Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/811 E. 2019/600 K. 01.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/788
KARAR NO: 2019/633

DAVA : Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/08/2017
KARAR TARİHİ: 03/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle davalı bankanın 21/08/2007 ve 22/09/2011 arasında kartel faizi uygulanmak suretiyle müvekkiline vermiş olduğu zararın 3 katının fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.200 TL’sinin kredi kullanım tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödetilmesine ve yargılama giderlerinin davalının üzerine bırakılmasını dava ve talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle tarafların delillerine karşı delil sunma ve Rekabet Kurulu kararının iptali için İdare Mahkemesinde açılan dava sonucuna göre ayrıca cevap verme ve delil sunma hakları saklı kalmak kaydıyla davanın usuli itirazları kapsamında da usulden reddini, zamanaşımı itirazları dikkate alınarak davanın reddini, usule ve zamanaşımına ilişkin itirazları kabul edilmediği takdirde Ankara … İdare Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyasına ilişkin Danıştay’ın kanun yolu incelemesinin bekletici mesele yapılmasını, davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında tazminat istemine ilişkindir.
Davalı bankaya yazı yazılarak davaya konu kredilerine ilişkin sözleşme, ödeme planı, hesap özeti, ödeme evrakları ile birlikte ilgili tüm belge ve kayıtlar ile dava dışı bankalardan oranlara ilişkin belgeler celp edilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler Levent Aroğuz ve Zeynal Yanmış marifetiyle hazırlanan bilirkişi raporunda özetle; “…Davalı bankaca davacı şirkete 28.09.2009 ile 02.11.2011 tarihleri arasında 24-36 ve 60 ay vadeli toplam 1.940.000 TL tutarında taksitli ticari kredi kullandırıldığını, TTK’nun 8.maddesine göre ticari işelrde faiz oranının serbestçe belirlenebildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. Md. Göre bankalarca faiz oranları serbestçe belirlenebilmekte ve belirlenen azami faiz oranlarının TCMB’ye bildirildiğini, uygulamada ticari/kurumsal şirketlerin bankalarla pazarlık yapma gücü bulunduğunu, bankaların şirketlerden kredi dışında elde edebileceği yan gelirleri dikkate alarak ticari şirketlere daha düşük faiz oranından kredi kullandırabildiğini, diğer yandan TTK’nun 8. Md. Hükmü uyarınca ticari nitelikli kredilerin bahse konu Rekabet Kurulu Kararına konu edilmesinin bir çelişki olacağı düşünülerek dava konusu kredilerin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle 4054 sayılı Rek. Kor. Hak. K’nun 4. Md. Kapsamında değerlendirilemeyeceğini, ayrıca mahkememizce müzekkere yazılan soruşturma geçirmeyen 9 bankanın bildirmiş olduğu faiz oranlarının davalı bankadan yüksek bulunduğu anlaşılmış olduğundan rekabet ihlalinden bahsedilemeyeceğinin değerlendirildiğini, dolayısıyla kartel faiz uygulaması kapsamında davacının tazmin edilmesi gereken zararın tespit edilemediğini…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Davalı tarafça zamanaşımı savunması ileri sürülmekle anılı savunma HMK’nın 142. maddesi gereğince öncelikli olarak değerlendirilmiştir. Bu noktada 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak kanunda açık bir hükmün yer almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesi gereğince tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımının uygulanacağına yönelik düzenleme gereğince inceleme yapılmıştır. Bu noktada rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkının zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı anlaşılmıştır. Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. maddesi ile 17. maddelerinde ise nispi idari para cezaları düzenlenmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/15 Esas, 2015/5128 Karar ve 13.04.2015 ve 30.03.2015 tarihli, 2014/13296 Esas, 2015/4424 Karar sayılı emsal ilamlarında da belirtildiği üzere; Kabahatler Kanununun 2. maddesinde idari yaptırım gerektiren eylemlerin, kabahat niteliğindeki suçlar olarak nitelendirildiği anlaşılmaktadır. 5326 sayılı Kabahatlar Kanununun 16. maddesinde ise, idari para cezası idari yaptırımlar arasında sayılmıştır. Yine aynı Kanunun soruşturma zamanaşımı başlıklı 20/4. maddesinde ise nispi para cezası gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın tazminatı gerektiren olayı öğrendiği tarih, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu 08/03/2013 tarihi ile dava tarihi birlikte değerlendirildiğinde 8 ve 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın dayanağını oluşturan Rekabet Kurumu’nun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanın da yer aldığı bankaların 11/10/2007- 16/06/2008 ve 23/07/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Huzurdaki davada kartelin yol açtığı rekabet ihlaline dayalı tazminat istemi ileri sürülmekle uyuşmazlık kapsamında; 21/08/2007-22/09/2011 tarihleri arasında davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 bankanın, konut kredilerinin de dahil olduğu kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetlerindeki birçok işlemde anlaşma veya uyumlu eylemlerle 4054 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesindeki rekabeti ihlal ettiğine yönelik Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı kapsamında, rekabet ihlal tarihleri öncesindeki ve sonrasındaki (TL) kredi faiz oranları, dava konusu kredilere uygulanan faiz oranı ile rekabet ihlali olmasaydı uygulanacak faiz oranı arasındaki farkın tespiti, rekabet ihlali öncesinde dava dışı bankalarca bildirilen azami faiz oranı, davalı bankaca fiilen uygulanan oran, ve yasal/ticari faiz oranı hususları tetkik edilerek davacının zarara uğrayıp uğramadığı hususlarının irdelenmesi gerekmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57. maddesi kapsamında, kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabetin engellenmesi ya da kısıtlanması yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumun kötüye kullanılması halinde bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecbur olduğu, 58. maddede ise, hakimin zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı tutarında tazminata hükmedebileceği belirtilmiştir. Tazminat taleplerine ilişkin olarak, söz konusu Kanunun 57 vd hükümlerinde, genel olarak, sözleşme dışı sorumluluk hallerinden haksız fiil sorumluluğunun düzenlendiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, rekabet hukukunda haksız fiil unsurlarının ve tazminat taleplerine ilişkin haksız fiilin; ” hukuka aykırılık”, “ fiil”, ” zarar “, ” nedensellik bağı” ve “ kusur “ unsurlarının irdelenmesi gerekmiştir. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, gerekçeli ve denetime açık olmakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu görülmüştür. Mahkememizce denetlenmek sureti ile incelenen Rekabet Kurulu kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu saptanmıştır. Ayrıca TTK’nın ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğine yönelik 8. maddesinin amir hükmü ve tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlükleri gözetildiğinde de ticari kredilerin rekabet kurulu kararı kapsamında değerlendirilemeyeceği, (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/1597 esas, 2019/38 sayılı benzer mahiyetteki kararında da anılı tespitlerin belirtildiği görülmüştür.) bu hali ile tazminat isteminin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar harcının davacının peşin yatırdığı 54,65-TL harçtan mahsubu ile alınması gereken 10,25-TL’nin Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliğinin 11/2. Maddesinde belirtilen 16,02-TL’den az olması nedeni ile harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak vekil ile temsil edilen davalıya verilmesine,
6-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı,dava miktarı itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip

Hakim
¸