Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1089 E. 2019/1198 K. 24.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1089 Esas
KARAR NO : 2019/1198
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2018
KARAR TARİHİ : 24/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine … İcra Müd.’nün … esas sayılı ile takibe girişildiği, müvekkilinin borcunun bulunmadığını, takip dosyasının konusu senetteki imzanın müvekkile ait olmaması nedeniyle imzaya itirazlarının olduğunu beyanla müvekkili üzerindeki hacizlerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasını ve imzanın müvekkile ait olduğunun kabulü halinde ise açığa atılan imzanın kötüye kullanılması nedeniyle haksız haciz uygulandığını beyanla menfi tespit davalarının kabulüne ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı … Ltd Şti.’nin imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde müvekkil bankadan aldıkları kredilerinin geri ödenmesi maksadıyla 400.000 TL bedelli senedi müvekkile ciro ve teslim ettiğini, bononun vadesinde ödenmemesi üzerine müvekkilince takibe girişildiğini, davacının imzanın kendilerine ait olmadığı, tahrifat yapıldığı ve açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı şeklindeki beyanlarını kabul etmediklerini, bono üzerindeki imzanın davacıya ait olduğunu beyanla davanın reddini ve davacı aleyhine % 20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının senedin geçerli bir bono olduğunu ve genel kredi sözleşmesine teminat maksadıyla verildiği şeklinde beyanda bulunduğunu, … İcra Müd.’nün … esas sayılı dosyasındaki senedi eski şirketi adına çekmiş olduğu krediye teminat olarak yine sadece ve sadece şirketi adına boş bir şekilde teslim ettiğini, senette müvekilinin şahsını borçlandıracak bir imza atmadığını, senedin müvekkilinin iradesi dışında başkaları tarafından doldurulduğunu, senedin teminat senedi olması nedeniyle kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapılamayacağından takibin iptalinin gerektiğini beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi lehine kanaat yaratma gayesiyle beyanlarını çarptırdığını, mezkur bononun geçerlilik şartlarını haiz kambiyo senedi olduğunu, davacının bonoda kefil değil avalist olduğunu, aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse onun gibi sorumlu olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce celp edilen … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı icra dosyasının yapılan tetkikinde; takibin davacı tarafça davalı aleyhine 06/05/2016 tanzim 07/08/2017 vade tarihli 400.000 TL bedelli bonoya istinaden 255.341,98 TL alacağın avans faizi ile birlikte tahsili için yapılan icra takibinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce grafoloji uzmanı bilirkişiler …, …, … marifetiyle bilirkişi incelemesi icra edilerek konuya ilişkin bilirkişi raporu teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Tetkik konusu, A4 ebadına çizgisiz kağıda yazılmış, 07/08/2017 vade, 06/05/2016 tanzim tarihli, alacaklısı … A.Ş. Ödeyecek olanı borçlu … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Olan 400.000 TL değerli senet aslında bulunan …’a atfedilen iki adet imzanın …’ın eli mahsulü olduğu” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Dava; İİK’nun 72. maddesi kapsamında açılan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına konu senetteki imza inkarına dayalı menfi tespit davasıdır.
”Herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özellikleri tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.” (Yargıtay HGK’nun 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E. – 2001/483 K. sayılı kararı) tespitleri kapsamında Mahkememizce davaya konu, imza inkarı yöneltilen senet aslı getirtilmiş, davacının uygulamaya elverişli imza asılları, davaya ve imza inkarına konu senedin düzenleme tarihinden önceki dönemlere ait mukayeseye elverişli belgeler, yine senedin düzenlenme tarihinden önceki döneme ait davacının resmi kurumlar önünde atılmış imzaları celp edilmiş, davacının mahkeme huzurunda imza örnekleri alınmış, senet üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacı tarafça davaya konu senet altındaki imzanın davacıya ait olmadığı iddia edilmekle birlikte, bu iddianın kabul görmemesi halinde imzanın açığa atıldığı, açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı ileri sürülmüştür. Atılan imzalarda benzerlik bulunduğu çıplak gözle dahi tespit edilebilir olmakla birlikte, gerekçeli yazılmakla itibar edilir bulunan uzman bilirkişilerce hazırlanan raporda; teknik teçhizatlar kullanılmak suretiyle yapılan inceleme neticesinde senetteki imzaların kopya ve taklit edilmek suretiyle atılmış olduğunu gösterir grafolojik bulguların yer almadığı, işlek ve karakteristik tersim edildikleri, örnek imzalar ile kıyaslandığında imzaların baş tarafında bulunan M harfinin başlama ve bitiriliş yeri, tersimi, ebadı ile imzaların orta kısımlarında bulunan Ö harfinin tersimi, ebadı, bitiriliş özelliği, noktalama şekli ve tümünün tersim tarzı, ebat, meyil ve istikamet, işleklik derecesi, seyir, sürat, istif, itiyatlar ve tazyik vasıfları bakımından aralarında uygunluk ve benzerlik bulunduğu tespit edilmekle senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğu anlaşılmıştır.
“Hâkim, davada hangi çekişmeli vakıanın ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi sorusu ile karşılaşır; buna da ispat yükü denir. İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ve yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, s.1972).
Konu ile ilgili genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6’ncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
İspat aracı olan ve kendi içinde kesin – takdiri olmak üzere ikiye ayrılan deliller, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanamayacağı davalarda kural olarak taraflarca ileri sürülmedikleri müddetçe hâkim tarafından resen dikkate alınamaz.
Hâkimi bağlayıcı nitelikteki (kesin) delillerden belki de en önemlisi “senet”tir.
İspat yükü üzerine düşen taraf iddiasını yahut savunmasını adi yazılı senede dayandırır ve bu adi senet altında imzası bulunup senet kendisine karşı delil teşkil edecek olan kimse tarafından ikrar edilirse, o senet kesin delil teşkil edecektir [1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK), m. 296/2; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m.205/1].
Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması hâlinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır (HUMK, m.288/1; HMK, m. 200). Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir.
Senetle ispat zorunluluğu hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur.
Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290; HMK, m. 201).
Senedin tamamlanmış sayıldığını söyleyebilmek için imza kurucu bir unsurdur. İmzanın senet metni oluşturulmadan da atılabilmesi mümkündür. Bu hâlde “beyaza imza”dan söz etmek gerekir (Yavaş, M.: Senetle İspat ve Senede Karşı Senetle İspat Kuralları ile Bu Kuralların İstisnaları).
Kuşkusuz böyle bir imza onu atan için çok tehlikelidir. Zira genel hayat tecrübesi, imzalı boş kâğıdı karşısındakine veren kimsenin onun üzerine kendisini zararlandırıcı mahiyette ilaveler yapılabileceğini bilmesini gerektirir. Buna rağmen imzalı boş kâğıdı veren kimse, ki imzalı boş belge vermek de bir hukuki işlemdir, tehlikeleri peşinen kabul etmiş sayılacağı gibi, kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamaz.
Beyaza imza atan kimse karşı tarafın anlaşmaya uygun olarak daha önceden belirlenen esaslara göre senet metninin oluşturulacağı konusunda bir güvene sahiptir ve senet metnindeki borç kapsamından sorumludur. Bu sorumluluk beyaza imza atan kimsenin sözleşme metnindeki ifadelerin kendi iradesinin ürünü olmadığını ispat yükünü üzerine alması suretiyle tezahür eder. Ancak böyle bir iddia ile senedin hüküm ve kuvveti azalacağından Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 201. (HUMK’nın 290.) maddesi çerçevesinde bu iddianın kesin delille ispat gerekir.” (Yargıtay HGK’nun 18/04/2018 tarih ve 2017/13-619 E. – 2018/919 K. sayılı kararı)
Bu genel açıklamalardan sonra, somut olaya gelindiğinde; imzanın davacıya ait olduğu sabit olduğundan davacının açığa imza hakkındaki iddialarının incelenmesine geçilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince açığa imza atan sonucuna katlanır. Belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğu hususunun davacı tarafından aynı kuvvetteki delillerle ispatı gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı açığa attığı imzanın kötüye kullanıldığı iddiasını, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ispata yeter güçte belge sunarak ispatlayamamıştır. Açığa imzanın kötüye kullanılması suç teşkil etmekle, konusu suç teşkil eden hususlarda yemin teklifinde bulunulamayacağından (Yargıtay 19. HD’nin 2017/1016 E. – 2018/6275 K. sayılı kararı) davacıya yemin delili hatırlatılmamış olup tüm dosya kapsamından edinilen vicdani kanaat gereğince davanın reddine, dava sırasında davalı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden bu nedenle bir zarar oluşmadığı anlaşıldığından davalı yanın tazminatı talebinin reddine, dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
Davalı yanın tazminat talebinin REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 4.360,61 TL peşin harçtan 44,40-TL’in mahsubu ile arda kalan 4.316,21 TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 21.270,52 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/12/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza