Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/404 E. 2018/957 K. 31.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/404
KARAR NO:2018/957

DAVA:Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ:01/05/2018
KARAR TARİHİ:31/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının murisi … 13.09.2017 tarihinde vefat ettiğini, muris … vefatından önce 15.02.2017 tarihinde … Bankası AŞ. … /… Şubesinden 18.000 TL kredi kullandığını, kredi kullandırılırken muristen … … tarafından 1.609,95 TL prim bedelli 18.000TL tazminat karşılığı olan 3 yıl 346 gün süreli mirasçılarını da kapsar “Uzun Vadeli Tüketici Kredisi … Sigortası” yapıldığını, murisin vefatından sonra bakiye kredi borcunun sigorta tarafından sigorta tazminatı kapsamında karşılanması gerektiğini, davalı tarafından tazminat ödemesinin yapılmadığını, murisin eşi müvekkili …’ a bağlanan (dul) emekli maaşından yapılan kredi taksit kesintilerinden anlaşıldığını ve ilgili bankaya başvuruda bulunulduğunu, … Emeklilik Genel Müdürlüğünün … Bankası Aş. … Şubesine verilen yazılı cevapta “Murisin 18.05.2017 tarihinde böbrek yetmezliğinden vefat ettiği ve bu durumun … Numune ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen rapordan anlaşıldığı, TTK. Md 1439 gereği tazminat ödemesinin yapılamayacağı” bildirildiğini, 16.01.2018 tarihinde vekaletname ile … … Aş. Genel Müdürlüğü’ne yeniden yazılı başvuruda bulunarak davacının “murisin durumunun değerlendirilmesini, tazminat ödemesinin yapılmasını, ölümden bugüne kadar geçen sure için müvekkile bağlanan dul aylığından yapılan kesintinin telafisini, aksi halde yasal yollara başvurulacağı ve yargılama masraf ve vekalet ücretinin şirketinize yükleneceği hususu” bildirildiğini, bu başvurudan sonra davalının 3-4 kez telefonla evrakların kendilerine ulaşmadığını bildirdiğini ve e-posta yoluyla talep ettiğini, 12.02.2018 tarihinde e-posta olarak evrakların ve … iadeli taahütlü alındı belgesinin fotokopisinin gönderildiğini ancak yanıt alınamadığını, halihazırda müvekkilin dul/yetim aylığından kesinti yapıldığını, öncelikle müvekkilin murisi böbrek yetmezliği nedeniyle vefat etmediğini, 11.08.2017 tarihinde ameliyat edildiğini ve sağ bacak diz altından ampute edildiğini, ameliyattan sonra sağlığına kavuşamadığını, ölüm tarihi ile ameliyat tarihi arasında yaklaşık bir ay sure olduğunu, murisin beyan yükümlülüğüne uymadığı iddiası ile tazminat ödemesinden kaçınıldığını, murisin ilkokul mezunu olup kredi çekerken bilinçli olarak ya da okuyup okumadan neyi imzaladığı dahi şüphe götürdüğünü, kredi sözleşmelerinin uzunluğu ve okunma imkanının gerek sure gerekse küçük harfler nedeniyle pek kısıtlı olduğu düşünülürse bu husus daha iyi anlaşılacağını, krediye ihtiyaç duyulan anlarda kişilerin çokça araştırma yapmadığının da bir gerçek olduğunu, müvekkilinin murisinin ölüm sebebini titizlikle araştıran sigorta şirketinin murisin yaşı ve fiziki durumunu dikkate alarak sigorta yapmadan önce gerekli araştırmayı yapması gerektiğini, ancak sonuç olarak sigorta şirketinin murisin kasıtlı olarak hastalığını gizlediği iddiasında olduğunu, ihmal olasılığının düşünülmediğini, sigorta şirketlerinin TTK’na gore tacir olduğunu ve öncelikli olarak basiretli bir tacir gibi hareket etmeleri beklendiğini, oysa davalı şirketin araştıma yapmadığı gibi sigorta prim bedelinin tahsilatını dahi yaptığını, davalı şirketin TTK.md 1439‘a dayanarak talebi reddettiğini, ancak “MADDE 1439– (1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” denildiğini, ilgili maddeye göre davalı şirketin primin tamamını başta alarak riziko gerçekleştiğinde sadece murisin kast derecesinde ihmalini değerlendirmesi hakkaniyete ve hukuk kurallarına aykırı olduğunu, davalı şirketin davacının murisinin kimlik numarasıyla basit bir araştırma yaparak risk varsa tespit edip primi arttırabilecekken bu araştırmayı yapmadığını, kusuru var ise indirim yapmadığını, sadece kast unsurunu değerlendirdiğini, sigortanın oluşabilecek risklere karşı teminat unsurunu taşıdığını, sigorta şirketlerinin sebepsiz zenginleşmesinin kanunun gerekçesi olmadığını, bu nedenlerle davalı şirketin ödemesi gereken tazminatın ve maaştan yapılan kesintilerin tazmin ve tahsili için mahkememize başvurma gereğinin hasıl olduğunu, sonuç olarak bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı tarafın sigorta kapsamı gereği tazminatı ödemesini, vefattan bugüne kadar geçen süre için müvekkile bağlanan dul aylığından yapılan kesintinin iadesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlık konusu alacak ile ilgili olarak …. … Bankası A.Ş ile müvekkil Şirket arasında imzalanan … Sigorta Sözleşmesi kapsamında sigorta ettiren ilgili Banka olup, sigorta sözleşmesinden doğan hak ve alacakları talep etme hakkı da sigorta sözleşmesi uyarınca … … Bankası A.Ş olduğunu, Kredi Müşterisi sigortalı tarafından rizikonun gerçekleşmesi halinde de birinci derecede hak sahibinin dönülemez lehtar ve rehinli alacaklı sıfatı ile kredi kuruluşu Banka olarak tayin edildiğini, bu nedenle rehinli alacaklı ve dönülemez lehtar tayin edilen bankanın muvafakati olmadan sigortalı varislerinin anılan sözleşme kapsamında doğrudan sigorta tazminatına hak kazanmalarının mümkün olmayıp sigorta tazminatı talep haklarının da bulunmadığını, Grup Kredi Hayat Sigorta Sözleşmesinin Hak Sahipliğine ilişkin Maddesi uyarınca, hak sahibi daini mürtehin sıfatını haiz ve dönülemez lehtar olarak, sigortalının vefatı anındaki kredi borcu, faiz ve yasal masraflar ile varsa bankaya olan diğer tüm borçlarını geçmemek kaydı ile banka olduğunu, kredi ve krediye ait tüm borçlar düşüldükten sonra bakiyenin bir tutar kalması halinde ise bu tutarın ikinci derece hak sahipleri olarak belirlenen kanuni varislere ödeneceğini, sigortalı tarafından imzalanmış bilgilendirme formu ile … Sigorta Sertifikasında da birinci derece hak sahibinin rehinli alacaklı ve dönülemez lehtar olarak, sigortalının vefat anındaki kredi borcu, bu borca ait faiz ve yasal masrafları geçmemek kaydı ile … Bankası A.Ş olarak belirlendiğini, banka ile Kredi Müşterisi sigortalı arasında imzalanan Tüketici Kredisi Sözleşmesi ile de Bankanın Hayat Sigortası Üzerinde Dain-i Mürtehin olarak hak sahibi olduğu da kararlaştırıldığını, iş bu davada rehinli alacaklı ve dönülemez lehtar tayin edilen kredi kuruluşu bankanın muvafakat sağlanmadan veya bu haklara mesnet teşkil eden kredi ilişkisinin tasfiye edildiği tevsik ve teyit edilmeden, sigortalı varislerinin doğrudan doğruya başvuru hakkı bulunmamakta olup, ödeme yapılmasının olanaklı olmadığını, davacılar murisinin kullanmış olduğu 18.000,00-TL’lik Tüketici Kredisi sonrasında Şirket ile dava dışı Banka arasında imzalanan Grup Kredi Hayat Sözleşmesi kapsamında sigorta kapsamına dahil edildiğini, sözleşmenin konusu ve amacının ise “Tüketici kredisi kullanan gerçek kişilerin sigorta kapsamına alınması ve kişilerin herhangi bir nedenle ölümleri halinde sözleşmede belirlenen sigorta bedelinin sözleşmede belirtilen şartlar uyarınca hak sahiplerine ödenmesi olarak” belirlendiğini, bu sözleşmenin “Teminat Kapsamı Dışında Olan Haller ve Özel Şartlar” başlıklı 11.2.3 Maddesi ile sağlık beyan formunda yer alan hastalıklar teminat kapsamı dışında bırakıldığını, sigortalı muristen sigorta kapsamına alınmasından önce, sigortalıya … Bilgilendirme Formu verildiğini ve sağlık durumuna ilişkin ‘Sigorta Talep ve Sağlık Beyan Formu’ alındığını, bu bilgilendirme formu ile sigortalıya, sigortanın konusu, kapsamı, dikkat edilmesi gereken hususlar, yanlış sigorta uygulamaları, beyan yükümlülüğü vb. konularda bilgi verildiğini, Bilgilendirme Formu ile “Sigortalının sigortaya giriş öncesi alınmış olan sağlık beyanı esas alınarak hayat sigortası kapsamına alınmış olduğu, eksik ve yanlış beyan halinde bu durumun kasten beyan yükümlülüğüne aykırılı oluşturacağı ve riziko gerçekleşmiş olsa dahi sigorta bedelinin ödenmeyeceği, sigorta başlangıcı öncesi alınan sağlık beyanının yapılacak sigorta yenilemeleri için de geçerli ve bağlayıcı olduğu, sigorta öncesinde sağlık beyan formunda yer alan hastalıklardan herhangi biri bulunan kişiler ile herhangi bir tetkik sonrası bu hastalıklara ilişkin bulgu tespit edilmiş olan kişilerin de sigorta kapsamına alınmayacağı, sigorta başlangıcından sonra sigorta öncesinde var olduğu tespit edilen ilgili hastalıkların varlığı halinde yenileme yapılmayacağı ve yapılmış olan sigortaların iptal edileceği” konusunda bilgilendirme yapıldığını, iş bu bilgilendirme metni de sigortalı tarafından imzalandığını, Bilgilendirme Formu Sonrası ise sigortalıdan sağlık durumuna ilişkin beyanlarını da içeren ‘Sigorta Talep ve Sağlık Beyan Formu’ alındığını, iş bu sigorta talep ve sağlık beyan formunda başvurucular murisi tarafından böbrek yetmezliğine ilişkin ilişkin sorulan; “-Böbrek Yetmezliği nedeni ile diyaliz tedavisi gördünüz mü ? -Halen tedavisi devam eden veya sona eren Kanser hastalığınız yada kanser hastalığına ilişkin tespit edilen bulugunuz var mı ? -Siroz hastalığınız var mı ?” şeklindeki sorulara da el yazısı ile yazılmak sureti ile ”Hayır” cevabı verildiğini, Sigorta Talep ve Sağlık Beyanı sonrasında ise kredi müşterisi 15.02.2017 / 25.01.2021 dönemine ilişkin olarak yıllık azalan bakiye (teminat) ile;
*1. Yıl için 18.000,00-TL bedelle,
*2. Yıl için 14.508,94-TL bedelle,
*3. Yıl için 10.417,14-TL bedelle,
*4. Yıl için ise 5.621,17-TL bedelle sigorta kapsamına alındığını ve kendisine … Sigorta sertifikası düzenlendiğini, Sigorta Talep ve Sağlık Beyan Formu’ndan da anlaşılacağı üzere kişide sigorta dönemi öncesinden gelen böbrek yetmezliğine bağlı olarak diyaliz tedavisinin bulunması durumunda sigorta yapılmamakta ve bu durum/hastalık beyan edilmeksizin sigorta yapılmasına sebebiyet verilmesi halinde de bu sigortaya hükümsüzlük sonucu bağlanarak teminat ödenmediğini, davacı yanın taleplerinin somut dosya kapsamına aykırı olup, iddiaların kabul edilmesinin mümkün bulunmadığını, her ne kadar davacı yanın sigortalının ilkokul mezunu olduğu ve okuduğunu müzakere edemeyebileceği iddiasında ise de, kredi sözleşmesi akdeden ve akli olarak herhangi bir engeli olmayan sigortalının sigorta sözleşmesine gelince nedense ilkokul mezunu olarak okuduklarını müzakere edemeyebileceği, yahut tam olarak müzakere edemediği hususlarının ileri sürülmesi iyi niyetle bağdaşmadığını, zira poliçenin geçerliliğine yönelik bir itiraz var ise, bu durumda poliçenin iptalinin talep edilmesi gerektiğini, hem poliçenin geçerliliğine yönelik itirazda bulunup, hem de sigorta bedelinin ödenmesinin talep edilmesi bir çelişki olup, taraflarınca da kabul edilmediğini, kapsama alınmadan evvel kişi tüm hususlar hakkında bilgilendirilmekte ve sağlık durumuna dair sorular yöneltildiğini, bu soruların her düzeyden kişinin anlayabileceği basitlikte olup, verilen cevaplar kapsamında sigorta tesis edildiğini, sonuç itibariyle sigorta hukukunda ‘beyan yükümlülüğü’ esası getirilmiş olup, bu yükümlülük de sigortalıya ait olduğunu, Sigorta Şirketine getirilen yükümlülük ise buna ilişkin soruları sormakla sınırlı olduğunu, bunun dışında ayrıca araştırma, inceleme ve soruşturma yapma zorunluluğu bulunmadığını, sigortalı murise ait … Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 18.05.2015 tarihli Engelli Sağlık Kurulu Raporu ile Sigortalı murise ”Teşhis” olarak ”Kronik Böbrek Yetmezliği” tanısı konmuş olup, Hemodiyaliz programında olduğu da kayıtlandırıldığını, sigortalı murise ait ölüm belgesi incelendiğinde ise ölüme doğrudan neden olan hastalık ya da durum olarak kronik böbrek hastalığına yer verilmiş olup bu hastalığın ise sigortalının vefatı öncesinde 2 yıldan beri mevcut olduğu kayıtlandırıldığını, bu kapsamda, sigortalının beyan etmediği böbrek yetmezliği hastalığı nedeni ile de vefat ettiği anlaşılmakta olup beyan edilmeyen hastalık ile vefat arasında doğrudan illiyet bağı mevcut olduğunu, sigortalının kapsama alınmadan Kronik Böbrek Yetmezliği tanısı aldığını, buna bağlı olarak diyaliz tedavisi gördüğü ve sigortalının Kronik Böbrek Yetmezliği nedeni ile vefat ettiği yadsınamayacak bir gerçeklik olduğunu, kredi sözleşmesine dayalı olarak ödenen tutarların yahut kalan kredi borcunun müvekkil Şirketten tahsil edilebilmesi hukuken de mümkün bulunmadığını, başka bir ifade ile sigorta şirketi davacıların bankaya olan kredi borcundan değil, poliçede gösterilen tazminat tutarından sorumlu olduğunu ve kredi borcundan dolayı ödemeyen borçlarını teminat altına alması söz konusu olmadığını, davacı vekili dava dilekçesinde belirttiği delillerde tanık deliline dayanmakta olup, somut olayda tanıkla ispat edilmesi gereken bir husus bulunmadığını, sonuç olarak davanın öncelikle husumetten yönünden reddini, alacak isteminin esastan reddini, tahkikat aşamasına geçilmesine karar verilmesi halinde delillerin toplanmasına ve bilirkişi incelemesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; muris ile davalı arasında akdedilen uzun vadeli tüketici kredisi … sigortası kapsamında alacak istemine ilişkindir.
… Bankası tarafından müzekkeremize cevap verildiği ve müteveffa ile akdedilen krediye ilişkin ilgili belgelerin sunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davalı tarafın uzun vadeli tüketici kredisi … sigortası kapsamında davacının murisinin vefatı nedeni ile murisin kullandığı krediye ilişkin borcu ödemekle yükümlü olup olmadığı, davacının aylığından kesinti yapılıp yapılmadığı yapılmış ise tahsili isteminin yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargılama kapsamında öncelikli olarak irdelenmesi gereken meselenin görev noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda yapılan tetkik neticesinde tespit edildiği üzere; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade etmektedir.
6502 sayılı Kanunun 73. maddesi bu Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” ifadesi ile tüketici mahkemelerinin görev alanının tüketici işlemleri ile sınırlandırıldığı, aynı yasanın 3/l maddesinde, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemin tüketici işlemi olarak tanımlandığı görülmüştür.
Dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan ( 28/05/2014 ) 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3, 73/1 ve 83/2 maddeleri uyarınca tüketici işlemlerinden kaynaklanan davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu, huzurdaki davada davacının murisinin dava dışı banka nezdinde kullandığı kredinin tüketici işlemi niteliğinde olduğu, davalı sigorta şirketine husumet yöneltilmesinin de tüketici konumundaki davacının murisine yönelik uygulamalardan kaynaklandığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici kredisi sözleşmesine bağlı olarak düzenlenmiş hayat sigortasından kaynaklanması nedeniyle anılı yasal düzenlemeler gereğince davanın, açıldığı tarih itibari ile tüketici davası vasfında olup tüketici mahkemelerinin görev alanına girdiği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/7489 esas, 2016/6365 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere) anlaşılmakla; HMK’nın 114/1-c ve HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/10/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza