Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/168 E. 2021/420 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/168 Esas
KARAR NO : 2021/420

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/02/2018
KARAR TARİHİ : 16/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın …n Inn otelinin sahibi konumunda lüks araç segmenti ve turizm pazarında iştigal eden tüzel kişiliği haiz bir kuruluş olduğunu, davalı tarafın, muhtelif zamanlarda müvekkiline ait … Otelinde konaklama yaptığını ve konaklama bedeline ilişkin bir kısım faturaları ödemediğini, ödenmeyen faturaların toplamının 18.078,80-TL olduğunu, bahsi geçen faturaların keşidesine ve TTK m.21/2 uyarınca herhangi bir itiraza uğramamasına rağmen borcun ödenmemesi üzerine bu kez borçlu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça söz konusu icra takibine itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, takibin kaldığı yerden devamını, davalının alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkumiyetini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili 19/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının takibe dayanak olarak ileri sürdüğü faturaların tanzim tarihleri itibariyle geçersiz olduğunu, düzenlenmemiş sayılan faturalar ile takibe girişilmesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, dosyada mübrez mail yazışmalarının ilkinin 16/12/2015 tarihli olduğunu, ilgili mailde borcun varlığının iddia edildiğini, ancak dğer yandan yine dosyada mübrez, takibe dayanak faturaların düzenlenme tarihlerinin 29/08/2016 olduğunu, dolayısıyla davacının sunduğu mail yazışmalarının alacağına dayanak gösterdiği faturalar ile ilgili bulunmamakta olduğunu, mail yazışmaları, varlığı iddia edilen takip konusu borcun miktarına yönelik müvekkilce saraf edilmiş bir kabul kararı olmadığını, davacının alacağını ispat edemediğini, davacı şirket yetkili ile müvekkil arasında geçen mail yazışmalarında, davacı tarafça borcun miktarına ilişkin herhangi bir beyanda bulunulmadığını ve borcu ve miktarını gösteren faturaların müvekkile tebliğ edilmediğini, davacının ileri sürdüğü borç iddiasını ispat edebilecek faturaların müvekkile tebliğ edişmediğini ve tebliği ispat edecek herhangi bir delilin de mevcut olmadığını, davacının takibe konu alacağının ispat edilemediğinin kabulü ile cari hesap kayıtlarına göre müvekkile borcu bulunan davacının davasının reddini, açıkça kötü niyetli takipte bulunan davacıdan kötü niyet tazminatı alınarak müvekkile verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; konaklama hizmet ilişkisine konu faturalara dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali istemine konu takip dosyası celp edilmiştir.
Alacak istemine dayanak faturalar, hesap ekstresi, bir kısım mail yazışmalarının ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 30/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Davacı tarafça incelemeye e-defter kayıtları ibraz edilmesine karşın davacı taraf kendi yasal defterlerini yansıtan davalıya ilişkin cari hesap kayıtlarını incelemeye ibraz etmediğini, bu nedenle takip tarihi itibariyle davacı tarafın yasal defterlerinde davacının davalıdan alacaklı olarak görünüp görünmediği hususunda bir tespit yapılamadığını, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen yasal defter ve kayıtları incelendiğinde ise davacı tarafça dava konusu edilen faturaların davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı ve davalının davacıya borcunun değil 31.12.2017 tarihi itibariyle davacıdan 12.164,88 TL alacaklı olduğu yönde bakiyesinin bulunduğunu, davalı tarafa ait yasal defter kayıtları incelendiğinde davalının önce proforma fatura karşılığı ödeme yaptığı sonrasında davacı tarafça fatura kesildiği şeklinde ticari ilişki kurulduğunu, ancak davalı tarafça proforma faturaya karşılık yapılan aşağıdaki ödemelerin faturalarının davalı yasal defter kayıtlarında olmadığı ve yapılan ödeme bedelleri karşılığında davacıdan toplam 12.164,88.-TL alacaklı olarak göründüğünü, taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir yazılı sözleşmeye rastlanılmadığını, davacı tarafın e-defter mükellefi olduğu, incelemeye ibraz edilen 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait ticari defterlerin e-defter beratlarının kanuni sürelerinde beyan edildiğini, tasdike tabi envanter defterlerinin ise açılış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığını, davacı tarafça yasal defter kayıtlarını yansıtır bir şekilde davalı cari hesabı incelemeye ibraz edilmediği bu nedenle takip tarihi itibariyle davacı nezdindeki davalı cari hesabının incelenemediğini, dava konusu alacak dayanağı faturalar yönünden davacının davalıdan alacaklı olarak görünüp görünmediğinin tespit edilemediğini, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen yasal defterlerin tasdikle ilgili yükümlülüklerinin kanuni sürelerinde yerine getirildiğini, dosya kapsamı ve davalı tarafça incelemeye ibraz edilen yasal defter kayıtları incelendiğinde, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunun görüldüğünü, söz konusu ticari ilişkinin “davacının proforma fatura kestiği, davalının ise bu proforma faturalar karşılığında ödeme yaptığını, davacının daha sonra 213 sayılı VUK hükümlerine göre fatura kestiği” şeklinde kurulu olduğunun anlaşıldığını, davalının yasal defter kayıtları incelendiğinde dava konusu alacak dayanağı olarak gösterilen faturaların davalının yasal defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalının yasal defter kayıtlarında cari hesap bakiyesi olarak davalının davacıya borcunun görünmediği aksine davalının davacıdan cari hesap bakiyesi olarak 12.164,88.- TL tutarında alacaklı olarak göründüğünü, dava konusu alacak dayanağı olarak gösterilen fatura ve muhteviyatları mal ve hizmetlerin davacı tarafça davalıya teslim edildiğine yönelik olarak dosyada herhangi bir tebliğ/teslim belgesinin mevcut olmadığını, dava konusu alacak talebiyle ilgili olarak bir değerlendirme yapılabilmesi için 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin olarak davacı nezdindeki davalı cari hesap kayıtları ile dava konusu alacak dayanağı olarak gösterilen fatura ve muhteviyatı mal ve hizmetlerin davacı tarafça davalıya tebliğ/teslim hususunda belgelerin dosyaya sunulması gerektiği bu aşamadan sonra takip tarihi itibariyle davacının alacaklı olup olmadığı hususunun tespit edilebileceğini, davacı tarafça icra takip tarihine kadar işlemiş faiz talep edilmediğini…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 10/02/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; ”…Davacı tarafça bilirkişi kök raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan belgeler incelendiğinde davacı tarafça daha önce dosyaya sunulan e-mail yazışmaları, faturaların tekrar dilekçe ekinde dosyaya sunulduğu bilirkişi raporunda dava konusu alacak tutarının kesin olarak tespit edilebilmesi için eksiklik olarak belirtilen bahsi geçen belgelerin ise sunulmadığını, söz konusu e-mail gönderim tarihi itibariyle dava konusu faturalardan yaklaşık 5 ay önce gönderilen e-mail yazışmaları olduğu görülmekte olduğunu, kök raporda yer aldığı üzere davacı tarafça dosyaya sunulan 01.03.2017 tarihli e-mail yazışması incelendiğinde davacının davalıdan 18.078,80 TL bakiye ödemenin talep edildiği buna karşı davalının 08.03.2017 tarihli e-mailinde sonra görüşürüz diye cevap verildiği ancak söz konusu bakiye ile ilgili borçlarının olup olmadığı yönde cevap verilmediği anlaşıldığını, mahkemece davalı yasal defter kayıtlarında davalının davacıdan alacaklı olarak göründüğü 12.164,88 TL tutarındaki bakiyenin dava konusu toplam 18.078,80 TL tutarındaki fatura bedellerinden tenzil edilemeyeceği kanaatine varılırsa takip konusu asıl alacak tutarı 18.078,80 TL olarak hesaplandığını, mahkemece davalı yasal defter kayıtlarında davalının davacıdan alacaklı olarak göründüğü 12.164,88 TL tutarındaki bakiyenin dava konusu toplam 18.078,80 TL tutarındaki alacak talebinden tenzilinin gerektiği kanaatine varılırsa takip konusu asıl alacak tutarı (18.078,80 – 12.164,88=) 5.913,92 TL olarak hesaplandığını, davacı nezdindeki davalı cari hesap kayıtları incelemeye ibraz edilmediğinden davalının alacaklı olarak göründüğü tutar ile ilgili olarak davacı kayıtlarında ne şekilde işlem yapıldığı hususunun tespit edilemediğini, davacı tarafça cari hesap kayıtları incelemeye ibraz edilmediğinden tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşüp örtüşmediği örtüşmüyorsa bunun sebeplerinin neler olduğu hususunda bir tespit ve değerlendirme yapılamadığını, davacı tarafça icra takip tarihine kadar işlemiş faiz talep edilmediğinden takip tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanmadığını, sayın mahkeme dava konusu alacak dayanağı olarak gösterilen mal ve hizmetler ile bunlara ilişkin faturaların davalıya tebliğ/teslimi hususunun ispata muhtaç kaldığı kanaatinde ise davacının huzurdaki dava yönünden talep edebileceği alacak tutarının bu aşamada ispata muhtaç kaldığı kanaatine varılacağını…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Talimat mahkemesince görevlendirilen bilirkişi raporunda özetle; … nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 18 kişi olduğunu, …nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 7 kişi olduğunu, …nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 15 kişi olduğunu,… nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 13 kişi olduğunu, … nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 6 kişi olduğunu, … nolu fatura içeriğindeki konaklayan grubun 18 kişi olduğunu, davacı şirket tarafından davalı şirkete düzenlenen takip ve dava konusu edilen 6 adet faturadaki grup müşterilere davacı şirkete ait otel tarafından konaklama hizmetinin verildiğini, takip ve dava konusu edilen 6 fatura bedelinden dolayı davacı şirketin davalı şirketten 18.078,80-TL alacaklı olduğunu…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacının konaklama hizmetine ilişkin faturaya dayalı olarak davalı yandan alacaklı olup olmadığı, fatura içeriklerinin kesinleşip kesinleşmediği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda davacı vekiline takibe dayanak 6 adet faturanın davalı tarafa tebliğ edildiğini/ faturaya dayanak hizmetin verildiğini gösterir delillerin ibrazı için kesin süre verilmiş olup bu süre içerisinde davacı vekilinin yalnızca bir kısım mail yazışma suretlerini ibraz ettiği, yazışmalara davalı tarafça itiraz ileri sürüldüğü görülmüştür.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında mahkememizce davacının dava ve takip konusu faturalarda yazılı hizmetlerin verildiğini, fatura içeriklerinin kesinleştiğini kesin delillerle kanıtlaması gerektiği sonucuna varılmakla davacı vekiline takibe dayanak faturaların tebliğ edildiğini/ kesinleştiğini, hizmet ifasının gerçekleştiğini gösterir delillerinin ibrazı için kesin süre verilmiş ancak davacı vekili tarafından yalnızca bir kısım mail yazışmalarının ibraz edildiği görülmüş olup yazışma içeriklerinde alacak/ borç miktarı ve takibe dayanak fatura içeriklerinin kayıtsız şartsız kabul edildiğine yönelik ifadelere rastlanılmadığı gibi mail yazışmalarına davalı tarafça itiraz yöneltilmekle ihtilaflı hale geldiği, tanık deliline de dayanılmamakla yazılı delil başlangıcı olarak itibar edilemeyeceği anlaşılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/12574 esas, 2014/16692 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere fatura içeriğinin kesinleştiği noktasında ispat külfeti davacıya ait olup ayrıca tek başına fatura düzenlenmesi de alacağı kanıtlamaya yeterli olmayıp faturanın tebliğ edilip itiraza uğramadığı hususunun da davacı tarafça ayrıca ispatlanması gerekmektedir. Huzurdaki davada ise takibe dayanak faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının usulüne uygun tutulmuş ticari defterleri kapsamında davacıya borçlu görünmediği, davacı tarafça yemin deliline de açıkça dayanılmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca davacı talebi kapsamında talimat mahkemesi marifeti ile takibe dayanak 6 adet faturadan kaynaklı konaklama hizmetinin verilip verilmediği hususlarının otel kayıtları / davalı ticari defterleri ile ayrıntılı, gerekçeli, mahkememiz denetime olanak verecek şekilde denetlenmesi istenilmiş ise de davacı tarafın tuttuğu müşteri kayıt defteri ile ”…” adı verilen listelerin tek başına davalı şirket ad/hesabına konaklama hizmeti verildiğini ispata yeterli olmadığı, konaklayan müşteriler ile davalı şirket arasında bağ kurmaya yeterli ispata elverişli kayıtların mevcut olmadığı görülmekle aksi yöndeki rapor içeriğine itibar edilmesi mümkün olmamıştır. Tüm bu nedenlerle dosya kapsamında davacı alacağının ispata muhtaç kaldığı sonuç ve kanaatine varılmakla; sübut bulmayan davanın reddine, davacının kötü niyetli olduğu hususu ispata muhtaç kalmakla koşulları oluşmayan davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı yanın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
3-Davacı tarafından yatırılan 308,75-TL harçtan 59,30-TL’in mahsubu ile bakiye 249,45-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilleri ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır