Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/57 E. 2019/627 K. 03.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/57
KARAR NO : 2019/627

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2018
KARAR TARİHİ : 03/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin toptan sebze ve meyve satışına ilişkin hizmetlerden kaynaklı cari hesap alacağının tahsili amacıyla, davalı şirket aleyhine 26/12/2017 tarihinde … 11. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, müvekkil şirketin belirtşlen adreste toptan meyve ve sebze satışı yapmadığını, davalının müvekkilden alım yaptığını, müvekkilin alacağının 04/08/2017 tarihli faturaya dayandığını, alacağın ödenmemesi üzerine alacağın tahsili yolunda başkaca yapılacak bir durum olmayınca; alacağa ilişkin belgeler ile ilamsız icra takibi yoluna başvurulduğunu, itirazın iptalini, takibin devamını, kötü niyetli davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ve ücreti-i vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dilekçesinde ileri sürülen ve talep ve iddia edilen hususların tamamının gerçek dışı olduğunu, müvekkil ile davacı arasında ticari bir iş ve bu kapsamda alınmış bir mal ve hizmet olmadığını, müvekkil ile davacı arasında ticari veya ticari olmayan hiç bir iş ve ilişkinin bulunmadığını, müvekkilin davacıdan herhangi bir mal ve hizmette almadığını, davacı tarafından müvekkil şirkete verilen herhangi bir mal veya hizmetin de mevcut olmadığını, dava konusu edilen faturanın müvekkiline gönderilmediğini, teslimde edilmediğini, söz konusu faturadan müvekkilin haberinin olmadığını, fatura kapsamındaki mallarında kesinlikle müvvekkiline teslim edilmediğini, davanın reddini, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; faturaya dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından alacak istemine dayanak fatura suretinin ibraz edildiği görülmüştür.
… 11. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası celp edilmiştir. Takip dosyasının tetkikinde; davacı tarafından davalı aleyhine 1.688,11-TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) asıl alacağa işleyecek yıllık faiz ile tahsili talebinde bulunduğu, davalının itirazının mevcut olduğu görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi Derya Coşkun tarafından hazırlanan 19/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Taraflarca incelemeye ibraz edilen 2017 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığının tespit edildiğini, davacı tarafça incelemeye ibraz edilen 2017 yılı yasal defter kayıtları incelendiğinde davacınında davalıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olarak göründüğü tutarın 1.688,11-TL olarak tespit edildiğini, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen yasal defter ve kayıtları incelendiğinde dava konusu faturanın davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığının görüldüğünü, davacı tarafça davalıya kesilen dava konusu 04/08/2017 tarih ve … nolu 1.688,11-TL bedelli faturadan kaynaklı 1.688,11-TL bedelli fatura ve muhteviyatlarının davacı tarafça davalıya verildiği hususunda fatura üzerinde herhangi bir tebliğ/teslim bilgisine rastlanılmadığını, bu husus da davacı tarafça başkaca bir bilgi ve belgenin de dosyaya sunulmadığını, açıklamalar neticesinde dava konusu fatura ve muhteviyatlarının davalıya verildiğinin ispata muhtaç kaldığını bu nedenle takip konusu alacağın tutarının tespit edilemediğini…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; 04/08/2017 tarihli faturaya dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine davalı yanın faturanın tebliğ edilmediği ve faturaya konu malların teslim edilmediği savunmaları kapsamında ileri sürdüğü itirazının iptaline karar verilip verilemeyeceği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında mahkememizce davacının dava ve takip konusu faturalarda kayıtlı malları davalıya satıp teslim ettiğini kesin delillerle kanıtlaması gerektiği sonucuna varılmış ancak davacı vekili tarafından yalnızca faturaların ibraz edildiği, faturaların tebliğine ilişkin herhangi bir belge ve imzalı sevk irsaliyesinin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/12574 esas, 2014/16692 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacıya aittir, ayrıca tek başına fatura düzenlenmesi de alacağı kanıtlamaya yeterli olmayıp faturanın tebliğ edilip itiraza uğramadığı hususunun ispatlanması gerekmektedir. Huzurdaki davada ise davacı taraf yalnızca fatura ibraz etmekle ispat külfetini yerine getirememiş olup mahkememiz ara kararı ile davacı tarafa yemin delili hatırlatılmasına rağmen yemin metninin sunulmadığı anlaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar harcının davacının peşin yatırdığı 35,90-TL harçtan mahsubu ile alınması gereken 8,50-TL’nin Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliğinin 11/2. Maddesinde belirtilen 16,02-TL’den az olması nedeni ile harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 1.688,11-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, dava miktarı itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/07/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır