Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/11 E. 2018/1072 K. 27.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/11
KARAR NO : 2018/1072

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 04/01/2018
KARAR TARİHİ : 27/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … tesisat no ile 14.7.1997 tarihinde elektrik idaresine müvekkil … Ltd. Şti. abone olduğunu ve ilişkisi 16/06/2000 tarihinde kesildiğini, vekaleten iş yapan …’ın elektriğin kesilmesine kalkılması üzerine haksız abonman borçları tahakkuk edildiğini öğrendiğini, sadece şirket adına vekaleten davalı 31/08/2001 başlangıç tarihli abonman sözleşmesi yaptığı ve bitiş tarihi 30/05/2011 olduğunu iddia ettiğini, ancak … nolu abonman sözleşmesini 14/07/1997 tarihinde yaptığını ve 16/06/2000 tarihinde sona erdiğini, davalı abonman dosyasını ibraz ettiğinde sözleşmenin 14/07/1997 tarihinde yapıldığı ortaya çıkacağını, adresleri belli olmasına rağmen tarafa bildirilmeden altı yıl sonra hudutları dışında … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile davacıyı icraya verdiğini, icra takibinde bir muamele yapılmadığı 2009 yılında işlemden kaldırıldığını, alacağın varlığını mahkeme kararına bağlamayıp, aradan yine beş yıl geçtikten sonra kanunsuz bir şekilde şirketle ilgisi olmayan kişinin elektriğinin kesilmesine teşebbüs ederek suç işlediğini, davalı bu şekilde dava mevzuu olan 6.704,67 TL ‘sına havi fatura tanzim ederek talepte bulunduğunu, davalıya 5/01/2015 tarihli … kayıt no ile abonman dosyasını sözleşmeyi göstermesi bilgi vermesi haksız tahakkuk ettirilen elektrik borcunun iptali için başvurduğu ve davalının cevap vermediğini, bu nedenle haksız tahakkuk ettirilen elektrik borcunun iptalini ve ücreti vekalet ve muhakeme masraflarının davalıya tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde davalı taraf olarak … A.Ş. gösterildiğini, ancak Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3/1c maddesi gereği perakende satış faaliyetleri ayrı tüzel kişilikler altında yürütüleceğinden … A.Ş. Kısmi bölünme suretiyle …’tan ayrılmış olduğunu, halihazırda perakende satış faaliyetlerini yürütmekte olduğunu, dolayısıyla dava konusu işlemler de perakende satış işlemleri ile ilgili kısma girdiğinden davalı tarafın … olarak düzeltilmesi gerekmekte olduğunu, davaya zamanaşımı yönünden itiraz ettiğini, müvekkil şirket kayıtlarında yapılan incelemede davacı tarafın iddiasının aksine davacı şirketin … nolu tesisat aboneliği 30/05/2011 tarihine kadar devam ettiğini, dava konusu tüketim bedelleri de 2001 ve 2002 yıllarına ait tüketim bedelleri olduğunu, dolayısıyla dava konusu tüketime ait fatura bedelleri davacı tarafın abonelik süresi içinde tahakkuk ettiğini, dava konusu tüketim bedelleri 2001/08 – 2001/12 – 2002/1 – 2002/02- 2002/03- 2002/04 dönemlerine ait olduğunu, fatura bedelleri ödenmemiş olup fatura bedellerinin toplamı yani asıl alacak 997,16 TL olduğunu, müvekkil kurum kayıtlarına göre fatura bedellerinden dolayı 29/12/2014 tarihi itibarı ile hesaplanan güncel borç masrafları ile birlikte 6.708,48 TL olduğunu, bu nedenle haksız davanın reddini ve mahkeme masrafları, vekalet ücretinin davacıya aidiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 02/09/2015 tarihli bilirkişi raporu özetle; Dosyaya ibraz edilen belge ve bilgilere göre davalının iddia ettiği 31/08/2001 tarihinde başlayan ikinci abonelik sözleşmesinin varlığını kanıtlayacak yeterli belgelerin bulunmadığını, bu nedenle davacının ikinci abonelik süresinde tüketildiği iddia edilen ve tüketim miktarları belli olmayan elektrik enerjisi ile ilgili 997,16 TL asıl alacak ve eklentilerini içeren bir borcu olmayacağını, ikinci abonelik sözleşmesinin varlığına karar verildiğinde; 597,62 TL tutarındaki ilk fatura tüketiminin, bu sözleşme kapsamında olmaması nedeniyle davacının asıl alacağın 997,16 TL- 597,62 TL = 399,54 Tl olması gerektiğini, dava konusu faturalar, davacıya tebliğ edilmeden ve alacak katileşmeden,işletme faizi hesabı yapılmaması gerektiğini, icra takibi borçluya tebliğ edilmeden ve borç katileşmeden, icra masraflarının ve avukat ücretinin borca ilave edilmesi gerektiği, bu durumda davalının 399,54 TL asıl alacağının, ödenen 7,40 TL düşüldükten sonra 399,54- 7,40 = 392,14 TL olacağı kanatine varılarak mütala etmiştir.
Mahkememizin 2015/190 Esas ve 2015/839 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/3210 Esas ve 2017/14261 Karar sayılı 19/10/2017 tarihli bozma ilamı ile;
“Dava; elektrik fatura borcundan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Elektrik abonelik sözleşmesini imzalayan ve aboneliği devam eden abone, tesisatta kullanılan elektrik bakımından elektrik dağıtım şirketine karşı sözleşme gereği sorumlu olduğu gibi, elektrik sayacının muhafazası konusunda da sorumluluğu devam eder. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin sözleşmesi iptal edilmediği sürece, fiili kullanıcı ile beraber elektrik dağıtım şirketine karşı kaçak elektrik kullanımı ve normal kullanım bedelinden dolayı müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.
Somut olayda; davacının … numaralı ticarethane abonesi olduğu, aboneliğinin başlangıç tarihinin 14.7.1997 tarihi olduğu, davacının … Belediye Başkanlığı’na söz konusu depoyu 16.06.2000 tarihinde kapattığına dair 28.06.2000 tarihli bildirimde bulunduğu, ancak aboneliğin sonlandırıldığına dair dosyada bilgi belge bulunmadığı, davaya konu edilen faturaların ise 2001/08, 2001/12, 2002/01, 2002/02, 2002/03 ve 2002/04 dönemlerine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından her ne kadar 31.08.2001 başlangıç tarihli ikinci bir abonelikten bahsedilse de hükme esas alınan bilirkişi raporunda da 31/08/2001 tarihinde başlayan ikinci abonelik sözleşmesinin varlığını kanıtlayacak yeterli belgelerin bulunmadığı, bu nedenle davacının ikinci abonelik süresinde tüketildiği iddia edilen ve tüketim miktarları belli olmayan elektrik enerjisi ile ilgili 997,16 TL asıl alacak ve eklentilerini içeren bir borcu olmayacağı belirtilmiş ise de, davacının … Belediye Başkanlığı’na yazmış olduğu depoyu kapatmış olduklarına dair yazı aboneliğin sonlandırılmış olduğunu göstermez. Davacı, 14.7.1997 başlangıç tarihli aboneliğini sonladırdığını ispatlayamamıştır.
Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen abone davacının sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı kararında da benimsenmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; dosyanın elektrik bedeli hesabı konusunda uzman bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, yukarıda açıklanan olgular da gözetilmek suretiyle davacının sorumlu tutulabileceği elektrik bedelinin hesaplanması için gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınması ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir hüküm verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizin 27/11/2018 tarihinde 3.celsesinde davacı şirket yetkilisinin; “davacı şirket tasfiye aşamasındadir, tasfiye memuru olarak ben atandım ve şirketi münferit imza ile temsil ediyorum, davadan feragat ediyoruz …” şeklinde beyanda bulunulduğu, beyanı okunup imza altına alındığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilince; “Davacı tarafın feragatine bir diyeceğimiz yoktur, yargılama gideri ve vekalet ücreti talebimiz vardır…” şeklinde beyanda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirket temsilcisi söz alarak; “Biz davaya konu borçtan aftan yararlanmak suretiyle kapatarak, ödedik, bu nedenle de davadan feragat ediyoruz, aleyhimize yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesin..” şeklinde beyanda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce vaki feragat üzerine davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 114,50-TL peşin harçtan 35,90-TL harcın mahsubu ile artan 78,60-TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.180,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarf edilen 77,50-TL’nin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair Tarafların yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/11/2018

Katip …

Hakim …