Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/606 E. 2018/1045 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/606
KARAR NO : 2018/1045

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2015
KARAR TARİHİ : 21/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında elektrik enerjisinin temini amacı ile abonelik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketten her ay elektrik bedelinin yanı sıra “kayıp-kaçak bedeli” adı altında para tahsil edildiğini, müvekkili şirketten tahsil edilen faturalarda kayıp-kaçak bedelinin gösterilmediğini, elektrik birim fiyatının içerisinde tahsil edildiğini, ilgili faturaların dilekçe ekinde sunulduğunu, bu nedenlerden dolayı müvekkili şirketten kayıp-kaçak bedeli altında tahsil edilen paraların iadesi amacı ile iş bu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, sonuç olarak bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile öncelikle iş bu belirsiz alacak davalarının kabulünü, tahkikat sonucunda müvekkili şirketin alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere müvekkili şirketten davalı şirket tarafından kayıp-kaçak bedeli adı altında dilekçede ifade edilen dönemlerde ve bu abonelik numaralarına ait önceki yıllara ilişkin tahsil edilen miktarın şimdilik 10.000-TL’sinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, davacı tarafın ödemelerinin iadesini istediğini, 6098 Sayılı Borçlar Kanununun 82.maddesine göre zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ayrıca huzurdaki davanın muhatabının Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, zira, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirdiğini, müvekkili şirketin dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, davanın EPDK’ya karşı idari yargıda açılması gerektiğini, zira müvekkili şirketin yasa ile yönetmelik çıkarma ve düzenleme yetkisine sahip EPDK’nun yürürlükte bulunan yönetmelik ve kararlarına göre işlem yaptığını, davacı tarafın bu düzenlemelerden hoşnut değilse, idari yargıda EPDK aleyhine iptal davası açması gerektiğini, bu nedenle gerek husumet yönünden gerekse yargı yolu yönünden davanın reddinin gerektiğini, ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasını kabul etmediklerini, davacının ödediği bedellerin faturalardan belli olduğunu, bu itibarla belirsiz ya da kısmi alacak davası açmasının usul hukukuna aykırı olduğunu, dava değerinin belli olduğunu, bu itibarla dava dilekçesinin usul hukuku açısından kabul edilemez nitelikte olduğunu, 6100 Sayılı HMK’nun 107.maddesinde belirsiz alacak davasının açılabilme koşullarının belirtildiğini, davanın esastan da reddinin gerektiğini, müvekkili şirket tarafından tahakkuk ettirilen başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere, faturayı oluşturan diğer kalemlerin, elektrik piyasasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin kullanıcılarına yansıtacakları tarifelerin, “6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu” uyarınca EPDK tarafından çıkarılan “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”, “Tarife Uygulama Tebliğleri” ve “Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini, tarifelerin uygulanmasının, lisans sahibi şirketlerin 15.04.2015 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6639 sayılı yasanın 18.maddesi hükmüne göre de düzenleme yapma yetkisinin EPDK’da olduğunu, davacı tarafın faize ilişkin taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu yüzden kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte ancak dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, kayıp kaçak miktarının, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı gösterdiğini, yani kayıp kaçak bedelinin elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedel olduğunu, EPDK’nun 07.12.2011 tarihli “Kayıp Kaçak Bedeline İlişkin Duyurusu” nda bu bedellerin neden faturalarda yer aldığının da açıklandığını, müvekkili şirket …’ın yıllara göre kayıp yaşadığı kaçak elektrik yüzdelerinin tablo şeklinde sunulduğunu, bu oranlar doğrultusunda faturalarda kayıp kaçak bedelinin tahsil edildiğini, keyfi bir uygulama olmadığını, müvekkili şirketin abonelerle yapmış olduğu sözleşmelerde kararlaştırılan edimlerin kapsamı dışında taleplerinin olmadığını, tüm yönetmelik, yasa ve yargı kararları dikkate alınarak düzenlenen tarifelerle kamu hizmetinin doğru ve düzenli şekilde yürütebilmesi için talep edilen bedellerin izahının yapıldığını, dağıtım sistemi kullanım tarifeleri, perakende satış hizmeti tarifeleri ve iletim bedelinden bahsedildiğini ve sonuç itibariyle 21 elektrik dağıtım şirketi tarafından ülke genelinde uygulanacak tarifelerin (perakende satış, kayıp-kaçak, dağıtım, perakende satış hizmeti, sayaç okuma ve iletim bedeli) içinde bulunulan uygulama döneminin yıllar bazındaki ilgili tarife dönemleri için dağıtım şirketlerinin dağıtım ve perakende satış lisansı kapsamındaki parametreleri dikkate alınarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenmekte olup, elektrik dağıtım şirketlerinin ilgili mevzuat kapsamındaki maliyetlerinin karşılanması bakımından EPDK Kurul Kararları ile onaylanarak Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren söz konusu tarifelere dağıtım şirketlerince uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, görüleceği üzere; Kayıp-kaçak bedelinin Elektrik Piyasası Kanunu, Elektrik Piyasası Tarifeler yönetmeliği, Elektrik Piyasası Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ gereğince müşterilere tahakkuk ettirilmesi gerektiğini, bunun yanında, davacının ödemelerini yaparken ihtirazi kayıt öne sürmeden ödediğini, serbest irade ile ve ihtirazi kayıt konulmadan ödenen bedelin geri istenemeyeceğini, mevzuatın ve Yargıtay içtihatlarının bu yönde olduğunu, sonuç olarak bu nedenlerle haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; faturaya yansıtılan kayıp kaçak bedelinin haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle haksız tahsil edilen bedellerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … ve … marifetiyle hazırlanan 12.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı ile davalı …, …, …, …, …, … nolu tesisatları için akdetmiş olduğu Elektrik satış anlaşması uyarınca gereksinim duyduğu elektrik enerjisini ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde davalı şirketten tedarik etmekte olduğunu, davacının dava dosyasında sunulan elektrik enerjisi tüketimine ilişkin faturaları incelendiğinde de görüleceği üzere ilgili tesisatların bazısında ticarethane bazısında ise sanayi abone grubunda olup tüketmiş olduğu elektrik enerjisinin tarifesinde belirtilen abone grubuna ait aktif enerji tarifesi üzerinden imzaladığı sözleme hükümlerine göre faturalandırıldığını, dava dosyasından dava konusu uyuşmazlığın davalı … tarafından davacıya elektrik faturaları ile tüketim bedeline ek olarak tahakkuk ettirilen ve davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak bedellerinin yasal olup olmadığı ve geri ödenmesinin gerekip gerekmediği noktasında ortaya çıktığını, kayıp kaçak miktarının, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı gösterdiğini, kayıp ve kaçağın birbirinden tamamen ayrı iki olay olduğunu, kayıp tabirinin sistemdeki hat, trafo, kablo vb elemanların direnci sebebiyle ısı şeklide atmosfere yayılan ve miktarı abonenin tüketimine bağlı olan elektrik enerjisi kaybını ifade ettiğini, kabın teknik olarak olması önlenemeyen ve tamamen sıfırlanamayan, işletme gereği olması doğal olan ve bu şebekeden enerji alan abonenin tüketimi nispetinde bedelini ödemesi gereken bir tüketim bileşeni olduğunu, kaçak tüketimin ise kötüniyetli abone veya kullanıcıların elektrik tesisatına veya ölçü sistemine sayaca tüketimin doğru ölçülmesini engellemek maksadıyla müdahale ederek yasal olmayan bir şekilde bedelini ödemeden veya eksik ödeyerek elektrik enerjisi kullanması ile ortaya çıktığını ve kaçak tüketimin oluşmasında faturalarını ödeyen, dürüst tüketici durumundaki davacının bir kusurunun bulunmadığını, bu teknik değerlendirme doğrultusunda davacının kaçak bedelinden sorumlu olmasının teknik olarak uygun olmadığını, davacının sadece tüketimi nispetinde oluşumuna sebep olduğu kayıp tüketim bedelini ödemesinin gerektiğini, elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak bedeli adı altında tüketicilerden bedel alınamayacağına hükmedilen emsal Yargıtay kararları gereğince davacıya elektrik faturaları ile tahakkuk ettirilen ve davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedeli tutarlarının davalıdan alınarak fatura son ödeme tarihinden itibaren davacı aboneye faiziyle birlikte geri ödenmesinin uygun olduğunu, davalı şirket tarafından davacı şirkete geri ödenecek kayıp kaçak bedellerine ait her bir fatura için fatura son ödeme tarihinden dava tarihine kadar işleyecek faiz tutarlarının da hesaplanabileceğini…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Mahkememizin 2015/656 esas ve 2016/349 karar sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/17910 esas ve 2018/4842 karar sayılı bozma ilamı ile; “…1-) Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen; kayıp-kaçak vs. bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş olup,eldeki davada dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
2-) Bozma nedenlerine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” gerekçeleri ile bozulmasına karar verildiği, bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunduğu anlaşılmıştır.
Dava tarihinden sonra 04/06/2016 tarihinde kabul edilen ve 17/06/2016 gün ve 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 6446 sayılı yasada bir takım değişiklikler yapılmıştır. 6719 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre; Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükmü uygulanacaktır. 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik, 6446 sayılı kanunun 17/10. maddesine göre de Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacaktır.
Aynı zamanda yürürlükteki 6719 sayılı yasayla değişik 6446 sayılı yasanın geçici 20. maddesi gereği bu Kanunun yürürlük tarihinden önce açılmış davalarda da uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle bilirkişi tarafından yapılması gereken iş yalnızca 6719 sayılı yasa ile değişik, 6446 sayılı yasanın 17/10 maddesi gereği davalı kurum tarafından yapılan tahakkukların EPDK’nun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacaktır.
Bununla birlikte davacı vekilince uygunluk denetimi noktasında rapor alınması talebinde bulunulmamıştır. Bu durumda HMK’nın 26. maddesinde ifadesini bulan taleple bağlılık ilkesi gereğince Mahkememizce davacı tarafın talebi aşılarak anılan şekilde rapor alınıp EPDK kararlarının uygunluğunun denetimi mümkün görülmemiştir.
Anılan yasa değişiklikleri değerlendirildiğinde; EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan davalar, yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kalmıştır. Bu gerekçelerle konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
Son olarak değerlendirilmesi gereken husus, yargılama giderleri ile yükümlü olan tarafın belirlenmesi noktasındadır. Davacı taraf izah edilen gerekçelerle davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Dolayısıyla davanın açılmasına sebebiyet veren taraf, davaya konu bedelleri tahsil eden davalıdır. Karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, yargılama sırasında yürürlüge giren yasa değişikliğinin bir sonucudur ve dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu ortadadır. ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/2534 esas, 2017/3956 karar sayılı ilamı) Tüm bu nedenlerle; davacı yararına maktu vekalet ücreti ile davacının yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınan, ıslahla birlikte peşin yatan, 1.306,33-TL peşin harçtan, alınması gereken 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.270,40-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafın yatırmış olduğu toplam 67,70-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan toplam 1.108,50-TL olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafın bozmadan önceki ilamda yatırmış olduğu 3.918,97-TL bakiye harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
6-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 2.180-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK nın geçici 3. Maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/11/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza