Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/161 E. 2023/532 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/161 Esas
KARAR NO : 2023/532
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ : Tue Feb 13 00:00:00 TRT 2018
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin 15/12/2017 tarihinde vefat eden … …’nın mirasçıları olduğunu, murisin davalı … Bankası … Şubesi’nden 12/03/2015 tarihinde 240.000-TL bedelli kredi finansman amacı ve konusu taşınmaz dükkan vasfında olan ticari işletmesi için kredi kullandığını, bu krediye ilişkin diğer davalı … … … A.Ş tarafından Azalan Teminatlı Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, davalı sigorta şirketi bu poliçelerde “Kaza Sayılmayan Vefat” teminatını sağladığını, murisin ölüm sebebinde koroner arter yırtılması sebebi ile vefat ettiği yazdığını, kredi ödeme planının ağırlığı sebebi ile müvekkilleri tarafından , kredi koruma amacı ile yapılan sigorta poliçesindeki teminat kapsamında kalan bakiye kredi borçlarının ödenmesi istenildiğini, ancak sigortanın cevabi yazısında murisin hasta olduğu ve bilgiyi sakladığı ve beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile ödeme yapılmadığını, davalı banka tarafından gönderilen yazıda, “kendisi tarafından imzalı sağlık beyan formunda şirketimizce açıkça sorulmuş olmasına rağmen beyan etmediği tespit edilmiştir” şeklide belirtildiği ancak bu hususun gerçeği yansıtmadığını, davalının ödememe gerekçesi olan ölüm sebebi ile poliçe rizikosu ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığını, “Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/9310 esas, 2016/11647 karar, 19/12/2016 ilamında ; sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir” şeklinde olduğunu, her ne kadar murise uygun sağlık beyanı sorulmamışsa da usule uygun imzası ve beyanı alınmadığını, gerekli bilgilendirme yapılmadığı ve diğer yandan sağlık durumunun geçmişten kaynaklı ölüme sebep olacak illiyet bağı bulunmadığını, aksi düşünülse dahi davalı sigorta şirketinin veya acentesi diğer davalı banka cayma suretiyle tazminat ödemekten imtina edemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle beraber, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2.maddesi düzenlemesine göre sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olsa da poliçe tarihinden itibaren 2 yıl geçtiğini, davaya konu krediyi teminat altına alınan poliçe azalan teminatlı olarak düzenlendiğini, vefat tarihi itibari ile teminatın müvekkillerinin kalan bakiye kredi borcunu karşılamamasından dolayı aradaki farktan davalı banka ayrıca sorumlu olduğunu, muris ile banka arasındaki geri ödeme tablosuna göre, murisin ölüm tarihi olan 15/12/2017 tarihinde bakiye kredi borcu yaklaşık 145.000-TL olduğunu, poliçede azalan kapitalli miktar 126.972,48-TL olduğunu, bu hali ile poliçe azalan teminat limitleri gerçeğe uygun belirlenmediği, dolayısı ile bankanın krediyi tam korumaya almaması gerekçesi ile aradaki farktan ayrıca banka sorumlu olduğunu, bu tutar yönünden de tespitte mükerrer olmamak kaydı ile müvekkillerinin borçlu olmadığına karar verilmesi gerektiğini belirterek, müvekkillerinin vefat tarihinden sonra ödediği ve ödeyeceği fazlaya ilişkin dava ve talep arttırım haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 1000-TL olmak üzere, kredi taksit tutarlarının yasal faizi ile birlikte müvekkillerine iadesine , vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini arz ve dava etmiştir.
Davalı … … … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı muris … …’nın vefatı ile, kanuni mirasçıları müvekkili şirketten Katılım Sertifikasın da yer alan vefat teminatı bedelinin kendilerine ödenmesini talep ettiği, müvekkili tarafından yapılan hasar değerlendirmesinde, müteveffanın sigorta sözleşmelerinin kurulması esnasındaki beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve söz konusu talep ret edildiğini, müvekkili tarafından düzenlenen sigorta poliçeleri üzerinde kredi kuruluşu … lehine dain-i mürtehin kaydı bulunmadığını, dain-i mürtehin kaydı “kredi borcunun geri ödenmesi riskini ortadan kaldırmak amacı ile yaptırılan kredilerle bağlantılı sigortalarda, riskin gerçekleşmesi üzerine ödenecek olan sigorta bedeli tutarından birinci derecede alacaklı olan kişiyi gösterdiğini, diğer bir deyişle , bu kayıt bankanın sigorta bedeli üzerinde rehin hakkı olduğunu gösterdiğini, davacının sigorta poliçesinin tanziminden itibaren 2 yıl geçmesi nedeni ile müvekkilinin cayma hakkının bulunmadığı yönündeki iddiasına ilişkin ise TTK 1489.madde de belirtildiği üzere 2 yıl değil ,5 yıl olarak belirlendiğini, davacının bu iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek ile ihtilafta Hayat Sigortası Genel Şartları’nın uygulanacağı düşünülse dahi ki davacı vekilinin dilekçesinde atıf verdiği Genel Şartlar düzenlemesinde kasıtlı beyan yükümlülüğü ihlalleri düzenlemeden hariç tutultuğunu, sigortalının huzurdaki davanın konusu olay bakımından beyan, yükümlülüğünü kasten yerine getirmediği de izahtan vareste olduğunu, müvekkili basiretli bir tacir gibi davrandığını, ve iyi niyetle sigorta sözleşmesine ilişkin belgelerde mevzuatın öngördüğünden çok daha detaylı ilave bilgilere yer verdiğini ve başvuru formunda yer alan salık sorularının altına müteveffanın ayrıca imzasının alındığını, davacı vekili dava dilekçesinde sağlık beyanı bölümündeki soru cevaplarının sigortalı tarafından imzalanmadığını, doldurulmadığını ve bilakis matbu olarak “hayır” şeklinde düzenlendiğini belirtmişse de Hazine Müsteşarlığı tarafından yayınlanan Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalı uygulama Esasları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin uygulanması Hakkında Genelge uyarınca “risk değerlendirmesi için sağlık beyanı istenilmesi durumunda ; sigortalı tarafından cevaplanması talep edilen hususların, sigortalının “evet/hayır” gibi alternatifli beyanda bulunmasına imkan sağlayacak şekilde açık ifadeler kullanılarak sorulması gerekir. Sağlık beyanında yer alan sorulara sigortalı tarafından verilen sözlü cevapların elektronik ortamda kaydedilerek sigortalının imzasının alınması da mümkündür.” hükmü yer aldığı belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini arz ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müteveffaya müvekkili banka tarafından 330.000-TL kredi limiti açıldığını, müteveffanın açılan kredi limitinin 240.000-TL’sini kullanmayı talep ettiğini, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’nin bir nüshası hem kendisine hem kefili olduğu davacılardan murisin eşi … …’ya verildiğini, imzalanan kredi formunda ” kredi kullanımı aşamasında müşterinin Bankadan, hayat sigortası, ferdi kaza sigortası yaptırmak istemesi halinde, bu sigortalara ilişkin poliçeleri ayrıca düzenlenerek primleri tahsil edilecektir. Müşterinin mevcut sigorta poliçelerinin bu krediyle ilişkilendirilebilmesi için , sigorta poliçelerinin krediyle uyumlu olması gerekir ” hükmü yer aldığını, murise bu konu ile ilgili herhangi bir sigorta şirketinden kredi sözleşmesi ile uyumlu sigorta poliçesinin bulunup bulunmadığı sorulduğu ve akabinde Kredi Koruma Hayat Sigortası önerildiğini ve müteveffa tarafından kabul edildiğini, müteveffanın mirasçıları, … …’nın vefat ettiğini bankaya bildirmediğini , mirasçıların diğer davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğunu, müteveffanın sözleşmenin kurulması esnasında TTK. 1435.madde ve devamı hükümleri gereğince müteveffanın beyan etmesi gereken sağlık sorunlarını beyan etmediği ve vefatının bu hastalıklarla ilgili olduğu gerekçesi ile ödeme yapılmasının red edildiğini, müvekkili bankanın basiretli bir tacir gibi , kredi müşterisine aldığı krediyi öderken rizikonun gerçekleşmesi ihtimaline karşın sigorta sözleşmesi yapması telkininde bulunduğunu, davacı ile diğer davalı arasında yaşanan tazminat talebinin reddi ile sona eren süreçte herhangi bir sorumluğunun bulunduğu iddiası hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, söz konusu davanın müvekkili banka bakımından Husumet Yokluğundan reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini arz ve beyan etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davacıların murislerinin vefatı nedeniyle rizikonun gerçekleştiğinden bahisle davalı sigorta şirketi tarafından kredi borcunun diğer davalı bankaya ödenmesi ile davacılar murisinin ödediği ve ödeyeceği bedelin davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanarak bilirkişi raporları alınmıştır.
Bilirkişiler … tarafından anılı bilirkişi raporunda özetle;
”..1-Müteveffa sigortalı … … tarafından imzalanmış ve adına sigortalı olarak düzenlenmiş olan … Sertifika nolu 12.03.2015 başlangıç 12.03.2020 bitiş tarihli “Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi Katılım Sertifikası’nın ” davalı … … … tarafından düzenlendiği, müteveffa sigortalı … …’nın vefat tarihi olan 15.12.2017 tarihi itibari ile poliçede “AYLIK SİGORTA VADELRİNE İLİŞKİN SİGORTA BEDELİ TABLOSU” nda belirtilmiş olan 12.12.2017 – 12.01.2018 tarihleri arasında sigorta bedeli olarak yazılan 126.972,48-TL’nin poliçede vefat tarihi itibari ile geçerli olan vefat teminatı olduğu,
2-… … … ve … Sigorta A.Ş tarafından müteveffa sigortalı … … adına hazırlanan Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Başvuru Formunun, Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi Katılım Sertifikasının ve Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi Bilgilendirme Formu’nun müteveffa sigortalı … … tarafından imzalandığı,
3-… … … A.Ş tarafından müteveffa sigortalı … … adına düzenlenen “Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Poliçesi Başvuru Formunda müteveffa sigortalıdan sağlık beyanı alınarak formun imzalatılması, bilgilendirme formunun imzalatılarak sigortalıya verilmesi sonucunda, 28/10/2007 tarihli ve 26684 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik gereğince söz konusu bilgilendirmenin yapıldığının görüldüğü, davalı tarafın sözleşme kuruluş aşamasında bu yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiği,
4-Müteveffa sigortalı … … 12.03.2015 başlangıç tarihli Süreli Kredi Koruma Grup Poliçesi Başvuru Formu’nda kendisinde var olduğunu bildiği ancak beyan etmediği 125: Kronik İskemik Kalp Hastalığı, E78.4: Hiperlipidemi, diğer, I10: Esansiyel (Primer) Hipertansiyon, E11.0: İnsülin Bağımlı Olmayan Diabetes Mellitus (Komplikasyonları olmayan) hastalıklarının müteveffanın ölüm sebebi neden olan hastalık arasında illiyet bağının olmadığı, ancak kendisinde var olduğunu bildiği bu rahatsızlıkların sigorta şirketine beyan etmesinin beklendiği, bu durumda beyan etmediği bu hastalıklar hususunda TTK 6102 maddesi 1439 maddesinin 2.Fıkrasının uygulama alanını doğduğu,
5-Müteveffa sigortalı … … 12.03.2015 tarihinde doldurduğu başvuru formunda kendisinin bildiği ancak sigorta şirketine beyan etmediği rahatsızlıklarını beyan etmesi gerektiği aşikar olup, müteveffanın başvuru formunda söz konusu hastalıklarını beyan etmesi halinde sigorta şirketinin sigortalıdan alacağı primin daha yüksek olacağı, Sayın Mahkemenizin atacağı Aktüer Bilirkişi tarafından sigortalıdan alınması gereken primin hesaplanarak, TTK 6102 1439/2 maddesinde belirtildiği üzere poliçede vefat tarihi itibari ile geçerli olan 126.972,48-TL’nin ödenen primle ödenmesi gereken prim oranına göre tenzil edilerek davalı … … … A.Ş tarafından davacıya ödenmesi gerektiğinin tartışılabileceği, kanaatinde olduğumuzu bildiririz “şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.”
Bilirkişiler … tarafından anılı bilirkişi ek raporunda özetle;
”..Sayın Mahkeme 29/03/2022 tarihli duruşma tutanağında, TTK 1439/2’nin 1.ve 2.cümlesinde sigorta ettirenin ihmali ve kusuru olması hallerine 2 farklı sonucun bağlandığı da gözetilerek alternatifli değerlendirme yapılması görevi … ‘ya vermiştir. TTK 1439.maddede riziko gerçekleştikten sonra sigortalının beyan yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğunun öğrenilmesinin sonuçları hüküm altına alınmıştır. Bu madde beyan yükümlülüğünün ihlalinin kasten mi yoksa kusura dayanarak mı oluştuğuna göre iki sonuç doğurmakta olup aşağıda açıklanmıştır.
1-Sigorta yapılmasını etkileyecek tüm hususları sigorta şirketine bildirmesi yükümlülüğünün aslen sigortalıya ait olduğu, ancak sigortalının bankaya öncelikli olarak kredi kullanmak amacıyla gelmiş olması ve hayat sigortasına ilişkin yükümlülüklerini bilmemesinin mümkün olacağı gerekçesi ile sigortalının , sigorta şirketine vermesi gereken bilginin sigorta şirketince sigortalıdan talep edilmesi gerektiği, sigortacılık işlemlerinin hukuka ve sigortacılık prensiplerine uygun olarak yürütülmesi sorumluluğunun sigorta şirketine ait olduğu, sigortalının bildirmesi gereken rahatsızlarına ilişkin sağlık beyanının da usulüne uygun ve amacına hizmet eder nitelikte alınmasının önem arz ettiği, dosya içerisinde yer alan Başvuru Formunda sğalık beyanının yer almakta olduğu, sigortalı tarafından imzalandığı, sağlık beyanında birçok hastalık için ameliyat veya tedavi olup olmadığı sorulmuş ve hemen karşısında “Hayır” cevabının matbu yazılmış olduğu, alınan beyanın amacına hizmet edip etmediği hususunun değerlendirilmesi ve Sayın Mahkemenin “matbu olarak yazılmış cevaplar içeren sağlık beyanının amacına hizmet etmediğine ve bu durumda sigortalının beyan yükümlülüğü ihlalinin kasta değil kusura dayalı olduğunun kabul edilmesi gerektiğine kanaat getirmesi durumunda sigorta tazminatından kusur indirimi yapılması gerektiği, 126.972,48-TL tutarındaki vefat tazminatının, sigortalı için Sayın Mahkemenin takdir edeceği oranda kusur indirimi yapılarak ödenebileceği, örneğin sigortalının kusurun %50 olduğuna kanaat getirilmesi durumunda 126.972,48*(%100-%50)=63.486,24-TL’ nin ödenmesine hükmedilmesi gerekmektedir.
2-Sayın Mahkeme imzalı alınmış olan sağlık beyanın amacına hizmet ettiğine kanaat getirmesi durumunda sigortalının beyan yükümlülüğü ihlali kasten yapılmış sayıldığı ve poliçe öncesi var olan hastalıklar ile ölüm arasında illiyet bağı olup olmadığına göre değerlendirme yapılması gerektiği , 06/10/2020 tarihli kök bilirkişi raporunda … …’nın poliçe öncesinde mevcut olan hastalıkları ile ölüm sebebi arasında illiyet bağı bulunmadığının belirlendiği , bu nedenle sigorta şirketinin TTK 1459/2.maddesinde yer alan sözleşmeden cayma hakkının bulunmadığı , ancak 126.972,48-TL tutarındaki vefat tazminatının , alınan primle alınması gereken prim oranında indirilmesi yani sigortacının bilgi eksikliği ile tahsil ettiği prim ile beyan edilmeyen hastalığı bilseydi sigortalıdan tahsil edeceği sür primli prim oranında tazminatı indirmesi gerektiği , Sigorta şirketinin bu hastalıklar için varsa sür prim uygulamasını gösteren Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bildirmiş olduğu tarifesini sunması ve bu hastalıklar dahilinde ödenmesi gereken primin sür prim tarifesine göre hesaplanması gerekmektedir. Dosyaya sunulmuş bir sür prim tarifesi bulunmadığından, böyle bir tarifenin bulunmadığı ve 126.972,48-TL tazminatın tamamının davacılara ödenebilir olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar herhangi bir değerlendirme içermemekte olup, yalnızca dava konusu olayda TTK 1439.maddenin uygulanma usulünü açıklamaktadır. Konuya ilişkin 26 sayfadan müteşekkil kök bilirkişi raporu ve iş bu ek rapor içeriğinde;
-Dosya içerisinde yer alan ve sağlık beyanını içeren Başvuru Formunun sigortalı tarafından imzalanmış olduğu, imza belirli bir konudaki iradeyi dışa yansıtan bir araç, bir belgenin kişiye aidiyetinin saptanmasında esas , imza edilen belgede yazılanların bilindiği, kabul edildiği ve onaylandığı sonucunu doğuran ve sahibinin alacak, borç ya da taahhüt altına sokan kişisel bir iz olduğu, bu imza ile birlikte form ve içeriğinde yer alan hususların sigortalının iradesini yansıttığı, beyan ve taleplerini içerdiği ve bu konuda her türlü bilgiye de sahip olduğu teyit ve tevsik edildiği, sigortalının beyan yükümlülüğü ihlalinin kusura dayanmayacağı,
-Sigorta şirketinin ret sebebi olan ve beyan edilmeyen kalp ve böbrek hastalıkları ile ölüm arasında illiyet bağı olmadığından TTK 1439.maddesi gereği, şirketin Hazine Müsteşarlığından onaylı sür prim tarifesinin sorgulanması gerektiği, TTK 1439/2 maddesi Sigorta Şirketi beyan edilmeyen hastalıklar ile ilgili sür prim uygulayarak poliçede bulunan vefat teminatının lehtara indirerek ödeme ruhsatı verdiği, sigorta şirketi tarafından ödenecek tazminatın ödenen prim ile ödenmesi gereken sür primli prim oranında indirilerek hak sahiplerine ödenmesi gerektiği,
-Sigorta şirketi bu indirim ruhsatının kullanabilmesi için Hazine Müsteşarlığınca Onaylanmış sür prim tarifesini dava dosyasına ibraz etmesi gerektiği, ancak dava dosyasında söz konusu sür prim tarifesi bulunmadığı, bu durumda poliçeye ait onaylı bir sür prim tarifesinin olmadığı kanaati oluştuğu, şirketin sür prim uygulaması bulunmadığından 126.972,48-TL vefat tazminatının tamamının davacılara Veraset ve İntikal Vergisi ilişiği kesilerek veraset ilamında bulunan paylara istinaden ödenmesi gerektiği kanaatinde olduklarını arz ederiz. “şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.”
Bilirkişiler … tarafından anılı bilirkişi 2.ek raporunda özetle;
”..Öncelikle belirtmek gerekir ki bilirkişi raporumuzda talep etmiş olduğumuz herhangi bir sür prim tarifesi dosyaya sunulmamıştır. Poliçe düzenlenirken beyan edilmeyen hastalıklar dahilinde ödenmesi gereken primin sür prim tarifesine göre hesaplanması gerekmektedir. Ancak … … … A.Ş tarafından dosyaya sunulan itiraz dilekçesinden sür prim uygulamasına ilişkin tarife bulunmadığı anlaşılmıştır.
İtiraz dilekçesinde kusur indirimi yapılacaksa bilirkişi raporumuzda örnek olarak vermiş olduğumuz %50 kusur indiriminin yetersiz olduğu ifade edilmiştir. Kusura ilişkin takdir Sayın Hakime ait olup, raporda yalnızca örnek hesaplama sunulmuştur.
Son olarak TTK 1439/2 maddesi gereği dikkate alınması gereken sür primin 12//09/2019 tarihli bilirkişi raporunda verilmiş olan %208,7 olarak kullanılması talep edilmiştir. İlgili bilirkişi raporunda aktüer bilirkişi IAUSS Skor Hesaplama Algoritması gereği sür primin %207,7 olması gerektiği ifade edilmiştir. İlgili algoritma beynelmilel aktüerya kuralları arasında yer almamaktadır. Ayrıca tarife serbestisi sebebiyle şirketin kendi sür prim oranlarını belirlemiş olması kullanıyor olması gerekmektedir. Aksi halde belirlenecek oran sigortacılık tekniğine aykırı olacaktır.
Şirketin bir sür prim tarifesi ve uygulaması bulunmaması nedeni ile 126.972,48-TL vefat tazminatının Veraset ve İntikal Vergisi ilişiği kesilerek Veraset İlamında bulunan paylara istinaden ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. “şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
1.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 22/07/2019 tarihli mütalaada sonuç olarak ”..Kişi ile … … … AŞ arasında 12.3.2015 başlangıç tarihli uzun süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi imzalanıldığı, 15.12.2017 tarihinde öldüğü bildirilen … oğlu 1964 doğumlu … … hakkında düzenlenmiş olan dava dosyasının tetkikinde;
1-Adli dosyada kayıtlı bilgilerde kişinin 15.12.2017 tarihinde hastaneye sırt ağrısı şikayeti ile getirildiği, muayanesinde ve tetkiklerinde torakal aortada anevrizmatik genişleme ve rüptürle uyumlu görünüm tespit edildiği, şok tablosunda olduğu, kardiyopulmoner arrest geliştiği, desenden aort rüptürü tanısıyla resusitasyon yapılarak acil operasyona alındığı, ameliyat boyunca resusitasyona devam edildiği, yapılan tüm müahalelere rağmen öldüğü dikkate alındığında;
Kişinin ölümünün patolojik kökenli (travmatik olmayan) aort anevrizma rüptürü ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu,
2- Kişi ile … … … AŞ arasında 12.3.2015 başlangıç tarihli uzun süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi imzalanıldığı, söz konusu sözleşmede, herhangi bir hastalık bildiriminde bulunulmamış olmakla birlikte; sözleşme tarihi öncesinde ;kişide ;koroner arter hastalığı, arteriel hipertansiyon, hiperkolesterolemi, kronik obrüktif akciğer hastalığı, diabetes mellitus “hastalıkları tanılarının bulunduğu,
3-Sorulduğu üzere sözleşme öncesi tanısı konulan hastalıkların bildiğinin kabulu gerektiği, ölümüne neden olan aort anevrizması oluşumunda kendisinde mevcut olan kronik hastalıkların etkisi ve katkısı olacağı, ancak mevcut verilerle ne düzeyde etkisinin olduğunun bilinemediği oy birliği ile mütalaa olunur. ”denilmektedir.
Mahkememizce incelenen … Tüketici Mahkemesi’nin 2018/… Esas, 2021/… karar sayılı dosyasında; davacının ve davalıların aynı olduğu davacı tarafça vefat tarihi itibariyle müvekkillerinin Kredi borcunun bulunmadığının tespitine, müvekkillerinin vefat tarihinden sonra ödediği ve ödeyeceği fazla ilişkin dava ve talep arttırım hakları saklı kalmak üzere Şimdilik 100 TL olmak üzere Kredi taksit tutarlarının yasal faizi ile birlikte müvekkillerine iadesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, anılan davanın mahkememiz dosyası ile aynı gün ancak saat olarak daha ileri bir saatte açıldığı, mahkemece”.. İlk bilirkişi heyet raporundaki doktor bilirkişi kalp doktoru olmayıp bu doktor bilirkişinin tıbbi mütalaasında poliçe başlangıç tarihinden önceki hastalıklar arasında illiyet bağının bulunmadığı sonucuna varılmış ise de kalp ve damar cerrahisi alanındaki doktor bilirkişilerden alınan son 2 bilirkişi raporunda murisin sigorta yapılması esnasında beyan etmediği sağlık durumu ile ölüm sebebi arasında illiyet bağı olduğunun tespit edildiği, konu ve uzmanlık durumu nedeniyle illiyet bağı konusunda son 2 bilirkişi raporunun hükme esas alınması gerektiği, ilk bilirkişi heyet raporunda sigorta bilirkişisinin de bulunduğu ve bu raporda sağlık durumunu beyan yükümlülüğünün muris tarafından ihlal edildiğinin tespit edildiği, raporun bu yönüyle kısmen hükme esas alındığı, sigortaya doğru bildirim yapılsaydı sigorta şirketinin bu poliçeyi tanzim etmeyeceği veya farklı prim tutarı ile veya daha farklı şartlarla poliçe tanzim edeceği, sonuç olarak davacının davasında haklı dayanak olmadığı kanaatine varılmakla davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur.” denilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın kesinleşmediği görülmüştür.
TTK.’nun 1435. Maddesinde Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.
TTK MADDE 1439- (1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
(2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder. Şeklinde düzenlenmiştir.
Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Davacılar vekilinin, müvekkillerinin 15/12/2017 tarihinde vefat eden … …’nın mirasçıları olduğunu, murisin, davalı … Bankasından kredi kullandığını, bu krediye ilişkin diğer davalı … … … A.Ş tarafından Azalan Teminatlı Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, davalı sigorta şirketinin bu poliçelerde Kaza Sayılmayan Vefat teminatını da sağladığını, murisin ölüm sebebinde koroner arter yırtılması sebebi ile vefat ettiği yazdığını, müvekkilleri tarafından , kredi koruma amacı ile yapılan sigorta poliçesindeki teminat kapsamında kalan bakiye kredi borçlarının ödenmesi istenildiğinde sigortanın murisin hasta olduğu ve bu bilgiyi sakladığı ve beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile ödeme yapmadığını beyanla eldeki davayı ikame ettiği, mahkememizce ve işbu davadan sonra ikame edilen …Tüketici Mahkemesinin yukarıda anılan dosyasında alınan bilirkişi raporları ile dava dışı murisin beyan etmediği hastalıklar ve ölüm sebebi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının araştırıldığı, yukarıda anılan mahkemece alınan son raporlarda heyette kalp doktorunun da bulunduğu ve yine mahkememizce alınan ATK raporunun 5 kişilik heyetten alındığı, bu raporlarda murisin poliçe tanzimi sırasında beyan etmediği hastalılar ile vefatı arasında illiyet bağının bulunduğunun belirlendiği, mahkememizce alınan ATK raporunda ayrıca murisin sözleşme öncesi tanısı konulan hastalıkları bildiğinin kabulu gerektiği tespitinin yer aldığı, İstanbul Bam 17. H.D. Nin 2019/3657 esas ve 2023/768 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, TTK’nun 1435. maddesine göre, sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı murisin, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu, sigortalı murisin poliçe tanziminden evvel kendisinde var olan ancak poliçenin tanzimi sırasında bildirmediği hastalıklar ile gerçekleşen ölüm arasında illiyet bağı bulunduğuna göre sigortalı murisin, beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının kabulü gerektiği, muriste mevcut olan hastalıkların kalp, kronik obrüktif akciğer hastalığı, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, astım ve diyabet olduğu , murisin beyan etmediği hastalıkların sayı ve insan vücuduna etkileri bakımından ciddi nitelikte ve hayatı doğrudan etkileyen hastalıklar olduğu, bu nedenle bu hastalıkların beyan edilmemesi nedeniyle artık murisin kasta varan ağır kusurlu davranmış olduğu , TTK 1439/2.2.c. uyarınca da davalıların sorumluluğunun ortadan kalktığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 35,90-TL’den mahsubu ile eksik kalan 233,95-TL harcın davacı taraftan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 1.000-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı … vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/10/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır