Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/995 E. 2019/972 K. 08.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/995
KARAR NO : 2019/972
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/11/2017
KARAR TARİHİ : 08/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılar … ve … hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 15/09/2017 tarihinde ilamsız icra takibine girişildiğini, yapılan bu takip işlemlerine müvekkillerin zamanında itiraz edememiş olup iş bu nedenle takip kesinleştiğini, takibe konu edilen alacak kanunun belirtmiş olduğu usul ve yasaya aykırı olduğunu, iş bu nedenle dava açma zarureti hasıl olduğunu, davacı …’in sevk ve idaresinde olan … plakalı araç 31/12/2016 tarihinde yaralamalı trafik kazasına karıştığını, davacıların bahse konu kazada 2918 sayılı K.T.K. Madde 53/1-b (Sola dönüş kuralına uymamak) gereğince asli kusurlu bulunduğunu, olayda yaralanan … ise 2918 sayılı K.T.K. Madde 52/1-b (aracın hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak) gereğince tali kusurlu bulunduğunu, davacıların kazadan hemen sonra hastaneye kaldırılmış ve alınan alkol raporunda 0,26 promil alkollü olduğu tespit edildiğini, davalı taraf kendince hazırlatmış olduğu uzman mütaalasında davacının alkol raporunun olaydan 2 saat sonra alındığını, Adli Tıp Kurumunun öngörmüş olduğu hesap tablosuna göre davacıların 0,56 promil alkollü olduğunu; yine kendi yaptırmış olduğu uzman mütaalasına göre …’linin 16.300,00 TL desten yoksun kalma tazminatı ödediğini, bu nedenle …’liye yapmış olduğu tazminat ödemesini rucu-en geri ödenmesini talep etmektedir. Davalı şirketçe yapılan tüm bu işlemlere itiraz ediyor ve haklı davamızın kabulüne karar verilmesini, İİK Md. 72/3-2. Cümle (Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olamamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesinde ki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.) hükmü gereğince müvekkil hakkında yapılan icra-i işlemlerden elde edilecek olan paranın dava neticeleninceye kadar alacaklıya verilmemesi hakkında yine mahkemenin belirleyeceği teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davacıların davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile davaya konu icra dosyasında belirtilen alacak miktarının % 40’ı üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 31.12.2016 tarihinde …’ in malik, …’ in sürücüsü olduğu … plakalı müvekkil firmaya sigortalı araç tarafından sebebiyet verilen kaza sonucu, motosiklet sürücüsü … sakat kalmış olup, müvekkil firma tarafından sigorta poliçesi teminat dahilinde …’ ye sakatlığı sebebi ile 16.300,00 TL tazminat ödendiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları B.4 maddesi c bendi (Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar) sigortacıya rücu hakkı tanımakta olup, sürücü …’ in kaza sırasında alkollü (0.56 promil ) olduğu gerek soruşturma tutanakları gerekse de bilirkişi raporu ile tespit edilmiş bulunmadığını, davacı tarafça, kaza saatinin müvekkil firma tarafından sürücü …’ in yasal sınırın üzerinde alkollü görünmesini sağlayacak şekilde ayarlandığını iddia edildiğini, öncelikle belirtmek gerekir ki kaza saatinin 20.50 olduğu konusunda net bir bilgisi olmadığını, zira tutanaklarda 20.50 sıralarında haber merkezinin anons vermesinden bahsedilmediğini, haber merkezi 20.50 sıralarında haber verdiğine göre kazanın bu saatten önce gerçekleştiği kuvvetle muhtemel olduğunu, kazanın 20.50 sıralarında gerçekleştiği kabul edilse dahi sürücü … yasal sınırın üzerinde alkollü olduğunu, zira sürücünün kullandığı araç ticari bir araç olup, ticari araçlarda yasal alkol sınırı 0,20 promil olduğunu, sürücünün yasal sınırın üzerinde alkollü olduğu ve bu nedenle de ehliyetine el konulduğu ekte sunduğu … Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma numaralı dosyasına sunulan trafik kazası bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, iş bu raporda sürücünün 0,56 promil alkollü olduğu belirtilmiş, bu promildeki alkolün sürücüde belirgin bir gevşeme, dikkatin azalması, koordinasyon ve muhakeme bozukluğu şeklinde belirtiler verdiğine ve kazanın oluşumu üzerindeki etkisine dikkat çekildiğini, kaza alkolün etkisi altında meydana gelmiş olup, müvekkil firmanın ödemiş olduğu tazminat bedelini rücu hakkı bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
… İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında özetle; 16.525,07-TL tutarındaki alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına Adli Tıp Kurumu Beşinci Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 24/09/2018 tarihli ATK raporunda özetle; 13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca trafik güvenliğini ilgilendiren hususlarda alınacak tedbirler ile ilgili olarak düzenlenen 18.07.1997 tarih ve 25053 mükerrer sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinin 2. fıkrasında özellikle belirtilen ve alkollü içki almış olarak araç sürmelerine izin verilmeyen sürücülerin dışında kalan diğer araç sürücülerinin kanlarındaki alkol seviyelerinin 0,50 promilin üzerine çıkması halinde araç kullanamayacakları belirtilmiş ve bu seviyenin üstünde alkol almış iken araç sürülmesi bir trafik ihlali olarak tanımlandığını, saptanan alkol seviyesine bireyin yanıtını, yaş, cins, vücut ağırlığı, sahip olunan enzimatik aktivite, genel sağlık durumu ve beraber kullanılan ilaçlar vb gibi birçok değişken etkilediğini, saptanan alkol seviyesine göre bulguların ortaya çıkma eşiğinde sayılan etkenlere bağlı olarak değişebilen derecelerde bireysel farklılıklar görülmekle birlikte düşük konsantrasyondan itibaren alkol düzeyinin artışı ile paralel olarak artan derecelerde gevşeme, dikkat azalması, cesaretlenme, çevresel uyaranların algılanmasında yavaşlama, göz ve beyin arasındaki iletişim sürecinde uzama, algılanan çevresel uyarıların beyinde işlenmiş veriler haline dönüşmesinde gecikme, dolayısıyla uyaranlara karşı reaksiyon zamanında uzama, beyinciğin etkilenmesi suretiyle denge ve koordinasyonun olumsuz yönde etkilenmesi, ani karar verebilme, direksiyon ve fren kontrolü gibi birden fazla hareketi bir anda yapabilme kabiliyetinde azalma, uyaranları erken fark edip doğru tepkiler verme, istemli göz hareketleri, gözün takip yeteneği, karanlığa adaptasyon, hız ve mesafe tayini gibi becerilerde olumsuz yönde etkilenme, istemsiz göz hareketlerinin ortaya çıkması, uykuya meyil gibi belirtilerin oluştuğu, bu durumdaki bir sürücünün risk alma eğiliminin arttığı, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu, ve kaza olasılığının arttığı bilimsel olarak bilindiğini, kaza anı ile alkol ölçümünün yapıldığı saat arasında 82(sekseniki) dakika fark bulunduğu, metabolizma sonucu kandaki alkol düzeyinin bir saatte 0,12-0,18 promil, ortalama 0,15 promil azaldığı tıbben bilindiğine göre; 31/12/2016 tarihinde saat 20:50’de meydana gelen kazadan 82(sekseniki) dakika sonra yapılan ölçümde 0,26 (sıfırvirgülyirmialtı) promil saptanan alkol düzeyinin kaza anında 0,42-0,50 promil ve ortalama olarak 0,46 (sıfırvirgülkırkaltı) promil olduğunun kabulü gerektiğini, sonuç olarak alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde “emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde” olup olmadığının tespitinin bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomodasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tesbitine yönelik detaylı dahili muayenesine ait tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği cihetiyle alkol seviyesi 0,46 (sıfırvirgülkırkaltı) promil bulunan …’e bu muayeneler yapılmamış olduğundan emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edip edemeyeceği hususunun mevcut verilerle tespit edilemediğini, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediği hususunun sadece kişinin alkol düzeyinin değerlendirilmesi ile tespit edilemeyeceği; kaza oluşumuna sebep olabilecek yol, araç, iklim durumu gibi diğer koşulların kazadaki rolünün tıbbi bir konu olmadığı, kusur hakkında Trafik İhtisas Dairesi’nden görüş alınmasının uygun olduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 18/10/2018 tarihli ATK raporunda özetle; Sürücü …’in %75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu, Sürücü …’nin %25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurlu olduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 07/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı sürücü …’in alkollü olduğu halde … plakalı aracı kullandığını; yönetimindeki … plakalı aracı ile kavşakta sola dönerken karşıdan gelen ve normal ileri yönde devam eden plakasız motosikletin önce geçmesini beklemediğini ve kazaya karıştığı için Karayolları Trafik Kanununun 48 – 53/b/5 – 84/f ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97-109/b/5 – 157/a/8 maddelerinde açıklanan kusurları işlediğini; kazanın meydana gelmesinde asli ve %75 kusurlu olduğunu; kazanın münhasıran alkol etkisi altıcıda meydana gelmediği ve alkollü araç kullanmanın trafik suçu olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dava dışı sürücü …’nin yönetimindeki plakasız motosikleti ile kavşaklara yaklaşırken yavaşlamadığını; görüşe engel cisim olmayan kavşakta sola dönen … plakalı aracı yeterince önceden görebildiği halde kazaya karıştığı için Karayolları Trafik Kanununun 52/a ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 101/a maddelerinde açıklanan kusurları işlediği; kazanın meydana gelmesinde tali ve %25 kusurlu olduğunu, davacı …’in Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi gereğince işleteni sahibi olduğu … plakalı aracın sürücüsü …’in kusurundan kendi kusuru gibi ve kusuru nedeniyle oluşan zarardan müştereken vc müteselsilsen sorumlu olduğunu, kazanın münhasıran alkole bağlı olarak meydana gelmemesi nedeniyle gerek Karayolları Trafik Kanunu, gerekse de poliçe genel şartlarına göıe davalının kazalı …’ye yapmış olduğu ödemeleri aracı sigorta ettiren davalı …’den talep hakkının bulunmayacağını, davalı araç sürücüsü …, sigorta poliçesinde taraf olmadığından davalının her koşulda bu davacıdan ödediği tutarı rücuatı talep hakkının bulunmayacağını, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacıların …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası nedeniyle davalıya karşı bir borçlarının bulunmayacağını, buna göre de söz konusu dosyaya yapılan ödemenin davalıdan istirdadının gerekeceğini, … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile yapılan icra takibi nedeniyle davalının davacı …’den;
-Asıl alacak = 16.300,00-TL,
-İşlemiş faiz + 225.07-TL olmak üzere;
-TOPLAM =16.525.07-TL talep edilebilir alacağının belirlendiğini mütalaa etmiştir.
Dava; … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile davadan sonraki ödeme nedeniyle istirdat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça; Davacılar … ve … hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 15/09/2017 tarihinde ilamsız icra takibine girişildiği, davacı …’in sevk ve idaresinde olan … plakalı aracın 31/12/2016 tarihinde yaralamalı trafik kazasına karıştığı, davacıların bahse konu kazada 2918 sayılı K.T.K. Madde 53/1-b (sola dönüş kuralına uymamak) gereğince asli kusurlu bulunduğu, olayda yaralanan … ise; 2918 sayılı K.T.K. Madde 52/1-b (aracın hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak) gereğince tali kusurlu bulunduğu, davacının kazadan hemen sonra hastaneye kaldırıldığı ve alınan alkol raporunda 0,26 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, davalı tarafça davaya konu kazada yaralanan dava dışı …’ye 16.300,00-TL maddi tazminat ödediği, iş bu davada; davalı şirketçe yapılan ödemenin rücuen tahsili talepli icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Somut olay; ZMSS sözleşmesine dayanılarak, davalı yanca, dava dışı 3. kişiye ödenen maddi tazminatın rücuen davacı sigortalı ve araç sürücüsünden tahsili istemine ilişkin icra takibine vaki menfi tespit talebine ilişkindir. 2918 Sayılı KTK’nın 48.maddesinde, alkollü içki alınması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. 2918 sayılı KTK’nın 48. maddesinde; “Uyuşturucu veya Uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” hükmüne yer verilmiştir. Diğer taraftan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinin başlığının “Alkol, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeler Etkisi Altında Araç Sürme Yasağı” olduğu, devamında ise; “uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasak olacağı” belirtilmiştir. Ayrıca, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; “tazminatı gerektirin olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa” sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Yukarıda açıklanan yasa hükümlerine göre, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü 6102 sayılı TTK’nın 1409 maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereğince; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunup bulunmadığının tespiti hususunda nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının belirlenebilmesi için dosya kapsamına 07.05.2019 havale tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Hükme esas alınan iş bu bilirkişi heyet raporunda da belirlendiği üzere; dava konusu olayda; … plakalı araç sürücüsü davacı …’in 31/12/2016 tarihinde yaptığı kaza anında 0,515 promil alkollü (0,31-1,00 promil arasında) olup, bu alkol düzeyinde bireysel farklılıklar nedeniyle alkol etkisiyle güvenli sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmediğini tespit için doktor muayene raporu gerektiği, davalı …’in kaza anında güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğinin ya da kaybetmediğinin tespitinin mümkün olmadığını; ancak davaya konu kazada karşı araç motosiklet sürücüsü dava dışı …’nin de kazanın meydana gelmesinde tali kusurlu olarak rol oynadığı nazara alındığında kazanın münhasıran alkole bağlı olarak meydana gelmediğinin belirlendiği anlaşılmıştır. Dava konusu kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği yönündeki tespit nazara alındığında; davalı … şirketince dava dışı 3. kişiye ödediği tazminat tutarının ancak sigorta ettirene rücu hakkı bulunmakta olup, bu rücu hakkınında varlığı olayın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmesi halinde mümkündür. Somut olayda olayın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği belirlenmiş olmakla davalının rücu hakkı bulunmayacak buna göre de; davacıların … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilgili borçluluğu söz konusu olmayacaktır. Kaldı ki; 2918 sayılı KTK’nın 95.maddesine göre; “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Somut olayda, davalı ZMMS sigorta şirketi, çift taraflı kazada yaralanan 3. kişi için ödediği meblağı, davacı araç sürücüsünün alkollü olduğu iddiasıyla, sigortalı araç maliki ile araç sürücüsünden rücuen tahsili talepli icra takibi başlatmıştır. Davalı ZMMS sigorta şirketi ile davacı sigortalı arasında sigorta akti mevcut olup, sözleşmesinin tarafı davacı maliktir. KTK 95/2 maddesine göre davalı … şirketi zarar gören 3. kişiye ödediği bedeli yalnızca akidine rücu edebilir. Bu kapsamda; davacı araç sürücüsü … aleyhine davalı yanca takip yapılmışsa da; bu davacının, davalının akidi olmaması sebebiyle 3. kişiye ödenen tazminatın bu davacıdan talep edemeyeceğinden menfi tespit isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Yine davaya konu kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği anlaşıldığından davacı …’den de rücuen tahsilinin talep edemeyeceği nazara alınarak davacılar tarafından açılan menfi tespit istemli davanın kabulüne karar vermek gerekmiş; ancak dava sırasında davacılar tarafından icra dosyasına yapılan ödeme nazara alınarak menfi tespit isteminin istirdada dönüştüğü anlaşılmakla; davacı tarafca icra dosyasına ödenen 20.618,76-TL nin davalı yandan istirdadı ile davacı tarafa verilmesine dair davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
… İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına ilişkin menfi tespit talepli davadan sonra ödeme ile istirdat davasına dönüşmesi sebebi ile davacı tarafca icra dosyasına ödenen 20.618,76-TL’nin davalı yandan istirdadı ile davacı tarafa verilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.408,46-TL ilam harcından 110,00-TL tamamlama harcı ve 278,37-TL peşin harç olmak üzere toplam 388,37-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.020,09-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 110,00-TL tamamlama harç, 278,37-TL peşin harç ve 31,40-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 419,77-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.000,75-TL yargılama gideri davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair ; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2019

Katip …

Hakim …