Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/890 E. 2021/367 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/890 Esas
KARAR NO : 2021/367
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/10/2017
KARAR TARİHİ : 03/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı arasında Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 29. maddesi uyarınca tarafların, distribütörün şirket merkezi yeri mahkemelerinin de sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlıklarda yetkili olduğunu kararlaştırdıklarını, sözleşme uyarınca davalının, müvekkilinden giyim ürünleri satın aldığını, satın aldığı ürünlerin bedellerini ödemediğini, ödenmeyen fatura bedellerinin toplam tutarının 104.955,17 Euro olduğunu, müvekkilinin … Noterliğinin 02/08/2017 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 104.955,17 Euro tutarındaki borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödenmesini, aksi halde yasal yollara başvurulacağını davalıya bildirdiğini, davalının borcunu ödemeyerek 11/08/2017 tarihinde temerrüde düştüğünü beyanla 104.955,17 Euro tutarındaki alacağın, fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının, 11/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin, davacıya ait … markası adı altında üretilen birtakım ürünleri belli bir ücret karşılığında kendi nam ve hesabıyla Türkiye’de satmaya yetkili olacağını, uzun yıllardır devam eden bu ticaret ilişkisinin, müvekkilinin isteği ile sonuçlandığını ve taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, davacı yanca dosyaya sunulan faturalar müvekkili şirketin ticari defter kayıtlarına işlenmiş olup davacı ile ilgili cari hesap muavin dökümünün tutulduğunu, bu hesap dökümlerine göre davacıya en son 14/12/2016 tarihli kayıtla 5.000 Euro ödeme yapıldığını ve bu hesap hareketi sonrası Türk Lirası bazında kur değerlemesi yapılmaksızın, davacıdan 31/12/2016 yıl sonu 367.115,61 TL alacaklı olunduğunu, 31/12/2016 tarihli TCMB döviz alış kuru olan 1 Euro = 3.7099 TL’den Euroya çevrildiğinde müvekkili şirketin 98.955,66 Euro alacaklı olduğunun anlaşıldığını, 2017 yılında hesapta hiçbir hareket bulunmadığını, 31/10/2017 tarihi itibariyle 98.955,66 Euro karşılığı kur değerlemesi yapıldığında müvekkili şirketin alacağının TL cinsinden 433.900,78 TL’ye baliğ olduğunu, taraflar arasındaki ihtilaflı dönem olan 2015-2016 yılları cari hesap hareketlerine göre de 31/12/2016 tarihi itibariyle müvekkilinin davacıdan 367.115,61 TL karşılığı 98.955,66 Eurı alacaklı olduğunu beyanla haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilmiş işbu alacak davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, mal alım satımından kaynaklandığı ve ödenmediği iddia edilen alacağın tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce taraflarca sunulan distribütörlük sözleşmesi ve diğer deliller incelenmiş, dosya sunulan deliller ile ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edilmek üzere mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi 22/11/2018 tarihli raporunda özetle; davacı tarafın, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi uyarınca davalıya sattığı giyim ürünleri karşılığında toplam 104.955,17 TL tutarında faturasının ödenmediğini iddia ettiğini, davacı tarafından ödenmediği iddia edilen faturaların tamamının davalının usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalının cari hesabının 433.900,78 TL borç bakiyesi verdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 9.5. maddesi uyarınca ödemelerin Euro olarak yapılması gerektiğini, davalının fatura ve yapılan ödemelerin kayıtlarını TL olarak tuttuğunu, kurların zaman zaman aşağı yönlü hareketleri olsa bile genel olarak dava konusu cari hesap hareketleri süresi boyunca hızla arttığını, bunun sonucunda TL olarak tutulan cari hesap bakiyesinin EURO bakiyeden çok farklı sonuçlara doğru gittiğini, 2016 yılında oluşan borcun 367.115,61 TL borcun 3.7099 kuru ile Euro’ya çevrilerek, 31/10/2017 tarihinde 4.3848 kuru ile değerleme yapılıp davacının 66.785,17 TL borçlandırıldığını, fatura bazında ödeme yapıldıkça değerleme yapılarak TL hesabın, Euro borç alacak bakiyesine getirilmesi gerekirken, daha önce hiçbir kur değerleme düzeltmesi yapılmayan 2016 sonu TL bakiyenin Euro’ya dönülerek sadece bir defa ve Ekim 2017 sonunda değerleme yapılmış olmasının hatalı olduğunu, davalının iddia ettiği iade mal faturalarının defterlerinde kayıtlı olmadığını, incelemeye sunulan davalı tarafın cari hesaplarının TL olarak tutulması, hesabın Euro bakiyeyi gösterecek şekilde tutulmamış veya TL tutulsa bile Euro bakiyeyi tutturacak şekilde dönem sonlarında kur değerlemesi yapılmamış olması nedeniyle, borç/alacak Euro bakiyesinin tespit edilemediğini, cari hesap ilişkisinin 2010 yılında başlamış olması ve davalının sunduğu hesap döküm başlangıcının 2015 yılı başı olması nedeniyle, önceki dönemden devreden bakiyenin doğruluğu tespit edilemediğinden, bilirkişi incelemesi sırasında mevcut bilgilerle Euro hesap mutabakatı yapılamadığını, mutabakat yapılması maksadıyla davacı ve davalıya ait tüm cari hesap dökümlerinin dosyaya celbedilerek incelenmesi gerektiğini tespit ve mütalaa etmiştir. Rapor taraflar tebliğ edilmiş, davacı tarafa dava konusu dönemi kapsar ticari defterlerinin şerhli onaylı örneklerini, davalı tarafa ilk incelemeye sunmadığı defterlerini sunmak üzere süre verilmiş, bilirkişiden sunulan defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılmak suretiyle ek rapor alınmıştır. Bilirkişi 02/04/2019 tarihli ek raporunda özetle; davalı tarafça, bilirkişi incelemesine sunulan, cari hesap dökümlerinden 433.900,78 TL karşılığı olarak 119.327,96 Euro borç bakiyesi göründüğünün tespit edildiğini, 2008’den itibaren tüm kayıtlar olmasına rağmen birebir fatura bazında ( fatura tutarına eşit ödeme şeklinde) ödeme yapılmamış olduğundan, hangi fatura karşılığı ne ödendiğinin tespit edilemediğini, 2015 yılı başlarında davacı, davalıdan alacaklı görünmesine rağmen bu tarihten sonra yapılan ödemeler ile davalının davacıdan alacaklı duruma geçtiğini, bu ödemelerle ilgili 4 adet ödeme karşılığı 160.000 Euro’nun banka dekontlarının talebi üzerine, bankadan alınarak ibraz edildiğini, yapılan ödemelerin gerçeği yansıttığının tespit edildiği, davalı tarafça ibraz edilen belge ve defterlerden, davalının davacıdan 119.327,96 Euro alacaklı olduğu görüldüğünü, davacı taraf kendi defterini ibraz etmemiş olduğundan mutabakat yapılamadığını tespit ve mütalaa etmiştir. Davalının BA-BS formaları celp edilmiş, mali müşavir bilirkişi yanına gümrük uzmanı bilirkişi de eklenmek suretiyle davalının mal iade gümrük belgelerinin ve BA-BS formlarının da denetlenmesi suretiyle varsa dava tarihi itibariyle davacının alacağının belirlenmesi hususunda bilirkişi heyetinden 2. ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti 18/07/2019 tarihli 2. ek raporunda özetle; ticari deftlerin TL olarak kayıt edilmesinin yasal bir zorunluluk olduğunu ancak dış ticarette olduğu gibi faturalaşma ve ödemelerin döviz ile yapılması gerektiği durumlarda, işlemin yapıldığı günkü kur ile çarpılarak kayıtların yine TL olarak tutulacağını, borç/alacak tutarlarının döviz olarak takip edilmesi gerektiği hallerde, yardımcı defter/dövizli cari hesap tutulması gerektiğini, farklı tarihlerdeki işlemler nedeniyle farklı kurlarla kayıtların yapıldığı TL defterin en az 3 aylık dönemlerin sonlarında değerlemesi yapılarak, TL değerin, dönem sonu kur ile değerlenmiş dövizli bakiyeye eşit olması gerektiğini, kök raporda incelenen cari hesabın TL olarak tutulan ticari defter kayıtları olduğunu, yapılan incelemede, kur değerlemelerinin yapılmamış olması, sadece bir kez 31/10/2017 tarihinde ve yanlış olarak yapılmış olması, sözleşme gereği ödemelerin dövizli yapılması gerektiği halde, incelemeye sadece kur değerlemesi sadece bir defa ve yanlış yapılmış TL hesabının sunulması nedeniyle, ihticaca salih bulunmadığı tespitinin yapıldığını, ek raporda ise dövizli bakiyeyi gösteren cari hesap incelemeye sunulduğundan, dövizli bakiyenin 119.327,96 Euro borç bakiyesi olduğunun tespit edildiğini, celp edilen vergi kayıtlarına göre davalı tarafından 2014 yılında davacı adına düzenlediği 955.979 TL tutarlı iki adet faturanın bildirildiğini, faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olduğunu, cari hesap kontrollerinin iki tarafın kayıtları üzerinde yapılması gerektiğini, tek taraflı kayıtların incelenmesi ile sağlıklı bir sonuç alınamayacağını, davanın Gümrük Mevzuatı bakımından incelenmesinde; … Gümrük Müdürlüğü’nce ihracatçı/göndericisi ” … Ltd. Şti” ve alıcısı ” … – Switzerland” olan (07/04/2014) günlü ve ( …) tescil sayılı çıkış beyannamesiyle (221,860 – Euro) kıymetindeki 129 Koli (6109.10.00.00.00) gümrük tarife ve istatistik pozisyonuna dahil çeşitli tekstil eşyasının ihraç edilmiş olduğunu tespit ve mütalaa etmiştir. Davacı tarafa son kez ticari kayıtlarını sunmak üzere süre verilmiş ve bilirkişi heyetinden davacı tarafça sunulan muavin hesap dökümlerinin incelenmesi hususunda 3. kez ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti 10/03/2020 tarihli 3. ek raporunda özetle; davacı tarafça sunulan cari hesap dökümleri ile davalının cari hesap kayıtlarının karşılaştırılmasında, tarafların kayıtları arasında 2 adet faturadan dolayı mutabakatsızlık olduğunu, davalı tarafın 26/03/2014 tarihli, A/012899 numaralı fatura ile 221.860 Euro bedelli malı davacıya iade ettiğini, davacının iade edilen malları 09/05/2014 tarihinde alacak dekontu ile 221.580,50 Euro olarak alacak girdiğini, daha sonra ise bu alacak dekontundan indirim yapmayı unuttuğu gerekçesi ile … nolu borç dekontu ile davalıyı 10/06/2014 tarihinde %50 oranında 110.790,25 Euro tutarında borçlandırdığını, mutabakat farkının 111.069,75 Euro olduğunu, davalının 09/06/2014 tarihli, … numaralı faturası ile 108.400 Euro’luk malı davacıya iade ettiğini, davacının iade edilen malları … numaralı alacak dekontu ile 04/07/2014 tarihinde, 108.446,50 Euro olarak alacaklandırıp, aynı dekont üzerinden davalıyı %50 oranında 54.223,25 Euro borçlandırdığını, mutabakat farkının 54.174,75 Euro olduğunu, davacının iade edilen malların bedellerinden %50 oranında indirim uygulayarak kayıtlarına aldığını, bunun sebebini ise iade edilen malların artık mevsiminin, modasının geçmiş olması renk/beden dağılımının bozulması olarak gösterdiğini, takdirin Mahkememize ait olduğunu tespit ve mütalaa etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, mali müşavir bilirkişiden bu defa, tarafların itiraz ve beyanlarının da değerlendirilmesi suretiyle özellikle tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde 2014 yılında yapıldığı belirlenen mal iadesi işlemleri ile bu dönem yılı için taraflar arasında gerekli mutabakatın sağlanıp sağlanmadığının tespiti sonrası 2015 yılı hesap açılışlarının net ve tereddütsüz şekilde tespiti, dava konusu dört adet faturanın 2015 yılı ve sonrasına ait olması nedeniyle 2015 yılı başlangıcı için tespit edilen alacaklılık ve borçluluk durumu değerlendirilerek ve davalının ödeme savunması da gerektiğinde TBK’nın 102. maddesi kapsamında tartışılarak (davacı yanın 2015 yılından alacaklı olması halinde yapılan ödemenin bu borca mahsup edilip edilemeyeceği de tartışılmak suretiyle) davacının herhangi bir alacağının bulunup bulunmadığı ve var ise miktarının tespiti hususunda ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi 01/10/2020 tarihli 4. ek raporunda özetle; davacının kayıtlarına göre 2015 yılı başlangıç alacağının 304.871,39 Euro, davalının kayıtlarına göre 107.961,87 Euro, mutabakat farkının 196.909,52 Euro olduğunu, yapılan ödemelerin birebir fatura karşılığı olarak yapılmadığını, dolayısıyla yapılan ödemelerin veya iadelerin vadesi en eski olandan başlamak üzere faturaları kapattığının kabul edileceğini, önceki raporda yaptıkları tespitlerinin aynen geçerli olduğunu, buna ek olarak davalı tarafından 02/01/2015 ve 26/01/2015 tarihinde yapılan 400.000 Euro ve 12.500 Euro ödemelerin davacının kayıtlarında görünmediğini, eldeki veriler ışığında davacının, davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını tespit ve beyan etmiştir. Mahkememizce alınan ek raporun inceleme ara kararını karşılamadığı anlaşılmakla bu kez başka bir mali müşavir bilirkişiden, tarafların ticari defterlerinde 2014 yılında yapıldığı iddia edilen mal iadesi işlemlerine ilişkin karşılıklı olarak hangi kayıtların bulunduğu, aralarında bir mutabakat olup olmadığı, 2015 yılı hesap açılışlarının net olarak belirlenmesi ile bu tarihten itibaren dava konusu faturaların karşılıklı olarak defterlerde kayıtlı olup olmadığı, yapılan ödeme olup olmadığı, ödemelerin davacının defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, tarafların kayıtlarında kur farkı nedeniyle bir farklılık olup olmadığı, yine kayıtlar arasında farklılık var ise hangi hususlardan kaynaklanığı, buna göre davacının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak olup olmadığı, varsa miktarı ve uygulanacak faiz tür ve oranının tespiti için rapor alınmıştır.
Bilirkişi 10/05/2021 tarihli raporunda özetle; davacı tarafça sunulan şerhli hesap dökümlerinin incelenmesi ile, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2008 yılında başladığını, 31/12/2015 tarihi itibariyle davacının davalıdan 159.912,40 TL alacaklı göründüğünü, davalı tarafın kendi ticari defter ve kayıtlarında dava tarihi itibariyle davacıdan 119.327,96 TL alacaklı göründüğünü, taraflar arasında gerek yapılan ödemeler gerekse fatura bazında hiçbir işlemin karşılıklı olarak uyumlu olmadığını, davacının, 2014 yılında iade edilen fatura bedellerinden 165.013,50 Euro eksik mahsup yaptığını, davacının 2015 yılında düzenlediği faturaların davalının defterlerinde bir miktar faklı olarak kayıtlı olduklarını, yine davacının 2015 yılında davalıdan yaptığı tahsilatın kendi kayıtlarında 343.806,49 Euro olduğunu ancak davalının kayıtlarında bu ödemenin 396.850,17 Euro olarak kayıtlı olduğunu, her ne kadar davacı taraf alacağını 4 adet faturaya dayandırmış ise de, gerek kendi kayıtlarında gerekse de davalının kayıtlarında ödeme ve tahsilatların hangi faturaya mahsuben yapıldığına dair açıklama bulunmadığından davacının alacağının bu 4 faturadan kaynaklandığını ispat etmesinin de mümkün olmadığını, bu durumda alacak tutarının cari hesap işleyiş mantığı ile sondan başa doğru alacak bakiyesini oluşturan faturalardan kaynaklandığı kabul edilebilir ise de, davalının da kendi kayıtlarına göre davacıdan alacaklı görünmesi karşısında bu yönde de davacının alacaklı olduğunun doğrulanamadığını, davacının, davalıya keşide ettiği 02/08/2017 tarihli Noter ihtarnamesinde alacağını 104.955,17 Euro olarak belirttiğini ancak 2015 yılından sonraki kayıtlarını ibraz etmediği için bu hususun doğrulanamadığını, aynı tarih itibariyle ise davalının kendi kayıtlarında davacıdan 119.327,96 Euro alacaklı olduğunu, bu şekilde toplam farkın 224.283,13 Euro olduğunu ve davacı tarafından %50 indirim uygulanmak suretiyle kayıtlara alınan mal iade bedelleri ile davalı tarafından 2015 yılnda yapılan ancak davacının kayıtlarında yer almayan ödemelerin toplamının 217.513,50 TL olduğunu, bu fark toplamından davacının ihtarnamesinde yer verdiği alacak miktarı düşüldüğünde davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında mal alım satımına dair ticari ilişkinin bulunduğu, her ne kadar sunulan distribütörlük sözleşmesinin yürürlük tarihi 01/01/2010 ve sona erme tarihi 31/12/2012 ise de, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ticari defter ve kayıtlarına göre 2008 yılında başladığı ve 2012 yılından sonra da devam ettiği, davacı tarafın 28/09/2015 tarihli-4.613,67 Euro bedelli, 22/10/2015 tarihli-42.947 Euro bedelli, 23/11/2015 tarihli – 42.462 Euro beelli, 25/04/2016 tarihli ve 14.932,50 Euro bedelli faturadan dolayı toplam 104.955,17 Euro alacaklı olduğu iddiasına dayandığı, söz konusu faturalar davalının usulüne uygun ticari defterlerinde de kayıtlı iseler de, alınan tüm bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere tarafların ticari kayıtlarında ödeme ve faturaların karşılıklı olarak kayıtlı olmadığı ve yapılan ödemelerin hangi fatura nedeniyle yapıldığının anlaşılamadığı, faturalardan bir tanesi 2016 yılına ait olmasına rağmen davacının verilen kesin süreye rağmen 2015 yılından sonraki kayıtlarını ibraz etmediği, buna göre alacak iddiasının cari hesap yönünden incelendiği, davalı tarafından 2014 yılında 26/03/2014 tarihli, … numaralı fatura ile 221.860 Euro bedelli, 09/06/2014 tarihli, … numaralı fatura ile 108.400 Euro bedelli malın davacıya iade edildiği hususunda tarafların kayıtları arasında farklılık olmadığı, farklılığın davacının fatura bedellerinden daha sonra yaptığı %50 oranında indirimden kaynaklandığı, iade edilen malların modasının-mevsiminin geçmiş olması nedeniyle bedellerinden %50 oranında indirim yapılmak suretiyle alacaktan mahsup edileceklerine dair taraflar arasında yapılmış bir anlaşma veya uygulamanın olmadığı, yine davalının 2015 yılında yaptığı ödemelerin de davacının kayıtlarında yer almadığı, davalının gerek 2015 yılı sonu itibariyle gerekse dava tarihi itibariyle kendi kayıtlarında davacıdan alacaklı göründüğü, davacı tarafça aksini ispata yarar bir delil ibraz edilmediği, bu nedenle davacının alacaklı olduğunu ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı 59,30 TL’nin peşin alınan 7.527,97 TL harçtan mahsubu ile kalan 7.468,67 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 39.090,58 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/06/2021

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸