Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/318 E. 2019/1128 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/318 Esas
KARAR NO : 2019/1128
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2017
KARAR TARİHİ : 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilerinin ve müvekkiller murisi … ‘nın tapuda hisseli ya da tam malik olduğu taşınmazları davalıların dürüstlük kuralına aykırı, kasıtlı olarak ve hiçbir hakları olmamasına rağmen kendi ürünleriymiş gibi göstererek ve gerçek dışı reklam yaparak haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduklarını, “…” markasının yayının yapıldığı “www…com.tr” adresli sitede yayınladıkları haberler ile davalıların işbu haberlerdeki taşınmazlar hiçbir ilgilileri olmamalarına rağmen kendi ürünüymüş gibi tanıttıklarını, ve gerçek dışı reklam yaptıklarını, işbu dava konusunun haksız rekabet teşkil ettiğini, söz konusu internet sitesindeki yayın içeriklerinin haksız olduğunun ve müvekkillerinin haklarını ihlal ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve dava konusu durumun ortadan kaldırılması, haksız müdahalenin ve muarazanın davalıların ihlallerinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduğunu, mahkemenin yetki alanında bulunmadığından yetkisizlik karar verilmesi gerektiğini, görev yönünden itirazlarının bulunduğunu, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmamakta olduğunu, davacı yanın iddiası olan haksız rekabetin şartlarının oluşmadığını, işbu davanın hukuka aykırı olduğunu, öncelikle usule ilişkin itirazlarının kabulü ile davanın usul yönünden ve aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemlerine ilişkindir.
Davalı taraflarca her ne kadar cevap dilekçesi ile yetki ilk itirazı ileri sürülmüş ise de dava konusu uyuşmazlığın ana sebebinin haksız fiil olması sebebi ile davacıların ikametgahının Sarıyer ilçe sınırlarında olup, mahkememizin yetki alanında kaldığı tespit edilmekle, HMK’nın 16. maddesi gereğince zarar görenin yerleşim yerinin mahkemesinin de yetkili olması sebebi ile davalı yanın yetki itirazının reddine karar verilerek yargılama devam edildiği görülmüştür.
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas ve … karar sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
…’ne yazı yazılarak dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlara ait tapu kayıtları celp edilmiştir.
”www. ….com.tr” internet sitesine ait kayıtlar ile … +Şekil ibareli markanın TPE nezdindeki marka tescil dosyası celp edilmiştir.
… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tereke sayılı dava dosyası ile … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dava dosyası UYAP üzerinden celp edilmiştir.
… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyası kapsamında 31/ 08/2010 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ibraz edildiği anlaşılmıştır.
…’ne yazı yazılarak her iki davalı şirketin temsilci ve ortaklarını gösterir şekilde sicil kayıtları celp edilmiştir.
Mahkememizce 06/05/2019 tarihinde alanında uzman bilirkişiler …, … ve …’den alınan raporda özetle; “…Ticaret Hukukunun hiçbir konusu haksız rekabet hukuku kadar değişmeye ve gelişmeye müsait değildir. Her geçen gün yeni haksız rekabet halleri gündeme gelebileceği gibi her somut uyuşmazlıktaki -küçük bile olsa- mevcut farklılıklar benzer sonuca ulaşmayı engelleyebilecektir. Her somut olayın özelliği dikkate alınmak suretiyle yapılan eylemin saiki, amacı, tekrar sayısı, uygulanan yöntem ya da araç gibi hususlar değerlendirilerek haksız rekabet teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekir. (ŞENOCAK, Kemal, “İşletme Personelinin Ayartılması Meselesinin Haksız Rekabet Hükümleri çerçevesinde (TTKm.56) Değerlendirilmesi”, AÜHFD, C.50, S.2, 2001, s. 206). Nitekim Yargıtay’ın 30.10.2012 tarihli ve 2011/13478 E. ve 2012/16860 K. numaralı kararında da “bir eylemin haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği her somut olayın özellikleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.” denilmek suretiyle bu husus vurgulandığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ila 63. maddeleri arasında yer verilen haksız rekabet hükümlerinin amacı bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabet ortamının teminidir. Bütün katılanlardan kasıt; tedarik edenler (rakipler), müşteriler ve kamu üçlüsüdür (TEKİNALP, Ünal, “Yeni Haksız Rekabet Hukukunda Amaç, İlke ve Üç Boyutluluk”, Prof. Dr. Seza Reisoğlıı Armağanı, Ankara, 2016, s. 34). Bu üçlü yapı gereği haksız rekabet davalarında davacı ve davalı taraflar yalnızca rakipler değildir, rakip olmayanların da haksız rekabet davaların tarafı olması mümkündür (YASAMAN, Hamdi, “Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Kapsamı”, İsviçre Borçlar Kanunu’nun İktibasının 80. Yılında İsviçre Borçlar Hukuku’nun Türk Ticaret Hukuku’na Etkileri, İstanbul, 2009, s. 4; BÜZER, Ali / GÖLE, Celal, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 2017, s. 191). TTK m,54/2’de bir davranış veya ticari uygulamanın haksız rekabete neden olup olmadığının tespitinde İstifade edilebilecek genel ilke ortaya konmuştur. Bu hiûcme göre, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Bir davranış veya ticari uygulamanın haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için failin kusurunun bulunması ise gerekmez (ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 24. Basıdan Tıpkı Basım, Ankara, 2018, s. 351; KARAYALÇIN, Yaşar, Ticaret Hukuku (I. Giriş – Ticari İşletme), 3. Baskı, Ankara, 1968, s. 453). Kusur yalnızca haksız rekabet sebebiyle açılacak maddi ve manevi tazminat davaları yönünden aranacak bir unsuru olduğu, Kanun koyucu TTK m,54/2’de genel ilkeyi belirledikten sonra TTK m.55’te başlıca haksız rekabet hallerini örnekleyici şekilde saymıştır. Bir davranış veya ticari uygulama TTK m.55’te sayılan hallerden birisinin kapsamına giriyorsa haksız rekabet teşkil eder; bu davranış veya ticari uygulama için TTK m.54/2’ye göre ayrıca bir inceleme yapılması gerekmez (NOMER ERTAN, N. Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, 2016, s. 97). Zira TTK m.55’te sayılan haller doğası gereği TTK m.54/2’de belirtilen ilkeye aykırılık oluşturacak eylemler olduğu, Somut olayda, davacının iddialarının TTK m.55/l-a-2’de düzenlenen “aldatıcı açıklamalarda bulunmak suretiyle haksız rekabet” çerçevesinde ele alınması gerekir. TTK m.55/l-a-2’ye göre “kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” haksız rekabet teşkil edeceği, TTK m.55/l-a-2 kapsamında bir haksız rekabet eyleminden söz edebilmek için Öncelikle failin bir açıklamada bulunmuş olması gerekir (NOMER ERTAN, a.g.e., s. 150). Açıklama; yazılı veya sözlü olabileceği gibi resim, grafik, film ve benzeri unsurlarla da ortaya konabilir. Önemli olan müşterilere bir içeriğin iletilmesİdir. Bu iletimin yazılı veya görsel medya yoluyla; telefon, faks, kısa mesaj, e-posta, mobil uygulamalarda gelen bildirimler gibi haberleşme cihazları aracılığıyla veyahut müşterilere sunulan ürünlerin üzerinde veya teşebbüse ait diğer tanıtım vasıtalarında yer verilen açıklamalar vasıtasıyla gerçekleşmesi mümkündür. Haksız rekabete neden olan aldatıcı açıklamalar; açıklamanın sahibine veya bir üçüncü kişiye ilişkin olabileceği gibi bunların ticari işletmelerini, işletme işaretlerini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarım, stoklarını, satış kampanyalarının biçimini veya iş ilişkilerini konu alabileceği belirtilmiş olup sonuç olarak; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yapılan değerlendirmeler neticesinde; davalılardan ….’ne ait internet sitesinde kullanılan gayrimenkul görsellerinin davalının bu projelerle ilişkilendirilmesine neden olacağı, bu durumun gerçeği yansıtmaması sebebiyle davalının eyleminin aldatıcı açıklamalarda bulunmak suretiyle haksız rekabet eylemini oluşturduğu, dosya kapsamında, davalılardan …’ye izafe edilebilecek bir eylemin bulunmadığı, davalı şirkete ait markanın diğer davalı tarafından kullanılmış olmasının …’nin sorumluluğunu doğurmayacağının..” mütalaa edildiği görülmüştür.
Huzurdaki davada; davacıların murisi olan …’nın tapuda hisseli/tam malik olduğu taşışnmazların fotoğraflarının dürüstlük kuralına /gerçeğe aykırı olarak davalıların ilgi ve ilişkisinin olmamasına rağmen ”www. ….com.tr” isimli internet sitesinde kendi ürünleri gibi tanıtma- paylaşma, gerçek dışı reklam ve tanıtım yaptıkları iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemleri ileri sürülmüş olmakla işbu dava kapsamında davalıların tacir olduğu ve tacirlerin ticari işletmeleri ile ilgili yaptığı eylem ve fiillerin ticari nitelikte bulunduğu tespit edilmiş ve TBK’nın 57/2, TTK’nun 54, 4 ile 5.maddeleri gereğince, mutlak ticari dava niteliğinde olan işbu uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde dayanılan vakıalar uyarınca davanın yukarıda bahsi geçen TTK’nın 54. maddesine dayalı olduğu anlaşılmış olup davalı taraflarca davanın zamanaşımına uğradığı savunması ileri sürülmüş ise de haksız rekabet iddiasına konu kullanım devam ettiği sürece haksız rekabete ilişkin zamanaşımı süresinin işlemeyecektir. (Emsal ilam: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/10473 esas, 2016/5194 karar sayılı ilamı) Bu nedenle somut olayda davalılardan …’ye ait olan ”www…com.tr” isimli internet sitesinde (haksız rekabet eylemi iddiasına konu) davacıların murisine ait gayrimenkul görsellerinin dava tarihi itibari ile de yayınlanmasına devam edildiği görülmüş olup zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığı, bu hali ile zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmakla; davanın esasına yönelik incelemeye geçilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 54/2. maddesinde rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtildikten sonra aynı Kanunun 55/(1)a-2. bendinde; “Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak” şeklindeki davranışlar da haksız rekabet eylemlerinin başlıcaları arasında sayılmıştır.
Bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucunda; kurucu ve ortaklarından birisinin, aynı zamanda davacıların da murisi olan …’nın mirasçısı/ oğlu … olduğu davalı … İnşaat şirketinin anılı internet sitesinin sahibi, diğer davalı … Gayrimenkul şirketinin ise ”…+ şekil” markasının sahibi olduğu ve her iki davalı şirketin, muris …’ya ait gayrimenkuller üzerinde hak sahibi olmamalarına rağmen kendi ürünleriymiş gibi sitede yayın yapmaları iddiasına dayalı olarak haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi isteminin ileri sürüldüğü görülmüştür. Davalı … Gayrimenkul şirketinin ”…+ şekil” markanın tescilli sahibi olmakla diğer davalının sahibi olduğu internet sitesinde yayınlanan görüntüler nedeni ile yalnızca yöneticilerinden birisinin (… aynı olması ve marka sahibi sıfatı olması nedeni ile sorumlu tutulmasının yeterli olmayacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca anılı internet sitesinin sahibi olan diğer davalı şirketin kurucu ve ortağının (… ), davacılar ile birlikte internet sitesindeki gayrimenkullerin maliki olan …’nın oğlu ve mirasçısı olduğu ve murisin taşınmazları üzerinde diğer davacılar ile birlikte elbirliği mülkiyet hükümleri gereğince mirasçılık haklarının devam ettiği gibi mahkememizce celp edilen bir kısım yargılamalara konu olduğu, bu hali ile taşınmazlar üzerindeki hak sahipliğinin dahi çekişmeli olduğu, dolayısıyla somut olayda dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiasının sübut bulmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca dosyada mübrez … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyası kapsamında davacıların, huzurdaki davada ileri sürülen aynı iddialar ile 2010 yılında davalı şirket ortakları hakkında şikayetçi oldukları ve aradan geçen 7 sene zarfında sessiz kaldıkları ve işbu davayı ikame ettikleri tespit edilmiştir. Nitekim TMK’nın 2. maddesi uyarınca; “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” “Bir hakkın sırf başkasına zarar vermek için kullanılmasını kanun himaye etmeyecektir.” Dürüstlük kuralı olarak bilinen bu düzenleme hukukun her alanında kendini gösteren bir ilke olarak düzenlenmiş olup sessiz kalma yoluyla hak kaybı ise TTK’da açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, kaynağını “Hakkın kötüye kullanılması yasağı”nı düzenleyen TMK’nın bahsi geçen 2.maddesinden almaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; hukukun her alanında tatbiki gereken dürüstlük kuralı gereğince davacıların, uyuşmazlığa konu eylemden 2010 ve öncesi tarihlerde haberdar olmaları ve aradan geçen 7 sene zarfında sessiz kalmaları sonrasında işbu davayı ikame etmeleri noktasında davacıların taleplerine cevaz verilmesinin TMK’nın 2. maddesi bağlamında somut olay adaletine de uygun düşmeyeceği sonuç ve kanaatine varılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli 44,40 TL maktu red karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 13 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan toplam 50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/12/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır