Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/579 E. 2021/468 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/579 Esas
KARAR NO : 2021/468
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/03/2017
KARAR TARİHİ : 29/06/2021

… Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/04/2018 tarih, 2017/… esas-2018/ … karar sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen dosyanın mahkememizde yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan 01/07/2009 tarihli 300.000,00 TL bedelli 36 ay vadeli ticari kredi, 01/07/2009 tarihli 275.000,00 TL bedelli 24 ay vadeli ticari kredi ve 22/07/2009 tarihili 650.000,00 TL bedelli 24 ay vadeli ticari kredi kullandığı ve bu kredilerin tümünü de davalıya er ya da geç ödediği, 12 bankanın 21/08/2007 ile – 22/09/2011 tarihleri arasında kartel oluşturma suretiyle ortak faiz artırımı yaptıkları ve müşterilerinden haksız gelir elde ettikleri buna göre anılan 21/08/2007 ile 22/09/2011 tarihleri arasında bahsi geçen 12 bankadan kredi kullanan müşterilerin zarara uğradıklarının anlaşıldığı, davalıya binbir güçlükle ödenen krediler sebebiyle davalı tarafından zarara uğratıldığı da kesinleşmiş rekabet kurulu kararı ile danıştay onaması sonucu açıkça ortaya çıktığı, bu nedenlerden dolayı haklı davanın kabulü ile bahsi geçen krediler sebebiyle oluşan zararın rekabet kurumu uzmanı bilirkişi marifetiyle tespit edilerek bu zararın 3 katı olan bedel, alacağın miktarı ileride bilirkişi raporuyla tespit edilip belirli hale geldiğinde belirli alacak davasına davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin yargılama gideri ve vekaletinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın davayı somutlaştırma ilkesine aykırı olarak açıldığını, ayrıca davacı tarafın dava dilekçesinin ekine hukuka aykırı olarak delillerini eklemediğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu Rekabet Kurulu kararında ticari kredilere ilişkin bir değerlendirme olmadığını, maddi tazminat talep etme şartlarının oluşmadığını, dava tarihi itibari ile hukuka aykırı fiil unsuru bulunmadığını, davacının zararının bulunmadığını, zararla fiil arasında uygun ve mantıki illiyet bağının olmadığını, davacı tarafından üç katına kadar talep edilen tazminatın somut olayda şartlarının oluşmadığını, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmasını, yetki itirazının kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli 13-13/198-100 karar sayılı kararı ile davalı bankanın da aralarında bulunduğu bankalar tarafından kartel oluşturulmak suretiyle faizlerin artırıldığının ve bu nedenle davacı yanın kullanmış olduğu ticari krediler nedeniyle zarara uğratıldığı iddiası ile 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 57 ve 58 maddeleri gereğince zararının üç katı tutarında tazminatın tahsili talebi açılmıştır.
Davalı yan 23/03/2017 tarihinde açılan davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak açık bir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72. maddesi uygulanacaktır. Anılan hüküm incelendiğinde, tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımı uygulanır. Rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkı zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlar. Burada önemli olan, zararı veya tazminat yükümlüsünü öğrenmektir. Süreklilik gösteren ihlallerde, fiilin sona erdiği tarihten itibaren, aralıklı olarak tekrar eden ihlaller bakımından ise, ayrı bir zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Rekebetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. maddesi gereğince idari para cezası verileceği, 17. maddesinde ise nispi idari para cezaları düzenlenmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15 Esas, 2015/5128 Karar ve 13.04.2015 ve 30.03.2015 tarihli, 2014/13296 Esas, 2015/4424 Karar sayılı emsal ilamlarında “…Kabahatlar Kanunun 2. maddesinde idari yaptırım gerektiren eylemlerin, kabahat niteliğindeki suçlar olarak nitelendirildiği anlaşılmaktadır. 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 16. maddesinde ise, idari para cezası idari yaptırımlar arasında sayılmıştır. Yine aynı Kanunun soruşturma zamanaşımı başlıklı 20/4. maddesinde ise nispi para cezası gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın tazminatı gerektiren olayı öğrendiği tarih, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu … tarihi ile bu davaya esas dava tarihi birlikte değerlendirildiğinde dava zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır… ” gerekçesi aynı hususlara yer verilmiştir. Somut olayda, davacının Rekabet Kurulu kararını öğrenme tarihi, dava dilekçesindeki kabulüne göre, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu 08.03.2013 tarihidir. Rekabet Kurulu 08.03.2013 tarihli kararı ile idari para cezasına hükmetmiş ve iş bu dava ise 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi olan yasal süresi içerisinde 22/03/2017 tarihinde açılmıştır. Açıklanan sebeplerle davalı yanın yerinde görülmeyen zamanaşımı definin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın dayanağını oluşturan Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanın da yer aldığı bankaların 11/10/2007- 16/06/2008 ve 23/07/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, davaya konu Rekabet Kurulu Kararının incelemesinde bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz oranı belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredisi oldukları ve kurul kararının ticari kredileri kapsamadığının görüldüğü, nitekim benzer talep yönünden … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 15/01/2019 tarihli 2018/… Esas, 2019/… Karar sayılı ilamında “Rekabet Kurulu kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılarak davacı vekilinin istinaf talebinin reddine ” denilmekle mahkememiz dosyasına emsal oluşturduğu, zira anılı istinaf ilamını inceleyen Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2019/… Esas, 2020/… Karar sayılı ilamında davacı yanın temyiz talebinin reddedilerek ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince verilen kararlarda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile kararın onanmasına kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından, ticari krediler hakkında ihlal kararı vermeyen Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli 13-13/198-100 karar sayılı kararına dayanılarak davalının Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunu ihlal ettiği gerekçesiyle tazminat talebinde bulunulamayacağı anlaşıldığından açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 59,78 TL peşin harçtan alınması gereken 59,30 TL’in mahsubu ile fazla yatan 0,48 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 3.500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan 116,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, miktar itibarıyla kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır