin katılmadığı, genel kurulların ayrıca şirket rakiplerince de izlendiği göz önüne alındığında, eşit işlem ilkesi uyarınca pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkına sınır konulmasının menfaatler dengesi gereği olduğu izahtan varestedir. Açıklanan cevaplar ve sunulan belgeler uyarınca ortada olduğu üzere müvekkil şirket tarafından dürüst hesap verme ilkesine uygun şekilde davacı taraf itirazları cevaplandırılmış ve davacı tarafça talep edilen her türlü bilgi ve belge sunulmuştur. Mezkûr durumda fînansal tablolarda eksik olduğunun kabulü olanaklı değildir. Anılan kanaatler dahilinde son olarak vurgulanması gereken husus ise, hiçbir kabulü tazammun etmemek kayıt ve şartı ile bir an için iddia konusu hususların iptalini gerektirdiği varsayıldığında dahi, finansal tabloların, bilanço kar zarar hesaplarının müzakeresi ve tasdikine ilişkin gündemin 3. maddesi uyarınca alınan kararın iptalini gerektirir bir yön bulunmadığı, gündemin 2. maddesi uyarınca alınan karar bakımından ise yalnız yönetim kurulu faaliyet raporuna tesir edeceği ve bağımsız denetim raporunun iptali sonucunu doğuracak bir eksiklik bulunmadığıdır, demiştir.
Kök raporumuzda, özetle, davacıların, bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında genel kurulda şirketin mali durumu ile ilgili konularda sorular yönelttiği, davacıların soruları ticari sır olduğu ya da yönetimde yer almadıkları şeklindeki gerekçelerle cevaplandırılmadığı, bu durumda düzenlenen finansal raporların TMS uygun olup olmadığı irdelenmeli ona göre bir karara varılmamısı, şirketin aynı zamanda bağımsız dış denetime sahip bir şirket statüsünde olması nedeniyle, Bağımsız denetim raporunun hem faaliyet raporunun hem de finansal tabloların TMS ile uyumlu olduğunu belirttiği raporlanmıştı.
Davacıların, Faaliyet Raporuna istinaden detayını öğrenmek istedikleri, üst düzey yöneticilere verilen ücret ve prim bilgisi, kişilerin özlük haklarına tecavüz ve etik açıdan uygunsuz olduğu gerekçesiyle verilmemiştir. Bu tespit yapıldıktan sonra, bilirkişi heyeti olarak yukarıdaki ifadelerle korunan bilgiler davalı şirketten talep edilmemiş, sadece durum tespiti yapılmıştır. Bilirkişi incelemesinin amacı, ortaklara verilmeyen bilgilerin ortaya çıkarılması değil, davacıların talep ettiği genel kurul kararların iptal istemlerinin yerinde olup olmadığını incelemektir.Kaldı ki, davalı şirket bunları bilirkişiye verebiliyor idiyse, genel kurulunda ortağına da verebiliyor ve onları ikna edebiliyor olmalıydı.
Davacı taraf vekili, 11.05.2018 tarihli Beşiktaş …noterliğinin …yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ; toplam 23 adet cevaplanmasını istediği soru yönelttiği, talep edilmesine rağmen bağlı ortaklıkların bağımsız denetim raporlarının taraflarına iletilmesinden haksız şekilde kaçınıldığı, yönetim kurulu faaliyet raporunda üst düzey yöneticiler ile yönetim kurulu üyeleri için ödenen toplam 2.644.605 TL’nin hangi üst düzey yöneticiye ne kadar ödendiğine ilişkin herhangi açıklamaya yer verilmediğini, birçok soruya çelişkili cevaplar verildiğini, yurt dışında kurulan şirketlere ilişkin olarak verilen cevapların tamamen yüzeysel olduğunu, yeterli açıklama içermediğini ifade etmiştir. Davalı tarafın verdiği cevabi yazı incelendiğinde, sorulara verilen cevaplar yüzeysel ve hertürlü şüphe ve tereddütü gidermekten uzak olduğu , genel not bölümünde ”tarafımıza gönderilen 23 maddelik soruların 1, 2, 3, 7, 9,10,11, 20, 21 numaralı olanlarında istenilen bilgiler, şirketimizle yurtiçi- yurtdışı tedarikçi ve müşterilerimiz arasındaki ticari nitelikteki bilgilerden oluşmaktadır. Şirketimizin … Bilgi Güvenliği Yönetim sistemi gereği diğer kişi ve kuruluşlarla ticari ilişkileri hakkında açıklama yapması söz konusu olmadığı gibi, ayrıca her iki tarafın menfaatlerine aykırı hususlar içerdiğinden TTK 437 (3) maddesi uyarınca detaylandırılmamaktadır” denilerek açıklama verilmemesinin gerekçeleri bildirilmiştir. Oysa, Resmî Gazetenin 28.08.2012 tairhli, 28395 sayılı Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik’in 4/2. Maddesine göre, “Yönetim organı, yıllık faaliyet raporunu, ortakların şirketin faaliyetleri hakkında her türlü bilgiye tam ve doğru bir şekilde ulaşmasını sağlayacak ayrıntıda hazırlar. Yıllık faaliyet raporunda mümkün olan en basit kavram ve terimler kullanılır, tereddüde neden olabilecek belirsiz ifadelerden kaçınılır”. TTK 420/2’ye göre, “Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır” hükmü uyarınca, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktalar hakkında, ilgililer tarafindan, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmediği, her hangi bir muhasebe çalışanının veya dışarıdan gelen herhangi bir denetçinin kolaylıkla ulaşabileceği bu mali bilgilerin ticari sır olduğu gerekçesiyle faaliyet raporunda yer almaması, buna karşılık yönetime de hakim çoğunluğun kanuni şartları dikkate almadan, eksik faaliyet raporu düzenlenmiş olması nedeniyle, Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu ve Finansal Tabloların Bilanço ve Kâr Zarar Hesaplarının ile Bağımsız Denetim Raporunun Tasdikine İlişkin 2. ve 3. numaralı gündem maddeleri kapsamında alınan kararların iptali şartları oluşmuş gözükmektedir.
Davacı vekilince, 30.03.20l8 tarihli olağan genel kurulda …Denetim’in Şirkete bağımsız denetçi atanmasına ilişkin 9 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan karar hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptal edilmelidir; davalı şirketin defterlerini tutan ve buna bağlı mali tabloları hazırlayanın şirketin mali müşaviri Güreli Bağımsız Denetim dışında bir kişi/firmanın olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Geldiğimiz aşamada, en azından şekli anlamda bağımsız ve tarafsız denetim yapılabilmesi için davalı şirket ile arasında mali müşavirlik ilişkisi olmayan, işinde uzman başka denetim şirketinin bağımsız denetçi olarak atanmasını zorunlu kılmaktadır.
Kök raporumuzda da detaylı şekilde izah edildiği üzere, 3568 sayılı meslek yasasına göre, Yeminli Mali Müşavirler, defter tutan ve mali tablo hazırlayan Mali Müşavirliklerden farklı olarak mükelleflerine ancak vergi denetimi ve danışmanlığı hizmeti verebilmektedirler. Bu nedenle, TTK 400/3 maddesi ;” Denetçi, denetleme yaptığı şirkete, vergi danışmanlığı ve vergi denetimi dışında, danışmanlık veya hizmet veremez, bunu bir yavru şirketi aracılığıyla yapamaz.” hükmü uyarınca vergi danışmanlığı ve denetimi dışında hizmet vermemesi gereken … Denetim şirketinin atanmasında hukuki aykırılık görülmemişti.
Bununla beraber, davalı şirketin yerinde incelemesi sırasında, şirket yetkilisinden ticari alacakların listesi yaşlandırmalı olarak istenmiş, inceleme sırasında hazır bulunan …Denetim Şirketi temsilcisi “bunun kendileri tarafından hazırlanacağını, ancak üzerinde çalışmaları gerektiğinden biraz süre verilmesini” istemiş, raporun formatı hakkında kendisi ile mutabık kalınmıştır. Konu liste, müşterilerden olan alacakların aylar itibariyle geçen süreleri ile alacak toplamlarını gösteren muhasebe departmanları tarafından hazırlanan ve tahsilat ekiplerince kullanılan bir tablodur. Şirketin muhasebe departmanınca hazırlanması gereken konu listesinin, Güreli Bağımsız Denetim şirketince hazırlanması, vergi denetimi ve danışmanlığından ibaret olması gereken yeminli mali müşavirlik hizmeti dışında, fiiliyatta, denetim şirketinin günlük muhasebe işlerine dahil olduğunu, mali müşavirlik hizmeti kapsamında, yani, TTK 400/3 maddesi hilafına hizmet verdiğini göstermektedir. Davacı tarafın iddia ettiği gibi… Denetim şirketinin, davalı şirkete vergi danışmanlığı ve denetimi dışında, danışmanlık ve hizmet vermesi halinde, bağımsız denetçi olarak atanması kararının iptalinin takdiri sayın mahkemeye aittir.
Davacı vekilince, 25.05.2018 Tarihli Ertelen Olağan Genel Kurul Toplantısında “Şirket Esas Sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilerek yönetim kurulu üye sayısının 5’e çıkartılması ve … ve …’nın şirket yönetim kurulu üyesi olarak atanması talebinin reddi ile işbu toplantı tarihinden itibaren 3 yıl süre ile görev yapmak üzere …, …ve şirket ortakları dışından …’in yönetim kurulu üyeliklerine seçilmesine” ilişkin 5 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan ret kararı hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptal edilmelidir; dosyada mübrez dilekçelerimizde açıkladığımız üzere anılan genel kurul kararının oy nisabına uygun olarak alınması tek başına hukuken geçerli olması bakmından yeterli olmayıp, kararın ayrıca şirketin kurumsal geçmişi ve bu sayede çoğunluk hissesini elinde bulunduranların kişisel menfaat elde edip etmediği noktalarında da tartışılması elzemdir. Bilirkişi raporunda, yönetim kurulu üyeliğine seçilen …ve …’e karşı tarafımızca sorumluluk davası açılmış olunması hiçbir şekilde tartışılmamıştır. Gerçekten bilirkişi heyetince söz konusu dosya ve içeriğinde vergi müfettişi denetim raporları incelenebilseydi, davalı şirket aleyhine re’sen vergi tarhı ve buna bağlı vergi ziyaı cezası tesis edilmesinin … ve …’in de aralarında bulunduğu yönetim kurulu üyelerinin sevk ve idare ettiği işlerden dolayı meydana geldiği açıkça tespit edilebilecekti.
Kök raporumuzda etraflıca analiz edildiği gibi, davalı şirket esas sözleşmesinde yapılan inceleme neticesinde, yönetim kuruluna üye seçme ve seçilme hususunda getirilmiş olan herhangi bir imtiyaz, esas sözleşme ile oluşturulmuş bir müktesep hak tespit edilememiştir. Anonim şirketlerde çoğunluk esasının geçerli olması, karar nisabının kanuna uygun alınması nedeniyle yönetim kurulunu belirleme yetkisi çoğunluğa ait olduğu için seçim kararı ile azınlığın üye olarak dikkate alınmama kararı kanuna ve esas sözleşme hükümlerine uygun görülmektedir. Öte yandan dosyada, yönetim kurulu üyesi olarak seçilen kişiler hakkında şirketi zarara uğrattıklarına ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamaktadır.Buna bağlı olarak, genel kurulda alınan, şirket yönetim kurulu üye sayısının 3’ten 5’e düşürülmesine ilişkin kararın kanun ve esas sözleşmeye uygun olduğu, azınlığın yönetim kuruluna seçilmesi talebinin kanuni ve esas sözleşmesel bir dayanağı olmadığı için, bu gündem maddesine ilişkin kararın iptal edilebilir nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı vekilince, 25.05.2018 tarihli ertelenen olağan genel kurulun yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan karar hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptal edilmelidir. Yönetim kurulu üyelerinin ibrası, şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasında şahsi bir iş olduğundan yönetim kurulu üyelerinin ve onların TTK m.436 hükmünde sayılan hısımlarının oy kullanması mümkün değildir. Zira davalı şirket’in 2012 yılında gerçekleştirilen genel kurulunda yönetim kurulu üyelerinin ibrası hakkında uyuşmazlıktaki aynı usul ve esasla alınan genel kurul kararının hukuka aykırı olduğu Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.02.2016 tarihli ve 2015/4695 E. 2016/2079 K. sayılı kararı ile tevsik edilmiştir. Buna göre ibraya ilişkin oylamada oy kullanan …’in (Bu kişi…’in oğlu; …’in kardeşidir) da oyu geçersizdir. Bu durumda ibraya ilişkin oylamada hukuken geçerli oyların tamamı olumsuz olduğundan yönetim kurulu üyeleri ibra edilmemiş durumdadır.
Kök raporumuzda arz etmiş bulunduğumuz üzere, ibra, yönetim kurulu üyesinin, şirketin yönetimi ile ilgili olarak, yönetim kurulunun organ vasfından kaynaklanan işlemleri bakımından sorumluluğunun ortadan kaldırılmasına ilişkin bir işlemdir. İbra, TTK m. 436/1 anlamında yönetim kurulu üyesinin şirket ile kişisel nitelikte bir işlemi değildir. Yönetim kurulu üyesi olarak seçilen kişiler hakkında şirketi zarara uğrattıklarına ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamaktadır Bu bilgiler ışığında yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin kararda herhangi bir hukuka aykırılık olmadığı kanaatine varılmaktadır. Zira ibra kararı %42 olumlu oya karşılık %38.5 olumsuz oyla alınmış gözükmektedir.
Diğer mahkemelerde görülen davalarda oluşturulan bilirkişi raporları, başka mahkemelerin bilirkişilerine emsal veya bağlayıcı nitelikte olmayıp, özgür irade ve muhakememizle kendi kanaatlerimizden oluşan raporumuzu düzenleyerek sunmuş bulunmaktayız.” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Dava; davalı şirketin 30.03.2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısıyla ertelenen 25.05.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında dava dilekçesinde tafsilatlı olarak belirtilen gündem maddelerinin usul ve esas yönünden kanuna, ana sözleşmeye, dürüstlük kuralına ve şirketler hukukuna ilişkin diğer mevzuata aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesini istemine ilişkindir. Davalı yan; iptal istemine konu edilen gündem maddelerinin konuya ilişkin mevzuata, kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olduğundan bahisle haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasındaki ihtilaf; dava konusu genel kurul maddelerinin yok hükmünde olup olmadığı, iptali şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Davacı yanın; genel kurula iştirak ettiği, dava konusu edilen maddelere ilişkin olumsuz oy kullanarak muhalefetini tutanağa geçirttiği bu sebeple aktif husumetinin bulunduğu, ayrıca davanın yasal süre içinde açıldığı anlaşılmakla davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.
Dava konusu, 30.03.2018 tarihli( 2017 yılına ilişkin) asıl genel kurulda gündemin 6. maddesi yönetim kurulu üyelerine ödenen üçrete ilişkindir;
Bilirkişiler “şirket işlerinde fiilen çalışan yönetim kurulu üyeleri …ile …in her birine 2018 yılında aylık brüt 30.500 TL olmak üzere ve şirket işlerinde çalışmayan yönetim kurulu üyesi…’e aylık net 3.500,00 TL ücretin 16 maaş ödenmesi” kararının, şirketin mali ve ekonomik nedenler va yüksek fon ihtiyacı saiki ile ortaklara dağıtılacak kar paylannı asgaride tutarken, şirket ihtiyaçlarına rağmen, dağıtılan kardan daha yüksek oranda yönetim kurulu üyeleri ücret politikasının belirlenmesinin tutarsız olduğu, hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, pay sahiplerinin anonim şirket pay sahipliğinden doğan haklarını ihlal ettiği, bu sebeple iptalinin mümkün olduğu mütalaa etmişlerdir.
Her ne kadar bilirkişiler anılı maddenin iptali şartları oluştuğunu mütalaa etmişler ise de; bu maddenin şirketin faaliyet raporu ve blançoları ile birlikte görüşülmesi gerekirken faaliyet raporu ve blançoların görüşülmesi ertelenmesine rağmen yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin görüşülmesi ertelenmemiştir. Bu husus kanuna aykırı olup alınan asıl genel kuruldaki gündemin 6 numaralı kararı yok hükmündedir. Ayrıca aksi düşünülse ve iptali şartları değerlendirse dahi bilirkişilerin iptale ilişkin mütalaası yerinde olmakla birlikte öngörülen ücret dağıtılan kar payı ile mütenasip değil ve örtülü kazanç aktarımı mahiyetinde, bu husus dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Ayrıca davalı şirket yüksek fon ihtiyacı nedeniyle düşük kar payı dağıtma kararı almasına rağmen bu yöndeki yönetim kurulu üye ücreti belirlemek çelişkiye delalet etmektedir.
Dava konusu asıl genel kurul gündemin 7. maddesi Türk Ticaret Kanunu’nun 395 ve 396. maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına ve izin verilmesine ilişkindir;
Bilirkişiler “yönetim kurulu üyelerine TTK’nm 395 ve 396.maddesinde yazılı hususlar hakkında yetki verilmesi” kararının, kararda oy kullanmaması gereken kişilerin oy kullanması sebebiyle iptal edilebilir nitelikte olduğu, öte yandan, davacı tarafça iptali talep edilen kararın, yönetim kurulu üyelerine verilen genel bir rekabet etme ve şirketle işlem yapma yetkisi olduğu, bunun yanında oy hakkı olan pay sahiplerinin, şirketin Avcılar Ambarlı’da kira sözleşmesine dayanarak kullandığı taşınmaz malikleri arasında yönetim kurulu üyeleri olduğundan, ilgili yönetim kurulu üyelerine bu konuda ve kapsamda yetki verilmesini kabul ettikleri, anılan kira sözleşmesi açısından verilen yetkinin geçerli olduğu” şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Bu maddenin görüşülmesi sırasında davacılar şirketin kiracı olarak bulunduğu taşınmaz malikleri arasında yönetim kurulu üyelerinin de bulunması nedeniyle itirazlarının olmadığını tutanağa geçirtmişlerdir. Yani muhalefet şerhleri bulunmamaktadır. Bu anlamda aktif husumet açısından iptal şartı oluşmamaktadır: Anılı kararın yok hükmünde olup olmadığı tartışılmalıdır. Dava dilekçesinde atıfta bulunulan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 13.12.1979 1979-5667 Esas 1979-5701 Karar sayılı ilamına göre rekabet yasağına ilişkin eTTK 334 ve 335 (yTTK 395-396) maddelerinin faaliyet raporları ve blançoların görüşülmesinden sonra göreşelebilir. Bu sebeple anılı madde yok hükmündedir.
Dava konusu asıl genel kurulunun 9 numaralı gündem maddesi denetçi olarak güreli denetim firmasının atanmasına ilişkindir.
Bilirkişiler bu kararda hukuka aykırılık görmemişler. Mahkememizce de yerinde görülmüştür.Bu maddeye ilişkin iptali talebinin reddi gerekmiştir.
Dava konusu; ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda alınan gündemin 5. maddesin şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinin değiştirilerek yönetim kurulu üye sayısının 5 kişi olarak belirlenmesi ve yönetim kurulula 2 adet yeni üye atanması talebinin reddine dair karara ilişkindir;
Bilirkişiler; TTK m. 359, 339/2(g) çerçevesinde, şirket esas sözleşmesinde öngörülmüş yönetime katılma bakımından herhangi bir imtiyaz yahut müktesep hak da mevcut olmadığı dikkate alındığında hukuka uygun olduğu ve iptalinin talep edilemeyeceği mütalaa etmişlerdir. Anılı karara ilişkin herhangi bir hukuka aykırılık tespiti yapılamamıştır. Bu kararla ilgili raporundaki gerekçeler mahkememizce de benimsendiğinden iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu ertelenen genel kurulda gündemin 6. maddesinde ortaklara kar payı dağıtılmamasına ilişkindir;
Davalı şirketin ekonomik hacimsel büyüklüğü güçlü olmakla birlikte fon ihtiyacı nedeniyle mevcut sermaye yapısıyla çelişen kar payı dağıtımı yapılmıştır. Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kar payı dağıtımının yapılabilmesi amacıyla ortağın kar elde etme hakkı karın yedek akçeye ayrılması suretiyle kısıtlanabilir ise de; davalı şirket bu şartlar dahilinde fon ihtiyacını kanıtlayamamıştır. Bu sebeple düşük kar dağıtımı pay sahibinin kar elde etme hakkının dürüstlük kuralına, kanuna, ana sözleşmeye aykırı olarak ihlalidir. İzah edilen nedenle bu maddenin de iptaline karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu ertelenen genel kurulda gündemin 4. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkindir.
Bilirkişiler eş ve altsoyun ibra kişisel işlem olmadığından oy yasağına tabi olmadığını, dolayısıyla ibra işleminde hukuka aykırının bulunmadığını mütalaa etmişlerdir. Anılı maddede ibra kararının alınmasında TTK 436. maddesine aykırılık söz konusu olmayıp TTK 436/1 maddesinde düzenlenen oy kullanma yasağı şirketle pay sahibi arasındaki kişisel işleme ilişkin olup ibra kişisel işlem mahiyetinde olmadığından oylama açısından ibra karınının geçerli olduğu ileri sürülebilir ise de; rapordan ayrık olarak ibra işleminin iptali isteminde asıl sorun; faaliyet raporlarının, finalsal tabloların ve bilançoların görüşülmesine yönelik gündemin 2. maddesine ilişkin olarak finansal tabloların ve bilançoların sağlıklı olmadığından bahisle iptal şartların oluştuğu tespiti karşısında ibra işmenide iptal şartlarının bulunmadığının mütalaa edilmesi bilirkişi raporu açısından önemli bir çelişkidir. Yönetim kurulunun ibrası; faaliyet raporunun finansal tablolara ve bilançoların usulüne uygun olmasına bağlıdır. Ayrıca vergi cezaları da nazara alındığında ibra işlemi kanuna, ana sözleşmeye, dürüstlük kuralına aykırı olmakla anılı maddenin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu ertelenen genel kurulun gündemin 2. maddesindeki yönetim kurulu faaliyet raporu ve denetçi raporu ile gündemin 3. maddesindeki finansal tablolar ve bilançoların görüşülmesine ilişkindir.
Bilirkişiler anılı raporların kanuni şartlara haiz olmadığını tespit etmiş olmakla iptali şartlarının oluştuğu mahkememizce de benimsenmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kısmen kabulüyle; 30.03.2018 tarihli 2017 yılına ilişkin asıl genel kurulda gündemin 6. maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlere ilişkin madde ile yine aynı genel kurulda gündemin 7. maddesinde görüşülen Türk ticaret kanunu 395-396 maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına ve izin verilmesine ilişkin maddelerin yok hükmünde olduklarının tespitine, ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 6. maddesinde görüşülen kar payı dağıtımına ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu anlaşılmakla iptaline, ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 4. maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptaline, ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 2. maddesinde görüşülen yönetim kurulu faaliyet raporlarıyla denetçi raporunun ve gündemin 3. maddesinde görüşülen finansal tablolar ve bilançolara ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına kuralına aykırı olduğundan bahisle iptaline, 30.03.2018 tarihli asıl genel kurulda gündemin 9. maddesinde görüşülen denetçi atanmasına ilişkin maddenin iptal talebinin reddine, ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 5. maddesinde görüşülen ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin talebin reddine dair maddenin iptali isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüyle; 30.03.2018 tarihli 2017 yılına ilişkin asıl genel kurulda gündemin 6. maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlere ilişkin madde ile yine aynı genel kurulda gündemin 7. maddesinde görüşülen Türk ticaret kanunu 395-396 maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma yasağının kaldırılmasına ve izin verilmesine ilişkin maddelerin yok hükmünde olduklarının TESPİTİNE,
Ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 6. maddesinde görüşülen kar payı dağıtımına ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu anlaşılmakla İPTALİNE,
Ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 4. maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle İPTALİNE,
Ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 2. maddesinde görüşülen yönetim kurulu faaliyet raporlarıyla denetçi raporunun ve gündemin 3. maddesinde görüşülen finansal tablolar ve bilançolara ilişkin maddenin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına kuralına aykırı olduğundan bahisle İPTALİNE
30.03.2018 tarihli asıl genel kurulda gündemin 9. maddesinde görüşülen denetçi atanmasına ilişkin maddenin iptal talebinin REDDİNE,
Ertelenen 25.05.2018 tarihli genel kurulda gündemin 5. maddesinde görüşülen ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin talebin reddine dair maddenin iptali isteminin REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00TL ücret-i vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına; yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/11/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …