Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/29 E. 2019/52 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/29
KARAR NO : 2019/52

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 08/01/2018
KARAR TARİHİ : 23/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, … markası altında gayrimenkul pazarlama işi olan, ”Gayrimenkul tellallığı” faaliyeti ile iştigal edildiğini, davalı ise müvekkil ile imzalamış olduğu 01.03.2016 tarihli … Gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesi uyarınca, davacıya ait işletmede Bağımsız Müteahhit şeklinde gayrimenkul danışmanı olarak faaliyet gösterdiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki ve bu ilişkinin kendine münhasır çalışma şekli, esasları ve şartları taraflara arasında imzalanan iş bu sözleşme ile belirlendiğini ve bu sözleşmedeki şartlara uygun olarak faaliyet yürütüleceğinin karşılıklı olarak taahhüt edildiğini, davalının 05.10.2017 tarihinde sözleşmenin 3. Maddesinde düzenlenen ihbar süresine uymadan ve sözleşmede kararlaştırılan önelini beklemeden …. Noterliğinden keşide ettiği … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmeyi feshederek davacıyla olan ticari ilişkisini tek taraflı olarak sona erdirdiğini, davalı fikir birliği içinde hareket ettiğini ve davacı firmada birlikte çalıştığı kendisi gibi diğer iki müşteri temsilcisi ile birlikte davacıya zarar vermek kastıyla, aynı ilçe (Başakşehir) sınırları içinde faaliyet gösteren … işletme unvanlı başka bir emlak firmasında aynı işi davacıyla rekabet halinde yapmaya başladığını, davalının sözleşmeyi feshettiği ihtarnamenin tebliğinden hemen sonra davalıya …. Noterliğinden 11 Ekim 2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname keşide edilerek sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarının hatırlatıldığını, davacıyla aynı ilçe sınırları içinde sözleşmenin fesih tarihinden itibaren 2 yıl süreyle benzer iş yapmadığını, yapması halinde sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart bedelini ödemek zorunda kalacağı da ihtaren bildirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin Gayrimenkul Danışmanının Hakları ve Sorumlulukları başlıklı 4. Maddesinin 10. Bendinde düzenlenen; hükmüne göre davalı aynı bölgede sözleşenin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle davacı ile rekabet halinde benzer iş faaliyette bulunmayacağını açıkça taahhüt ettiğini, davalı müvekkili ile olan sözleşmesini sona erdirdikten sonra sözleşmede kararlaştırılan iki yıllık süreyi beklemeksizin aynı bölgede müvekkili ile rekabet halinde faaliyet gösteren ”… Başakşehir/İstanbul” adresinde bulunan ”… ” isimli işletme bünyesinde faaliyete başladığını, dosyaya sunulan çalışan listesi arasında davalının da yer aldığını ve davacıyla rakebet halinde aynı bölgedeki taşınmazların satışını yapmakta olduğunu, davalının müvekkili ile ticari ilişkisi sırasında davacının tüm müşteri portföyüne vakıf olmuş birisi olduğunu, aynı bölgede çalışmaya başladığını, aralarındaki sözleşmenin ihlali olduğundan, iş bu davanın konusunu oluşturan 20.000,00 $ ceza-i şartın talep edilir duruma geldiğini, sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şart ücüncü kişi yararına olmak üzere … Türkiye lehine düzenlenmiş ise de … Türkiye bu yöndeki alacağını 09.11.2017 tarihli temlikname ile davacıya temlik edildiğini, sözleşmenin 4. Maddesinde, davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağını, sözleşmede yer alan hiçbir hükmün, bağımsız müteahhit ilişkisi dışında; örneğin, işçi, işveren, ortak vb. Da Müşteri Temsilcisi olan davalının bağımsız olarak değerlendirileceğini ve yaptığı işlemlerden ötürü yasal ve mali sorumluluğu kendisine ait olduğu kararlaştırıldığını, davalının aynı ilçede davacı ile rekabet halinde çalıştığının ve cezai şartın doğumunu gerektirir şekilde sözleşmeyi ihlal ettiğinin sunmuş olunan somut dediller ile sabitlendiğini, müvekkilinin, davalıya gayrimenkul danışmanlık işini öğrenmesi için gerekli eğitimi verdiğini, kendisini bu konuda yetiştirerek profesyonel bir gayrimenkul danışmanı olmasını sağladığını, ancak davalının vefalı davranmadığını, işi öğrendiğini düşündüğü anda ayrılan diğer iki müşteri temsilcisi ile birlikte bu hususta ticari ahlaka ve rekabet hukukuna uygun davranmayarak ”… ” isimli firmada davacıya ticari olarak zarar verecek boyutta rekabet halinde faaliyet göstermeye başladığını, ne yazık ki davalı aynı bölgede rekabet halinde çalışmakla da kalmadığını, bölgede davacı şirket hakkında olumsuz dedikodular yaymaya kalktığını ve şirket sahiplerini kötülüyerek iyiniyet ve dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacak davranışlar sergilediğini, müvekkilinin de yapılan haksızlıklar karşısında sözleşmeden doğan hakkını kullanmak için iş bu davayı açmak mecburiyetinde kaldığını, davalının sözleşmeyi açık bir biçimde ihlal ederek müvekkiline rekabet etmesi karşısında, davanın süreceği zaman da dikkate alındığında, müvekkilin hakkında elde etmesi önemli ölçüde zorlaşacağını, hatta tamamen imkansız hale geleceğini, bu nedenle HMK m.389 uyarınca tedbiren iki yıl süreyle davalının aynı bölgede faaliyette bulunmasının önlenmesini de istemek gerektiğini, sonuç olarak kısaca izah edilen sebeplerle; davalının rekabet etme yasağına aykırı faaliyetinin tespiti ile haksız rakebetin önlenmesini, fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydıyla $20.000,- Amerikan Doları’nın dava tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıl vadeli USD mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmilini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davanın haksız, mesnetsiz, hukuka ve Mahkeme içtihatlarına aykırı olduğunun kabulü ile öncelikle, yetkisizlik ve görev yönlerinden usulden reddini, açık biçimde genel işlem şartları niteliklerine haiz sözleşme hükümlerinin geçersiz sayılması veyahut sözleşme ilişkisinin haklı nedenle işçi müvekkili tarafından feshedildiği hususunun dikkate alınarak davanın kül halinde esastan reddini, aksi kanaat hasıl olması ve mahkememiz tarafından cezai şartın talep edilebilirliğine kanaat getirilmesi halinde işçi olan müvekkili yönünden cezai şartın fahişliği nazara alınarak tenkise gidilmesini ve dermeyan edilen takas beyanlarının kabulü ile yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkacak müvekkili alacaklarının mahsup belirlenecek cezai şart tazminatından mahsup edilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; 01/03/2016 tarihli Remax gayrimenkul danışmanlığı sözleşmesine dayalı rekabet yasağına aykırılık iddiası kapsamında cezai şart istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle görev noktasında incelenmiştir.
TTK’nun 4 ve 5.maddeleri ile ticari davaların; ” Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ila 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580 inci maddelerinde, d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” şeklinde tanımlandığı görülmüştür. Anılı kanuni düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1.maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması, yahut tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğmasının gerektiği açıktır.
Davacı taraf tüzel kişi tacir olmakla birlikte davalı taraf yönünden Vergi Müdürlüğü ile Ticaret Sicil Müdürlüğü marifeti ile kayıtların incelenmesi sağlanmış ve davalının gerçek kişi tacir kaydının ve dava tarihi itibari ile vergi mükellefiyet kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada; davalı yanın, taraflar arasında akdedilen 01/03/2016 tarihli … danışmanlığı sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağına aykırı davrandığı, bu nedenle belirlenen cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu ileri sürülerek 20.000-USD cezai şart bedelinin tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Taraf vekillerinin beyanları ve sözleşmenin 4. maddesi kapsamında davalının sözleşmedeki hizmetlerini bağımsız bir müteahhit olarak sunacağının ve taraflar arasındaki ilişkinin işçi ve işveren olarak yorumlanamayacağının düzenlenmesi kapsamında TTK 4. maddesi atfı kapsamında TBK’nın 444 ve 447. maddelerinin uygulama alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin sözleşmede düzenlenen rekabet yasağına aykırılık maddesine dayalı olarak talepte bulunduğu, TTK’nın 54 ve devamı maddelerine dayalı olarak herhangi bir talebinin mevcut olmadığı da saptanmıştır. Bu tespitler ışığında ve benzer mahiyetteki ihtilaf kapsamında Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/9121 esas, 2018/2130 karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; huzurdaki davanın TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerle anılı talep yönünden mahkememizin görevli olmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-c ve HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. Maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/01/2019

Katip …

Hakim …