Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1166 E. 2020/515 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1166 Esas
KARAR NO : 2020/515

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
ASIL DAVA TARİHİ : 05/12/2018
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 30/10/2019
KARAR TARİHİ : 20/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye’de kozmetik ve gıda takviyesi ürünlerini kapsar şekilde doğrudan satış alanında faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’nın kalabalık bir dinleyici kitlesi önünde yaptığı konuşma içeriğinde sarf ettiği ifadelerin, ithamların, hakaret içerikli sözlerin ve kendi ürünlerinin satın alınmasını, müvekkil şirket gibi rakiplerinin ürünlerinin alınması durumunda Türkiye’ye karşı top tüfek satan adamlara yardım edildiği yönündeki iddiasının haksız rekabet kurallarını ihlal ettiğini beyanla haksız rekabetin tespiti ile videoların her türlü mecradan kaldırılmasını, müvekkil şirket lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı sıfatının ve pasif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının ve dava dışı…A.Ş.’nin sürekli başarı sağlayan, büyüyen, hedef kitleyi cezbetmeye başlayan müvekkilini devamlı suçlu yani, davalı pozisyonunda tutarak piyasada kötülemek ve rekabet dışı bırakmak için müvekkili hakkında davalar açtıklarını, anılı bu iki şirketin yabancı sermayeli şirketler olup, saf ithalatçı olduklarını, Türkiye’de küçük de olsa üretim tesislerinin bulunmadığını, ancak müvekkili şirketin ürünlerinin üretimini, kalite kontrolünü,… işlemlerini, sağlık ve hijyenik denetim ve ambalajlama işlemlerini kendisi yapan entegre tesislerinin sahibi olduğunu, dava konusu konuşma içeriğinin şirket içi bir işletme yemeğinde gerçekleştiğini bu nedenle aleniyet teşkil edecek şekilde kalabalık bir kitleyi hedef almadığından haksız rekabet oluşturmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; davacı karşı davalının Türkiye’de hiçbir sanayi faaliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin ise 8 yıl önce piyasa girip önemli bir pazar payına ulaştığını, müvekkilinin başarısını durdurmak, engellemek ve yavaşlatmak için müvekkil hakkında ikisi… A.Ş. Birisi…Kozmetik tarafından açılan davaların dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olduğunu beyanla ana davanın reddini, karşı davalarının kabulünü, davacı karşı davalının haksız rekabet fiilinin tespitini, belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere şimdilik 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 10 ATM’nin 2019/568 esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin… markasını kullanarak doğrudan satış sektöründe davacı ile benzer nitelikte ürünleri üreten ve davacı ile rakip konumunda bulunan bir şirket olup davalı …’nın ise davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’nın hakaret içerikli sözler ile haksız rekabet kurallarını ihlal ettiğini, bu konuşmanın davalı şirketin hesaplarında yayınlandığını ve sonrasında da konuşmanın video kaydının çeşitli sosyal medya hesaplarından kamu ile paylaşıldığını, bu nedenlerle davalı şirket yönetim kurulu başkanının yaptığı konuşma içerisinde kullanılan ifadelerinin haksız rekabet olduğunun tespitine ve haksız rekabet teşkil eden beyanların düzeltilmesine, davacı şirket lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, TTK’nun 59. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın masrafı davalılara ait olmak üzere Türkiye’de en yüksek tiraja sahip 5 gazetede yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 10 ATM’nin 2019/568 esas sayılı dosyasında davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın derdest olup aynı davanın İstanbul … ATM’nin … esas sayılı dosyasında görüldüğünü, huzurdaki dava ile İs. … ATM’deki davanın sonuç ve talep kısmının HMK m. 114 (1)/ı hükmü anlamında aynı olduğunu, her kiki davada da davacı yanı olup İst. … ATM dosyasında daval… A.Ş. İse de, bu şirketin… A.Ş.’nin grup şirketi olduğunu,…A.Ş.’nin üretim şirketi olan… A.Ş.’nin pazarlamacısı olduğunu, İst. … ATM’dosyasında alınan bilirkişi raporunda davanın … A.Ş.’ye yönetilemeyeceğine dair görüş belirtilmesinden sonra huzurdaki davanın açıldığını, aynı konuda iki dava açılmasında davacının korunmaya layık bir menfaati olmadığını, huzurdaki davanın TTK anlamında … A.Ş.’nin kendi mensupları arasında bir şirket şöleni bağlamında yapılmış bir gece toplantısında, yani bir iç toplantıda mensupların motivasyonu bağlamında söylenmiş, i çerik itibari ile hiçbir şekilde haksız rekabet teşkil etmeyen, aldatmaya, yanıltmaya, kandırmaya yönelik olmayan bir konuşmaya dayandırıldığını, iç toplantıda yapılan konuşmanın davalı şirketin yönetim kurulunun isteği ile dışa aktarıldığı, yayınlandığı iddiasını kabul etmediklerini, davacının iş bu davası ile dava dışı … kozmetik A.Ş.’nin davalı şirkete ezme politikasına dahil olduğunu, … Kozmetik A.Ş.’nin çok kısa sürede davalı şirkete karşı iki ayrı dava açtığını, davaların dava dilekçesinin aynı sistematiğe ve üsluba sahip olduğunu, davacının sözleşmeleri kendisine söylenmiş gibi kabul etmesinin dava dışı bir kabul olduğunu, davacının bu sözleri bahane ederek dava açmasının davalı şirkete karşı yürütülen yüklenme politikasını aşikar eden bir haksız rekabet eylemi olduğunu, bu nedenle İst. … ATM’de görülen davaya verilen cevapla birlikte birde karşı dava açtıklarını, davacı şirketin doğrudan satış derneğinin kurucu üyesi olduğuna yönelik açıklamalarının davalı şirkete karşı olan eylemlerin bir cephe halinde yürütüldüğünü ortaya koyduğunu, davacının HMK.m. 84/2 uyarınca teminat yatırmasını, derdestlik itirazlarının kabul ile davanın öncelikle bu nedenle reddini, hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosyanın iddia, savunma ve dosya kapsamı çerçevesinde, haksız rekabet alanında uzman Ticaret Hukukçusu Yard. Doç. Dr. … ile İletişim Uzmanı Prof. Dr….ve kozmetik alanında uzman sektör bilirkişisi …marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 29/05/2019 tarihli kök rapor teminle dosyamız arasın alınmıştır.
Bilirkişiler anılı kök raporlarında özetle;
“Sayın Mahkemenizin 15.3.2019 tarihli ara kararında; karşı davada talep olunan 15.000 TL harca esas değer miktarlı maddi ve manevi tazminat alacağına ilişkin davanın dosya esasından tefriki ile yeni bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir. Bu sebeple heyetimizce hazırlanan raporda karşı davada ileri sürülen iddialara ilişkin değerlendirmelerde bulunulmayacaktır.
Davacının iddialarına dayanak oluşturan konuşma, davadışı… tarafından yapılmıştır. Davacı konuşmada yer alan şu ifadelerin haksız rekabete neden olduğunu ileri sürmüştür:
“Burda, bu gece birinciliğimizi kutluyoruz. Biriz bir… Rakibimiz yok. Rakip diye bir şey yok. Topu gelsin, topu gelsin kim varsa topu gelsin. Gelseler de ne olacak? Türkiye’de …’nin borusu öter arkadaş. Neden …’nin borusu öter? Çünkü …, aileyi bir arada tutmasını bilir. … kimsenin hakkını yemez… ne söz verirse onun arkasında durur.”
“Sekiz yıl önce aldık bu bayrağı,… pazarında yabancılar koşturuyor. Biri birinci biri ikinci… Onları bunları sömürüyor ediyor. Bir tane Türk firması çıktı çekilin lan kenara dedi biz geliyoruz. Şimdi diyoruz topunuz gelin.”
“Rakipler… Bizden önceki bir numara, 2,5 arttırmış Türkiye satışını, iki buçuk. Ne demek iki buçuk? Komik. Eğer benim firmam 2,5 attırsa tüm ekibi kovardım. 2,5 ne demek ya… Dalgaya bak. Ya alay etmek gibi bir şey. 7 gün bayram yapmışlar. Utanmazlar, biz bunlara Türkiye’de para kazandırmışız yıllarca.”
“Arkadaşlar bir de Türkiye’de yabancı firmalarda orada burada acemi acemi müdürler bilmem neler var. Satış Müdürüymüş, ülke müdürüymüş, şirket müdürüymüş. 30-35 yaşlarında garip garip çocuklar var. Saçma sapan konuşuyorlar. Karşıma çıksa şurada altına işer. Yemin diyorum size duramaz. Bunlara taviz vermeyin. Ezin geçin. Bunların hepsi hikaye, palavra. Bunların topu gelsin topu. Topunu alın bir tane etmez. Hepsi palavra.”
“O acemi müdürlere de şuradan bir selam yolluyorum. Hiç bir tanesi abuk sabuk konuşmasın. Onları gerçekten o kafesin içine görürsem sokarım. Yani hiç karşıma çıkmasınlar. Çıkarlarsa da fena yaparım. Öyle yabancılara, Amerikalıların hakkın koruyacağım diye abuk sabuk laflar bilmem neler. Canlı yayın yapan herkes açsın her yere gitsin. Onları karşımda görmek istiyorum.”
“Söylediğim gibi Türkiye’de…’nin borusu öter arkadaşlar. Borusu… Borusu …’nin öter. Hiçbir tanesinin hiçbir şeyi ötmez. Hiçbir tanesi de karşımıza gelip ağzını açamaz. Yalan yalan… ‘Biz doğrudan satış derneği üyesiyiz.’ Olsan ne olur olmasan ne olur? Doğrudan satış derneği kim? Sen almışsın 5 tane yabancıyı doğrudan satış… Gel bakalım benim altıma Türk doğrudan satış derneği kurayım. Girsene! Yiyorsa girsene! Palavracılar. Herkesi uyutup uyutup gidiyorlar. Bunları da naklen yapan duysun o şarlatanların hepsi.”
“Eğer bunun dışındakileri alırsanız siz bize karşı top tüfek satan adamlara paye verip yardım ediyorsunuz anlamına gelir.”
“Sibel Hanım bizde çalışıyordu ve ben orada gazeteciler geldi. …, …odur budur falan filan. Ya bir deli çıkmış bir şeyler anlatıyor… ben de dedim ki buyrun benim o. Ne anlatıyorsun dedi biz bir röportaj yapalım. Buyurun yapın dedik. Geldiler hepsi. Burada …, burada öbürü filan… Kadınca… Erkekçe… Dedim ki, …da … de bizimle Türkiye’de rekabet edemez. Var mıydı böyle bir manşet hatırlıyor musunuz?”
Değerlendirme:
Ticaret Hukukunun hiçbir konusu haksız rekabet hukuku kadar değişmeye ve gelişmeye müsait değildir. Her geçen gün yeni haksız rekabet halleri gündeme gelebileceği gibi her somut uyuşmazlıktaki -küçük bile olsa- mevcut farklılıklar benzer sonuca ulaşmayı engelleyebilecektir. Her somut olayın özelliği dikkate alınmak suretiyle yapılan eylemin saiki, amacı, tekrar sayısı, uygulanan yöntem ya da araç gibi hususlar değerlendirilerek haksız rekabet teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekir. (Şenocak, Kemal, “İşletme Personelinin Ayartılması Meselesinin Haksız Rekabet Hükümleri çerçevesinde (TTKm.56) Değerlendirilmesi”, AÜHFD, C.50, S.2, 2001, s. 206). Nitekim Yargıtay’ın 30.10.2012 tarihli ve 2011/13478 E. ve 2012/16860 K. numaralı kararında da “bir eylemin haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği her somut olayın özellikleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ila 63. maddeleri arasında yer verilen haksız rekabet hükümlerinin amacı bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabet ortamının teminidir. Bütün katılanlardan kasıt; tedarik edenler (rakipler), müşteriler ve kamu üçlüsüdür (Tekinalp, Ünal, “Yeni Haksız Rekabet Hukukunda Amaç, İlke ve Üç Boyutluluk”, Prof. Dr. Seza Reisoğlu Armağanı, Ankara, 2016, s. 34). Bu üçlü yapı gereği haksız rekabet davalarında davacı ve davalı taraflar yalnızca rakipler değildir; rakip olmayanların da haksız rekabet davaların tarafı olması mümkündür (Yasaman, Hamdi, “Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Kapsamı”, İsviçre Borçlar Kanunu’nun İktibasının 80.Yılında İsviçre Borçlar Hukuku’nun Türk Ticaret Hukuku’na Etkileri, İstanbul, 2009, s. 4; Bozer, Ali / Göle, Celal, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 2017, s. 191).
TTK m.54/2’de bir davranış veya ticari uygulamanın haksız rekabete neden olup olmadığının tespitinde istifade edilebilecek genel ilke ortaya konmuştur. Bu hükme göre, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Bir davranış veya ticari uygulamanın haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için failin kusurunun bulunması ise gerekmez (Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 24. Basıdan Tıpkı Basım, Ankara, 2018, s. 351; Karayalçın, Yaşar, Ticaret Hukuku (I. Giriş – Ticari İşletme), 3. Baskı, Ankara, 1968, s. 453). Kusur yalnızca haksız rekabet sebebiyle açılacak maddi ve manevi tazminat davaları yönünden aranacak bir unsurudur.
Kanun koyucu TTK m.54/2’de genel ilkeyi belirledikten sonra TTK m.55’te başlıca haksız rekabet hallerini örnekleyici şekilde saymıştır. Bir davranış veya ticari uygulama TTK m.55’te sayılan hallerden birisinin kapsamına giriyorsa haksız rekabet teşkil eder; bu davranış veya ticari uygulama için TTK m.54/2’ye göre ayrıca bir inceleme yapılması gerekmez (Nomer Ertan, N. Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, 2016, s. 97). Zira TTK m.55’te sayılan haller doğası gereği TTK m.54/2’de belirtilen ilkeye aykırılık oluşturacak eylemlerdir.
Somut olayda davacı tarafından ileri sürülen iddialar TTK m.55/1-a-1’de düzenlenen kötüleme suretiyle haksız rekabet ve TTK m.55/1-a-5’te düzenlenen karşılaştırma yapmak suretiyle haksız rekabet halleri çerçevesinde ele alınabilir.
TTK m.55/1-a-1’e göre, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet teşkil eder. TTK m.55/1-a-1 hükmünün amacı rekabet ortamına katılanların ticari itibarını korumaktır. Kötüleme suretiyle haksız rekabetten söz edebilmek için; bir beyanın bulunması, bu beyanın rekabet ortamını etkilemeye elverişli olması ve yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici şekilde bir başkasını veya onun mallarını vs. kötüleyici nitelikte olması gerekmektedir. Ancak bu hüküm kapsamında değerlendirme yapabilmek için bu beyan neticesinde rekabet ortamının mutlaka etkilenmiş olması veya kötüleyen ile kötülenen arasında rekabet ilişkisinin olması gerekmez (Pekdinçer, Tamer, “Kötüleme Suretiyle Haksız Rekabet Eylemi ve Bazı Özel Durumlar”, Prof. Dr. Merih Kemal Omağ’a Armağan, Cilt II, s. 514-516).
Kötüleme suretiyle haksız rekabet eyleminden söz edebilmek için beyanın niteliği yönünden üç durumdan birinin gerçekleşmesi yeterlidir. Beyanın yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olması halinde haksız rekabet gerçekleşecektir. İçerik itibariyle gerçeğe aykırı beyanlar, yanlış; içerik itibariyle doğru olmakla birlikte ifade ediliş şekli sebebiyle muhatap kitlede gerçekte olduğundan farklı bir algı yaratacak beyanlar, yanıltıcı; doğru olsa bile maksadını aşarak karşı tarafın ticari itibarını zedeleyebilecek beyanlar ise gereksiz yere incitici olarak nitelendirilir (Pekdinçer, a.g.e., s. 516-520).
Kötüleme suretiyle haksız rekabet ile ilintili olarak ifade özgürlüğünden de söz etmek gerekmektedir. Anayasa’nın “VIII. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlıklı 26. maddesinin ilk fıkrasında “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” denilerek bireylerin ifade özgürlüğünü anayasal koruma altına almıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrası ise bu hakkın, diğer sebeplerin yanı sıra, “başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla” sınırlanabileceğini belirtmiştir. O halde, ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığı, konumuzla ilgili boyutuyla bakıldığında, bir başkasının haklarının bu özgürlüğün sınırı olduğunu söylemek pekâlâ mümkündür. Diğer bir ifadeyle, bir bireyin anayasa ile güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğü, ona başkaları veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme hakkı bahşetmemektedir.
Nihayet denebilir ki, bir gerçek veya tüzel kişi hakkındaki şikayet veya eleştiriler her zaman kötüleme suretiyle haksız rekabet eylemine vücut vermez; bu nitelemenin yapılabilmesi için kullanılan ifadelerin TTK m.55/1-a-1’de belirtilen nitelikte (yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici) olması gerekmektedir.
Aynı konuşmada yer alan ifadelerin bir kısmı ise TTK m.55/1-a-5’te düzenlenen karşılaştırma yapmak suretiyle haksız rekabet hali kapsamında ele alınabilecek niteliktedir. Anılan hükme göre, “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek” haksız rekabet teşkil eder.
Karşılaştırma yoluyla haksız rekabetten söz edebilmek için öncelikle birden fazla teşebbüs ya da onların sunduğu mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması gerekir. Söz konusu bağlantının doğrudan veya dolaylı şekillerde kurulması mümkündür (Moroğlu, Erdoğan, “Karşılaştırmalı Reklam ve Yargıtay Kararları”, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu XI: 13-14 Mayıs 1994, Ankara, 1994, s. 5 vd.). Doğrudan bağlantı, rakiplerin ya da onlara ait mal veya hizmetlerin, açık veya örtülü şekilde işaret edilmesi şeklinde kurulur. Rakiplerin ya da onların mal veya hizmetlerinin isimleri veyahut onlara ait markalar kullanılarak karşılaştırma yapılması halinde bağlantı açık şekilde kurulmuş olur. Bağlantının rakipleri veya onların mal veya hizmetlerini tasvir eden sözler, sloganlar, renkler, çizgiler yoluyla kurulması halinde ise örtülü bağlantıdan söz edilir. Bağlantının dolaylı şekilde kurulduğu hallerde ise kullanılan ifadeler piyasanın tümünü veya belli özellikleri haiz bir bölümünü hedef almaktadır.
Hükmün uygulanabilmesi açısından aranacak ikinci unsur yapılan karşılaştırmanın yanlış (gerçeğe aykırı), yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak mahiyette olmasıdır. Bir kimsenin kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gereksiz yere kötüleyici şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırması TTK m.55/1-a-1’de düzenlenen kötüleme suretiyle haksız rekabetin özel bir görünüm şeklidir. Kötüleme fiilinin karşılaştırma yoluyla yapılması halinde özel hüküm niteliğindeki TTK m.55/1-a-5 uygulanır (PEKDİNÇER, a.g.e., s. 516).
Karşılaştırma yapan kişi kendi üstün taraflarını ortaya çıkarmak için rakiplerinin olumsuz taraflarını vurgulayabilir. Bu sebeple bir karşılaştırmanın az ya da çok rakipleri kötüleyici mahiyette olması tek başına haksız rekabete neden olmaz. Ancak yapılan karşılaştırmanın objektiflik, orantılılık ve gereklilik kriterlerine uygun olması gerekir. Aksi halde yapılan karşılaştırma gereksiz yere kötüleyici nitelikte olduğu için haksız rekabete neden olacaktır (BOZBEL, Savaş, Karşılaştırmalı Reklam Hukuku, Ankara, 2006, s. 126; YILMAZ, Asuman, “Karşılaştırmalı Reklamlarda Gereksiz Yere Kötüleme Yasağı”, İÜHFM, C. LXXV, S. 2, 2017, s. 819-821).
Somut olayda öncelikle dava dışı … tarafından yapılan bir konuşmada kullanılan ifadelerin haksız rekabete neden olup olmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir…. konuşmasının içerisinde yer yer “pazardaki yabancılar” gibi örtülü ifadelerle konuşmanın sonunda ise davadışı … ve davacı… şirketlerinin isimleri zikredilmek suretiyle bu şirketlerin hedef alındığı anlaşılmaktadır. Nitekim anılan konuşmanın davacı tarafı hedef aldığı noktasında davalı vekilinin bir itirazı bulunmamaktadır.
… tarafından kullanılan,
“Sekiz yıl önce aldık bu bayrağı, network pazarında yabancılar koşturuyor. Biri birinci biri ikinci… Onları bunları sömürüyor…”
ifadesi incelenecek olursa; Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılan Güncel Türkçe Sözlük’e göre sömürmek fiili “Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak” anlamına gelmektedir. Bu ifade davacıyı karalayan bir ifadedir. Dosya kapsamında davacı şirketin bir kimseden veya kurumdan haksız çıkar sağladığını gösteren bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu ifadenin gerçeğe uygun olduğu söylenemeyecektir. Bu şekilde dayanaktan yoksun bir ithamla bir başkasının haksız çıkar sağladığını ileri sürmek TTK m.55/1-a-1 anlamında haksız rekabet teşkil eder.
…’nın,
“Arkadaşlar bir de Türkiye’de yabancı firmalarda orada burada acemi acemi müdürler bilmem neler var. Satış Müdürüymüş, ülke müdürüymüş, şirket müdürüymüş. 30-35 yaşlarında garip garip çocuklar var. Saçma sapan konuşuyorlar. Karşıma çıksa şurada altına işer. Yemin ediyorum size duramaz. Bunlara taviz vermeyin. Ezin geçin.” şeklindeki ifadesi ise objektif bir durumdan ziyade kendisinin rakip şirketlerin müdürlerine ilişkin görüşlerini içermektedir. Konuşmada geçen “yabancı firmalar” ifadesi ile kastedilen firmalardan birinin davacı şirket olduğu anlaşılmaktadır. …’nın davacı şirketin müdürleri için kullandığı “acemi”, “garip garip çocuklar”, “karşıma çıksa şurada altına işer” gibi rakip şirketlerin müdürlerini aşağılayıcı ifadelerin gereksiz yere incitici nitelikte olduğu kanaatindeyiz.
… tarafından kullanılan,
“…Yerli malı logolu ürünleri hem kolimize hem malımıza hem faturamıza nereye vuracaksak vuracağız. Bu ne demek biliyor musunuz? ‘Ben ülkemi seviyorum. Ben ülkemi koruyorum. Ben bu ülke için varım.’ demektir bu. Eğer bunun dışındakileri alırsanız siz bize karşı top tüfek satan adamlara paye verip yardım ediyorsunuz anlamına gelir.” ifadesi ise yerli malı logolu ürünler ile bu logoyu taşımayan ürünler arasında bir mukayese içermektedir. …yerli malı logosu taşımayan ürünleri almanın ülkemize karşı top, tüfek satan kişilere yardım anlamına geleceğini belirtmiştir. … yönetim kurulu başkanı olduğu …A.Ş. tarafından pazarlanan ürünlerin yerli malı olduğunu vurgularken, yerli malı veya yerli üretim logoları taşımayan ürünler satan şirketleri ülkemizin düşmanı olarak lanse etmiş, bu şirketleri ülkemize düşmanlık eden kişilere yardım etmekle suçlamıştır. Bu ifadeler objektiflik, orantılılık ve gereklilik kriterlerine uygun değildir. Dolayısıyla …’nın bu ifadeleri kullanması, TTK m.55/1-a-5 anlamında, gereksiz yere kötüleyici karşılaştırma yapmak suretiyle haksız rekabet teşkil etmektedir.
Anılan konuşma… A.Ş. şirketinin kurum içi bir toplantısında yapılmıştır. Davalı taraf buna istinaden yapılan konuşmanın haksız rekabete yol açmayacağını ileri sürmüştür. Ancak görüntülerden de anlaşıldığı üzere bu toplantı çok sayıda cihaz tarafından kayda alınmıştır. Hatta … konuşmasının bir yerinde “Canlı yayın yapan herkes açsın her yere gitsin. Onları karşımda görmek istiyorum.” ifadelerini kullanmıştır. Dolayısıyla bunun dar bir çevreye yapılan bir konuşma olduğu söylenemez. Ayrıca kötüleme veya karşılaştırma yoluyla haksız rekabet eyleminin gerçekleşebilmesi için açıklamanın kamuya açık şekilde yapılması şart değildir. Bazı hallerde, dar bir çevrenin haberdar olduğu açıklamaların da rekabeti etkilemeye elverişli olduğu söylenebilir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bir kararında, bir konut sitesindeki iç haberleşmeyi sağlayan e-posta grubuna gönderilen iletilerin haksız rekabet oluşturduğuna hükmetmiştir (Bkz. Yargıtay 11. HD, T. 5.11.2009, E. 20088/6880, K. 2009/11465). Yine bir başka Yargıtay kararında, kötülemenin belirli sayıda kişiye faks çekilmesi yoluyla gerçekleşebileceği kabul edilmiştir Yargıtay 11. HD, T. 27.4.2015, E. 2014/8684, K. 2015/5858). Şüphesiz ki açıklamanın rekabeti etkilemeye elverişli olup olmadığı her bir somut olayın kendi şartları ışığında değerlendirilmelidir. … yaptığı konuşmada toplantıya 1557 kişinin katıldığını belirtmiştir. Sosyal medyadan yapılan yayın yoluyla bu konuşma çok daha geniş bir kitleye ulaşmıştır. Dolayısıyla bu konuşmanın rekabet ortamını etkileme potansiyelinin olduğu kabul edilmelidir.
Son olarak, davalı tarafa husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı, yukarıda alıntılan konuşmayı yapan davadışı …’ya bir husumet yöneltmemiştir. Davalı taraf, bu kişinin yönetim kurulu başkanı olduğu… A.Ş.’dir. Dolayısıyla davadışı …tarafından kullanılan ifadelerin TTK m.55/1-a-1 ve TTK m.55/1-a-5 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilse bile bu ifadeler sebebiyle davalı şirketin sorumluluğuna başvurulup başvurulamayacağının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Haksız rekabetin faili bir gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Tüzel kişiler fiil ehliyetini organları aracılığıyla kullanır. TMK m.50/2’ye göre, organların hukuka aykırı fiillerinden ötürü tüzel kişinin sorumlu tutulması mümkündür2. Ayrıca fiili gerçekleştiren organ kusurundan dolayı kişisel olarak da sorumlu tutulabilir (TMK m.50/3). Yani tüzel kişi ve organ, organın gerçekleştirdiği hukuka aykırı fiillerden müteselsilen sorumludur (Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay-Özdemir, Saibe, Kişiler Hukuku, 17. Bası, 2018, s. 312).
Organı tarafından gerçekleştiren hukuka aykırı bir fiilden ötürü tüzel kişinin sorumlu tutulabilmesi için iki unsurun varlığı aranır. Öncelikle fiilin tüzel kişinin hak ehliyetine dahil olan bir konuda işlenmiş olması gerekir. İkinci unsur ise, organın bu fiili, görevini yerine getirirken işlemiş olmasıdır (Oğuzman / Seliçi / Oktay-Özdemir, s. 313; Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan, Kişiler Hukuku, 18. Bası, İstanbul, 2017, s. 258).
Anonim şirketler yönünden bu husus TTK m.371/5’te özel olarak düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Örneğin bir şirketin yönetim kurulu başkanının şirket adına gerçekleştirdiği bir yazışmada ve konuşmada rakipleri hakkında kötüleyici ifadeler kullanması veya yöneticisi olduğu şirket hakkında aldatıcı açıklamalarda bulunması halinde tüzel kişi aleyhine haksız rekabet davası açılabilecektir. Ancak bu kişinin arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbette benzer ifadeler kullanması halinde -kişisel olarak sorumlu tutulması mümkün olmakla beraber- tüzel kişi aleyhine haksız rekabet davası açılamayacaktır.
Davacının iddialarına dayanak oluşturan konuşmayı yapan… hem davalı …’nin hem de davadışı…A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanıdır. …A.Ş. kozmetik ürünleri üreten bir şirket iken…A.Ş. bu ürünlerin pazarlamasını yapmaktadır. Anılan konuşma…A.Ş.’nin doğrudan satış elemanları ile yapılan bir toplantıda yapılmıştır. Ayrıca konuşma içerik itibariyle de… A.Ş. ve rakipleri hakkındaki açıklamaları, ithamları ve değerlendirmeleri içermektedir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, tüzel kişinin organı tarafından gerçekleştirilen bir haksız fiil sebebiyle sorumlu tutulabilmesi için bu fiilin organın görevini yerine getirirken işlenmiş olması gerekir. Oysa …’nın yaptığı bu konuşma…A.Ş.’deki görevi ile alakalı bir konuşma değildir. …’nın bu şirketin yönetim kurulu başkanı olması, gerçekleştirdiği her haksız fiilden şirketin sorumlu tutulması sonucunu doğurmaz. Dolayısıyla … tarafından yapılan bu konuşma sebebiyle davalı …’ye husumet yöneltilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Sonuç olarak;
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yapılan değerlendirmeler neticesinde;
Davadışı … tarafından yapılan konuşmanın TTK m.55/1-a-1 ve TTK m.55/1-a-5 anlamında haksız rekabet teşkil ettiği, buna karşılık bu haksız rekabet eylemi sebebiyle …’ye husumet yöneltilemeyeceği” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce karşı dava bakımından değerlendirme yapılmadığı anlaşıldığından, ayrıca taraf vekillerinin rapora itirazlarının karşılanması amacıyla ayrıntılı, hüküm kurmaya ve İstinaf ile Yargıtay denetimine elverişli ek rapor düzenlenmesi maksadıyla bilirkişilerden ek rapor alınarak konuya ilişkin 27/05/2020 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Davacı, davasına dayanak oluşturan konuşma sebebiyle davalı …’ye husumet yöneltilemeyeceği yönündeki tespitimizin hatalı olduğunu, bunun bir dayanağı olmadığını, zorlama bir çıkarım olduğunu belirtmiş ve bu hususun davalı tarafın dosyaya sunduğu hukuki mütalaanın etkisi ile rapora eklendiği varsayımında bulunmuştur.
Öncelikle ifade etmemiz gerekir ki, heyetimizin kök raporu hazırladığı sırada, Sayın … tarafından sunulan 10.5.2019 tarihli mütalaa henüz dosyanın içeriğinde yer almadığı için bu mütalaayı inceleme fırsatımız olmamıştır. Dolayısıyla davacı tarafın, heyetimizin bu mütalaanın etkisi ile değerlendirmelerde bulunduğumuz yönündeki kaygısının yersiz olduğunu ve davaya ilişkin tespitlerimizin tümüyle heyetimizin incelemeleri ve değerlendirmeleri sonucunda oluştuğunu belirtmek isteriz.
Kök raporda da açıklandığı üzere, haksız rekabetin faili bir gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Tüzel kişiler fiil ehliyetini organları aracılığıyla kullanır. TMK m.50/2’ye göre, organların hukuka aykırı fiillerinden ötürü tüzel kişinin sorumlu tutulması mümkündür. Ayrıca fiili gerçekleştiren organ kusurundan dolayı kişisel olarak da sorumlu tutulabilir (TMK m.50/3). Yani tüzel kişi ve organ, organın gerçekleştirdiği hukuka aykırı fiillerden müteselsilen sorumludur (Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay-Özdemir, Saibe, Kişiler Hukuku, 17. Bası, 2018, s. 312).
Organı tarafından gerçekleştiren hukuka aykırı bir fiilden ötürü tüzel kişinin sorumlu tutulabilmesi için iki unsurun varlığı aranır. Öncelikle fiilin tüzel kişinin hak ehliyetine dahil olan bir konuda işlenmiş olması gerekir. İkinci unsur ise, organın bu fiili, görevini yerine getirirken işlemiş olmasıdır (Oğuzman / Seliçi / Oktay-Özdemir, a.g.e., s. 313; Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan, Kişiler Hukuku, 18. Bası, İstanbul, 2017, s. 258).
Anonim şirketler yönünden bu husus TTK m.371/5’te özel olarak düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Örneğin bir şirketin yönetim kurulu başkanının şirket adına gerçekleştirdiği bir yazışmada ve konuşmada rakipleri hakkında kötüleyici ifadeler kullanması veya yöneticisi olduğu şirket hakkında aldatıcı açıklamalarda bulunması halinde tüzel kişi aleyhine haksız rekabet davası açılabilecektir. Ancak bu kişinin arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbette benzer ifadeler kullanması halinde -kişisel olarak sorumlu tutulması mümkün olmakla beraber- tüzel kişi aleyhine haksız rekabet davası açılamayacaktır.
Somut olayda, davacı tarafın iddialarına dayanak oluşturan konuşma davadışı … tarafından yapılmıştır. Bu kişi hem davalı …’nin hem de davadışı…A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanıdır. … üretim yapan bir şirket iken; …A.Ş. doğrudan pazarlama alanında faaliyet göstermektedir. Davadışı… söz konusu konuşmayı,… A.Ş.’nin doğrudan satış elemanlarının katıldığı şirket içi bir etkinlikte onlara hitaben yapmıştır. Ayrıca konuşmanın içeriğine bakıldığı zaman davadışı…’nın açıklamaları ile…A.Ş.’nin doğrudan satış alanındaki rakiplerine yönelik iddia ve ithamları içerdiği anlaşılmaktadır. Yani ne katılımcılar, ne organizasyon ne de konuşmanın içeriği itibariyle … ile ilişkilendirilebilecek bir eylem söz konusu değildir. Dolayısıyla …’nın bu konuşmayı …’deki görevini yaptığı sırada gerçekleştirdiği söylenemez. Bu sebeple de TMK m.50/2 ve TTK m.371/5 hükümlerine göre, yapılan bu konuşma sebebiyle davalı …’ye husumet yöneltilemeyeceği kanaatindeyiz. Nihai takdir elbette Sayın Mahkemenize aittir.
Sayın Mahkeme, heyetimizin görüşünün aksine, davalı …’ye husumet yöneltilebileceği kanaatine varırsa, davadışı …’nın yaptığı konuşmanın haksız rekabet teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekecektir. Bu hususta kök raporda yaptığımız açıklamaları tekrarla yetiniyoruz. Kök raporda da izah ettiğimiz üzere davadışı… tarafından yapılan konuşma TTK m.55/1-a-1 ve TTK m.55/1-a-5 anlamında haksız rekabet teşkil edecek mahiyettedir.
Davalı/karşı davacı taraf ise karşı dava yönünden ileri sürdüğü iddiaların değerlendirilmemesi sebebiyle kök rapora itirazda bulunmuştur. Davalı taraf, davacı …’in bu davayı müvekkilini davalı pozisyonda tutarak piyasada kötülemek amacıyla açtığını, bu amaçla davadışı… A.Ş. ile ortak hareket ettiklerini ve bunun TTK m.54/2 anlamında haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “A. Hak Arama Hürriyeti” başlıklı m.36 hükmünün ilk fıkrası “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmünü içermektedir. Böylece kişilerin hak arama özgürlükleri anayasal güvence altına alınmıştır. Ancak her özgürlük gibi hak arama özgürlüğü de sınırsız değildir; kişi salt başkasını zarara uğratmak amacıyla bu özgürlüğünü kullanmamalıdır. Nitekim bir kimse meşru yollardan haklarını ararken pekâlâ karşı tarafın haklarına saldırıda bulunabilir. Haksız rekabet hukuku açısından sorun ise bir kimsenin hakkını aramak amacıyla dava hakkını kullanırken karşı tarafa yönelttiği ithamların haksız rekabet olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, Karşı davacı (davalı), dava dışı… A.Ş.’nin de kendilerine benzer bir dava açtığını, davacı ile dava dışı … A.Ş.’nin ortak hareket ettiğini ve bunun da haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmektedir. Davadışı … tarafından yapılan konuşma birden çok rakibini hedef almaktadır. Bu husus konuşmanın içeriğinden de anlaşılmaktadır (“Sekiz yıl önce aldık bu bayrağı, … pazarında yabancılar koşturuyor. Biri birinci biri ikinci…”, “Arkadaşlar bir de Türkiye’de yabancı firmalarda orada burada acemi acemi müdürler bilmem neler var.”, “Doğrudan satış derneği kim? Sen almışsın 5 tane yabancıyı doğrudan satış… Gel bakalım benim altıma Türk doğrudan satış derneği kurayım. Girsene!” gibi). Dolayısıyla birden çok rakibin bu konuşma sebebiyle dava açmış olması tek başına haksız rekabet oluşturmaz. Her iki şirketin de benzer davalar açmış olması davalı/karşı davacı şirketin piyasanın dışına itilmeye çalışıldığını kanıtlamaya yeterli değildir. Aksini kabul, hak arama özgürlüğünün aşırı derecede kısıtlanması anlamına gelecektir. Bu sebeple davacı/karşı davalının bu davayı açmasının hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Sonuç olarak;
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yapılan değerlendirmeler neticesinde;
Dava konusu konuşma sebebiyle davalı …A.Ş.’ye husumet yöneltilemeyeceği,
Davacının huzurdaki davayı açmış olmasının tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, davalı/karşı davacının haksız rekabet iddiasını ispatlayacak başkaca olguları ortaya koyamadığı,” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Eldeki dosyada, asıl davanın; davalı şirket yönetim kurulu başkanının 13/10/2018 tarihinde yaptığı konuşmada geçen beyanlarının haksız rekabet fiili teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesi ve davacı tarafın manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, karşı davanın; karşı davalı şirketçe açılan asıl davanın haksız rekabet fiili teşkil edip etmediğine ilişkin olduğu, birleşen davanın ise; asıl davaya konu aynı vakıalar ve hukuki sebep ile davalı … şirketler grubunun pazarlamacısı olan …A.Ş.’ye ve beyanların sahibi şirket yönetim kurulu başkanına karşı açılan haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu tespit olunmuştur.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; asıl, karşı ve birşen davaların tarafları aynı sektörde faaliyet göstermekle mahkememizde alınan bilirkişi raporlarında da açıklandığı üzere 13/10/2018 tarihli toplantıda davalı şirket yönetim kurulu başkanının bir kısım ifadelerinin TTK’nun 55. maddesinde örnekseme yolu ile sayılan haksız rekabet fiillerinden olduğu, konuşma sahibinin “Sekiz yıl önce aldık bu bayrağı, … pazarında yabancılar koşturuyor, biri birinci biri ikinci… Onları bunları sömürüyor…” ve “Arkadaşlar bir de Türkiye’de yabancı firmalarda orada burada acemi acemi müdürler bilmem neler var. Satış Müdürüymüş, ülke müdürüymüş, şirket müdürüymüş. 30-35 yaşlarında garip garip çocuklar var. Saçma sapan konuşuyorlar. Karşıma çıksa şurada altına işer. Yemin ediyorum size duramaz. Bunlara taviz vermeyin. Ezin geçin.” şeklindeki ifadelerinin TTK’nun 55/1-a-1’de düzenlenen “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” suretiyle haksız rekabet fiili teşkil ettiği, “…Yerli malı logolu ürünleri hem kolimize hem malımıza hem faturamıza nereye vuracaksak vuracağız. Bu ne demek biliyor musunuz? ‘Ben ülkemi seviyorum. Ben ülkemi koruyorum. Ben bu ülke için varım.’ demektir bu. Eğer bunun dışındakileri alırsanız siz bize karşı top tüfek satan adamlara paye verip yardım ediyorsunuz anlamına gelir.” şeklindeki ifadesinin ise TTK’nun 55/1-a-5’te düzenlenen “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek” suretiyle haksız rekabet fiili teşkil ettiği, konuşmaların özel bir toplantıda yapılması nedeniyle haksız rekabet oluşturmayacağına ilişkin davalı yanın savunmasına konuşma sahibinin “Canlı yayın yapan herkes açsın her yere gitsin. Onları karşımda görmek istiyorum.” şekilindeki ifadesi karşısında itibar edilemeyeceği, konuşmaların sosyal medyada yayımlanması istenerek toplantı özelinde ifade edilmiş olmaktan çıkarıldığı, nitekim bu konuşmaların sosyal medyada yayımlandığı sabit olmakla rekabet ortamını etkilemeye elverişli olduğunun kabulünün gerektiği, konuşmalarda davacı şirket unvanı söylendiği gibi konuşmaların davacı … hedef aldığı noktasında davalı yanın bir itirazının olmadığı anlaşılmakla 13/10/2018 tarihli konuşmada geçen bir kısım ifadelerin haksız rekabet teşkil
ettiğinin mahkememizce tespit olunduğu ancak, asıl davada davanın … şirketler grubunun üreticisi olan … şirketine yönetilmiş olmasında; konuşmaların yapıldığı toplantının üretimle ilgili bir toplantı olmayıp doğrudan satış elemanları ile yapılan bir toplantı olması karşısında her ne kadar yönetim kurulu başkanının ifadeleri şirkete sirayet etse de üretici şirkete karşı açılan davada toplantının amacı ve konuşmaların hedefi nazara alındığında davalı… şirketine husumetin düşmeyeceği anlaşıldığından asıl davanın pasif husumet ehliyeti dava şartı yokluğundan usulden reddine, ayrıca asıl davanın davalı karşı davacı … kötülemek amacıyla açıldığından bahisle haksız rekabet teşkil ettiği iddiası ile açılan karşı davanın; asıl davaya konu konuşmaların haksız rekabet teşkil ettiğinin mahkememizce tespit edilmesi nedeniyle davalı karşı davacı … kötüleme amacını taşımadığı anlaşıldığından ve anayasal bir özgürlük olan hak arama hürriyeti nazara alındığında yerinde görülmeyerek esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, birleşen dava kapsamında;…şirketler grubunda pazarlama faaliyeti ile ilgili şirket olan …A.Ş.’nin doğrudan satış elemanları ile yapılan toplantıda bu şirketin de yönetim kurulu başkanı olan …’nın haksız rekabet teşkil eden ifadeleri nedeniyle yasal mevzuat çerçevesinde sorumlu olduğu, TMK’nun 50/2. maddesine göre organların fiillerinden tüzel kişinin sorumlu tutulabileceği, özel olarak TTK’nun 371/5. maddesinde düzenlenen hükme göre “Temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur” denilmek suretiyle görevin yapıldığı sırada haksız fiilin işlenmiş olmasının şirketin sorumlu olma nedeni olarak düzenlendiği, şirket adına düzenlenen bir organizasyonda davalı yönetim kurulu başkanının şirket görevi nedeniyle orada bulunarak konuşma yaptığı kabulünün hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu nedenle konuşmaların kişisel olarak yapıldığının kabul edilemeyeceği, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi de nazara alındığında davalı …Ş.’nin birleşen davada haksız rekabet teşkil eden fiillerden davalı yönetim kurulu başkanı ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla, birleşen davanın kabulü ile, davalı şirket … A.Ş. yönetim kurulu başkanı davalı …’nın 13/10/2018 tarihli sosyal medyada yayımlanan bir kısım konuşma içeriklerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, haksız rekabetin önlenmesine, hüküm özetinin tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde 1 defaya mahsus olmak üzere hüküm kesinleştikten sonra masrafı davalı taraflardan alınmak suretiyle ilanına ve 5.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine dair açıklanan gerekçelerle asıl, karşı dava ve birleşen davaya ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: gerekçesi açıklandığı üzere;
A)Asıl davanın HMK’nun 114/1-d maddesi gereğince pasif husumet ehliyeti dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
1-Davacı tarafından yatırılan 85,39 TL peşin harçtan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile fazla yatan 30,99 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana iadesine,
2-Davalı… Kozmetik… Tic. A.Ş. kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 3.400 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
B)Karşı davanın esastan REDDİNE,
1-Alınması gereken 54,40 TL karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı… Ltd. Şti. kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 3.400 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
C)Birleşen dava yönünden;
1-Haksız rekabete yönelik davanın KABULÜ İLE,
Davalı şirket … A.Ş. yönetim kurulu başkanı davalı …’nın 13/10/2018 tarihli sosyal medyada yayımlanan bir kısım konuşma içeriklerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, haksız rekabetin önlenmesine,
Hüküm özetinin tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde 1 defaya mahsus olmak üzere hüküm kesinleştikten sonra masrafı davalı taraflardan alınmak suretiyle ilanına,
2-Manevi tazminata yönelik davanın KABULÜ İLE,
5.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 341,55 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 85,39 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 85,39 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 129,79 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu 60 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 3.400 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
20/10/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza