Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/797 E. 2018/685 K. 05.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/797 Esas
KARAR NO : 2018/685

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/09/2017
KARAR TARİHİ : 05/07/2018

Taraflar arasında Mahkememizde görülen ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin hissedarı olup, davalı şirketin hisse senedi ihraç etmesine rağmen genel kurul toplantılarını pay defterlerine göre yapıldığı, bir kısım hisse senetlerinin de mükerrer basıldığı hususlarının dosyasında taraflarınca talep edilen terekenin tespitine ilişkin … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin… Tereke sayılı dosyada belirlendiğini, şirketin faaliyet raporları ve bilançolarının inceletilmesine izin verilmediğinden faaliyet raporlarının ve mali tabloların ibrasının geçersiz olduğunu, yine yönetim kurulunun ibrasının geçersiz olduğunu, bu sebeple 17.05.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı genel kurul kararlarının şirketin hisse senedi ihraç etmesine rağmen gerçeğe uygun olmayan Hazirun Cetvelleri ile toplantı yapıldığından bahisle kararların butlanla batıl olduğunun tespitini ve iptalini, şirketin ortaklık yapısının tespit edilmesini, usulune uygun genel kurul çağrısı için kayyım atanmasını ve şirkete özel denetçi atanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın 3 aylık süre içinde açılmadığını, davacının iddia ettiği üzere mükerrer hisse senedi ihracının söz konusu olmadığını, genel kurulun usulune uygun olarak yapıldığını, davacının iptalini istediği genel kurul kararlarına ilişkin ileri sürdüğü sebeplerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce davaya konu şirketin pay defteri, karar defteri, genel kurul tutanakları, hazirun cetveli ve gerektiğinde ticari defter ve belgeleri ile sair bilgi ve belgeler üzerinde davacı yanın iptal ve butlan iddiaları ve sair talepleri yönünden iddia ve savunma doğrultusunda M.Uğur ÜSTÜN marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 02/05/2018 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişi anılı raporunda özetle;
“Davalı yanın aşağıda noter tasdik bilgileri belirtilen 2016 yıllına ait ticari defterleri incelemeye tabi tutulmuştur.
İncelenen davalı şirkete ait 2016 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu görülmüştür. Davalı şirketin incelemeye ibraz ettiği 2015 yılı Ortaklar Pay defterinin … 14. Noterliğinde … / … tarih sayı ile tasdik edildiği, defterin aynı noterde 08.01.2016 / 01364 tarih sayı ile ara tasdikinin yapılarak 2016 yılında da kullanılmaya devam edildiği görülmüştür. Anılan pay defterinde ortaklardan … ile … Kip arasındaki devir kaydının yer aldığı, bunun dışında diğer ortakların sayfalarında son sermaye yapısını gösteren hisse pay kayıtlarının yer aldığı görülmüştür. Öncelikle tarafların iddia ve savunmalarına dayanak olarak gösterdikleri TTK maddelerini irdelemek gerekir; 6102 sayılı TTK MADDE 415/3 “Hamiline yazılı pay senedi sahipleri, genel kurulun toplantı gününden en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş kartı alırlar ve bu kartları ibraz ederek genel kurul toplantısına katılabilirler. Ancak, giriş kartının verilmesinden sonraki bir tarihte hamiline yazılı pay senedini devraldığını ispatlayan pay sahipleri de genel kurula katılabilirler.” 6102 sayılı TTK MADDE 499/1 “Şirket, senede bağlanmamış pay ve nama yazılı pay senedi sahipleriyle, intifa hakkı sahiplerini, ad, soy ad, unvan ve adresleriyle, pay defterine kaydeder.” 6102 sayılı TTK MADDE 417/2 “Yönetim kurulu, kayden izlenmeyen paylar ile ilgili olarak genel kurula katılabilecekler listesini düzenlerken, senede bağlanmamış bulunan veya nama yazılı olan paylar ile ilmühaber sahipleri için pay defteri kayıtlarını, hamiline yazılı pay senedi sahipleri bakımından da giriş kartı alanları dikkate alır.”
Özellikle belirtmekte yarar var ki, mülga TTK’da pay senedi bastırılmasını zorunlu kılan bir düzenleme bulunmuyordu. Ancak 399 ve devamı maddelerde pay senetleri müessesesi ayrıntılı olarak düzenlenmişti ve bu maddelerde (pay senedi çıkarılmasına karar verilmesi halinde) pay senetlerinin ne şekilde bastırılacağı ve devir usul ve esaslarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
6102 sayılı yasanın 14.02.2011 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu anlamda huzurdaki davaya konu olayların eski TTK ve yeni TTK hükümleri birlikte dikkate alınarak, fiili uygulama tarihinde geçerli olan hükümler yönünden değerlendirilmelidir.
Şirket sermayesinin 600.000,00 TL artırılarak 7.600.000,00 TL ye çıkartılmasına ilişkin 1506.2010 tarihli Olağan Üstü Genel Kurul Kararı’nın 21.06.2010 tarihinde tescil edilerek ilan olunduğu görülmüştür. Bu anlamda yapılan sermaye artırımı işleminin 6102 sayılı yeni TTK nın yürürlük tarihinden önce olduğu, dolayısı ile artırılan sermaye paylarına ilişkin pay senedi bastırma zorunluluğunun bulunmadığı değerlendirilmiştir. 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artışından sonra 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararı çerçevesinde 600.000,00 TL bedelli hisse sentlerinin bastırılarak, şirket ortaklarına hisseleri nispetinde dağıtılmalarına karar verildiği anlaşılmakla, şirketin 17.05.2017 genel kurul tarihindeki son hisse yapısının, hazirun cetvelinin tetkikinden, hissedarlardan … ile ….’nın toplantıya katılmadıkları, …’nın ise vekaleten … tarafından temsil edildiği, bu anlamda toplantıya 7.600.000 adet hissenin 7.519.934 adedinin asaleten, 35.036 adedinin vekaleten olmak üzere toplamda 7.554.970 adedinin katıldığı, toplantı nisabının 99,41 olduğu müşahede edilmiştir.
Dava konusu 17.05.2017 tarihli genel kural toplantısı ile ilgili tutanakta, davacı vekilinin söz alarak itirazlarını dile getirdiği ancak, kararlara “muhalefet şerhi” derç ettirmediği, bununla birlikte tutanağın sonunda ise, el yazısı ile “Muhalefet Oyu Kullanan … Vekili …” ibaresine yer verildiği ve altında imzanın yer aldığı görülmektedir.
… vekili Av. …’ın, gündemin 1. maddesine yönelik olarak; toplantının TTK 415. maddesi gereğince hamiline hisse senedi teslim edilen ortaklar toplantıya ancak hisse senetlerini ibraz ederek katılabileceği, şirket hisse senetlerinin 3.000.000 nominal bedelli kısmının … 1. Sulh Mahkemesinin… sayılı dosyasında muhafaza altında olmasına karşın terekeye bu toplantıda sadece 520.881 nominal bedelli kısım ile temsil edildiği, son bastırılan hisse senetlerinin mükerrer olduğu, toplantı yeter sayısının olmadığı yönündeki itirazları davalı şirketin hisse senetlerinin 7.600.000 adet olduğu, davacıya ait 23.357 adet hisse senedinin tamamının genel kurulda temsil edildiği, genel kurulun … ile …’nın 45.030 adet hisseleri dışında kalan 7.554.970 adet oyla toplandığı ve davacının %0,307 hissesine karşılık diğer hisselerin tamamının olumlu oylarıyla kararların alındığı, pay defteri kayıtları ile hazirun cetvelinin uyumlu oldukları görülmektedir. 6102 sayılı yeni TTK nun yürürlük tarihinden önce 21.06.2010 tarihinde gerçekleştirilen 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımına ilişkin olarak o dönemde yürürlükte bulunan yasal mevzuat çerçevesinde hisse senedi bastırma ve tescil şartı bulunmadığından, artırım tarihinde tescil edilmeyerek bastırılmayan pay senetlerinin, raporun daha önceki bölümlerinde belirtildiği gibi, daha sonra 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile bastırılmasına ve tescil edilmesine karar verilerek, 25.02.2016 tarihinde tescil ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda mükerrer hisse basımından söz edilemeyeceği değerlendirilmiştir.
… vekili …’ın, gündemin 3. maddesine yönelik olarak … l Sulh Hukuk Mahkemesi … esas sayılı dosyasında 06.01.2017 tarihli tensip tutanağında …’nın ortağı olduğu şirketlerde Tereke adına şirket hesaplarını incelemek ve altı aylık periyotlarla rapor sunmak üzere Mali Müşavir görevlendirmek üzere yetki ve talimat verildiği, rapor gelmeden gündem maddesinin görüşülemeyeceği yönündeki itirazları toplantıda, Tereke Mümessili Av. …’ün söz alarak, “resmi muhatabımız olan Tereke Mahkemesine 16.05.2017 tarihli dilekçe ile gerekli açıklamaları yaptık, ama mahkeme kaleminden bize fakslanan yazıdan da görüleceği üzere mahkeme Sayın Hakimi 11.05.2017 tarihli kararı ile hissedar vekilinin Genel Kurulların ertelenmesi ve tedbir kararı verilmesi taleplerini reddetmiştir. Anılan kararda Tereke Yöneticisine görevin verildiği tarih bakımından altı aylık sürenin dolmamış olması, genel kurul toplantılarının ertelenmesi talebinin geçerli hiçbir hukuki nedene dayanmaması nedenleri ile talepleri reddetmiştir” ifadelerine yer verdiği görülmekle, dava dosyasına, üzerinde el yazısı ile not edilen karar metninin yer aldığı davacıların talep dilekçesinin sunulu olduğu görülmüştür. Bu anlamda gündemin 3. maddesinin görüşülerek oylanmasında bir usulsüzlük bulunmadığı değerlendirilmiştir.
… vekili …’ın, gündemin 4. maddesine yönelik olarak … l. Sulh Hukuk Mahkemesi … esas sayılı dosyadan 06.01.2017 tarihli tensip tutanağında …’nın ortağı olduğu şirketlerde Tereke adına Şirket hesaplarını incelemek ve altı aylık periyotlarla rapor sunmak üzere Mali Müşavir görevlendirmek üzere yetki ve talimat verildiği, rapor gelmeden gündem maddesinin görüşülemeyeceği yönündeki itirazları; gündemin 3. maddesine ilişkin itirazların değerlendirilmesi çerçevesinde yer verilen nedenlerin, gündemin 4. maddesinin görüşülmesi aşamasında da geçerli olduğu, bu anlamda gündemin 4. maddesinin görüşülerek oylanmasında bir usulsüzlük bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Beşinci maddenin görüşülmesine geçilmeden önce söz alan … vekili …’ın, gündemin 5. ve 6. maddesinin yerinin değiştirilerek önce 6. maddedeki seçimin yapılmasını önerdiği, önerinin genel kurulun tasvibine sunulması sırasında yapılan oylama neticesinde maddelerin yerinin değiştirilerek görüşülmesine oy birliği ile karar verilmesini müteakip, … vekilinin bu seçimin yapılamayacağı, ancak seçim yapılırsa …’nin oğlu …’yi aday olarak önermesi ile tereke memuruna huzur hakkı ödenmesine yönelik teklife ilişkin olarak tereke memurunun zaten mahkemeden ücret aldığı, yapılan işlemin görevinin bir parçası olduğu, muhalefetleri yönündeki itirazlarına rağmen bu kararlara karşı davacının herhangi bir muhalefet şerhine rastlanmamıştır. Toplantıya katılan pay sahiplerinin iptal davası açılabilmesi için karara olumsuz oy vermelerinin yanı sıra muhalefetlerini tutanağa geçirtmeleri gerekmektedir. Bu anlamda karar aleyhine görüş açıklanmasının bu koşulun yerine getirilmiş sayılması anlamına gelmeyeceği değerlendirilmiştir.
… vekili …’ın, gündemin 7, 8 ve 9. maddelerine yönelik olarak, gündemin ilan edildiği, erteleme yapılamayacağına yönelik itirazları anılan gündem maddelerinin birlikte görüşülerek, yapılacak olağanüstü genel kurulda görüşülmek üzere ertelenmesine karar verilmesi üzerine, bu kararlara karşı da davacının herhangi bir muhalefet şerhine rastlanmamıştır. Toplantıya katılan pay sahiplerinin iptal davası açılabilmesi için karara olumsuz oy vermelerinin yanı sıra muhalefetlerini tutanağa geçirtmeleri gerekmektedir. Bu anlamda karar aleyhine görüş açıklanmasının bu koşulun yerine getirilmiş sayılması anlamına gelmeyeceği değerlendirilmiştir.
… vekili …’ın, gündemin 10. maddesine yönelik olarak, yetki vermedikleri yönündeki beyan ve itirazları idare meclisi üyelerine TTK 395 ve 396. maddelerinde yazılı işleri yapabilmeleri konusunda gerekli izinlerin verilmesi yönündeki karara karşı da davacının herhangi bir muhalefet şerhine rastlanmamıştır. Toplantıya katılan pay sahiplerinin iptal davası açılabilmesi için karara olumsuz oy vermelerinin yanı sıra muhalefetlerini tutanağa geçirtmeleri gerekmektedir. Bu anlamda karar aleyhine görüş açıklanmasının bu koşulun yerine getirilmiş sayılması anlamına gelmeyeceği değerlendirilmiştir.
Davacı yanın genel kurul toplantı tutanağında yer vermediği muhalefet şerhleri yerine, dava dilekçesinde, şirket faaliyet raporu bilanço ve gelir tablolarının inceletilmediği, Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi 2015/28 Tereke sayılı dosyasında 05.01.2017 tarihli tensip tutanağında …’nın ortağı olduğu şirketlerde tereke adına şirket hesaplarını incelemek ve aylık periyotlarla rapor sunmak üzere Mali Müşavir görevlendirmek üzere yetki ve talimat verdiği, tereke memurunun tereke adına tereke mahkemesinin talimatlarını yerine getirmek zorunda olduğu, kaldı ki, davalı şirket özel denetçi tayin taleplerinin bu denetimin varlığı nedeniyle genel kurulca reddedilmesinin, şirketin mali hesaplarının usulüne uygun şekilde denetlenmeden ibra edildiğini gösterdiği, tereke temsilcisinin şarta bağlı ibrasının hukukî bir anlamı olmadığı, terekenin mirasçısı olarak tereke memurunun ibrasına onay verilmediğinin de tereke mahkemesine bildirildiği, bu nedenle faaliyet raporu ve mali tabloların ibrası ile Yönetim Kurulu’nun ibrasının geçersiz olduğu, arz ve izah edilen sebeplerle; hukuka aykırı toplanan genel kurul toplantısı ile toplantıda alınan kararların ayrı ayrı iptaline, Şirketin ortaklık yapısının tespitine, Usulüne uygun genel kurul yapılması için kayyum atanmasına, Şirketin zararları hakkında TTK 439. madde gereğince özel denetçi tayin edilmesine karar irilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davacının hangi bilanço kalemleri ve hangi gelir tablosu kalemleri ile ilgili itirazları sunduğuna ilişkin somut verileri sunmamış olmasına rağmen, “şirketin zararları hakkında” şeklinde genel bir ifade ile şirkete özel denetçi tayin edilmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir. Dava dosyasına sunulu deliller arasında, dava konusu genel toplantısı ile ilgili davet yazısı örneklerinin ortaklara iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini gösteren belgelerin yer aldığı davet yazısında; şirketin finansal tabloları ve yönetim kurulu faaliyet raporlarının şirket merkezinde, belirtilen adreste pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğu şeklinde ibarenin yer aldığı görülmektedir. Bu anlamda davacı yanın, şirket faaliyet raporu bilanço ve gelir tablolarının inceletilmediği yönündeki iddialarının karşılıksız kaldığı değerlendirilmiştir.
İdare Meclisi üyelerinin 2016 yılı çalışmalarından dolayı ibra edilmelerine 23.357 red oyuna karşılık 7.531.573 kabul oyuyla karar verilmiş olduğu, İdare Meclisi Üyelerinin kendi oylamalarında oy kullanmadıkları müşahede edilmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullandıkları kabul edilse dahi, bu hususun sonucu etkileyecek nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Tüm inceleme, tespit ve değerlendirmeler ile rapor içerisinde açıklanan nedenlere binaen; Şirket sermayesinin 600.000,00 TL artırılarak 7.600.000,00 TL ye çıkartılmasına ilişkin 15.06.2010 tarihli Olağan Üstü Genel Kurul Kararı’nın 21.06.2010 tarihinde tescil edilerek ilan olunduğu, bu anlamda yapılan sermaye artırımı işleminin 6102 sayılı yeni TTK nun yürürlük tarihinden önce olduğu, dolayısı ile artırılan sermaye paylarına ilişkin pay senedi bastırma zorunluluğunun bulunmadığı, dolayısıyla mükerrer hisse basımından söz edilemeyeceği, 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artışından sonra 22.02.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararı çerçevesinde 600.000,00 TL bedelli hisse senetlerinin bastırılarak, şirket ortaklarına hisseleri nispetinde dağıtılmalarına karar verildiği anlaşılmakla, şirketin 17.05.2017 Genel Kurul tarihindeki son hisse yapısının hazirun cetveli ile uyumlu olduğu, rapor içerisinde yer verilen tespit ve değerlendirmeler ışığında, davaya konu 17.05.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptal gerekçelerinin oluşup oluşmadığı yönündeki takdirin sayın mahkemeye ait olduğu” şeklinde mütalaada bulunmuştur.
Dava; davalı … Oteller İşletmeciliği ve Yerli Ürün Ticaret A.Ş’nin 17.05.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı Genel Kurul Kararlarının butlanla batıl olduğunun tespiti ve iptali, şirketin ortaklık yapısının tespit edilmesi, usulüne uygun Genel Kurul çağrısı için şirkete kayyım atanması ile şirkete özel denetçi atanması taleplerine ilişkindir. Davalı taraf davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davalı … İşletmeciliği ve Yerli Ürün Ticaret A.Ş’nin 17.05.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı Genel Kurul Kararlarının butlanla batıl olup olmadığı ve iptali şartlarının bulunup bulunmadığı, şirketin ortaklık yapısının tespit edilmesine ilişkin talebin yerinde olup olmadığı, usulüne uygun Genel Kurul çağrısı için şirkete kayyım atanması ile şirkete özel denetçi atanması taleplerinin yasal şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Mahkememizce inceleme öncelikle davalı şirketin 2016 yılı genel kurulu kararlarının butlanı ve iptali istemleri yönünden yapılmıştır.
Kurucu unsurları mevcut olan, ancak geçerlilik şartlarını tam olarak sağlamayan bir hukuki işlem, batıl kabul edilmektedir. Genel kurul kararlarından hangilerinin batıl kabul edilmesi gerektiği ise TTK m. 447 hükmüyle düzenlenmiştir.
Bu hükümde düzenlenen ilk hâl, pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararlardır. Bu hükümde sayılan haklar pay sahibinin vazgeçilemez haklarına ilişkindir ve mevcut pay sahipleri kadar gelecekteki pay sahiplerini de korumayı hedefler. Bu madde ile yönetim haklarının asgari standardının belirlendiği söylenebilir. Örnek olarak ise yasal çağrı süresini sınırlandıran bir genel kurul kararı verilebilir; bu ihtimalde kanunen pay sahiplerine tanınan bir hazırlık süresi genel kurul eliyle kısıtlanmakta ve yönetim haklarında kabul edilemez bir sınırlamaya gidilmektedir. Bu hükümde dikkat edilmesi gereken, sınırlandırmaya ilişkin kararların, mevcut ve gelecekteki pay sahiplerini etkiler şekilde genel bir biçimde alınmış olması, somut bir genel kurul toplantısına yönelik olmamasıdır; zira bu ikinci hâlde butlan değil, iptal edilebilirlik söz konusudur. Yani yasal çağrı süresinin her genel kurul toplantısı için kısaltılması kararı batıl iken, bu yönde bir karar olmaksızın yapılan çağrıda kanuni süreye uyulmamış olması iptal edilebilir bir karardır.
TTK m. 447’de düzenlenen ikinci hâl, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran kararlardır. Bu hükümle ifade edilmek istenen TTK hükümlerinde düzenlenmiş olan bilgi alma ve inceleme hakkıdır. Genel Kurul kararı ile bu hükümlere kanunen getirilenden daha ağır sınırlamalar getirmenin, pay sahiplerinin önemli bir hakkını sınırlandırdığı kabul edildiğinden, bu kararların geçersizlik türü olarak butlan kabul edilmiştir.
Maddede düzenlenmiş bulunan son hâl ise, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlardır. Sermayenin korunmasına ilişkin hükümlere aykırılık temel olarak itibari değerin altında pay ihraç edilmesi, yedek akçe ayrılmadan kâr dağıtılması, kâr dağıtımına yönetim kurulu tarafından karar verilmesi gibi sermayenin kanuna aykırı şekilde şirket bünyesi dışına çıkmasına sebep olacak kararlarda söz konusudur. Anonim şirketin temel yapısını bozan kararlar ise anonim şirketler hukukunda temel kabul edilen ilkelerin ihlâlini doğuracak kararlardır; tek borç ilkesine aykırı olarak pay sahiplerine ek ödeme yükümü getirilmesi, zorunlu bir organın kaldırılması gibi kararlar örnek gösterilebilir. Burada önemli olan anonim şirketler hukukunun temel bir ilkesine aykırılığın söz konusu olup olmadığıdır.
TTK m, 447’de sayılan hâller dışında, TBK m. 27 uyarınca kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl kabul edilmektedir. Ancak genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü müessesesinde kabul edilen butlanın ikincilliği kuralı uyarınca, tüm emredici hükümlere değil, kamu düzenini ilgilendirecek derecede önemli olanlara aykırılık hâlinde butlan söz konusu olmaktadır. Sadece pay sahiplerinin menfaatlerini koruyan hükümlere aykırılık ise, yine sadece iptal sebebi olarak kabul edilmiştir.
b. Genel Kuru Kararlarının İptali:
TTK m. 445 uyarınca iptal davası, kanun veya esas sözleşme hükümlerine veya özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine açılabilir.
Kanuna aykırılık ile ifade edilmek istenen, TTK m. 447 ve yukarıda açıklanan şekliyle TBK m. 27 dışında kalan kanuna aykırılık hâlleridir.
Esas sözleşme hükümlerine aykırılık hâli ile kastedilen ise, esas sözleşmede yer alan herhangi bir bükme aykırılık hâlidir. Bu hususta dikkat edilmesi gereken, alınan karar batıl ise; artık iptalinin gerekli olmayacağı ve esas sözleşme hükmüne aykırılık için iptal edilmesine yer olmayacağıdır; zira karar batıl olduğundan ortada iptal edilebilecek bir hukuki işlem de mevcut değildir.
Maddede düzenlenen son hâl dürüstlük kuralına aykırılık olmaktadır. Bu hükümden anlaşılması gereken ise, Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifade edilen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu hüküm uyarınca genel kurul kararlarının sıhhati için kanuna ve esas sözleşmeye uygunluk yeterli gelmemekte, ayrıca bu kararların dürüstlük kuralına da uygun olması gerekli görülmektedir. Bu ise, alınan kararların çoğunluk ilkesinin kötüye kullanımı teşkil etmeme azınlığın ve münferit pay sahiplerinin meşru çıkarlarını ihlâl etmemesi ile mümkündür. Bu kural uyarınca şirket menfaatlerine öncelik tanındığı kabul edilmekte, çoğunluğun menfaati için ise azınlığın menfaatinin zedelenemeyeceği ifade edilmektedir.
Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; davacı taraf dava dilekçesinde neticeyi talep kısmında dava konusu genel kurulu kararlarının iptalini talep etmiş, dilekçe içeriğinde ise hangi maddelerin ne sebeple batıl olduğunu ifade etmeksizin İslam talebinde bulunmuştur.
Davacı vekilinin iptal talebi açısından; dava konusu edilen genel kurulu toplantısının icra tarihi olan 17.05.2017 tarihinden itibaren davanın açılış tarihi olan 06.09.2017 tarihine kadar dava açılması için gerekli üç aylık yasal süre içinde açılmadığından süre yönünden yerinde görülmemiştir. Ayrıca davacı tarafın genel kurulu kararlarının iptaline ilişkin talebi; Türk Ticaret Kanunu’nun 446. maddesi gereğince sadece oylama sırasında olumsuz oy kullanılması yeterli olmayıp tutanak arkasına muhalefet şerhinin işlenmesi dava açabilmenin ön koşulu olduğundan ve tutanak arkasına usulüne uygun muhalefet şerhi düşülmediğinden sadece muhalif üye sıfatıyla tutanak imzalandığından muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle de yerinde görülmemiştir.
Davacı tarafın iptal talepleri davanın süresinde açılmamış olması, gerekse usulüne uygun muhalefet şerhinin bulunmaması nedeniyle yerinde değil ise de … için akşam düşünülse dahi davacı taraf bilanço ve gelir gider tablolarının kendilerine incelettirildiğini beyanla bilanço ve gelir gider tablolarının ibrasının geçersiz olduğunu yine de sürülmüş ise de; bilanço ve gelir gider kabloları tebliğe çıkarılmış olup inceleme hazır bulundurulduğundan davacı vekilinin bilanço ve gelir bizzat tavırlarının ibrasının iptali talebi yerinde değildir. Yine davacı vekili … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile tereke memuruna şirket hesaplarının bir mali müşavir marifetiyle incelettirilmesi ve altı aylık raporlar sunulması yetkisini verildiğini, bu raporun sunulmadığını, dolayısıyla yönetim kurulu ibra edilemeyeceğini beyanla yönetim kurulunun ibrasına dava sebebi yapmış ise de; yönetim kurulunun ibrasının tereke hakimliğinin verdiği yetkiye istinaden teneke memurunun hesaplar üzerinde inceleme yapması ve rapor aldırılmasını sonucuna bağlı olamayacağından, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin ibrasının geçersizliğini gerektirecek şekilde finansal eksiklik veya suistimal ortaya konamadığından bu yöndeki iptal sebebi de yerinde değildir. Davacı tarafın diğer iptal sebeplerinden olan yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimlerinin geçersizliği iddiası ihraç edilmiş hamiline yazılı hisse senetlerinin yok sayılarak genel kurulunun toplanmış olması gerekçesine dayandırılmış olup bu gerekçe butlan mahiyetinde olmakla mutlak butlan sebebi olarak irdelenmiştir.
Davacı vekili hazirun cetvelinin Türk Ticaret Kanununun 445. maddesine aykırı düzenlendiğini, ihraç edildiği bildirilen hisse senetlerinin müvekkilinle teslim edilmediğini, mükerrer hisse senedi basıldığını, hamiline yazılı pay sahiplerinin Genel Kurul Toplantısından en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispat ederek genel kurula katılabileceklerini butlan talebini ileri sürülmüş ise de; davalı şirketin hisse senetlerinin 7.600.000 adet olduğu, davacıya ait 23.357 adet hisse senedinin tamamının genel kurulda temsil edildiği, genel kurulun … ile ….’nın 45.030 adet hisseleri dışında kalan 7.554.970 adet oyla toplandığı ve davacının %0,307 hissesine karşılık diğer hisselerin tamamının olumlu oylarıyla kararların alındığı, pay defteri kayıtları ile hazirun cetvelinin uyumlu oldukları, şirket sermayesinin 600.000,00 TL artırılarak 7.600.000,00 TL ye çıkartılmasına ilişkin 15.06.2010 tarihli Olağan Üstü Genel Kurul Kararı’nın 21.06.2010 tarihinde tescil edilerek ilan olunduğu, 6102 sayılı yeni TTK nun yürürlük tarihinden önce 21.06.2010 tarihinde gerçekleştirilen 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımına ilişkin olarak o dönemde yürürlükte bulunan yasal mevzuat çerçevesinde hisse senedi bastırma ve tescil şartı bulunmadığından artırım tarihinde tescil edilmeyerek bastırılmayan pay senetlerinin, daha sonra 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile bastırılmasına ve tescil edilmesine karar verilerek 25.02.2016 tarihinde tescil ettirildiği, dolayısıyla mükerrer hisse basımından söz edilemeyeceği, 600.000,00 TL tutarındaki sermaye artışından sonra 22.02.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararı çerçevesinde 600.000,00 TL bedelli hisse senetlerinin bastırılarak, şirket ortaklarına hisseleri nispetinde dağıtılmalarına karar verildiği, şirketin 17.05.2017 Genel Kurul tarihindeki son hisse yapısının hazirun cetveli ile uyumlu olduğu anlaşılmakla davacı tarafın bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir.
Davacı taraf ayrıca şirketin ortaklık yapısının tespiti talebinde bulunmuş ise de ;bu talep genel kurul kararlarının bu butlanı veya iptali davalarıyla birlikte açılamayacağı gibi ayrıca şirkete karşı değil şirket ortakları hasım gösterilmek suretiyle açılabileceği, mülkiyete ilişkin bir dava olduğu, dolayısıyla usulüne uygun husumet yöneltilip harçlandırılmak suretiyle açılmış dava bulunmadığından bu yöndeki talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı tarafça; şirkete yeni genel kurul toplantısına çağrı için kayyum atanması talebinde bulunmuş ise de; bu talebin öncelikle iletilmesi kabul edilmemesi veya sessiz kalınması halinde talepte bulunulması gerektiğinden ,genel kurul kararlarının iptali veya bu planı talebiyle birlikte ileri sürülemeyeceğinden yerinde görülmeyen davanın reddi gerekmiştir.
Davacı tarafça her ne kadar; şirkete özel denetçi tayini talebinde bulunulmuş ise de; bu yöndeki talep genel olarak ileri sürülmüş olup hangi hususlarda özel denetçi tayin isteminde bulunulduğu somutlaştırılmalığından ve özel denetçi atanmasını gerektirir herhangi bir duruma rastlanmadığından yasal şartları oluşmayan özel denetçi tanımasına yönelik talebin reddi gerekmiştir
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş bulunduğundan, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince 2.180,00 TL. Vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
5-Davalının yaptığı gider olmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığınca,
6-Davacının yatırdığı gider avansının karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/07/2018
Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …