Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/467 E. 2019/777 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/467 Esas
KARAR NO : 2019/777
DAVA : Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/05/2018
KARAR TARİHİ : 18/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin işlenmemiş çelik hammadde ithalatı, işlenmiş çelik kalıp imalatı ve satışı işi yaptığını ve bu kapsamda davalı firmadan teknik ürün belgelendirme kapsamında hizmet aldığını, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 17.10.2016 tarihinde … (…) sözleşmesi imzalandığını, müvekkil şirketin danışmanlık hizmeti vermeyi taahhüt ettiğini, anılan sözleşme gereği müvekkil tarafından 09.01.2017 tarihinde davalı şirketin iş bankasındaki hesabına 3.800 EURO ödeme yapıldığını, davalı şirketin 17 aylık süreçte sözleşmede belirlenen edimleri yerine getirmediğini, davalıyla iletişim haline geçebilmek için çaba gösterdiklerini ancak bunun mümkün olmadığını son olarak … Noterliğinden … yevmiye no’lu ihtarname çekildiğini, peşin ödenen paranın geri iade edilmesi talep edilmiş ise de herhangi bir olumlu cevap alınamadığını belirterek sözleşmenin edimlerinin yerine getirilmemesi sebebiyle peşin ödenen 3.800 EURO’nun davalıdan alınarak müvekiline verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olarak açılan davayı kabul etmediklerini, davacı tarafından da belirtildiği gibi taraflar arasında bir sözleşme imzalandığını, sözleşmenin içeriğini kabul ettiklerini, davacının müvekkiline 3.800 EURO gönderdiğinin doğru olduğunu, davacının müvekkili aleyhine … Noterliğinde keşide ettirdiği ihtarnamenin tamamen yanlış olduğunu, iki kurum personelleri bir birileri ile danışmanlık ve belgelendirme işinin takibi konusunda birbirlerini ile iletişim halinde olup müvekkil şirket tarafından davacıya dava konusu paranın dayanağını oluşturan danışma hizmeti verildiğini, müvekkil şirketin müdürü tarafından defalarca davacı şirketin merkezine gidilerek hizmet verildiğini ve davacıya gerekli bilgilerin verildiğini, davacı şirketler gerekli belge ve testler istendiğini, denetçi firmadan randevu alınabilmesi için denetçi firma ile anlaşma yapıldığını, davacı şirketin değerlendirme işleminin denetlenebilmesi için toplam 20.475,00 (5250 EURO) TL paranın denetçi firmaya gönderildiğini, işlemler sonuçlandıktan sonra davacı şirket defalarca aranmasına ve mail atılmasına rağmen herhangi bir geri dönüş yapılmadığını, davacı, müvekkil şirkete tüm işlemlerini yaptırdıktan sonra anlaşmadan vazgeçtiklerine ve ödemenin kendilerine iadesini talep ettiklerini, davacının gerek numuneleri temin etmeyip testleri yaptırmayarak gerekse müvekkile ihtar çekip avansı isteyerek gerekse eldeki davayı açmakla taraflar arasındaki sözleşmeyi kötü niyetli ve tek taraflı fesih ettiğini her fırsatta beyan ettiğini belirterek davacı tarafından hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE :Dava; sözleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış ve tarafların delilleri toplanmıştır.
Davacı vekili tarafından alacak istemine dayanak sözleşme ve dekont suretinin ibraz edildiği görülmüş olup mahkememizce bilirkişi incelemesine gidilmiş olup dosya alanında uzman bilirkişilere tevdi edilerek bilirkişiler … , … ve … tarafından mahkememize sunulan 08/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince taraflar arasındaki ilişkinin Kasım 2017 tarihine kadar süre geldiği ve bu süre davalının davacıya teknik ve danışmanlık hizmetinin yapıldığı kanaatine varıldığı, taraflar arası imzalanan 17.10.2016 tarihli sözleşme 17.10.2016 tarihli sözleşme ile başlayan ticari ilişki çerçevesinde gelişen süreçte, sözleşme konusu hizmetlerin verilmesinde taraflar arasında uzun bir süre mail görüşmeeleri ile yapılan işler hakkında birbirlerinin bilgilendirildiği, bu işlerin karşılıklı olarak kabul edildiği, davacı tarafın sözleşme çerçevesinde devam eden ilişkiyi tek taraflı olarak sonlandırıldığı ve sözleşmeinn fesih edildiğini karşı tarafa bildirerek yapmış olduğu ödemenin iade talebinin haklı bir nedene dayanmadan talep etmesinin yerinde olmadığı, davalı tarafından davacıdan tahsil edilen 3800 EURO karşılığı hizmetin verilmiş olduğu kabulüeyle davacının talebinin yerinde olmadığı, mahkemenin takdirlerinde olmak üzere, davacının talebinin yerinde olduğu görülmesi halinde davacı tarafından davalıya keşide edilen ihtarname ve ihtarname verilen 1 ay+3 günlük mehil sonu 18.04.2018 temerrüt tarihinden itabern 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte talep edebileceği mahkemenin kanaatinde olduğunu…” mütalaa ettikleri anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada taraflar arasında 17/10/2016 tarihli danışmanlık sözleşmesinin akdedildiği ve davacı tarafça davalıya sözleşme gereğince 3.800 euro ödemenin yapıldığı hususları ihtilafsız olup davacı tarafın sözleşme gereğince davalıya 3.800 euro ödeme yapmasına rağmen davalı tarafın sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediği iddiası ile ödemiş olduğu bedelin 18/04/2018 tarihinden itibaren faizi ile tahsili istemini ileri sürdüğü, davalı tarafın ise davaya konu ödemenin dayanağı olan danışmanlık hizmetinin davacı tarafa verildiğini, bu durumun taraflar arasındaki mail yazışmalarıyla sabit olduğunu, davacı firmanın belgelendirme işlemi yaptırması için gerekli tüm danışma hizmetini aldıktan sonra işlemden vazgeçtiğini ve ödenen paranın iadesini talep ettiğini savunduğu görülmüştür. Bu haliyle uyuşmazlığın ödemeye dayalı danışmanlık ve müracaat hizmetinin davacı tarafa verilip verilmediği, davalının (sözleşmenin 7. maddesinde betimlenen) ifa ettiği danışmanlık/müracaat hizmetinin (ce belgelendirme) devamına davacının sonlandırma iradesinin engel olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Bu noktada dosya kapsamında bulunan sözleşme, ihtarname, taraflarca itiraza uğramayan mail kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm deliller kapsamında yapılan tespitler neticesinde CE belgesi, klinik değerlendirme, biyouyumluluk testleri, labaratuar testleri konularında davalı şirket tarafından davacı tarafa sözleşmenin 7. maddesinde betimlenen danışmanlık hizmetinin verildiği sektörel teamüllere uygun olarak tespit edilmiştir. Devamında sözlemenin 7. maddesinde davalının ediminin sadece danışmanlık ve müracaat ile sınırlı olduğu ve danışmanlık hizmeti neticesinde ürün belgelendirme denetiminin başarıyla sonuçlanmasından, belgelendirme denetiminde uygunsuzluk tespit edilmesi halinde danışmanlık hizmetinin devam ettirilerek uygunsuzluğun kapatılmasına nezaret edilmesinden ve belgelendirme hizmetinin belge kararı çıkasıya kadar devamlılığını danışman şirketin sağlayacağı, ürün belgelendirmenin doğası gereği müşteri kuruluşun analiz ve tip testlerinden bizzat sorumlu olduğu, tip testlerinin yaptırılmaması ya da tip testleri neticesinde ürünün uygunsuz çıkması gibi ürün belgelendirilmesini etkileyen uygunsuzlukların ise müşteri sorumluluğunda olduğu kararlaştırılmıştır. Mail kayıtları ve taraf beyanları irdelendiğinde ise davalının ce belgelendirme süreci hakkında davacı tarafa bilgilendirme yapmaya devam ederken davacının öncelikle test raporlarını dışarıya göndermedikleri gerekçesi ile davalıya olumsuz yanıt verdiği, devamında klinik değerlendirmenin kısa versiyonunu gönderdikleri, gönderilen raporlar ile ilgili süreç devam etmekte iken davacının gerekçe göstermeden Ce belgelendirme işleminden vazgeçtiğini bildirdiği görülmüştür. Bu hali ile davalı tarafın sözleşmede betimlenen edimlerini ifa etmekte iken müracaat ile ilgili sürecin davacı tarafın sekteye uğratıldığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca davacının yargılamanın ilerleyen aşamalarındaki beyanlarından davalı tarafın verdiği danışmanlık hizmetini yeterli bulmadığı, daha farklı stratejik açılımlar yapılmasının gerektiğini ve sözleşmenin menfaatlerini karşılamadığını belirttiği görülmüş olup davacı tarafın tacir olmakla basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle mükellef olup sözleşme gereğince betimlenen hizmetin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacağına yönelik gerekli araştırmaları yaptıktan sonra sözleşmeyi imzaladığının kabulünün gerekeceği, davacı tarafça yurtdışı belgelendirme firmasının başvuru harcı için ödenen davaya konu 3.800 euroluk ödemenin bu nedenlerle iadesi isteminin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli 44,40 TL maktu red karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 340,74 TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 296,34 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Bakiye gider avansının hüküm kesinleştiğinde ödeyen tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/09/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır