Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1141 E. 2019/136 K. 19.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1141
KARAR NO : 2019/136
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2018
KARAR TARİHİ : 19/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 02/07/2013 tarihli dava dilekçesinde özetle ; Müvekkili şirket ile davalı yan arasında ticari bir ilişki bulunduğunu, bu bağlamda davalı yanın 17.349,10.-TL borcunun olduğunu, alacağın tahsil edilmemesi üzerine ….İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak davalı yanın takibe haksız ve kötü niyetli bir şekilde itiraz ederek durdurduğunu, bu nedenle davalı yanın haksız itirazının iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 22.07.2013 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sektörünün öncü firmalarından olduğunu, davacı yanın tebliğ edilmeyen fatura ile takip başlattığını, başlatılan takibin haksız olduğunu, bu nedenle itiraz edildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 18.10.2012 tarihli sözleşmeye dayandığını, bu sözleşmeye göre davacı yanın yapacağı işleri eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim etmediğini, ayıplı ifa edilen hizmetler nedeni ile davacı yana reklamasyon faturası düzenlenip tebliğ edildiğini, Taraflar arasındaki cari hesap kayıtlarında da bakiyenin sıfır (0) olarak göründüğünü müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarında davacı yanın herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacı yana gecikmeden doğan zararlar ve ayıplı mallara ilişkin açıklaması ile 17.349,63.-TL tutarında fatura düzenlendiğini ve tebliğ edildiğini, davacı yanın yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmesi gerektiğini bu nedenlerden dolayı davanın reddine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
… İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında özetle; 18.318,00-TL tutarındaki toplam alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faiz ile birlikte tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına alınan 28/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı yanın ticari defterlerinde, takip tarihi itibarı ile , davalı yandan kaydi olarak 17.349,10.-TL alacaklı göründüğü, Davalı yanın ticari defterlerinde davacı yana 01.01.2013 tarihi itibarı ile kaydi olarak 17.349,10.-TL borçlu göründüğü, ancak bu borcun 2013 yılı içerisinde fatura düzenlenerek kapatıldığı, ancak davalı y,an tarafından düzenlenen ve davacı yana olan borcunu kapattığı fatura içeriğinde belirtilen ” Sözleşmeye istinaden gecikmeden dolayı oluşan zarar ve ayıplı mallar” ifadesine konu zarar hesabının neye göre yapıldığının tespit edildiğinin anlaşılamadığı, dolayısı ile düzenlenen bu faturanın içerik olarak somut bir belgeye değil, davalı yorumuna dayandığı, izaha ve ispata muhtaç olduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 27/04/2015 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı temerrüt yönünden takibe konu kıldığı miktardaki alacağının karşı yan açısından temerrüt anını tam tevsik eder sarahatle bir bildirimi dosyaya sunmadığından, davacı yanın davadaki isteminin asıl alacak tutarı = 17.349,10.-TL ölçüsünde muhik olarak kabul olunabileceği bu yönde hüküm kurulduğu takdirde, davacının istemi gibi takibin devamı yönünde karar tesis olunabileceği, icra inkar tazminatı hususunda takdirin mahkemeye ait bulunduğu, davacının davası kabul olunduğu koşulda onun asıl alaca kolan yönünden takip tarihinden itibaren kısa vadeli avans faizi oranında faiz de talep edebileceğini mütalaa etmiştir.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; Davacının davasının kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı 24/05/2017 tarihli bozma ilamı ile;
“Mahkeme kararları belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararın gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay’ca denetlenmesi de mümkün değildir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi T.C. Anayasası’nın 141/3. maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Kararda Diger hususlar yanında, delillerin tartışılması, red ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakalarla bunlardan çıkarılacak sonuç ve hukuki sebebin gösterilmesi gerekir. Gerekçe doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki sebeplere düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konmalı, maddi olgularla hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız görüldüğünü anlayıp değrlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçesinin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenlemeler karşısında zorunludur. Bu hükümler bir yana bırakılarak bilirkisi raporuna atıfla yetinilmesı “gorünurde gerekce” olup, yasanın aradığı gerekçeli karar sayılamaz. Kararın gerekçesiz yazılması ise başlı başına bozma nedenidir.
Bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; kararda iddia ve savunmalar ile bilirkişi kurulu rapor ve ek raporu özetlendikten sonra davalının savunma ve itirazlarını kabul etmeme gerekçeleri, geç teslim ve ayıba dair savunmalarının red gerekçeleri açıklanmadan, bilirkişi raporu ve ek raporunun hangi nedenlerle hükme yeterli görüldüğü izahsız bırakılarak sonuca varıldığı ve bu haliyle kararda denetime elverişli gerekçe bulunmadığından sair temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya Mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dava; İtirazın iptali istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak incelenmesi sonucunda; Taraflar arasında 18.10.2012 tarihli sözleşme akdedilerek davalının yapımını üstlenmiş olduğu … Evlendirme Dairesi’nin muhtelif koltuklarının davacı tarafından sözleşmede yazılı miktarının temini hususunda anlaşmaya varıldığı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye göre teslim tarihinin 07.11.2012 ve 18.11.2012 tarihleri olduğu ve satış bedelinin KDV dahil 88.000,00-TL olarak belirlendiği, davacı taraf sözleşmeye konu edimini yerine getirdiğini iddia ederek davalı tarafça ödenmeyen 17.349,10-TL alacak miktarı üzerinden davalı aleyhine takibe giriştiği, davalı taraf ise; davacının fatura içeriği hizmeti eksiksiz ve ayıpsız ifa etmeden alacak iddiasında bulunduğunu beyan ederek davacı tarafça talep edilen miktar tutarında davacı tarafa 23.01.2013 tarihli ayıplı işler, zarar ve reklamasyon faturası düzenleyerek gönderdiği; ancak davacı tarafça söz konusu faturanın iade edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında sunulan bilirkişi kök ve ek raporlarında da belirlendiği üzere; Davacı tarafın ticari defterlerinde takip tarihi itibariyle davalı yandan 17.349,10-TL alacaklı göründüğü, davalı yanın 01.01.2013 tarihi itibariyle kaydi olarak davacı tarafa 17.349,63-TL borçlu göründüğü, yine 2013 yılı içerisinde “gecikmeden doğan ayıplı mallar” açıklaması ve … nolu fatura ile borç kaydının kapatıldığı, davacı yanın, davalı yana teslim ettiği emtiaların irsaliyeli fatura ile teslim edildiği, davalı tarafın teslimattan sonra tam cari hesap bakiyesi kadar ayıplı mallar ve gecikmeden doğan zararlar içerikli fatura düzenleyerek hesabını kendi defterlerinde kapatmış göründüğü, dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunda; mevcut haliyle incelenen davaya konu koltukların olağan kullanım aşınması ötesinde ayıplı olarak nitelendirilecek durumda olmadıkları, teslim anında tutulmuş bir tutanak ya da yaptırılmış bir inceleme bulunmadığından mevcut haliyle ayıplı olmadıklarının belirlendiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı iş bedelinin kalan kısmının ödenmediğini ileri sürerek takip başlatmış, davalı ise teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğunu ve geç teslim edildiğini savunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen “eser sözleşmesi” tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin kurulması ile birlikte yüklenici, eseri imal etme, iş sahibi ise ücret ödeme borcu altına girmektedir. Taraflar aksini kararlaştırmadıkları sürece yüklenici işin tesliminde ücrete hak kazanacaktır. Öte yandan, Türk Borçlar Kanunu’nun 474/I. maddesinde açık ayıplar yönünden iş sahibinin eserin tesliminden sonra eseri muayene edip ayıpları uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirmek yükümlülüğü getirilmiştir. Aksi halde, yani iş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır. Gizli ayıplar yönünden ise, iş sahibi, gecikmeksinin yükleniciye bildirmek zorundadır. Bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
Somut olayda; Davalı tarafça ayıp iddiasında bulunulduğundan ve ayıp ihbarının varlığı her türlü delille ispatlanabileceğinden taraf delilleri toplanmış ve davalı tanıkları dinlenilmiştir. Dinlenilen davalı tanık beyanları nazara alındığında; davalı tarafça süresinde ve usulünce ayıp ihbarında bulunulduğu hususunun ispatlanamadığı, davalı tanıklarının; “ustaları oradaydı kendilerine söyledik fakat yapmadılar” şeklindeki beyanlarının ayıbın niteliğine ya da ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı yahut ihbarın davacı yetkililerine usulünce ulaştırıldığına ilişkin bir belirleme içermediği; ayrıca davalı tarafça yaptırılan herhangi bir tespit bulunmadığından ve davaya konu koltukların mevcut halinde de ayıplı olduğuna ilişkin bir belirleme yapılamadığından teslimden aylar sonra Haziran ayında düzenlenmiş yedek parça değişimine ilişkin faturanın denetiminin de yapılamayacağı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede ise; temizlik hizmeti verileceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmadığından bu hususta sunulan fatura kapsamının da değerlendirilmeye alınamayacağı anlaşılmıştır. Kaldı ki davalı tarafın davaya konu mallara ilişkin faturayı teslim alıp süresi içerisinde itiraz etmeksizin ticari defter ve belgelerine kaydetmesinden sonra teslim edilen malların ayıplı olduğunu iddia ederek iade faturası düzenlemesinin de davalı yararına bir sonuç doğurmayacağı açıktır. Davalı taraf ayrıca faturaya konu malların geç teslim edildiğini iddia etmişse de; taraflar arasında imzalanan sözleşmede kararlaştırılan cezai şart niteliği itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesinde (818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu 158/2) düzenlenen ifaya ekli cezadır. Bu cezanın talep edilebilmesi için eser teslim alınırken anılan cezayı isteme hakkının saklı tutulması veya sözleşmede ihtirazi kayda gerek olmaksızın cezai şart istenebileceğine dair bir hüküm bulunması gerekir. Aksi halde ihtirazi kayıt konulmaksızın eserin teslim alınması durumunda ceza düşer. Somut olayda; davalı yan tarafından malların teslim alındığını açıklamakla birlikte, cezai şarta ilişkin bu hakkın saklı tutulduğu davalı yan tarafından iddia ve kanıtlanmış olmadığından geç teslime ilişkin cezai şart yönünden de düzenlenen iade faturasına konu kalan alacağın davacı tarafa ödenmesi gerektiği anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davalı tarafın … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında asıl alacak olan 17.349,10-TL yönünden itirazının iptaline karar verilmiş, koşulları ouştuğundan ve alacak likit olduğundan davacı taraf yararına icra inkar tazminatına hükmedilmiş, buna dair davanın kabulüne ilişikin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE;
… İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında davalı tarafın asıl alacak olan 17.349,10-TL yönünden itizarının iptali ile takibin aynı kayıt ve şartlarda devamına,
Alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 3.469,82-TL icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.185,11-TL ilam harcından 297,00-TL tamamlama harcı ve peşin alınan 204,80-TL’nin mahsubu ile bakiye 683,31-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 297,00-TL tamamlama harcı, 204,80-TL peşin harç ve 24,30-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 526,10-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.080,00-TL yargılama gideri davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerine bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/02/2019

Katip …

Hakim …