Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/111 E. 2018/855 K. 28.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/111
KARAR NO : 2018/855

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 29/01/2018
KARAR TARİHİ : 28/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu … tarafından yap-işlet-devret modeli sözleşme çerçevesinde yapılmakta olan Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’nun (İzmit Körfez Geçişi ve bağlantı yolları dahil), görevli şirket … A.Ş. tarafından yapımı devam eden Manisa-İzmir kesiminde proje yapım işleri ve danışmanlığı taşeron olarak müvekkeli… Proje tarafından yapılmakta olup …’a ait firma, … Proje‘ye … proje taşeronluğunu fatura karşılığı yaptığını, …’ın firması tarafından, …Proje çerçevesinde yapılan detaylı hesaplamalar neticesinde kazıklara statik ve deprem durumunda gelen yüklerin raporda belirtilen ebattaki kazıklar ile güvenli bir şekilde taşıtılabileceğinin sunulduğunu ve olur raporu verildiğini, ancak daha sonra yine sunulan raporda da tespit edildiği üzere sahada yapılan kazık yükleme testleri sonucunda komparatör saatleri ile kazık başlık betonu arasındaki mesafe yaklaşık 2 cm daha açıldığını, bu durumdan dolayı yüklemeye devam edilemediğini ve deneyin sonlandığını, kazık yükleme testi sonucunda başarısız olunduğunu, mevcut bir hukuki ilişkinin tarafları sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmezse bundan doğacak zararları tazmin etmek zorunda olduğunu, BK m.112 vd ile sözleşmeden doğan sorumluluğun düzenlendiğini, sorumluluk esasları neticesinde mesleği itibariyle kendisinden beklenen özeni göstererek geoteknik kabulleri doğru yapması gerekirken davalı tarafın hatalı yaparak müvekkilinin yüklenici firma kesintisine göre 30.273 TL zararına sebep olduğunu, bu durum neticesinde müvekkilinin çok büyük maddi zararlara uğradığını, başka ödemelerinin aksadığını, yıllardır bu sektörde olup güvenilen firmasının itibarının zedelendiğini, bu kusurlu davranışlarının yanı sıra bu yaşananlarla beraber müvekkilinin Antalya projesini de hazırladığını, projelerde de idare (…) onay süresi uzadığından zamanında müteahhit firmadan ( … Ortaklığı) Antalya işi için ödeme alınamadığını, bunun üzerine de …’ın firmasının yüklenici firmaya da (… İnşaat İ.O.) takip başlatıldığını, Antalya’daki müvekkile de ödeme emri gönderildiğini ancak o şirketin muhattap olmadığını ve 3. kişilere müvekkili olan şirketin borcu varmış gibi gösterildiğini, müvekkili firmanın geçmişte yaptırdığı işlere karşılık ücretleri her zaman fatura karşılığı ve zamanında ödemediğini, en son ödeme olan 10.000 TL avans verilmesini de müvekkilinin ücreti ödemekten kaçınmayan, tam tersine emeklerin karşılığını veren bir firma olduğunu gösterdiğini, ancak davalı sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğini, beklenen özeni göstermeyerek hatalı kabuller neticesinde olur raporu vererek müvekkilini mağdur ettiğini, bu olaylardan dolayı ayrıca Antalya’da iş yaptığı firmaya icra takibi yollayarak ticaret hayatıyla oynandığından dolayı ve iftiradan dolayı suç duyurusunda bulunacağının yanı sıra bu davayı açma gereğinin hasıl olduğunu, sonuç olarak yargılama sonucunda davalarının kabulüne, müvekkilinin uğradığı zararların tazmini için fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 30.273-TL maddi, 100.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, tebligat ve mernis sistemindeki adresten görüleceği üzere müvekkilinin yerleşim yeri ve adresinin Ankara olduğunu, bu nedenle İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili bulunmadığını, yetkili mahkemenin Ankara mahkemeleri olduğunu, bu nedenle dosyada başkaca usulü ve esasa ilişkin işlemler yapılmadan önce yetkisizlik kararı verilmesini, müvekkilinin davalı olma sıfatı olmadığını, dava dilekçesinde …’a ait firmadan söz edilmekte ve geoteknik proje taşeronluğu yapıldığı iddia edildiğini, bu nedenle müvekkilinin bizzat ve şahsi olarak davalı olmasının mümkün olmadığını, taraflarına hiçbir delilin tebliğ edilmediğini, bu nedenle varsa bile karşı delillerini sunmayacaklarını, öncelikle karşı tarafından delillerinin taraflarına tebliğini edilmesini, dava dilekçesinden davanın esası ve neye dayanarak dava açıldığı hususunda çok bir şey anlaşılmadığını, ancak kısaca belirtmek gerekirse taraflar arasında böyle bir davanın açılmasını haklı kılan ve gerçek olan hukuksal bir durum olmadığını, zorlama bir mantık ve hayal gücü ile dava açıldığını, esas yönünden hiçbir haklı nedeni olmadığını, dava dilekçesinin 1. paragrafında belirtilen iş dışında müvekkili ile … Proje/ … A.Ş.’ye yönelik veya başka bir sözleşme bulunmadığını, ikinci paragrafta belirtilen bir olur raporu olmadığını, teorik hesaplar sonucu sahada kazıkları bu yükü taşıyabilir’e yönelik bir hesap raporu olduğunu ve işin doğası gereği bunu teyit etmek amacıyla bir kazık yükleme deneyi yapılacağını ve deney sonucu teorik hesapları doğrularsa imalatlara devam edileceğini, bahse konu işte olduğu gibi herhangi bir nedenle doğrulamazsa kazık boyu ve tasarım değiştirilerek yola devam edildiğini, dünya literatüründe ve pratik uygulamalarda iddia edildiği gibi bir kazık bu kadar yük taşıyabilir diye kesin bir karar verilmesi ve bunun olur raporu olarak sunulması gibi bir durum olmadığını, Olur Raporu’nu ancak idare ve müşavir firmanın verebileceğini, müvekkili ve müvekkil şirketin böyle bir yetkisi olmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu işe karşılık hak etmiş olduğu 35.127,62 TL bedelin … tarafından işin nihayetlenmesi ve işvereni … AŞ tarafından kendisine (davacıya) ödeme yapılması sonucu müvekkilinin bu alacağı 26.02.2016 tarihli fatura karşılığında ödediğini, davacının haksızca ithamda bulunduğu gibi bir durum ve zarar olmuş olsa idi zaten müvekkiline bir ödeme yapılamayacağını, ayrıca yine aynı şekilde müvekkiline yönelik resmi bir yazışma, bir ihtarname vb. ile durum ihtar edilebilir, bildirilebilir olması gerektiğini, bunların yerine getirilmemesi ve ödemenin yapılması söz konusu işlere yönelik yükümlülüklerini yerine getirdiğinin ispatı olduğunu, yine iddia edildiği gibi …AŞ tarafından Armada’dan 30.273 TL’nin kesinti yapılmasının müvekkili ile ve müvekkilinin yapmış olduğu işle bir ilgisi bulunmadığını, davacının da belirttiği gibi davacı şirket …AŞ’ye otoyolun Manisa-İzmir kesiminde proje hizmeti verdiğini, bu işlerin bütünü içinde zamanında yapamadığını, yapmadığı veya hatalı yaptığı işler karşılığında söz konusu bu kesintiyi yapmış ise bunun davacıdan kaynaklandığını ve müvekkili ile ilgilisinin bulunmadığının mutlak olduğunu, davacının kendisinden kaynaklanan ve kendisinin sebep olduğu durumlardan doğan zararlarını (varsa) müvekkil firmaya yüklemeye çalışmasının haksız olduğunu, davacının çok büyük maddi kayıplara uğradığını, başka ödemelerinin aksadığını, itibarının zedelendiğini tamamen müvekkili tarafına olan iftirası olduğunu, davacının müvekkili ile ilgisi olmayan neden ve hususlardan dolayı kendi işverenleri ile yaşadığı ilişkilerinden dolayı müvekkilini suçlaması ve dava açmasını kötü niyetli olduğunu, -…- …Ortaklığı’na firmalarının antet ve imzalarının olduğu rapor ile KGM onay yazısına karşın bu işin bedelinin ödenmesi konusunda bildirimde bulunulduğunu, neticede bahse konu firmaların veya onlardan zamanında ödeme alamadığı için ödeme yapamadığını belirten …’ nın taraflarına borcu bulunmadığını, yapmış olduğu işin bedelini tahsil etmek ve ticaret hayatını sürdürmek için müvekkilinin gerekli işlemleri yapmasının doğal olduğunu, davacı tarafın 10.000 TL avans verdiğini, ücret ödemekten kaçınmadığını, tam tersine emeklerin karşılığını verdiğini iddia ettiğini, davacının bu ödemeyi müvekkili ile telefonla 21.09.2017 saat 17:30:51’de yapılan görüşme ertesinde ve kendisine görüşmelerin dijital kayıtlarının bulunduğunu mesaj atılmasına müteakip pişmanlığının (ve zorunlu olarak) bir göstergesi olarak yaptığını, kayıtlı görüşmede davacı tarafın müvekkiline yönelik “paranı ödemiyorum” diye mahkemeye başvuru yolunu gösterdiğini, müvekkilinin “ sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği , özen göstermediği, hatalı kabuller ile olur raporu verdiği “ iddialarının kesinlikle yalan olduğunu, Olur Raporu’nu ancak idare ve müşavir firma verebilir olduğunu ve dolayısı ile müvekkilinin Olur Raporu diye bir şey vermesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin özen göstermediğine ilişkin iddialar ile ilgili olarak müvekkilinin …’ a sunmuş olduğu raporlar ile ilgili görüş bildiren danışmanlarının Prof. Dr. … ve Dr. …olduğunu, bu kişilerin tanık olarak dinlenebileceği gibi iddialar ile ilgili olarak müvekkilinin çalıştığı anabilim dalının Türkiye’deki saygın bir topluluğu olan ve dünyada ülkemizi temsil eden… Mühendisliği Derneği’nin de göstereceği bir üye/öğretim üyesi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, sonuç olarak yetkisizlik kararı verilmesini ve yetkili mahkeme olan Ankara mahkemelerinin yetkili olduğuna karar verilmesini, taraflarına hiçbir delil tebliğ edilmemiş olduğundan tebliğ edilmesini ve bu aşamadan sonra delillerinin sunulması için süre verilmesini, müvekkilinin davalı sıfatının bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, yargılama yapılır ise ; haksız , usulsüz ve kötü niyetli açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama masrafları ile avukatlık ücretlerinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; Gebze Orhangazi İzmir Otoyolunun Manisa-İzmir kesiminde proje yapı işleri ve danışmanlığı davacı tarafından yapılan ve davalıya ait şirketin proje taşeronluğunu üstlendiği iş kapsamında geo teknik kabullerin doğru yapılmaması nedeniyle uğranılan zarar iddiasına dayalı 30.273-TL maddi tazminat, 100.000-TL manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı tarafın kanuni süresi içerisinde ibraz ettiği cevap dilekçesi ile yetki ilk itirazında (Ankara Asliye Ticaret Mahkemeleri) bulunması üzerine iş bu itiraz HMK’nın 117. maddesi uyarınca dava şartlarından sonra inceleme konusu yapılmıştır.
Bu doğrultuda yapılan değerlendirme sonucunda; davacı yanın huzurdaki davada davalı taraftan davalıya ait şirketin proje taşeronluğunu üstlendiği iş kapsamında geo teknik kabullerin doğru yapılmaması nedeniyle uğranılan zarar iddiasına dayalı tazminat isteminde bulunduğu, davalı tarafça yetki ilk itirazında yetkili mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirtildiği görülmüştür.
HMK’nın 6/1. maddesi uyarınca; “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde düzenlendiği, bu yetki kuralının kesin olmaması nedeni ile HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, Kanunun 19/2. maddesinin; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içerdiği, HMK’nın sözleşmeden doğan davalarda yetkiyi düzenleyen 10. maddesinde de esasen kesin yetki halinin söz konusu olmadığı, bu anlamda; birden fazla mahkemenin yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olması göz önüne alındığında, davacının, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu, davacının, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise, o zaman seçme hakkının davalı tarafa geçeceği açıktır.
Anılı kanuni düzenlemeler ve gerekçeler ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasında yetkili mahkemenin kararlaştırıldığı yazılı bir sözleşmeye rastlanılmadığı, davacı şirketin ticari merkezinin Kadıköy / İstanbul, davalının yerleşim adresinin Ankara olup HMK’nın 6. ve 10. maddeleri bağlamında işbu davanın davacı tarafından yetkili mahkemede ikame edilmediği, bu nedenlerle mahkememizin yetkili olmadığı, davacının, davasını bahsedilen genel ve özel yetkili mahkemelerde ikame etmemesi nedeni ile seçme hakkının davalı tarafa geçtiği, davalı yanın yetkili mahkemeyi Ankara Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirttiği anlaşılmakla; mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1- Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2- Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3- HMK nın 331. Maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4- Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/09/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza