Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/891 E. 2019/12 K. 08.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/891
KARAR NO : 2019/12

DAVA : Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2017
KARAR TARİHİ : 08/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça 13.550,00-TL tutarındaki çeke istinaden ihtiyati haciz kararı alındığını ve bu karar …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile esas takibe geçilerek …. İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyası ile müvekkil şirkete hazce gelindiğini, müvekkil şirket yetkilisi hacze gelen davalıya haciz konusu çek ve çekte yazılı diğer borçluları tanımadığını, böyle bir borcunun olmadığını, çekte ki imzanın kendisine ait olmadığını defalarca söylediğini, buna rağmen haciz uygulanarak müvekkil şirkete ait … plakalı araç bağlanarak yeddiemine çekildiğini, ayrıca davalının baskı ve korkutması ile de 5.000,00-TL davalı vekili …’in hesabına havale edildiğini, ancak borç konusu miktarın yaklaşık 7 katı tutarındaki aracın muhafazası ve adına havale edilen 5.000,00-TL davalıyı tatmin etmediğini, iki gün sonra tekrar şirkete hacze gelerek şirket bilgisayarını da muhafaza altına alarak yeddiemine götürdüğünü, davalının ikinci haciz işlemi sırasında tarafınca borç konusu icra takibindeki imzaya itiraz için … icra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, tüm bu anlatılanlar … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki haciz tutanakları ile sabit olduğunu, davalının yapmış olduğu bu haciz işlemi tamamen kötüniyetli ve haksız ve bir o kadar da meslek ahlakına aykırı olduğunu, davalının haksız ve usule aykırı ihtiyati haciz kararına istinaden yaptığı haciz ve muhafaza işlemleri nedeni ile uğradığı toplam 26.190,00-TL maddi ve 5.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 31.190,00-TL tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf, müvekkil şirket aleyhine sonuçlanan ödeme emrine itiraz davasının ilamı sonucunda 18/12/2017 tarihli ve 21/12/2015 tarihli hacizlerin haksız haciz olduğu şeklinde bir izlenim yaratmaya çalışsa da, bu husus gerçeği yansıtmadığını, haksız ihtiyati haciz sebebi ile alacaklıya karşı açılan tazminat davasında alacaklının tazminata mahkum edilebilmesi için ihtiyati haciz haksız olması gerektiğini, hükümden düşmüş bir ihtiyati haciz kararının infazı da söz konusu olmadığından haksız ihtiyati haciz mevcut olmayıp bu durumda da kusursuz sorumluluk hükümleri uygulanamayacağını, davacının mal varlığında oluştuğunu iddia ettiği maddi zararlara ilişkin iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, yargılama harç ve giderleriyle birlikte vekalet ücretinni karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
…. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında; davacı tarafın … Ltd. Şti ile … olduğu, davalı tarafın ise … AŞ olduğu, dava konusu; imzaya itiraz, icra takibine itiraz olduğu, Mahkemenin 29/11/2016 tarihli kararında; davacının imza itirazlarının ve davanın kabulüne ilişkin karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına alınan 03/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı tarafından yapılan ihtiyati haciz nedeniyle davacının bir kusuru olmadığını, davalının ise, ihtiyati haciz talep ettiği anda iyi niyetli olup olmadığının ispatlanması gerektiğini, ihtiyati haczin haksız uygulandığının kabulü halinde bu işlemler nedeniyle davacının uğradığı maddi zararın 23.254,34-TL olduğunu, manevi tazminatın takdirinin Mahkemeye ait olduğunu mütalaa etmiştir.
Dava; haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İ.İ.K.’nın 257. maddesi hükmünde, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısına, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilme hakkı tanınmış olup, aynı Kanunun 259. maddesi hükmünde de ihtiyati haciz isteyen alacaklının, hacizde haksız çıktığı takdirde borçlu ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan sorumlu olduğu açıklanmıştır. Öğreti ve uygulamada İ.İ.K.nun 259. maddesi hükmü ile getirilen bu sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu ve ancak maddi tazminat talepleri yönünden uygulanabileceği kabul edilmektedir.
İhtiyati haciz nedeniyle maddi tazminata hükmedilebilmesi için; davalı tarafın istemi üzerine verilmiş ve uygulanmış bir ihtiyati haciz kararının bulunması, ihtiyati haczin herhangi bir nedenle kendiliğinden kalkması veya itiraz üzerine kaldırılması ya da açılan istihkak davasının davacı taraf lehine sonuçlanması, davacının ihtiyati haczin uygun sonucu olarak maddi bir zararının meydana geldiğinin kanıtlanması yeterlidir. Ayrıca ihtiyati haciz kararını alan ve uygulatan davalının kusuru aranmaz. Bunun yanında ihtiyati haciz kararı ancak kendiliğinden kalktığında veya kaldırıldığında ya da istihkak davası davacı taraf lehine sonuçlandığında haksız hale geleceğinden bu ön koşul gerçekleşmedikçe davacı tarafın maddi tazminat davası açma hakkı bulunduğundan da söz edilemez.
Manevi tazminat ise, anılan maddede düzenlenen kusursuz sorumluluk esaslarına tabi olmadığından ihtiyati haciz kararını alan davalı tarafın manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi hükmünde öngörülen kusur sorumluluğu unsurlarının gerçekleşmesi gerekir. İhtiyati haciz kararı ve bu kararın uygulanmasıyla borçlunun borç ödemekten aciz, borcuna sadık olmayan bir kişi konumuna düşeceği, iş ve aile çevresinde itibarının zedeleneceği, kişilik haklarının zarar göreceği kuşkusuzdur. Bu olgu gözetildiğinde ihtiyati hacizden kaynaklanan manevi tazminat davalarında davacı tarafın manevi zararının gerçekleştiği kabul edilir ve ayrıca zararın kanıtlaması aranmaz. Ne var ki, manevi tazminatın kendine özgü koşulları gözetildiğinde ihtiyati haczin herhangi bir nedenle kendiliğinden kalkması veya itiraz üzerine kaldırılması ya da açılan istihkak davasının davacı taraf lehine sonuçlanması da manevi tazminata hükmedilebilmesi için yeterli değildir. Ayrıca rıza, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği bir yetkinin kullanılması gibi manevi tazminat sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeninin de bulunmaması gerekir.
Anayasa’nın 36. maddesi hükmünde herkese, yasal vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olma, savunma ve adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilerek hak arama özgürlüğü düzenlendiği ve 12. maddesi hükmünde; herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere 17. maddesi hükmünde de yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu açıklanarak bu haklar güvence altına alınmıştır. İ.İ.K. nun 257. maddesi hükmünde düzenlenen ihtiyati haciz isteme hakkının hak arama özgürlüğü kapsamında alacaklıya tanınan bir hak olduğu açıktır. Bunun yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddeleri hükmünde de hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kişinin saldırıda bulunanlara karşı dava yoluyla koruma isteyebileceği açıklanarak hukuka aykırılığın unsurları belirtilmiş, Borçlar Kanununun 49. maddesi hükmünde de saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğünün kullanılması nedeniyle kişilik hakları zarara uğrasa bile, üstün bir hak olan hak arama özgürlüğünün kullanılması hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edildiğinden bu hakkın kullanılması nedeniyle zarar gören kişiler kural olarak manevi tazminat isteyemeyecektir. Ancak, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin bu iki üstün hakkı aynı anda koruması düşünülemeyeceğinden bu durumda daha üstün tutulması gereken hakka değer verilir. Bu olgular gözönüne alındığında; manevi tazminat davalarında tazminata karar verilebilmesi için sınırsız olmayan hak arama özgürlüğünün kötüye kullanılıp kullanılmadığının, bir başka deyişle salt başkalarına zarar verme amacıyla kasten veya keyfi olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi, hakkın kötüye kullanıldığının belirlenmesi halinde hukuka uygunluk nedeni ortadan kalkacağından üstün tutulması gereken kişilik haklarına değer verilerek manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda ise; davacı taraf, davalı şirket tarafından aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını, alınan ihtiyati haciz kararı ile takibe geçilerek işyerinde bulunan eşyaların muhafaza altına alındığı ve davacı şirkete ait … plaka sayılı aracın haczedilerek yediemine teslim edildiğinden bahisle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacı tarafın iş yeri adresinde yapılan hacizlerden sonra davacı tarafça 22.12.2015 tarihinde …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ihtiyati hacze konu çek üzerindeki imzaya itiraz edildiği, ilgili Mahkemece tensiben davacı hakkındaki takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, ilgili mahkemece yapılan imza incelemesi sonucunda ise; davacı tarafın imzaya itirazlarının kabulü ile davacı hakkındaki takibin durdurulmasına karar verildiği, Mahkemenin … Esas ve … Karar sayılı ilamının 12.12.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacıya ait ve borçla ilgisi olmayan mallarının haczedilmesi ve davalı şirket tarafından alınan ve uygulanan ihtiyati haczin haksız hale geldiği gözetildiğinde, davacının kusursuz sorumluluk esaslarına göre maddi tazminat isteme hakkı doğduğu, bu bağlamda dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere; 23.234,34-TL olarak hesap edilen haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan ve belgelendirilen davacı taraf maddi zararlarının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar vermek gerektiği anlaşılmış, davacı tarafın manevi tazminata ilişkin taleplerinin ise; yukarıda anlatılan hukuki olgular nazara alındığında; davalı tarafın ihtiyati haciz talebinin salt davacı tarafa zarar verme amacıyla kasten veya keyfi olarak dolayısı ile hakkın kötüye kullanılması suretiyle icra edildiğinin ispatlanamadığı anlaşılmış, bu nedenle manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş, buna ilişkin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
Davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine,
23.254,34-TL tazminatın dava tarihi olan 05/10/2017 tarihinden itibaren işleyceek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.588,50-TL ilam harcından peşin alınan 532,65-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.055,85-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 532,65-TL peşin harç ve 31,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 564,05-TL davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.790,52-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.334,50-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 339,54-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına; artan 994,96- TL ‘ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/01/2019

Katip …

Hakim …