Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/566 E. 2018/1215 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/566 Esas
KARAR NO : 2018/1215
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2011 (Bozma sonrası: 18/06/2018)
KARAR TARİHİ : 26/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin 28.08.1991 yılından beri ” … Ltd. Şti. unvanı ile kayıtlı olduğunu davalı şirketin 25.02.1997 yılında “… Ltd. Şti. unvanı ile kurulduğunu, davalı şirketin unvanında bulunan “… ” ibaresi ile davacı şirketin unvanında yeralan ” … ” ibaresi ile aynı olduğunu, 556 sayılı KHK anlamında talepleri bulunmadığını … ibaresinin her iki unvanda da vurgulayıcı çekirdek sözcüğünü teşkil ettiğinden davalının ticaret unvanının iltibas oluşturduğu gibi haksız rekabet ve tecavüz teşkil ettiğini, davacının ticaret unvanı davalı şirketin ticaret unvanından daha önceki tarihte tescil edildiğinden davalı ticaret unvanındaki vurgu kelimeyi teşkil eden … ibaresinin kullanılmasının ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının ticaret unvanını kullanmaması için 26.09.2006 tarihli faks ihtarnamesi keşide edildiğini, ancak davalının ticaret unvanını değiştirmediğini, TK m. 52, TT 54 uyarınca hak sahibinin ticaret unvanının haksız kullanımının men’ini, tescil edilmemişse değiştirilmesini veya silinmesini talep edebileceğinin düzenlendiğini, her iki şirketin faaliyet alanı benzerliği / ayniyeti mevcut olduğunu, bu durumun piyasada karışıklığa sebep verdiğini, davalının ödenmeyen işçi alacakları talepleri, ödeme karışıklıkları gibi durumları sebebinin aynı unvan ve aynı faaliyet sahasında 2 şirket var olması olduğunu belirterek haksız rekabetin tesbitini, men’ini davalı şirketin haksız kullanmakta olduğu “… ” ibaresinin şirketin ticaret unvanından ve ticaret sicilinden terkinini, masraf ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesi istenmiştir.
CEVAP: Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile; TTK md. 62’ye göre davanın zaman aşımına uğradığını, davacının davalı şirketin varlığını 26.09.2006 tarihinde öğrendiğini dava dilekçelerinde belirtildiğini, aradan 4,5 sene geçtikten sonra işbu davayı açtığını bu nedenle davanın zaman aşımına uğradığını davacının 556 sayılı KHK anlamında herhangi bir taleplerinin bulunmadığını belirttiğini, yargılama aşamasında davalının … markasını tescil ettirdiği anlaşıldığından davayı takipsiz bıraktığını daha sonra işbu davaya açtığını, davalı ile davacının Ticaret Odası kayıtlarında aynı sektörde görünse bile farklı işler yaptıklarını davacının T.C. Sağlık Bakanlığı’na tabi olup reçeteli ilaç üretimi yaptığını davalının Tarım Bakanlığı’na bağlı olup sporcu gıdaları ve tatlandırıcı ithalat ve satışı alanında faaliyet gösterdiğini, davacı ürünlerinin eczanelerde satıldığını, davalı ürünleri ilaç niteliğinde olmadığından eczanelerde satılmadığını haksız rekabet şartları olan aldatıcı hareket ve iyi niyet kurallarına aykırı davranıştan bahsetmenin mümkün olmadığını, davalının marka tescili bulunmakta iken davalının marka tescili bulunmadığını iki unvan arasında ayırt edici işaret kullanıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Bilirkişi raporu, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının “… Ltd. Şti” ibareli ticaret unavanında vurgu sözcüğün “…” olduğu, davalının “… Ltd. Şti” ibareli ticaret unavanında da vurgu sözcüğün “…” olduğu, davacı ünvanın “…” şeklinde yazılıyor olmasının burada öneminin olmadığı, benzerliği ortadan kaldırılmadığı, okunuş olarak ortak kültür düzeyi aynı olan alıcılarda tam bir benzerlik izlemini verdiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca, haksız rekabetin devam ettiği, zamanaşımı süresi her gün yeniden başlayacağından, davalının zamanaşımı definin yerinde olmadığı anlaşılmış, davalının ilaç alanında faaliyeti olmamakla beraber sporcu gıdaları ve vitamin alanında faaliyet gösterdiği, davacı ünvanın önceki tarihte tescil ve ilan olunduğu anlaşılmakla, davalının ticari ünvanındaki “…” ibrasenin yasal anlamda haksız rekabet teşkil ettiği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin ticari ünvanın haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve haksız rekabetin men’ine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmış ve Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyeti marifeti ile hazırlanan rapor dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizin … esas, … karar sayılı davanın kabulüne, davalının ticaret unvanındaki … ibaresinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının haksız rekabetinin men’ine, davalının ticaret sicilindeki kayıtlı unvanın … ibaresinin ticaret sicilinden terkinine dair vermiş olduğu kararın, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/11/2013 tarih 2013/6599 esas, 2013/21252 karar sayılı ilamı ile; ”…Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre böyle bir davanın makul sürede açılması gerekir. Makul sürenin geçirilmesi halinde sessiz kalma nedeni ile hak kaybı oluşur, 8 yıl süresince davalının tescilli ünvanını kullanmasına ses çıkarmayan davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğrayıp uğramadığı değerlendirilmeksizin ünvanın terkinine karar verilmesi doğru olmadığından bozulmasına karar verilmiştir. ” gerekçeleriyle bozulması üzerine mahkememizce bozma ilamına uyularak dosya bilirkişiye tevdii edilmiş ve bilirkişi kurulu raporunda davalının tescilli unvanını kullanmasına ses çıkarmayan davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının kabülü yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin … esas ve … karar sayılı davanın reddine dair vermiş olduğu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … esas ve … karar sayılı 24/04/2018 tarihli ilamı ile; ”…Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 25/04/2016 tarihli ilamı ile onanmıştır. Davacı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
2-Dava, ticaret unvanı terkini ve unvana tecavüz nedeni ile haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davalının tescilli unvanını kullanmasına ses çıkarmayan davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı, davalı ticaret unvanının ” … Limited Şirketi ” olarak değiştirilip tescil ve ilan edildiği tarihin 04.02.2003 olduğunu, davalıya 26.09.2006 tarihinde ihtarname gönderdiğini ve 20.02.2007 tarihinde davalı şirket aleyhine unvan terkini talepli dava açtığını, 02.12.2009 tarihinde bu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kararın 01.06.2010 tarihinde kesinleştiğini, işbu davanın ise 04.04.2011 tarihinde açıldığını, sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşmadığını ileri sürmüştür.
Bu durumda, unvan terkini bakımından davacının ileri sürdüğü somut durumların davaya etkisi ve MK’nin 2. maddesi gereğince sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinde nazara alınmaması doğru bulunmadığından, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüyle Dairemizin 25/04/2016 gün … E, … K. sayılı onama ilamının kaldırılarak bu nedenle yerel mahkeme kararının davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
KARŞI OY
Somut uyuşmazlıkta;
Davalının ticaret unvanı 04.02.2003 tarihinde Ticaret Siciline tescil ve ilan edilmiş,
Eldeki dava 04.04.2011 tarihinde, 8 yılı aşkın süre geçtikten sonra açılmıştır.
Yerel mahkemece bu süre içerisinde davalının tescilli unvanına ses çıkarmaması nedeniyle davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,
Karar düzeltme aşamasında yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyorum.
6100 sayılı HMK 150/7 maddesinde “Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır” hükmünü taşımaktadır.
Davanın açılmamış sayılması kararı ile davanın tüm sonuçları ortadan kalkmakta, dava hiç açılmamış gibi sonuç doğurmaktadır. Davanın açılmamış sayılması kararı ile davanın usul hukuku ve maddi hukuk bakımından doğan sonuçları da ortadan kalkmaktadır. Çünkü açılmamış sayılma, böyle bir talebin dahi vaki olmamış sayılması sonucunun doğurduğundan bu etkilerinde ortaya çıkmamış sayılması gerekmektedir. Bir talebe ve dava dilekçesine bağlanan tüm sonuçlar artık ortadan kalkmış kabul edilmelidir. Zamanaaşımının kesilmesi veya hak düşürücü sürenin korunması bakımından etkiler ortadan kalktığı gibi, karşı tarafın temerrüde düşürülmesi şeklindeki etkide ortadan kalkmakta, davanın açılmasıyla doğan usuli etkilerde bertaraf olmaktadır. (Pekcanıtez Usul. Cilt 2. Sh 1483)
Bu durumda, Açılmamış Sayılma kararının, sessiz kalma yönünden HMK 150/7 maddesi hükmüne rağmen davacı lehine yorumlanması mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin kabulü ve yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşı karar verildiği…” gerekçeleriyle bozulduğu anlaşılmakla bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Taraflara ait ticaret sicil dosyalarından, davacı şirketin her türlü ilaç, ilaç ham maddesi, itriyat, kimyesi maddelerin ithalat ihracat, alım-satım imalat, pazarlama vd konularda faaliyet göstermek üzere 28/08/1991 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davalı … Ltd. Şti’nin, Tekstil ve Konfeksiyon alanında faaliyet göstemek üzere 25/02/1997 tarihinde tescil, 28/02/1997 tarih 4239 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olunduğu, İde Ltd. Şti’nin ticaret unvanının, ”… Tic. Ltd. Şti” olarak değişikliği 30/01/2003 tarihinde tescil, 04/02/2003 tarihinde ilan edildiği, davalı şirketin sicil bilgisinde, faaliyetleri arasında vitamin sporcu gıdaları alımı satımının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Somut olaydaki talebin hukuki dayanağı olan TTK’nın 56. maddesinde, haksız rekabet, aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olarak tarif edilmiş, Kanunun 57.maddesinde ise iyi niyet kurallarına aykırı hareketler sınırlayıcı olmamak kaydı ile sayılmıştır. Davacı taraf davalı ticaret unvanının ” … Limited Şirketi ” olarak değiştirilip tescil ve ilan edildiği tarihin 04.02.2003 olduğunu, davalıya 26.09.2006 tarihinde ihtarname gönderdiğini ve 20.02.2007 tarihinde davalı şirket aleyhine unvan terkini talepli dava açtığını, 02.12.2009 tarihinde … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/123 esas) bu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kararın 01.06.2010 tarihinde kesinleştiğini, işbu davanın ise 04.04.2011 tarihinde açıldığını, sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşmadığını ileri sürmekle, ünvan terkini bakımından davacının ileri sürdüğü somut durumun davaya etkisi ve TMK’nın 2. maddesi gereğince sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda ve anılı bozma ilamlarında belirtilen gerekçeler doğrultusunda yapılan inceleme neticesinde; somut olayda davalının ticaret unvanı 04.02.2003 tarihinde Ticaret Siciline tescil ve ilan edildiği, huzurdaki davanın ise 8 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 04.04.2011 tarihinde açıldığı, açılmamış sayılmasına karar verilen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının ise 02.12.2009 tarihinde ikame edildiği, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davanın açılmamış sayılmasının, emredici nitelikte usul kurallarına riayet etmemenin bir müeyyidesi olup kamu düzeni ile ilgili olduğu, medeni yargılama hukukunda davanın açılmamış sayılması kararının geriye doğru hüküm ifade ettiği, davanın açılmamış sayılması kararının verilmesi halinde davanın açılması ile meydana gelmiş olan bütün sonuçların ortadan kalkacağı ve zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerin korunması etkisinin dahi son bulacağı, nitekim 6100 sayılı HMK 150/7 maddesinin; “Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.” hükmünü ihtiva ettiği, davanın açılmamış sayılması ile böyle bir talebin dahi vaki olmamış sayılması sonucunu doğurduğundan bu etkilerinde ortaya çıkmamış sayılmasının gerektiği, bu durumda açılmamış sayılma kararının, sessiz kalma yönünden HMK 150/7 maddesinin açık hükmü ve anılı içtihatlar karşısında davacı lehine yorumlanamayacağı, tüm bu nedenlerle davacının 8 yılı aşkın süre sessiz kalması sureti ile TMK 2. maddesi kapsamında makul süre içerisinde açılmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90-TL harçtan peşin alınan 18,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 17,50-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan masrafın kendi üzerine bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ödeyen tarafa iadesine,
6-Davalı tarafça yapılan toplam 140-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK nın geçici 3. Maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/12/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza