Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/976 E. 2019/211 K. 15.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/976
KARAR NO : 2019/211
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/10/2017
KARAR TARİHİ : 15/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; rekabet kurulu başkanlığının 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararında, davalı bankanın da aralarında bulunduğu, bir kısım bankaların 2007 ile 2011 yılları arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı K’nın 4. Maddesini ihlal ettiklerinin tespit edildiğini, müvekkil 27.08.2007 – 07.07.2011 döneminde davalı bankadan 9 adet taksitli ticari kredi kullandığını, bu kredilerin kullandırımı sırasında yüksek faiz uygulandığını, zarara maruz kaldığını, davalı banka RKHK 4. Maddesini ihlal ettiği için 54.021.410,00-TL para cezasına çarptırıldığını, bankaların 2007-2011 döneminde aynı faizi uyguladıkları ve indirime gitmedikleri, davalı bankada kullandığı krediye yüksek faiz uygulanmak suretiyle zarara uğratıldığını, müvekkilin uğramış olduğu zararın tespitinin gerektiğini, 4054 sayılı rekabetin korunması hak. K’nun 57. Ve 58. Maddesi göre davalı bankanın müvekkilin zararını tazmin etmesi gerektiğini, müvekkilin uygulnana yüksek faiz nedeniyle zararının tespiti ve szararın doğduğu tarihten itibaren şimdilik 1.000,00-USD en yüksek ticari faizi ve müvekkile verilen zararın 3 katı tutarında tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından rekabet kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198/100 sayılı kararın gerekçe gösterildiğini, davacının tazminat isteminin zaman aşımına uğradığını, …. İdare Mahkemesi kararının kesinleşmesinin bekletici mesela yapılması gerektiğini, rekabet kurulu kararında ticari kredilere ilişkin bir tespitin bulunmadığını, raporda konuıt, ihtiyaç taşıt kredilerine ilişkin tespitlerin bulunduğu ve ticari kredilere ilişkin bir tespitin bulunmadığını, raporda konut, ihtiyaç taşıt kredilerine ilişkin tespitlerin bulunduğu ve ticari kredilere ilişkin bir değerlendirmenin yer almadığını, dolayısıyla DEK-dövize endeksli kredilere ilişkin bir tespitinde bulunmadığını, rekabet kurulu kararında 12 bankanın faiz oranı konusunda uzlaştıklarının somut olarak ortaya konulamamış olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında tazminat istemine ilişkindir.
Davalı bankaya yazı yazılarak davaya konu kredilerine ilişkin (9 adet) sözleşme, ödeme planı, hesap özeti, ödeme evrakları ile birlikte ilgili tüm belge ve kayıtlar celp edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler … ve … marifetiyle hazırlanan 07/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Davacı kredi lehtarı … HİZM. TİC. LTD. ŞTİ. İle davalı banka arasında 5 adet genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, davacı şirketin unvanı huzurda görülmekte olan davada ise … HİZM. TİC. LTD. ŞTİ. Olarak gösterildiğini, unvan değişikliğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını, davacı şirkete 24.07.2007 ile 03.12.2010 tarihleri arasında 5 adet taksitli ticari kredi kullandırıldığını, bunun dışında kalan 4 adet kredinin vergi kredisi ve borçlu cari hesap kredileri adı altında kullandırılmış olduklarının anlaşıldığını, rekabet kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13-198-100 sayılı kararıyla davalı bankanın da arasında bulunduğu 12 banka hakkında inceleme/soruşturma yapıldığını, bu bankalar …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, … VE … , olmak üzere toplam 12 adet banka hakkında inceleme ve soruşturma yapıldığını, kararın 3. Sayfasındaki raportör görüşünü aynen tekrar ettiğini, davacı ise çok açık olmamakla birlikte davasının temelini bahse konu kararın 40-46 sayfaları arasında yer alan ”J.2.5 belge 6” adlı bölümde zikredilen tespitlere dayandırmış olduğunun anlaşıldığını, belge adlı bölümde bir kısım bankaların konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerine ilişkin uygulamaları yönünde değerlendirmelere yer verildiğini, dava konusu, davacının davalı bankadan 24.07.2007 – 03.02.2010 döneminde kullanmış olduğu taksitli ticari krediler ile borçlu cari hesap kredisine dayandığı için, bunun üzerinde durulmasının yerine olacağının düşünüldüğünü, rekabet kurulu kararının 40. Sayfasında, bankalardan istenilen bilgiler çerçevesinde ve 14.10.2008 – 28.10.2008 tarihleri arasında ilan edilen konut kredisi faiz oranların yer verildiğini, konut kredilerine ilişkin tespitler tablo altında tasnif kredi B. Ve … olduğunu, görülebileceği üzere davalı … bu bankalar arasında bulunamadığını, … A.Ş. Olarak gösterildiğini, ünvan değişikliğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını, davacı şirkete 24/07/2007 ile 03/12/2010 tarihleri arasında 5 adet taksitli ticari kredi kullandırıldığını, bunun dışında kalan 4 adet kredinin vergi kredisi ve borçlu cari hesap kredileri adı altında kullandırılmış olduklarının anlaşıldığını, rekabet kurulunun 08/03/2013 tarih ve 13-13-198-100 sayılı kararıyla davalı bankanın da arasında bulunduğu 12 banka hakkında inceleme/soruşturma yapıldığını, bu bankalar …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, … VE … olmak üzere toplam 12 banka hakkında inceleme ve soruşturma yapıldığını, kararın 3. Sayfasındaki raportör görüşünü aynen tekrar ettiğini, davacının ise, çok açık olmamakla birlikte davasının temelini bahse konu kararın 40-46 sayfaları arasında yer alan J.2.5 belge 6 adlı bölümde zikredilen tespitlere dayandırmış olduğunun anlaşıldığını, belge adlı bölümde bir kısım bankaların konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerine ilişkin uygulamaları yönünde değerlendirmeler yer verildiğini, dava konusu, davacının davalı bankadan 24.07.2007 – 03.12.2010 döneminde kullanmış olduğu taksitli ticari krediler ile borçlu cari hesap kredisine dayandığı için, bunun üzerinde durulmasının yerinde olacağının düşünüldüğünü, rekabet kurulu kararınının 40. , 41. , 42. Ve 44. Sayfalarını aynen tekrar ettiğini, taşıt ve ihtiyaç kredilerine ilişkin rekabet kurulunun düzenlediği 13,14,15, ve 16 nolu tablolardaki …,…, …,… ve …’ın adına yer verildiğini, bahse konu bankalar arasında davalı bankanın adının geçtiğini, ancak, söz konusu tablolara konu edilen konut, taşı ve ihtiyaç kredilerinin olduğunu, davacıya kullandırılan kredilerin tamamı ise ticari netlikli taksitli kredi ve borçlu cari hesap kredilerinin olduğunu, rekabet kurulu kararında geçen kredi türleri ile davacıya kullandırılan krediler türleri itibariyle örtüşmedikleri için, davacıya kullandırılan kredilerin rekabet kurulu kararında geçen krediler ile mukayese edilmesi de mümkün gözükmediğini, rekabet tanımı içerisinde yer alan bankaların ilan ettikleri konut, taşıt ve ihtiyaç kredisi faiz oranları incelendiğinde, bahse konu bankaların 5 ila 20 baz puan aralığında artış yaptıkları belirtildiğini, ancak, davacının birş irket olması nedeniyle kullandırılan kredilerin tamamı ticari nitelikli taksitli kredi ve BCH kredisi olduğunu, rekabet kurulu kararı içerik ve özü itibariyle tüketici niteliğindeki bireylere kullandırılan konut,ihtiyaç,taşıt kredileri ile kredi kartı hizmetlerini kapsamakta olduğunu, dolayısıyla rekabet kurulu kararından anlaşıldığı kadarıyla davacıya kullandırılan Ticari nitetlikli kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği düşünüldüğünü, bunun dışında belirtildiği üzere konut kredilerinde tabloya göre adı geçen bankalar, …,…, …, … ve … olduğunu, ihtiyaç kredisine yönelik tabloda yine …,…, …,…, …, …, … adlarının geçmekte olduğunu, davalı …’ın adı konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerinde geçmekte olduğunu, ancak, davanın konusu konut, ihtiyaç ve taşıt kredisi olmadığı için bu tür krediler üzerinde bir değerlendirme yapmanın davanın sonucuna bir etki yapmayacağının malum olduğunu, rekabet kurulu kararı tetkik edildiğinde, davalı bankaya atfedilen kusurun/eylemin anılan kararın 16. Sayfa 72. Bendi ve 67. Sayfa 282. Bendi, 103 sayfa 452. Bendindeki açıklamalara dayandığının anlaşıldığını, sözkonusu bu bentlerdeki açıklamalar birlikte irdelendiğinde davalı bankanın konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı ve türev hizmetlerine ilişkin olarak diğer bir kısım bankalarla birlikte hareket ettiğinin anlaşıldığını, davacıya kullandırılan kredi bir konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve kredi kartı yada bunun türev ürünü olmadığı için davacının ticari nitelikli taksitli kredi ve borçlu cari hesap kredisine ilişkin talebi rekabet kurul kararı ile eşleştirilemediğini, ancak, rakebt kurulu kararının 274 ve sonraki maddeleri altında Gerekçe ve hukuki dayanak bölümünde 12 bankanın kendi aralarında anlaşıp/uzlaşıp 4054 sayılı kanunun 4. Maddesi ihlal ettiklerinin belirtildiğini, bu bölümden anlaşıldığı kadarıyla bir kısım bankaların kredi, bir kısım bankaların kredi kartı ve bir kısım bankalarında mevduat faiz oranı tespitinde birlikte hareket ettiklerinin anlaşıldığını, rekabet kurulunun özellikle idari para cezası bakımından 12 bankayı yapılan işlemler bakımında rekabetin ihlalinde katılma oranları baz alınarak, buna göre toplam ihlal içindeki payları esas alınarak değerlendirilmiş oldukları düşünüldüğünü, yani örnekleme yapılacak olursa bir banka vadeli mevduat hesabına düşük faiz vermesinden dolayı ceza alırken, başka bir banka konut kredisine yüksek faiz uygulamasından dolayı ceza-i müeyyideye çaptırıldığını, bu durum o bankanın tüm kredilere yüksek faiz uyguladığı anlamına gelmemekte olduğunu, olaya kullanılan kredi türü ve rekabet kurulu kararında sözü edilen kredi türü ile kredinin kullanıldığı tarihin çakışıp çakışmadığı bağlamında bakılmasının daha sıhhatli ve isabetli olacağı değerlendirildiğini, davacıya kullandırılan krediler ile rekabet kurulu kararında geçen krediler içerik itibariyle birebir örtüşmemekte olduğunu, davacı iddiası yönünden değerlendirme; rekabet kurulu kararında ticari nitelikli taksitli kredi ve borçlu cari hesap kredilerine yönelik davalı bankanın rekabet kurallarını ihlal ettiği yönünde somut bir tespitin bulunmadığını, rekabet kurulu kararında bireysel nitetlikli başta konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerine 5 ila 20 baz puan aralığında yüksek faiz uygulandığı belirtilmekte ise de, bir an için davalı bankanın kullandırdığı kredilerin bu kapsamda nitelendirilmesi halinde, davalı bankanın kredilerin kullanıldığı 24.07.2007 – 03.12.2010 dönem aralığında kaç baz puan yüksek faiz uyguladığı yönünde mevcut delillere göre bir saptama yapmanın mümkün olmadığını, davalı bankanın 24.07.2007 – 03.12.2010 döneminde davacıya kullandırdığı taksitli ticari kredilere fiilen uygulanan yıllık nominal %20.40, %17.40, %12.84, %12.28 ve %9.24 faiz oranının yüksek olup olmadığının denetlenebilmesi için, sektörel olarak rekabet kurallarını ihlal eden 12 bankanın dışında kalan diğer 12 ayrı bankanın anılan tarihlerde TL cinsi taksitli ticari kredi ve borçlu cari hesap kredilerine fiilen uyguladıkları akdi faiz oranlarının celp edilmesi halinde, bildirimde bulunacak olan 12 ayrı bankanın akdi faiz oranları ortalaması esas alınarak, davacıya kullandırılan kredilere uygulanan akdi faizin denetlenip buna göre bir tespitte bulunulması başka bir yaklaşım tarzı olarak düşünebilir olduğunu, başka bir mahkemenin TC Merkez Bankasından 12.03.2018 tarihli yazı ekinde celp ettiği kamu bankaları ihtiyaç kredisi faiz oranı ortalamasına göre bir irdeleme yapıldığında, tabloda görülebileceği üzere kamu bankalarının kredinin kullandırım tarihleri 24.07.2007, 22.11.2007, 03.11.2009, 05.07.2010 ve 03.01.2010 ortalama ihtiyaç kredisi faiz oranları %23.28, %21, %18.84, %18.60, ve %18.60 iken, davacıya kullandırılan kredilere ise %20.40, %17.40, %12.84, %12.48, ve %9.24 fiaz oranı uygulandığını, yani kamu bankaları ortalama faiz oranından daha düşük oranda davacının kullandığı kredilere faiz uygulandığını, bu durum bile tek başına davalı bankanın dönemsel olarak yüksek faiz uygulamadığına bir karine oluşturmakta olduğunu, bilindiği üzere tüm bankalar kredi türleri itibariyle uyguladıkları faiz oranlarını kendi WEB sitelerinde yayımlamakta olduğunu, ülkemizde bankacılık ve finans sektöründe yaklaşık olarak 52 bankanın faaliyette bulunduğu gözönüne alındığında, davacının tüm bankaların faiz oranlarını kolaylıkla internet sitelerinden takip tedip buna göre en düşük faiz uygulayan bankadan kredi kullanma olanağına sahip olduğu da bilinmekte olduğunu, bir başka deyişle davacı tek bir banka ile bağlı kalmak zorunda değil, bankalar arasında en uygun faizi veren bankayı seçmek gibi bir hakkı/alternatifi de bulunmakta olduğunu, kurul kararına göre 12 banka rekabeti engellemiş ise davacı bu bankalar dışında kalan 40 bankadan herhangi birisini seçmek gibi bir özgürlüğe sahip olduğunu, bu serbestçe banka seçimi sayesinde davacının yüksek faizden kendisini koruyabileceği düşünebilir olduğunu, bankalar ticari nitelikli kredi kullandırımlarında fiyatlandırma yaparken müşteri verimliliği esas alınır, müşterinin bankadaki vadesiz mevduat ortalaması, müşterinin varsa ihracat işlemleri, bankacılık işlemleri faslındaki kamusal ödemeleri ilgili banka üzerinden geçirilip geçirilmediğine bakılarak bir paçal maliyet hesabı üzerinden müşteri odaklı özel faiz oranları belirlenebilmekte olduğunu, bir başka deyişle bankalar işte bu belirtilen hususları dikkate alarak normal tarifelerin altında daha düşük faiz oranıyla kredi kullandırabilmekte olduklarını, bir başka yakalım tarzı ise bir banka kredinin kullandırıldığı dönemde aşırı likitsel düşük faiz oranı ile kredi kullandırılabilmekte olduğunu, diğer bir durum ise kredinin hacmi/büyüklüğü ve vadesi de faiz oranı tespitinde ayrı bir etken olduğunu, belirtilen müşteri verimliliğine etki yapabilecek unsurların mevcut olamaması ve/veya banka o tarihte likit değilse daha yüksek faiz oranıyla da kredi kullandırılabilmekte olduğunu, işte bütün bu saiklerden hareket edildiğinde bireysel nitelikli krediler ile ticari nitelikli kredilerin ayrıştığını, bankalarda kaynak maliyeti, likidite durumu ve konjonktör nazara alınarak bireysel nitetlikli kredi ürünlerinde faiz oranları oldukça birbirine yakın olduğunu, ancak, ticari nitelikli kredilerde bankalar arası faiz oranı arasındaki fark daha yüksek düzeyde seyretmek olduğunu, diğer yandan müşteri odaklı ticari kredi faiz oranlarının belirlenmesinde bir üst paragrafta belirtilen unsurlar büyük çapta belirleyici olmakta olduğunu, işte hem belirtilen bu hususlar ve hem de rekabet kurulu kararının bütünü bağlamında bakıldığında, 12 banka üzerinde yapılan incelemede bireysel nitetlikli kredi ve türev ürünlerin rekabet kurulu kararına esas alındığı değerlendirilmekte olduğunu, bu bakımdan bir bankanın kullandırdığı ticari nitelikli bir kredinin eş dönemde başka bir bankanın kullandırdığı ticari kredi ile mukayese edilmesi doğru bir yaklaşım tarzı olarak kabulde edilememekte olduğunu, her bankanın kaynak yapısı ve maliyeti birbirinden genellikle farklılık göstermekte olduğunu, bankaların ticari nitetlikli kredi faiz oranlarını yeni TTK’nun 8. Maddesi kapsamında serbestçe belirleme imkanları zaten bulunmakta olduğunu, anılan yasanın bu amir hükmünden hareket edildiğinde rekabet kurulu kararının ticari nitelikli kredileri kapsamadığının değerlendirilmekte olduğunu, öncelikle davalı bankanın kullandırdığı ticari nitelikli taksitli krediler ile borçlu cari hesap kredisi rekabet kurulu kararı dahilinde değerlendirmesinin kabulü halinde, davalı bankanın 24.07.2007, 22.11.2007, 03.11.2009, 05.07.2010 ve 03.01.2010 tarihinde ticari nitelikli taksitli kredilere uyguladığı akdi faizin denetlenebilmesi için, rekabet kurulu kararında adı geçen 12 banka dışında kalan diğer bankalar arasından seçilebilecek 12 bankanın 24.07.2007, 22.11.2007, 03.11.2009, 05.07.2010 ve 03.01.2010 tarihlerinde taksitli ticari kredilere fiilen uyguladıkları akdi faiz oranlarının celp edilmesi halinde ve bunların ortalamasına göre bi mukayese yapılması konuya ayrı bir yaklaşım tarzı getirilebilir/kazandırılabilir olduğunu, davacının çok açık olmamakla birlikte davasını rekabet kurulu kararının 40. Sayfasındaki J.2.5 belge 6 adlı bölümde zikredilen tespitlere dayandırmış olduğu anlaşıldığını, rekabet kurulu kararının 40,41,42,44 sayfalarındaki tablolarda davalı bankanın adının geçtiğini, belirtildiği üzere bu tablolarda irdeleme konusu krediler sırasıyla konut, ihtiyaç ve taşıt kredileri olduğunu, ancak, davacıya kullandırılan ticari nitelikli taksitli kredi ile rekabet kurulu kararının dönemse olarak karşılaştırma olanağının bulunmamakta olduğunu, bu bkaımdan davalı bankanın rekabeti engellediği gerekçesiyle maddi cezaya maruz kalmış olması demek, davacıya kullandırılan krediye yüksek faiz uygulandığı anlamına gelmemekte olduğunu, rekabet kurulu kararının, bankaların 21.08.2007 – 24.10.2011 tarih aralığını kapsayan dönemde herhangi bir tarihte ya da dönemde lokal olarak herhangi bir kredi işlemine, hizmete ya da vadeli mevduata uygulanan faize dayandırılmış olduğu nazara alındığında, incelemeye tabi tutulan 12 bankanın inceleme döneminin bütününde kullandırdıkları kredilere yüksek faiz uyguladıkları gibi bir sonuca varmak son derece hatalı bir yaklaşım tarzı olduğu düşünüldüğünü, piyasada bu yönde yaygın görüşün ve bir algının hakim olduğunu görmenin mümkün olduğunu, bu durum neticeten rekabet kurulu kararının içerik itibariyle yeterince anlaşılamadığını göstermekte olduğunu, TC merkez bankasınca bildirilen kamu bankalarının eş dönemde uyguladıkları ortalama ihtiyaç kredisi faiz oranlarıyla, dava konusu kredilere fiilen uygulanan faiz oranları mukayese edildiğinde, davacıya daha düşük faiz oranıyla kredi kullandırılmış olduğunun tespit edildiğini, bu durum bile tek başına davacı yönünden rekabetin ihlal edilmediğine bir karine oluşturmakta olduğunu, en önemlisi, yeni TTK’nun 8. Maddesi hükmü uyarınca ticari nitelikli kredilerin bahse konu Rekabet kurulu kararına konu edilmesinin bir çelişki olacağı düşünülerek, dava konusu kredinin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle, 4054 sayılı Rek. Kor. Hak. K’nun 4. Maddesi kapsamıdna değerlendirilemeyeceği düşünüldüğünü, 6100 sayılı HMK 282 hükmü de gözetilmek kaydıyla ve HMK 266/c.2 uyarınca bilcümle hukuki tavsif ve takdirin tamamıyla mahkemede olduğunu, mütalaa ettikleri görülmüştür.
Davalı tarafça zamanaşımı savunması ileri sürülmekle anılı savunma HMK’nın 142. maddesi gereğince öncelikli olarak değerlendirilmiştir. Bu noktada 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak kanunda açık bir hükmün yer almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesi gereğince tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımının uygulanacağına yönelik düzenleme gereğince inceleme yapılmıştır. Bu noktada rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkının zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı anlaşılmıştır. Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. maddesi ile 17. maddelerinde ise nispi idari para cezaları düzenlenmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/15 Esas, 2015/5128 Karar ve 13.04.2015 ve 30.03.2015 tarihli, 2014/13296 Esas, 2015/4424 Karar sayılı emsal ilamlarında da belirtildiği üzere; Kabahatler Kanununun 2. maddesinde idari yaptırım gerektiren eylemlerin, kabahat niteliğindeki suçlar olarak nitelendirildiği anlaşılmaktadır. 5326 sayılı Kabahatlar Kanununun 16. maddesinde ise, idari para cezası idari yaptırımlar arasında sayılmıştır. Yine aynı Kanunun soruşturma zamanaşımı başlıklı 20/4. maddesinde ise nispi para cezası gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın tazminatı gerektiren olayı öğrendiği tarih, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu 08/03/2013 tarihi ile dava tarihi birlikte değerlendirildiğinde 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın dayanağını oluşturan Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanın da yer aldığı bankaların 11/10/2007- 16/06/2008 ve 23/07/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Huzurdaki davada kartelin yol açtığı rekabet ihlaline dayalı tazminat istemi ileri sürülmekle uyuşmazlık kapsamında; 21/08/2007-22/09/2011 tarihleri arasında davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 bankanın, konut kredilerinin de dahil olduğu kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetlerindeki birçok işlemde anlaşma veya uyumlu eylemlerle 4054 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesindeki rekabeti ihlal ettiğine yönelik Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı kapsamında, rekabet ihlal tarihleri öncesindeki ve sonrasındaki (TL) kredi faiz oranları, dava konusu kredilere uygulanan faiz oranı ile rekabet ihlali olmasaydı uygulanacak faiz oranı arasındaki farkın tespiti, rekabet ihlali öncesinde dava dışı bankalarca bildirilen azami faiz oranı, davalı bankaca fiilen uygulanan oran, ve yasal/ticari faiz oranı hususları tetkik edilerek davacının zarara uğrayıp uğramadığı hususlarının irdelenmesi gerekmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57. maddesi kapsamında, kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabetin engellenmesi ya da kısıtlanması yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumun kötüye kullanılması halinde bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecbur olduğu, 58. maddede ise, hakimin zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı tutarında tazminata hükmedebileceği belirtilmiştir. Tazminat taleplerine ilişkin olarak, söz konusu Kanunun 57 vd hükümlerinde, genel olarak, sözleşme dışı sorumluluk hallerinden haksız fiil sorumluluğunun düzenlendiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, rekabet hukukunda haksız fiil unsurlarının ve tazminat taleplerine ilişkin haksız fiilin; ” hukuka aykırılık”, “ fiil”, ” zarar “, ” nedensellik bağı” ve “ kusur “ unsurlarının irdelenmesi gerekmiştir. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, gerekçeli ve denetime açık olmakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu görülmüştür. Mahkememizce denetlenmek sureti ile incelenen Rekabet Kurulu kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu saptanmıştır. Ayrıca TTK’nın ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğine yönelik 8. maddesinin amir hükmü ve tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlükleri gözetildiğinde de ticari kredilerin rekabet kurulu kararı kapsamında değerlendirilemeyeceği (… Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … esas, … sayılı benzer mahiyetteki kararında da anılı tespitlerin belirtildiği görülmüştür.) anlaşıldığından, tazminat isteminin yukarıda anılı koşullarının somut olayda gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılmakla; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar harcının davacının peşin yatırdığı 31,40-TL harçtan mahsubu ile alınması gereken 13-TL’nin Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliğinin 11/2. Maddesinde belirtilen 16,02-TL’den az olması nedeni ile harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan toplam 22,20-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 1.000-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/03/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır