Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/230 E. 2018/547 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/230 Esas
KARAR NO : 2018/547
DAVA : Manevi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 21/05/2012
KARAR TARİHİ: 30/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Manevi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’nın oğlu diğer davacı …’un kardeşi olan …’nun 30/07/2008 tarihinde … … seferini yapan trende seyahat ederken trende uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybettiğini, davacıların oğlu/kardeşi olan …’ın hayatını kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle davacıların manevi zararlarının tazmini için davalı iadreye başvurulduğunu, davalı idareinin davacıların oğlu/kardeşi olan müteveffa …’ın ölümüned kendilerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyel tazminat ödenemesi talebini reddettiğini, İstanbul …. İdare Mahkemesi 20/01/2011 tarih ve …. esas … karar nolu kararıyla her bir davacı için 12.500,00TL manevi tazminata karar verildiğini, bu karar Danıştay …. Dairesi 28/09/2011 tarih ve … esas … karar nolu kararıyla bozulduğunu, İstanbul …. İdare Mahkemesi tarafından görevlizlik kararı 11/05/2012 tarihinde kesinleştiğini, meydana gelen ölüm olayında davalının kusuru bulunduğunu, davacıların manevi zarara uğradığını, bu nedenlerle her bir davacı yararına ayrı ayrı 50.000,00TL manevi tazminatın 30/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın davacıların yakını olan kazazadenin trende seyahat ederken kapkaççıların cep telefonunu gaspetmesi sonucunda kapkaççıları takip etmek için hareket halindeki trendin atlaması sonucunda yaralanarak vefat etmesi sebebine dayandığını, kapkaç ve gaspın önlenerek asayişin sağlanmasının İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda olduğunu, davanın İçişleri Bakanlığı’nda açılması gerektiğini, kazanın kapkaççı …’in kazazedeyi itmesi sonucu gerçekleştiğini, kapkaççının yakalandığını, davanın kapkaççı adına açılması gerektiğini, kurumun olayda kusuru olmadığını, zararın idari eylemden değil de zarar görenin kendi eyleminden doğması veya zararlı eylemin oluşumunda zarar gören kişinin tutum ve davaranışının yol açması halinde idarenin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle müvekkil aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davacıların murisinin Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne ait banliyö treninde yolculuk yaptığı sırada uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların manevi tazminat istemine ilişkindir .
İstanbul …. İdare Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasında; davacılar tarafından davalı … İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhinde davacıların oğlu-kardeşi olan …’nun …-.. seferini yapan trende seyahat ederken uğradığı saldırı sonucu vefat etmesi nedeniyle manevi tazminat istemli davada, manevi tazminat takdirine dair kararın Danıştay …. Dairesinin 28/09/2011 tarihli kararı ile bozulduğu, mahkemece 29/02/2012 tarihinde bozmaya uygun davanın görev nedeniyle reddine karar verildiği, kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava dosyası incelenmesinde; …’nun ölümü sebebiyle sanık … aleyhinde kasten adam öldürme, yağma suçlaması ile açılan kamu davasında, sanığın kasten adam öldürmek suçundan beraatine, maktulü yağmalamak suçu vasıf değiştirerek halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarından olan tren vagonununda özel beceri ile hırsızlık suçu oluştuğundan bu suçtan cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Davacıların ekonomik ve sosyal durumlarının tespiti için emniyet marifeti ile araştırma yapılmıştır.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve davacı anne yararına 30000 TL, davacı kardeş yararına 15000 TL manevi tazminata karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı 08/01/2014 tarihli bozma ilamı ile; “…Davacılar vekili, müvekkillerinin oğlu ve kardeşi olan müteveffanın 30.07.2008 tarihinde …. – … seferini yapan trende seyahat ederken uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybettiğini, olayın meydana gelmesinde davalı idarenin güvenliğin sağlanması yönündeki ihmalleri nedeniyle kusur ve sorumluğunun bulunduğunu, müvekkillerinin manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, her bir müvekkili için ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminatın 30.07.2008 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, husumet itirazında bulunmuş, müvekkilinin olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, talep edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Manevi tazminat isteminde ve mahkemece hükmedilecek maddi tazminatın takdirinde tarafların kusurlu olup olmadığı, müterafik kusurlarının bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti önemlidir. Bu itibarla uzman bilirkişi marifetiyle olayın meydana gelmesinde ölenin ya da davalının kusuru ile müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti gerekirken bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir …” gerekçeleri ile bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bozma üzerine yürütülen yargılama kapsamında mahkememizin 28/05/2014 tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce görevlendirilen demiryolu ulaştırma ve kusur konusunda uzman bilirkişiler Doç. Dr. .. Öğüt, Yard. Doç. Dr. …, … marifetiyle hazırlanan 20/06/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Toplu taşıma araçlarında biniş ve inişlerin güvenli olarak yapılabilmesi için mevcut yönetmelik ve talimatlara uyulması zorunludur. Taşıtlara iniş ve binişleri düzenleyen bu kurallar, toplu taşımacılığın yıllar içindeki gelişme sürecinde şekillenmiş ve hafifletilmesi mümkün olmayan kurallar olarak yönetmelik ve talimatlara girmiştir. Bu kurallara uyulmaması durumunda kazaların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Demiryolları ile ilgili yönetmelik hükümlerine göre hareket haricindeki trenden inmek yasaklanmış fiillerdendir. Söz konusu olayda …’nun hareket halindeki trenden inmek isterken kendi can güvenliğini tehlikeye atması, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle sorumluluğunun olduğu ve kusur oranının %75 olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Olayın meydana gelmesinde, tren hareket halinde iken vagon kapılarının yolcular tarafından kolayca açılır/ kapanır olmasının, diğer bir deyişle vagon kapılarının kontrol altında olmamasının etkisinin olduğu anlaşılmıştır. Vagon kapılarının otomatik olarak kontrollü olması UIC standartları açısından da gereklidir. Bu bağlamda, trenin acil durumlarda durması halinde kapılarının açılabiliyor olması ile tren kapıları açık iken yolculuk yapıyor olması birbirine karıştırılmamalıdır. Hareket halindeki yolcu trenlerinin kapılarının kontrol edilebilir olması bu yönde gerekli teknik tedbirlerin alınması, işletme güvenliği gereğidir. Toplu taşıma araçlarında yolculuk sırasında can ve mal güvenliğinin sağlanması işletme yapan kuruluşun sorumluluğundandır. Söz konusu kazadan, gerek trende gerekse istasyonunda güvenlik görevlisinin olmamasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu işletme kusurları nedeniyle söz konusu olayda davalı … işletmesi genel müdürlüğünün sorumluluğunun bulunduğu ve kusur oranının %25 olduğu görüşü kanaatine varılmıştır…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Anlı kök bilirkişi raporuna taraf vekillerinin vaki itirazlarının tetkiki amacıyla bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti 23/10/2014 tarihli ek raporunda özetle; ”…Rapora yapılan itirazlar incelendiğinde, dosyada 20/ 06/2014 tarihli rapordaki kusur oranının değiştirebilecek yeni bir bilgi ya da belgenin mevcut olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla söz konusu olayda …’nun kusur oranının %75, … işletmesi genel müdürlüğünün kusur oranının %25 olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır… ” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin … Esas ve …. Karar sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve davacı anne yararına 20.000- TL, davacı kardeş yararına 10000-TL manevi tazminata karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı 21/03/2016 tarihli bozma ilamı ile; “…Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dosya bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu alındığı, raporda müteveffa …’nun kusur oranın %75 … işletmesinin kusur oranının ise %25 olduğunu bildirdikleri, kusur oranları tarafların sosyal ve ekonomik durumları nazara alındığı belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 10.000,00TL manevi tazminatın 30.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, tüm taraflar temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, demiryolu ile yolcu taşıma sözleşmesinin ihlali nedeniyle yolcunun öldüğü iddiasına dayalı olarak yolcu yakınları olan davacıların manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dairemiz uygulamaları ve 6103 sayılı Kanun’un 2/1-a maddesi gereğince, olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 806. maddesi uyarınca, taşıyıcı, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükelllef olup yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimseler uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat isteyebileceklerdir. Taşıyıcı, kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde tazminattan kurtulabilir. Öte yandan, 6762 sayılı TTK’nın 798. maddesi uyarınca, yolcular, taşıyıcılar tarafından iç hizmetleri tanzim için konmuş olan usul ve talimatı ihlal etmemekle mükelleftirler.
Dosya kapsamı uyarınca, somut olay, davalı işletmeye ait banliyö treninde seyahat eden ve davacı … ‘nin oğlu, diğer davacının ise kardeşi olan müteveffa yolcunun, elindeki telefonu ani bir hareketle çalıp kaçan şahsı yakalamak amacıyla arkasından koşarken, şahsın trenden atlaması üzerine kendisinin de hareket halindeki trenden atladığı sırada düşerek başını peron betonuna çarpması sonucu vefat etmesi biçiminde gerçekleşmiştir. Olay sırasında gerek trende ve gerekse de olayın vukubulduğu istasyonda davalı işletmeye ait güvenlik personeli bulunmadığı, keza hareket halindeki trenin kapılarının otomatik olarak kapalı tutulmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece bozmaya uyularak alınan bilirkişi rapor ve ek raporu benimsenmek suretiyle davalı işletme %25 kusurlu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Davalı işletmeye izafe edilen kusur, Dairemize yansıyan başkaca dava dosyalarında yolcunun hareket halindeki trenden inmek yahut hareket halindeki trene binmek isterken meydana gelen ölümlü yahut yaralamalı vakalarda benimsenmiş kusur oranına uygun olmakla birlikte, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, müteveffa yolcuyu hareket halindeki trenden atlamaya iten saikin, davalı işletmenin her biri olayın oluşmasında etkili olan birden fazla ihmali eyleminden kaynaklandığı nazara alınmaksızın değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir diğer söyleyişle, işbu dava konusu somut olayı, diğer benzer olaylardan ayıran özellik, kusur dağılımında nazara alınmamıştır. Gerçekten de, davalı işletmenin yeterli güvenlik ve işletme önlemini almış olması halinde söz konusu kapkaç olayının gerçekleşmemesi, gerçekleşmiş olması halinde dahi kapkaç olayını gerçekleştiren kişinin tren hareket halinde iken atlayarak kaçması gibi bir olayın meydana gelmeyecek olması kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir durumda da, eğitimli bir kişi olduğu anlaşılan müteveffa yolcuda, aniden gelişen olayın oluşturduğu tehevvür ve paniğin etkisinin sınırlı olacağı, yolcunun TMK’nın 981. maddesinde anlamını bulan kuvvet yoluyla zilyetliğini koruma gayretine girişmeyeceği yahut bunu daha ölçülü yapabilecek bir psikoloji içerisinde olacağı, hareket halindeki trenden atlamak gibi tedbirsiz ve talimata aykırı bir davranışı göstermeyeceği, sonuçta da davacıların zararını mucip ölüm olayının meydana gelmeyeceği gibi hayatın olağan akışı içerisinde söylenebilecek hususlar mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenle, somut olayın özelliği gözden kaçırılarak müteveffa yolcuya %75 gibi yüksek bir oranda kusur izafe edilmek suretiyle manevi tazminat miktarının belirlenmesi doğru değildir. Şu halde, 818 sayılı BK’nın 44. maddesi çerçevesinde, yeniden inceleme-değerlendirme yapılmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere, mahkemece verilen kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, yerel mahkeme kararının davacılar yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1.535,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” gerekçeleri ile bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bozma üzerine yürütülen yargılama kapsamında mahkememizin 30/05/2018 tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava tarihi itibari uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Ölüm olayının gerçekleştiği 30/07/2008 tarihinde … – … seferini yapan banliyö treninde seyahat eden davacıların murisi olan …’nun tren … istasyonundan kalkıp kapıları açık şekilde yavaş yavaş hareket etmeye başladığı sırada, aynı vagonda bulunan bir başka şahsın, elindeki cep telefonunu hızlıca alıp trenin açık kapısından atlayarak uzaklaşmaya başlaması üzerine, telefonu geri almak amacıyla söz konusu kişinin arkasından trenden atlarken, başını peron duvarına çarpması sonucu yere düştüğü ve kaldırıldığı hastanede aynı gün yaşamını yitirdiği, şüpheli hakkında hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacıların murisinin yolcu olarak bulunduğu … – … treninde olay günü itibarıyla tren içinde güvenlik görevlisinin bulunmadığı, ayrıca kamera sisteminin de mevcut olmadığı, tren hareket halinde olmasına rağmen kapıların açık olduğu, taşıyıcı davalının yolcu güvenliği için yeterli ve gerekli tüm önlemleri almasının gerektiği, ancak belirtilen önlemlerin alınmadığı, hareket halindeki trenin kapılarının açık olduğu, bu sebeple davalının taşıma hizmetinin verilmesinde kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Aynı zamanda müteveffa yolcuyu hareket halindeki trenden atlamaya iten saikin, davalı işletmenin her biri olayın oluşmasında etkili olan birden fazla ihmali eyleminden kaynaklandığı, davalı işletmenin yeterli güvenlik ve işletme önlemini almış olması halinde söz konusu kapkaç olayının gerçekleşmeyecek olması, gerçekleşmiş olması halinde dahi kapkaç olayını gerçekleştiren kişinin tren hareket halinde iken atlayarak kaçması gibi bir olayın meydana gelmeyecek olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, böyle bir durumda da, eğitimli bir kişi olduğu anlaşılan müteveffa yolcuda, aniden gelişen olayın oluşturduğu tehevvür ( öfke) ve paniğin etkisinin sınırlı olacağı, yolcunun kuvvet yoluyla zilyetliğini koruma gayretine girişmeyeceği yahut bunu daha ölçülü yapabilecek bir psikoloji içerisinde olacağı, hareket halindeki trenden atlamak gibi tedbirsiz ve talimata aykırı bir davranışı göstermeyeceği, sonuçta da davacıların zararını mucip ölüm olayının meydana gelmeyeceği gibi hayatın olağan akışı içerisinde söylenebilecek hususların değerlendirilmesi sonucunda davacıların murisi ile davalı işletmeyi %50, %50 eşit kusurlu kabul etmenin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacıların müteveffa yolcunun anne ve kız kardeşi olmaları sebebiyle derin acı ve elem duyacakları dava tarihi itibari uygulanması gereken BK’nın 47. maddesi gereğince manevi tazminat talep edebilecekleri, davacıların ekonomik ve sosyal durumları, kusur oranı, müteveffaya yakınlık derecesi nazara alındığında hakkaniyete uygun manevi tazminatın davacı anne için 30.000-TL, davacı kardeş için 15.000-TL olacağı sonuç ve kanaatine varılmakla; davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davacı …. yararına takdiren 30.000-TL, davacı …. yararına takdiren 15.000-TL manevi tazminatın, 30/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınan 297,00 TL peşin harçtan, alınması gereken 3.073,95TL harcın mahsubu ile bakiye 2.776,95 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacı tarafça yapılan harç, 1.500TLbilirkişi ücreti, 382,75-TLtebligat ve posta masrafından oluşan toplam 1.882,75TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 847,23TL’sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre 5.300-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 10. maddesi uyarınca 5.300-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili tarafa iadesine,
7-Hükümden sonra, gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliğine, masrafın talep eden tarafça karşılanmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK nın geçici 3. Maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/05/2018

Katip e-imza Hakim e-imza