Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1063 E. 2018/998 K. 09.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1063
KARAR NO : 2018/998

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :03/05/2017
KARAR TARİHİ : 09/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … adresinde kain meskenini davalıların babası müteveffa …’ye uzun yıllar önce kiraya verdiğini, kiracının 12.10.2014 tarihinde vefat ettiğinden davanın murisin mirasçılarına yöneltildiğini, murisin, müvekkilinin uzun yıllar kiracısı iken biriken kira alacaklarında ispat kolaylığı yaşamak ve sonraki dönemlerde belirsizlik yaşamamak adına sözlü kurulan kira sözleşme tarafların birbirine uyan karşılıklı irade beyanlarıyla bu defa yazılı hale getirildiğini, aynı biçimde; geçmiş yıl kira alacakları için de murisin borcunu bir kıymetli evraka bağlanması arzu edildiğini ve davaya konu 10.01.2014 düzenleme tarihli, 05.10.2015 vade tarihli ve 7.200 TL bedelli senet borçlu tarafından tanzim edilip müvekkiline verildiğini, senedin vadesinde ödenmemesi üzerine murisin mirasçıları hakkında … 37. İcra Müdürlüğü … E. no ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmışsa da mirasçıların senedin unsurlarından düzenleme yeri eksik olduğu için kambiyo senedi vasfını haiz olmadığını beyan ederek … 17. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde şikayet ettiklerini ve mahkemenin 23.01.2017 tarihli kararı ile şikayetleri kabul edilerek başlatılan takibin iptal edildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, bu hükmün borçluyu borcundan kurtarmaya yetmeyen maddi hukuka ilişkin olmayan bir karar olduğunu, mahkemenin bu hükmü karşısında senedin adi senet (emre yazılı ödeme vaadi) vasfında olduğunu ve elinde böyle bir senedi olan müvekkilinin kira alacağını talep etmesinde hukuki yararı olduğunun açık olduğunu, zira bu senet ile murisin kayıtsız şartsız bir para borcunu ikrar ettiğini, HMK m. 190/2 uyarınca bir karineye dayanan taraf sadece karine temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğunu, buradaki karine temeli, senedin alacaklı müvekkilinin elinde olması olduğuna göre bu karinenin aksini yani borcun ödendiğini ispat yükünün davalılar üzerinde olduğunu ve aradaki hukuki uyuşmazlığa konu senetle borç ikrar edildiğine göre ve senet miktarı da nazara alındığında senetle ispat zorunluluğu olduğunu, mahkemenin görevli olduğunu belirterek ödemeyen 7.200 TL alacağın senedin vadesi olan 05.10.2015 tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi ile yargılama giderleri ve ilam vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etdmiştir.
Davalılar vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Dava eğer kira alacağı davası ise, kiraların hangi aylara ait olduğunun ve aylık kira bedellerinin ayrı ayrı belirtilmesi gerektiğini, bu hususların dava dilekçesinde belirtilmediği gibi, kira sözleşmesinde de ödenmemiş kira bedelleri gösterilmediğini, bu nedenle dava dilekçesinde açıklık olmadığını, şayet davacı senetten ötürü alacaklı olduğunu iddia ediyorsa davasını ticaret mahkemesinde açması gerektiğini, bu nedenle öncelikle davanın görev yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kira alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, eğer davacının talep ettiği kiraların arasında dava tarihinden geriye doğru 5 yıldan önceki kira bedelleri varsa bunların zamanaşımına uğradığını, bunlara karşı zamanaşımı definde bulunduklarını ve zamanaşımına uğrayan kiralar yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kira sözleşmesinin makbuz hükmünde olduğunu, Kanununun 104’üncü maddesine göre, kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için alacaklı tarafından çekince belirtmeksizin makbuz verilirse, önceki dönemlere ait edimler de İfa edilmiş sayılır. Taraflar arasında 01/01/2014 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi yapılmış ise, bu sözleşme de makbuz hükmündedir. Çünkü daha önceki kiraları almadığına ve talep haklarını saklı tuttuğuna ilişkin bir ihtirazı kayıt içermediğini, bu itibarla davacının 01/01/2014 tarihinden önceki kiraları almadığını iddia etmesinin mümkün olmadığını, bu duruma göre de sadece 01/01/2014 ten, murisin vefat ettiği 12/10/2014 tarihine kadarki döneme ait ödenmemiş kira bedeli varsa onları talep edebileceğini, Müteveffa …’nin müvekkilinin murisi ve babası olduğu, 12/10/2014 tarihinde vefat ettiği, ayrıca davacının kiracısı olarak … adresindeki mecurda oturduğunun doğru olduğunu ancak müvekkilinin mahkemeye sunulan 05/10/2015 vadeli, 7.200 lira bedelli senedi de 01/01/2014 başlangıç tarihli 300 lira aylık kira bedelli kira sözleşmesini de kabul etmediklerini, bu belgelerdeki yazıların ve imzaların babasına ait olmadıklarını düşündüklerini, öte yandan muris 19/04/1934 doğumlu olup, senedin tanzim edildiği iddia edilen 10/01/2014 tarihinde ve kira sözleşmesinin düzenlendiği iddia edilen 01/01/2014 tarihinde 80 yaşında ve akıl sağlığının da yerinde olmadığını, imzalar ona ait bile olsa murisin sözleşme yapma ehliyeti bulunmadığını, davacının kira alacağı iddialarına bu yönden de itiraz ettiklerini, ayrıca 7.200 lira birikmiş kira borcu bulunan oldukça yaşlı birisinden bu kira borçlarına karşılık olarak 05/10/2015 vadeli (yaklaşık 2 yıl vadeli) senet alınması hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, dava dilekçesinde, 01/01/2014 kira sözleşmesi tarihinden sonraki kira bedellerinin ödenip ödenmediklerinin de bertilmediğini, çünkü ödenmediyse kira sözleşmesinin yapıldığı tarihte 7.200 lira olduğu iddia edilen kira borçlarının üzerine onların da eklenmesi gerektiğini, Müvekkilimin elinde, kira borçlarına ilişkin olarak murisin el yazısı ile tuttuğu bir ödeme çizelgesi mevcut olduğunu, bu çizelgeye göre murisin 2014 yılı nisan, ağustos ve eylül aylarına ait, aylığı 300 liradan, 3 aylık olmak üzere toplam 900.-TL tutarında kira borcu olabileceği anlaşıldığını, bu nedenlerle kira sözleşmesini, senedi, üzerlerindeki yazı ve imzaları, iddia edilen kira borcunu kabul etmediklerini, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu bu nedenlerle davanın reddine, davacının, müvekkilinin kendisine ödeyeceği vekalet ücreti tutarında, müvekkiline ödeme yapmaya mahkum edilmesine ve HMK m. 329/2 uyarınca 500 liradan 5.000 liraya kadar disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
… 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/415 Esas ve 2018/593 Karar sayılı dosyasında 09/07/2018 tarihinde görevsizliğine karar verilmiş olup, tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine hükmün 05/11/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava; Ödenmeyen kira bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça; davacının dava dilekçesinde belirttiği taşınmazını davalıların babası müteveffa …’ye kiraya verdiği, kiracı müteveffanın 12.10.2014 tarihinde vefatı nedeniyle eldeki davanın mirasçılarına yöneltildiği, müteveffanın geçmiş yıl kira borçları için 10.01.2014 düzenleme tarihli, 05.10.2015 vade tarihli ve 7.200,00-TL bedelli senedi tanzim ederek davacıya verdiği; ancak ödenmediğinden bahisle eldeki kira bedeli alacağına ilişkin davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça senedin vadesinde ödenmemesi nedeniyle murisin mirasçıları olan davalılar hakkında … 37. İcra Müdürlüğü’nün … Esas nolu dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, davalı mirasçıların senedin unsurlarından olan düzenleme yerinin bulunmadığından bahisle kambiyo vasfını haiz olmadığı iddia edilerek … 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016 /1262 Esas ve 2017/71 Karar sayılı dosyasında şikayete konu edildiği, ilgili mahkemenin 23.01.2017 tarihli ilamı ile senedin kambiyo vasfını taşımaması nedeniyle takibin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu bağlamda; davaya konu kira alacağı ancak, temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebilir. O ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğü de davacı tarafa aittir. Kambiyo vasfı taşımadığı belirlenen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. … 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1262 Esas ve 2017/71 Karar sayılı ilamı ile kambiyo senedi vasfını yitirdiği belirlenen bono nedeniyle eldeki uyuşmazlığın da kambiyo senedinden kaynaklandığı kabul edilemeyecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Bu durumda tarafların tacir olmamasına ve davanın da mutlak ticari nitelikte bulunmamasına nedeniyle, yine davacı tarafça taraflar arasındaki temel ilişkiye dayanılarak alacak talep edildiği anlaşıldığından eldeki davaya bakmakta mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmıştır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.nun 4/1-a maddesine göre; “Kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Mülga 1086 sayılı HMUK.’dan farklı olarak bu düzenlemede miktar ayırımı yapılmaksızın tahliye, alacak, tazminat, kiracılık sıfatının tespiti gibi tüm kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri Sulh Hukuk Mahkemesi olarak gösterilmiştir.
Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira ilişkisine dayandığının kabulü gerekir. Davanın, 6100 Sayılı HMK.nun yürürlüğe girmesinden sonra 03/05/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Görev kamu düzenine ilişkin olup bu hususun yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Bu nedenle mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki hükmü kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin Görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesini müteakip, bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddi kararının tebliğ edilmesini müteakip iki haftalık kesin süre içinde talep halinde dosyanın İstanbul Sulh Hukuk Mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
Her iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı meydana gelmekle kararın kesinleşmesine müteakip dosyanın merci tayini için İstanbul görevli istinaf mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Mahkememizin görevsizlik kararına konu talepler yönünden HMK’nın 331. Maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemede değerlendirilmesine, dosyanın yasal süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama giderleri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.09/11/2018

Katip …

Hakim …