Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1013 E. 2022/180 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1013 Esas
KARAR NO : 2022/180

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 25/10/2018
KARAR TARİHİ : 15/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Almanya menşeili … şirketiyle 2010 Haziran sonu ile 2010 Temmuz tarihileri arasında 5 soğutuculu tır kirazın ihracatı yönünde sözleşme akdedildiği, sözleşme toplam bedelinin 119.853,20 Euro olduğu ve Almanya menşelli…’den 9 Haziran 2010 tarihli garanti mektubu alındığı, müvekkilinin sözleşme süresi içerisinde taahhüt ettiği 5 tır kirazın teslimatını yine sözleşmedeki koşullara göre yerine getirmesine rağmen yalnızca 21.000 Euro tahsil edebildiği, müvekkilinin o tarihlerde Keşan Şubesi ile çalışmakta olduğu, bu işlem için aracı bankanın yine Keşan şubesi olduğu, 31 Ağustos 2010 tarihine kadar ödemenin alınmaması üzerine teslimatın gerçekleştiğine yönelik belgelerle başvurulması halinde… kayıtsız şartsız 90.000 Euru ödeme taahhüdünde bulunduğu, müvekkilinin kalan miktar olan 98.893,20 Euro bedeli tahsil edememesi üzerine teslimatın gerçekleştiğini ispatlayan belgelerle birlikte 31.08.2010 tarihinde… Bankası Keşan Şubesine başvurduğu, bu başvurunun özellikle sürümcemede bırakıldığı, bankanın özen yükümlülüğüne aykırı davranarak 31 Ağustos 2010 mesai bitiminden önce yapılması gereken başvuruyu 1 Eylül 2010 tarihinde yaptığı, Keşan şubesinin özen yükümlülüğüne aykırı olarak başvuru süresini kaçırmasından dolayı müvekkilinin garanti mektubunu nakde çeviremediği ve bankanın bu davranışı neticeşinde zarara uğradığı, bu durumun akreditif bankası olan …’den 04.06.2014 tarihinde gelen yanıt metninde müvekkiline bildirildiği, müvekkilinin …’den tedarik ettiği yazıdan da tespitinin mümkün olduğu, yazı metni incelendiğinde sorumlu… Keşan Şubesi tarafından ödeme talebinin geç sunulmasından hareketle ödemenin reddedildiği, müvekkilinin… Keşan şubesinin özen sorumluluğuna aykırı davranışından ötürü yaptığı uluslararası ticari işlem karşılığı hak ettiği garanti mektubunu nakde çeviremediği ve yüklü miktarda hak kaybına uğradığı, müvekkilinin 19.07.2018 tarihinde … Kesan Şubesine başvurarak bankaların 10 sene boyunca saklamakla yükümlü oldukları işbu akreditif işlemine konu evrakların kendisine verilmesini talep ettiği, karşılığında evrakların kaybolduğuna ilişkin çelişkili cevapların alındığı, evrakları yükümlülüğüne aykırı olarak temin etmediği ve yükümlülüklerine aykırı davranmaya devam ettiği belirtilerek, Keşan Şubesinin objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranması yüzünden müvekkilinin mahrum kaldığı zararın bilirkişi tarafından tespit edilecek miktar esas olmak üzere fazlaya ilişkin bütün hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 73.000 TL bedelin davalı bankadan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talep edilen haksız fiilden kaynaklı alacağın zamanaşımına uğradığını, davaya konu… tarafından düzenlenen garanti mektubu tahtında davacı tarafından tazmin talebinin muhabir bankaya iletilmesinin 31.08.2010 tarihinde talep edildiğini, ilgili tazmin talebinde tazmin bedelinin yatırılacağı muhatap firmanın hesap numarası belirtilmediğinden talebin muhabir bankaya iletilemediğini, eksikliklerin giderildiği revize müşteri talimatın geç saatlerde müvekkili bankaya iletildiğinden, müvekkili banka tarafından 01.09.2010 tarihinde muhabir bankaya müvekkili banka tarafından hiçbir sorumluluk kabul edilmeksizin iletildiğini, müvekkili bankanın üzerine düşen görevi yerine getirerek tazmin talebini muhatap bankaya iletmiş ise de garanti mektubunun süresinin dolacağı son gün geç saatlerde talebin müvekkili bankaya ulaşmış olmasından kaynaklı olarak talebin aynı gün muhatap bankaya iletilemediği, bu nedenle müvekkili bankanın herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının ifade edilerek, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ıslah dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından tespit edileceği üzere, müvekkili bankanın söz konusu teminat mektubuna herhangi bir teyit ve/veya ödeme garantisi vermediğini, ayrıca taraflar arasında müvekkili bankanın dahil olduğu bir akreditif veya kontgaranti ilişkisinin de kurulmadığını, davacı, lehdarı olduğu Alman Bankası tarafından düzenlenen teminat mektubu üzerinde yazıldığı üzere vadenin 31.08.2010 tarihine kadar sona ereceğini bilmekte olduğunu, ayrıca tazmin talebinin ancak kimlik tanımlanması ve imza kontrolleri gibi şekli bir inceleme yapılarak birinci sınıf bir banka aracılığı ile Alman Bankasına iletilmesi gerektiğinin ve bu işlemlerin de belirli bir süre alacağının da (hem teminat mektubu metni hem de basiretli tacir sıfatı ile) bilincinde olduğunu, esasen davacı tazmin işlemlerinin aynı gün içerisinde gerçekleşemeyebileceğinin son derece farkında olarak ve fakat riski müvekkili bankaya yüklemek amacıyla bu şekilde davrandığını, aksi düşüncede 31.08.2010 tarihine kadar Alman Bankasına tazmin talebini iletmesi gerekliliğinin farkında ve bilincinde olan davacının Alman firması ile girmiş olduğu ticari ilişkide sözde zararının 31.08.2010 tarihinde 16:35’te doğduğunun kabulü gerektiğini, bunun ne akla, ne ticari hayata uygun bulunmadığını, zaten durumun bu olması halinde sözde zararın bu tarih ve saatte doğduğunun da mutlaka davacı tarafından yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, özetle, kendisinin de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ na göre tacir sayılan ve basiretli davranma külfeti/sorumluluğu altında bulunan davacının işlemlere bu kadar geç başlamasının ve neticesinde kendi şirketinin aleyhine yönettiği (ve sözde zararının oluştuğunu iddia ettiği) sürecin sorumluluğunun da yalnızca kendi üzerinde olduğunu, davacının lehdarı olduğu teminat mektubuna göre bir başvuru aşaması/prosedürü olduğunu ve bunun belirli bir süre alacağını bilmesine rağmen yarattığı keyfiyetin müvekkili bankaca mutlaka karşılanması gerekmediği müvekkili bankanın bu keyfiyet üzerine organizasyonu tamamlamak ve/veya yönetmekle ne ulusal ne de uluslararası bir düzenleme ile yükümlü olmadığının açık olduğunu, … (Milletler Arası Ticaret Odası) tarafından konulan (Türkiye ve Almanya anılan komitenin üye ülkeleridir) … “Uluslararası Garanti Kuralları” ve UCP 600 “Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama Kuralları” kapsamında; Garantör, Amir Banka, Muhabir Banka, Görevli Banka ve Teyit Bankası olmak üzere sürecin tüm aktörlerine herhangi bir ibrazın uygunluğunu belirlemek için ibraz gününü izleyen azami beş banka iş günü tayin edildiğini, ( URDG madde 20, UCP 600 madde 14) ve vade tarihinin veya ibraz için son günün gelmiş olmasının bu süreyi kısaltmayacağı ve etkilemeyeceğinin açıkça düzenlendiğini, bu kurallar çerçevesinde, dava konusu somut olay çerçevesinde sadece muhabirlik/postalama işi yapan müvekkili bankanın, davacının yarattığı bir keyfiyete göre, zaten eksik de iletilmiş olan bir ibraz işlemini bir buçuk saatte bitirerek, ödeme talebini Alman Bankasına yöneltmesi gerektiğine ilişkin davacı iddiası ve talepleri; ne olağan hayat akışınına, ne ticari teamül ve işlem standartlarına ne de vicdana uygun bulunmadığından huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, mahkeme tarafından anılan hususun incelenmesi ve dava konusu somut olay bakımından da müvekkili bankanın herhangi bir ibrazı bir buçuk saatte sonuçlandırmak gibi bir yükümlülüğünün olamayacağının tespiti amacıyla, ülkemizin de tabi/tarafı olduğu işbu uluslararası kuralların… (Milletlerarası Ticaret Odası) Türkiye Milli Komitesi’nden veya Ticaret Odalarından talep edilerek incelenmesini talep ettiklerini, müvekkili bankanın, sadece ibraz ve ödeme talebi için davacının ibrazını şeklen kontrol etmiş ve eksikliklerin giderilmesini davacıdan talep etmiş, devamında ise, davacının 31.08.2010 tarihinde (her ne kadar eksiklik olsa da) müvekkili Bankaya ibrazda bulunduğunu da belirterek, davacı talebini değiştirmeksizin Alman Bankasına iletmiş, bir muhabirlik/postalama işi gördüğünü, buna göre müvekkili banka kontrol ve postalama yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmiş olup, davacının sözde zararının giderilmesi talebine kesinlikle muhatap olamayacağını, öncelikle usuli olarak, söz konusu teminat mektubunun vadesi üzerinden 8 yıl geçtikten sonra açılmış olan bu davada davacının kısmi talepte bulunmasının hukuken anlaşılır bir yanı bulunmadığını, zira davacının, bulunduğu tazmin talebine göre en az tazmin talep tarihi olan 31.08.2010 tarihinden önce belirlenen bir zararının olması beklenmekte olduğunu, zira zararının bulunmaması halinde tazmin talep etmesinin de bir gereği bulunmadığını, basiretli tacir olan davacının zararının belirli olması gerekliliğinin yanı sıra, tazmin talebinde de 90.000 EURO talep ettiği göz önünde bulundurulduğunda huzurdaki davanın kısmi olarak ikame edilmesinin usul hukuka aykırı olduğunun açık olduğunu, alacak miktarının (yahut değerinin) davacı tarafından belirlenemediği hallerde, asgari bir miktar (değer belirtmek) suretiyle belirsiz alacak davası açılabilecek aksi halde, yani alacak miktarının davacı tarafından belirlenebilir olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olamayacağını, belirsiz alacak davası açılabilmesinin kabul edilmesindeki amacın madde gerekçesinde belirtildiği ve doktrinde de kabul edildiği üzere, davanın açıldığı tarihte alacağın tamamının tam ve kesin olarak belirlenmesinin imkânsız olduğu ya da davacıdan bunun beklenemeyeceği hallerde, hak arama özgürlüğünün kısıtlanmamasını teminen davacıya alacağının belirleyebildiği kadarı üzerinden dava açma hakkının tanınması olduğunu, somut olayda, sözde zarar tutarı davacı tarafından tam olarak bilinmekte olduğunu, bu durumda, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının hukuken mümkün olamayacağından, davanın öncelikle bu açıdan reddinin gerekmekte olduğunu, diğer yandan, müvekkili bankanın herhangi bir zararı tazmin etme yükümlülüğü bulunmamakla birlikte; sözde zarar iddiası ile açılan huzurdaki dava kime karşı açılmış olursa olsun davacının öncelikle sözde zarar iddiasını ispat etmesi gerektiğini, ancak huzurdaki dosya kapsamında davacının bu iddiasını ispat eder hiç bir delil ise bulunmadığını, davacının, bir Alman firması ile girmiş olduğu hukuki ilişkisi yabancılık unsuru taşımakta olup, bu hukuki ilişki gereğince düzenlenmiş olan teminat mektubunda da teminat ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuğun Alman Hukuku olarak seçildiğini, buna göre huzurdaki dava kapsamında davacının iddiasının değerlendirilebilmesi için; öncelikle davacı ile Alman firması arasındaki ticari ilişkiye uygulanacak hukuk kurallarına göre davacının sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirdiğinin, Alman firması tarafından edimlerin vadelerinin ne olduğunun, Alman firması tarafından edimlerin tam eksiksiz veya kötü olarak ifa edilip edilmediğinin, herhangi bir takas mahsup ilişkisinin olup olmadığının yargı makamları nezdinde incelenmesi, ardından, bu yargılama sonucunda teminat mektubuna göre riskin doğduğunun ve davacının teminat mektubunun tazmin edilmemesi nedeniyle bir zarara uğradığının tespit edilerek kesinleşmiş bir karar ile ispat edilmesi gerektiğini, nitekim, davacı ile hukuki ilişki içerisinde olduğu Alman firması arasındaki hukuki ilişkide, o hukuki ilişkinin kuralları çerçevesinde teminat mektubu kapsamında riskin doğduğu ve davacının teminat mektubunu tazmin edememesi nedeniyle zarara uğradığı tespit edilmeden müvekkili Bankadan herhangi bir talepte bulunulması; işbu davanın tabi olduğu Türk Hukuk Kurallarına göre mümkün olmadığını, özetle, davacı ile Alman firması arasındaki hukuki ilişkiye göre, teminat mektubu garantisi altında olan bir zararın doğduğunun, Alman Hukukuna göre, yetkili ve görevli yargı makamında tespit edildiği, davacı tarafından ispatlanmaksızın; mahkeme nezdinde herhangi bir kişiye bir talep tazminat talebinin yöneltilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle; ön inceleme aşamasına kadar, zarar iddiasını ispatla mükellef olan davacının iddiasını ispatlayamamış olması nedeniyle huzurdaki davanın reddi gerektiğini, dava dosyasına sunmuş oldukları 21.11.2018 tarihli davaya cevap dilekçesinde yer vermiş oldukları hususlar baki kalmak kaydıyla, anılan dilekçede yer vermiş oldukları iddia, cevap ve itirazlardan başka/bunlara ek olarak kısmi ıslah beyanlarının yukarıda sunulmuş olup, müvekkili banka aleyhine açılan davanın reddinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslaha cevap dilekçesinde özetle; 25.10.2018 tarihli dava dilekçesinde de beyan ettikleri üzere işbu davanın kısmi dava olup fazlaya ilişkin hakları saklı kalmasını talep ettiklerini, Alman firmasından işbu dava konusu alacak da bakiye alacak da tahsil edilmediğini, müvekkili şirket alacağını, akreditif ilişkisi kapsamında, yalnızca davalı bankaya başvurmak suretiyle tahsil etme yönünde hareket ettiğini, müvekkil şirketin garanti mektubu ile alacağını garanti altına almak şeklinde bir girişiminin olmasının yegâne nedeni, alacağını tahsil edememesi durumunda Almanya’da icra takibi başlatıp bu süreci takip edip ardından tahsilat yapmanın ne derece karmaşık olduğunu bilmesi gerektiğini, nitekim gelinen süreçte müvekkili şirketin alacağını dava dışı Alman firmasından tahsil edemediğini, ancak alacağını dava dışı Alman bankasından aldığı garanti mektubu ile 90.000,00 € tutara kadar garanti altına aldığından, doğal olarak, icra takibi gibi bir girişimde bulunmak yerine, süresi içerisinde ve akreditif ilişkisi kapsamında davalı bankaya başvurduğunu, sonuç olarak müvekkili şirket hiçbir şekilde mükerrer tahsilat elde etmeye çalışan kötü niyetli yaklaşım içerisinde olmadığını, davalı tarafından işbu dava kötü niyetli şekilde sürüncemede bırakılmış olup davayı uzatma yönünde beyanlar sunulmakta olduğunu, mevzuat, doktrin, emsal yüksek mahkeme kararları, işbu davaya konu garanti mektubu, beyanlar, bilirkişi raporları ve davanın gelinen aşaması; bankaların güven kurumu olmasından hareketle davalı bankanın özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davrandığı konusunda çok net olmasına rağmen işbu dava, davalı bankanın haksız ve kötü niyetli beyanları ile usul hukukuna aykırı şekilde sürüncemede bırakılmakta olduğunu, müvekkili şirket tarafından davaya konu alacağa ve bakiye alacağa ilişkin hiçbir şekilde tahsilat yapılmamış olup müvekkili şirketin davalı banka ile arasındaki akreditif ilişkisine uygun olarak tahsilat yapmak yönünde hareket ettiğini, bununla birlikte müvekkili şirket huzurda görülmekte olan davanın bu denli sürüncemede bırakılmasından dolayı hak kayıplarına uğradığını, karşı tarafın beyan ve delil sunma hakkına karşı beyan ve delil sunma ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Dr. … ve …tarafından düzenlenen 13/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile mübrez evrak üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;
a) Davacının tazmin talebine ilişkin talimatının, amir bankaya iletilmek üzere …Bankası Keşan Şubesine 31.08.2010 tarihinde yapıldığı, … Bankası Keşan Şubesinin 31.08.2010 tarih ve… sayılı yazısı ile bahse konu talimatın… Bankasının … Operasyonları Bölümüne 31.08,2010 tarihinde iletildiği,
b) T… Bankası Keşan Şubesinin 01.09.2010 tarihli ve … sayılı yazısında davacının revize talimatının Bankanın Osm-Dış İşlemler Ve Ticari Kredi Operasyonları Bölümüne iletildiği, dolayısıyla 31 Ağustos 2010 tarihinde …’ye gönderilmesi gereken tazmin talebinin davalı … Bankasının kendi birimleri arasındaki yazışmaların zamanında yapılamaması nedeniyle iletilemediği,
c) Davacının tazmin talebi konusunda … Bankası Keşan Şubesinin Bankanın… Operasyonları Bölümüne hitaben düzenlemiş olduğu 31.08.2010 ve 01.09.2010 tarihindeki iki yazının içeriklerinin farklı olduğu, 01.09.2010 tarihli yazıda “Talep aslı firmamızca karşı bankaya gönderilmiştir” ifadesi yer almasına rağmen 31.08.2010 tarihli yazıda böyle bir açıklama ve ifadenin yer almadığı,
d) T… Bankası Keşan Şubesinin 01.09.2010 tarihli yazısında geçen “talep aslı firmamızca karşı bankaya gönderilmiştir” ifadesindeki “karşı banka” tabiri ile çok açık bir şekilde bankaya gönderilmiştir” adresindeki çok açık bir şekilde ifade edilmiş olmasa da iş bu dava konusunu oluşturan akreditif işlemindeki amir banka konumundaki …’nin kastedildiğinin kabul edildiği, … Bankası Keşan Şubesinin 01.09.2010 tarihinde karşı barkaya göndermiş olduğu talep asıllarını 31.08.2010 tarihinde …’ye göndermediği,
e) Akreditif işlemlerindeki süre ile ilgili konularda sektörel bazda herhangi bır sürenin öngörülmediği, ayrıca amir banka…’nin ödeme ile ilgili taahhüdünü 31.08.2010 tarihinde sonlandırdığı için süre uzatımının söz konusu olmadığı,
f) Davacının yapmış olduğu uluslararası – ticari işlemden dolayı 98.893,20 EURO alacağının bulunduğunu,
g) Davacının iş bu dava konusu ticari işlemden zarar görmesine, …Bankasının (KEŞAN Şubesi ve OSM-DIŞ İŞLEMLER VE TİCARİ KREDİ OPERASYONLARI BÖLÜMÜ ile birlikte) kendine düşen yükümlülüklerini süresi içerisinde yerine getirmemesinin yol açtığı sonuçlarına ulaşılmıştır.” şeklinde mütalaada bulunulmuştur.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Dr. … ve… tarafından düzenlenen 24/08/2020 tarihli ek raporda özetle;
“Heyetimiz taraflarca Rapora karşı yapılan itiraz ve beyanlar ışığında kök raporundaki tespitlere ek olarak aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
1.İhtilaf konusu ilişkide muhabir banka sıfatını taşıyan davalı Banka kendisine lehdar tarafından iletilen talep ve beyanları gecikmeksizin âmir bankaya iletmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, akreditifin (teminatın) vadesinin önemi izahtan varestedir.
2.Davalı Banka kendisine vadenin son günü olan 31.08.2010 günü saat 24.00’e kadar…’ye iletmek zorundadır. Talebin Bankaya 16.35’te gelmiş olması bu açıdan mazeret değildir. Mesajın ertesi günü sarkması hak kaybına neden olacağı için Bankanın bu işlemi mesai saatleri ile sınırlaması mümkün değildir. Mesaj mesai saatlerinin bitiminden sonra da kısa sürede iletilebilirdi. Önemli olan bu mesajın 31.08.2010 günü saat 24’e kadar amir bankaya ulaşmasıdır.
3.Yapılan talepte hesap bilgilerinin eksik olması, talebin iletilmesi açısından bir mazeret oluşturmaz. Önemli olan talepteki tazmini isteme iradesidir. Hesap bilgileri eksikliği sonradan da tamamlanabilir.
4.Talepte “aciliyet” vurgusunun yapılmamış olması davacı açısından bir eksiklik oluşturmaz. Zira bu konuda uzman bir güven kuruluşu olarak Bankanın akreditif ya da teminat mektubu vadesinin ne anlama geldiğini ve bu vadeye uymamanın sonuçlarını bilmesi gerekir. Bu nedenle yapılar talepte ayrıca “acildir” uyarısına gerek yoktur.
Kök Raporumuzda varılan sonucu teyiden; davalı bankanın davacının zararını karşılamakla yükümlü olduğu, sonuç ve kanaatine ulaştığımızı saygı ile arz ederiz.” şeklinde mütalaada bulunulmuştur.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, … ve Dr. … tarafından düzenlenen 07/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Yukarıda arz ve izah edilenler çerçevesinde;
1-Davacı ile davalı arasında akreditif veya kontrgaranti şeklinde bir hukuki ilişkinin bulunmadığı,
2-Davalı bankanın, davacının yurt dışındaki garanti veren bankaya tazminat talebini iletmek ve bu süreçte davacının talepteki imzasının muhataba aidiyetinin teyidi zımnında bir iş görme eylemini gerçekleştirdiği,
3-Davacı ile davalı arasında bu manada, 31.08.2010 tarihinde vekâlet sözleşmesinin kurulduğunun kabulü gerekeceği,
4-Davalının cevap dilekçesindeki beyanları ve dosya münderecatından, 31.08.2010 tarihinde talebin yurt dışındaki bankaya iletilebileceği, ancak zorunlu olmamasına rağmen davacıdan banka hesap numarasını eklemesi için talebini revize etmesinin istendiğinin anlaşıldığı, revize talebin bu suretle 01.09.2010 tarihinde davalı bankaya iletildiği, ancak bu durumda da teminat mektubundaki sürenin dolduğu, bu yönüyle bankanın kusurlu olduğu,
5-Davacı da tacir olduğundan basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, talebini teminat mektubunun son günü ve mesai saati bitimine yakın bir saate davalı bankaya iletmekle kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği,
6-Teminat mektubunun salt nakde tahvil edilememesinin davacı ile davalı arasındaki ilişkiler bakımından teminat mektubu kadar zarara uğranıldığını ispat etmeyeceği, bunun için davacının yurt dışındaki şirketten ne kadar tahsil ettiğinin, tahsil edemediği kısımlar bakımından takip başlatıp başlatmadığının ve bunların akıbetinin de belirlenmesi gerektiği, dosya kapsamından bunların anlaşılmadığı, kaldı ki bu yöndeki tespitin ve değerlendirmelerin uzmanlık alanımızın dışında kaldığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Keşan …Asliye Hukuk Mahkemesinin… Talimat nolu dosyasından aldırılan bilirkişi …tarafından düzenlenen 14/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Mahkemenizin… Esas sayılı dosyası ve dosya içerisinde bulunan belgeler ve mahkemenizce davalı işyeri nezdinde yerinde inceleme yetkisi çerçevesinde davalı işyerine 20.01.2022 tarihinde gidilerek yaptığım incelemelerin sonuçları aşağıya çıkarılmıştır.
1- Tacir olan davacı… Tic. Ltd. Şti.’nin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 8 Temmuz 2009 tarihli … sayısının …numaralı nüshasına göre … Nakliye, Soğuk Hava Deposu, İthalat İhracat Limited Şirketi ticaret unvanı ile…Ticaret Sicil numarası ile… Ticaret Sicil Müdürlüğünce 02.07.2009 tarihinde tescil edildiği ve ayıca bu tescil işlemine göre ortaklardan …’ın 02.07.2009 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile şirketi şirket müdürü olarak temsil ve ilzam edeceğinin tescil ve ilan edildiği;
2- Davacı … Ltd. Şti.’nin 2010-2017 yılları ticari defterlerinin TTK 6102 sayılı TTK’nun 64 üncü (6762 Sayılı Eski T.T.K.’nun 69.) maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlesine göre yasal süresi içerisinde açılış onaylarının yaptırıldığı 2020 yılı defterinin ise ilgili yasa maddesinde belirtilen süre dışında açılış olayının yaptırıldığı, 2010-2017-2020 yılı ticari defterlerinin noter kapanış tasdiklerinin ise 6102 sayılı TTK’nun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesine göre (6762 Sayılı Eski T.T.K.’nın Mad. 70 son fıkrası) yasal süresi içinde yaptırılmadığı, 2011-2012-2013-2014-2015-2016-2018 ve 2019 yıllarına ait yasal ticari defterlerin ise hiç yaptırılmadığı;
3- Davacının 2010 yılında … isimli Almanya firmasına 26.700,00 Avro tutarında ihracat taptığı, … isimli Almanya firmasına 2010 yılında 93.193,20 Avro ihracat yaptığı, davacının sözü geçen iki Almanya firmasına toplam ihracat tutarının (26.700,00 Avro * 93.193,20 Avro) 119.893,20 Avro olduğu;
a) Davacının 2010 yılında dava dışı Almanya menşeli … isimli firmaya 51.306.72 TL (26.700.00 A vro) tutarındaki ihracatına karşılık olan bedelin şirketin 2010 yılı ticari defterlerine göre, banka kanalı ile şirket hesaplarına geldiğine dair herhangi bir muhasebe kaydını içermediği, 51.306,72 TL tutarındaki ihracat bedelinin 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 175. ve mükerrer 257. maddelerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca 336 Diğer Çeşitli Borçlar Hesabı (Ticari olmayıp yukarıdaki hesaplardan hiçbirinin kapsamına alınamayan çeşitli borçların izlendiği hesaptır.)” ile ilişkilendirildiği, davacının dava dışı şirkete gerçekleştirdiği 51.306.72 TL (26.700.00 Avro) tutarındaki ihracat alacağının nakden 336 Diğer Çeşitli Borçlar Hesabı ile ilişkilendirilerek tahsil edildiği şeklinde maddi bir dayanağı olmayan muhasebe kaydı oluşturulduğu ve 2010 yılında şirketin ticari defterlerinde dava konusu ihracat da dahil olmak üzere hiçbir banka hesabının çalıştırılmadığı, devamındaki yıllardaki 2017 ve 2020 yıllarına ait ticari defterlerinde davaya konu işlemlere ait (ihracat bedelinin tahsil edilememesi sebebi ile oluşan zarar veya alacağın devam ettiğine dair) muhasebe kaydının yer almadığı ve 2011-2012-2013-2014-2015-2016-2018-2019 yıllarına ait davacı şirketinin ticari defterlerinin bulunmadığı,
b) Davacının 2010 yılında dava dışı Almanya menşeli … isimli firmaya 181.598.40 TL (93.193.20 Avro) tutarındaki ihracatına karşılık olan bedelin şirketin 2010 yılı ticari defterlerine göre, banka kanalı ile şirket hesaplarına geldiğine dair herhangi bir muhasebe kaydı içermediği, 181.598,40 TL tutarındaki ihracat bedelinin 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 175. ve mükerrer 257. maddelerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca 336 Diğer Çeşitli Borçlar Hesabı (Zicari olmayıp yukarıdaki hesaplardan hiçbirinin kapsamına alınamayan çeşitli borçların izlendiği hesaptır.)” ile ilişkilendirildiği, davacının dava dışı şirkete gerçekleştirdiği 181.598,40 TL (93.193,20 Avro) tutarındaki ihracat alacağının nakden 336 Diğer Çeşitli Borçlar Hesabı ile ilişkilendirilerek tahsil edildiği şeklinde maddi bir dayanağı olmayan muhasebe kaydı oluşturulduğu ve 2010 yılında şirketin ticari defterlerinde davaya konu işlemlere ait (İhracat Bedelinin Tahsil Edilememesi Sebebi İle Oluşan Zarar Veya İhracattan Kaynaklanan Alacağın Devam Ettiğine Dair) muhasebe kaydının yer almadığı ve 2011-2012-2013-2014-2015-2016-2018-2019 yıllarına ait davacı şirketinin ticari defterlerinin bulunmadığı,
4- Davacı şirketin 2010 yılı ticari defterlerine göre, dava dışı Almanya menşeli firmalar, … isimli firmaya 51.306,72 TL (26.700,00 Avro) tutarındaki ihracatı ve …isimli firmaya 181.598,40 TL (93.193.20 A vro) tutarındaki ihracatına ilişkin Toplam 232.905,12 TL — 119.893,20 Avro tutarındaki ihracat alacağının nakden 336 Diğer Çeşitli Borçlar Hesabı ile ilişkilendirilerek tahsil edildiği şeklinde maddi bir dayanağı olmayan muhasebe kaydı oluşturulduğu ve 2010 yılında şirketin ticari defterlerinde dava konusu ihracat da dahil olmak üzere hiçbir banka hesabının çalıştırılmadığı, devamındaki yıllardaki 2017 ve 2020 yıllarına ait ticari defterlerinde davaya konu işlemlere ait (İhracat Bedelinin Tahsil Edilememesi Sebebi İle Oluşan Zarar Veya Alacağın Devam Ettiğine Dair) muhasebe kaydının yer almadığı ve 2011-2012-2013-2014-2015-2016-2018-2019 yıllarına ait davacı şirketinin ticari defterlerinin bulunmadığı,
5- 2010 yılında şirketin ticari defterlerinde dava konusu ihracat da dahil olmak üzere hiçbir banka hesabının çalıştırılmamış olması ve devamındaki yıllarda 2017 ve 2020 yıllarına ait ticari defterlerinde davaya konu işlemlere ait (İhracat Bedelinin Tahsil Edilememesi Sebebi İle Oluşan Zarar Veya Alacağın Devam Ettiğine Dair) muhasebe kaydının yer almamasına ve 2011-2012-2013-2014-2015-2016-2018-2019 yıllarına ait davacı şirketinin ticari defterlerinin bulunmamasına karşın, ihracat alacaklısı olan davacının 31.08.2010 tarihinde akreditif bankası olan dava dışı … isimli bankaya ait 90.000 Avro tutarlı garanti mektubunun 31.08.2010 tarihinde nakde çevrilmesini davalı bankaya bildirdiği, davalı bankanın dava konusu ihracatın akreditif bankası olan dava dışı Mainzer Volksbank eG isimli bankaya 01.09.2010 tarihinde garanti mektubunun geçerlilik süresinden sonra bildirmiş olduğu dikkate alındığında, davacının dava dışı yurtdışı firmalarına 2010 yılında yaptığı 119.893,20 Avro tutarındaki ihracat bedelinden 98.893,20 Avro alacaklı olduğu ve dava dışı akreditif bankas… isimli bankaya ait 90.000 Avro tutarlı ihracata ilişkin son geçerlilik tarihi 31.08.2010 olan garanti mektubunun davalı banka tarafından akreditif bankası… isimli bankaya 01.09.2010 tarihinde bildirildiği ve davacının dava dışı akreditif bankası…isimli bankaya ait son geçerlilik tarihi 31.08.2010 olan 90.000 Avro tutarlı garanti mektubunu tahsil edemediği, inceleme ve hesaplamalarım sonucu tespit edilmiştir. ” şeklinde mütalaada bulunmuştur.
Dava; davacı tarafın lehtarı olduğu 31.08.2010 tarihine kadar süreli 90.000 Euro bedelli garanti mektubu bedelinin davalı bankaca yabancı bankadan süresinde başvurularak istenmemesi nedeniyle davacı yanın zarara uğradığı iddiasıyla mahrum kalınan bedelin davalıdan tazmini talebinden ibarettir.
Somut olayda, akreditif sözleşmesi bulunmadığından yapılan işlemlerin akreditif işlemi olmadığı, davacının ödeme talebinin dava dışı Alman bankasına iletilmesinde davalı bankanın davacının vekili sıfatıyla hareket ettiği, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı bankanın talebi süresinde iletmeyerek kusurlu olduğundan bahisle eldeki davanın açıldığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 98. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114.) maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacağı, davacının aralarında vekalet ilişkisi bulunan davalı bankanın garanti mektubunu paraya çevirme talebini dava dışı Alman bankasına geç ilettiğinden bahisle Alman bankasının ödemeyi reddettiğini 04/06/2014 tarihli Alman bankasının davacıya verdiği cevap ile öğrendiği, öğrenme tarihinden itibaren davanın vekalet sözleşmeleri için öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı, böylece davalı yanın zamanaşımı definin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava, garanti mektubu bedelinin garanti mektubu borçlusundan tahsili istemine ilişkin olmadığından, davacı ile davalı banka arasındaki vekalet sözleşmesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğinden, Türk hukukunun uygulanmasının gerektiği, uyuşmazlıkta yabancı hukuk kurallarına başvurulamayacağı tespit edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, mahkememizce de taraflar arasındaki hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığına dair hukuki değerlendirmenin benimsenmiş olması nedeniyle, mahkememizce görevlendirilen ikinci heyetin 08/06/2021 havale tarihli raporlarındaki görüşlerine itibar edildiği, davacının davalı bankanın Keşan Şubesine garanti mektubundaki bedelin ödenmesi talebini içerir 31.08.2010 saat 16.35’de çekmiş olduğu faks mesajı üzerine banka şubesinin OSM Dış İşlemler ve Ticari Krediler Operasyonları bölümüne gönderdiği yazı ile firma yetkililerinin imzalarının teyit edildiğinin belirtilmesi ile taraflar arasında vekalet akdinin kurulmuş olduğu, davalı bankanın davacının vekili konumunda olduğu, vekilin üstlendiği işi vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yerine getirmek yükümlülüğü altında bulunduğu, bu yükümlülüğün en az benzer alanda faaliyet gösteren basiretli bir vekil gibi gerçekleştirilmesinin gerektiği, davalı bankanın bir güven kurumu olması sebebiyle en hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu, dava dışı Alman bankasının 01.09.2010 tarihli talebi 02.09.2010 tarihinde aldıklarını belirterek talebin garanti süresinden sonra yapılmış olmasına dayanarak ödeme talebini reddettiği, davalı bankanın davacının hesap numarasının belirtilmemiş olması sebebiyle dava dışı Alman bankasına talebi 31.08.2010 tarihinde iletebilecek iken 01.09.2010 tarihinde geç iletmesinde hesap numarası bulunmayışının talebin gönderilmesine engel teşkil etmemesi nedeniyle kusurlu olduğu, davacı şirketin de garanti mektubunun son günü ve mesai bitimine doğru talebini davalı bankaya ilettiğinden basiretli bir tacir gibi davranmayarak kusurlu bulunduğu, tarafların yükümlülükleri nazara alındığında eşit kusurlu olduklarının mahkememizce benimsendiği, ancak davalı bankanın söz konusu işlemde kusurlu olmasının garanti mektubu bedelinin aynen ödeneceği ve davacının tazminat talebinin derhal kabul edileceği anlamına gelmediği, eldeki davada davacının davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle zarara uğradığını ve bu zararının miktarını da ispatla mükellef olduğu, bu kapsamda mahkememizce davacı ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmekle; uyuşmazlık konusu ihracat döneminde davacı ticari defterlerinin açılış onaylarının yaptırıldığı fakat kapanış onaylarının yaptırılmadığı, davacı ticari defterlerinde dava dışı Alman firması hesabının maddi dayanağı olmayan şekilde 336 diğer çeşitli borçlar hesabında takip edildiği, ihracat bedelinin tahsil edilmemesi sebebi ile oluşan zarar veya ihracattan kaynaklanan alacağın devam ettiğine dair usulüne uygun şekilde muhasebe kaydının yapılmadığı, nitekim 336 diğer çeşitli borçlar hesabında ihracat alacağının nakden tahsil edildiği şeklinde de kayıt bulunduğu, böylece dava dilekçesinde iddia edilen zararın davacı ticari defterlerinde yer almadığı, davacı ticari defterlerine göre dava dışı Alman firmasından alacağı kalmadığından usulüne uygun olmayan davacı ticari defterlerindeki kayıtların davacı aleyhine delil olarak kabul edilebileceği, sonuç olarak, garanti mektubu tazmin talebinin süresinde Alman bankasına ulaştırılmaması sebebiyle taraflar eşit kusurlu ise de, davacı yanın bu durumdan kaynaklanan zararını ispatlayamadığı, nitekim davacının bu zararının mevcudiyetinin tüm girişimlere rağmen dava dışı Alman firmasından alacağını tahsil edememiş olması halinde tam olarak tespit edilebileceği, davacı vekilinin 26/10/2021 tarihli dilekçesi ile davalı bankaya dava açılması dışında alacağı tahsile yönelik girişimde bulunulmadığını beyan edildiği, 2010 yılından dava tarihine kadar ne dava dışı Alman firmasından ne de davalı bankadan alacak talebinde bulunulmamış olması ve davacı ticari defterlerindeki ihracat bedelinin nakden tahsil edildiğine dair kayıt da dikkate alındığında davacının söz konusu ihracat işlemi nedeniyle alacağı kalmadığının kabulünün gerekiği ve bu sebeple davalı bankadan sözleşmeye aykırılık kapsamında tazminat istenemeyeceği anlaşıldığından, açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 1.246,66 TL peşin harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla yatan 1.165,96 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 3.019,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 10.290,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
15/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır