Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/596 E. 2019/891 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/596 Esas
KARAR NO : 2019/891

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 27/06/2018
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasındaki ticari ilişki sebebiyle, davalı şirkete aşağıda bilgileri verilen faturalar gönderilmiş ve davalı yan işbu faturalara herhangi bir itirazda bulunmadığını gibi borcunu da vadesinde ödemediğini, ödeme yapılmamasından dolayı alacağın tahsiline yönelik, davalı hakkında önce İstanbul Anadolu… İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalılarca takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğu, takibin durdurulmasından kaynaklı olarak bu sefer İstanbul…İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyası ile takip başlatılmış olup davalılar tarafından yeniden itiraz edilerek takibin durudruludğunu, Davalıların (Borçlular)tüm itirazları hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, Davalı (Borçlular) yanın tamamen kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun itrazımn iptali ve takibin devamı için huzurdaki davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu belirterek İtirazın İptali ile Takibin devamına, kötü niyetli ve haksız itirazda bulununan davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiller aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile yapılan icra takibi haksız ve mesnetssz olduğunu, itiraz edilen icra takibinin dayanağının, müvekkillere tebliğ edilmemiş ve neye istinaden yapıldığının belli olmadığını, davacı şirketin müvekkile imzalattığı matbu sözleşme incelendiğinde “pompa fiyatının -0- olduğu” görüleceğini, bu sözleşme davacı tarafından doldurulmuş olup “pompa bedeli alınmayacağı” davacı tarafça taahhüt edildiğini, huzurda görülmekte olan davaya konu fatura bedelleri incelendiğinde ise bu faturaların “pompa hizmet bedeli” olarak düzenlendiği görüleceğini, müvekkiller, sözleşme gereğince davacı tarafa olan borçlarını ödediklerini, davacının talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek takibinde haksız ve kötüniyetli olan davacı tarafın %20 den aşağı olmamak kaydıyla tazminattan sorumlu tutulmas gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; faturaya dayalı alacak istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında akdedilen ”Hazır beton” satış sözleşmesi ile takibe dayanak faturaların ibraz edildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası celp edilerek incelenmiş olup icra dosyasının tetkikinde; “…Davacı taraf davalı aleyhine 30.06.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün…E. sayılı dosyası ile; 7.080,00.-TL asıl alacak 7.080,00.-TL toplam alacağın fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması ve tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %9 yasal faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte tahsili talebiyle (kısmi ödemelerde TBK. 100. maddesi hükümleri göz önünde bulundurulmak kaydıyla) icra takibinde bulunmuş olup davalı vekilince icra takibine karşı verilen 10.07.2017 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; söz konusu talebin haksız olduğunu, müvekkillerinin alacaklı olduğunu iddia eden şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, icra takibinin münderecatında görülen faturaların usulsüz olduğunu, müvekkillerinin alacaklı olduğunu iddia eden firmaya aralarındaki ticari ilişki gereğince taahhüt ettikleri meblağı eksiksiz olarak ödediklerini, icra takibine konu edilen faturaların müvekkillerine tebliğ edilmediği gibi talep olunan “pompa hizmet bedelleri”nin haksız olarak talep edildiğini belirterek; borcun tamamına ve bütün fer’ilerine itiraz ettikleri…” görülmüştür.
Mahkememizce mali müşavir bilirkişi marifeti ile rapor alınmış ve alınan raporda özetle: “…Ticari defterleri incelemesinde; Davalı firma 2017 yılında İşletme Defteri tutmakta olduğu, incelemeye ibraz edilen 2017 yılına ait İşletme defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yaptırıldığı tespit edildiği, İşletme defterinin sol tarafına giderler sağ tarafına gelirler kaydedildiği, İşletme defteri yapısı itibariyle borç alacak durumunu göstermeye uygun olarak kayıtlanamaz olduğu, Ödemeler ve tahsilatlar işletme defterinde görünemez olduğunu, davalı yasal defteri incelendiğinde dava konusu 4 adet “Pompa Hizmet Bedeli” muhteviyatlı toplam 7.080,00 TL tutarındaki faturaların davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşıldığı, Davacı taraf davalı Şirket aleyhine 30.06.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile; 7.080,00 TL Asıl Alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, davacı tarafça incelemeye ibraz edilen yasal defter kayıtları incelendiğinde davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olarak göründüğü tutar 7.080,00 TL olarak tespit edildiği, davalı yasal defteri incelendiğinde dava konusu 4 adet “Pompa Hizmet Bedeli” muhteviyatlı toplam 7.080,00 TL tutarındaki faturaların davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşılmışdığı, tarafların yasal defter kayıtları birlikte incelendiğinde taraflar arasında ticari ilişkinin var olduğunun görüldüğü taraflar arasındaki ihtilafın sadece yukarıda yer alan 4 adet “Pompa Hizmet Bedeli” faturalarından kaynaklandığı anlaşıldığı, Davacı tarafça incelemeye ibraz edilen 2017 ve 2018 yılları yasal defterlerinin e-Deftere tabi olduğu e-beratların yasal süresinde verildiğinin tespit edildiği, Davalı firmanın 2017 yılında İşletme Defteri tutmakta olduğu, İncelemeye ibraz edilen 2017 yılına ait İşletme defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yaptırıldığı, kapanış tasdik zorunluluğunun bulunmadığı, Taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğunun her iki tarafında kabulünde olduğu, Dava konusu alacak dayanağı faturaların davacının yasal defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacının yasal defterlerinde takip tarihi itibariyle davalıdan 7.080,00.-TL tutarında alacaklı olarak göründüğü, Davalı yasal defteri incelendiğinde dava konusu 4 adet “Pompa Hizmet Bedeli” muhteviyatlı toplam 7.080,00 TL tutarındaki faturaların davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığının anlaşıldığı, taraflar arasındaki ihtilafında söz konusu faturalardan kaynaklandığı, Taraflar arasında 21.12.2015 tarihli “Hazır Beton Satış Sözleşmesi” akdedildiği, söz konusu sözleşme kapsamında davacı tarafça davalıya verilecek betonların fiyatlarının “Mikserli Birim Fiyatı” ve “Pompalı Birim Fiyatı” olarak iki ayrı fiyat olarak belirlendiğinin, ayrıca “pompa fiyatı” nm bedelinin de “0” olarak belirlendiğinin görüldüğü, Söz konusu sözleşme çerçevesinde davalı tarafça davalıdan alınacak betonların fiyatına pompa hizmetinin dahil olduğu, ayrıca pompa hizmet bedelinin alınmayacağının anlaşıldığı, bu çerçevede davacı tarafça davalıya düzenlenen dava konusu 4 adet “pompa hizmet bedeli” muhteviyatlı toplam 7.080,00 TL tutarındaki faturaların sözleşme kapsamında düzenlenmesinin uygun olmadığı, Taraflar arasında başka bir anlaşma olup olmadığı, dava konusu faturaların davalıya teslim edilip edilmediği hususlarında davacı tarafça dosyaya herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, açıklamalar neticesinde davacı tarafça davalıya kesilen dava konusu “pompa hizmet bedeli” muhteviyatı faturaların taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında düzenlenemeyeceği, taraflar arasında başka bir anlaşmanın olup olmadığı hususunda da davacı tarafça dosyaya herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, diğer yandan dava konusu faturaların davalıya tebliğ/teslimine ilişkin olarak dosyaya herhangi bir tebliğ/teslim belgesinin de sunulmadığı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu alacak tutarının bu aşamada ispata muhtaç kaldığını…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacı yanın pompa hizmet bedeli konulu 4 adet faturaya dayalı alacak talebinin yerinde olup olmadığı, anılı alacak istemi ile başlatılan icra takibine davalı yanların itirazının iptaline karar verilip verilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasında hazır beton alımına dair sözleşmenin akdedildiği, sözleşme uyarınca davacıdan satın alınan mal bedeli noktasında ihtilafın bulunmadığı saptanmış olup uyuşmazlığın; davacı yanın pompa hizmet bedeli talebinin, sözleşme ve hizmet ifası kapsamında yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı görülmüştür. Bu kapsamda tetkik edilen sözleşme kapsamında pompa fiyatının ”0” olarak yazılı olduğu saptanmış, pompa hizmetine ve bedeline ilişkin herhangi bir miktarın kararlaştırılmadığı görülmüş ve davalıların da dayanak faturaları defterlerine kaydetmedikleri / itiraz ettikleri anlaşılmıştır. Hal böyle olunca takibe dayanak faturaların sözleşmesel bir zemine dayanmadığı tespit edilmekle Mahkememizce davacının anılı faturalarda kayıtlı pompa hizmetini davalılara ifa ettiğini ve hizmet bedeline hak kazandığını kesin delillerle kanıtlaması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı vekiline pompa hizmetinin davalı tarafa verildiğini gösterir delillerini yahut faturaların davalılara tebliğ edilip itiraza uğramadığına yönelik eksik delillerini ibraz etmek üzere 3 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılacağına karar verilerek ihtar edilmiş ancak davacı vekili tarafından yalnızca faturaların ibraz edildiği, faturaların tebliğine/ hizmetin verildiğine ilişkin herhangi bir belge ve delilin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/12574 esas, 2014/16692 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere fatura içeriği hizmetlerin verildiğine ilişkin ispat külfeti davacı tarafa ait olduğu gibi tek başına fatura düzenlenmesi de alacağı kanıtlamaya yeterli olmayıp faturanın tebliğ edilip itiraza uğramadığı/ hizmetin verildiği hususunun da ispatlanması gerekmektedir. Huzurdaki davada ise davacı taraf yalnızca fatura ibraz etmekle ispat külfetini yerine getirememiş olup dava kapsamında açıkça yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalıların kötü niyet tazminat talebinin reddine,
3-Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli 44,40 TL maktu red karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 120,91 TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 76,51 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır