Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/282 E. 2020/657 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2018/282 Esas
KARAR NO : 2020/657
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/08/2016
KARAR TARİHİ : 15/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yanın müvekkilinin hizmet akdi ile mimar olarak çalışan eski elemanı olduğunu, davalının müvekkili şirket bünyesinde çalıştığı dönemde … San. ve Tic. Ltd. Şti’ni kurarak şirketin olgunlaşma sürecini sağladığını, kendi şirketinin kurulmasından 1,5 yıl kadar sonra ise, tek taraflı olarak iş akdini feshederek işçi olarak çalıştığı dönem içinde müvekkili şirket adına işlerini yürüttüğü … A.Ş.’ye kendi adına hizmet vermek suretiyle haksız rekabet hükümlerini düzenleyen maddelere aykırı olarak davrandığını beyanla fazlaya ilişkin hakları ve maddi tazminat talebimiz saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dilekçesine konu edilen … A.Ş.’ye verilen teklif ve … Mimarlık firması ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, ayrıca iş sözleşmesinde de sona ermeden sonrası için herhangi bir rekabet yasağı düzenlenmediğini müvekkilinin rekabet etmeme borcu altında olmadığını, davacının dayandığı sözleşme maddesine göre işçinin işverene karşı rekabet yasağı ancak ve ancak bunun yazılı olarak üstlenilmesi halinde geçerli olacağını, böyle bir rekabet yasağı olmadığından davacının müşterilerine düşük fiyat teklif edilmesinin haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceğini, davacı yanın haksız rekabete ilişkin iddialarını kanıtlamak zorunda olduğunu, ayrıca kişilik haklarının zedelenmesi durumunun da söz konusu olmadığını, manevi tazminat talebinin yersiz olduğunu ve zamanaşımına uğradığını beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizin 2016/… esasına kayıtlı iş bu dosyada, 2017/… karar numarası ile mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, kararın kesinleşmesini müteakip iki haftalık kesin süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine dair karar verilmiş olup anılı hüküm davacı vekilinin İstinaf talebi üzerine BAM … Hukuk Dairesi’nin 2018/… esas, 2018/… karar sayılı ilamı ile;
“TBK 444/1.maddesinde, ”fiili ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında rakip işletme ile başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İşten ayrılan işçinin bir kısım sırlara vakıf olması sebebiyle aynı işi, işten ayrıldıktan sonra da kendi adına yapmamasını, rakip bir müessede çalışmamasını öngörmektedir. TBK 444. maddesi, hizmet akdi süresince yapılmaması gereken bir hususu değil hizmet akdinin sona ermesinden sonra yapılmaması gereken hususları düzenlemektedir.
Hizmet akdinin devamı sırasında yapılan bir sadakatsizlik ister sözleşme ile düzenlensin ister kanunla düzenlensin iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır. Somut olayda ise davacı, akdin sona ermesinden sonra davalının gerçekleşen eylemi nedeniyle manevi tazminat istemektedir. Her ne kadar davalının davacı şirkette çalışırken başka bir şirket kurduğu iddia edilse de, davalının haksız rekabet oluşturacak eylemleri, iddia kapsamına göre, iş akdinin sona ermesinden sonraya aittir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibariyle davanın iş mahkemesinde görülmesini gerektirir bir durum mevcut değildir. Rekabet yasağı kavramı da piyasa şartlarıyla sıkı sıkıya bağlı ticari bir konudur. TTK 4/3.bendinde, TBK’unun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğu öngörülmüştür. Bu sebeple ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararı isabetli olmadığından kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.”gerekçesi ile bozularak mahkememize tevzi olmuş, dosya 2020/282 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Görevsizlik kararı ve istinaf kaldırma ilamı öncesinde, mahkememizce dosya üzerinde iddia ve savunma çerçevesinde SGK baş müfettişi … ile ekonomist ticaret hukukçusu … marifetiyle inceleme icra edilerek taraflar arasındaki ihtilafın rekabet etmeme yükümlülüğünün ihlali ve sektörel açıdan değerlendirilerek sözleşme hükümlerinin BK’nun 20-25. Maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarına uygunluğunun sektörel açıdan da değerlendirilmesi, yine rekabet etmeme yükümlülüğünün kapsam ve iç eriği itibariyle işçinin anayasal çalışma hürriyetinin kısıtlanıp kısıtlanmadığı çalışma hakkının engellenip engellenmediği hususlarının da, yine dönemsel ve bölgesel olarak sektörel bazda değerlendirerek var ise davacı alacağının tespiti baabında bilirkişilerden rapor alınmış ve teminle dosyamız arasına alınmıştır.
İstinaf kaldırma ilamı sonrasında mahkememizce mevcut rapor hükme yeterli görülmediğinden iptal edilmeksizin heyet değişikliğine gidilerek, Huk. Prof. Dr. … ve İşletme mühendisi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 17/12/2018 tarihli kök rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı kök raporunda özetle;
“Rekabet yasağı sözleşmesi, işçiye belirlenen süre ve yerde, belirli faaliyetlerden kaçınma borcu yüklemektedir. Türk Borçlar Kanununun 444. maddesinde, işçinin rekabet yasağı kapsamında kaçınması gereken fiilleri düzenlemektedir. Hükme göre, “… işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir”.
Rekabet yasağı sözleşmesinde, bu kaçınma borcunun konusunu özü itibariyle işçinin başka bir yerde başkası veya kendi hesabına çalışmaktan kaçınmasıdır. Ayrıca hükümde bununla sınırlı olmadığı ve işçinin kendi adına bir iş yapmasını yasakladığı gibi, başka türlü bir menfaat ilişkisi kurmaktan da kaçınma borcunu düzenlemektedir. Öte yandan hükme bakıldığında rekabet yasağı borcunda niteliği itibariyle “rakip işletme” kavramının belirleyici olduğu görülmektedir. İşçi ancak başka bir rakip bir işletmede çalışması veya menfaat ilişkisine girmesi durumunda yasağı ihlal etmiş kabul edilecektir,
Rekabet yasağı sözleşmesinin işlevi açısından, işçinin işten ayrıldıktan sonra yapacağı işin, eski işverenin rekabet şartlarını olumsuz etkileyebilme olanağına sahip olması gerekir. (Sevil Doğan, İşçinin Rekabet Yasağı İş Sırrının Korunması, 2017, s.126-127)
Rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin kendi adına iş yapması, rakip bir işyerinde ortak veya diğer bir sıfatla ilgili olması veya somut olayda olduğu gibi işçinin rakip bir işyerinde çalışması yasaklanabilir. (Demirtaş N.S. İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, Ankara 2012, s.82 vd.)
Ancak işçinin rakip bir işyerinde yaptığı her çalışma rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık teşkil etmemektedir. Zira işçinin eski işyerinde gördüğü iş neticesinde, işverenin iş sırlarına vakıf olması ve müşterilerini tanıması mümkün olabileceğinden rakip işyerinde gördüğü iş ile eski işyerinde gördüğü iş arasında benzerlik söz konusu ise, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık gündeme gelecektir.
İşçinin, iş sözleşmesinin devamı süresince rekabet yasağına aykırı davranması sonucunda işverene cezai şart ödemesi de söz konusu olabilir. Nitekim işveren, işçinin iş sözleşmesi devamı süresince rekabet yasağına aykırı davranması halinde uğramış olduğu zararların tazminini talep edebilmesine rağmen, zararın tazmini açısından açılan bir tazminat davasında işverenin uğramış olduğu zararı ispatlayabilmesi daha zordur. Bu zorluğu bertaraf etmek amacıyla taraflar, sözleşme ilişkilerinde cezai şart kararlaştırmaktadırlar. Oysa iş sözleşmesi yapılarken, işçinin iş sözleşmesinin devamı süresince rekabet yasağına aykırı davranış söz konusu olursa ve cezai şart ödenmesi kararlaştırılmış ise, işverenin uğradığı zararı ispatlamasına gerek olmaksızın, doğrudan cezai şart talebinde bulunulabilecektir.
Davacı vekili, davalının rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıyla manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı vekili ise, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki süreç için rekabet yasağına ilişkin bir sözleşme yapılmadığını, davacının iddiasının aksine davalının iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet etmeme borcu altında olmadığını iddia etmektedir.
Davalının, davacı firmada 05.12.2011 tarihinden 07.08.2014 tarihine kadar mimar olarak çalıştığı dava dosyasındaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Davalının, dava dışı … … Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. nin 01.02.2013 tarihinde kurulduğu, bu firmanın kurucu ortaklarından birinin davalı olduğu, dava dosyasındaki belgeler ve cd den görülmektedir.
Sayın Mahkeme tarafından istenen bilgi üzerine, … A.Ş. nin sunduğu dilekçede, davacı firma ile dava dışı … … Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. nin verdiği tekliflerin listesi belirtilmiş, bu teklifler incelendiğinde, davacı firma ile davalı … İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. nin aynı yer veya proje için teklif vermediği, farklı projeler için teklif verildiği görülmektedir.
Davaya konu olan … projesinin … Mimarlık tarafından alındığı davacı tanığı …’in beyanından anlaşılmaktadır.
Davada incelememiz gereken iki unsur bulunmaktadır. Birincisi, rekabet yasağı veya haksız rekabetin oluşup oluşmadığı, ikincisi ise, haksız rekabet varsa, karşı tarafın uğramış olduğu maddi ve manevi zarar.
Rekabet yasağı, belirli durumların varlığı halinde, aynı amacı güden belirli kişilerin birbirleri ile yarışmamasını ifade etmektedir. Bir görüşe göre, işçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesi devam ederken işçinin bağımsız olarak bir işyeri açamayacağı şeklinde bir yasal düzenleme mevcut olmadığından rekabet yasağında yasaklanmış olan rekabet haksız rekabettir.
İşçinin, işverene karşı olan rekabet etmeme borcu; hizmet sözleşmesi devam ederken ve hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra olmak üzere iki farklı dönemde söz konusu olmaktadır. İşçinin hizmet sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme borcu, işçinin işverenin meslek sırlarını açıklamasını yasaklayan İş K. m. 25/II-e’de düzenlenmiştir. Ayrıca iş sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme borcu TMK. m. 2’de düzenlenmiş dürüstlük kuralının bir gereğidir. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet etmeme borcu, Türk Borçlar Kanunu 444 ila 447 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İş mevzuatında hizmet sözleşmesinin başladığı ve sona erdiği dönem için işçinin rekabet etmeme borcuna yönelik doğrudan ve açık bir düzenleme bulunmamaktadır. İş mevzuatında açık düzenleme bulunmaması sebebiyle genel kanun olan Türk Borçlar Kanunu’nun genel hizmet sözleşmelerinde rekabet yasağıyla ilgili maddeleri (m.444-447) esas alınır.
İş hukuku mevzuatında bu yükümlülükle ilgili doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak İş K. m. 25/II-e bendinde; “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” işveren lehine haklı sebeple derhal fesih hakkı oluşturmaktadır. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin işverenle rekabet etmeme yükümlülüğü, işçinin sadakat borcu kapsamında yer alan bir yükümlülüktür. İş sözleşmesi sona erince, bu yasak da kendiliğinden sona ermektedir. Bu yükümlülük, hizmet sözleşmesinden doğan sadakat borcu çerçevesinde olumlu veya olumsuz (rekabet etmeme gibi) bir edimi içeren asli bir borçtur. Hizmet sözleşmesi devam ederken, işçinin işverenle rekabet etmemesinin üç koşulu bulunmaktadır; işçinin kendi adına işvereni ile rekabet edebileceği bir iş yapmaması; işçinin rakip bir kuruluşta çalışmaması ve ortak olmaması; her ne sıfatla olursa olsun rakip bir kuruluşla ilgisinin olmaması. Üçüncü koşul olan her ne sıfatla olursa olsun işçinin rakip bir kuruluşla ilgisinin olmaması koşulu, tartışmaya açık bir koşuldur. İşçinin birinci dereceden altsoyu veya eşinin rakip bir kuruluşta çalışması durumunda işçinin rekabet yasağını ihlal ettiğini ileri sürmek, hakkaniyete uygun düşmemektedir.
Türk hukukunda işçinin hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işverenle rekabet etmemesini gerektiren kanuni bir yükümlülük bulunmamaktadır. İş ilişkisinin sona ermesinden sonra işçinin rekabet etmeme borcu altında olabilmesi için, mutlaka işçi ile işveren arasında bireysel olarak rekabet yasağı sözleşmesinin imzalanmış olması şarttır. Taraflar, sözleşmenin bitiminden sonra işçinin işverenle rekabet edemeyeceğine ilişkin bir hükmü iş sözleşmesine ekleyebilecekleri gibi, bu konuda sözleşme serbestisi ilkesi gereğince serbest iradeleri ile bu konuda ayrı bir sözleşme yapmaları mümkündür. Rekabet yasağı sözleşmesinin amacı, işçinin rekabetine karşılık işçiyi korumaktır. Rekabet yasağı, TBK. m. 444 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK. m. 444’e göre;
“Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”
Dava konusu olayı, anlatılanlara göre inceleyecek olursak; davalının, davacı firmada çalışırken, kendisinin ortak olduğu bir firma kurduğu, bu firmanın iştigal alanının, davacı firma ile aynı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafından, davacı firmada çalışırken firma kurmasına karşın, firmada herhangi bir fiili çalışma olmadığı, davalının kurduğu firmanın 2013 yılı kurumlar vergisi beyannamesinden tespit edilmektedir. Davalı, davacı firmadan ayrıldıktan sonra, … A.Ş. ye bazı proje teklifleri sunduğu, ama sundukları tekliflerin, davacı firmanın sunduğu tekliflere rakip teklifler olmadığı, daha farklı projelere teklif sunduğu, … A.Ş. nin sunduğu dilekçeden anlaşılmaktadır.
Tüm bu anlatılanlara göre, davalının davacı firmayla rekabet yasağına aykırı davranmadığı ve haksız rekabet yapmadığı, dolayısıyla davacı firmaya herhangi bir maddi zararının olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmede rekabet etmeme şartının kararlaştırıldığının ispat edilemediği, genel hükümlere göre manevi tazminat talebinin koşullarının ise somut olayda mübrez deliller üzerinde yapılan inceleme neticesinde ispat edilemediği, manevi tazminat talebinin koşullarının yerine gelmediği kanaatinin oluştuğu” şeklinde mütaalada bulundukları görüldü.
Mahkememizce itirazlar doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor alınarak konuya ilişkin 09/09/2020 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır. Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“İtiraz üzerine manevi tazminat talebinin şartlarının özellikle nedensellik bağının varlığının tekrar ele alındığı fakat objektif bağlantılara dosyada mübrez belgeler üzerinde rastlanmadığı, delil olarak tanık beyanının hakim vicdanında değerlendirilebileceği, yazılı belgeler ile davacı iddiaları arasında bir bağlantının şartların oluşmadığı, yukarıda anılan nedenlerle talebin kabulünün mahkemenin takdirinde olacağı” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
GEREKÇE;
Dava, taraflar arasındaki iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı davranış iddiası ile açılan manevi tazminat talebine ilişkindir.
Görevsizlik kararını inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2018/… esas, 2018/… karar sayılı ilamı ile işaret edildiği üzere; işçinin, işverene karşı olan rekabet etmeme borcu; hizmet sözleşmesi devam ederken ve hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra olmak üzere iki farklı dönemde söz konusu olmaktadır. İşçinin hizmet sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme borcu, işçinin işverenin meslek sırlarını açıklamasını yasaklayan İş K. m. 25/II-e’de düzenlenmiştir. Ayrıca iş sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme borcu TMK. m. 2’de düzenlenmiş dürüstlük kuralının bir gereğidir. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet etmeme borcu, Türk Borçlar Kanunu 444 ila 447 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İş mevzuatında hizmet sözleşmesinin başladığı ve sona erdiği dönem için işçinin rekabet etmeme borcuna yönelik doğrudan ve açık bir düzenleme bulunmamaktadır. İş mevzuatında açık düzenleme bulunmaması sebebiyle genel kanun olan Türk Borçlar Kanunu’nun genel hizmet sözleşmelerinde rekabet yasağıyla ilgili maddeleri (m.444-447) esas alınır.
TBK 444/1. maddesinde, ”Fiili ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında rakip işletme ile başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/11-781 Esas, 2012/109 Karar sayılı emsal ilamına göre;
“…Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır(Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, S:277).
Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu(rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır:
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.
Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık BK’nunda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. Rekabet etmeme yükümüne ilişkin sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, iş ve süre ile sınırlandırılmış olması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye sokmaması ve işçinin reşit olması gerekir…”
Yasal düzenlemeler ve emsal içtihatlar ışığında somut olay ele alındığında, eldeki davada talebin iş akdinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırı davranış sebebiyle açıldığı, davacı yanca TBK’nun 444. maddesine uygun olarak davalı işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeme taahhüdünde bulunduğuna dair yazılı bir sözleşmenin dosya kapsamına sunulmadığı gibi böyle bir sözleşmenin bulunduğu hususunun dahi iddia edilmediği, yasa gereği iş sözleşmesi taraflarınca açıkça kararlaştırılmayan hallerde rekabet etmeme borcunun da doğmayacağı, böyle bir sözleşmenin varlığı halinde dahi işçi aleyhine uygulanabilmesi için sıkı şartlara tabi olduğu, her ne kadar davacı yan İstanbul 32. İş Mahkemesinde verilen kararların bu dosya için delil teşkil ettiğini beyan etmiş ise de, taraflar arasındaki işçi/işveren alacakları hakkında İstanbul 32. İş Mahkemesininde görülen söz konusu davalarda dosyamız davalısının kıdem tazminatı talebinin kabul edilmeyişine gerekçe olarak gösterilen fiillerin taraflar arasındaki iş akdinin devam ettiği döneme ilişkin olduğu anlaşılmakla, söz konusu kararların mahkememiz dosyasında görülen iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki haksız rekabet davasını etkilemeyeceği tespit edilmekle açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 85,39 TL peşin harçtan 59,30 TL’in mahsubu ile arda kalan 26,09 TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 4.080 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/12/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza