Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/533 E. 2022/133 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/533 Esas
KARAR NO : 2022/133
DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2018
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 01/11/2011 tarihinde Kartal’da … bayisi olarak faaliyete geçerek “… Stratejik Lokasyonlar İşletmeci Bayi Sözleşmesi” imzaladığını, müvekkilinin başarılı çalışmaları nedeniyle davalı şirketin müvekkiline … Caddesi’nde de bayilik verdiğini, 01/11/2013 tarihinde başka bir “… Stratejik Lokasyonlar İşletmeci Bayi Sözleşmesi”nin imzalandığını, sonrasında … birleşmesi nedeniyle tüm davalılar ile müvekkili arasında 08/12/2015 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi imzalandığını, bayiliklerin bu sözleşme üzerinden devam ettirildiğini, karşı tarafın haksız uygulamaları devam etmekte iken müvekkiline sözleşmenin sona erdirileceğinin önce sözlü olarak ifade edildiğini aksi halde teminat mektuplarının paraya çevrileceği söylenerek 22/08/2018 tarihli sonlandırma protokolü ile ibraname başlıklı belgenin imzalatıldığını, müvekkili tarafından 08/12/2015 tarihli bayilik sözleşmesinin 23. maddesi uyarınca davalı tarafa … Bankası’na ait 16/10/2015 tarihli, 200.000 TL bedelli, 04/11/2016 tarihli, 40.000 TL bedelli, 16/02/2015 tarihli ve 330.000 TL bedelli üç adet teminat mektubu verildiğini ve ibranamenin bu teminat mektuplarının paraya dönüştürüleceği tehdidi altında imzalandığını, söz konusu ibraname ile sonlandırma protokolünün geçersiz olduğunu, davalı tarafın aynı anda birçok bayisi ile arasındaki sözleşmeleri feshettiğini, müvekkilinin davalı tarafla 10 yıllık bir iş ilişkisinin olduğunu ve yaptığı masraflar dikkate alındığında bu sözleşmeyi kendi isteğiyle sonlandırmak istemesinin mümkün olmayacağını, sözleşme sona erdirilmesine rağmen teminat mektuplarının müvekkiline iade edilmediğini, ibranamenin tek taraflı olduğunu, müvekkiline yapılan haksız uygulamalar nedeniyle tazminat taleplerinin olduğunu, müvekkilinin performans hedefleri nedeniyle zararının oluştuğunu, yıllarca … tabelası ile bayilik yapmasına rağmen tabelasının … olarak değiştirildiğini ve bu durumun müşteri ve satış kaybı yaşamasına neden olduğunu, 2016 yılında Kartal tren istasyonu çalışmaları nedeniyle yaya yollarının kapatılması nedeniyle yine müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkiline başka bayilerine oranla daha yüksek satış hedefleri belirlendiğini, bu nedenle müvekkilinin satış primine hak kazanamadığını, davalı şirketlerin … döneminde müvekkiline %100 kira desteği yaparken 2015 döneminde kira desteği yapılmadığını, başka bayilere ise koşulsuz olarak kira desteği yapıldığını, davalı şirketlerin müşteri memnuniyetini artırmak adına bayilere gizli müşteriler gönderdiklerini, gizli müşteriler tarafından puanlamalar yapıldığını, gizli müşteri puanlamasının bayilerin hakediş primini etkilemesinini hakkaniyete uygun olmayan durumlar yarattığını, bu nedenle de müvekkilinin zarara uğradığını, davalı şirketler tarafından her bayide müşteriye gönderilmek üzere belli bir sayıda canlı cihaz bulundurma yükümlülüğü getirildiğini, müvekkilinin kusurundan kaynaklanmayan durumlarda canlı cihaz bulundurmaması nedeniyle haksız olarak ceza kesildiğini, hakediş primi ödemesinin yapılmadığını, yine davalıların kusurlu davranışları nedeniyle de müvekkilinin zarara uğradığını, bu zararların tazminini talep ettiklerini, ayrıca müvekkili şirkete haksız olarak kesilen ceza faturalarının bedellerinin tespiti suretiyle ceza bedellerinin iadesine, haksız olarak kesilen ceza faturalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiklerini, sözleşme ilişkisinin sona erdirilmesinden sonra davalı tarafça müvekkiline haksız yere faturalar kesildiğini, bunların bir kısmının tebliğ dahi edilmeden hakedişlerinden kesildiğini, eksik evrak ya da fraud adı altında kesilen ceza faturalarının hiçbir yasal dayanağının olmadığını, bu nedenle uğranılan zararın da tazminini talep ettiklerini, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılık nedeniyle uğranılan zararın 3 katı oranında tazminat talep ettiklerini, davalıların eşit konumdaki bayilere farklı uygulamalar yapmak suretiyle aynı zamanda 4054 sayılı Kanun’un 58. maddesine de aykırı davrandıklarını, bunların yanında TTK’nın 122/5. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep ettiklerini beyanla 22/02/2018 tarihli sonlandırma ve ibraname protokolünün geçersiz olduğunun tespitine, bayilik sözleşmesinin davalılarca haksız olarak feshedildiğinin tespitine, 4058 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca her bir davalıdan 2.000 TL olmak üzere 6.000 TL tazminatın 3 katı oranında tazminatın fesih tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalılardan tahsiline, bunun mümkün görülmemesi halinde müvekkilinin uğradığı zararın dava sonunda kesin olarak belirlenmesi halinde artırılmak üzere şimdilik her bir davalıdan 2.000 TL olmak üzere 6.000 TL tazminatın fesih tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalılardan tahsiline, şimdilik her bir davalıdan 1.000 TL olmak üzere 3.000 TL denkleştirme tazminatının fesih tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalılardan tahsiline, teminat mektuplarının müvekkiline iadesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davasının şartları oluşmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirketler arasında akdedilen sözleşme usulüne uygun olarak, taraflar arasında imzalanan 22/02/2018 tarihli “sonlandırma protokolü ve ibraname” doğrultusunda sona erdirilmiş olup, bu durumun haksız fesih olduğunun iddia edilerek ikame edilen huzurdaki mesnetsiz davanını reddinin gerektiğini, davacı yanın “zor durumda kalmış” olduğu iddiasının iradesinin fesada uğratıldığının ispatı için yeterli olmadığını, huzurdaki davada, özgür iradesi ile sözleşmeyi sona erdiren davacı tarafın zor durumda kaldığından bahsedilemeyeceğini, yerleşik Yargıtay kararları uyarınca basiretli bir tacir olan davacının iradesinin fesada uğratıldığını iddia etmesinin mümkün olmadığını, aksi halde iddialarının her birini yazılı delille ispatlaması gerektiğini, bayiliği devreden davacının devralacak bayiden mağaza ve inşaat vb. giderlerini tahsil ettiğini, davacı şirketin başka bayileri emsal göstererek haklılığını ispat etme çabasının hukuki olmadığını, zira dava konusu haricindeki olayların dosyayı aydınlatma kabiliyeti olmayacağı gibi müvekkili şirketler açısından her bayi ile olan ilişkinin birbirinden bağımsız olduğunu, bayilere tanınan haklar belirlenen kriterlere göre farklılık göstereceği için birebir karşılaştırma yapılmasının tabiki doğru sonuç da doğurmayacağını, kaldı ki emsal gösterilen durumların gerçekliği olmayan ve duyuma dayalı haksız ve mesnetsiz olduklarını, bayiye kira desteğinin sağlanan performans ile doğru orantılı olarak ödenmesinin bir şirket politikası olduğunu, bu uygulamaların tüm bayilere önceden bildirildiğini, gizli müşteriye ilişkin olarak sözleşmenin 16.2. maddesinde düzenleme olduğunu, davacı bayinin düşük puanlar aldığı dönemde dahi kesintiye maruz bırakılmadığını, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a dayalı olarak tazminat talep edilebilmesi için öncelikle Rekabet Kurulu’na başvurulması ve rekabete aykırılık durumunun tespit edilmesi gerektiğini, portföy tazminatının şartlarının oluşmadığını, davacının sözleşme ile münhasır yetkili bayi kılınmadığını, davacıya tekel hakkı verilmediğini, davacının yeni bir müşteri portföyü oluşturmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği ve ibranamenin geçersiz olduğundan bahisle bayilik süresince yapıldığı iddia edilen haksız uygulamalar nedeniyle uğranılan zararların tazmini, eşit bayiler arasında farklı uygulamalar yapılması nedeniyle Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılık oluştuğundan bahisle tazminat, denkleştirme tazminatı ile bayilik sözleşmesi gereği verilen teminat mektuplarının iadesi taleplerine ilişkindir.
Mahkememizce taraflarca sunulan deliller incelenmiş, davacı vekiline talep ettiği tazminat kalemlerini somutlaştırarak açıklamak üzere süre verilmiş, davacı vekili bila tarihli dilekçesi ile taleplerini, dava sonunda kesin olarak belirlenecek miktarlar üzerinden artırım yapılmak üzere şimdilik; performans hedefleri nedeniyle uğranılan zararlar için 1.000 TL, kira ve personel desteği sağlanmaması nedeniyle uğranılan zararlar için 1.000 TL, gizli müşteri tarafından verilen puanlamalar nedeniyle oluşan zarar için 1.000 TL, canlı cihaz bulunmaması nedeniyle davalıların müvekkilinin hakedişinden yaptığı kesinti nedeniyle uğranılan zarar için 1.000 TL, davalı tarafın kusurlu davranışları nedeniyle uğranılan zarar için 1.000 TL, haksız olarak kesilen ceza faturaları için 1.000 TL, denkleştirme tazminatı yönünden 3.000 TL, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca belirlenecek zararın 3 katı oranında tazminat ve teminat mektuplarının iadesi olarak açıklamıştır. Tarafların tanıkları duruşmada dinlenmiş, dosya, tarafların ticari defterleri ile sunulan deliller kapsamında iddia ve savunma kapsamında inceleme yapılarak rapor tanzim edilmek üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacının incelemeye ibraz edilen ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulmuş olduklarını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmenin haksız olarak feshedildiği ve ibranamenin geçersizliği hususunda takdir Mahkememize ait olmak üzere, davacının kira desteği yönünden performansa dayalı destek söz konusu olduğundan kira desteğinden yoksun kaldığını, bayilik sözleşmesinin 19.1. maddesinde prim ve desteklerin düzenlendiğini, takdiri Mahkememize ait olmak üzere davacının kira desteği alamaması nedeniyle katlanmak zorunda olduğu kira bedelinin 1.671.816,21 TL olduğunu, yine davacının performans hedeflerini tutturamaması nedeniyle katlanmak zorunda kaldığı personel giderinin 656.352,45 TL olduğunu, davacının kayıtlarına göre eksik evrak fraud cezaları adı altında bir takım faturalar düzenlendiğini, bu şekilde kesilen cezalar toplamının 280.623,99 TL olduğunu, davalı tarafın, ispat yükü altında olduğu “sözleşme ilişkisinin kendisi için çekilmez hal aldığı, bu ilişkiye devam etmesinin dürüstlük kuralına gereği kendisinden beklenemeyeceği, sözleşme ihlallerini davacıya ihtar etmesine karşılık sonuç alamadığı, son çare olarak haklı sebeple fesih yoluna başvurduğunu” ispat edemediğini, bu nedenle TTK’nın 122/1. maddesinde yer alan diğer şartların mevcut olması nedeniyle davacının denkleştirme tazminatı talep edebileceğini, talep edilebilecek tutarın 1.564.275,21 TL olduğunu tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, bilirkişi heyetine rekabet alanında uzman bilirkişi dahil edilerek tarafların kök rapora itirazları ile Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılık nedeniyle talep edilen tazminat ve teminat mektuplarının iadesi talebi yönünden değerlendirme yapılmak heyetten üzere ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; davacı şirketin, fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak Rekabet Kurulu’na herhangi bir başvuruda bulunmadığını, bu nedenle RKHK’nın 58. maddesi uyarınca tazminat talep edemeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 22. maddesinde hangi şartların gerçekleşmesi halinde teminat mektuplarının iade edileceğinin düzenlendiğini, takdirin Mahkememize ait olduğunu tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür. Davacı vekili bila tarihli dilekçesi ile; diğer talepleri baki ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 400.000 TL denkleştirme tazminatı, 185.000 TL kira, personel ve buna bağlı hakediş alacağının ticari temerrüt faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı ile davalı … A.Ş. arasında 26/09/2011 tarihinde … Stratejik Lokasyonlar İşletmeci Bayi Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme ile davacının “… Caddesi, No: … /İstanbul” adresinde davalı …’nın bayisi olarak faaliyette bulunmaya başladığı, 11/11/2013 tarihinde yine davacı ile davalı … A.Ş. arasında 01/11/2013 tarihinden itibaren sonuç doğurmak üzere, ikinci … Stratejik Lokasyonlar İşletmeci Bayi Sözleşmesi’nin imzalandığı, bu sözleşme ile davacının davalı …’nın, “… Caddesi, No: … , /Kadıköy/İstanbul” adresinde de bayiliğini yapmaya başladığı, 08/12/2015 tarihinde ise davacı ile tüm davalılar arasında bayilik sözleşmesi akdedildiği, 22/02/2018 tarihli “sonlandırma protokolü” başlıklı belge ile bayilik sözleşmesinin karşılıklı mutabakat ile 28/02/2018 tarihi itibariyle sonlandırıldığı, davacı bayinin adı geçen protokolün 3.2. maddesi ile cari hesap alacakları saklı kalmak üzere, sözleşmelerin sona ermesine bağlı olarak her ne sebeple olursa olsun davalılardan herhangi bir ad altında maddi, manevi ve benzeri hiçbir tazminat talebinde bulunmayacağını beyanla davalıları ibra ettiği, iş bu davada ise davacı tarafından, sonladırma protokolünün, davalılar tarafından sözleşme nedeniyle verdiği teminat mektuplarının paraya çevrileceği tehdidi ve baskısı ile imzalatıldığı, tek taraflı olarak düzenlendiğinden bahisle geçersiz olduğu, bu şekilde sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin iddia edildiği, buna dayalı olarak da çeşitli kalemlerde tazminat, rekabete aykırılık nedeniyle RKHK’nın 58. maddesi uyarınca tazminat ve teminat mektuplarının iadesinin talep edildiği anlaşılmakla, öncelikle sonlandırma protokolünün geçersizliği yönünden yapılan değerlendirmede; Türk Borçlar Kanunu’nun 38. maddesinde yapılan bir sözleşmenin korkutma nedeniyle geçersiz olabilmesi için gereken koşulların düzenlendiği, buna göre korkutulanın içinde bulunduğu durum bakımından kendisi veya yakınlarının kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı olması gerektiği, tacir olan davacının ticari ilişkinin gereği olarak verilen ve hangi hallerde paraya çevrileceği sözleşme ile düzenlenen teminat mektuplarının paraya çevrilmesi tehdidi nedeniyle bayilik ilişkisini mutabakat ile sonlandırdığı iddiası kapsamında, malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin varlığının kabul edilemeyeceği, davacının tehdit edildiği hususunda adli makamlar nezdinde herhangi bir şikayetinin de olmadığı, yine gerek tanık anlatımlarının, gerekse de davacı tarafça dava dilekçesinde dayanılan vakıaların değerlendirilmesi ile özellikle … Caddesi’nde yürüttüğü bayilik nedeniyle performans düşüklüğü yaşadığının ve bu nedenle de her iki tarafın da bayilik ilişkisini sona erdirme iradesi taşıdığının anlaşıldığı, davacı sonlandırma protokolünün tehdit ile imzalatıldığı ve geçersiz olduğu iddiasını ispat edemediği ve bayilik sözleşmesi karşılıklı mutabakat ile sonlandırıldığından sözleşmenin haksız feshinden de bahsedilemeyeceği, yine davacının sonlandırma protokolü ile sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak her ne sebeple olursa olsun davalılardan herhangi bir ad altında maddi, manevi ve benzeri hiçbir tazminat talebinde bulunmayacağını kabul ederek davalıları ibra ettiği nazara alınarak, performans hedefleri nedeniyle uğranılan zarar, kira ve personel desteği sağlanmaması nedeniyle uğranılan zarar, gizli müşteri tarafından verilen puanlamalar nedeniyle oluşan zarar, canlı cihaz bulunmaması nedeniyle davalıların müvekkilinin hakedişinden yaptığı kesinti nedeniyle uğranılan zarar, davalı tarafın kusurlu davranışları nedeniyle uğranılan zarar, haksız olarak kesilen ceza faturaları için uğradığı zararın tazminini talep edemeyeceği, söz konusu zarar kalemlerinin cari hesap alacağı olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılık nedeniyle mezkur kanunun 58. maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini yönünden yapılan değerlendirmede; davacı tarafça, davalıların bayileri arasında farklı uygulamalar yaparak rekabeti bozdukları hususunda somut bir delil sunulmadığı gibi, Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği üzere, davacı tarafça ileri sürülen iddia yönünden, Rekabet Kurumu tarafından idari soruşturma yapılması ve eylemin sabit görülerek idari yaptırım kararının verilmesi ve uygulanması gerektiği, davacı tarafından Rekabet Kurulu’na yapılmış herhangi bir başvuru ve Rekabet Kurulu tarafından davalılar hakkında verilmiş idari yaptırım kararının bulunmadığı, dolayısıyla davacının bu tazminat talebinin de gerek ibraname gerekse açıklanan sebeplerle reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Denkleştirme tazminatı yönünden yapılan değerlendirmede; her ne kadar bu tazminattan önceden feragat edilmesi mümkün değil ve davacının ibrası bu tazminatı kapsamıyor ise de; davacı bayinin kıyasen TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için kendisine bayilik sözleşmesinde açık bir şekilde tekel hakkının tanınması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.1.maddesi ile davacıya münhasır olmayan yetki verildiğinin kabul edildiği, bu nedenle başkaca koşullarının gerçekleşmesine gerek olmaksızın talebin reddinin gerektiği anlaşılmış, son olarak teminat mektuplarının iadesi talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; sözleşmenin 23.2. maddesinde yer alan “iş bu sözleşmenin hangi nedenle olursa olsun sona ermesi halinde bayi tarafından verilmiş olan teminat mektupları, tarafların karşılıklı olarak hesap mutabakatına vardıkları veya şirketlerin bayiden herhangi bir alacağının kalmadığının şirketler tarafından tespit edildiği tarihten itibaren 6 ay içinde mektubu veren bankaya iletilmek üzere bayiye iade edilecektir.” düzenlemesi uyarınca, taraflar arasında dava tarihi itibariyle yapılmış bir hesap mutabakatı olmadığı gibi sözleşmenin sona erdirildiği tarihten itibaren 6 aylık sürenin de geçmediği, bu nedenle davacının dava tarihi itibariyle teminat mektuplarının iadesi talebinin erken ileri sürülmüş bir talep olduğu ve reddi gerektiği anlaşılmakla davanın açıklanan gerekçelerle tümden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Reddine,
2-Karar ve ilam harcı 87,70 TL’nin peşin alınan 19.812,88 TL harçtan mahsubu ile kalan 19.725,18 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 73.365 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022

Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …